Paylaş
Ülkemizde toplam kadın nüfusu 35 milyon 926 bin iken bunun ancak 6 milyonu çalışma yaşamında iş bulabilmiş, bunun da yarısını tarımda ücretsiz çalışan kadınların oluşturmuştur. Çalışma yaşamında iş bulabilmiş kadınların yönetici olma oranları ABD'de % 49, İngiltere'de % 33, İsveç'te % 29 iken ülkemizde bu oranın % 5'in altında olduğu sanılmaktadır.
Norveç 2006 sonundan itibaren şirketlerin yönetim kurullarında iki kadın çalışanın bulundurulmasını zorunlu kılan bir yasa kabul etmiştir.
Türk kadını, erkek egemen çalışma yaşamında, İş Yasası'ndaki güvencelere karşın, çok önemli ayrıma uğramaktadır. 2000 nüfus sayımına göre 17 milyon kadın 'ümmi' ya da ancak ilkokul mezunudur. Üniversite mezunu kadınların sayısı ancak 900 küsur bindir.
Çözüm, kadınların meslek sahibi yapılmasına yönelik eğitimi yaygınlaştırmaktır. Bunda da işçi sendikalarına önemli görevler düşmektedir; ama işçi sendikalarının önce kendi evlerinin önünü süpürmesi gerekir. Türk sendikacılık tarihinde ulusal bir sendikanın hiç kadın başkanı olmamıştır.
ERKEK EGEMEN
Kadın işçiler, sendikaların başkan ve yönetim kurulu üyeliklerine getirilmedikçe erkek egemen işçi sendika yöneticileri, kadın işçiler için gerekeni yapamayacaktır.
'İstihdam Zirvesi'nde konuşan üç işçi sendikası konfederasyonu başkanı, (Hak-İş Saim Uslu, DİSK Süleyman Çelebi, Türk-İş Salih Kılıç) bu eksikliklerini dile getirmemişlerdir. Sendika yönetimlerinde yaşanacak kadınlara yönelik değişim, Türk kadın hareketine ivme kazandıracaktır. Bunun için kadın işçilerle daha yaygın diyalog kurabilecek kadın yöneticilerin öne çıkarılması gerekmektedir.
Yrd. Doç. Engin ÜNSAL-Maltepe Üniversitesi İş Hukuku Öğretim Üyesi
Yeni Rakı 11.5 YTL
KKTC'den ilginç notlara devam: Yaklaşık 250 bin nüfuslu Türk kesiminde 240 bin araç, 180 bin cep telefonu varken, bu sayıların 600 bin nüfuslu Rum kesiminden daha düşük olması dikkat çekiyor.
Türkiye'de vergi yükü nedeniyle 22.5 YTL'ye satılan Yeni Rakı'nın, düşük gümrük vergisi uygulaması nedeniyle KKTC'de 11.5 YTL'ye satılması çok kişiyi şaşırtıyor. Güney kesimine geçen Türkler, kaliteli Fransız şaraplarını 6-7 YTL'ye alabiliyor. Ercan Havalimanı'nda free-shop'ların sayısı artmış.
Elektrik kesintisi nedeniyle 25 Şubat'a kadar Rum kesiminden alınan elektrik için karşı tarfa 2 milyon dolar ödeniyor. Rumlar elektrikle ilgili görüşmeleri yapmak üzere öne sürdükleri koşul nedeniyle elektrik idaresi müdürünün, Kıbrıs pasaportunu göstermesi üzerine görüşme masasına oturdular.
Türkiye'de uzun yıllar gazetecilik yapan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Medya Koordinatörü Fevzi Tanpınar, Çinli eşi ile Pekin ve Şanghay'a yaptığı bir aylık incelemeden dönmüş, "Dört yıl üzerinde çalıştığım 800 sayfalık 'Made in Chine' adlı kitabımı yakında baskıya hazırlayacağım" diyor.
Şaşırmıyoruz
BAŞBAKAN Erdoğan'ın bir çiftçiyle tartışma biçimine de, TBMM'de konuşurken kullandığı dile ve biçimine de hiç şaşırmıyorum.
Dili doğru kullanan, konuşmasına özen gösteren politikacıları dışında tutarak şunu söyleyebilirim: Politikacılarla hep toplumun gözü önünde olan kişilerin kullandığı dil, eğitim politikasının iflas ettiğinin kanıtıdır. Başbakan'ın kullandığı sözcükleri TV'lerin türlü izlencelerinde eğlence-gülmece adına pek çok ünlü her gün, her gece kullanıyor. Kimse tepki vermiyor.
Bir kişinin kullandığı argo ya da senlibenli iletişimin kaba sözcükleri, o kişinin sözvarlığının çok dar oluşunun göstergesidir. Yine kullandığı dil kişinin aynasıdır. Kişinin kullandığı dile bakarak onun yaşını, eğitim ve kültür düzeyini, korkularını, tutkularını, alanında bilgili ya da uzman olup olmadığını anlayabiliriz. Yaşamında edebiyat olmayan bir toplumun başbakanı başka nasıl konuşacak?
Ayrıca Başbakan, tartıştığı kişiye 'sanatçısın' diyerek, sanata, sanatçıya bakışını da dile getirmiştir. Bu bakış, hiç de iyiye yorumlanamaz. Başbakan'ın ses tonunda sanatçıyı küçümseme-aşağılama vardı. Ancak 'sanatçı enflasyonu'nun yaşandığı günümüzde, gerçek sanatçıların ayırt edilmesini diliyorum.
Bir yazar olarak Başbakan'ın sanatçılara yönelik bu tavrını, kendi adıma ve yaşamını sanatın türlü dallarına adayan gerçek sanatçılar adına hoş göremeyeceğimi belirtmek istiyorum. Başbakan'a ve dili bu denli kötü kullanan herkese bir atasözünü anımsatıyorum: "Dilim seni dilim dilim edeyim, başıma geleni senden bileyim."
Dilin insanı ne durumlara düşüreceğini sıklıkla görüyoruz işte.
Sevgi ÖZEL-Yazar
MİT’e tu kaka CIA’ya övgü
DİKKATİMİ çeken bir konuyu sizlerle paylaşmak isterim. Ben özel sektörde sıradan bir vatandaşım. İlgimi çeken şey, tüm medyada sürekli 'MİT ajanı' veya 'eski MİT'çi' gibi aşağılayıcı, hor görücü sanki kötü bir iş yapıyorlarmış gibi ifadeler kullanılıyor.
Elin Amerikalısı FBI, CIA dizilerinde kendi adamlarını o kadar yüceltiyor ki çocuklar artık oyun oynarken polis olmuyor da FBI ajanı oluyor. Güçlü bir devletin güçlü istihbaratçıları olması gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkeye hizmet edenler bilmem ne de, CIA olunca mı 'vay be' oluyor? Bu konuda da bir aşağılık kompleksi durumumuz yok mu?
A. TORTOP İSTANBUL
Biliyor musunuz
ESKİ DSP milletvekili ve Turizm bakanlarından Ahmet Tan'ın, Tayfun İçli'nin yerine DSP Genel Sekreterliği'ne getirildiğini... AVRUPA Üniversite Birliği'nin (European University Association-EUA), bu yılki ilk çalıştayını (Konu; Üniversitelerde Kaynak Yaratma/Bağış) İTÜ’nün ev sahipliğinde bugün ve yarın İstanbul’da düzenleyeceğini...
Paylaş