Paylaş
etmiş.
İzzet Kıraç’ın aslında birinci tercihi Gümüşhane Baro Başkanı değilmiş, önce Ankara’ya , yıllarını Hacettepe Üniversitesi’ne vermiş değerli bilim adamı Prof. Dr. Tekin Kanra’yı öldürmeye gelmiş. Tekin hocanın katline gerekçe olan olay şuymuş:
Tesettürlü iki hemşire, Hacettepe Acil Servis'te yatan ve kan verilmesi gereken arkadaşları için Kan Bankası'na gitmişler. Kollarını sıyırmalarını isteyen görevlilere karşı çıkmışlar. Kan alacak bayan hemşireye demişler ki:
"Biz kolumuzu açamayız. El üzerindeki damarlardan da kan alınabilir, kolumuz açık iken ya odaya bir erkek girerse..."
Bu konuşmayı duyan Tekin hoca tesettürlü hemşireleri kovmuş, hastaya kendi imkanları ile kan bulmuş... Bir süre sonra Gümüşhane Baro Başkanı’nı öldürecek olan katil, hocayı öldürmeye gelmiş. Karşılıklı otururken hocanın kan arayan hasta ve hasta sahipleri için nasıl çırpındığını görünce
öldürmekten utanmış, vazgeçmiş, otobüse atlayıp Ankara’dan Gümüşhane’ye gitmiş ve Baro Başkanı’nı öldürerek 'tesettür hıncını' almış..
Bu olayı hatırlayıp size aktarmamın nedeni şudur:
Bütün Türkiye gönüllü olarak veya zorbalıkla türbana razı olsa bile bunların istekleri bitmeyecek, kadınların el-kol gibi başka uzuvlarıyla uğraşmaya devam edecekler, peçe isteyecekler, hatta haşema giymeden denize giren erkeklere bile saldıracaklar.
Prof. Dr. Akın YILDIZ
Türkiye uyumuyor
Yargının iki saygın kadını
TÜLAY Tuğcu Anayasa Mahkemesi Başkanı, Sumru Çörtoğlu Danıştay Başkanı...
Demokratik yoldan bu görevlere gelmiş, yargının bağımsızlığının koruyucuları.
Her ikisi de çağdaş Türk kadını; aydınlanmanın öncüsü Atatürk'ün görmek istediği anlayışın önderleri.
AKP iktidarını sarstılar; sağduyunun sesi oldular. Yargı dışı güçlere ne yapılmasını da gösterdiler.
Anıtkabir'de alkışlandılar; herkes onlarla Türkiye adına gurur duydu.
Tuğcu ve Çörtoğlu, vakur ve dik başlıydılar.
Türk toplumu, cenaze töreninde kendilerini güven duyarak izledi.
Türk kadının laik cumhuriyetin savunulmasında en büyük güç olduğunu
ortaya koydular.
Yargıya dönük saldırılara karşı rejimin teminatı olduklarını kanıtladılar.
Yargının güvencesi iki kadın; böyle yaslı bir günde onlarla ne kadar iftihar edilse azdır.
Vakur içinde cenaze törenine katılan askerleri de...
Türkiye, bu olayları, korkuları bir daha yaşamak istemiyor.
Beğendiniz mi
yaptığınızı
EVET beyler, ülkenin başka sorunu yokmuş gibi, yıllardır türban olayını kaşıyıp durdunuz. Ortalığı gerdiniz. Bir yerlere de söylemlerinizle, basınınızla çatıp durdunuz. Hatta açık ya da imalı hedef bile gösterdiniz. Ne olur yapmayın, bu ülkenin bir yığın başka dertleri var. Varoluş nedeniniz salt bu mu diyenlere, konumunuzdan beklenmeyecek bir hırçınlıkla saldırdınız. Ülkeyi adeta mistik bir anlayışın rüzgarına teslim ettiniz. Sonuçta ne oldu, tüm bunlardan etkilenen bir meczup avukat, planlı olduğu açık bir eylemle, adeta bir intihar komandosu gibi, laik cumhuriyetimizin en önemli kurumlarından birisine saldırarak birilerinin adına güya intikam (!) aldı. Eğer böyle giderseniz bu meczuplar giderek çoğalacak ve sonuçta ülke olarak hem siyasi, hem de ekonomik bir kaosa sürüklenecektir. Bu meczubun hangi görüşten ya da gruptan olduğu hiç önemli değil. Bu, laik cumhuriyetin değerlerine karşı ektiğiniz kötü tohumun bir ürünüdür. Şimdi timsahın göz yaşları ile olayı savuşturmaya çalışıyorsunuz ama öyle kolay değil. Elbisenize kan bulaştı artık. Bunu silmek de öyle kolay değil. Ancak biliyorum ki, 86 yıl önce Mustafa Kemal Paşa'nın arkasında kenetlenen, o durmadan dinsel açıdan sömüre durduğunuz saf, temiz Müslüman Anadolu halkı, size, O'nun ilkeleri ve ruhu ile başlayan Türk aydınlanma çağını yedirmeyecektir. Bu halkın esas o ruhla atacağı tokada hazır olun. Esas sürpriz bu beyler.
Prof. Dr. Ercan SARIHAN- (E) Öğretim üyesi
"Oy için hafızalarla oynamayın. Ruanda için soykırım tanımı çok iyi işliyor. Olaylara karışan Fransa nedense bu konuda yasa çıkarmak istemiyor."
(Fransız tarihçi Jean-Pierre Azema)
Cebren ve hile ile...
"İSTİKLAL ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler..."
Atatürk bu gerçekleri 76 yıl önce görmüş ama bizler görememişiz.
Gereklerini yerine getirmedikleri demokrasi diye diye bizi bu duruma getirdiler. Biz gençlerin duyarsız yetişmelerine neden oldular. Duyarlı kesimin sesinin çok çıkması gerekiyor.
Biz tepeden tırnağa laik ve çağdaş olmak istiyoruz. Kul değil birey olmak istiyoruz. Mustafa Kemal'in bir kızı olarak, onun bana emanet ettiği ülkeyi o şekilde istiyorum.
Saldırı dışında Atatürkçü, laik, sosyal demokrat geçinen partileri de kınıyorum. Bir tarafımızda şeriat bir
tarafımızda PKK..
Pınar ŞEN
Akılcılık ve
arkadaki oyun
DANIŞTAY üyelerine yapılan menfur saldırı, hemen herkes tarafından
"bu bir provokasyondur" şeklinde yuvarlak sözlerle yorumlanmakta ama bu eylemi kimin ne amaçla yaptığı konusunda hiç kimsenin akılcı, gerçekçi ve yol gösterici bir görüş ortaya koyduğu görülmemektedir.
Olayın sebep sonuç ilişkilerini irdelerken, sözde Ermeni ve Pontus soykırımını bize zorla kabul ettirilmesi gayretlerini, Güneydoğu'daki PKK, Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Irak olaylarını, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin çıkartmayı düşündükleri Türkiye aleyhindeki antidemokratik yasaları, Ege'deki çıkarlarımızdan vazgeçmemizi isteyen dayatmaları dikkate almamız, bütünlüğümüzü korumamız açısından son derece önemlidir.
Unutmayalım ki, bu güzel yurdumuzu tarih boyunca bizden kopartma gayretleri daima varolmuştur. Bu olay, Anadolu topraklarının paylaşım planlarının küçük bir parçasıdır.
Prof. Dr. Faruk Mendi
KÖŞEMİZDEN İNTERNETE TAŞIDIĞIMIZ YAZILAR
Sağ-sol'dan sonra...
BİR üniversite öğrencisi olarak soruyorum; neler oluyor, nereye gidiyoruz? Anlamıyorum açıkçası. Neler oldu bu ülkenin insanlarına?
Bize zamanında öğretilen, "okuyun siz bu ülkenin geleceğisiniz" sözleri yalan mıydı?
Ülkem insanı solcu-sağcı tartışmasını bitirdi tam huzura erecekti şimdide ilerici-gerici, laik-şeriatçı tartışması çıktı. Bir insan laik yada şeriatçı olabilir mi? Ülkemde her taraf kan ağlıyor.
Ne zaman bitecek ülkem üzerinde ki planlar?
Türban krizi ile ne kadar oyalayacaksınız beyinlerimizi? Daha ne kadar suçsuz insanları sizin kafanızdaki laiklik anlayışı ile susturup ihraç edeceksiniz.
Eğer ben yanlış biliyorsam bana doğrusunu gösterin yok eğer siz yanlışsanız yeter artık...
Ali Rıza ÇELEBİ
SALDIRI ile ülkemizin çekilmeye çalışıldığı kargaşa ortamının lütfen hepimiz farkında olalım. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle zaten siyasi gerginliklerin artacağı bir dönem bekleniyordu. Ekonomik göstergelerin günden güne iyiye gittiği, demokratikleşme paketlerinin çağdaşlaşma serüvenimize hız verdiği, AB ile müzakere aşamasına geldiğimiz bir dönemde böylesine provokasyona gelmemeli, tuzağa düşmemeli. Amiyane tabir ile zokayı yutmamalıyız. Saldırgan daha henüz yakalanmış sorgusu devam ederken, sorumluluğu hükümete atarak elim hadiseden siyasi kazanç elde etmeye çalışmak ülkeye bile bile yazık etmekle eşdeğerdedir. Tüm aydınlarımıza sesleniyorum: demokrasimize sahip çıkalım! Türlü yorumlarla orduyu müdahaleye davet eden kimi resmi kurum ve medya mensuplarına karşı onurlu bir demokratik duruş sergilemeniz milletimize karşı boynunuzun borcudur. Bankaların içinin boşaltıldığı, ihalelere fesatlar karıştırılan, yazarların yalan andıçlarla gammazlandığı, at izinin it izine karıştığı yeni bir 28 Şubat dönemi istemiyoruz!
Yaşasın laik ve demokratik cumhuriyetimiz.
Emrehan CAN-Bilgisayar Mühendisi
SERİNKANLI hareket ederek olayın aydınlığa kavuşmasını beklemek gerek. Yoksa bunu bir rejim sorunu haline getirmek hiç kimseye fayda sağlamıyor.
Selin ADALI
SİZCE bunların hepsi tesadüf mü? Kullanılan silah hayalet silah ve şahsın sahip olması zor ve benzeri silah Trabzon'daki papaz suikastında da kullanıldı. Danıştay'ın kameralarının bozuk olması ve kayıt yapmaması bir haftadır güvenlik şirketinde bulunması bir tesadüf mü acaba?
Bana hiç sıradan bir olay gibi gelmiyor. Şu anda ülkeyi karıştırmak için yapılan ve tutma ihtimali oldukça fazla olan bir senaryo gibi geliyor. Yarın bir gün milliyetçi olarak bilinen birilerine de bir suikast düzenlenirse hiç şaşırmam çünkü biz bu filmi defalarca seyrettik. Senaryo aynı tek fark millet aynı millet değil gözünü açtı.
Murat ATAGÜN
DANIŞTAY saldırısı uzun süredir kendisini gittikce belli etmeğe başlayan karanlık güçlerin niyeti, bu saldırı ile artık tamamen su yüzüne çıkmıyor mu?
Meltem B.
Arınç, Adli Tıp Kurumu Başkanı mı
ANKARA'daki olay gerçekten çok vahim. Bugüne kadar devlete yönelik en tepe eylem. Ama gelin görün ki Başbakan, ilgili Bakanlar ve TBMM Başkanı’nın konuya ilişkin açıklamaları çok düşündürücü ve bunun da ötesinde dehşet verici. Hele TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın açıklaması en vahim olanı. Olayı duyduğunda en sert açıklamayla devleti ve kurumlarını savunacağına, sanığın akli dengesinin yerinde olmadığını hatırlatıyor. Devleti ve Cumhuriyeti savunan kararlılık yok. Bu açıklama bizde derin kuşku yaratarak; acaba Sayın Arınç, TBMM Başkanı değil de Adli Tıp Kurumu Başkanı mı sorusunu sorduruyor.
Ayrıca Şemdinli olayında "Olay nereye giderse gitsin sonuna kadar takipçisiyiz" diyen Sayın Başbakan, acaba bu olayda sonuna kadar gideceğini söyleyebiliyor mu?
Ercan DOLAPÇI-Araştırmacı
Boğazda bir yeşil alan daha imara kurban edildi
ÇENGELKÖY'de, Boğaz’ın öngörümünde Vahdettin Korusu'nun yanındaki yeşil alan, imarı olmadığı ve SİT alanı olduğu halde 1986 yılında imara açılmış. Turizm yatırımı diye 'apart otel' adı altında villa projesi hazırlanmış. 2002 senesinde o zamanın Boğaziçi İmar Müdürlüğü projeye ruhsat vermiyordu. Biz Beylerbeyi Derneği olarak Kuzguncuk Derneği ile ortaklaşa 'betonlaşmaya hayır' imza kampanyasında toplanan imzaları 60 sayfa olarak 28.8.2002 tarihli dilekçe ekinde Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne verdik ve 5141 kayıt numarasını aldık.
Bugün (dün) derneğimize ulaşan haberlere göre şu anda çalışmalara başlanmış.
Boğaz'da nadir kalan yeşil alanlardan bir yer daha maalesef gidiyor.
Zaten mezarlar, askeriye ve birkaç korudan başka yeşil alan kalmadı. Bu diğer korular için de örnek olacaktır.
Kamile YILMAZ-Beylerbeyliler Dayanışma Derneği
Paylaş