Konteyner ve cruise devi yatırıma geliyor

İSTANBUL Metropoliten Planlama Merkezi'nin çalışmaları arasında Tekirdağ ilinin çevre planı da önemli bir yer tutuyor. Atatürk Havalimanı'nın genişletilerek Sabiha Gökçen ile koordineli hale getirilirken, Çorlu Havaaalanı da sivil havacılığa açılacak. Bu arada, özel sektör eliyle Tekirdağ'ın Barbaros beldesinde Türkiye'nin en büyük konteyner limanı yapılması için sürdürülen çalışmalar da son aşamaya geldi. Hükümet, yerel yönetim ve belde halkı arasında böyle önemli bir yatırım için işbirliği sağlandığı belirtiliyor.

Haberin Devamı

Dünyanın en büyük ikinci konteyner yük ve cruise yolcu taşımacılık şirketi olan İtalyan kökenli 'Mediterranean Shipping Company' (MSC) ile Türkiye'deki partneri Asya Port Ltd'nin stratejik ortaklığıyla gerçekleştirilecek yatırım için ilk etapta 200 milyon $ harcanacak. Barbaros Belediyesi, liman sahasında lojistik ihtiyacı karşılamak üzere 5 bin dönümlük konut dışı kentsel planlama çalışmalarını tamamlama aşamasına geldi.

Tek ünite altında 1 milyon konteynır (TEU)/yıllık kapasiteli olacak ve 2000 kişinin çalışacağı limanın, Ankara'daki bürokratik işlemlerin sonuna gelindiğini ifade eden Asya Port yetkilileri, "Bu limanla Haydarpaşa ve Ambarlı'nın yükü ile İstanbul trafiğinin hafifleyeceğini, ihale aşamasındaki Muratlı-Tekirdağ demiryolu hattının tamamlanmasıyla da Barbaros'a indirilecek yüklerin buradan Balkanlar ve Doğu Avrupa'ya taşınabileceğini söylüyorlar.

Haberin Devamı

 

 

 ANNELER GÜNÜ

 

"Çocuğu beşiğinde sallayan anne, hükümeti yönetenlerden daha önemli bir iş yapıyordur."

(Samuel Smiles)

 

 

Gazetecilerden ilginç kitaplar

 

> HİKMET Çetinkaya'nın son kitabı; 'İrticanın Kara Yüzü-Usame bin Ladin'den Kaplancılar'a' (Günizi Yayıncılık) adlı yeni kitabında, irticanın arka yüzünü irdeliyor. İrticanın yalnız Anadolu'da değil, laik devrimini 18. yüzyılda gerçekleştirerek 'dinci devleti' tarihe gömmüş Avrupa'da örgütlenmesini, 'aydınlanma' coğrafyasında palazlandığını anlatıyor. Kitabın sunuşunu yapan İlhan Selçuk "Kilisede ibadet var... Camide siyaset var" diyor.

> USTA gazeteci Nail Güreli'nin Ozan Yayıncılık'tan çıkan "1 Mayıs 1977-Türkiye Devrimcilerinin 'İki 1 Mayıs Belgeseli' adlı kitabında 34 kişinin öldürülmesi ve yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan 1 Mayıs 1977'yi

Haberin Devamı

belge niteliğinde verilerle işliyor.

> 58 yıldır gazetecilik yapan Yılmaz Çetiner son kitabı 'Nefes Nefese Bir Ömür'de, mesleki deneyimlerini, devlet adamlarıyla yaşadığı anılarını, bir solukta anlatıyor. (Epsilon Yayınevi)

> TÜRK Basını'nın en kıdemli polis-adliye muhabiri Doğan Katırcıoğlu "Hayvanname" de kimi dört ayaklı kimi kanatlı dostlarımızın kahranmalık hikayelerini anlatıyor. info@arkadaspostasi.net

> MEHMET Faraç'ın, 1992'den beri Güneydoğu Bölgesi'nde yaptığı gözlemleri, bilgileri ve röportajları içeren "Doğu Yakasında Yeni Birşey Yok" Dharma Yayınları'ndan çıkmış.

> DOĞAN Satmış, Referans Gazetesi'nde yayınlanan yazılarını "Gelecekte Biryerlerde-21. Yüzyılda Yansımalar" (Liberte Yayınları) adlı kitapta toplamış.

Haberin Devamı

> CUMHURİYET Gazetesi yazarı Ümit Zileli, "Aydın İhaneti. İşbirlikçiler 2" (Günizi Yayıncılık) adlı kitabında 'aydın' kavramına ihanet edenlere, yürüdüğü yolda yönünü değiştirenlere değiniyor.

> ERSİN Kalkan 1992'de öldürülen Musa Anter suikastinde yer alan PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan'la Anter'in kızı Rahşan Anter'i buluşturuyor. Güncel Yayıncılık'tan çıkan 'Katille Buluşma' adlı kitabın çok az bir bölümü daha önce Hürriyet'te yayınlanmıştı.

> BÜLENT Akkurt'un, 50 yılı aşmış gazetecilik döneminin anılarından oluşan kitabı "Yerinde Yeller Esen Bab-ı Ali" Bodrum Ticaret Odası'nın desteğiyle MYNDOS Yayınları'ndan çıktı. (0252-316 16 76)

> MİLLİYET Gazatesi muhabiri Belma Akçura, "Derin Devlet Oldu Devlet" kitabında 'bir ülkenin çivisi nasıl çıkar'ı ayrıntılarıyla anlatıyor. (Güncel Yayıncılık)

Haberin Devamı

> HARUN Gürek, "Bilinmeyen Yönleriyle Koltuk Davası" (Güncel Yayıncılık) adlı kitabında, TBMM’yi şaibe altında bırakan ceylan derisi koltuklar olayına belgelerle yer veriyor.

> SERDAR Akinan 'Neo-Takiye" (Doğan) kitabında, 2000 sonrası Türkiye ile Amerika arasında yaşanan sorunları irdeliyor. Akinan "AK Parti'nin nereden nasıl geldiğinin bir tespiti yapmak" diyor.

> BANU Avar, TRT'nin çok ilgi gören programlarına imzasını atan bir programcı... Dünyanın dört bir yanını dolaşarak Türklüğün izlerini arayan Avar, "Hüznün Toprağı Balkanlar'dan Geleceğin Gücü Avrasya'ya" (Doğan) kitabında sade ve akıcı üslubu ile gelecek kuşaklara önemli bir belge sunuyor.

Haberin Devamı

> ZÜLFÜ LİVANELİ, sadece müziğiyle değil, çeşitli illere çevrilen, sinemaya aktarılan ve ödül alan kitaplarıyla tanınıyor. Livaneli, 4. romanı 'Leyla'nın Evi'nde (Remzi), birbirini hiç tanımayan üç ayrı kişiliğin yaşamını bir İstanbul romanında birleştiriyor.

 

 

MESAJ PANOSU

 

> ANNELER gününde en kalıcı. En anlamlı armağan; 7 ağaç. 0212-449 64 64, 7agacprojesi@cekulvakfı.org.tr

> BİŞKEK'teki Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi tarafından Prof. Halil İnalcık'a verilen fahri doktora unvanıyla ilgili tören yarın Bilkent Üniversitesi'nde yapılacak.

 

 

Yeter artık

 

PEKİ kim dur diyecek? Tabi ki sandık ama, bizler sağduyu ile hareket eder ve birleşebilirsek.

Kurbağanın nasıl haşlandığını biliyorsunuz herhalde. Bilmiyorsanız bir bilene sorunuz. Yoksa atı alan Üsküdar'ı geçmek üzere...

Vural AVAR- Hv.Korgeneral(E)

 

 

KÖŞEMİZDEN İNTERNETE TAŞIDIĞIMIZ YAZILAR

 

Cargil'e, kıyak yasa değişikliği

 

TEMA, Ziraat Mühendisleri Odası ve Bursa Barosu, yaptıkları ortak açıklamayla "Toprağı koruma sürecinde toplum yararını savunan sivil toplum örgütlerinin yasal yetkisinin elinden alındığını" bildirdiler.

 

TEMA'nın girişimi ile Ziraat Mühendisleri Odası, üniversiteler, hukukçular, bürokratlar gibi geniş katılımla hazırlanan 'Toprak Yasası'nda yapılan değişikliğe dikkat çekilen açıklamada şöyle deniliyor:

 

"Kamuoyuna üzüntüyle duyurmak isteriz ki; Anayasa’nın 44 ve 45’nci maddelerinde 'Devlete ülke topraklarının korunması' görevi verilmesine rağmen, devleti yönetmek için seçilenlerden oluşan hükümet ve onun atadığı üst düzey yöneticiler, bu görevin gereğiniyapmak yerine, adeta verimli tarım arazilerinin talanına hukuksal kılıf hazırlama ödevini yüklenmiştir.

Üstelik; devlet adına Başbakanlık bu süreçte kamu yararını savunan sivil toplum kuruluşlarının sorumluluk taşıyan çabalarını talihsiz bir yaklaşımla 'bertaraf edilmesi gereken olumsuzluklar' olarak nitelenmektedir. Bir yandan 'bu engelin(!) aşılması', bir yandan da '5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun Geçici Madde-1'i ile izinsiz yatırımlar için getirilen af süresinin uzatılması yönünde değiştirilmesi açıkça bu yazı ile emredilmektedir.

 

Bu yasanıntoprağı koruyucu hükümlerine rağmen 'Bu ülkenin fabrikaya da ihtiyacı var' türünden çarpıtmalarla, verim yeteneği düşük niteliksiz geniş araziler dururken, esasen ülkemizde son derece sınırlı olan verimli tarım arazileri, giderek artan bir talan saldırısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Toplumun yaşam güvenliği için zorunlu olan üretimin, ancak verimli arazilerden sağlanacağı gerçeği görmezden gelinmekte ve kamuoyu aldatılmaya çalışılmaktadır.      

 

Bilinmelidir ki; toprak varlığımızın ancak üçte biri tarıma uygundur ve bu alanın da ancak üçte biri verimli tarım arazisidir.

 

Bilinmelidir ki; toprak yoksa sanayi yoktur, üretim yoktur, kalkınma yoktur, yaşam yoktur.

 

Ve yine bilinmelidir ki; bir avuç toprak üretilemeyen bir kaynaktır.

Cargill firmasının yatırımına olanak sağlayan İznik Gölü Çevre Düzeni Planı Danıştay 6. Dairesi'nin 26.11.2002 tarih ve E:2002/4839.K:2002/5652 kararıyla iptal edilmiş ve bu karar İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nca onaylanmıştır. Plan yargı tarafından iptal edildiğinden, Cargill yatırımının hukuksal dayanağı da ortadan kalkmıştır.

 

Danıştay’ın kesinleşmiş iptal kararına rağmen, söz konusu yatırıma hukuksallık kazandırmak amacıyla; 4737 sayılı Özel Endüstri Bölgeleri Kanunu'nda 22.6.2004 tarihli ve 5195 sayılı kanunla gerçekleştirilen değişiklikle Cargill'in yatırım yaptığı arazi Bakanlar Kurulu'nun 5.7.2005 tarih ve 2005/8944 sayılı kararıyla 'Özel Endüstri Bölgesi' ilan edilmiştir.

Bu karar üzerine açılan yeni davada; "Hukuka aykırılığı belirlenmiş imar planlarının geçerli sayılması yolunda yargı kararlarını etkisiz kılacak yasal düzenlemelerin de yapılamayacağı" gibi gerekçelerle, Danıştay 10. Dairesi tarafından 8.2.2006 tarihinde Cargill'in yatırım yapmasına olanak sağlayan

 

Bakanlar Kurulu kararının yürütülmesinin durdurulması kararı verilmiştir.

Başbakanlık tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına gönderilen yazı ile Anayasanın 44 ve 45’nci maddeleriyle ülke toprağını korumakla ödevli kılınan Hükümetin en üst organının, toprağı talan ettiği yargı kararıyla belgelenen bir yabancı yatırımın sürmesi amacı ile bu firmanın da katıldığıtoplantılarda çözüm arama çabası içine girdiği açıktır.

 

Anayasa'nın 6’ncı maddesinde dile getirilen “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” temel ilkesine rağmen, hükümetin yabancı bir kuruluşun yararı için ve o kuruluşla birlikte hukuk dışı çözüm arama çabası, kanımızca açık bir 'Anayasa ihlali' girişimidir.

 

Başbakanlığın; yabancı bir firmanın ofisi anlamına gelecek biçimde kullanılması, yabancı firmalara verimli arazileri pazarlayan bir konuma düşürülmesi, ulusal egemenlik ilkesi bakımından da kanımızca ürkütücü ve ibret vericidir.

 

Bu ülkede ulusal doğal varlıklarımızın korunmasını toplumsal birgörev sayan yurtsever yetkililerin, görevlilerin ve siyaset insanlarının, her koşulda var olacağına içtenlikle inanıyoruz.

Kuruluşlarımız ulusal egemenlik ilkesine, demokratik sorumlu sivil katılımcılığa ve ülke yararlarına aykırı bu girişimlerin geriletilmesi ve gündemden çıkarılması için, demokratik olanaklarını kullanmakta kararlıdır.

Kamuoyunu toplumsal sorumluluk yaklaşımımıza, omuz vermeye ve çabalarımıza destek olmaya çağırıyoruz.

 

 

Bir portre: Halil Ürün

 

Bu kafaya dikkat!

 

AKP Konya Milletvekili Halil Ürün ve benzerleri kafa yapıları yıllar öncesinden tescillenmiş kişilerdir. 1989 yılında çok sevdiğim bir gazeteci arkadaşım o zamanlar Türkiye'nin en yüksek trajlı gazetesi olan 'Günaydın' da hiç unutmuyorum şu başlıklı bir haber yapmıştı:'Bu kafaya dikkat!'

 

Evet bu kafanın kadına, insana, çağa bakış açısı belliydi. Ama biz ne yaptık defalarca bu kafayı Konya'ya Belediye Başkanı seçtik, sonrada yetmedi AKP Kurucular Kurulu'na aldık ve sonra da milletvekili yaptık. Oysa böylesi kafaların dışlanması gerekirdi.

 

Çünkü bunlar herkese zararlı kafalardır. Kendi aileleri, eşleri, kızlarına da aynı gözlükle bakar, aynı yaklaşımı sergilerler. Bunların, yasalara göre gayrimeşru ilişkilerde bulunduklarını gazeteler yazıyor zaten. İmam nikahlı diledikleriyle yaşarlar.

 

Bunlar öyle insanlar ki bir tek anımı yazmak ile yetineceğim. Genciz canımız hovardalık yapmak istedi. Bazı arkadaşlar devreye girdi ve Karaman'da bir

alem düzenlediler. İçkili, sazlı, sözlü, kadınlar... Bu imkanlar kim mi organize etti. MSP'nin o zamanlar Karaman'da en etkin ismi bunu gerçekleştirdi.

 

Halil Ürün denilen kafa neler mi yaptı? Bakınız sadece size iki

icraatını ve bunların Konya'ya verdiği zararları aktarmak ile yetineceğim.

 

1) Belediye Başkanı olur olmaz içkili yerlere ve içki satan yerlere karşı savaş başlattı. Herkes "ne güzel bir uygulama" dedi. Ben ve benim gibi duyarlı birkaç aydın, gazeteci karşı çıktık. Bu yaklaşımın içki tüketimini azaltmayacağını, aksine arttıracağını iddia ettik. Ne mi oldu? Yasaklanan içki evlerde tüketilmeye başlandı. O güne kadar gazino, meyhane, lokantalarda arkadaş meclisinde içen binlerce kişi içkisini evine götürdü.

Eşi, çocukları, yakınları ile sofralar kurdu. Şimdi bu kararı alan Halil Ürün ve arkadaşları sevap işlediklerini mi sanıyorlar? Hayır... Çünkü binlerce insanın içki içmesine sebep oldular.

İslam inancına göre öbür dünyada bunun hesabını nasıl vereceklerini görecekler.

 

2) Yine bu kafa, yani Halil Ürün, Belediye Başkanı iken, büyük sevap işliyorum diye genelevi, gazino ve pavyonları kapattı. Gençlerin ve eğlenmek isteyen, enerjilerini buralarda boşaltmak isteyen insanların mekanlarına kilit vurdu. Peki ne oldu. Fuhuş bitmedi, aksine daha çok yaygınlaştı. Artık her semt, her mahalle, her site, her ev bir fuhuş yuvası olmuştu. Bu icraatı yapanlar fuhuştan haberi olmayan binlerce insanı fuhuşa

teşvik ettiler. Bunlar öbür dünyada neyle mi karşılacaklarını sanıyorlar? Tabii ki fuhuşu bütün şehre yaydıkları için cehennemin 'esfele safilin'i (en aşağılık) onları bekliyor.

Bunlar kutsal dinimizi korumuyor, aksine yok ediyorlar, zaafa uğratıyorlar. Bu kafaya dikkat!

Serdar Baran BENDER-Gazeteci-yazar

 

 

İstanbul'un neresi güvenli

 

CUMHURİYET Gazetesi'nin Şişli'deki merkezi 5 gün arayla bombalanınca saldırıların devam edebileceğini düşündüm. O yüzden gazetemiz Hürriyet'in Şişli'deki bürosuna gittiğimde, her zaman Cumhuriyet'in önüne aracını park eden şoför arkadaşımız Mehmet Gökbaş'a "Orada bekleme. Başka bir yerde dur. Ne olur ne olmaz" dedim. Ulaştırma görevlimiz de Şişli'nin merkezinde farklı bir sokağa park ederek işimin bitmesini beklemeye başladı. Bu sırada Cumhuriyet'te patlama meydana geldi. Bizim büroya 100 metre mesafedeki Cumhuriyet'e koşarak ulaştıktan sonra şoför arkadaştan ekipmanlarımın bulunduğu çantamı getirmesini istedim. Gökbaş, aracının başına 3 dakika sonra döndüğünde camının patlatılıp otomobilin içinin karıştırıldığını gördü. Ney seki içinde değerli eşya bulunmayan araçtan herhangi bir şey çalamamıştı hırsızlar... Ancak bu olay aklıma şu soruyu getirdi.

İstanbul'da neresi güvenli? Ne kadar tehlikeden koruyabiliriz kendimizi?

Ardıç AYTALAR- Hürriyet Gazetesi Muhabiri

Yazarın Tüm Yazıları