Yalçın Bayer

Bayraktar’dan 20 YİHA istiyoruz

11 Ağustos 2021
Türkiye milli uçaklarda, insansız hava araçlarında dünyada destan yazıyor. İHA’larda, SİHA’larda dünya liginde şampiyon ülke konumuna geldi. SİHA’lar Libya’da Azerbaycan’da savaşın yönünü çevirdi. Dünyada korkulan, kıskanılan, imrenilen, övülen bir gerçek oldu Türk SİHA’ları. Evet bu işin arkasında tanıdık bir isim var.

Selçuk Bayraktar; SİHA’ların efendisi. Mütevazı, çalışkan, yorulmaz, dirençli kimliği ile bu başarının arkasındaki adam... Evet, Erdoğan’ın damadı. Bu olgu SİHA’ların üretiminde, babadan havacı bu delikanlının önünü açtıysa ne mutlu Türkiye’ye. Şimdi sözümüz Selçuk Bayraktar’a; 2022 yazı başına kadar Türkiye sizden 20 adet YİHA istiyor... YİHA, Yangın İnsansız Hava Aracı. Sizin elinizdeki teknolojik düzeyde bunu üretmenin çok zor olmayacağına inanıyoruz.

Hele SİHA’larda milli motor denemeleri artarken. Sizin dünyanın parmak ısıracağı en gelişkin YİHA’ları kısa sürede üretip devreye sokacağınıza inanıyoruz.

İlk planda belki bir, iki, üç, beş YİHA... Ama Türkiye gibi bir ülkenin en az 20 uçaklık bir yangın söndürme filosuna ihtiyacı var. Sadece orman değil, her türlü yangında hemen devreye girebilecek YİHA’lar filosu. Üstelik, önümüzdeki yıllarda, daha da ısınacak ve muhtemel yine yanacak olan Akdeniz ülkelerine ve kuzey ülkelerine de kiralanabilecek, destek için yollanacak YİHA’lar. Maksimum su, kimyasal, köpük kapasitesine sahip, yangınların dibine kadar girebilecek yüksek manevra kabiliyeti taşıyan Türk yangın uçakları. Dünyanın kıskandığı uçaklar. Akdeniz’de yangınlarda efsane olacak, herkesin yardımına koşacak uçaklar. Türk SİHA’larından sonra Türk YİHA’ları. Evet Selçuk Bayraktar’dan bunu istiyoruz, bunu bekliyoruz. Tarih önünde cümleyi daha net yazalım: Türk milleti sizden bunu bekliyor.

Kerem ÇALIŞKAN-Gazeteci

GÜNÜN SÖZÜ

“İtibardan tasarruf olmaz zihniyeti değişmeli, tedbirden tasarruf olmaz.”

(Muhammet TOKAT-Milas Belediye Başkanı)

İBB’nin Bakırköy’deki ek hizmet binası işi biraz karışık

Yazının Devamını Oku

Parçalanan adalet!

10 Ağustos 2021
Adalet; hem duyulan güven, hem de yerleşke olarak parçalanmıştır.

Ankara’da bulunan adliye binalarının nerede olduğunu, hangi binada hangi mahkemelerin olduğunu artık avukatlar bile bilmemektedir. Her gün bölünüp, parçalanıp, değil duruşma salonu, yangın merdiveni bile olmayan, kime ait olduğu, kaç lira kira ödendiği bilinmeyen binalara taşınmaktadır.

Ceza ve Aile Mahkemeleri Sıhhiye Adalet Sarayı’nda, Asliye Hukuk, Sulh Hukuk ve Tüketici Mahkemeleri Dışkapı Ek Hizmet Binası’nda, İş Mahkemeleri ve Ticaret Mahkemeleri Balgat Ek Adliye Binası’nda, İcra Hâkimlik ve mahkemeleri Eskişehir yolunda, İcra Müdürlükleri Söğütözü’nde, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri Yenimahalle’de, Bölge Adliye ve İdare Mahkemeleri Eskişehir yolunda ayrı binalarda, Yargıtay Daire ve Savcılıkları’nın kimi Çankaya Ehlibeyt Mahallesi’nde, bir kısmı Bakanlıklar’da bir kısmı Kızılay’da bulunmaktadır. Adli tatile girdiğimiz bugünlerde yeni bir bölünme yapılarak Aile Mahkemeleri, Asliye Ticaret ve Çocuk Mahkemeleri Söğütözü semtinde bulunan ayrı bir binaya taşınmaktadır.

Sıhhiye semtinde özel olarak yapılan Ankara Adalet Sarayı’nın arkasında, bu binanın üç mislinin sığacağı bir alan varken, buranın boş bırakılarak, uzak ve değişik yerlerde, kiralık ve yetersiz binalara gidilmesi tamamen yanlış bir harekettir. Bütün bu bölünme ve taşınmaların, güven olarak en alt seviyede bulunan adaletin, yapı ve bina olarak da parçalanmasından başka hiçbir anlamı yoktur. Adaleti parçalamanın ek versiyonu olarak icat edilen ‘Çoklu Baro’ da savunma gücünü parçalamanın bir diğer yönüdür.

Bütün bunlardan beklenen sonuç; adaletin de özelleştirilerek köprülerde, otoyollarda araç geçiş garantisi verilmesi gibi, dava garantisi verilerek özel şirketlere devredilmesidir.

Av.A. Erdem AKYÜZ-Hukukun Egemenliği Derneği Onursal Genel Başkanı

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

‘Yangın tehlikesi var’ tabelasıyla orman korunmuyor

6 Ağustos 2021
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği orman yangınları ile ilgili açıklamasında yapılması gerekenleri sıralıyor:

Güneyde Osmaniye’den güneybatıda Muğla’ya uzanan orman yangınlarını önlemek, yangını söndürmekten daha öncelikli bir görevimizdi. Yangın ekologlarının belirttiği üzere birkaç milyon yıldan beri orman yangınları Akdeniz bölgesinin bir gerçeği. Akdeniz’in kızılçamı ve maki bitki örtüsü, bu yangın düzeni altında yaşamını sürdürecek ya da yeniden var edecek biçimde evrilmiştir. Çıkan yangınlar erken uyarı sistemleriyle belirlenip erken müdahale edilmediği takdirde, bugün yaşadığımız gibi önü alınamaz boyutlara ulaşabiliyor.

OGM’nin ‘resmi istatistikler’ adıyla düzenli olarak yayımlanan verilerine göre 2020 yılında ülkemizde orman yangınlarının; yüzde 28,4’ünün ihmal, yüzde 5,6’sının kaza, yüzde 2,1’inin kasıt, yüzde 9,2’sinin doğal ve yüzde 54,7’sinin de bilinmeyen nedenlerle çıktığı görülüyor.

Bazı yerlere ‘yangın tehlikesi var’ şeklinde tabela asmakla bu görev yerine getirilmiş olmuyor. Liyakate değil sadakate göre atamalar ve rotasyon uygulaması yangınlarla mücadelede zaaf yaratmaktadır. OGM, bir yandan orman mühendisleri ile orman muhafaza memurlarını sözleşmeli olarak çalıştırmayı yaygınlaştırırken bir yandan da ‘rotasyon’ düzenini sürdürmektedir.

AKDENİZ İKLİMİNE KIZILÇAM

Orman köylülerinin orman ile sistematik biçimde azaltılan bağı yeniden tesis edilmelidir.

Anayasaya göre yanan ormanları ağaçlandırmak OGM’nin görevidir. Herkes içinden geldiği şekilde, bulabildiği fidanlarla yanan yerlerde ağaçlandırma yapamaz, yapmamalıdır.

Milyonlarca yıldır o yöreye uyum sağlamış ağaç, çalı ve otsu bitki türlerinin o yörenin koşullarında daha fazla yaşam şansına sahip olacağı açıktır.

Ağaçlandırma gereken hallerde dikilecek fidanlar mutlaka yanan alanda doğal yetişen ağaç türlerinden ve yörenin ekolojik koşullarına benzer özellikteki bölgeden seçilmelidir. Ülkemizde kızılçam ve maki bitki örtüsü dışındaki türlerin Akdeniz’in yangın koşullarına uyum sağlaması çok zordur.

Yazının Devamını Oku

Bodrum ve Marmaris’ten izlenimler... Unutulmaması gerekenler..!

5 Ağustos 2021
Orman Bakanı diyor ki “Yangın bölgeleri belediyelerin sorumluğundadır.”

Devletin bir valisi yangınla ilgili olarak toplantı yapıyor, ama ‘Millet İttifakı’nın belediye başkanı toplantıya davet edilmiyor.

Aklımıza bazı sorular geliyor:

Bu toplantılar kimin talimatıyla ve kimlerin katılımıyla yapılıyor?

Deprem gibi, sel gibi, yangın gibi afetler olduğunda Türk Silahlı Kuvvetleri en başta yardıma koşardı. 28 Temmuz’da başlayan yangınlarla ilgili olarak, bugüne kadar bu konuda herhangi bir haber yok. Ama, takdire şayan bir şekilde, Azerbaycan 100 askeriyle yangın söndürmeye katkı veriyor.

Toplumsal Olaylara Müdahale Araçları (TOMA) orman yangınlarında niçin kullanıma sokulmuyor?

Yeşil vatanımız yanıyor, içimiz kan ağlıyor.

Yangın çıkan bölgelerimizdeki halkımızın, belediyelerin, itfaiyelerin özverili çalışmaları değer biçilmez ölçüde yücedir.

Türk Hava Kurumu’nun sahibi olduğu yangın söndürme uçaklarını devreye sokmayan yetkilileri ise kınıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Askerimiz yangınlarda neden yok

4 Ağustos 2021
Beyler, size bir uyarım var... Türkiye’de bir deprem, sel veya örneğin Kıbrıs gibi savaş hazırlıkları sırasında askeri ekiplerin tatbikat için araziye veya caddelere çıkması halk tarafından coşkuyla karşılanırdı, ana-babalar ağlardı. Biz çocuklar ellerimizde Türk bayraklarıyla selamlardık. Her türlü donanım içinde olan askerimize güven sonsuzdu. Halkımız askerine saygılıydı ve çok severdi.

Ne yazık ki bütün Türkiye yanıyor; halk kendi imkânlarıyla yangına müdahale etmeye çalışıyor, ormandakilere araba ile buz taşımaya çalışıyor, kürek sapı temin ediyor. Hele gençlerin Hisarönü’ndeki çalışmaları örnek bir belgesel olmalı.

Böyle bir felaket karşısında “Ordumuz, askerimiz nerede?” diye bir soru sormak gerekiyor. Buna cevap verilmeli. Askerimiz ‘tatbikat’ gibi, ‘avcı boy çukurları’ gibi mesnetsiz, çadır kurmak gibi ‘meşguliyetlerle’ yangından uzak tutulmamalı... Askerin İdlib, Barış Pınarı Harekâtı, Fırat Kalkanı, Katar, Afganistan, Irak’ta Suriye, Kosova’dan önce Manavgat’ta Bodrum’da, Milas’ta, Marmaris-Hisarönü’nde görev yapması gerekmiyor mu?

GÜNÜN SÖZÜ

“Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.”

Mustafa Kemal ATATÜRK

Yangın bölgesinde buz da kürek sapı da lazımHİSARÖNÜ’NDE BİR KURTARMA ÖYKÜSÜ

“CAYIR cayır yanıyoruz” diye feryat ediyor Ecem Göğceloğlu... “Arkadaşlarım Marmaris Hisarönü’nden ihtiyaç malzeme listesini gönderdiler. Düşünün beşinci geceyi geçirdiler.” Arkadaşlarının ne zor şartlarda yardıma koşuşturduklarını anlatırken “Ciğerleri kül dolmuş, bazı arkadaşlarımız bayılmışlar” diyor...

Yangında üç taraftan mahsur kalmışlar. 25 yaşındaki insanlar belki de ilerde bunun sağlık yönünden sıkıntısını çekecekler. Ciğerlere kül dolmak ne demektir, bilen biliyor. Bunu duyduğunuz zaman dehşet içinde kalıyorsunuz.

Yazının Devamını Oku

Türk Hava Kurumu güçsüz bırakıldı

3 Ağustos 2021
Son günlerde ülkemize çok büyük acılar yaşatan orman yangınları, dün ve bugün olduğu gibi bundan sonra da gündemde kalmaya devam edecek olan deprem, sel gibi büyük felaketlerdendir. Yaz ayları öncesi yapılan yetersiz ve tartışmalı uçan unsur kiralamaları, adeta günah keçisi ilan edilen Türk Hava Kurumu tartışmaları maalesef sonucu değiştirmemekte ve her yıl büyük orman kayıpları yaşanmaktadır.

Bu konuda çözüm olarak çok önemli bir güç olan TSK uçan unsurları devreye alınmalıdır.

Envanterde olan ve sayısı yaklaşık 120 civarında olan, gece uçuş kabiliyetine sahip, son derece yetenekli pilotları olan genel maksat helikopterlerine satın alınacak havuz aparatı ve kısa bir eğitim ile bu büyük güç özellikle yaz aylarında kritik bölgelerde konuşlandırılarak yangınlara anında müdahale imkânı sağlanmalıdır. Buradaki en önemli husus helikopterlerimizin gece görüş uçuşu da yapabilmesidir. Bu da yangına 24 saat müdahale etme şansı tanımaktadır.

Ayrıca ömürlerini doldurmuş olan C/130 ve C/160 nakliye uçakları da modifiye edilerek yangın söndürme uçakları olarak Türk Hava Kurumu’nun (THK) emrine verilmelidir.

Atatürk’ün emri ile kurulan, ülkemize sayısız pilot yetiştiren, zirai ilaçlama ve yangın söndürme konularında uzun yıllar başarı ile hizmet veren THK’nın içinde bulunduğu sıkıntının en önemli nedeni kurban derileri toplanmasının 2013 yılında kurum elinden alınarak serbest bırakılması olmuştur. THK bu gelirle ayakta duran bir kurumdu. Oysaki bugün bu derilerin çoğu tarikat, cemaat yapıları tarafından toplanmaktadır. Kanunda bu değişikliği yapanlar THK’nın düştüğü bu durumdan aslen sorumludurlar. Yapılması gereken acilen bu kanunun gözden geçirilmesi ve THK’ya gerekli maddi desteğin sağlanmasıdır. Ufuk ALP

GÜNÜN SÖZÜ

“Rüzgâr dinsin, yangın sönsün!” R.Ö.

VATAN SAVUNMASINDAYIZ

“ORMAN

Yazının Devamını Oku

Bulgaristan’da iktidar soygunu

30 Temmuz 2021
Bulgaristan’da generaller, atanmış başbakan ve bakanlar artık olabileceklerin farkına varabildiler gibi. Bilen zaten bilir, sokak gevezeliği, tutukla-salıver, ceza kes, tekmele, kakala, vur şeklindeki gelişmelerden sonra bir de ‘volkan patlaması’ var. Korkunç bir şey; hele iktidarda olanlar için. Biz Bulgaristan’da şimdi sanki fasıl arasındayız.

Erken seçim hükümeti olarak 12 Mayıs’ta atanan ve hâlâ görev başında bulunan ve yeni hükümet güven oyu alana kadar, anayasa gereği iktidarda kalacak olan Başbakan General Yanev hükümeti, beklemekten kararmış ve buruşmuş yüzlere biraz neşe, azdan az tebessüm ve ümit parlaklığı serpti. Kimse kendisinden bir şey beklemezken sürpriz olarak bir zam paketi açıkladı. Bu sürpriz kime derseniz? TC’deki soydaşlarımızı da direkt olarak ilgilendirdiğinden hemen anlatalım.

Emekli maaşlarına, özürlülere, sosyal yardım alanlara ve yalnız sosyal yardımlarla geçinmeye çalışanların hepsinin gelirine zam geliyor. Evet ilk defa halkın faydasına bir hareket. Evet bu kanun onaylandıktan sonra Bulgaristan’da yoksulluk sınırı 390 leva olarak belirlendi. Bulgaristan’da bu emekli maaşını alanların tamamının aylığı 390 leva (195 avro) olacak. Emeklilik maaşı alamayan ve yalnız sosyal yardımla geçinmeye çalışanların aylık geliri ise 170 leva (85 avro) olacak. Hiçbir yerde çalışmayan ve yardım maaşı alanların sınırı da 150 leva (75 avro) olacak. Bu iş ekim ayına kadar çözülecektir. Çünkü Ekim 2021’de Bulgaristan’da cumhurbaşkanı seçimi geliyor.

Şimdilik tüm emekli maaşı alanlara her ay 50 leva (25 avro). COVID-19 salgını için yardımı alanlar bu 50 levayı almaya da devam edecekler. Bu yardımlar da kesilmeyecektir. (Bu bilgiler Türkiye’de yaşayan Bulgaristan’da emekli olanlar için de geçerlidir.) Bilginize. Ayrıca en düşük emekli maaşı üzerinde emekli geliri olan yaşlıların hepsinin emekli maaşlarına Ekim 2021’den başlayarak yüzde 12.5 zam yapılacaktır.

İSLAMIN 3. BAYRAMI: ‘GADİR-İ HUM BAYRAMI’

BAĞIMSIZ Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Ramazan ve Kurban’dan sonra İslam dünyasının üçüncü dini bayramı olan Gadir-i Hum Bayramı’nı kutladı ve “Müslümanlar ayrışarak değil, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) önünde birer saman çöpü gibi sürüklenerek değil, gerçek İslam’ı temsil eden Ehl-i Beyt ortak paydasında bir bilek bir yürek olarak izzet ve şerefine kavuşacaktır.” ifadelerini kullandı.

Hicri takvime göre Zilhicce ayının 18. günü Gadir-i Hum Bayramı olarak kutlanıyor. Hz. Muhammed, Veda Haccı sonrası Mekke’den Medine’ye dönerken ashabını Gadir-i Hum denen yerde toplamış ve Hz. Ali’nin imametini ilan etmiştir.

Ayetle sabit olan ve tam 220 Sünni kaynak tarafından da doğrulanan bu olay, Gadir-i Hum Bayramı olarak kutlanıyor. Oğul Baş, “Asırlar süren karartmaya Prof. Dr. Haydar Baş son verdi” diyor.

Güneyimizde aynı anda 15 yangın; hem kuruyor hem de kavruluyoruz

Yazının Devamını Oku

Bolu meselesi ve hukuk

29 Temmuz 2021
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın sözleri karşısında öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor. Belediye Başkanı’nın açıklaması kişisel bir görüştür, henüz uygulamaya geçmemiştir. Kişisel görüşleri açıklamak, ifade özgürlüğü kapsamında anayasal bir haktır. Nihayet karşı görüşte bulunanların açıklamaları da kişisel görüşleridir. Onların kişisel görüşlerini açıklamaları nasıl ki bir suç teşkil etmiyorsa, Belediye Başkanı’nın görüşleri de bir suç teşkil etmeyecektir.

Belediye hizmetlerinde, hizmeti kullananlar yönünden farklı ücret alınması, uygun ve doğru bir yöntem değildir. Belediyenin, açıklanan şekilde bir karar alması halinde, alınan kararın iptal edilmesi için dava açılması da yasal bir haktır ve başvurulması gereken yasal ve normal prosedür budur.

Bu yola başvurmadan “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek, ırkçı söylemlerde bulunmak” gibi hayali ve ağır bir suçun izafe edilmesinin, aynı görüşü paylaşanları korku ve endişeye sevk ederek suskun kalmalarını sağlamaktan başka amacı olamaz.

Türkiye’de değişik ülkelerden göç eden insan sayısının kimliği, kişiliği tam olarak bilinmemekle birlikte, 11 milyon civarında olduğu söyleniyor. Yunanistan’ın nüfusunun 10.7, İsviçre’nin nüfusunun 8.5 milyon olduğu nazara alındığında, bir ülke nüfusundan daha fazla göçmeni, Türkiye’nin değil, hiçbir ülkenin kabul etmeyeceği ve kaldıramayacağı açıktır.

Göçmenleri uzak tutmak isteyen Avrupa ülkelerinin; kara sınırlarında elektrikli bariyerler kurmaları, deniz sınırlarında mülteci dolu botları itekleyerek batırmaları veya başka ülkelere bahşiş gibi para önererek o ülkelerde tutmaya çalışmaları karşısında, Bolu Belediyesi’nin düşündüğü önlem çok daha hafif kalmaktadır. Bu tehlikeli göçü önlemek adına görüş açıklayan ya da aynı görüşü paylaşan, aynı şekilde düşünen kişileri ve halkı korku ve endişeye sevk ederek susmalarını sağlamaktan başka bir amacı olamaz.

Kişisel görüş ve ifade özgürlüğüne ve demokratik, laik “Atatürk İlke ve Devrimleri”ne, ülkenin birlik ve bütünlüğüne özen ve saygı gösterilmesini istemek en doğal hakkımızdır. Av.A. Erdem AKYÜZ

GÜNÜN SÖZÜ

KENDİ siyasetlerini her vesile ile ‘zemzem’ ile yıkıyor iktidar. Ama her türlü illegal faaliyet iddiası tozu dumana katıyor, siyasetin tavasında hiç iz bırakmıyor. Tava mı çok teflon, yoksa bu arkadaşlar mı çok umursamaz, anlaşılamıyor!” Sühan ÖZKAN-Hukukçu

TURİSTLER NİYE MASKE TAKMIYOR?

Yazının Devamını Oku