Yalçın Bayer

Bu kuraklık hayra alamet değil

14 Temmuz 2021
Küresel ısınma sebebiyle son günlerde televizyon kanallarının vazgeçilmez haberi ‘kuraklık’ oluyor. Türkiye’nin her tarafından göllerin, akarsuların ve derelerin kuruduğu ya da azaldığı haberleri ardı ardına gelmeye başladı. Hem içme suları hem de tarımsal amaçlı kullanılan sular bitme noktasında.

Daha önce turfanda sebze üretimi ile geçinen Antalya Gazipaşa’da da gelecek günlerde kuraklık tehlikesi ortaya çıktı. Özellikle son yıllarda ciddi anlamda muz üretim alanlarımız arttı. Gerek sera, gerekse de açık alanlarda ciddi anlamda üretime yönelik tesisler yapıldı. Tabii ki bu sebeple su tüketimimiz de arttı. Gerek köylerimizde gerekse de sahillerimizde tropik meyve üretimi son yıllarda çığır açtı. Kırsalda ve sahilde katma değeri yüksek avokado, kivi, ejder meyvesi ve passiflora gibi ürünlerin de üretimi arttı. Bu ürünler tropik meyveler olduğu için haliyle su ihtiyacı fazla. Alanya’da bulunan “Dim Barajı” ve Gazipaşa’da yapılan “Gökçeler Barajı” tarımsal sulamada kullanılamadığından dolayı çiftçilerimiz kendi imkânlarıyla sulama kuyuları açıyorlar. Bu da tesis için çok ciddi maliyetler getiriyor. Alanya ve Gazipaşa bölgesinde açılan kuyuların derinliği 100-350 metre arasında oluyor. Kuyular her sezon daha derine iniyor, bu da tüketimi arttırıyor. Görünen o ki bu derin kuyu açma işinin sonu yoktur.

Onun için acil olarak Alanya’da Dim Barajı ve Gazipaşa’da Gökçeler Barajı tam kapasite ile tarımsal amaçlı faaliyete geçirilmelidir. Kapalı sistem sulama döşenmiş olan borular faaliyete geçirilerek buharlaşma kaybı da sıfıra indirgenmelidir. Bunun yanında da Beyrebucak, Güney, Zeytinada ve Kaledran bölgesinin su ihtiyacına cevap verecek göletler yapılmalıdır. Bütün su ihtiyacımızı yeraltı suları ile gidermeye çalışırsak, yeraltı suları daha derinlere kaçacak ve alçak olan kuyular kuruyarak üreticilerimiz ciddi zarar görecektir.

Hidayet BİLGİÇ-GAZİPAŞA

‘ALLAH RIZASI’ İÇİN İĞNE VURDU

AİLESİYLE karavanla Doğu Karadeniz seyahatine çıkan Emsal E. öğretmen, Samsun’da bel ağrısından rahatsızlandı. Karşıyaka Aile Sağlık Merkezi’nde, Dr. Mustafa Sarıcaoğlu’na muayene oldu ve kendisine iğne, ilaç verildi. İlk enjeksiyon orada yapıldı. Reçeteyi göstererek herhangi bir aile sağlık merkezinde kalan iğnelerin enjektelerini de yaptırabileceğini söylediler. Emsal E. öğretmen yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“2. gün konakladığımız yere daha yakın olan Canik Merkez Aile Sağlığı Merkezi’ne gittik. Dr. Meral Yüksel’e durumu anlatım, Samsun’da misafir olarak bulunduğumuzu ve reçeteli iğnelerimin enjeksiyonunu yaptırmak istediğimi söyledim. Dr. Meral Yüksel’in söyledikleri hayli ilginçti. ‘Misafir hasta kabul etmiyoruz. Bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Ama bu sefer Allah rızası için yapalım. Yarın gelirseniz iğnenizi yapamam. Başka bir hastaneye başvurursunuz.’

Oysa misafir hasta tanımı belli. 25.01.2013/28539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin ‘Aile hekimliği birimine kişi kaydı ve aile hekimi seçimine ilişkin esaslar’ başlıklı 8. Maddesi 6. Bendi ‘Sürekli ikamet ettiği bölgeden uzakta kalacak kişi veya geçici süre ile Türkiye’de ikamet edecek olan kişi, kendisine yakın konumdaki bir aile hekiminden misafir olarak sağlık hizmeti alır. Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez’ hükümleri yer alıyor.

Bu doğrultusunda misafir hasta kapsamında hizmet alabilmemiz gerekirken, sanki ondan görevi dışında bir şey istemiş gibi,

Yazının Devamını Oku

Kıbrıs’ta bir millet üç devlet!

13 Temmuz 2021
"Bugün Türkiye’nin yapması gereken, KKTC’nin dost devletlerce, bu arada aramızda akrabalık bağları bulunan devletlerce tanınmasını sağlamak için her türlü diplomatik çabayı göstermektir. ‘Bir millet, iki devlet’ söylemi lafta kalmamalı, KKTC’nin tanınmasını içerecek biçimde ‘bir millet, üç devlet’ olarak güncellenmelidir.”

Slovenya’nın AB dönem başkanlığını devralması dolayısıyla Strazburg’daki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapacağı bir günlük ziyaret hakkında görüştüğünü, AB’nin bu ziyaretin nasıl gerçekleşeceği konusunda çok hassas olduğunu ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüme ilişkin hiçbir öneriyi asla kabul etmeyeceğini söylemesi üzerine; eski Devlet, Milli Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk bir açıklama yaptı:

“Avrupa Komisyonu Başkanı’nın konuşması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak AB üyesi oldukları; buna karşılık Türkiye’nin hâlâ AB üyeliğine kabul edilmediği, KKTC’nin Türkiye dışında başka hiçbir devlet tarafından tanınmadığı dengesiz bir siyasi ortamda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin görüşleri doğrultusunda yapılmış bir açıklamadır. Slovenya, 1919-1991 yılları arasında 72 yıl boyunca Yugoslavya’yı oluşturan federe cumhuriyetlerden biri idi. 1991’de bağımsızlığını ilan etmiş, 1992’de Avrupa Topluluğu tarafından bağımsız devlet olarak tanınmış ve BM’ye üye olarak kabul edilmiştir. Slovenya’yı, Hırvatistan, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Kosova izlemiştir.

KKTC ise onlardan önce 1983’te bağımsız devlet olarak kurulmuştur. Başlangıç ise, federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti içinde yer almak üzere 1975’te kurulan ‘Kıbrıs Türk Federe Devleti’dir. Ne yazık ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve arka plandaki Yunanistan, Kıbrıs’ta eşitlik temelinde iki kesimli, iki toplumlu bir devlet; bu konudaki girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine eşit egemen iki devlet çözümü konusunda uzlaşmaz bir tutum içinde olmuşlardır.

Bugün Türkiye’nin yapması gereken, KKTC’nin dost devletlerce, bu arada aramızda akrabalık bağları bulunan devletlerce tanınmasını sağlamak için her türlü diplomatik çabayı göstermektir.

Türkiye’nin AB’ye vereceği en uygun yanıt da, KKTC’nin tanınmasını sağlamaya yönelik diplomatik çabalarını yoğunlaştırmaktır.”

GÜNÜN SÖZÜ 

“Hayat sadece bir amaç için çabalandığında anlamlıdır.”

Yazının Devamını Oku

‘Sahte içki olayları cinayettir’

9 Temmuz 2021
Çorlu’da 24 Haziran’da 30 vatandaşın zehirlenmesiyle başlayan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan sahte içki olayı Trakya’yı dehşete sürükledi. Alkolün Bulgaristan’dan kaçak getirilmesi de Türk ve Bulgar vatandaşlarını büyük ölçüde tedirgin etti.

CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un olayın başından beri Meclis’e getirdiği beş soru önergesinden sonra CHP’li diğer Milletvekili Dr. Candan Yüceer de yaptığı açıklamada, “Alkolün en pahalı olduğu üçüncü ülkeyiz. Alkoldeki vergi oranı yüzde 70’lere tırmandı. AKP iktidarının insanların yaşam tarzına müdahale etmek için alkollü ürünlere getirdiği ağır vergiler binlerce insanı sahte içkiye yönlendirmektedir. Sahte içkinin yaygınlaşmasının nedeni AKP’dir” ifadelerini kullandı.

Dr. Yüceer, “Sahte içki sorunu her geçen gün derinleşen bir yara olmaya ve can almaya devam ediyor. Hastanede tedavi gören bazı vatandaşlarımızın da durumlarının ağır seyrettiği bilgisini aldım. Aradan on günden fazla süre geçmesine rağmen iktidarın konuyla ilgili hassasiyetini öğrenebilmiş değiliz. Ama konu alkol olunca ellerini ovuşturduklarını her fırsatta göstermekten de çekinmiyorlar” dedi.

VERGİ YÜZDE 70, ÖLÜM 500

 Sahte içkiye bağlı olarak yaşanan ölümlerin Türkiye’nin önemli sorunlarından biri olduğunu belirten Dr. Yüceer, “Sahte içki problemi AKP iktidarı döneminde, siyasi bir tercihle alkole getirilen aşırı vergiler neticesinde ortaya çıkmıştır. Alkolün en pahalı olduğu üçüncü ülkeyiz. Son olarak 2021 Ocak’ta getirilen ÖTV zammıyla alkoldeki vergi oranı yüzde 70’lere tırmandı. İktidarın insanların yaşam tarzına müdahale etmek için alkollü ürünlere getirdiği ağır vergiler binlerce insanı sahte içkiye yönlendirmektedir. Yılda en az 500’den fazla insanımız sahte içki nedeniyle yaşamını yitirmektedir.

İktidar, insanların yaşam tarzlarına müdahale etmek için alkole getirdiği olağanüstü vergilerden vazgeçmeli, sahte içki üretimine yönelik ciddi denetimler yapmalı, sahte içki üretimine etkili cezalar verilmeli! Sahte içki ölümleri cinayettir! Sorumluları hesap vermelidir” ifadelerini kullandı.

GÜNÜN SÖZÜ
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir." (Sokrates)

BULGARİSTAN’DA YENİ SEÇİM 11 TEMMUZ’DA, SIKINTI BÜYÜK

Yazının Devamını Oku

Livaneli’nin açıklamaları üzerine Hacaloğlu dedi ki: ‘Gerçek CHP’liler sizi affetmeyecek’

8 Temmuz 2021
CHP’den Kadıköy bölgesinden üç dönem milletvekilliği ve devlet bakanlığı yapan Algan Hacaloğlu, son günlerde Zülfü Livaneli’nin CHP ve eski genel başkanlar Bülent Ecevit ve Deniz Baykal haklarındaki, kendi sözleriyle ‘kabul edilemez, siyaset bilimi doğruları ile tarihi gerçekleri tahrif eden’, iddiaları üzerine şöyle konuştu:

“Ben, köklü bir CHP’li olarak, sadece tarihi gerçeklere ve Sayın Deniz Baykal’ın TBMM zabıtları ile CHP’nin basılı haldeki dökümanlarında yer alan gerçek sözlerine atıfta bulunarak, siyaset dünyamızda yaratılmak istenen, hangi amaca hizmet etmek istediği şimdilik çok net olmayan komplo ve kargaşalara kendi penceremden açıklık kazandırmak istiyorum.

Sayın Livaneli, Deniz Baykal hakkında söylediklerinizi size hiç yakıştıramadım. Kesinlikle katılmıyorum. Bugün (önceki gün Ahmet Hakan’ın köşesinde yazdıkları), benim de paylaştığım görüşlerin, aydın bir kişi olarak sizi derin düşünmeye, düşündüklerinizi yeniden irdelemenize yol açmasını diliyorum.

Hatırlar mısınız; 22. dönem seçilmiş olan CHP İstanbul milletvekillerini eşleri ile birlikte Çankaya’daki evimizde ağırlamış, kaynaşmalarına katkıda bulunmayı amaçlamıştım. Geçenlerde koronavirüsten kaybettiğimiz ağabeyim Çetin Hacaloğlu ve eşi Gülden (Öymen) Hacaloğlu vasıtasıyla Paris’te oluşan dostluğunuz, ilişkimize ayrı bir derinlik kazandırmıştı.

Ancak o gün bir sözünüzü hiç unutamıyorum: ‘Keşke siyasete hiç girmeseydim, milletvekili seçilmemiş olsaydım...’ Evet aynen böyle söylemiştiniz. Belli ki CHP milletvekili olmanın ‘sorumluluk ve duyarlılıklarını’ taşımakta zorlanmakta idiniz. Evet keşke, sanatçı-aydın kişiliğinizle gönüllerimizde taht kurmaya devam etseydiniz.

Bilmediğiniz, içselleştiremediğiniz siyasetten uzak dursaydınız.

Atatürk’ün kurucusu olduğu Partimiz hakkında, dünü ve bugünü ile hak etmediği saldırılarda bulunmasaydınız.

Birileri sizi affedebilir ama gerçek CHP’liler, sosyal demokratlar sizi hiçbir zaman affetmeyecek.”

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

CHP yeni kurduğu kadın derneğiyle sahneye çıkıyor

7 Temmuz 2021
Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği son yıllarda Vatan Partisi’nin kontrolüne geçince, CHP ‘29 Ekim Kadınlar Derneği’ adıyla yeni bir kadın derneği oluşturdu ve başkanlığına eski Ankara milletvekili Av. Şenal Sarıhan getirildi.

Dünya ve ülkemiz kadın hareketinin ve Cumhuriyet devrimlerinin kadının toplumsal yaşama eşit katılımı için açtığı yolu izleyerek genelde insan hakları, özelde kadının insan haklarını savunmak, geliştirmek, toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci yaratmak, demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinin gereklerine uygun olarak, yasal planda ve yaşamın içinde kadınların statüsünü yükseltmek, kadın ve çocukların her türlü şiddetten korunması için çalışmak amacı ile kurulduğu bildirildi. Türkiye’nin dört bir yanından 90 kadın kurucu üye tarafından 26 Ekim 2020’de Ankara’da kurulan dernek şu anda 45 il ve ilçede şube kuruluş hazırlıklarını tamamlamış. Hedefi tüm Türkiye’de örgütlenmek olan derneğin 22 Haziran 2021 tarihinde 1. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Divan başkanlığını Aylin Nazlıaka’nın yaptığı genel kurul sonrasında genel başkanlığa, Türk hukukçu ve siyasetçi, eski milletvekili olan ve ‘100 Kahraman Kadın ve Robert Kennedy İnsan Hakları Ödülü’ sahibi olan Av. Şenal Sarıhan seçildi. 13 kişilik yönetim kurulunda ise 17 yıldır STK’larda bölgede ciddi çalışmaları olan ve birçok sivil toplum kuruluşlarında halen görev yapan Tekirdağ’dan Feray Karagöz de yer aldı. Karagöz, “TBMM’nin iradesini yok sayan ve ‘İstanbul Sözleşmesi’ni hukuka aykırı biçimde fesheden, kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören ve insan haklarını yok sayan bir zihniyetin düşüncesine inat, kadınlar dayanışmasını sürdürmeye ve birlikte güçlenmeye yıllardır olduğu gibi bugün ve yarın da devam edecek. Çünkü mücadele kazandırır” dedi.

‘BAYKAL’A ÖDETTİRİLEN BEDELLER...’ESKİ TBMM Başkan Vekili Yılmaz Ateş, Ulusal Kanal’da Görüş Alanı programına konuk oldu. Zülfü Livaneli’nin CHP hakkında sarf ettiği sözlerin tartışıldığı programda Yılmaz Ateş, Deniz Baykal ile Recep Tayyip Erdoğan arasında, 22 Şubat 2003 tarihinde yapılan görüşmenin ayrıntılarını anlattı. O dönem TBMM Başkan Vekili olan Yılmaz Ateş, Erdoğan’ın yasağının görüşmeden 2 ay önce kaldırıldığını ifade etti.

- Sayın Baykal soruyor, “Kaç bin asker gelecek?” diyor, Sayın Erdoğan “65 bin” diyor. Sayın Baykal, “Artırılırsa bir önlemimiz var mı?” diye soruyor, Sayın Erdoğan “Yok” diyor. Sayın Baykal, “Peki bunlar geldiler, ne zaman çıkacaklar belli mi?” diye soruyor. Sayın Erdoğan, “Yok” diyor.

- Bir ülkede iki ordu, iki bayrak olur mu? İki otorite olur mu? Sayın Baykal’a ödettirilen bedeller bunun bedelidir. Erdoğan ve Baykal arasındaki görüşme buydu.

- Yılmaz Ateş açıklamasında, Deniz Baykal gibi düşünenlerin CHP’de hâlâ çoğunlukta olduğunu ifade ederken, “Demokrasi kürsüsüydü konferansıydı diyerek şimdi yeniden Türkiye’nin üzerine yeni bir tezgâh kuruluyor” dedi. CHP’nin yerle bir edildiğini ve saldırı altında olduğunu söyleyen Ateş, Kılıçdaroğlu’na da “Şimdi merak ediyorum ben. Bunun karşısında susarak dilsizi mi oynayacak?” diye sordu. “Oyun budur. Bu konuda bütün esas gerçek demokrasi güçlerinin tavrını da merak ediyorum.” diye ekledi. (İlgili video linki: https://youtu.be/_sAhHh8t0AQ)

İLBER ORTAYLI’DAN İKİ DERS

Yazının Devamını Oku

CHP’li büyükşehirler neler istiyor?

6 Temmuz 2021
CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanından 10’u, Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ev sahipliğinde, hafta sonu Antalya’da bir araya geldi.

Tarım, turizm, çevre, kuraklık ve iklim değişikliği gündemleriyle yapılan toplantıda ilginç veriler gündeme alındı.

CHP’li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ev sahipliğinde Belek’te yapılan toplantıya Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Tunç Soyer, Dr. Osman Gürün, Özlem Çerçioğlu, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Zeydan Kayalar, Vahap Seçer ve Kadir Albayrak katıldı. Yurtdışında olan Lütfü Savaş ise toplantıda bulunamadı.

Böcek,“Amacımız, kimseyi ötekileştirmeden çalışmak”dedi. Büyükşehirlerin tasarruf ve gelirlerine el konulması gibi sorunları gündeme getirdiklerini anlattı.

TASARRUF VE GELİRLERE EL KOYMA

DHA muhabiri Mehmet Çınar’ın haberine göre, 11 büyükşehrin Türkiye turizminin odağı olduğunu kaydeden Böcek, “Sadece kıyı ilçelerimizde değil iç kesimdeki kırsal ilçelerimizde de turizmin gelişmesi için kararlıkla çalışmaları sürdürüyoruz. Türkiye genelinde de benzer bir politika uygulanması gerektiğine inanıyoruz” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Meclis’e gönderilen “Turizm Teşvik Kanunu” taslağının Meclis İhtisas Komisyonu’ndan geçtiğine de dikkati çeken Böcek, mesire alanları ve plajlarla ilgili olarak hazırlanan kanun taslağının hem parti yönetimi hem de belediye başkanları olarak takipçisi olduklarını belirterek, “Bugüne kadar yapılmamış, bugün yapılıyor olmasından dolayı Türkiye’mizin yüzde 50 nüfusuna yakın illerimizi yönetmekte olan CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanı için her şey çok açık ortadadır” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı’nın daha önce 11 Eylül 2019’da yapılan AKP’li ve CHP’li 30 büyükşehir belediye başkanları toplantısının yinelenmesini isteyerek, gelirlerinin kesilmemesini istedikleri, tasarruf konusunda bazı önerileri bulunduğunu kapalı toplantıda gündeme getirdikleri öğrenildi.

Yazının Devamını Oku

Seçimler, Türkiye-Almanya ilişkilerine verimli sonuçlar getirir mi? Sosyal Demokratlar 3. parti

2 Temmuz 2021
Almanya yakından takip ettiğimiz bir ülke.

Üç milyonu aşkın vatandaşımız yaşıyor. Bu yıl Almanya’ya göçün 60. yılı. Ülkemizde her üç haneden birinin Almanya ile ilişkisi var. AB’deki en büyük ticaret partnerimiz. Avrupa’nın motoru. AB onu dikkate almadan adım atmıyor. Bize en çok turist gelen ülke. Alanya’da 10 bin kadar Alman yaşıyor. Ama Türkiye’den kaçan FETÖ takımı da orada. Almanya’yı mesken tutmuşlar. Bunun dost ve müttefik Almanya’ya yakışmadığını da söylemek durumundayız.

Almanya’da tam 80 gün sonra seçim var. Bu seçimde Angela Merkel de yok. Almanya ‘Merkelsiz’ bir döneme başlayacak. Anketlere bakılırsa Yeşiller Partisi şubattan sonra arkasına rüzgârı almış gidiyordu. Ama Yeşiller’in ‘Benzine 16 Cent çevre zammı’ gibi söylemleri seçmenleri korkuttu. Alman seçmeni çevreci olsa da cebine bakar, hızlı değişimden korkar. Hıristiyan Demokratlar tekrar birinci durumda. Bir değişiklik olmazsa ufukta Hıristiyan Demokratlar ile Yeşiller koalisyonu görünüyor. Alman milliyetçilerin veya aşırı sağcı popülistlerin ‘Türk Armin’ diye küçümsediği, Türklerin de ‘Armin Abi’ diye yere göğe sığdıramadığı Armin Laschet’in şansölye olması bekleniyor.

‘Sosyal Demokrat Parti ne durumda’ diye sorarsanız maalesef arkalardan geliyor. Bir dönemler Kurt Schumacher, Herbert Wehner, Willy Brandt, Helmut Schmidt gibi karizmatik siyasetçilerin yuvası olan parti şimdi yüzde 14 civarındaki oy potansiyeli ile üçüncü parti durumunda. Şansölye adayları şu anki Maliye Bakanı olan tecrübeli bir siyasetçi Olaf Scholz. Sosyal Demokratlar’ın umudu birbirine iki zıt parti olan Yeşiller ve Liberal Parti’yi yanlarına alıp iktidarı ele geçirmek. Olaf Scholz’un şansölye olabilmesi için önce sosyal demokratların seçimde en azından ikinci parti olması gerekiyor ama şimdilik bu zor görünüyor. Son dakika şapkadan tavşan çıkarırsa belki ama Alman seçmeni kolay kanmaz. Seçim sonrası Alman siyasi tarihinde yeni bir başlangıç olacak. Filozof Eflatun, ‘Her şeyin en mühim noktası başlangıcıdır’ demiş...

SAHİLCİLER ‘ÖNCE BİZİ DİNLESİNLER SONRA BİLDİKLERİNİ YAPSINLAR’AKARCA VE İASOS’TA İSYANI DİNLEYEN YOK

Seferihisar'ın Akarca beldesinde bir yıl önceki tepki hız kesmeden sürüyor. Akarca köyü 22 kilometrelik doğal bir koy. Akarca’ya yapılması planlanan devasa balıkçı barınağına (endüstriyel liman) karşı, zor pandemi şartlarında el ele verip vekâlet toplayıp dava açmaları büyük bir başarı sayılıyor. Tüzel kişilik için bir de Akarcalılar Derneği’ni kurup mücadelelerini genişlettiler. “Direncimiz sürecek, geri adım atmayacağız” diyorlar. Bu arada bölge halkı ve Şehir Plancıları Odası tarafından açılan davada yürütmeyi durdurma kararının çıkması üzerine Akarca’da bugün bir bilgilendirme toplantısı yapılacak. Bu sonuçların bölge halkına müthiş moral verdiği görülüyor.

KIYIKIŞLACIK MAHALLESİ

Benzer bir mücadele de Milas’ın “Kıyıkışlacık” mahallesinde sürdürülüyor. Orada da köylüler, İasos Koyu’nda (Güllük’te) 2. maden yükleme limanı yapılmasına karşı yapımcı firma ve çevre il müdürlüğü yetkilileri ile ÇED toplantısı düzenlemek istedi. Muğla ve ilçelerden gelen yaklaşık 1000 kişi, ellerinde düdük, tencere, davul ve pankartlarla protestoda bulundular. “Liman İstemiyoruz” sloganları atan kalabalık grubun karşısında jandarma ve çevik kuvvet ekibi çıktı. Toplantı alanında iki saat protesto gösterisi yapıldı. “MUÇEP” ve “Güllük Körfezi Koruma Platformu” üyeleri, limanın tahsis edildiği firmaya karşı yasal haklarını kullanacaklarını açıkladılar.

Her iki bölgede vatandaşın ortak dileği şu:

Yazının Devamını Oku

Baran Korkmaz olayı Karslıların ağrına gitti

1 Temmuz 2021
Yalçın Bey, dünkü Karslı 500 gazeteci unsurunu da içeren yazınızı okudum.

Öncelikle o bölgeyi çok iyi bilen bir yazar olarak, verdiğiniz mesaj için teşekkür ederim. Aktif siyasetle ilgilendiği için 15 yıldır 60 yıllık aile mesleği gazetecilikten uzak kalan ve medyayı asgaride kullanan bir kişi olarak, böylesine bir konuda huzurlarınızda olduğum için de üzüntülerimin kabulünü peşinen rica ediyorum.

Öncelikle “Kars neresidir?” sorusuyla başlamak isterim. Kars sadece bir ilin adı değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmadan önce Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuriyeti’nin, ardından Kars Milli Şura Devleti’nin başkentidir. Livane (Artvin), Batum, Karaköse (Ağrı) Sürmeli Sancağı (Iğdır) Ardahan-Çıldır Sancağı (Ardahan) illerinin toplamıdır. Bu devletler kendi rızasıyla Atatürk’ün önderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmıştır.

Malumunuz “93 Harbi” denilen Osmanlı Rus Savaşı’nda Ruslar İstanbul Yeşilköy’e kadar geldiler. Kars savaş tazminatı olarak Ruslara verildi. Osmanlı Sultanı Abdülmecid tarafından üç yıl vergiden muaf olarak verilen Gazilik Madalyası da olan Kars’ın binlerce evladı yollara düştü. Sivas binlerce insana 20-30 sene süren bir zaman diliminde ev sahipliği yaptı. Bugün aralarında Yozgat, Kayseri, Tokat, Amasya, Samsun, Balıkesir, Hatay dahil 12 ilde 93 muhaciri yaşamaktadır. 1960’li yıllarda İstanbul, Ankara, İzmir, Adana’ya yapılan göçlerle en az üç milyon insan yaşamaktadır ülkemizde.

Biz Kars’ta Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Azeri gibi etnik ayrımcılığı bilmedik. Bu sebeple aşiret, Türkmen, terekeme, yerli diye seslendik birbirimize. Farklılıklarımızı muhafaza ederek kardeşçe yaşadık. Kültürümüze sahip çıktık. Ama bölgeciliği de bir anlamda bölücülük saydık. Göç ettiğimiz yörelerde evlilikler yaptık, iş kurduk. Atatürk, bayrak, toprak sevgimizden ödün vermedik.

Niye bu kadar çok gazeteci var? Okuryazar bir bölgeyiz. Kars’ın kültür sınırları Tebriz’den, Bakü’den başlar. Yeni değil ki bu. Anadolu Ajansı’nın bir numaralı kurucusu Ahmet Ağaoğlu’ndan mı, Bahadır Dülger’den mi, Ataol Behramoğlu’dan mı, Ercan Arıklı’dan mı, Mevlüt Işık’tan mı, Cengiz Ekinci’den mi, Fikret Ercan’ndan mı, Dursun Akçam’dan mı başlayalım? Yoksa günümüzde hepimizin göğsünü kabartan Doğan Şentürk’ten, İsmet Orhan, Ercan Sarıkaya, Barış Yarkadaş, Adnan Bulut, Erhan Öztürk, Deniz Zeyrek’ten, Mahmut Övür’den mi? Sizin dediğiniz abartılı değil, sayısı 500’ü bulan gazeteci değerlerimizden mi? Hangisini sayalım?

Karslı gazeteciler ne demek? Hadi Özışık’ın kendisi bile Türkiye’de rahmetli Ufuk Güldemir ile birlikte internet gazeteciliğinin babası olduğunu inkâr edemez. Çekirdekten gazetecidir. Tabii bugünkü konumunu çok tartışmalı ve gazetecilik etiğine uygun olmadığının altını çizerek. Bu konuda en keskin eleştirileri yapan birisi olarak söylüyorum. Bir gazeteciyi, siyasetçiyi memleketine göre tasnif etmek ayıptır. Hele bunu diyenlerin adı gazeteciyse daha büyük ayıptır. Gelelim Sezgin Baran Korkmaz’a, o otelde kaç Karslı kaldı? Yok. Sezgin Baran Korkmaz’ı tanımam, birçoğumuz gibi işimiz de olmaz. Adamı muteber bir iş insanı gibi bazı sanayici, gazeteci, vali, emniyet müdürü ve bürokratları gezdirip birlikte boy boy resimlerini basacaksınız, bazı gazeteciler Sezgin Baran Korkmaz’ın ablası olunca iyi ama başkaları için “Vayy Karslılar” olacak!

Ya Korkmaz Karaca? Adamın yedi düvel ile arkadaşlığı var. Sonra ne olacak? Eşinin resmini birlikte basarak p... ilan edilecek? Ya o resimlerdeki diğer taraflar? Her partiden, görüşten insan ile sarmaş dolaş! Şahsen benim dün de bugün de bu isimlerle bir müşterekim olmadı. Binlerce hemşerimiz gibi. Tam tersine, ne yaptıklarını tasvip ediyorum, ne de savunuyorum. Ama dedim ya, bölgecilik de bölücülüktür. Kısacası ayıptır, günahtır. Ağırımıza gidiyor. Mesleki kıskançlıkları bir yana bırakalım. İnsanların ve illerin değil, yolsuzlukların, olayların peşine düşelim.

Metin IŞIK - 20. Dönem İstanbul MV., İkinci Yüzyıl Derneği Başkanı GÜNÜN SÖZÜ “‘HAKEME gideriz, söke söke alırız’

Yazının Devamını Oku