Çağdaş yaşam ve çağdaş toplum için; laiklik, kamuculuk, aydınlanmacılık, ilericilik gibi değerlerin geriye düşülmesine neden olan laiklik karşıtı eylemlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin her bireyinin ve vatandaşının zararına olduğunu hatırlatırız. Biliyoruz ki laikliğin olmadığı yerde bilim, kültür, sanat olmaz; özgür ve yaratıcı düşünce gelişmez. Tüm bu değerlerin eksikliği de toplumların gelişmesi, kalkınması ve her bakımdan zenginleşmesinin önündeki en büyük engeldir.
Bizler, 33 yıldır yaptığımız gibi, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve Atatürk’ün devrim ve ilkelerini her yerde savunmaya devam edeceğiz. Her vatandaşın eşitlik içinde yaşadığı toplum hedefimizden ve çocuklarımızın laik, karma, bilimsel ve ücretsiz eğitim hakkı için çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz." Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
GÜNÜN SÖZÜ
“İnsan iki şekilde yanılabilir; ya gerçek olmayan bir şeye inanabilir ya da gerçek olan bir şeye inanmayı reddedebilir.”Soren Kierkegaard
‘3. MİLLİ KÜLTÜR ŞURASI’ TUTANAKLARINDA SKANDAL BİR TAHRİFAT
15-17 Haziran tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Arkeoloji Şurası, etkinlik sonrasında yoğun eleştiriler aldı. Özellikle Türk arkeolojisinin duayenlerinden Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ile Prof. Dr. Fahri Işık ve ilgili STK’ların tepkisi üzerine, Prof. Dr. Nevzat Çevik, Türk Arkeoloji Ve Kültürel Miras Enstitüsü adına resmi bir açıklama yayınladı.
Bu açıklama diğer bir skandalın da ortaya çıkmasına neden oldu. Görünen o ki III. Milli Kültür Şurası’nın ‘Kültür Varlıkları, Müzeler ve Arkeoloji Komisyonu’ Sonuç Raporu’nda olmayan bir karar, daha sonra Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ın ifadesiyle Şura yayınına “monte edilmiş”.
Bu konuda III. Milli Kültür Şurası’nda
Bu planın maden talanına altyapı oluşturma planı olduğunu savunan ‘Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin açıklamasında “Öngörülen turistik yoğunluk zeytinlik ve ormanlık alanların yapılaşmaya kurban edilmesi demektir. Kıyı ve iç kesimler doğal ve kültürel açıdan ayrılmaz bir bütündür” deniliyor.
Açıklamada şu bilgiler veriliyor:
“Planlanan kıyı şeridi, çevrelediği iç kesimlerle bütündür. Biga yarımadası, göç yolları üzerine yayılmış eşsiz doğası ile dünya ekosisteminin ayrılmaz parçasıdır. Başta Manyas Kuş Cenneti ile sayısız sulak alanları, Kazdağları, Madra Dağı, dereleri, ovaları, yaylaları ile bitkisel, hayvansal ve kültürel yaşamın vazgeçilmez mekânıdır. İlyada destanının yaslandığı coğrafyadır. Bütün dünyada okullarda anlatılan Truva’dır, Troas’tır. Aeneas’ın Roma’ya uzanan rotası buradan başlar. Aziz Pavlus’un Makedonya rotası buradadır. Büyük İskender ve Darius’un rotaları da.
Bilirkişilerin de bilimden ve gerçeklerden yana davranacağına ve davayı kazanacağımıza inanıyoruz. Kıyılarımızın bozulmasına izin vermeyeceğiz!”
‘KURBANLIK ALIRKEN DİKKAT EDİN’
ADANA Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Murat Şen, kurbanlık alacak vatandaşlara uyarılarda bulundu ve kurbanlıkların birlik üyeleri ve bilindik üreticilerden alınmasını önerdi. Murat Şen, “Kurban kesecekler resmi kurumlar tarafından denetimi yapılan küpeli hayvanları tercih etmelidir. Sağlıklı hayvan kurban edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER KARŞIMIZA ÇIKSIN’
‘Hükümet pek çok cephedeki sorunlarla boğuşuyor’ diyorlar. 1980’lerden beri ilk kez bu kadar yüksek enflasyon, hızla artan devlet borcu, tıklım tıklım dolu olup aynı zamanda aksayan trenler, Putin’in azar azar doğalgaz vanasını kısmasıyla doğan panik, ‘Kışı nasıl geçireceğiz?’ endişesi, ‘Ukrayna’ya daha çok ağır silah ver’ baskısı gibi devasa sorunlar...
HAVALİMANLARI KAOSU
Yaz tatilinin başlamasıyla şimdi bunlara havalimanlarındaki bavul kaosu eklenmiş. Koronavirüs salgını dolayısıyla bu işleri yapanlar işten çıkarılmış. Onlar da kargo taşımacılığı vesaire gibi işlere yönelmişler. Güvenlik kontrolü ile ‘handling’ denilen uçağı hazırlayan personel kalmamış. Alanlarda kuyruklar, mahşeri kalabalıklar, tartışmalar, bekleyen binlerce bavul. Yüzlerce sefer bu yüzden yapılamıyor. İptal ediliyor. Radyolar sürekli anons ediyormuş; ‘Havaalanına lütfen en az 4-5 saat önce geliniz’ diye. Uçabilen şanslı yolcular da inince bir bakıyor ki bavulu yok. Uçağa yüklenememiş; tatili zehir oluyor.
Bu işi bilenler de ha deyince bulunamıyormuş. Bu işi nasıl çözeriz derken Alman Havacılık Federasyonu Başkanı Matthias von Randow’un, ‘Bu işi bilenler Türkiye’de. Türkiye’den hemen 2-3 bin personel getirelim. Yoksa bu kaos daha da büyüyecek’ sözleri bir anda dalga dalga yayılmış. Yani Türkler Almanya’nın umudu olmuş. Önceki gün de Alman Ulaştırma, İçişleri ve Çalışma Bakanları ortaklaşa “Bu teklif aklımıza yattı. Derhal harekete geçelim” deyince artık bu işe sanırız kimse taş koyamaz.
Çoğu zaman kendi kendimize kızıyoruz. Karamsar konuşuyoruz. Bu gelişme gösteriyor ki her işi yapabilecek kalifiye elemanımız var. Yeter ki ülkemizde bu kişilere imkân sağlansın. Yoksa işsizliğin tavan yaptığı onlarca Avrupa ülkesi dururken, niye “Türkiye’den eleman getirelim” desinler? Türkiye ile Almanya arasındaki göç anlaşmasının imzalanmasının üzerinden 60 yıl geçti. Onların torunları, torunlarının çoğu artık Alman toplumunun bir parçası oldu. Almanya ile aramızda devam eden inişli çıkışlı ilişkimize rağmen 60 yıl sonra yine ilk akla Türkler geliyorsa buna sevindirici duygularla yaklaşmamız gerekir. Çünkü dünya artık çok değişti ve halen de değişmekte. Ülkeler arasında her alanda rekabetin zirve yaptığı bir dönemdeyiz artık.
DENİZ ÜSTÜ RÜZGÂR KAPASİTESİ NEDİR
KÜRESEL Rüzgâr Enerjisi Konseyi (Global Wind Energy Council, GWEC) dün 2022 Küresel Deniz Üstü Rüzgâr Raporu’nu yayınladı. Raporda öne çıkan bulgular şu şekilde:
Deniz üstü rüzgâr enerjisi sektörü, 2021 yılında 21.1 GW’lık kapasite artışıyla yeni bir rekor kırdı; şebekeye bağlı deniz üstü rüzgâr santrallarında üç kat artış oldu.
Yangın sahalarını birlikte gezdiğimiz IC yetkililerinden Abdullah Keleş Ankara’dan arayarak “Kendi sahasında fizibilitesi yapılmış 40 MW güneş santralı üreten yapıyı devreye alma kararı aldık” dedi. Santral işletici ortakları IC İçtaş Enerji ile Limak Enerji şirketlerinin her biri, ayrı ayrı 100 MW gücünde güneş enerjisi lisansı aldılar. Evet, yenilenebilir enerji kaynakları çoğaldıkça enerji arz güvenliği riski azalacak demek gerekiyor.
Yeniköy-Kemerköy kömür sahasında köylü kadınlar genç arkeologların denetiminde kazı yapıyorlar. Bu da büyük bir emek…
GELELİM YANGINA
Yolumuzu “Ören, Çökertme, Bozalan, Gökbel ve Mazı” yönüne çevirdiğimizde ise yangının zarar boyutuna ve dehşet veren yönüne tanık olduk. Üzerinden 11 ay geçmiş olmasına rağmen hâlâ bölge insanlarının yangından endişeleri devam ediyor.
Mazı köyünde yükselen dumanlar Bozalan köyüne uğramış, dağ tepe tüm alanları yakmış. Bozalan köyünde tüm köylülerin zeytinlikleri yanmış. Oradan Çökertme’ye yönelen yangın, buradaki ağaçları yakıp Akçakaya köyüne yönelmiş. Akçakaya köylüsü, aynı zamanda Yeniköy-Kemerköy Termik Santralı’nda çalışan Bülent Dönmez, ailesinin 800 adet zeytin ağacının yandığını gözyaşları içinde anlattı. Ne kadar acı bir tablo. Santral işletmecileri taşınacak zeytin ağaçlarının her türlü bakımlarının yapılarak köylülerin istedikleri sahalarına dikilmesine katkı sağlamaya hazır olduklarını söylediler. Bunun için tek sorun, zeytinlerin taşınmasına izin verecek olan yasal düzenlemenin yapılamamış olması.
Akçakaya köyünden sonra yangın iki kolda ilerleme yapmış. Kuzeyden gelen Yeniköy Termik Santralı’na doğru ilerlemiş. Güney kanadında ise Çökertme-Kemerköy arasındaki bölgeyi yakmış. Termik santral işletmecileri ve kamu kurumlarından sağlanan müdahale araçları sayesinde Türkevleri Mahallesi dahil olmak üzere birçok yazlık site yangından kurtarılmış. Kemerköy’e yönelen yangın santralın şalt sahasını yakıp Ören’e devam etmiş. Gördüğümüz manzara insanı ürküten cinsten. Sadece yukarıda saydığımız alanda yaklaşık 16 bin hektar ormanlık alan yanmış. 5.200 metreküp ağaç yok olmuş.
Orman İdaresi sahada ciddi bir çalışma başlatmış durumda. Yaklaşık 20 milyon fidan dikimi planlanıyor. Bu nedenle Orman İdaresi’nin Muğla Müdürü
Kimsenin kendisine isim dikte etmediğini öğrendik. Bu nedenle Büyükekşi’den beklentiler fazla... Bir yıllık başkanlık sürecinde önünde bir fırsat var. Çok iyi işlere imza atarak Türk futbolunun istenilen saygınlığı yeniden kazanmasının önünü açabilir.
Bunun bazı adımlarını hızlıca attığına tanık olundu. Kaos yaşanan yayın ihalesini çözdü. Yabancı futbolcu sınırını acilen karara bağlayarak kulüpleri rahatlattı.
Ama yapacağı daha çok iş var. Söylemlerinden anlıyoruz ki tüm kurul üyelerini değiştirmeyi planlıyor. Kurulların değişmesinden çok daha önemli olan şey, ‘ehil’ ve ‘doğru’ kişilerle yola devam etmek, iş üretemeyecek olanlarla veya hata yapanlarla yolları ayırmak. Kurullar değişince alt birimlerde yıllarca çalışıp yanlışlara imza atanlar yerinde durduğu sürece işlerin düzelmesini beklemek beyhude değil mi?
Mehmet Büyükekşi’nin bugüne kadar görev aldığı tüm alanlarda başarılı olduğu biliniyor. THY, Eximbank YK’larındaki, ayrıca tekstilciler, ihracatçılar yönetimleri ile kendi şirketlerindeki örnek başarıları... Keza, Gaziantepspor Başkanlığı’nda takdir toplayan çalışmaları.
Onun için kendisine şimdiden ‘Anadolu Aslanı’ denmeye başladı spor dünyasında.
Merhum Hasan Doğan gibi güzel işlere imza atma imkânı doğdu.
Hassas bir konu daha... Hakemler, Temsilciler, Gözlemciler 2018 yılından bu yana neredeyse hayrına görev yapıyorlar. 3. ve 2. Lig’de, maç başına 462 TL harç alıyorlar. Bu gibi sorunları da düzenlemeden topyekûn başarı yakalamak oldukça zor değil midir? Tüm birimlerin özlük hakları olması gereken seviyeye taşınacak ki, gidilecek müsabakalarda sizi temsil ederken, hiç kimseden beklentileri olmadan karar verebilsinler! Bu önemli bir konu...
Bir sözümüz de TFF bünyesinde çalışıp hiç iş yapmadan yıllarca yüksek ücret alan kişiler için. Bakalım bunları da tespit edip
Genel müdürle santralın maden yataklarına gittik, ilk defa açık saha kömür madeninde çalışmaları ilgiyle izledik. Kömür çıkarıldıktan sonra temizlenip parçalanarak bantlarla santrallara taşınıyor. Kömürün tamamen çıkarıldığı alanlar aşama aşama kapatılarak özüne uygun hale getiriliyor. Şu anda kapatılan maden sahalarının üzerindeki 22 bin 100 zeytin ağacından elde edilen zeytinyağları, kısa bir süre önce Milas Ticaret ve Sanayi Odası’ndan coğrafi işaret tescili aldı. Bu yıl 8 ton soğuk sıkım zeytinyağı elde edilmiş ve bunlar fabrikada çalışan 3 bin 100 çalışana ve köylülere dağıtılmış. Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri bölgede zeytinciliğin geliştirilmesi konusunda Türkiye’de bir ilk olacak olan proje geliştirme çalışmalarını da sürdürüyor.
ARKEOLOJİK KAZI VE ŞALVARLI KADINLAR
Sahada ilginç bir manzara ile de karşılaştık. İkizköy ve Çamköylü’de şalvarlı kadınlar ellerinde kürekler, fırçalarla oya işler gibi tarihi gün yüzüne çıkarıyorlardı. Sahada kömür çıkarılmadan önce arkeolojik çalışmalar yapılıyormuş. 18 arkeolog ve bölge halkından oluşan 80 kişi, 2006 yılından beri Helenistik döneme ait çok sayıda tarihi eserin ortaya çıkmasını sağlamış. Dönemin soylularının mezarları, antik döneme ait zeytin işlikleri gibi büyük parçalar da Ören’de kurulan bir açık hava müzesine taşınmış. Burası gelecekte Ören’in ‘altın bileziği’ sayılacak. Bu müzeyi de ziyaret ettik ancak kamu kurumları arasında izin konusu tam olarak çözülmediği için müze henüz halka açılmamış.
KÖMÜR BİTİYOR
Bu iki santral, bölgedeki kömürün özelliğine göre Polonyalılar tarafından yapılmış. Ülkenin başka bir yerinden getirilecek ya da ithal edilecek kömürle çalışması mümkün değil. Santralın 15 yıl daha üretim yapmasına yetecek kömür var ancak stoktaki kömür giderek azalıyor. Dinç, “Yeni kömürü çıkaramazsak bir yıl sonra elektrik üretimini durdurmak zorunda kalacağız” diyor.
2014 yılında endüstriyel plantasyon çerçevesinde ağaç endüstrisine kazandırmak üzere Orman İdaresi’nce yenilenmesine karar verilen Akbelen bölgesi, devam eden davalar nedeniyle kömür tedariğine açılamıyor.
Sahada gezerken görülen manzara şu; tam bir entegre sistem içinde maden için daha önce kazılmış bölgelere yeni maden sahalarından çıkarılan topraklar transfer ediliyor ve üzerine çoğunlukla zeytin olmak üzere ağaçlandırma yapılıyor. Çok amaçlı olan bu sistem aynı zamanda bölge köylülerinin birçoğunun üç nesildir istihdamına da katkı sağlıyor.
SANTRALLARIN GELECEĞİ
Kent, inanç, tarih ve gastronomi turizmi açısından çok zengin seçenekler sunuyor. İzmir’in ‘yarım’, Antalya’nın da ‘tam’ EXPO’sundan sonra Hatay’ın EXPO’suna ‘özel’ denmesi, projede hiç devlet katkısı olmaması nedeniyle ifade ediliyor. EXPO’ya bırakın kaynak aktarılmasını, devletin temsilcileri ve iktidar yanlısı hiçbir kurumun amiri tarafından ‘ziyaret’ edilmemesi de dikkat çekiyor. Resmi olarak davet edilmelerine karşın.... Hatay Belediye Başkanı Dr. Lütfü Savaş, 1 Nisan’da başlayan fuar etkinliklerinin ‘Medeniyetler Bahçesi’ temasıyla yapıldığını anlatırken dünyanın her yerinden yaklaşık 2 milyon ziyaretçi beklediklerini söylüyor. Altı ay açık kalacak fuarın gündüz ve gece (22.00 kapanış) ziyaretçi sayısı 900 bini bulmuş. Savaş, “EXPO için birisi Antalya-Defne’de 250 dönüm, diğeri İskenderun-Arsuz bölgesinde 100 dönüm olmak üzere toplam 350 dönüm olan iki alan hazırlandı” diyor.
Her iki etkinlik alanında ziyaretçiler için Medeniyetler Bahçesi, amfiteatr, yurtiçinden ve yurtdışından şehir bahçeleri, endemik, tıbbi, aromatik bitkiler ve çiçek alanlarıyla “Gastronomi Köyü” gibi birimler yer alıyor. CHP’li 11 Büyükşehir Belediyesi’nin kentlerinin örnek modellerini Hatay’a taşımaları dikkat çekti. Tekirdağ nedense ‘bütçesi elvermediği’ gerekçesiyle projeye katılamamış... TBB Başkanı Kadir Albayrak, hiç olmazsa kendilerine ayrılan bölüme rakı-şarap, kiraz ve ayçiçeği motifleriyle sembolik bir model gerçekleştirebilirdi.
EXPO NEDEN DEĞERLİDİR
‘Exposition’ kelimesinin kısaltması olan EXPO’nun Türkçedeki karşılığı sergi ve fuardır. Yaklaşık 160 yıldır düzenlenen EXPO’lar kültür, sanat, tarih, eğlence ve ticaret alanlarında da büyük bir olimpiyat olarak bilinmektedir. Ayrıca FIFA Dünya Kupası ve olimpiyatlardan sonra dünyada ekonomik ve kültürel etki yaratan en büyük üçüncü organizasyonudur. EXPO organizasyonlarının süresi 3-6 ay arasında değişkenlik gösterebilmektedir. Hatay’daki dev organizasyon 1 Nisan 2022’de başlamıştır ve 6 ay sürecektir.
13 MEDENİYET VE 27 KÜLTÜR
Hatay, dünyanın 3. büyük organizasyonu olarak kabul edilen EXPO’yu, Antalya’dan sonra Türkiye’ye getiren ikinci şehir oldu. Dev fuar için Avustralya ve Çin gibi ülkelerin şehirleriyle yarışan Hatay, Başkan Lütfü Savaş’ın çabalarıyla 2017 yılında rakiplerini geride bıraktı ve bu dev fuara ev sahipliği yapmaya hak kazandı.
EXPO 2021 Hatay’ın ana temasına karar verilirken kadim kentin on binlerce yıllık tarihinden ve kültürel dokusundan ilham alınmıştır. Tarih boyu medeniyetlerin gelişmesinde ve ilerlemesinde işbirliği ve ortaklığın önemini anlatabilmek için ana tema
Düşünce, ifade ve yayımlama özgürlüğünün her zaman savunucusu olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz.
Daha önce de pek çok kez söylediğimiz üzere, sosyal medyada kitaplara, yazarlara, yayınevlerine yönelik oluşan haksız tepki ve saldırılar ülkemiz ve kültürel çeşitliliğimiz için son derece olumsuz bir durum yaratmaktadır.
Çocukları küçük yaşta hayata dair olaylar üzerine düşündüren ve yaşanabilecek tehlikelere karşı basit ve somut şekilde dikkatlerini çekerek onlara kendilerini nasıl koruyabileceklerini anlatan, Fransız yazar Brigitte Labbé’in yazdığı ve Günışığı Kitaplığı tarafından Türkçe yayımlanan “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin iki kitabı (Aşk ve Dostluk, Küçükler ve Büyükler), içinde pedofili olduğu gerekçesiyle sosyal medyada tepki toplamış ve bunun sonucunda bazı e-ticaret sitelerinde ve kitabevlerinde kitabın satışı durdurulmuştur.
Tepki verirken ilgili kitapları çoğu zaman tam okumadan, kitapların içeriğine dair doğru düzgün bilgi sahibi olmadan, ne anlatıldığını anlamaya çalışmadan, doğrudan ezberci yaklaşımlarla, özellikle çocuklara ve gençlere yönelik kitapların, yetkin olmayan kişilerce haksız şekilde eleştirilmesi kendi başına yanıltıcıdır. Bununla birlikte kitaplarla ilgili herhangi bir bağımsız değerlendirmeyi öncelikle yapmadan, sadece sosyal medya tepkilerine dayanarak kitapların satışını durduran veya raflardan kaldıran, gerekli araştırmasını ise ancak sonraya bırakan yaklaşımlar da aynı derecede sorunludur. Bu tür eğilimler, ülkemizin kültürel çeşitliliğinin, çocuklar ve gençlerin gelişimine yönelik nitelikli kitapların ve bunları üreten eser sahiplerinin ve yayıncıların maddi-manevi zarar görmesine sebep olmaktadır.
OKUMA KÜLTÜRÜNÜ UNUTMA
Okuduğunu bir bağlam ve bütünlük içinde anlamak, anladığını aktarabilmek ve değerlendirebilmek, üzerine yeni sözler söyleyebilmek ve üretebilmek, nitelikli ve sürekli bir okuma kültürü ile mümkündür. Gelecek kuşakların gelişmiş bir okuma kültürü içine doğması, okuma kültürüyle yoğrulmuş bireyler olarak yetişmesinin temel koşulu ise, yüksek nitelikli bir yayıncılık sektörüdür.
Ülkemizde gerçekleşen ve yayımlama özgürlüğü ile çelişen bu ve benzeri durumları kaygıyla takip ediyor, bu tür uygulamaların bir an önce son bulması için kamuoyunu ve yetkilileri sağduyulu olmaya çağırıyoruz.
TÜRKİYE YAYINCILAR BİRLİĞİ