Rapor, Rhodium Group, Agora Energiewende, Maryland Üniversitesi ve Ulusal Yenilenebilir Enerji Laboratuvarı araştırmacıları da dahil olmak üzere ECF ve Hewlett Vakfı’nın birçok araştırmacısı tarafından yürütülen analizlere dayanıyor. Belgede sağlanan veri ve bilgilerin analizi ve sentezine de McKinsey&Company destek oldu.
Rapor, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol ve Avrupa İklim Vakfı (ECF) CEO’su Laurence Tubiana’nın önsözlerini içeriyor.
Raporun öne çıkan bulguları şu şekilde:
Doğalgaz altyapısında büyük çaplı yeni yatırımlara gerek yok. Yeni LNG terminalleri, ekonomik açıdan karlı olabilmesi için 10 yıldan fazla süreye ihtiyaç duyar; ancak AB’nin doğalgazı 2030 yılına kadar yaklaşık %30 (116bcm) azaltma planı olduğu için 2025 yılından sonra bu varlıkların kullanımı elverişsiz hale gelecektir.
2022 veya 2025 yılına kadar yerli doğalgaz üretimini artırmak için somut seçenekler yok. Yeni yüzer LNG terminalleri bir miktar ek tedarik sağlayabilir, ancak doğalgaza mecbur kalmamak için süreli sözleşmeler yapılmalıdır.
Doğalgaz arzının azalması nedeniyle, Avrupa’da geçici olarak kömür kullanımı kaçınılmaz. Rus gazı tamamen kesilirse, bu kış hanelere arzı sürdürmek için fabrikaların kapatılması ve personelin izne çıkarılması gerekebilir. Gaz talebini azaltmak için birçok araç mevcut olsa da, tam bir kesinti Avrupa’yı enerji ihtiyacını karşılayacak yeterli arzdan yoksun bırakacak.
Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, elektrifikasyon ve enerji verimliliğine yönelmek, Avrupa’nın bu krizden enerji güvenliği konusunda daha güçlü ve iklim değişikliğiyle mücadelede lider olarak çıkmasına yardımcı olacak. Bununla birlikte, Avrupa ülkeleri, Avrupa için yerel, uygun fiyatlı enerjiyi güvence altına almak için her yıl dört kat daha fazla güneş ve üç kat daha fazla rüzgar kurulumu yapmak zorunda kalacak.
ALTI ÖNERİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iktidarın ‘sıkıştırması’ sonucu işlerin rahat yürütülemediği gerçek.
Ancak çıkmazı aşabilmek için İBB, elindeki arsaları ve iştirakleri bir şekilde satıyor.
Kamu malları elden gidiyor bir anlamda, çok kişinin vicdanı sızlıyor; bunlar nasıl bu kadar ucuza gider diye...
Bu işler de bir takım ‘aracılar’ tarafından kotarılıyor.
Listeler elden ele dolaşırken, Genel Merkez’e yakın isimler “Bunları konuşarak ya da belgeleri elden ele dolaştırırken, partiye zarar veriyorsunuz” diye çıkışıyor. Vicdanlı partililer de “Kamu malı bu kadar yağma edilmez” çıkışında bulunuyorlar.
Her yönü ile yazık...
POLİS OKULU UCUZ ELDEN ÇIKTI
Polis Okulu’nun arsası bu kadar değersiz miydi diye konuşuluyor.
Mülkiyeti Hazine ve Orman Bakanlığı’na ait kamu arazileri üzerine otel yatırımı yapılması uygulaması, 1983’te dönemin başbakanı Turgut Özal döneminde başladı. Arazi tahsislerini, daha önce ormanlık bölgelerde olanları Orman Bakanlığı, Hazine’ye ait yerleri de Hazine Müsteşarlığı yapıyordu. Yasada 2021 yılında yapılan son değişiklik ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda tek yetkili oldu.
Bakanlık, uygulamanın başladığı 1983’ten bu yana 364 tahsis yaptı. Bunlara 51 tahsis daha ekleniyor.
Her sektöre yapılan arazi tahsisinin turizm ile ilgili gerekçesi, turizmde uluslararası alana çıkabilmek için gerekli olan yatak kapasitesinin yaratılmasıydı.
Türkiye’nin bugün bir milyonun üzerindeki yatak kapasitesinde arazi tahsisleri önemli rol oynadı, lokomotif oldu denebilir.
Bu anlamda yatırımcının gereksinim duyulan otel yapımına teşvik edilmesi doğruydu. Ama bugün amacından saptı.
Öyle ki bu alanda FETÖ borsası benzeri bir arazi tahsis borsası oluştu. Bunu dönemin Turizm Bakanı Erkan Mumcu şöyle ifade etmişti: “Hasan değil basan alır.”
‘Yüreğindeki umutla yürümeye devam et’
Okyanusun kilometrelerce derinliğindeki kayalıklardan tutun, kaplıcaların kaynar sularına, buzullarda yaşayan penguenlerin gagalarından tutun, herhangi bir bitkinin yaprağına, çiçeğine, çiçeğin üzerine konan arıların sindirim sistemine kadar dünyanın her yerinde varlar. Milyarlarca yıldır dünya üzerinde yaşayan bakteriler, tüm canlılarla milyarlarca yıldır uyum içinde yaşamış ve tüm canlıların yaşaması, sağlıklı yaşaması için gereken moleküler iletişimi kurmuşlar. Moleküler seviyedeki iletişimde bakteriler, canlı hücrelerinin ihtiyacı olan metabolitleri üreterek -mesela bitkiler için azot, insanlar için kısa zincirli yağ asitleri gibi- üzerinde yaşamış olduğu canlının sağlıklı ve mutlu olarak yaşamasını sağlarlar. Mesela insanoğlunu örnek alacak olursak; insanın mikrobiyotasındaki bakteriler, insanın sağlıklı ve uzun yaşaması için moleküler iletişimi kullanarak insanın ihtiyacı olan binlerce metabolit üretirler ki insan yaşasın ve çoğalsın. Bakterilerin üretmiş olduğu metabolitler olmadan insanoğlundaki hücreler görevlerini düzgün bir şekilde yapamaz ve bunun sonucu olarak sayısız hastalıkların içinde kaybolur gider ki obezite, IBS, Crohn, depresyon, çölyak, kanser bu hastalıklardan sadece bir kısmıdır.
MODERN HAYAT VE BESLENME
İnsanoğlunun bakterilerle olan on binlerce yıllık uyumlu ilişkisi, 1900’lü yılların başından itibaren modern hayat ve beslenme şeklinin değişmesiyle bozulmaya başlamış ve hassas bakteriler yok olmaya başlamıştır. Doğal olarak yetişen çok değişik sebzelerden, yeşilliklerden ve av hayvanlarından; fabrikasyon olarak kimyasallarla yetiştirilen besinlerin yavaş yavaş mikrobiyota çeşitliliğine ilk darbeyi vurmasına rağmen antibiyotiğin bulunması insanoğlunun mikrobiyota çeşitliliğinde sonun başlangıcı olarak tarihe geçmiştir.
Son 100 yıl içerisinde insan mikrobiyotasındaki binlerce bakteri çeşidinden sadece birkaç yüzü kalmış ve insanoğlunun sağlıklı yaşaması için vazgeçilmez olan metabolitler ise bir daha geri gelmemek üzere yok olmaya başlamıştır. İnsanoğlunun çok uzun zamandan beri tüketmiş olduğu yoğurt ve fermente gıdaların insan sağlığına desteği tartışmasız olarak vardır ama yeterli değildir. Son yarım yüzyıl içinde geliştirilen özellikle Bifidobacterium ve Lactobacillus probiyotiklerinin etkisi olumlu olmasına rağmen bu bakterilerin hangi metabolitleri nasıl ürettiği bilinmeden, sus davranışları, susların ihtiyacı olan prebiyotiklerin analizi yapılmadan, bakterilerin insan hücreleriyle yapmış olduğu moleküler iletişimlerin analiz edilmemesi, üretilen probiyotik karışımlarda bakteriler arası ilişkilerin bilinmeden yapılması, günümüzde bile ne kadar ilkel kalındığının çok basit bir kanıtıdır.
2000’li yılların başından itibaren yapılan araştırmalar, insanoğluna mikrobiyota konusundan çağ atlatmaya başlamış ve teknolojinin gelişmesiyle insan sağlığına doğrudan etkisi olan Christensenella ve Akkermansia gibi yeni nesil probiyotikler insanoğluna kazandırılmaya başlamıştır. Özellikle bakteriler arası ilişkilerin ve insan immune sistemi ile olan moleküler iletişimlerinin daha iyi anlaşılması için bulunduğumuz yıllar, tarihe mikrobiyotanin uyanışı olarak geçmekle kalmayacak; kanser, depresyon gibi dünyanın en zorlu hastalıklarını da tarihe karıştıracaktır. Bunu, bakterilerle kanser tedavisi (bacterial therapy of cancer, Humana Press) adlı kitabın araştırmacı yazarlarından biri olarak, bilinçli bir şekilde söyleyebiliyorum.
Ali Rıza AKIN-Mikrobiyolog/ABD
GÜNÜN SÖZÜ
“Öyle anlaşılıyor ki ekonomik durgunluk tehlikesi, onlar (AB) için enflasyon kadar önem taşımaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde döviz erişiminin daha zor ve pahalı olduğu bir ekonomik iklime doğru ilerlemekteyiz. Tüm arkadaşlarıma bu durumu dikkate almalarını önermekteyim.”
85 yaşındaki annesini ziyaret için Filistin’e giderken uçağı kalktıktan sonra düzenlenen bir kırmızı bülten ile aktarma sırasında İstanbul’da gözaltına alındı. Handal’a atılı suç, geçtiğimiz yıl öldürülen Haiti Devlet Başkanı Jovenel Moise suikast şüphelilerinden birisi olması idi.
Bu iddiayı tamamen reddeden ve muhtemel faillere sadece ev kiralamış olan Handal hakkındaki kırmızı bülten, bariz nitelikte hatalı bilgilerle donatıldığı ve siyasi motivasyon kaynaklı düzenlenmiş olduğu için avukatlarının itirazı sonucu 8 Nisan 2022’de kaldırıldı.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 7.5 ayı tutuklu geçen bir iade yargılaması yapıldı.
4 Temmuz 2022 tarihinde davası reddedilip tahliye edildi. Hiçbir adli kontrole hükmedilmedi.
6 Temmuz 2022’de sınır dışı edilme kararı verildi. 15 Temmuz’da İstanbul Havalimanı sınır kapısına götürüldü ancak üzerine Adalet Bakanlığı’nın talimatıyla konulan Interpol aranması konulu çıkış yasağı nedeniyle Türkiye’den çıkamadı.
Ancak kırmızı bülten iptali de mahkemenin tahliye kararı da idarenin sınır dışı kararı da Samir Handal’ın hürriyetine kavuşmasına yetmedi. Tahliye kararının üzerinden 23 gün geçmesine rağmen Kocaeli’ndeki geri gönderme merkezinde idari gözetim altında tutuluyor Samir Handal.
Bu konuda açılan idari gözetime itiraz ve tahdit kodu iptal davaları ise sürüyor.
Handal’
“Yasa şu anda bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. En azından yerli kömürle elektrik üreten santrallar için değişikliğe gidilmesi ihtiyacı hissediyoruz. Eğer bu sorunlar çözülmezse bu santrallar üretimi durdurmak zorunda kalacak. Bu şekilde giderse muhtemelen santrallar aşama aşama devre dışı olacak ve daha sonra tamamen üretimi durduracak. Böyle kritik bir dönemde enerji arz güvenliğini sağlamakta gerçekten ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye’deki ücretlerde reform yapılması gerekiyor. Kamudaki maaşlar, özel sektör ücretlerine göre ayarlanmalı.” İbrahim KAHVECİ
ANKARA’DA LOZAN ANITI NİYE YOKTUR?
ABB Başkanı Mansur Yavaş’a bir çağrım var. Türkiye’nin tapusu niteliğini taşıyan Lozan Antlaşması’yla ilgili olarak Ankara’mızda doğru dürüst ve belirgin bir meydan veya anıt maalesef bulunmamaktadır. Sıhhıye’deki Lozan Meydanı’nda Hitit Anıtı, Zafer Meydanı’nda ise Atatürk Heykeli yer almaktadır, Sakarya Caddesi ile Mithatpaşa Caddesi’nin kesişimindeki alan ise meydan vasfını çoktan yitirmiştir. Bu durum ise Ankara’ya hiç yakışmamaktadır. Sizden ricam, bu önemli antlaşmayı sembolize eden güzel bir anıtı Ankara’ya kazandırmanızdır.
Bir yarışma sonucu seçilecek anıt projenin Kızılay, Tandoğan, Gençlik Parkı veya uygun göreceğiniz diğer muteber bir mekânda hayata geçirilmesi ve etrafının yakışır bir peyzaj ve ışıklandırma ile süslenmesi, Atatürk’ün ve hepimizin Ankara’sına çok yakışacak ve özellikle projenin 24 Temmuz 2023 öncesinde Cumhuriyet’in 100’üncü yılında bitirilmesi ise Ankaralılar için ayrı bir iftihar vesilesi olacaktır. Av. Tankut AĞAN
BİLİYOR MUSUNUZ?
CHP
Cumhurbaşkanlığı Köşkü içerisinde bulunan, Atatürk’ün 1921-1932 yılları arasında yaşadığı, Cumhuriyetimizin ilke ve devrimleri ile ilgili en önemli kararların alındığı toplantılara ev sahipliği yapan ve 1950 yılından itibaren müze olarak hizmet veren ‘Atatürk Müze Köşkü’ adı ile anılan bu mütevazı evin, bitiş süresi bir türlü söylenemeyen restorasyon çalışmaları öne sürülerek yıllardır ziyarete kapalı tutulması endişelerimizi arttırmaktadır.
Aynı durum Ankara Palas için de söz konusudur. Ankara Palas; özellikle yur dışından gelen konukları misafir etmek ve önemli devlet toplantılarında kullanılmak amacıyla 17 Nisan 1928 tarihinde hizmete girdikten sonra ülkemizi ziyaret eden birçok devlet adamını ağırlamıştır. Bunlardan bazıları; İran Şahı Rıza Pehlevi, Afgan Kralı Emanullah Han, Irak Kralı Faysal, Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos, ABD Başkanı Dwight Eisenhower’dir.
Ankara Palas’ın ayrı bir önemi de kadınların sosyal hayatta erkekler ile aynı konumda olduğunun gösterildiği önemli mekânlardan biri olmasıdır. Atatürk her devrimi sosyal hayatta uygulamıştır. Önemli bir Cumhuriyet eseri olarak tarihe tanıklık etmiş, mimari yapıların sadece fiziksel mekândan ibaret olmadığını; manevi değerleri, tarihi ve kültürel birikimleri de gelecek kuşaklara taşıdığını göstermiştir. Unutulmamalıdır ki devletler ve uluslar, kültürel miras ve değerlerine sahip çıkarak var olurlar. Yine unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kültür devleti olarak kurulmuştur.
Derneğimiz Mart 2022’de “Atatürk Müze Köşkü” ve “Ankara Palas” yetkililerine resmi yazılarla başvurarak bilgi istemiştir. Her iki kurum yetkililerinin cevaplarını yazılı olarak iletmek yerine sözlü olarak vermeyi tercih etmeleri üzerine yeniden yazılı yanıt talep edilmiş ve e-posta ile alınmıştır. Atatürk Müze Köşkü yetkilileri, tadilatın 2022 Haziran ayı sonuna doğru biteceğini, Ankara Palas yetkilileri de halen devam ettiğini ve bittiğinde internet sitelerinden duyuracaklarını belirtmişlerdir. Bu yazılı yanıtlardan 4 ay sonra son durumu yazılı olarak tekrar sormamız üzerine yine tadilatların devam ettiği bildirilmiştir.
Doğrusu, mütevazı bir bağ evi ile günümüz ölçülerinde çok küçük çapta bir otelin restorasyon çalışmalarının yıllarca sürmesinin nedenini anlamak olanaklı olmadığı gibi, Cumhuriyet dönemi mimarisinin önemli örneklerinden olan, Atatürk’ten miras bu iki yapının 5 yıldır tadilat bahanesiyle ziyarete kapalı tutulması da kabul edilemez.
Atatürkçü Düşünce Derneği
GÜNÜN SÖZÜ
“Kanunlar örümcek ağları gibidir; zayıflar ağa yakalanır, güçlüler ise ağı delip geçer.”
AKP’nin İstanbul’daki kampanyasına 37 milletvekili, bakanlar ve örgüt üyeleri katılacak. TBMM’de AKP’nin 286 milletvekili bulunuyor. 2023 seçimlerinin kadrolarını bu makamlar oluşturacak.
Her gün neredeyse 50-100 kişilik kadrolarla yürütülecek kampanya için İl Başkanı Kabaktepe şu vurgulamalarda bulundu:
TARİHİ KUCAKLAŞMA
“100 gün boyunca İstanbul’un sokakları, caddeleri, meydanları, haneleri ve işyerleri; sandık kurulu üyelerimizle, mahalle yönetimlerimizle, ilçe teşkilatlarımız, il yöneticilerimiz, belediye başkanlarımız, meclis üyelerimiz, milletvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımız ve bakanlarımızla tarihi bir kucaklaşmaya sahne olacak. Milletin sesi, AK Parti’nin ilhamıdır. O sesi tüm teşkilatlarımızla bir kez daha duymak ve bütün kılcal damarlarımıza nakşetmek için tam kadro sahada olacağız.
Yeni üyeler kazanacağız, milyonlarca hanemizi, yüz binlerce işyerimizi, binlerce STK’mızı ziyaret edeceğiz.
İstanbul, tek vücut, bugün yaşayan ve gelecek için çarpan tek kalp, ülke ve millet bekasıyla varlık bulan tek ruh olarak 2023’e yürüyecektir. AK Parti kadrolarımızın katılımı, milletimizin teveccühüyle kutlu destanımıza ait yeni ve ehemmiyetli bir sayfanın açılmasına vesile olacaktır.
2023 zaferini inşa edeceğimiz bu yolda İstanbul’la birlikte, yepyeni bir solukla, vatandaşlarımızın sesi, nefesi ve varlığıyla... Yeniden Bismillah”
GÜNÜN SÖZÜ