Yalçın Bayer

Obezite karnemiz kötü

1 Haziran 2022
Sabri Ülker Vakfı ve The Nutrition Society ortaklığının Türkiye’de ilk defa düzenlenen ‘Sağlık için Beslenmenin Rolü’ Konferansı, dengeli beslenmenin toplum sağlığının geleceği için oynadığı kritik öneme dikkat çekti. En son araştırmalara göre Türkiye’de sağlık okuryazarlığı konusunda yetişkin nüfusun büyük kısmı ‘yetersiz’ veya ‘sorunlu’ bilgi düzeyine sahip. Beslenme konularında eksik veya hatalı bilgi edinmek yani yetersiz sağlık okuryazarlığı, Türkiye’de obezite ve aşırı kilolu olma durumunu, erkeklerde yüzde 20, kadınlarda ise yüzde 28’e çıkarıyor. Bireylerde eğitim düzeyi düştükçe hastalık oranı da artıyor.

Sağlıklı beslenme alanında toplumsal farkındalığı ve bilinci artıracak projeler hayata geçiren Sabri Ülker Vakfı ile dünyada beslenme konusunda en köklü kurum kabul edilen The Nutrition Society, beslenme dünyasının önde gelen isimlerini İstanbul’da bir araya getirdi. Toplum sağlığının geleceği için dünyaca ünlü biliminsanları, 25-26 Mayıs 2022 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen ‘Sağlık İçin Beslenmenin Rolü’ konulu konferansta sağlıklı yaşama dair en son bilgiler paylaştı.

Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş, The Nutriton Society işbirliğiyle dünyaca ünlü biliminsanlarına ev sahipliği yaptıklarını söyleyerek ideal sağlığa ulaşma ve muhafaza etme konusunda beslenmenin rolünün daha iyi anlaşılması için en güncel bilgileri kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti. Doğru bilgilenme için sağlık okuryazarlığının kritik önem taşıdığını aktaran Begüm Mutuş, “Toplum olarak sağlık okuryazarlığımız maalesef yeterli değil. Bugün araştırmalara da baktığımızda Türkiye nüfusunun 35 milyonunun sağlık konusunda doğru okumayı yapamadığını görüyoruz. Sağlık okuryazarlığının yetersizliği ise maalesef sağlığı olumsuz etkileyen en önemli risklerin başında geliyor” dedi. 2022 Avrupa Obezite Raporu’na göre Türkiye’de her 5 kişiden 1’inin aşırı kilolu veya obez olduğunun altını çizen Mutuş, “Obezite Avrupa’da neredeyse salgın boyutuna ulaşmış durumda. Türkiye ise Avrupa ülkeleri arasında obezite ve aşırı kilo sorununun en yaygın olduğu ülke olarak dikkat çekiyor. Toplum olarak bu durumu göz ardı etmeden önlem almalı ve sağlık okuryazarlığı düzeyimizi yeterli seviyeye taşımalıyız” dedi.

GÜNÜN SÖZÜ
“Tüketici uygun fiyata süt içmek istiyor. Olmuyor! Ne çiftçi istediği fiyattan sütünü satabiliyor ne de tüketici istediği fiyattan süt içebiliyor. Çiftçinin elinden çıkan sütün fiyatı neredeyse 3 katına çıkarak tüketiciye ulaşıyor.” Feyzullah KORKUT-TMMOB Ziraat Müh. Odası Adana Şb. Bşk.

Belediyeler için ne diyorlar?JAKARANDA’NIN ARDINDAN

ADANA’da düzenlenen Jakaranda Festivali’ne katılımımın ardından yazdığımız yazı sonrası, bazı e-posta mesajları aldık. Kentin festivallerinden övünçle söz edenler çoğunlukta. Bir de belediye hizmetlerine dair beklenti, eleştiri ve ‘hayal kırıklığı’ ifade edenler var. Birinde Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin’in yazımızda yer verdiğimiz şu cümlesi alıntı yapılmış:

“... Olağan belediyecilik hizmetlerini eksiksiz yapma gayreti içinde olurken bir yandan da kültür sanat etkinliklerine ağırlık verdik.”

Okurumuz şöyle devam ediyor:

Yazının Devamını Oku

Fındıkta oyunlar başladı

31 Mayıs 2022
Bu sezon rekolte Türkiye’de ve dünyada düşük olacak yani fındık dünya tüketimine yetmez, diyoruz. Yani fındık işleriyle uğraşanlar diyor. Ancak kazın ayağı öyle değil. ‘Fındık kurtları’ hemen devreye giriyorlar.

Üretici ve fındık düşmanları, algı yaratmak, dünyada ve ülkemizde fındık rekoltesini yüksek göstermek, dünyaya fındık tüketimi yeter, panik yapmayın mesajını vermek istiyorlar.

Dedikleri şu: “İtalya, Şili, Amerika ve Türkiye’de rekolte yüksek.”

Fındık fiyatlarındaki yükselişi bir şekilde aşağıda tutmak istiyorlar.

Hepsi oyun, inanmayın.

Aman dikkat!..

Osman ÇAKMAK-ORDU

SU GİBİ ÖZELLEŞTİRME

Tarımsal 

Yazının Devamını Oku

Gözler 4 Temmuz’da

27 Mayıs 2022
Memur, işçi, emekli, dul ile yetim, maaş ve aylıklarına yılın ikinci yarısında yapılacak zam için temmuz ayını iple çekiyor. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında bir ölçüde rahatlamak isteyen sabit gelirli kitle, yasa gereği temmuzda yapılacak yılın ikinci zammına odaklandı. Gözler 6 aylık enflasyonun belli olacağı 4 Temmuz’a çevrildi.

Yılın ilk 4 ayında TÜFE yüzde 31.71 olarak gerçekleşti. Mayıs ve haziran aylarına ilişkin enflasyon oranı ile temmuzda 13 milyon 662 bin emekli aylığına yapılacak zam oranı ile 3 milyon memura verilecek enflasyon farkı saptanacak.

Beklentiler mayıs ayı enflasyonunun yüzde 3.97, haziran ayı enflasyonun ise yüzde 2.97 çıkacağı yönünde. Gerçekleşmesi halinde 6 aylık enflasyon yüzde 41’e ulaşacak. Buna göre işçi, esnaf ve çiftçi emeklisi ile dul ve yetim aylığına en az yüzde 40 zam gelecek.

MÜJDE GELECEK Mİ?

Ocak ayında maaşlarına yüzde 5 zam ile yüzde 2.5 oranında ek artış yapılan 7 milyona yakın memur, memur emeklisi ile sözleşmeli personele de yüksek olasılıkla yüzde 25-30 arası enflasyon farkı ödenecek. 2021 yılında bağıtlanan toplu sözleşme uyarınca memur ve memur emekli maaşlarına temmuzda yüzde 7 oranında daha artış yansıtılacak.

Siyasi irade yetkililerinin açıklamasına göre asgari ücrete temmuzda 6 aylık enflasyon oranı kadar ara zam yapılması gündemde. Buna göre 4 bin 253 lira tutarındaki net asgari ücrette yüzde 40 artış olacak ve 5 bin 997 liraya çıkacak. Masada olan bu formülün hayata geçirilmesiyle 10 milyon emekçi sıcak yaz günlerinde serinleyerek rahatlayacak.

BAYRAM İKRAMİYESİ

Bayram ikramiyesine yapılmayan zammın burukluğunu yaşayan emekli de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in duyurduğu ‘müjdeyi’ sabırsızlıkla bekliyor. 2 bin 500 lira olan en düşük emekli aylığının 3 bin liraya kadar çıkarılacağı vurgulanıyor. Daha fazla geciktirilmeden ilgi uyandıran ‘müjde’ kamuoyuna duyurulmalı. Şükrü KARAMAN

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Rantçıların gözü Veliefendi’de

26 Mayıs 2022
Türkiye’yi, Ankara’da masa başında oturup ekranlardaki haritalardan plan yapan, toprağa elini sürmemiş, Trakya’nın suyunu içmemiş insanlar, görmeden, duymadan, araştırma yapmadan plan yapıyorlar. Sonunda ne mi oluyor? Tarıma, hayvancılığa darbe vurup doğal kaynakları yok ediyorlar. Aslında İstanbul da yok ediliyor.

Şunu bilmiyorlar, İstanbul, Trakya olmadan hayatta kalabilir mi? Nereden su alacak, kim besleyecek, kim yetiştirecek?

Bunları düşünen, stratejik planlama yapan hiçbir akıl, böyle bir çarpık plana imza atmak istemez. Bu yüzden Trakya’yı kimlerin bu hale getirdiği bilinmiyor.

İstanbul’u yağmalatanların hep siyasetçiler olduğunu biliyoruz. Biliniz ki bu ihanetin arkasından da siyaset çıkacaktır.

İstanbul’un Avrupa yakası Çorlu’ya, Anadolu yakası da Bandırma’ya gidiyor. Yani İstanbul’un fazlalıkları atılıyor.

Trakya’nın ünlü çevrecisi Murat Sevgi ile konuşurken bize ne dedi biliyor musunuz?

“Hipodromda rant, merada hayat!”

Bir gazetede “Mera arazileri rant için yok ediliyor” başlığı atılmış.

“Ranta kurban edilen meralara bir yenisi daha ekleniyor. Çorlu’daki Seymen köyünde bulunan mera alanına hipodrom yapılması planlanıyor. Bölge halkı ise tepkili: Kimler rant sağlayacak? Hayvanlarımız ne olacak?”

Yazının Devamını Oku

Macaristan hem dost hem akraba

25 Mayıs 2022
Macaristan, Avrupa’nın ortasında bir coğrafyada yer alıyor, Ünlü Tuna Nehri başkent Budapeşte’nin tam ortasından geçiyor. Nüfusu 10 milyon, Türkiye’nin yaklaşık onda biri. Geçen yıl 14 milyon turist gelmiş; ortalama oda fiyatı 150 Euro. Ukrayna’ya gelenlerin sayısı 3 milyon, hükümet bu sayıyı yüksek buluyor.

Galatasaray Kongre arifesine girerken, daha önce Galatasaray AŞ’nin Genel Müdürlüğünü yapan iş insanı, Mülkiyeli Adnan Sezgin’le karşılaştım, haklı olarak “Galatasaray ne oluyor?” diye sordum. “Mevcut duruma çok üzülüyorum, ama ben ayrıldıktan sonra GS ile hiçbir yorum yapmadım. Şimdi de yapmayacağım, duygularımı kendime saklayacağım. Tabii ki, GS taraftarı olmaya devam edeceğim” diye konuştu.

Sonra konu konuyu açtı. İş, Türkiye-Macaristan ilişkilerine geldi. Şu anda kendisinin DEİK Türk-Macar İş Konseyi Başkanı olduğunu öğrendim. Dolayısıyla sohbet o yöne kaydı. Çok ilginç bilgilere ulaştım. Kendisinden önce üç dönem DEİK Türk-Macar İş Konseyi’nin başkanlığını yürüten Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat’a bu konuda kendisine yaptığı katkılardan dolayı şükran duyduğunu belirtti. Sezgin, üç yıl üst üste şampiyon olmuş, teknik direktörden sonra bu görevi üstlenmenin zorluğunu belirterek, bunun üstesinden gelmek ancak ekip çalışması ile oldu diye vurguladı özellikle.

Koordinasyon ve iletişim kanallarını çalıştırarak başarılı olmak için elimizden geleni yapacağız” dedi ve şunları ekledi:

“Siyasi, ekonomik, kültürel açıdan bizim Batıdaki en büyük dostumuz, arkadaşımız ve akrabamız Macaristan’dır.” Öğrendim ki kamuoyunda bildiğimizden daha güçlü bir ilişkisi varmış Türkiye ile Macaristan’ın. İki ülkenin ticaret hacmi 2001 yılı sonu itibariyle 4 milyar dolar olarak realize edilmiş, 2019 yılında ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Victor Orban tarafından 6 milyar dolara çıkması hedeflenmiş.

2024 TÜRK-MACAR YILI

Macaristan’da şu anda yatırımı olan birçok Türk şirketi bulunuyor. Başlıcaları; Polat Holding, Nurol Holding, Özaltın Holding, Otokoç, Çalık Holding, Metex, Snergy Grup, Yarış Kabini, Çelebi Grup ve birçok otel-restoran gibi bir çok turizm yatırımı var. Türk Telekom’u’ unutmayalım ve son olarak Şişe Cam’ın 2001 yılında 255 milyon Euro’luk yatırımı ile Macaristan’a yapılan en büyük üçüncü yatırım olduğunun altını çizelim.

Son zamanlarda Macaristan’a ilgi her alanda giderek artıyor. Bir diğer atılım ise ‘Go Africa’ Projesi’ ki buradaki amaç Macar ve Türk şirketlerini birlikte Afrika’ya yatırım yapmalarının sağlanması. Bu projenin finansmanı, Macar-Türk Eximbank ve Afrika Merkez Bankası tarafından sağlanıyor ve bu yatırımların sigorta sorunları da bu organizasyon tarafından gideriliyor. Dolayısıyla bu işbirliği ile finansman ve sigorta sorunu çözülmüş oluyor.

Şu ana kadar biri 220 milyon dolarlık, diğeri de 120 milyon dolarlık iki proje gerçekleşmesi iki ülke tarafından ‘memnuniyet’ verici olarak nitelendiriliyor.  Ve bu alanda gösterilen ilgi, bu gibi projelerin büyüyerek süreceği sinyalini veriyor.

Yazının Devamını Oku

Üstün ırk arılar nasıl çalındı?

24 Mayıs 2022
Tekirdağ’da milli arıcılık projesine ait kovanların talan edilmesi ve seçkin ırkların çalınmasının yankıları sürüyor. Sabotajla ilgili jandarma inceleme yaptı. Peki, bu önemli zirai gen ve ilaç çalışması neden sabote edildi ve korunamadı?

Olayı dostumuz Av. Sühan Özkan haber verdi. Görsellere bakıyoruz, paramparça edilmiş petek ve kovanlar... Kolonilerden geriye kalan avuç avuç arı ölüsü.

Türkiye, Tekirdağ’da yaşanan bu talanı TRT Haber’de izledi. Namık Kemal Üniversitesi’nin (NKÜ) 7 yıllık arıcılık gen çalışması ve milli ilaç projesi, kimliği belirsiz kişilerce sabote edildi. Üstün arı ırkları çalınırken kalanlara ise yaşama şansı tanınmadı.

NKÜ Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necati Muz, “Kapaklar açılarak arılar ölüme terk edilmiş, içerisindeki çerçeveler dışarıya çıkarılarak atılmış. Bu şekilde bu arılar yaşayamaz” dedi.

4 MİLYON ARI TELEF OLDU

Jandarma, üniversitenin suç duyurusu üzerine Uçmakdere’deki arıcılık bahçesinde inceleme yaptı. 4 milyon arının telef edildiği ortaya çıktı. Personel, zaman zaman arılar sebebiyle zor anlar da yaşadı. Jandarma, arı ilaçlarında dışa bağımlılığı sona erdirecek olan bu önemli gen çalışmasını kimin, neden sabote ettiğini belirlemeye çalışıyor. Bahçe en yakın yerleşime 10 kilometre mesafede, düzgün bir yolu yok. Bu sebeple bekçi de bulundurulmuyordu.

Bu noktada yanıtı aranan diğer soru da böylesine önemli bir projenin neden korunmadığı.

Mustafa Necati Muz, alanın etrafının tel örgüyle kapalı olduğunu söyleyerek, “Araziye, 4 çeker olmadığı takdirde araçla ulaşılması çok zordur. Güvenlik donanımı ile ilgili soruşturma süreci bitene kadar bilgi veremiyoruz” dedi. Projeye ise son verilmeyecek. Ekip, yeni kovanlarla kaldığı yerden çalışmaya devam edecek.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

CHP muhalefette iken hayır dediğine iktidarda evet diyor

20 Mayıs 2022
Dolmabahçe Sarayı’nın arka kesiminde yer alan Swiss Otel ile ilgili satış kararı İBB Meclisi’nden geçti ama gündemden hâlâ düşmedi. CHP’den dün isimlerini yazdığımız dört isim ret oyu kullanmadı. Aksine CHP’den Mehmet Ali Tüy, Özgür Öz; İYİ Parti’den Yakup Fındık, Bora Kılıç İBB Meclisi’nde ret oyu kullandılar ve meclis tutanaklarına son derece açıklayıcı şerhlerini işlettiler. İYİ Partili Yakup Fındık raporun geri çekilmesi gerektiğini söyleyerek aykırı teklifi oylattı ama kendi partisinin oyları ile teklifi reddedildi. İBB’de önceki günkü görüşmeler altı saat sürdü.

İBB Hukuk Komisyonu Başkanı AK Partili Muhammet Kaynar bakın neler söyledi: “2009 yılında AK Parti olarak aldığımız satış kararının arkasındayız, evet oyu veriyoruz ancak İBB Meclisi’nde CHP’nin 2009 yılında ‘Hayır’ deyip iktidar olduktan sonra ‘Evet’ demesinin bir açıklamasının olması gerektiğini düşünüyoruz.”

CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı, ‘suç’un Kadir Topbaş’a ait olduğunu öne sürerek “Yine de oyumuz evet” diye konuştu. AKP’nin dosyayı geri çekelim restini göremedi.

İYİ Partili Suat Sarı ise söz alarak oylarının ‘Evet’ olduğunu açıklayınca ilginç bir durum oluştu. İYİ Partili iki üye, bir önceki dönem CHP’li meclis üyelerinin açtığı ve kazandığı davayı savundular. CHP’liler ise arkadaşlarının açarak kazandığı davaya sahip çıkmadılar, aksine yok sayarak rapora olumlu oy verdiler.

CHP DAVA AÇACAK

Swiss Otel’in satışına ret veren üyeler yaptıkları açıklamada, meclis kararına ve olası ihaleye dava açacaklarını söylediler. Kulislerde CHP açısından bu rapor üzerinden güç savaşı vardı. Canan Kaftancıoğlu raporun geçmemesi yönünde tavır koymuştu ancak Ekrem İmamoğlu raporu oybirliği ile meclisten geçirdi.

İmamoğlu’nun bu ‘savaş’tan galip çıkarak CHP İBB grubuna hâkim olduğunu ortaya koyması dikkat çekiciydi.

CHP’li bir meclis üyesi Merkez’e bir soru sordu:“Bırakın örgütlerle güçlü ilişkilerini, il başkanlığı yapmış olmalarını, Genel Başkan Yardımcısı statüsündeki Seyit Torun ile Oğuz Kağan’ı; esas Kılıçdaroğlu bu konuda ne düşünüyor?

İlerde iktidar veya ortağı olurlarsa, diğer itiraz ettikleri konularda da

Yazının Devamını Oku

‘O güneş yeniden doğacak’

19 Mayıs 2022
Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın, 3 yıl 3 ay 22 gün süren kutlu yürüyüşünün 19 Mayıs 1919’da Samsun Limanı’nda atılan ‘İLK ADIM’ının 103. yıldönümünü kutluyoruz.

103 yıl sonra yine iç ve dış sorunlarla boğuşuyoruz. Yine emperyalizm boğazımıza çökmüş, ülkemizi bölmek için oyun üzerine oyun kuruyor. Yine karanlık güçler ve hain işbirlikçileri işbaşında. Üstelik günümüz koşullarının yarattığı, sayıları milyonları bulan ve demografik yapımızı tarumar eden geçici (!) sığınmacılar ve benzeri başka sorunlarımız da var. 1919’un karanlık tablosundan farklı olarak, güzel yurdumuz bir silahlı işgal altında değil tabii, ama kimi zihinlerin işgal edildiği gün gibi ortada.

103 yıl önce güneş bir 19 Mayıs sabahı Samsun’dan doğmuştu. O güneş yeniden doğacak. İnanıyoruz. Çünkü ulusumuza güveniyoruz. Çünkü Türk ulusu, “Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır” diyen o büyük devrimciyi hiç yanıltmadı, yine yanıltmayacaktır.

19 Mayıs 1919’da Samsun’dan yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile Türkiye Cumhuriyeti’ne kanları ve canlarıyla hayat veren Kemalist devrimcileri şükran ve saygıyla anarken Atatürkçü Düşünce Derneğimizin kurucularını ve ödenemez emekleri ile bugüne ulaştıran yüz binlerce Atatürkçüyü minnetle yâd ediyor, yaşamlarını sürdürenlere sağlık ve esenlik diliyoruz.

ADD olarak, Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asma ve yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşma azim ve kararımızı yineliyoruz.            ADD

‘EY TÜRK GENÇLİĞİ’

19 Mayıs 1919, Türk Kurtuluş Savaşı’nın hukuksal, siyasal ve fiili başlangıç günüdür. Ulusal Mücadele ateşinin yakıldığı bu önemli günde Mustafa Kemal Atatürk, İtilaf Devletleri tarafından parçalanmış ve işgal edilmiş bir ülkenin kaderini değiştirmek üzere Samsun’a çıktı ve yurt çapında bir mücadele başlattı.

Her zaman tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesi olarak gördüğü gençlere, “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir” sözleriyle seslenen Atatürk, yine Çağdaş Türkiye’yi ve Cumhuriyet’in kazanımlarını gençliğe emanet etti. Bugün, ulusal bağımsızlığımızı kazanmak için verdiğimiz mücadelenin üzerinden bir asır geçti, ancak hâlâ demokratik haklarımızı, düşünce özgürlüğümüzü ve çok sesliliğimizi tehdit edenlere karşı mücadelemiz artarak sürüyor. Bugün ve gelecekte, Ata’mızdan aldığımız görevin bilinci ve gençliğimizden aldığımız güç ile daha azimli bir şekilde, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaya ve yaşatmaya devam edeceğiz.

Başta Büyük

Yazının Devamını Oku