58 ülkede 2.400 kent, çeşitli hizmetleri kamulaştırarak belediyeleştirdi.
Özelleştirmeciliğin liderliğini yapmakla övünen, neoliberalizmin merkezi İngiltere’de Galler ve İskoçya demiryolları, Manchester şehir içi otobüs işletmesi kamulaştırıldı.
İspanya’da sağlık, enerji ve eğitim alanındaki 105, Almanya’da 255, Fransa’da 150, Amerika’da 81 birim kamulaştırılarak belediyeleştirildi.
Türkiye’de 1980’lerde Özal döneminde özelleştirilenlerden Et ve Balık Kurumu, Et Süt Kurumu olarak yeniden hizmete sokuldu. Eski tanzim satışlarının benzeri Tarım Satış Kooperatifi adıyla 1000 market açıldı.
Günümüzde IMF ve OECD bile kamuculuğu savunuyor.
Türkiye’de kamu kuruluşları tasfiye edilirken “Son sosyalist devleti yıktık” demekten, ‘‘Kamu İktisadi Teşebbüslerini gerekiyorsa yeniden yapılandıracağız”a gelindi.
Paolo Gerbaudo’nun ‘Büyük Geri Dönüş’ kitabında şöyle deniyor:
“Neoliberaller, devletin uzak tutulması gereken her şeye burnunu sokan bir yapı olduğunu savundular. Bu günlerde, kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi, vatandaşların çoğunluğu neredeyse tam tersini düşünüyor.”
Ukrayna Savaşı’nın başlamasından bu yana 6 ayı geçti. Cepheden gelen haberler her ne kadar teyide muhtaç ise de endişe verici. Kan, gözyaşı, ölüm haberleri. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sayesinde tahıl krizinde varılan anlaşma umarız barışa giden yolun ilk adımı olur. Bekleyip göreceğiz. Bu savaştan tüm dünya etkilendi ama dünyanın dördüncü büyük ekonomisine sahip Almanya daha ağır etkileniyor sanki.
Almanya’da siyaset ve ekonomiyi takip eden dostlar da öyle söylüyorlar. Çünkü Rusya’dan gelen doğal gaza son derece bağımlı. Rusya da doğal gaz vanasını iyice kıstı. Alman şansölye ve ekonomi bakanı sürekli arayış içinde, bu bağımlılıktan nasıl kurtulacaklarını düşünüyorlar. Alman Şansölye İskandinav ülkelerine gitti. Onunki de ülkesi için bir umut. Almanya aylardır enerji sektöründe İskandinavlarla daha yakın ortaklıklar kurmaya çalışıyor. Norveç, Haziran ayı ortasında Rus gaz arzının büyük ölçüde kesilmesinden bu yana Almanya’nın en önemli gaz tedarikçisi oldu.
Almanya’daki gazeteci dostum geçen gün telefonda, “Almanya’da halk yakacak odun, kömür ve elektrikli ısıtıcı stokluyor” diyordu. Almanya’yı kış korkusu sarmış şimdiden. Şansölye, gaz sıkıntısı durumunda kimseyi yalnız bırakmamaya söz vermiş, halk yine de kendi tedbirini almaya bakıyormuş. Yakacak odun ve preslenmiş odun talaşı sıcak simit gibi satılıyormuş. Küçük benzinli jeneratörler ve elektrikli ısıtıcılar da büyük talep görüyormuş.
Almanya’daki dostum diyor ki ‘Tüketici Araştırmaları Derneği’ne göre, yalnızca Ocak ve Haziran ayları arasında 600.000 elektrikli ısıtıcı satılmış. Bu, geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 150.000 daha fazla. Yapılan bir ankete halkın yüzde 30’u böyle bir ısıtıcı almak istiyormuş. Tabii elektrik tüketiminin son derece artması da yetkilileri düşündürüyor. Almanya, aslında Avrupa’da elektriğin en pahalı olduğu ülkelerden bir ama. Kışın dondurucu soğuğu bunu unutturabiliyor.
Almanya, Rus gazından kurtulabilir mi bilmiyoruz. Depolama tanklarını Ekim ayına kadar doldurabilir mi? Bugünkü verilere göre, depolarını yüzde 76 doldurmayı başarmış. Bugün itibariyle de elektrik üretiminde %31,5 kömür, %22,8 güneş, %16,3 rüzgar, % 8,1 nükleer, %5 doğal gaz kullanılıyormuş. Ayrıca Ekim ayından itibaren gazın kilovat saat başına 2,419 cent zam yapılması kararlaştırılmış. Buna bir de katma değer vergisi eklenecek. Tasarruflu bir küçük ailenin yıllık gaz tüketimi en az 20 bin kilovat saat olduğu için aileler en 480-500 Avro daha fazla gaz faturası ödemeleri gerekeceği söyleniyor.
KADINLARA EN ÇOK ŞİDDET YAKINLARINDAN
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) tarafından yönetilen ‘Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’, haziran ayında toplam 388 çağrı aldı. Bu çağrıların 77’si İstanbul, 26’sı Ankara ve 8’i Adana’dan geldi.
TKDF tarafından hazırlanan
Mesut Yılmaz döneminde yapımına başlanan ve Erdoğan’ın ilk döneminde de açılışı yapılan Karadeniz Otoyolu artık bugünkü yükü taşıyamıyor. Dün yazdığımız gibi TIR’lar, Kafkasya’ya, Orta Asya’ya bu yoldan gidiyor. Yoğun bir trafik akışı var. Karadeniz Otoyolu artık kapasitesini doldurmuş gibi görünüyor. Bu bakımdan bölgenin kurtuluşunun demiryolundan geçtiği savunuluyor. Ayrıca deniz ulaşımını da Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerle entegre etmek gerekiyor, deniyor.
Özetle, denizle demiryolu ve limanlar entegre olmalı. Karadeniz’in ‘kara talihi’ bu demiryolu ile değişecek.
Gazetenin sahibi Zeki Özel önümüze bir haritayı koyuyor. Amerika kıtası, Avrupa ile Hindistan, Japonya demiryolu hatları ‘örümcek ağı’ gibi. Türkiye’de bu ulaşım ağı neredeyse Atatürk döneminden beri ciddi bir gelişme gösterememiş.
Özel, sabah akşam demiryolu hattı ile yatıp kalkıyor. Attığı başlıklardan bazıları şöyle:
‘Aklın yolu Samsun-Sarp Demiryolu’
‘15 milyon Karadenizli müjde bekliyor’
‘Yılların büyük ihmalini sayın Cumhurbaşkanımız çözecektir. Kendisine güveniyor ve inanıyoruz’
‘Ulaştırma Bakanımız, Ordu ziyaretinde Samsun-Sarp sözünü verdi, şimdi Karadenizli bu hattın ilk etabı olan
Kadir Uğur, turist sayısı ve gelir konusunda çıtanın bu yıl biraz daha yükselmiş olacağına işaret ediyor. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde otellerin tamamen dolu olduğunu belirtiyor. Turistlerin ülkelere göre dağılımında da Almanların tekrar birinci sırayı aldığını, hemen ardından Rusların geldiğini söylüyor.
Kadir Uğur, turizmde yüzler gülerken yaşanan bazı sıkıntıların da göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Bunların başında incoming olarak nitelenen hizmetleri işaret eden Uğur, otellerde ve acentelerde yabancı dil bilen kalifiye eleman sıkıntısı başta olmak üzere turistlerin alanlardan otellerine veya otellerden alanlarına taşınması için gerekli eğitimli şoför sayısında da büyük eksiklik yaşandığını söylüyor. Bu konuların ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Türk turizmi rüzgârı arkasına aldı, gidiyor. Ancak turizm birçok halkadan oluşan bir hizmet sektörü. Halkalardan biri vazifesini yapamaz ise diğer halkaların da çalışmasını engeller” diyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“Hakikate kendisi şekil vermeye çalışan, onu batıl yapar.” Ali Suad
AYDER’E ‘BETON’ YAKIŞMIYOR
DOĞU Karadeniz’in en ünlü turizm merkezi olan Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı Ayder Yaylası’nın manzarası insanı üzüyor. Vinçleri görünce buralarda ne oluyor sorusunu soruyorsunuz kendi kendinize... İlk imar hareketi otoparkmış; o güzelim yeşillikler arasında başka bir tabela görüyorsunuz ‘Doğa Turizmi Revize Planı’ Ayder esas termal bölgesi... Bakalım ardından ne gelecek, rezidans mı, AVM mi? Arapların cazibe merkezi olmuş deniyor. Bu açıdan bakılırsa, bu kadar yoğunluk hem sevindirici hem üzücü! Rize İl Turizm Müdürü Esra Alemdar’a Ayder’i sorduk; “Ayder’in sağlık turizmine hizmet vereceğini” söyledi. Temmuz dahil son 7 ay içinde 650 bin turistin geldiğini anlatırken, yıl sonuna kadar bu sayısının 1 milyonu bulacağını bildirdi. Peki Araplar!.. Alemdar , “Arap demeyelim yabancı diyelim... Bunların sayısı da 70 bin” diye ekledi.
Sürmene Yusuf Ali-Hancıoğlu Çamburnu Tesisleri’nde balık çorbası, laz böreğini çok övdüler. Yedik ama Karadeniz’de balık kıtlığını söylemeliyiz. Kalkanın fiyatları el yakıyor. Hancıoğulları 4 kardeşmiş, İstanbul’da bir günde 30 bin yemek ikramıyla rekor yapmışlar. Bazı Arap uçaklarına menü hazırlıyorlarmış. Ormaniçi Evleri, Arap ailelerinin gözdesiymiş.
Özetle, Karadeniz bölgesi turizmde ‘altın sezon’u yaşıyor. Daha yazacaklarımız olacak.
Mülkiyeli Prof. Dr. İlber Ortaylı, 17 Nisan tarihinde Hürriyet’te yayınlanan yazısında, Fransızların kendi milli kültürlerine nasıl düşkün olduklarını vurgulayarak ünlü ressam J.B.S. Chandin’in ‘Yabani Çiçek Sepeti’ tablosunun 26 milyon dolara satışı sürecinin tüm dünyada büyük yankı uyandırdığını, Louvre Müzesi yetkililerinin ‘Bu tablo, Fransa’nın, dünyaya armağanı olan milli bir gururudur’ dediklerini yazdı.
Sanat evrensel olduğu ölçüde kıymetlidir. Tarihi süreçlere anavatan olmuş, ülkemizde aslında bize ait olan eserleri, sanat ve kültürden anlamayan devlet görevlilerinin gözleri önünde, bazen de onların izinleri ile kaçıranlardan bunları geri almak, Kültür Bakanlarının görevidir.
Kültür ve sanat alanında yapılacak pek çok iş varken nedense bizim Kültür ve Turizm Bakanlarımız turizme eğilirler. Kültürü ihmal ederler.
Burada turizm konusunun ülke ekonomisi için fevkalade önemli olduğunu belirtmek isterim. Nitekim bizim ANAP iktidarımızda başta Antalya olmak üzere birçok yerde 5 yıldızlı oteller, tatil köyleri ülke turizmine kazandırılmıştır. Bir zamanlar sadece 20 bin olan yatak sayısı bir anda 1 milyonun üzerine çıkmıştır.
Türk turizmine yeni bir ivme kazandıran Özal’ı minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Selçuk MARUFLU
Eski ANAP Milletvekili
GÜNÜN SÖZÜ
Sık sık klasik belediyecilik hizmetlerinin dışına açılıp yazılım, tarım, hayvancılık, turizm, kentsel dönüşüm ve enerji projeleri ile Ordu’yu yatırım şehrine dönüştürdüklerini söyledi. Güler, bu programı ‘rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçen üretici bir model’ olarak tanıttı. Yaptığı yatırımlarla Ordu’ya kattığı değerin, kamuoyunun da dikkatini çektiğini vurgulayan Başkan Güler’in bu çalışmalarını görmek ve incelemek amacıyla gazetecilerle birlikte bir grup işinsanı da Ordu’ya gelmişti. Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği tarafından düzenlenen etkinliğin sunuşunu gazeteci Celal Toprak yaptı.
Güler, konuşmasını şu noktalarda topladı:
Şirketler kurduk. Klasik belediyeciliğin dışında yazılım, tarım, turizm, kentsel dönüşüm ve enerji şirketlerimiz var. Bunlarla ilgili yatırımlar yapıyoruz. Ordu, İstanbul’da iki veya üçüncü nüfus, yurtdışında büyük bir Ordulu grup var ve onlarla köprü kuran bir yapımız var.
‘3 Ay Değil 12 Ay Ordu’ sloganı ile Ordu’yu 4 mevsim yaşanan bir il haline getirdiklerinin altını çizen Başkan Güler, iklim değişiklikleri ile Ordu’nun gelecekte çok önemli bir yerleşim merkezi olacağını ifade etti. Ordu’yu hareketlendirmek adına yapılan faaliyetlere de vurgu yapan Başkan Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
12 AY HAREKETLİLİK
“Özellikle iklim değişikliğini göz önüne alınca burasının gelecekte önemli yerleşim merkezlerinden bir tanesi olması bekleniyor. Eskiden Ordu’ya yaz aylarında gurbetteki vatandaşlar gelip fındıklarını toplayıp giderlerdi. Biz de ‘3 Ay Değil 12 Ay Ordu’ ve “Ordu’yu 4 mevsim yaşayan bir şehir yapacağız” dedik ve kışı devreye soktuk, kayak merkezlerini hareketlendirdik. Kış aylarında da esnafımız iş yapıyor, hareketlilik devam ediyor. Denizimizi 3 ay kullanıyorduk, artık 12 ay kullanıyoruz. Dünyanın en iyi dalgalarının burada olduğunu keşfettik ve sörf okulu açtık. Uzakdoğudan ve birçok ülkeden sörf yapmak için gelen misafirlerimiz var.”
HAYVAN OTELİ
Başkan
Kitabı ve taşları konuşurken ilgimi Sitti Şah Hatun’a ait taşlar çekti... Hürrem Sultan’ı biliriz de Sitti Şah Hatun’u çok kişinin bildiğini sanmıyorum. Fatih Sultan Mehmet’in eşi, resmi çizilen ilk Osmanlı kadını, Osmanlı’da düğünü yapılan son hanedan mensubu, Edirne’ye gömülen ilk Osmanlı... Daha pek çok şey... Film, dizi yapımcısı değilim ama dizisi yapılsa kesin büyük ilgi çeker... Düğünü Sitti Şah Hatun gibi en ince ayrıntısına kadar tarihi kayıtlarda anlatılan ikinci bir kişi daha yok...
CEM ALTINEL KİMDİR
Çocukluğu Edirne’de geçen B. Cem Altınel, İ.Ü. Eczacılık Fakültesi mezunu... Uzun yıllar ilaç sektöründe çalıştıktan sonra emekli olup tarih ile ilgilenmeye başlamış... Bu ilgi aslında Edirne Müzesi’nin kurulmasında görev alan tarihçi dedesi Arif Dağdeviren’den kaynaklanıyormuş. Dedesi mezar taşlarının fotoğraflarını çekmiş. Ondan binlerce fotoğraf kalmış... En eski mezar taşı 1380’li yıllara kadar gidiyormuş... Arif’in babası da 1906-1913 arasında ‘Yeni Edirne’ gazetesini çıkaran, 1918-1920 yılları arasında da Edirne Belediye Başkanlığı yapan Şevket Dağdeviren... Aynı zamanda Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularından biri... Cem Bey şimdi tarih konusunda dedesinin ve onun babasının yolunda yürüyor dersek yanlış olmaz... Halit ÇELİKBUDAK
GÜNÜN SÖZÜ
“İyi bir lider, insanların liderlerine güven duymasını sağlar; büyük bir lider ise insanların kendilerine güven duymalarını sağlar.” E. Roosevelt
MECLİS ARAŞTIRMASI İSTİYORUZ
YILDA
Yanına epey bir sıfır ekleyebilirsiniz. Kiralar demiştim, ona hiç değinmeyeceğim. O bambaşka bir facia! Üstelik bu evlerin alım satım işleri ise tam bir dram, bakın komedi demedim. Verdiğiniz para ile tapu üstündeki fiyat uyuşmuyor. Devlet burada seyirci. Fatura ve garanti belgesi denilen bir belge hak getire! Şimdi sorsam size; ev alırken kaç kişi fatura aldı? Yok! Satıcı size fatura verse de tapu üstünden verecek, sen verdiğin fiyattan alsan faturada ekstra vergi ödeyeceksin. Yani çift taraflı kaçırma... Kısacası şu ev fiyatları durulsa da millet ev alabilse. Banka kredileri öyle göründüğü gibi cazip değil. Emekli parasıyla ev almak ise bu şartlarda çok zor. Gençlerin ev hayali konusunda karamsarlığa düşmesi beni kahrediyor. Tekin OKAY
GÜNÜN SÖZÜ
“Kıbrıs Türklerine dünyada bu kadar haksızlık ve baskı yapılmasını içimize sindiremiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliğinin ve bağımsızlığının bütün devletler tarafından tanınması için elbirliğiyle mücadele etmek milletçe ortak hedefimiz olmalıdır.” Onur ÖYMEN
RİZELİ HÂKİM VE SAVCILARA ATAMA FURYASI...
HSYK ve Adalet Bakanlığı bünyesinde yapılan en son “tayin ve atamalar” sonucunda birçok Rizeli hâkim ve Cumhuriyet savcısının yerlerinin değiştirildiği öğrenildi. Edinen bilgilere göre, söz konusu “tayin ve atamalar” şu şekilde gerçekleştirildi.
Bolu’nun “Rizeli” İdare Mahkemesi Başkanı Turgut Delal Ankara’daki 28. İdare Mahkemesi’nin yeni başkanı oldu. Salarhalı hemşehrimiz, basın dostu arkadaşımız son 5 yıldır Bolu’da görev yapıyordu. Delal daha önce de 3 yıl Kocaeli’nde ve 7 yıl da Afyonkarahisar’da görev yapmıştı.
Son 5 yıldır da Mersin’de hâkim olarak görev yapan Kalkandereli hemşehrimiz Ali Öztürk de komşu illerden Giresun Şebinkarahisar ilçesinin yeni Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı oldu. Düzce’nin, Rize Derepazarlı Başsavcısı Sedat Çelik de aynı unvanla Kahramanmaraş’a atandı. Ankara’nın “Rizeli” Cumhuriyet savcılarından Ahmet Yıkılmaz da Ankara’nın yeni Cumhuriyet Başsavcıvekili oldu. Başsavcı Vekili Ahmet Yıkılmaz daha önce Zonguldak ve Ardahan’da Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaparken birçok “başarılara” imza atan bir hukuk adamı olmuştu.
HSYK’de görev yapan