Yalçın Bayer

30 Ağustos’un bu notunu unutmayın

31 Ağustos 2022
İşgale karşı savaşı kazanma başarısına gerçek zafer demek için siyasal ve ekonomik bağımsızlık da şarttır. Bu öngörü ile 1923 Türkiye Cumhuriyeti (yani köy cumhuriyeti) yönetimi) geçmiş yılların deneyimlerini unutmadı Mustafa Kemal Atatürk.

‘Hasta Adam’ dramını hep ön planda tuttu. (1854’te Osmanlı Devleti aldığı ilk borçla Dolmabahçe Sarayı yapım masraflarının beşte üçünü ödemişti. 1881’de Düyûn-ı Umûmiye’yi kabul etti. Beş bin Osmanlı memuru ile vergi gelirlerinin kontrolü ve tütün ticareti yabancıların eline geçti.)

Lozan görüşmelerinde Kapitülasyonlar’ı kaldırttı.

O borç batağında dış borç almadı. (Lozan Anlaşması görüşmelerinde İngiliz Lord Curson’un “Bir gün bizden borç isteyebilirsiniz” lafını unutmadı.)

Çiftçilerden yüzyıllardır alınan öşür vergisini iptal etti.

Osmanlı Devleti’nde başkentin adı Kostantinopolis’ti. İstanbul yazmayan mektupları Türkiye’ye kabul etmedi. Başkent “Ankara” oldu.

Osmanlı yönetiminde Merkez Bankası yoktu. O görevi İngiliz, Fransız sermayeli Osmanlı Bankası güya yapıyordu. Savaş anında Osmanlı Bankası sermaye sahiplerinin idaresindeydi.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nı kurdu. Merkez Bankası bağımsızdı.

Para basmadı. Bir dolar 1.25 TL idi.

Yazının Devamını Oku

Büyük Zafer’i kavramak

30 Ağustos 2022
Yokluk ve olanaksızlıklar içinde başarılan ‘Büyük Zafer’in yıldönümünü, onun önemini ve ulusumuzun gönlündekini yerini kavrayamamış olanlara, tarihteki başka zaferlerle eşdeğerde göstermek isteyenlere inat, bugün coşku içinde kutlayacağız. Başta 30 Ağustos Zaferi olmak üzere Cumhuriyet tarihimizin önemli günlerini umursamayan, varlıklarını Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu olan, Anayasa’da yer alan “...laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç...” edinmesi gereken Diyanet İşleri Başkanlığı ve benzeri kuruluşların anlamsız çekingen ve utangaç tavırlarına inat ulusun büyük çoğunluğu ile Zafer Bayramı’nı kutlayacağız.

Falih Rıfkı Atay’ın değerlendirmelerine yürekten katılarak kutlayacağız. Falih Rıfkı Atay’ın “Nemiz varsa bağımsız bir devlet olmuşsak, hür vatanda olmuşsak, şerefli insanları gibi yaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak

şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz” sözleri, yıllar önce yazılmışsa da tazeliğini koruyor; Atatürk sevdalıların ortak duygularını yansıtıyor. Ülkemizi işgal etmek isteyen sayıca ve modern silah donanımları ile bizden fazla olan düşman güçlerine karşı 100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri ile mücadele başlamış ve 4 gün sürecek olan ‘Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ ile emsali görülmemiş bir savaş ile emperyalist ülkelerin işgaline ‘Dur’ denilmiş, 19 Mayıs 1919 da Samsun’da başlatılan ‘Aydınlanma ve Kurtuluş Yürüyüşü’, büyük bir ‘destan’ yazılarak 30 Ağustos’ta tüm ezilen ve ezilmek istenen ülkelere örnek olacak eşsiz bir başarı ile sonuçlanmış ve Cumhuriyet’e giden yoldaki en büyük engel de aşılmıştır. Bugün yurdumuzda başımız dik, özgür ve bağımsız yaşamamızı, kanları ve canları pahasına bize armağan eden büyük Atatürk, İsmet Paşa, silah arkadaşlarına ve binlerce şehidimize sonsuz şükran ve minnetimizi, tekrarlıyoruz.

Ruhları şad olsun; ışıklar içinde uyusunlar.

Önder SAV

GÜNÜN SÖZÜ

TÜRKÜN gerçek kurtuluş güneşi 30 Ağustos sabahı ufuktan bütün parlaklığıyla doğacaktır.” (Mustafa Kemal Atatürk)

Prof. George Bass’ın, Bodrum Uluburun batığında yaptığı kazıda bulduğu antik kantar 13. Karia Sempozyumu’nun afişinde figür olarak kullanıldı. Batıktan Prof. Bass’ın çıkardığı kantarın üstünde kendi adı gibi “Georgios” yazılı olması ilgi çekiyor.

MİLAS’TA BÜYÜK ARKEOLOJİ SEMPOZYUMU BAŞLIYOR

Yazının Devamını Oku

Almanya’da ormanlar sıkı korumaya alındı: Odun hırsızlığı artıyor

26 Ağustos 2022
Ukrayna’da savaş altı aydır sürüyor. Ne Ukrayna ne de Rusya, verdikleri kayıplara rağmen savaşı durdurmaya niyetli görünmüyorlar. Ukrayna işgal altındaki topraklarını geri istiyor. Rusya da sadece Ukrayna’ya değil, aynı zamanda Batı’ya da doğalgaz ile darbe vurmaya devam etmek istiyor. Rusya’nın darbesinden en fazla nasibini alan ülke Almanya. Çünkü doğalgaza son derece bağımlı. Rusya gaz vanasıyla oynuyor, yavaş yavaş kapatıyor. Ay sonunda da bakım bahanesiyle birkaç gün kapatacak.

Almanlar endişe içinde. Almanya’daki gazeteci dostumla konuştum. “Gaz ve elektrik fiyatı aldı başını gidiyor. Faturalara şimdi yansımıyor ama yıl sonunda yansıtılacak. Doğalgaz megavat saat başına 270 Euro’nun üzerine çıktı. Karşılaştırma için: 2021’in başında 90 Euro’nun altındaydı. Yıllık 20.000 kilovatsaat tüketimi olan ortalama bir hanenin yıllık faturası 3.600 Euro civarında olacak. Bu, geçen yılın sonundakinin yaklaşık iki katı” diyor.

Hükümet halka her gün ‘Aman tasarruf edelim. Uzun duş almayalım. Kaloriferleri kısalım’ gibi tavsiyeler veriyor. Sokaklar daha az aydınlatılıyor. Özel yüzme havuzlarını ısıtmak yasak. Devlet dairelerinde sıcaklık düşürülecek. Bunun gibi bir sürü tedbir. Kış için hazırlıklar tam gaz sürüyor. Şömineler ve kırsal kesimlerde odun sobaları için yakacak odun stoku yapmak isteyenler yüzünden odun kıtlığı da baş göstermiş. Yakacak odun fiyatı yüzde 30 artmış. Yaprak döken ağaçlardan elde edilen odunun kalorifik değeri önemli ölçüde yüksek olduğu için fiyatı daha artmış.

Gazeteci dostum, “Ormanlardan yakacak odun hırsızlığının çok arttığı söyleniyor. Ormanlarda kesilip nakliye için hazırlanan kütükler çalınıyor. Ormanlar şimdi çok sıkı koruma altına alınıyor. Kütük yığınları GPS ile uydu üzerinden takip ediliyor. Köpekli özel koruyucular devriye geziyor” diyor. Çok şaşırdım. Şimdi “Almanya yemyeşil ülke. Ülkenin üçte biri ormanlarla kaplı, yani 11.5 milyon hektar. Birazını alıp götürseler ne olur?” demeyin. Çünkü ormanların yüzde 48’i özel orman. Kişi, aile, şirket veya hanedanlara ait. “Ağaç kütük satışı 8-9 milyar Euro’luk bir sektör” diyor dostum. Alman orman sahipleri derneğinden verilen bilgiye göre çalıntı miktarı yüzde 2’yi geçiyormuş. Az buz değil, çalıntı yakacak odun miktarı 20 milyon Euro’dan fazla. Bu sadece özel orman sahiplerinin zararı. Putin’in vanayı kısmasının ucu nerelere dayanıyor!

BİLİYOR MUSUNUZ?

AVDANLILARIN İŞİ ZOR

Ekoloji Birliği’nin, “Denizli’nin Tavas ilçesi Avdan köyünde 14.01.2022’de Cumhurbaşkanı Kararı ile 3 bin 764 dönüm arazinin kömür madeni için acele kamulaştırılması, buradaki kömürün Yatağan Termik Santralı için çıkarılacağı bilgisinin ÇED raporunda yer alması, ayrıca Yeniköy-Kemerköy santrallarına da getirileceği konusunda duyumlar var. Köylüler kamulaştırma kararını mahkemeye taşıdılar ama bu arada şirket mahkeme falan dinlemeden tarlalara girmiş durumda. Avdan Platformu ve Büyük Menderes İnisiyatifi mücadeleye destek veriyor” diyerek Avdan köylülerinin bugün köy meydanında eylem yapacağını açıkladığını...

25 Ağustos 2022’de Resmi Gazete’de ‘Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’te yayınlananların ‘müjde’ değil, ‘içi boş’ bir reklam olduğunu savunan Genel Sağlık İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur’un, yönetmelikteki hukuka aykırı değişiklikleri yargıya taşıyacaklarını bildirdiğini...

BJK VE FB’Yİ TÜRKİYE KUPASI’NDAN ELEYEN EFSANE LÜLEBURGAZSPOR’UN FUTBOL MÜZESİ AÇILDI

Yazının Devamını Oku

100. yıldönümünde Büyük Taarruz

25 Ağustos 2022
Tarih Vakfı’nın aylık ‘Toplumsal Tarih’ dergisinde Mesut Uyar imzalı ‘100. Yıldönümünde Büyük Taarruz’ başlıklı ilginç bir yazı var. Yedi paragraflık yazının ilk üç paragrafına yer veriyoruz.

Mesut Uyar diyor ki:

“Büyük Taarruz, Türk ve dünya askeri tarihinde hak ettiği yeri alamamış bir muharebedir. Şimdiye kadar hep Kurtuluş Savaşı bütünü içinde değerlendirilmiş ve ilginç bir şekilde Sakarya Muharebesi’nin gölgesinde kalmıştır. Oysa yapılması gereken, Kurtuluş Savaşı’nın yanı sıra, 1. Dünya Savaşı’nın yanı sıra, 1. Dünya Savaşı ve savaş arası dönem (1919-39) seviyelerinde de bütünün içine yani kontekse oturtulmasıdır. Hatta son dönem Osmanlı askeri tarihi de işin içine katılmalıdır. Çünkü 1697 Zenta Muharebesi’nden itibaren iki asırdan da uzun bir süre zarfında kuşatıcı manevra ile kazanılmış ilk büyük muharebedir. Birkaç küçük muharebe dışında Osmanlı muharebede zafere ya cephe taarruzuyla ya da savunma ile ulaşmıştı. Çanakkale bir savunma zaferiyken Kût’ül-Amâre’de ise uzun bir muhasara sonrasında başarıya ulaşıldı.

OPERATİF MANEVRA

Büyük Taarruz, 1. Dünya Savaşı’nda bütün boyutlarıyla ortaya çıkan modern ateş gücü ve tahkimatın savunmaya verdiği üstünlüğü kırma gayretinin bir parçasıdır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 1. Dünya Savaşı’nda edindikleri tecrübe ve yeni geliştirilen fikirlerin başarılı bir birleşimiyle zafere ulaştı. Operatif düzeyde beklenmedik yerde (Afyon güneyi) gizlice yığınak yapıp taarruz ederken taktik düzeyde Almanların geliştirdiği konsept çerçevesinde hücum birlikleri kullanıldı. Ayrıca Filistin-Suriye cephesinde yenilgimizde büyük rol oynayan İngilizlerin süvariyi kitle halinde cephe yan ve gerilerinde kullanması tecrübesi, Sincanlı Ovası’nda başarılı bir şekilde uygulandı.1930’lu yılların sonunda zırhlı birliklerin yakın hava ve topçu ateş desteği ile kitlesel kullanımının savunmanın üstünlüğünü yıkacak çözüm olduğu keşfedildi, 26 Ağustos 1922’de Türk ordusu zırhı ve motorize birlikleri olmadan, kısıtlı ateş gücü ve muharebe imkânıyla doğru operatif manevra ve taktikleri uygulayarak sonuca ulaştı. Ancak ne yazık ki bu başarının derslerinden zamanında istifade edilmedi ve günümüzde de pek bilinmemektedir.”

Uyar, “Toplumsal Tarih için hazırladığımız dosyada Büyük Taarruz ve hazırlık sürecinin farklı yanlarını değişik bakış açılardan inceledik” diyor. Fatih Baş, Bülent Durgun, Doğan Çetinkaya, Dr. Konstantinos Travlos’un Yunan tarafını incelediklerini belirterek “Ben ise Büyük Taarruz’un Türk tarafından hikâyesini eleştirel bir tarzda yazdım. Bilindiği sanılan Türk tarihinin önemli bir zaferinin bir asır sonrasında bile ihmal edilmiş yanlarının bulunduğunu göstermek istedik” diye ekliyor.

GÜNÜN SÖZÜ

“Türkiye’deki en büyük problem, vergideki adaletsizliktir. 10 bin dolar kazananla 10 milyon dolar kazanan aynı vergiyi ödediği müddetçe biz ileri gidemeyiz.”           Barış GÖKTÜRK

TAŞIMALI ORMANCI OLAMAZ

Yazının Devamını Oku

İsviçre ADD’nin 30 Ağustos etkinliği

24 Ağustos 2022
İsviçre ADD örgütü, 1995’te orada yaşayan yurtsever Atatürkçüler tarafından kurulmuş, ardından çok etkili çalışmalar yapmış.

Bugün derneğin başkanı Mehmet Önder’den aldığımız bilgilerin bazılarını sıralarsak; başta 1996’da Önder Sav’a onur üyeliğinin verilmesi, E. Orgeneral Güven Erkaya’nın ‘Türkiye Laik Ve Laik Karşıtları Akımları’ konulu konferansından sonra Sunay Akın’ın, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın, Mustafa Balbay’ın, Ceyhun Mumcu’nun, Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın, Banu Avar’ın, Tansu Çölaşan’ın, Prof. Dr. Ümit Kocasakal’ın, Barış Doster’in, Onur Öymen, Yalçın Bayer, Yıldırım Ağanoğlu ve Ali Arslan’ın (Balkan) konferansları, Uğur Mumcu ve Orhan Suat’ın panelleri, İsmail Saymaz, Sunay Akın ve Tolga Çandar’ın konuşmalarından başka, bu yılın 28 Ağustos’unda Trakya Tarihi ile ilgili önemli çalışmaları olan öğretmen Ali Arslan’ın katılımı ile ‘Büyük Zafer’in 100. Yılında Çoban Ateşlerinden Ateş Topuna’ konulu konferans düzenlendi. Başkan Mehmet Önder ve yönetim kurulu gençlerden oluşmuş, yoğun çalışma ve etkinliklerinin yanında çok ciddi projeleri var ADD’nin. Özellikle Lozan Antlaşması’nın 100. yılında, 24 Temmuz 2023’te Lozan’da Türkiye’ye büyük bir sürpriz hazırlıyorlar.

GÜNÜN SÖZÜ
“Hakkını en hızlı elde etmenin yolu, karşı tarafa hakkını vermektir.” Gandi

MESAJ PANOSU

KİBELE HEYKELİ

BALIKESİR’in Edremit ilçesindeki Antandros Antik Kenti’ndeki kazı çalışmalarında, yaklaşık 2.350 yıllık Kibele heykeli bulundu. Mermerden ve 30 santimetre yüksekliğindeki heykelin başı ve bazı uzuvları eksik olmasına rağmen, tahta oturur vaziyetinden Kibele olduğu anlaşılıyor. Figürün iki yanında ve kucağında birer aslan oturuyor.

ORMANCININ UYARISI

KASTAMONU

Yazının Devamını Oku

Vira Bismillah’a az kaldı palamut yüz güldürecek

23 Ağustos 2022
Denizlerde av sezonu 1 Eylül’de başlıyor. Karadeniz’de erkenden kendini gösteren çingene palamudu balıkçıları hayli umutlandırdı ve sevindirdi. Bu sezon palamut ile birlikte çinakop, sarı kanat ve lüferin bol avlanacağı öngörülüyor

Halen Karadeniz’de bolca avlanan çingene palamudunun tanesi boyu ve ağırlığına göre 10 ile 30 lira arasında satılıyor. Her ne denli denizden ve balıkçılardan gelen haber sevindirici olsa bile kaygılanmamak elde değil. Zira geçen ağustos ayında da çingene palamudu çok yakalanmış, sezon boyunca bolluk yaşanacağı öngörülmüştü.

Lakin 1-2 ayın sonunda palamut denizlerden kaybolmuş, yüzünü göstermez olmuştu.

Son yıllarda uygulanan disiplinli av yasağı ve denetimler sonucu yakalanan balık türü ve sayısında artış oldu. Trol ve gırgırlara daha etkili denetimler yapıldığı sürece balık çeşidinin artacağı sır değil.

Hamsinin kıt avlanmasında giderek artan deniz suyu sıcaklığı önemli etmen. Soğuk suyu seven hamsi Türk kara sularını erkenden terk ederek Gürcistan ve Rusya’ya göç ediyor.

Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye’de kişi başına tüketilen balık miktarı en baba rakamla 6-7 kilogram düzeyinde. Bunun çoğunluğunu kafes balığı oluşturuyor. Oysa Avrupa’da kişi başına tüketilen balık miktarı 22 kilogram. Dünyada ise 16 kilogram. Düşündürücü tablo...

AKKUYU İÇİN 28 SORU

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, Akkuyu Nükleer Santralı ihalesi öncesi ve sonrasında ortaya çıkan gelişmelerle ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e 28 adet soru yöneltti. Santralın yapımı ve işletilmesiyle ilgili karanlıkta kalan ve cevaplarını kamuoyunun merakla beklediği sorularına açıklama isteyen Bekaroğlu, “Akkuyu’nun yüzde 49’u kimin?” diye sordu. Tüm üniteleri tamamlandığında 35 milyar kilovatsaat elektrik üreterek Türkiye’nin elektrik talebinin yüzde 10’unu karşılayacak olan Akkuyu NGS’nin “Yap, İşlet, Sahip Ol” modeliyle yapıldığının altını çizen Bekaroğlu, dünyada eşi görülmeyen böyle bir yöntemin neden tercih edildiğinin ve santralın yüzde 51 hissesinin Rusya devletine bırakılmasının nedeninin kamuoyuna açıklanmasını istedi.

BÜYÜK TAARRUZ’UN 100. YILI

Yazının Devamını Oku

‘Altınpost ve altın rota’

19 Ağustos 2022
İpek Yolu sayılan Yunanistan, Türkiye ve Gürcistan ticaret rotası canlanıyor

KARADENİZ’de bir dernek var; Karadeniz Ekolojik Kalkınma Derneği, çalışma modeli olarak tüm illerin kooperatif bilinciyle hep ileri gitmesini (GO) kurgulamışlar bu nedenle kısa adları ‘GOperatif’.

Dernek başkanı Hakan Adanır yaklaşık 20 yıldır Karadeniz’in denizdeki İpek Yolu sayılabilecek ticaret rotası ‘Altınpost Rotası’nı canlandırmak için çalışıyor. Milattan önce 550-2500 yılları arasında, kaynaklara göre değişen tarihlerde ‘Argonaut’ adı verilen gemiciler (Argonotlar), Argos adlı gemi ile Yunanistan’dan yola çıkıp Türkiye kıyılarını takip ederek Gürcistan’a seferler düzenlerler. Bu seferlerde kimine göre Herkül’ün (Herakles) de aralarında bulunduğu cesur gemiciler, Kaptan Yason (İason) liderliğinde bu yolculuğa çıkarlar. Hatta Ordu’nun meşhur Yason Burnu, adını kaptan İason’dan almıştır. Perşembe ilçesindeki bu turistik destinasyonda Yason (İason) adına bir de kilise bulunmaktadır. Kimilerine göre ise bu seferler gerçek ticaret seferleridir. Yunan mitolojisine konu olacak kadar da önemli seferlerdir. Yani bir hikâye değil, ortada bir gerçek vardır.

Hakan Adanır da bu hikâyenin peşinde yıllarını harcamış bir kalkınma gönüllüsü. Denizdeki bu ticaret rotasını canlandırmak için çalışıyor. Giresun Adası’nı Altın Post hikâyesi ile turizme kazandırmayı başarmış, projesinde Karadeniz’in yerli halkı ‘Saka Türkleri’ni başarıyla işlemiş. Şimdi Yason Burnu ve tüm rota için çalışmaya devam ediyor. Avrupalıların altın toplamayı ve işlemeyi bilmedikleri zamanlarda, derelerde koyun postu ile altın yakalayan Kafkas halkından bu postları satın almaya gelen Avrupalıların, bu bölgedeki üç ülkeyi içine alan ilk rotanın temellerini attığına inanıyor. Bu nedenle GOperatif Derneği ‘3 ülke, 1 hikâye’ sloganıyla birçok çalışma yapmış. Daha sonra Türkiye’nin önemli deniz derneklerinden DADD Derneği ile tanışmışlar. Onlara rotanın bölgenin kalkınması için önemini anlatmışlar ve DADD Başkanı Zafer Türkmen’in de bu heyecanı sahiplenmesi ile “Karadeniz Yat Rallisi” başlamış. Her sene Yunanistan-Türkiye-Gürcistan arasında yapılan ve DADD tarafından organize edilen bu ralliye yerli ve yabancı 25 yelkenli tekne katılıyor. Kimi zaman bu bir Yunan mitolojisi öyküsü diyerek eleştiriler yapanlar olsa Gürcistan müzelerinde ve Karadeniz kıyılarında yer alan bazı eserler bu seferlerin gerçek bir ticaret rotası olduğunu doğruluyor. Rotayı gezen ünlü gezgin Tim Severin ve Türk arkeolog Ali Uygun da kitaplarında bu ticaret rotasına vurgu yapıyorlar.

Karadeniz’in deniz turizmini canlandırmak için düzenlenen bu ralli, uğradığı her kasabaya heyecan veriyor.

Karadeniz bu rota ile önemli bir fırsat yakalamış, umarım hayalleri batırmadan yüzdürmeye devam ederler ve daha fazla destek bulurlar.

GÜNÜN SÖZÜ

“Hayallerinizden vazgeçmeyin. Hayallerinizi kaybettiğinizde, hayatta kalsanız bile yaşamınız sona ermiş olur.”

Yazının Devamını Oku

Bir Kapadokya mektubu...

18 Ağustos 2022
UNESCO Dünya Mirası listesindeki Kapadokya’da Göreme-Ortahisar arasında yeni yol çalışmalarının başlaması üzerine ortaya çıkan tartışma üzerine ünlü arkeolog Nezih Başgelen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup gönderdi.

“Kapadokya’nın bağrına dayamış dozerler kepçelerini; yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?” diyen Başgelen’in mektubu şöyle:

“Sayın Cumhurbaşkanım,

Nevşehir-Kapadokya’daki yol çalışmasının geldiği nokta, koruma altındaki pek çok kültür ve doğa varlığına ciddi zarar verme aşamasında. Bu açıdan söz konusu sit alanındaki yol çalışmalarının acilen durdurularak alandaki kültürel ve doğal varlıklarımıza zarar vermeyecek farklı çözüm yollarının aranmasının gereğini arz ederim. Saygılarımla.”

 

CEMEVLERİNİN HUKUKİ STATÜSÜ

ASLINDA eşanlamlı sözcüklerle ifade edilen cami ve mescitlerle cemevleri aynı dini inancın mezhep bakımından farklı toplu ibadet yerleridir. Hukuki statüleri arasında bir ayrım olmaması, eşitliğin onlara sağlanan olanaklar bakımından da gerçekleştirilmesi gerekir. Bu açıdan şimdiye değin ihmal edilmiş durumda kalan cemevleri, cami ve mescitlerle eşit hukuki statüye kavuşturulmalıdır.

 Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK

Yazının Devamını Oku