Avukat Ahmet Erdem Akyüz’ün yerel seçimlerle ilgili ‘Siyasetçi ve Seçmenin Rehberi’ başlıklı dünkü yazımıza devam ediyoruz. ‘Sandık sayısı’ ara başlığı ile son bölüme yer veriyoruz.
YSK verilerine göre bir sandıkta 350 seçmen oy kullanacak. Seçmen sayısına göre hesap edildiği zaman Türkiye genelinde yapılacak olan seçim için 200 bin sandık kullanılması zorunlu. Belediye başkanları için ayrı bir sandık kullanılması ve başkaca ek sandık kullanılmaması halinde ‘en az 400 bin sandık’ gerekli.
Her seçim, sandık kurulunda bir adet seçim mührü ve asgari 2 adetten toplam 400 bin ‘Evet’ mührünün yani toplamda 600 bin adet mührün, aynı sayıda mühür mürekkebi ve ıstampanın yanında kalem, imza cetveli, imza listesi kâğıdı ve oy pusulalarının içine konulacağı milyonlarca zarf, taşıma çuvalı ve akıl almaz giderleri zorunlu olarak yer alacaktır.
GÖREVLİLER
Sandık kurullarında görev alacak kişilere ödenecek gündelik ve harcamalar, sandık kurulu başkan ve üyeleri, diğer görevlilere verdikleri ağır mesai nedeniyle ödenecek ücretler ayrı bir ödeme kaynağı.
Oy pusulalarının, malzemelerinin ve tutanakların seçim bölgelerine, sandıklara nakli, seçim sonucunda yurtiçinden ve yurtdışından tekrar nakliyesi ve güvenli olarak korunması ayrı bir sorun ve gider konusunu oluşturacak.
ÜCRET, MAAŞ VE ÖDENTİLER
Geçen dönemde nüfusu 2 milyondan fazla olan belediyelerde ‘belediye başkanlarına’ verilecek maaş 176 bin 735 lira olarak belirlenirken, en düşük belediye başkan maaşı 54 bin 996 lira oldu.
Ancak klasik yöntemlerle yapılan seçimlerde kullanılan malzeme ve araç altyapısına baktığımız zaman karşımıza, insanı şaşkınlık ve hayrete sürükleyecek bir başka tablo çıkmaktadır. Büyük olasılıkla, sandığa giderken, kimi seçeceğimizi bilmediğimiz gibi ne seçimi yapıldığını da bilmiyor olacağız.
31 Mart 2024 tarihinde ‘Büyükşehir, İl ve İlçe Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri, Belediye Encümeni Üyeleri, İl genel Meclisi üyeleri, Muhtar ve İhtiyar Heyeti’ seçimleri yapılacaktır.
SAYISAL BAKIMDAN
Seçimi yapılacak olan yerlerin sayılarına baktığımız zaman görünen tablo şudur. Büyükşehir belediyesi 30, il belediyesi 51, büyükşehir ilçe belediyesi 519, ilçe belediyesi 403, belde belediyesi 390 olmak üzere toplam belediye sayısı 1393’tür. Bu yerlere belediye başkanı, belediye meclis üyeleri seçilecektir. Türkiye’de il sayısı 81, ilçe sayısı 922, mahalle sayısı 32 bin 245, köy sayısı 18 bin 263 ve bağlı olan yer sayısı 23 bin 810’dur. Bu yerlere de il ve ilçe genel meclis üyeleri, muhtar ve ihtiyar heyeti üyeleri seçilecektir.
SEÇİM TABLOSU
Yani görüldüğü kadarı ile seçime katılacak olan yerler, adaylar, makamlar da oldukça kalabalık ve karışık bir görünüm arz etmektedir. Seçimi yapılacak olan yüzlerce büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanlığı ile binlerce belediye meclis üyeleri, il ve ilçe genel meclis ve encümen üyeleri, muhtar ve ihtiyar heyetine aday olan kişilerin sayıları on binleri bulmaktadır. Bu kalabalık ve karışıklığın bir sonucu olarak seçim sonuçları tam anlamı ile tatmin edici ve kamuoyunu yansıtıcı olmayabileceği gibi, para ve milli kaynakların sarf mahalleri de yükseklik ve karışıklık göstermektedir.
OY PUSULASI
Yerel seçime katılacak olan siyasi parti sayısı, şimdiye kadar görülmemiş bir sayıya ulaşarak 35 olmuştur. Yani oy pusulasında 35 siyasi partinin adayları yer alacaktır. Genel seçimlerde, seçime katılan aday sayısı bu kadar çok olmamasına rağmen, oy pusulasının boyu 1 metreyi geçmişti. Şimdi çok daha karmaşık ve uzun olması, 2 metreyi bulması bekleniyor.
Aynı ekolojiyi paylaştığımız dağda, ormanda, suda yaşayan canlıların günü! Dünyamızda var olan canlı türlerinin yok oluşuna dikkat çekmek, korumak ve farkındalık yaratmak için anlamlı bir gün. Ancak günümüzde azgın bir azınlığın oluşturduğu doğadaki işgal kuvvetleri, yaban hayatını yok ediyor.
Yaban hayatının varlığını sürdürmeye çalıştığı yer onların dünyası. Yaşam alanı. Domuzun, sincabın karıncanın, kurdun, kuşun evi.
Trakya’nın ‘bekçisi’ Göksal Çidem’in bir kamu görevi var: Doku Derneği Y.K. Başkanlığı... “Her canlının yaşam hakkı kutsaldır” diyerek bize önemli çevre yazısı göndermiş. Oldukça iç acıtıcı.
DOĞAL YAŞAMA DARBE
Bulgaristan sınırına AB, mülteci göçünü önlemek için 4-5 metrelik jiletli-dikenli teller çekti. AB, kendi sınırlarının güvenliği için diyor. Ancak yaban hayvanlarının binlerce yıldır üremek, kış uykusuna yatmak, beslenmek, su içmek ve yaşamak için kullandıkları güzergâh bir anda kapatıldı. Karşıya gidemeyenlerin feleği şaştı. Sözde insan ve hayvan haklarını savunan Avrupa, Istrancalar’daki doğal yaşamı yok saydı. Mülteciler bir şekilde geçmek için yol buluyor. Ya yaban hayvanlar? Doğal yaşamın ortasına AB tarafından finanse edilerek yapılan öldürücü bariyer, karadaki yaban hayatını yok ediyor. AB yaban hayatını öldürüyor.
GÜNÜN SÖZÜ
GÖZLER BAHÇELİ’DE
“Gerekli iyileştirmeler cömertçe yapılacaktır”
Açılışta RUBASAM Başkanı Süheyl Çobanoğlu, RUBASAM hakkında bilgi verdikten sonra “Bugün RUBASAM’ın ve destekçilerinin katkıları ile imal edilen maketin açılışını gerçekleştiriyoruz. Miniatürk’te Osmanlı-Türk eseri Alaca Cami’nin 1/25 oranında ölçeklendirilmiş yurtdışı eserler bölümünde yer almasını sağladık” dedi.
Proje sorumlusu Hasan Hoşben, “Çocukluğumun anıtının burada sergilenmesinden çok mutluyum” diye konuştu. Kalkandelenler Derneği Başkanı Sadettin Tanseli, K. Makedonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu İdris Fazlioski, K. Makedonya Milletvekili Enes İbrahim de birer konuşma yaptılar. RUBASAM’ın akademik üyesi Doç. Dr. Neval Konuk Halaçoğlu, caminin inşa tarihi konusunda farklı görüşler bulunduğunu, ancak bazı kaynaklarda inşa tarihi olarak 1495 veya 1675 yıllarının geçtiğini belirttikten sonra, “Mimari olarak da İtalyan Barok ve Fransa Rokoko’su ile Rönesans’tan sonra yeni akımların etkisi görülmektedir. Her daim mimari yapısından ziyade süslemeleriyle ön plana çıkmış ve bu özelliği ile UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alınmıştır” açıklamasını yaptı.
RIZA, NASUH’U BASKILIYORBEŞİKTAŞ Belediye Başkanlığı’na ikinci kez ‘atanan’ Rıza Akpolat kadar kaçak inşaatları, yolsuzlukları, haksızlıkları, aile yaşamı gündeme gelen başka bir başkan var mı diye düşünürken, ‘has ‘Beşiktaşlı’ Bilge Solyumruk sosyal medyada döktürüyor. CHP’den aday gösterilmeyince bağımsız adaylığını açıklayan Nasuh Mahruki’nin güçlü kadın kadrosuyla hızlı bir kampanya yürütmesi karşısında endişelenmiş demek ki. Akpolat hemen “Parti üyesi herkes CHP adayı dışında başka bir adaya çalışırsa tüzük açısından parti suçudur” biçiminde bir açıklama yapmış. Solyumruk hemen cevabı yapıştırmış:
“Söz verdiğiniz halde ön seçim yapmazsanız, genelgeye aykırı örgüte sormazsanız, onlarca rezalet sonrası aynı adayı dayatırsanız, üyeye direnme hakkı doğduğunu bilmiyor musun?”
Sayıştay raporuna göre; 2022 yılı borç stoku tutan, borçlanma haddini 89.561.344,54 TL üzerinde gerçekleştirilen Rıza Akpolat’ın “Bütçeyi verimli kullandık” sözleri komik değil mi?
‘Konserlere, festivallere belediyenin kasasından bir kuruş para harcamadık’ diyerek, işinsanlarının sürece dahil olduğunu iddia ederken, ‘Kendisine kim bu insanlar?’ diye soruyoruz. Hakkındaki iddialara karşı sus pustur. Basının karşısına çıkmak istemez, zor sorular karşısında, ‘Bugüne kadar belediye mi yönettik, öğreniyoruz işte’ dediğini hatırlatıyoruz.
(Solyumruk bir hatırlatma daha yapıyor: Gazeteci Bayer’in beş yıl önce adeta bu günleri görerek ‘Beşiktaş’a yazık’ yazısı... Bu yazıyı hatırlattığı için kendisine teşekkür ediyoruz.)
İlk defa bir mahkeme heyeti mahkeme salonundan tedirgin olarak çıktı. Ailelerin mahkeme salonunda başlayan isyanı Çorlu sokaklarına taştı. Duruşmaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile birlikte çok sayıda CHP milletvekili ve bölgeden çok sayıda CHP’li belediye başkanı ve başkan adayları katıldı.
Gazetecilerin yoğun ilgi gösterdiği duruşma 25 Nisan’a ertelendi.
Aileler kararı gözyaşları içinde protesto etti. Aileler adına Mısra Öz, Zeliha Bilgin, Hüseyin Şahin açıklama yaptı. 25 Nisan’da yapılacak dava için çağrı yapan aileler, “Daha kalabalık olmalıyız. Bizi yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür ederiz” dediler.
Faciada oğlunu kaybeden Mısra Öz, karardan sonra adliye önünde açıklama yaptı. Öz, şunları söyledi: “Adaleti biz mi sağlayalım? Muz cumhuriyetine çevirdiniz be ülkeyi!” GÜNÜN SÖZÜ
“Cahil insan sorunun kaynağı kendisi olduğu halde başkasını suçlar.”
Epiktetos
TRAKYA’DA KOKU VE NEDENLERİ (2)TRAKYA
Çeşitli kaynaklardan yayılan bu koku ve kirlilik, bölge insanı ve yaşam şartları açısından dayanılmaz seviyeye ulaştı. Bu durumun devam etmesi halinde yakın zamanda kitlesel tahribatlar beklenebilecek riskler arasında. Halkın tepki göstermemesi, bu tür sorunları yaratanlara ve denetlemesi gerekenlere esnek bir davranış alanı veriyor gibi gözüküyor. Uyarılmadan, şikâyet beklemeden, görevleri gereği müdahale etmesi gerekenler, burada ihmal hatta işlem yapmamaktaki kasıt nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu işliyorlar.
YANIK PLASTİK KOKUSU
◊ Tekstil fabrikalarında havlı kumaşların tıraşlanması sırasında ısıyla kesim yapılıyor. Tekstil fabrikalarındaki RAM makinelerinde kumaşın ısıl işleminde kavrulan plastik-polyester elyafın ürettiği gazlar.
◊ Çorlu’nun Çerkezköy yolu üzerinde atıktan alüminyum külçe üreten metal geri dönüşüm işletmeleri var. Bu işletmeler kola kutularını eritiyor. Bu kutuların içi plastik, dışı boya kaplı.
◊ Plastik polyester malzemeden ısı izolasyon malzemesi, yalıtım malzemesi ve sünger üreten işletmelerden yayılan gazlar. Çalıntı kablolardan ve hurda kablolardan bakır telleri ayırmak için yakan korsan atık depoları var.
KİMYASAL KOKUSU
◊ Tekstil fabrikalarında bazı proseste solvent kullanılıyor. Bu malzeme buharlaşan bir kimyasal. İşletmenin içinde de aktif etkili bir zehirleyici. Endüstriyel kimyasal üreten, paketleyen (bidonlayan) ve bizzat üreten tesisler. Bu işletmelerde bizzat kök kimyasal buharlaşıyor.
Mühendis
Büyük tehlikeye karşı kritik uyarısını portakal bahçesinden yapan Barut, “Bilinmeli ki narenciyede büyük tehlike kapıda. KKTC’de görülen hastalığın ülkemize sıçramaması için uyarılarımızı dikkate almayanlar şimdi Kuzey Kıbrıs’tan ithalat yoluyla hastalığın ülkemize girişine daha kolay zemin hazırlıyorlar. Yanlıştan dönün, ülke narenciye üretimini yok edebilecek bu riske karşı acil ve etkin önlem alın” dedi.
Bu yıl narenciye üretiminde
yaşanan sorunları anlatırken limondan portakala ve mandalinaya dek ürünlerin bahçede dalında kaldığını bildiren Ayhan Barut, şunları söyledi:
PORTAKAL, LİMON ÜRETİLEMEZ
“Zaten bu yıl narenciye üreticisi zora düştü. Ürün para etmedi, ağaçlar kesildi. Bu vektör böcek ülkemize girer ve başta güney bölgelerimizde çoğalırsa önümüzdeki yıllarda hastalığı Türkiye’de de göreceğiz. Ülkemiz narenciye üreten konumdan çıkar ve ithal eder konuma gelir. Bu çağrımıza iktidar ve Tarım Bakanlığı’nın kulak vermesi lazım. Ülkemizin en önemli ürünlerinden olan narenciyenin geleceğini riske atmayalım. Eğer önlem alınmazsa artık bu topraklarda portakal, mandalina ve limon üretilemez. Muhakkak gereken önlem acil ve etkin şekilde alınsın.”
GÜNAH BUNUN NERESİNDE
- KEŞKE telli saza da ‘şeytan işi’ dese de kendisine Âşık Dertli’nin şu dörtlüğünü Cübbeli Ahmet’e armağan etsek:
“Abdest alsan aldın demez / Namaz kılsan kıldın demez / Kadı gibi haram yemez / Şeytan bunun neresinde?”
29 Ekim’den 3-4 ay sonra 3 Mart 1924’te kabul edilen ve Cumhuriyet tarihine ‘3 Mart Devrim Yasaları’ olarak yazılan ‘Hilafetin Kaldırılması, Şer’iye ve Evkaf Vekâletinin Kaldırılması, Eğitim ve Öğretim Birliği Yasası’yla halk egemenliğinin olmazsa olmazı laikliğin toplumsal temelleri atılmış; kılık kıyafeti, yazıyı, dili, ölçüyü, takvimi yenileştiren devrimlerle ‘kul’luktan kurtulan bütün kadın erkekler ‘yurttaş’ kimliği kazanmıştır. Bu kimliğe sahip çıkmak; siyasal, kültürel, ekonomik bağımsızlığımıza ve toplumsal barışa sahip çıkmaktır.
Bizler farklılıklarımızı varsıllık bilen yurttaşlarız. Düşünce-basın özgürlüğünü, ortak dil bilincini, ulusal-evrensel değerleri bilimi-sanatı etkisizleştiren, yargı bağımsızlığını, üniversite özerkliğini budayan, inanç ve köken farkımızı sömüren, ilk dört maddesi değiştirilemez Anayasamızı, Cumhuriyet kurumlarını işlevsizleştiren; yurtta barış, dünyada barış ilkemizi yok eden, can alan doğal yıkımların acısını büyüten akıl ve hukuk dışı olumsuzluklara seyirci kalamayız!
Laik eğitimle savaşımdan en büyük zararı kadınlarımız görecektir. Kadınlar toplumsal yaşamın dışına itiliyor; her gün birkaç kadın öldürülüyor. 3 Mart Devrim Yasaları Cumhuriyetimizin, laik eğitimin, kadınların güvencesidir.
100. YIL VE KADINLAR
3 Mart Devrim Yasaları’nın 100’üncü yılını kutluyoruz. 8 Mart’ta, yurtta ve dünyada Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri birbirini izleyecektir. Kadın erkek hepimiz, öncelikle kadınlar laik Cumhuriyet ile elde ettiğimiz kazanımları korumak için aklın, bilimin ve sanatın ışığında el ele olmak zorundayız. Bu amaçla 1 Mart Cuma 18.00’de Dil Derneği-Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde; açış konuşmalarını Sevgi Özel, Alper Taşdelen’in yapacakları, Erkan Yücel, Umut Kuruç, Canan Güllü, Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın konuşmacı oldukları ‘Kadınlarımız ve Devrim Yasaları’ açık oturumu yapılacak.
GÜNÜN SÖZÜ
“Erdemli yaşamak isteyen insanlar da var dünyada.” İoanna Kuçuradi
500 ÖĞRENCİ ROBOT YARIŞMASINDA BULUŞTU