Türk şiirinin evrensel ismi, Türkiye ile Rusya arasındaki ortak değerimiz Nâzım Hikmet, 122. doğum yıldönümünde ünlü sanatçı Türkan Şoray’ın katıldığı ‘Ferhat ile Şirin’ filminin özel gösterimiyle Moskova’da anıldı. Moskova’da ilk etkinlik olarak Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Koordinatörü Mehmet Ülker’in ev sahipliğinde Rus ressamlardan oluşan ‘Art Vue-Moskova’ adlı sanatçılar grubunun eserlerinden seçilen ‘Türkiye’den Manzaralar’ temalı resim sergisi gerçekleşti. Türk mutfağından lezzetlerin ikram edildiği etkinlikte Rus kadın ressamlardan oluşan bu grubun Türkiye eserleri yoğun ilgi gördü.
1978 yılında yönetmenliğini Ejder İbrahimov’un yaptığı ‘Ferhat ile Şirin-Bir Aşk Masalı’ filminde başrol oyuncusu olarak yer alan Türkan Şoray, 46 yıl sonra filmin yeniden gösterimi için onur konuğu olarak Moskova’da hayranlıkla karşılandı. Dakikalarca ayakta alkışlandı. Yeniden Moskova’da olmaktan mutluluk duyduğunu dile getiren Şoray, “Onun şiirleri, aşkları, memleket sevgisi dev gibiydi. Yaşanmış, yaşanmamış, yarım kalmış o güzel aşklarımı hatırlarım” dedi. Filmin çıktığı yıl Moskova sinemalarında tanıtım olarak basılan film kartının granit taşına işlendiği bir hediyeyi Şoray’a sunan Moskova Büyükelçimiz Tanju Bilgiç’in Yunus Emre Enstitüsü ev sahipliğindeki sergi açılışında akıcı Rusça konuşması dikkati çekti. Bilgiç “Sanatın evrensel olduğunu hep söyleriz. Nâzım Hikmet ölümünden yıllar sonra bile, burada Türkleri ve Rus dostlarımızı aynı salonda buluşturabiliyor. Bugün Nâzım’ın en lirik ve en dokunaklı oyunlarından biri olan Ferhat ile Şirin’in sinemaya uyarlamasını hep birlikte seyredeceğiz” diyerek Türkan Şoray’a ve katılımcılara teşekkür etti.
Çok sayıda diplomatik kurum ve temsilcilerinin de yer aldığı etkinliğe Türkiye’den bir basın grubu ile CHP 24. dönem milletvekili ve YEE Vakfı Denetleme Kurulu üyesi Ali Özgündüz de katıldı. Onlardan aldığımız bilgiye göre, Özgündüz, Nâzım’ın “Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın hayatı” diyerek, dediği gibi yaşadığını ve ortaya koyduğu büyük eserleriyle, şiirleriyle hâlâ yaşamaya devam ettiğini söyledi.
FERHAT İLE ŞİRİN 2 SALONDA
Ferhat ile Şirin’in gösterimine Türk ve Rus katılımcılar yoğun ilgi gösterdiler. Film Dom Kino Sineması’nın 600 kişi kapasiteli bir diğer salonunda aynı anda gösterime konuldu. Yaklaşık 2000 kişi aynı anda filmi izledi.
‘PARTİLER ADAY BELİRLEMESİN’
CHP Beşiktaş Belediye Başkanlığı için başvuranlar arasında dikkate alınmayan bir isim Nasuh Mahruki idi. Ama dün Beşiktaş’ta bol ikramlı bir lokalde kadın ağırlıklı taraftarları, delegeleri ve gazetecilerle bir araya geldi. Aklı, fikri ve becerileriyle saf dışı bırakılmasına açıkça kırgındı. Kendisinin kimse ile kıyas edilmemesini, o kriterlerin üstünde olduğunu açık bir dille ifade etmesi ilginçti. Açıklamalarında hayli sert ifadeler kullandı, ‘seçim’ yöntemini eleştirdi, kendisiyle kimsenin konuşmadığının altını çizdi. “Beşiktaş’a yağmayı durdurmak için geliyorum” dedi. Epeyce bir kadın seçmenin kendisini desteklediğini gördük. Beşiktaş’ın dikkat çeken ağır borçları için “Borç yiğidin kamçısıdır” diyerek, projeleriyle başka belediyelere örnek olacaklarını, ‘yoktan var edeceklerini’ anlattı. Seçimde esas mücadelenin kendisi ile CHP arasında olacağını vurguladı ve ancak “İBB seçiminde ben İmamoğlu’nu destekleyeceğim” diye de ekledi. Mahruki, Ihlamur Köşkü karşısındaki evlendirme binasını Beşiktaş’a yakışır bir Cumhuriyet Meydanı yapacağını, ayrıca afet ve yangın gibi olaylarda Beşiktaşlılar’dan batıdaki gibi zaman zaman eğitim verilecek ‘kurtarma ekipleri’ kuracaklarını açıkladı. Her iki proje de büyük alkış aldı. Temiz siyasetle Beşiktaş’ı zirveye çıkartacağı sözünü hınçla söylemesi ilginçti.
Tarihçi
“Kahramanmaraş depreminin acı ve çok üzücü yıldönümü nedeniyle sizleri tekrar uyarmak istedim. Çünkü güzel ülkemiz oldukça yoğun bir deprem bölgesi içermektedir. Bu bölgelerde 485 aktif fay hatları üzerinde inşa edilmiş 68 ilimiz bulunmaktadır. Prof. Dr. Orhan Tatar’ın açıklamasına göre içinden aktif fay hattı geçen ilçemiz de 400 civarındaymış. Belde ve köy bazına inildiğinde ise rakamlar 6-7 bin civarındaymış.
Söz konusu il ve ilçelerdeki yüzlerce yıllık yerleşim bölgeleri, bu fay hatlarından neden uzağa taşınmıyor? Dünyada yapılan birçok araştırmaya göre deprem öncesi oluşan uyarıları dikkate alırsak ve gereken duyuruları da toplumumuza yaparsak, olası depremlerin felaket etkilerini azaltabiliriz.
HASAR GÖSTERGELERİ
Umarım güzel ülkemizde, yaşadığımız deprem felaketlerinden alınması gereken dersleri çıkartarak, acil önlemleri de en kısa sürede alırız. Karşılaşacağımız kesin olan deprem riskini, sadece yıllık ve yaşanan güncel anımsamalarla gündeme almak yetmez. Olası depremlere karşı, devletimizi ve yerel yönetimlerimizi de depreme karşı hazır hale getirmek için gereken uyarıları önceden yaparak, acil önlemleri de almamız gerekiyor. 17 Ağustos 1999 depremi sonrası yerel yönetimler ve STK’larla birlikte birçok çalışmamız olmuştur. Bu çalışmalar sırasında doğal afet saydığımız depremin oluşumu öncesi, uyarı verip vermediğini merak etmiştim. Dünyada da bu konuda yapılmış çalışmaları araştırmıştım. Sonuçta, aşağıda deprem öncesi belirli sürelerde meydana gelen uyarılar listesi oluşmuştu. Bu konuda ilgi duyan birçok STK’ya da bu listeyi iletmiştim. Özetle deprem öncesi hasar veren göstergeleri özetleyerek sıralıyoruz:
Önce böcek ve hayvanlarda davranış değişikliklerini sıralıyor. (Bir saat ile 3 gün öncesi) Örneğin at, eşek ve inekler: Tasmalarını koparırlar, ahırlardan dışarı çıkmak isterler, tepelere doğru koşarlar. Karıncalar: Olası depremden birkaç gün önce tümü yuvalarını terk edip, ağaçlara tırmanmaya başlıyorlar. Kediler: Kutu ya da çöp bidonunun içine sığınırlar, top gibi kıvrılıp, titrerler. Köpekler: Korku dolu havlama yapar, ulumaya başlarlar. Balıklar: Yüzeye yakın yüzmeye başlarlar, göçmen yılan balıkları hemen göç eder, bazı balıklar nedensiz olarak ölür. Ördek, kaz, kuğu: Göle girmek istemezler, göldekilerde dışarı kaçar ve bazıları da nedensiz ölür. İpek böcekleri: Arka arkaya dizilirler. Martılar: Denizden kaçar ve çember şeklinde uçuşurlar. Büyük baş hayvanlar: Elektrostatik ve elektromanyetik etkilenme ile huzursuz olurlar, anksiyete artar, hormonal denge değişir.
Deniz ve göllerdeki değişimler, gökyüzündeki değişimler. (1 saat-1 hafta öncesi) Yeraltı sularında değişmeler. (1 saat-3 ay öncesi) Bitki ve ağaçlarda değişimler. (1 ay öncesi) Petrol ve doğalgaz alanları. (Hafta ve aylar öncesi) Yeryüzünde değişimler. (1 hafta - 10 yıl öncesi)
ALEVİ VE BEKTAŞİLERİN BİR SORUNU VAR
CUMHURBAŞKANIMIZA MEKTUP
Akdeniz Üniversitesi organ naklindeki başarılı çalışmalarıyla ünlendi. Daha sonra Antalya’da özel bir hastanede 15 yıl boyunca hayat kurtarmaya devam etti. Dost canlısıydı, biraz da siyasiydi. Baykal kendisini çok severdi. Daha önceki dönemlerde kendisine Antalya milletvekilliği önerdi, ancak dostları ve hasta yakınları - özellikle de kızını tedavi ettiği rahmetli gazeteci dostumuz İsmet Solak’ın baskıyla - siyasete girmemesi için kendisine baskı yaparak “Böbrek ve karaciğer hastaları arkandan ağlar” diyerek vazgeçirdiler.
Kılıçdaroğlu’nun da son dönemde kendisine Antalya Belediye Başkanlığı’nı önerdiğini, ancak hastalarının ‘kırılacağı’ gerekçesiyle reddettiğini bizlere anlatmıştı.
Biz bu süreçte tanıdık kendisini, gazeteci ve sanatçı Fikret Otyam’ın ölümünden sonra oluşturduğumuz ‘Sarı Zeybek’ grubunun ‘komutanı’ yaptık hocamızı. Her yıl 21 Aralık’ta Otyam’ın dostları bir araya gelir anılarımızı tazelerdik. Bu grupta kimler mi vardı; Ben, Kadir Dursun, Bülent Ecevit, Dursun Gündoğdu, Salih Uçar, Haşmet Öyken, Feridun Uyar, Sümer Ezgü, Ramazan Aslan, Hüseyin Turan, Kubilay Yücel, Edip Akbayram, Kahtalı Mıçı, İbrahim Yıldız ile Yalçın Bayer ve eşlerimiz...
2023 yılı ağustos ayında akciğer kanseri teşhisi konulan başarılı profesör tedavisini devam ettirmek için çok sevdiği mesleğine geçtiğimiz ekim ayında ara vermek durumunda kaldı. İstanbul’da süren tedavisi olumlu gelişmekte iken bize “Yırttım!..” diye mesaj atmıştı. Ancak Covid’e yakalandı. Corona mücadelesi sürecinde dirençli enfeksiyon oluşunca yoğunbakıma alındı. Bir ara Antalya’daki gazeteci dostlarıyla yemek yedik. Yurtdışından getirttiği kırmızı şarabı içerken bize “Yılbaşına kadar yaşayıp yaşamayacağımı bilmiyorum, bu şarabı artık sizlerle beraber içemeyeceğim” dedi. Bu bizi çok etkiledi. Üç haftalık zorlu süreçte çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayata veda edince, yılbaşından sonraki bir ayı bize ‘armağan’ etti!
Bir doktor bu kadar mı sevilir. Prof. Dr. Alper Demirbaş için hastaları ve yakınları gözyaşlarına boğuldu. Vasiyeti üzerine cenazesi ‘az bir kalabalıkla’ sakin bir yerdeki Çakırlar (köy) mezarlığında toprağa verildi. Cenazesine, anne, babası başta olmak üzere eşi göz doktoru Nilüfer hanım, sevgili çocukları Yağız ve Alara ile kardeşi Prof. Dr. Murat Demirbaş, dostları, ‘Sarı Zeybekler’ grubu üyeleri, Antalya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, eski milletvekilleri Prof. Mustafa Akaydın, Çetin Osman Budak, Tuncay Ercenk ve yurttaşlar katıldı.
Türkiye büyük bir hekimini 61 yaşında kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor. Sevenlerinin ve tıp dünyasının başı sağ olsun. Işıklar içinde uyu Hocam! Abdullah KELEŞ
GÜNÜN SÖZÜ
Baykal son yıllarda bu iki kitapla daha iyi tanınmaya başladı. Kim derseniz Alman Lisesi ve Aachen Teknik Üniversitesi’nden Elektrik Yük. Müh. olarak mezun olmuş, Türkiye, Almanya ve Amerika’da 20 yıl üst düzey yöneticilik yapmış. Haberleşme, enerji, tekstil, inşaat, iklimlendirme ve eğitim sektörlerinde yöneticilik yapmış. 3 yıl müteahhitlik yapmış, Nuri Demirağ’ın torunu olduğunu söylersek, onun sanayi faaliyetlerinde “Avrupalılar, Amerikalılar yapabiliyorsa, biz de yapabiliriz” anlayışını kendisine rehber edindiğini anlıyoruz. Zaten bize girişimci ve yöneticilerin seviyelerini yükseltmeyen ülkelerin medeniyet savaşlarında geri kalmaya mahkûm olduklarını da vurguluyor. Baykal yoğunlaştığı ve kitap yazdığı konularda seminerler ve webinarlar da veriyor. Tarihin itici gücünün ekonomi değil de ekonomiyi oluşturan liderlerin, girişimcilerin ve yöneticilerin olduğunu iddia ediyor. Medeniyetin en fazla sayıda en donanımlı liderlere, girişimcilere ve yöneticilere sahip olan ülkeler tarafından ilerletildiğini söylüyor: “Yöneticilerin liyakatlarına göre seçilmeleri gerektiğini ve girişimcilerin de sorumluluk sahibi olmaları gerekiyor.”
“Girişimci ve yöneticilerin seviyelerini yükseltemeyen ülkeler, medeniyet yarışında geride kalmaya mahkûmdurlar” diyen Adnan Nur Baykal, kötü yönetimin kaynak israfına ve yoksulluğa sebep olduğunu da belirtiyor.
Bu kitabı yazarken Çeşme’den komşusu olan Ali Naili Erdem’in kendisine “Çok önemli bir konuya el atmışsın” dediğini, olayda anlattığı bir kişinin daha sonra intihar ettiğini, ancak ona beklediği yardımı yapamadığını anlatırken Erdem, kendisine şöyle demiş:
“İşte bu kişinin hayatın coğrafyası dediği şey kitabını yazdığın strateji, strateji bilmeyince hayat zorlaşıyor, dayanılmaz bir hal alıyor. Bu, kişiler için de partiler için de, müesseseler için de, ülke için de böyle.”
STRATEJİ SİZİ ÜRKÜTMESİN
“Yurtdışında bulunduğu uzun yıllar boyunca kültürümüzün sanıldığından daha zengin, derin ve renkli olduğunu tespit etmiş Baykal. Kitap konularını yöneticilik ve tarihten geçiriyor. Doğu ve batı arasına ‘merkez’ adını verdiği kültürümüzü ön plana çıkarabilmek için okuduğu kitapları anlatıyor. Okuyanları, kıvılcım halinde dünyanın her yerinde çalışıyorlar. Alev haline gelebilmeleri için.”
Baykal şöyle diyor: “İlaçların bir formülü var, fakat başarılı bir strateji geliştirmenin bir formülü yok. Çünkü her strateji her kişiye her şirkete, her zamana göre farklılıklar gösterir. Benim hedefim faydalı olmak, hayatı insanlarla kolaylaştırmak, kişilerin hoşça faydalı vakit geçirmelerini sağlamak. Aklı başında herkesin, her şirketin İngilizce öğrenir gibi strateji öğrenmesi gerekir: Özellikle yurtdışındaki yöneticilerimizin stratejiye önem vermeleri gerekir. Bunun sonucunda da stratejin ruhuna uygun olmalı, stratejinin yeniliklerini yansıtmalıdır. Özetle strateji sizi ürkütmesin, hayatını kolaylaştıracak bir kaldıraç ve kuralları çok açık bir olgu olduğunu unutmayınız.”
“Stratejiden anlarsanız, alışmak için bir şirket aradığınızda doğru şirketi bulma şansınız yüksektir”
Yankıları devam edecek. Öncelikle şu tespitte fayda var. Günahıyla sevabıyla İzmir ve Manisa Listesi’nin mimarı Genel Başkan Özgür Özel ve arkadaşları oldu.
Sanıldığı gibi Ekrem İmamoğlu’nun listeye müdahalesi yok. Çeşme adayı Lal Denizli dışında. Listenin çok parlak olduğunu kimse söyleyemez. Bu sebeple şimdi belediye meclis üyeleri daha önemli hale geldi. CHP aslında şu anda bir Ege ve Marmara ağırlıklı yönetime sahip. Özgür Özel Manisa, örgütten sorumlu Ensar Aytekin Balıkesir, Sözcü Deniz Yücel ve Genel Sekreter Selin Sayek Böke İzmir milletvekilleri. CHP’de ilk dört numara Ege’den. Bu da sorumluluklarını artırıyor.
Bu arada bir konunun altını çizmekte fayda var. İsmet Orhan siyasetin içinde yoğrulmuş tecrübeli bir isim. Başarılı bir siyasetçi ve yazar. Halen İBB Başkanvekili. İzmir’de çok yararlı hizmetler yaptı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e bir mektup yazarak Orhan’ın değerlendirilmesini istedi. Bu destek 600 sanatçıdan oluşan sanatçılar girişimi ile daha da büyüdü. Orhan Aydın, Müjdat Gezen, Ataol Behramoğlu ve Genco Erkal’ın sözcülüğünü yaptığı 600 sanatçının bir mektupla açık açık tam destek verdiği Orhan, belediye başkanları listesinden çıkmadı. Bakalım Özgür Özel, İsmet Orhan’ı nasıl değerlendirecek?
Bugün listelerin kesinleştiği son gün. Listelerde itirazlar nasıl değerlendirilecek, çık-gir olacak mı, doğru yol bulunacak mı?
TUNÇ SOYER BARUT GİBİ
İzmir BBB Tunç Soyer aday gösterilmemesinin ardından zehir zemberek bir açıklama yaptı. Genel Merkez’i suçlayarak, “Yeniden aday gösterilmeyeceğimi MYK toplantısından 5 dakika önce öğrenmemi en hafif deyimiyle siyasi nezaketsizlik olarak değerlendiriyorum. Daha da vahimi, aday belirleme sürecinde eksikler ve hata olduğunu düşünüyorum” dedi.
GÜNÜN SÖZÜ
27. Dönem İstanbul Milletvekili Prof. İbrahim Özden Kabaoğlu “TBMM’de Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi hukuken yok hükmündedir”
Yoğun talep üzerine 2017 yılında hükümet ile bankalar arasında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aracılığı ile emekliye belirli tutarda promosyon ödenmesine ilişkin protokol imzalandı. Üç kamu bankasının yanı sıra 20’ye yakın özel banka ile sağlanan uzlaşma uyarınca 2017 Mart’ta yaklaşık 11.5 milyon emekliye aylıklarına göre 3 yıl süre ile en düşük 300 TL, en yüksek 450 TL tutarında promosyon verilmeye başlandı. İlk ödeme Ziraat Bankası tarafından yapıldı. Ardından diğer bankalar da promosyon yarışına katıldı.
Kızışan rekabetten ötürü promosyon tutarları belirli dönemlerde yükselse de emeklinin beklentisini tümü ile karşılamadı. Yedi yıldır süren ve sayıları 16 milyonu bulan, yakın gelecekte EYT’lilerle 18 milyona ulaşması beklenen emekliyi bir ölçüde soluklandıran 7.500- 15 bin TL arasında değişen promosyon tutarı günümüzde anlamını hayli yitirdi.
Bankalar aylıkların kendilerine yatırılması amacıyla çeşitli kampanyalarla emekliyi cezbetmeye çalışıyor. Ancak aylıklarda 1 Ocak’tan geçerli yüzde 50 oranında artışa karşın, promosyon tutarları hâlâ 7.500- 15 bin TL arasında değişiyor.
16 milyon emekli, en son iki yıl önce saptanan promosyon miktarının aylıklardaki artışa koşut en az yüzde 50 oranında yükseltilmesini istiyor. Bankalar 3 yıl özel fırsatlarla kendine bağladığı emekli aylığını ödeme gününe, saatine değin işleterek kâr ediyor. Ayrıca emekliden en az bir otomatik fatura ödeme talimatı vermesi talep ediliyor.
Geçen yıl 500 milyar TL’ye yakın kazanan bankaların özel ve kamu çalışanlarında olduğu gibi cimri davranmadan emekli promosyonlarını artırmaları gerekmez mi?
Emekli aylıklarının büyük çoğunluğunu ödeyen kamu bankaları, özellikle kırsalda şubeleri yaygın olan Ziraat Bankası bu konuda ilk adımı atarak diğer bankalara öncülük edebilir.
Siyasi irade emeklinin talebini dikkate alarak kamu bankaları aracılığı ile maaş promosyonunu pekala artırabilir. Müşteri yitirmek istemeyen özel bankalar da kampanyaya katılmak zorunda kalır. Kazanan da 16 milyon gariban emekli olur. Çok mu zor? Emekli siyasi iradenin kararını bekliyor.
Promosyondan yararlanabilmek için aylıkların yatırılması istendiği bankanın herhangi bir şubesine başvurulması, ya da E-Devlet’ten banka ve şube seçilmesi yeterli. Anlaşma 3 yıl geçerli. Eğer anlaşma kısa sürede feshedilmek istenirse emekli, aldığı promosyonu tutarın bankaya ödemek zorunda.
Eşi Gamze Akkuş İlgezdi’nin 4 dönem milletvekili olduğu kendisi ise 3 dönem belediye başkanı olan Battal İlgezdi aday gösterilmedi ve yerine Onursal Adıgüzel’in atanması nedeni ile CHP’den istifa etti ancak istifa ederken “Partide Alevi ve Kürt kıyımı yapılıyor” dedi.
Daha önceki bir yazımızda CHP’de ‘İki genel merkez var’ demiş ve çok eleştiri almıştık. Ne diyelim; süreç bizi haklı çıkardı. Şöyle ki Ekrem İmamoğlu İstanbul’da halen belediye başkanı olan kişileri makamına çağırıyor kendilerine hizmetleri için teşekkür ediyor, yeniden aday olamayacaklarını tebliğ ediyor. Bunlardan biri de İlgezdi oldu. İmamoğlu yüzüne “Memnuniyet anketlerinden kötü çıkıyorsunuz” demiş; aday olamayacağını söylemiş. İlgezdi itiraz etmiş “Doğru söylemiyorsunuz” demiş ve ciddi şekilde tartışmışlar. Bazı belediye başkanları soruyor; “CHP’nin İl Başkanı, Genel Başkanı yok mu?” diye. Bir tebligat yapılacaksa onlar yapmaz mı? İmamoğlu’nun böyle bir yetkisi yok. Anlaşılıyor ki CHP’de büyük bir otorite boşluğu var. Parti seçime bu tartışmalar içinde girerse parti seçmeninde “Kırılmalar olacak” deniyor.
İLGEZDİ İMAMOĞLU’NA ÇIKIŞTI
- Battal İlgezdi, aday gösterilmediği için istifa etmediğini belirterek “Tam aksine, CHP’nin kurumsal kimlik ve hiyerarşisini korumak adına istifa etmiştir. Bu kararı alacak kurul, MYK ve PM’dir! Buradan soruyorum herkese; İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu, şahsımla ilgili herhangi görev ve yetki ile böyle bir karar veriyor ve partimizin üst kurullarının karar alma yetkisini hangi hakla kullanıyor?” dedi.
- Maltepe’de bir bağımsız aday var; Engin Özkan. İddialı projelerinin kamuoyunca bilinmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bu adayı izleyiniz.
‘MOR SANDIK’ TEPKİSİ
CHP, Balıkesir Edremit’te şaşkınlığa yol açan bir karar aldı. 12 adayın başvurduğu Edremit’te önseçime yalnızca iki kadın adayın katılmasına izin verildi. Diğer adayların demokratik ve yasal hakları gasp edildi. Peki neden böyle bir karar alındı? Olayın özü ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Veli Ağbaba bir kadın adayı adaylaştırmak istediler ama büyük tepki çekti. Akılları sıra ‘kurnazlık’ yaparak kendi adaylarının yolunu açıyor ama böyle daha çok tepkilere neden oluyor. Ne yazık ki Özgür Özel ve Veli Ağbaba ikilisinin iş bilmezliği CHP’ye zarar vermeye devam ediyor. Şaşkın atamalar yapıldığında her şey karışıyor ve CHP’ye yazık oluyor. İşte CHP’de birçok kişide bu nedenlerle 1994 endişesi yaşanmaya başladı.
BTP’DE KADIN ADAYLAR
Evet CHP’yi yakından izleyen bu dostumuz neler olacağını anlatayım dedi: “Aslında CHP için de Kılıçdaroğlu için de Özgür Özel için de Ekrem İmamoğlu için de çok önemli İstanbul seçimleri. Bir anlamda hepsinin siyasi geleceği İstanbul seçim sonuçlarına bağlı. Eğer İstanbul seçimlerini CHP kaybederse CHP’de ne Özgür Özel’in ne de Ekrem İmamoğlu’nun bir siyasi geleceği olur. Aynı şekilde İstanbul seçimlerini İmamoğlu kazanırsa Kılıçdaroğlu için de artık CHP’de bir siyasi gelecek kalmaz.”
KİBİR VE EGO
Esas noktaya geldi ve dedi ki: “İmamoğlu’nun bu seçimlerinde rakibi ne Murat Kurum ne de diğer partinin adayları. En büyük rakibi aslında kendisi. İmamoğlu’nun en büyük rakibi egosu ve kibiri. Birçok CHP’li İmamoğlu için ‘kibir abidesi’ oldu diyor. İmamoğlu’nun siyasi hırsı ve her yeri belirleme isteği en büyük düşmanı. Başta İstanbul’un ilçeleri olmak üzere Türkiye’nin her yerinde belediye başkanı belirleme isteği, İmamoğlu’nun başına bela olacak. Bir kişiyi aday yapacaksınız, diğer aday adaylarının hepsini karşınıza alacaksınız. Diğer adaylar da size karşı çalışacak. Bu kez onlar İmamoğlu’na seçim kaybettirmek için elinden geleni yapacak.”
KÖTÜLÜK KİMDEN GELİYOR
Sorunu biraz daha açıyor: “Her yere kendi bürokratlarını veya adamlarını adaylaştırmak isteyen İmamoğlu en büyük kötülüğü kendine yapıyor. Hatırlayın; tekrarlanan seçimlerde 81 il ve Türkiye’nin her yerinden CHP’liler İmamoğlu seçimi kazansın diye İstanbul’a seçim çalışmalarına gelmişti. Şimdi ise tam tersi bir durum var. Neredeyse herkes İmamoğlu kaybetsin diye seferber olmuş durumda. İmamoğlu’nun yaşadığı ‘güç zehirlenmesi’ onun en büyük rakibi, en büyük düşmanı. Ayrıca Özgür Özel, Veli Ağbaba ve Ali Mahir Başarır’ın yaptığı şaibeli ve tartışmalı atamaların faturası da İmamoğlu’na çıkacak. Çünkü onlara engel olmadığı için de İmamoğlu eleştiriliyor. Bu eleştiriler de çok haklı, çünkü MYK’da ve Parti Meclisi’nde güçlü olmasına rağmen İmamoğlu, Ağbaba ve Başarır’a engel olamıyor. Bunun faturası da İmamoğlu’na çıkacak, çıkıyor.”
HERKES HESAP SORACAK
“İmamoğlu aday adaylarının müracaat merkezi gibi. Birçok aday veya aday adayı İmamoğlu ile fotoğraf paylaşıyor, güç gösterisi yapıyor. Ama bu madalyonun bir de öbür yüzü var. Hakkı yenildiğini düşünen herkes hakkını İmamoğlu’ndan isteyecek. İmamoğlu kolay kazanabileceği İstanbul’u hırsı, egosu ve güç zehirlenmesi yüzünden kaybedecek.”
GÜNÜN SÖZÜ