Havanın yoğun ısınması, yağışları dengesiz arttırıyor ve tarım alanlarının da nemini emiyor. Nasıl bir tarım? Hava ısındıkça daha fazla nem tutacak hale geliyor ve tarım alanlarının üzerinden geçerken bu fazla nemi emmesi kuraklığı yaratıyor. Atmosferde biriken bu aşırı nem, bir soğuk hava akımıyla karşılaştığında aşırı yağmur ve sele sebep olacak yükünü aniden boşaltıyor. Yağmur suyunun önemli bir bölümünün toprak tarafından emilmesi, kalanının da toprak yüzeyinden akarak dere yataklarına, oradan da denize ulaşıp deniz yüzeyinden tekrar buharlaşmasıyla döngünün tamamlanması gerekirken, kent yüzeylerinin hızla betonlaşarak geçirimsiz kılınması emilemeyen su kitlelerini, üstü örtülüp yapılaşmaya açılmış dere yataklarına yığarak, oraları felaket alanlarına çeviriyor.
BASF firması, kent kaplaması olarak kullanılabilecek su geçirgen güçlü bir malzemeyi Hollanda için üretti. Yağmur suyunu düştüğü yerde bloke edip gri su olarak doğrudan ya da damıtarak arıtıp kullanıma açmak, çatılar, teraslar, bahçeler gereksinmelerimizi karşılar mı? Kısaca tasarımcılardan uygulamacılara, bilim insanlarından teknisyenlere, bu alanın yetkin kişilerinin bu yeni teknolojik yapılanmada öncelikle sorumluluk almaları gerekmez mi?
BEYOĞLU’NDAN 2. AÇIKLAMA!
BEYOĞLU Belediyesi’nden, “Beyoğlu simsarları kimlerdir” (26 Temmuz) yazısına “Doğrunun sesi yükselsin” başlıklı 2. bir cevap daha geldi. Yazıdaki iddialarla ilgili inceleme yapılmış; ulaştıkları sonuç ‘manidar’mış; güya biz ‘suiistimale’ alet olmuşuz!..
“Beyoğlu Belediyesi, 2004’ten bu yana, bir istisna dışında, hiçbir otelin ruhsatını iptal etmemiştir” denilen açıklamada, biz hiçbir otelin adını vermemişken, bir otelle ilgili yapı ruhsatı, imar affı ile ilgili dönemler, çalışma ruhsatı ve yangın merdiveni konusunda ayrıntılı bilgi veriliyor. “Eşzamanlı olarak BİMER, CİMER ve İBB Beyaz Masa birimine binayla ilgili çok sayıda şikâyet gelmiştir” denildikten sonra kanun ve mevzuatı ihlal ettiğinden ruhsatının iptal edildiği anlatılıyor.
Açıklamada, İmar Barışı Yasası gündeme geldiğinde meselenin yeni bir boyut kazandığı, bu çerçevede işletme sahiplerinin imar barışına başvurmak suretiyle yapıyı kayıt belgeli hale dönüştürülebileceğinin anlaşıldığı, ancak işyerinin işyeri açma ve çalışma ruhsatı mümkünken, bir kişinin, belediyenin müdür ve çalışanların üzerine baskı kurup medya ile tehdit ettiği iddia ediliyor.
Yazının sonunda
Bir değil, tam 9 seçim kaybedildi. Bırakın seçim kazanmayı, oyları arttırmayı, oyları düşürdünüz ama biz kaybetmedik, AKP kaybetti dediniz. Bu sizin dışınızda, pek anlaşılmadı! AKP kaybetti ise ülkeyi AKP niye yönetiyor...
Yakında yerel seçimler var. Ne yapılacak, nasıl bir güven tesis edilecek de 9 seçimde güven duymayan seçmen, 10’ncu seçimde güven duyacak. Başta Ankara, İstanbul, Balıkesir gibi büyükşehir belediyeleri nasıl kazanılacak?
Kurultay toplanmasına karşısınız. Seçim sonuçlarını örgütlerle değerlendirmek yerine kendi arkadaşlarınıza soracaksınız. Bugüne kadar yaptığınız sayısız kadro yenilemesini bir kez daha yapacak, yeni isimlerle yola devam edeceksiniz.
Muhtemelen yine hedef kitleniz karşı mahalle olacak. Kendi mahallenizin ‘tıpış tıpış’ oy vereceğinden şüpheniz olmadığı için ‘karşı mahalleye’ beğendirme çabaları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecek.
Olur mu? Şimdiye kadar olmadı, bundan sonra olmaz! Her zaman ‘Taklit aslını yaşatır’ kuralını unutmamak gerekir.
Peki partinin yöneticileri ne yapılırsa yapılsın alınabilecek maksimum oy oranı yüzde 30 derse, koyduğu hedefin üzerine nasıl çıkacak? Yüzde 70 seçmen, bunların hedefi zaten belli, yüzde 30’un üzerine çıkacaklarına kendileri bile inanmıyor, iktidar olmayacak yapının içinde benim ne işim var demez mi?
Şimdiye kadar olmadı. Bundan sonra 10’ncu seçimde ne yapılacak, ne söylenecek de seçmenin güveni kazanılacak? CHP iç sorunlarla kavga ederken, Türkiye kavgasını göz ardı ediyor.
Ergün AYDOĞAN 23.
Belediye Başkanı, inşaat müh. Haluk Şahin Yazgı’nın herkes okusun diyerek yeni uygulamaya koyduğu ‘Bilgi Evleri Projesi’ 7’den 70’e herkesin ilgisini çekmeye başlamış. Projede kütüphanelerin adları ‘Cemalettin’i Aksaray’i’, ‘Sultan 2. Kılıçaslan’ ve ‘Zinciriye Medresesi’ olarak geçiyor. 20 bin kitap iyi bir sayı... Kütüphaneler vatandaşlar gibi bizim de ilgimizi çekti. Öğrenciler ya sınavlarına hazırlanıyorlar ya da özgün kitapları okuyorlardı. Kent kültürüne önemli bir açılım sağlandığını bildiren kütüphane sorumlusu tarihçi Mustafa Fırat Gül, İsmail Habib Sevük’ün ‘Yurttan Yazılar’ (Ötüken) kitabını ile ilgilendiğimizi görünce “Lütfen, alabilirsiniz” dedi (İstanbul’dan bulup göndermek şartıyla). Sevük’ün, yurtta 1937-38 yıllarında Cumhuriyet için yaptığı röportajları bugün belgesel nitelikte... Cumhuriyet döneminin ilk çeyreğinde Fırat’tan Toroslar’a, Karadeniz (İnebolu) yalıları ve kayıkçıları ve de Yukarı Doğu diyarından gözlemlerini aktarmış. Zaten yazar Sevük, “Yazılarım ne seyahattir, ne sistemli bir ilim tetkiki, ne sübjektif bir sanattır. Bunlar sadece bir Anadolu çocuğunun yurt hakkındaki görüş ve bilişleridir” diyor. 10 sayfalık Niğde, 11 sayfalık Karadeniz-İnebolu yazılarını keyifle okuduk.
Aksaray’ın Osmanlı’da idare görev üstlenmiş önemli isimleri var; Şeyhülislam Molla Fenari, sadrazamlar
Piri Mehmet Paşa ve Zembilli Ali Cemali Efendi... Aksaray’ın, Selçuklu’nun başkenti Konya’dan sonra en önemli şehir olduğunu unutmamak gerekiyor.
Sütaş Brissa, Doğuşçay, CollinS ve Mercedes (kamyon) gibi dev firmaların yatırımlarının bulunduğu Aksaray’da fabrika sayısı 300’ü aşınca, 3. sanayi sitesi kurulmasına karar verilmiş. Çünkü teşvikler nedeniyle yatırımcıyı cezbediyor; 220 bini merkez olmak üzere toplam nüfusu da 400 bini buluyor. Aksaray Türkiye’nin en kurak bölgesi sayılıyor. Arap ülkelerine, pancardan sonra üretilen yüksek kalorili yonca ihraç ediliyor. Peki su nereden geliyor; yeraltı suları yetmediği için Kızılırmak’tan su getirme projesi düşünülüyor.
SEÇİM HAZIRLIĞI
Aksaray, AKP’ye verdiği yüksek oy oranı itibariyle Türkiye’nin üçüncü ili sayılıyor. Vekil sayısı 4’e çıkmış; 24 Haziranda AKP milletvekili sayısını 3’ten ikiye düşürmüş; geriye kalan iki üyelikten birini MHP, diğerini de halkın sevdiği Ayhan Erel almış. Erel, Aksaray’a havaalanı yapılması için önerge vermiş.
CHP ve İyi Parti iç çekişmeleri nedeniyle daha
Sonra kendisinin adaylığa soyunduğunu duyduk. İnce’ye kızgınlığını biliriz; ancak son Cumhurbaşkanlığı kampanyasında kendisini desteklediğini söyledi. “Ne de olsa sevdiğim arkadaşımdır” demişti. Önceki gün konuşurken CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğunu bildirdi. Biz de kendisine sorduğumuz sorulara köşemizin hacmine göre uzun bir metin geldi. Sayfada bunu biraz kısaltmak zorunda kaldık.
“CHP’de 10-15 gün sürecek bir çalıştay toplamalı, bu çalıştay ile birlikte CHP’yi 21. yüzyıla taşıyabilecek, gerçek anlamda değişimi sağlayabilecek büyük bir kadro hazırlığı ve bu kadroyu oluşturacak olan tüzük ortaya konulmalıdır.
Çalıştayda örgütlenmeyi en etkin, en yaygın, en verimli hale getirecek olan çağdaş bir tüzüğün ortaya çıkması, bu tüzüğü en iyi programla destekleyecek olan kısa–orta ve uzun vadeli, güçlü bir iş planı, başarı hikâyesi yazabilecek bir program ve ortaya çıkan tüzük ile bu programı başarı ve kararlılıkla uygulayacak olan kadrolar. Bu üçü CHP’de bugün tartışmaların ana öğesi olması durumunda değişimden bahsedebiliriz.
Bunu ilk gündeme getirdiğim 2 yıl öncesinden itibaren toplumda bugün görüşlerime giderek artan çok büyük bir destek olduğunu görüyorum. Bu doğrultuda da bu projelerin uygulanması yönünde üzerime düşen bir görev olursa o zaman bu görevden de kaçmayacağımı ifade ettim. Türkiye’de büyük bir devrime, reforma hazır olması için ben göreve talibim.”
Haluk Pekşen'in yazısının tamamı:
CHP’de şuan yapılmakta olan tartışmanın ana öğesi “değiştirmek”. Her ne kadar slogan “değişim” olarak gözüküyor olsa da bu değişim talebinde ortaya konulan bir değişim felsefesi, bir değişim projeksiyonu, bir değişim hedefi ve değişim ideali söz konusu değil. Ortadaki tartışmanın ana öğesi sadece değiştirmek. “Onu değiştirin, ben geleyim.”. Bugüne kadar, geçen yıl da aynı konuyu tartıştık, ondan önceki yıl da aynı konuyu tartıştık, 5 yıl önce de, 10 yıl önce de, 20 hatta 40 yıl önce de aynı konuyu tartışıyorduk. Yani CHP sürekli olarak değişim görünümlü değiştirmeyi tartışırken, bu tuzaktan bir türlü sıyrılamamakta. Bugün tartışmanın ana unsuru değişim olmalıdır.
Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile Başkan Yardımcısı İlhan Turan’ı dinledik. Demircan’ın daha önce görevden aldığı Mehmet Çevik İGDAŞ Genel Müdürü olmuş. Görüşmemiz sırasında TV’ler Sütlüce’de yıkılan binayı defalarca gösteriyordu. Çok etkilenmişler; “Beyoğlu’nda işler iyi gitmiyor” dediler. Bizim de dikkatimizi çeken Beyoğlu Belediyesi ile çalışan muamelecilere ‘simsarlar’ demeleri oldu. 8-10 kişilermiş; her türlü iş ‘kotarılıyormuş’... “Bunlarsız iş yapamazsınız” diyorlar. Taksim’deki otellerin çoğunun terasları kaçakmış, bazıları da mühürlüymüş. Dedikleri şu: “Kaçak ve usulsüzlüklerde çözümü o simsarlar buluyor. Yap diyor, sonra da yolunu gösteriyor. Sonra kanunsuz diyorlar; ‘bağış’ adı altında para istiyorlar. Ya da hakkınızda Cimer veya Bimer’e şikayet var diyorlar. Şikayetçilerin ‘simsar’ olduğunu öğreniyorsunuz sonra... Bu simsarlar kimlerin ve hangi vakıfların adlarını kullanıyorlar? Bu simsarları kimler yönlendiriyor? Böyle bir durumda kaç ruhsat iptal edildi, sorusu önemli.” Biri diyor ki: “Ana Muhalefetten bir milletvekili var; adamları vasıtasıyla bu işleri hallettiriyor.”
Yazık bu esnafa...
CEVAP VE DÜZELTME METNİ:
26 Temmuz 2018 tarihli "Beyoğlu simsarları kimlerdir" başlıklı yazınızda, doğrudan belediyemize yönelen bir takım mesnetsiz ithamlara yer verilmiştir. Yazınızı isnat ettiğiniz sohbette geçen belediyemiz nezdinde iş yaptığı iddia edilen simsarlar, bu simsarların belediye nezdinde yaptıkları ifade edilen iş ve işlemler, dolandırıcılıklar; bütün boyutları ile bir suç iddiasıdır. Bu suç iddialarının belediyemizle uzaktan, yakından alakası yoktur. Örneğine şahit olmadığımız bu suçlamaların, ispat edilmedikleri takdirde dayanaksız iftiralar olduğu açıktır.
Beyoğlu Belediyesi; başta imar olmak üzere bütün belediyecilik hizmetlerinde dijital hizmet vermeye başlamıştır. Belediyemiz bünyesinde gerçekleşen belediyecilik hizmetlerinin tamamına yakını, resmi bilgilerle, bizzat işlem sahibi ya da onun yasal vekili tarafından yapılmaktadır. Belediyemizi yakışıksız bir iftiranın muhatabı yapan yazınızın düzeltilmesi gerektiği açıktır. Yasal haklarımızı saklı tutarak, tarafınızda bulunan bilgi ve belgeleri ilgili mercilerle paylaşmanızı istirham ediyoruz.
Beyoğlu Belediyesi
Karar oyçokluğu ile alındı, karara katılmayan üye Yusuf Hakkı Doğan, muhalefet şerhinde, “Yargı mercileri karar verirken Meclis’in açık iradesinin önüne geçemez, yok sayamaz. Bu hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır. Hukuk güvenliğinin, demokratik toplumun, çağdaş yaşamın, ekonomik yatırımın ve gelişmenin teminatıdır. Hukuk güvenliğinin sağlanması yargı mercilerinin birinci görevidir” hususlarına vurgu yaptı.
Berberoğlu’nun avukatlarınca ileri sürüldüğü gibi yeniden seçilen Berberoğlu, Anayasa’nın ilgili hükmü gereği ile yeniden dokunulmazlık hakkını iktisap etmiştir. Yasama dokunulmazlığı parlamento üyesini kural olarak cezai kovuşturmadan korur. Soruşturma işlemleri bakımından mutlak bir dokunulmazlık söz konusu değildir. Savcılık makamı, ihzaren celp dışında her işlemi yapmak yetkisindedir.
Özetle, hürriyeti kısıtlamayan yargısal işlemler kendi mecrasında yürür.
Berberoğlu’nun dokunulmazlığı velev ki bu nedenle kaldırılmış olsun, parlamento üyeliği kesintiye uğramamıştır, 24 Haziran seçimleri sonucu milli iradenin tekrar tecellisi ile devam etmektedir. Maddi vakıa olarak, geçici olarak kaybettiği yasama dokunulmazlığı ve buna bağlı tutukluluk halinin anayasal gerekçesi, 24 Haziran seçim sonuçlarına bağlı olarak ortadan kalkmış olup yasama dokunulmazlığı, tekrar iktisap edilerek yenilenmiştir. Gereği olarak da hakkındaki hürriyeti bağlayıcı işlemlerin durdurulması gerekmektedir. Bu nedenle yargılanmasının izleyeceği süreç, anayasal dokunulmazlığı olan bir TBMM üyesine uygulanması zorunlu olan sürece paralel olarak ilerlemek zorundadır.
Savcılık makamının, yargılamanın durması sonucu, yeni durum ile ilgili olarak hazırlayacağı fezleke TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’nda görüşülür ve iktizası yapılır.
Ama yeniden seçilen bir milletvekilinin tutuklu yargılanmasının devamı, Anayasa’nın hem lafzına hem de ruhuna aykırıdır.
Yargı, Berberoğlu’nu mutlaka tutuklu yargılama takdirinde olacaksa millet iradesi ile kazandığı dokunulmazlığını anayasal lazimeye uygun kaldırılmasını talep etmek zorundadır.
Aksi durumda yargı görevi ile anayasal düzen arasında çelişki doğar ve karşı oy yazan üyenin belirttiği gibi
Neden üretici de tüketici de piyasa koşullarından memnun değil?
Sık sık şu haberlere rastlarız: “Türkiye’nin turp gereksiniminin % 70’ini karşılayan Kadirli’de tarlada 50 kuruşa satılan ürün, İstanbul’da 3 lira. Gazipaşa halinde salatalığın fiyatı 15 kuruşa düştü. Bursa-Yenişehir’de sofralık sırık domatesler tarlada kaldı. Bilecik’te tarlada 40 kuruşa satılan marul, İstanbul’da pazarda 3 liraya satılıyor. Bafra Ovası’nda erkenci karpuz 30 kuruşa satılıyor.”
Öncelikle söyleyelim ki ülkemizde tarım, üstünkörü yapılmakta. Özellikle Özal döneminden itibaren planlı ekonomi terk edilmiştir. Türk tarımı merkezi plansızlığın, ilgisizliğin, desteksizliğin, uzağı görememenin, hem üreticiyi hem de tüketiciyi düşünememenin, modernleşememenin sıkıntısını yaşamakta. Bu plansızlığın en çarpıcı örneği, bu yıl içinde gördüğümüz soğan-patates fiyatlarıdır.
Peki, hem üreticiye kazandıran hem de tüketicinin ucuz sebze ve meyve edinmesini sağlayan bir sistem oluşturulamaz mı? Bu sistemin iki ayağı vardır. Birincisi, üretici de tüketici de kooperatifler kurmalı. Tüketiciler neden örgütlenmez? 12 Eylül (Özal) yönetimi ilk olarak kooperatifleri kapatmış, mallarına da el koymuştur. Çünkü liberal ekonomik sistem, kooperatifleşmeye izin vermez.
Kendisini CHP’nin Trakya’daki örgütleri karşıladı; aralarında milletvekilleri, belediye başkanları, il ve ilçe başkanları ve delegeler vardı, Mustafa Sarıgül’ün de geziye katılması dikkat çekti. Adabalık’ın önünde saat 22.00’deki karşılama sırasında 200 kişi vardı. Yemeğe davetli oldukları halde gelmeyenler kimdi?
Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu, başından beri Muharrem İnce ile hareket ediyordu; Edirne milletvekili Erdin Bircan, Tekirdağ’da 4. sırada yer aldığı için seçilemeyen Emre Köprülü de. Bircan yemeğe katılırken, Köprülü’nün, İnce adına Anadolu’da turda olduğu belirtildi.
Trakya’daki dört ilde toplam 30 delege var, Kırklareli’nde 5, Edirne’de 3, Tekirdağ’da da bir delegenin kurultay için imza verdiği açıklandı.
İnce’nin kurultay talebinin pek karşılanmayacağı izlenimini edindik. Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay’a “Kurultay toplanabilir mi?” diye sorduk; gayet açık şekilde “Topladıkları imza 400 civarında olur, 500’ü bulamazlar diye düşünüyorum” dedi.