Yalçın Bayer

TÜRSAB’ın 100 milyon turist hedefi iyi de... Niyet Nasreddin Hoca hikâyesine dönüşmesin

28 Mart 2018
TEKNE ile dünya turunda bulunan Avrupa’nın duayen turizmcisi Kadir Uğur köşemize bir mesaj yolladı. Diyor ki:

“Konulan hedeflere ulaşabilmek için ortamın düzgün, hedefe ulaştıracak araç ve gereçlerin hazır olması gerekir. Eğer hükümet üzerine düşeni yapmaz ise, ağzınızla kuş tutsanız hedeflere ulaşamazsınız ve de konulan hedefler afaki kalır.

Hep yazarım, turizmin gübresi reklamdır diye... Yapacağınız reklam ülkenin imajını ve turizmdeki geleceğini etkiler. Eğer vereceğiniz reklam kızgın saça dökülen bir damla su gibi olacak ise o çabayı ve harcamayı hiç yapmayın daha iyi.

Bu yatırım planları belirlenmeden konulan hedefler hep rüya olarak kalır, yani ciddiyetten uzak söylemlerdir. Söylendiği zaman yankı yapar ama bir getirisi olmaz. Yani kendimizi kandırırız. Bugün Kültür ve Turizm Bakanlığımızın belli bir reklam stratejisi yoktur. Doğru yanlış, kesinlikle iyi niyetli bir takım çalışmalar yapılıyor ama iş getirecek projelerden yoksun. Yani öyle yapılıyor. Yazıyoruz, ediyoruz, bir yanıt bile alamıyoruz.

TÜRSAB‘ın yeni yönetiminin ilk yapması gereken iş bence bir çalıştay yapıp stratejiyi belirlemesi ve Bakanlığımızın önüne bir proje koymasıdır. Şunu şöyle yapar isek şu sayıya ulaşırız denmesi gerekir. Yoksa 100 milyon gibi altyapısı oluşmamış bir sayıyı telaffuz etmek, Nasreddin Hoca’nın göle yoğurt mayası çalmasına benzer.”

 

ATATÜRK, ALPULLU’DA ANI DEFTERİNE NE YAZDI:

GÜRBÜZ ÇOCUKLARA HASRET KALIRIZ

CHP

Yazının Devamını Oku

Kenevir neden kabullenilmiyor

23 Mart 2018
GEÇEN yıl Romanya seyahatimiz esnasında ‘Asrın Gıdası’ olarak da tanımlanan ’Organik Kenevir Tohumu Proteini’ isimli ürünle tanıştık.

Keneviri bugüne kadar uyuşturucu, marijuana gibi isimlerle tanımıştık. Bu ürünü tanıdıktan ve araştırmaya başladıktan sonra küresel güçlerin kenevir bitkisine karşı olan savaşını; yasaklama, imaj, propaganda vb çalışma ve engellemeleriyle karşılaştık.

Bu ürünü kullanmaya başladığımızda yaşamımıza yepyeni bir renk ve enerji kattığını gördük. Kenevir adeta DNA’mızın içindeydi.

İhtiyacımız olan tüm mineral, bileşen, vitamin, amino asitler vb ondaydı. Bitkiye olan hayranlığımız arttı. Anadolu’da asırlardır kenevir üretimi yapılmış. Birçok sektörde (ilaç yapımı, kağıt yapımı, yakıt yapımı/bio yakıt, kumaş yapımı, otomotiv sektörü, petrol ve petrokimyanın kullanıldığı her alanda, ilaç ve kozmetik yapımında vs) kullanılıyor. Romanya’daki ilgili firma ile irtibata geçip ürünlerini Türkiye’de kendi markamız ile satmak istedik, ilgili bakanlık da ithalat izni verdi. Ürünleri getirdik ancak üç aydır Erenköy gümrüğünden çekemiyoruz.

Ne yazık ki, bu mucize ürünü, diğer kenevir ürünlerini insanımızla buluşturmak istedik, sağlıkta devrim yapacağız dedik, olmadı. Bu ürünü Türkiye’de niye ekmiyoruz? Aydın ve Samsun ve Kastamonu Üniversitelerinde bu konuda çalışmalar yapılıyor. Biz niye üretmiyoruz, Kenevir’den neden uzak duruyoruz?
Ahmet Muhsin TEZER/ KAŞ

OKUYUNUZ

- NURETTİN Sözen’in İstanbul projeleri neden yankı uyandırmadı?

-

Yazının Devamını Oku

Bataklık ormanlarını (Longoz) koruyamıyoruz: Trakya’yı ‘betoncu’ anlayıştan kurtarmak

22 Mart 2018
TRAKYA üzerinde acilen bir sosyolojik araştırma yapılmalı... Çünkü sanayicinin, kooperatifçinin, konutçunun, rantçının gözü burada. Herkes bunalmış vaziyette. Geride bırakılan zararı kimse düşünmüyor.

İstanbul’da daha 20 küsur yıl önce Dalan’ın kurduğu, sonra da kentin tüm ağırlığının bindiği İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’ne artık ‘kış kış’ deniliyor. Kim mi bunlar? Büyükşehir, TOKİ, Emlak Bank ve KİPTAŞ gibi kamu kurumları başta olmak üzere ‘betoncu’ anlayış...

İstanbul’un kuzey bölgesinde 3. havalimanı, Kanal İstanbul projeleri yürütülüyor.

İkitelli kooperatifi diyor ki: “Artık burada daraldık, şiştik...Yeni bir kooperatife daha ihtiyaç var.” Tekirdağ’ın Karadeniz kıyısına yakın bölgedeki yeni ilçesi Kapaklı’ya ‘İkitelli 2’ adıyla yeni bir sanayi bölgesi kurulmak isteniyor. Geçen yıldan beri bu gelişmeler olurken, İkitelli çevrelerinde yeni bir gelişme daha oldu: 40 bin işletmenin olduğu, 1 milyon kişinin çalıştığı İkitelli buradan Trakya’ya taşınsın dedi TOKİ... Olacak şey değil... Trakya, Türkiye’nin yüzde 3’ü oranında bir bölge... Tarım alanları yağmalanıyor; Istranca’daki göletlerden İstanbul’a aktarılan sular yetersiz kalıyor, ‘rüzgâr gülüaygıtları ve yol açımı nedeniyle Istranca’nın meşelikleri tahrip ediliyor.


Kırklareli İğneada’da Longos ormanlarının acıklı hali; her yer kurak; yazı nasıl geçirecekler.

Yeraltı suları tekstil sanayicileri tarafından emiliyor. Su seviyesinin neredeyse 300 metreye kadar inmesi ise bir başka facia... Istrancalara bu yıl kar, hiç denecek kadar az yağdı...

İki milyonluk bir nüfusa yeraltı suları yetersiz kalıyor. Geçen hafta sonu Trakya’nın kuzeyine bir gezi yaptık.

Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı (KBGV) ve FEST Travel desteği ile ürettiğimiz karbon salınımını kısmen de olsa telafi etmek için uluslararası uçuşları dikkate alarak karbon ayak izlerimizi silme yolunda bir proje: Ağaç dikmek...

Yazının Devamını Oku

Kırım'ın tercihi Putin oldu

21 Mart 2018
Rusya başkanlık seçimleri 18 Mart tarihinde yapıldı.

Seçimlere katılım oranının yüzde 67 olduğu açıklandı. Putin, geçerli oyların yüzde 76’sını alarak 6 yıl daha Devlet Başkanlığı görevine seçildi.

Ankara’daki bir Rus kaynağına göre 2014’de Rusya’ya katılma kararı alan Kırım’da da seçimler için oy kullanıldı. Kırım’da seçimlere katılım oranı Rusya geneliyle aynı oldu. Nüfusun yüzde 13’ünü oluşturan Kırım Tatarları’nın yarıya yakını sandık başına gitti. Diğer yarısı ise seçimleri boykot etti.

Böylece Rusya’ya katılmasından sonra Kırım’da ilk kez Rusya başkanlık seçimleri yapılmış oldu.

2014’ten önce 2.7 milyon olan Kırım nüfusunun yüzde 65’ini etnik Ruslar oluşturuyordu. Yüzde 20’si Ukraynalı, yüzde 13’ü Tatar, yüzde 2’si de diğer etnik gruplara mensuptu. Ukraynalıların çoğunluğu, 2014 referandumu ile Rusya’ya katılan Kırım’dan ayrılarak Ukrayna’ya gitti. Tatarlar nüfus ağırlıklarını korudular. Rus nüfusun ise sayısı ve oranı arttı. 18 Mart’taki seçim sonuçları bu oranlara uygun görünüyor. Tatar nüfus ise, Rusya’ya katılma referandumuna yüzde 30’lar oranında katılmıştı. 18 Mart seçimlerinde ise Tatar katılımının arttığı görülüyor.

Yazının Devamını Oku

Türkiye 6 milyon turist bekliyor: 2019’da karşılıklı Türk-Rus yılı ilan edilecek

16 Mart 2018
ANTALYALI turizimci Muzaffer Eken Moskova’dan yazıyor:

ITB Berlin Turizm Fuarı’ndan sonra, Türkiye için önemli pazarlardan biri olan Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenen MITT Moskova Turizm Fuarı 13 Mart Salı günü kapılarını açtı. Türkiye 3 büyük salon ile fuarın en büyük katılımcı ülkesi oldu. Fuar açılışını bakanlar Mevlüt Çavuşoğlu ve Numan Kurtulmuş yaptılar. Fuarda özellikle Türkiye’nin bulunduğu salonlar çok yoğun ilgi gördü. Öyle ki adeta Rus turistler tatile hemen çıkacakmış gibi ellerinde bavullar ile stantları dolaşıp otellerin broşürlerini toplamaya çalışıyorlardı.

Kurtulmuş, ‘bu yıl Rusya’dan 6 milyon Rus turist beklediklerini, sayının artabileceğini de işaret ederek, 2019 yılında Türkiye’de ‘Rus yılı’ ilan edeceklerini, Rusya’da da ‘Türk Kültür Yılı’ ilan edilerek iki ülke halkları arasındaki yakınlaşmayı daha da arttırmayı kararlaştırdıklarını’ söyledi.

İki bakan birlikte Türk salonlarını gezerek fuara katılan turizmcilerle sohbetler ettiler. Gerçekten de bu yıl Moskova’da Türkiye için çok yoğun talep vardı. Diyebiliriz ki bu yıl hem Antalya’da, hem de Türkiye’ye gelen turist sayısında rekorlara ulaşılacak.

 

KÜRT SEÇMENİ NE İSTER?

KÜRTLER her zaman milli birlik ve bütünlükten yana olmuşlardır. Bilindiği gibi Kürtler, yokluk ve savaş zamanında da Mustafa Kemal’in yanında yer almışlardır: Mustafa Kemal’in 24.6.1919’daki şu ifadeleri, yazdıklarımızı doğrulamaktadır: “... Kürtler kayıtsız, koşulsuz devletten ve Türk kardeşlerinden ayrılmayacaklarını ve bu uğurda son nefeslerine kadar mücadeleye ve yaşamlarını feda etmeye hazır olduklarını söylemişlerdir.”

Kürt seçmenlerinin oyları, şartlara göre de değişkenlik göstermektedir. Siyasilerin kullandıkları üslupların da seçmenin tercihini değiştirdiği görülmüştür. Kürt seçmenin etnik reflekslerinin daha güçlü olduğu bilinmektedir. Şiddetten uzak, uzlaşmacı ve proje üreten partiler Kürt seçmeni için tercih nedenidir. Örneğin Adnan Menderes, 1950’de Kürtlerden hiç destek alamadı. CHP, bu dönemde kazandığı 69 vekilin 56’sını Kürt oyları ile almıştır. 1965 nüfus sayımında 8 milyon Kürt ve bir 1.5 milyon Zaza bulunmaktaydı. Bu sayı günümüzde 15 milyonu bulmaktadır.

Ekonomik ve sosyal yönden güçlenen batı bölgelerimizdeki Kürt seçmeni, doğudaki hemşerilerinin oy rengini de etkilemektedir. Dolaysıyla 2019 seçimlerini kazanmak isteyen partiler, Kürtlerin sosyal, tarihsel hassasiyetlerini dikkate alarak, programlarını yapmalıdırlar.

Yazının Devamını Oku

Seçim güvenliği korkutuyor

15 Mart 2018
GEÇEN pazartesi günü gece yarısı, Meclis’ten geçen seçim kanunu değişikliklerinin seçim güvenliğini ortadan kaldırdığı konusunda büyük endişeler getirmesi özellikle muhalefet kanadında tartışılmaya başlandı.

Siyasi partiler ve seçim hukuku uzmanı, eski İzmir milletvekili Sabri Ergül, “Önümüzdeki iki seçimde güvenlikli seçim olmayacaktır” dedi.

Geçen hafta sonu yapılan CHP Tüzük Kurultayı’nda genel merkezin yetkilerini arttıran tüzük değişikliklerine karşı çıkarak parti içi demokrasiyi savunan Ergül, seçim kanunu üzerinde yapılan değişiklikler konusunda ‘büyük endişe taşıdığını’ anlattı ve ‘bu değişikliklerin seçim güvenliğini ortadan kaldırdığını’ belirtti.

Kamu hukuku, özellikle seçim hukuku objektif kurallara bağlanmıştır. Demokratik hukuk devletinde bu memur ‘Allah’tan korkar’, bu memur da ‘dürüsttür, çalmaz, hile yapmaz’ anlayışının hukuki normların düzenlenmesinde etkileyici olamayacağının altını çizdi.

Seçim güvenliği, ‘hür ve adil seçim’ yalnızca kişilerin, kamu görevlilerinin, hâkimlerin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerinin, siyasi parti liderlerinin, bakanların, Cumhurbaşkanı’nın sübjektif değerlerine, namuslarına bırakılamaz. Anayasamız her insanın, hele kamu yetkisini kullanan her görevlinin hata, hile, yolsuzluk yapabileceğini öngören ve bunlara denetimle yaptırımlar getiren düzenlemelere yer vermiştir. Bütün çağdaş anayasalar böyledir.

Ergül’ün vurgulamaları şöyle:

“298 sayılı temel yasada AKP ve MHP ittifakı ile önerilen ve muhalefetin sert eleştirilerine rağmen 12 Mart 2018’de kabul edilen ve ‘seçim barajı, ittifak oylarının tek zarfa konması ve sayımı, sandık kurullarının oluşumu, sandıkların birleştirilmesi, kolluk güçlerini çağırma, mühürsüz zarf ve oyların geçerliliği gibi konularda yeni hükümler getiren düzenlemeler halkımızca 70 yıldır genel kabul gören ‘hür ve adil seçim’ anlayışını derinden sarsmıştır.

Direkt hükümetin atadığı memurların, kolluk güçlerinin seçimlerde etkili olmaması temel prensibini ortadan kaldırmıştır.

Önemlisi, mühürsüz zarf ve oy pusulalarını geçerli sayarak

Yazının Devamını Oku

14 Mart'ı anlamak

14 Mart 2018
İLK Tıp Bayramı 1919’da işgal altındaki İstanbul’da, okuldan çıkmaları yasaklanmış ve elbiseleri, üniformaları ellerinden alınmış tıp öğrencileri tarafından kutlanmıştır.

Tepkilerini tıp bayramı kutlamak şeklinde dile getirmeye çalışan öğrencilerin bu töreni için işgal komutanlığından izin istenmiş; Dr. Fevzi Paşa, Dr. Besim Paşa, Dr. Akil Muhtar gibi dönemin hocaları bu etkinliğin yapılmasına katkıda bulunmuştur.

Yer, bugünkü Haydarpaşa’da eski lisenin olduğu mahaldir.

Tıp fakültesinden 1961 yılında mezun oldum. Bu yıl sınıf arkadaşlarımla birlikte 51. yılımızı kutlayacağız. Bu arada tabii ki mesleğimiz ile ilgili çeşitli tarihlerde toplantılar yapıyoruz. Bu sene biz Beyin Cerrahları Akademi toplantısını Konya’da yaptık. Meslektaşım ve arkadaşım eski Hacettepe Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen bir konuşma yaptı. Konuşmanın konusu: Bilim ve İlim idi. Atatürk, “En hakiki mürşit bilimdir” demiştir. Fakat bu ‘b’ harfi metnin başından sanki cımbızla çekilmiş gibi bilim, ilim olmuştur.

Her yerde, “En hakiki mürşit ilimdir” diye yazar. Bu iki sözcüğün farkını siz sayın okuyucuların kendi anlayışlarına bırakıyorum. Biri müsbettir, diğeri dogmatik. Fakat tarifler çok eskilere dayanır ve uzundur.

Yazının Devamını Oku

'Avrupalı Türkiye'ye geri dönüyor'

9 Mart 2018
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş özellikle vurgulayarak, bu sezondan itibaren turizmde çeşitliği öne çıkarmayı amaçladıklarını söyledi.

Deniz, kum, güneş anlayışının yanında ‘kültür turizmi’ni, Karadeniz’in ‘yayla turizmi’ ve ‘antik değerlerimiz’i ön plana çıkararak, turist sayısında ve gelirlerinde önemli artış beklediklerini vurguladı.

Berlin’e kalabalık bir milletvekili ve gazeteci grubu ile gelen Kurtulmuş’un fuardaki basın toplantısını Alman ve Türk gazeteciler izledi. Alman gazetecilerin ne soracakları merak konusu olurken, klasik sorularla Türkiye turizmine katkı anlamında Türkiye’den çalınan tarihi eserlerin Türkiye’ye geri getirilmesi için neler yaptıklarını gündeme taşıdılar. Bakan bu soruya teşekkür ederken, Irak’ta teröristlerin çaldığı ve Türkiye’de yakalanan 80 eserin, mahkeme kararını beklemeden Irak’a iadesine başladıklarını söyledi. Türkiye’den çalınan 54 eserin de Türkiye’ye getirilmesi için yargı dahil her türlü gayretin gösterildiğini söyledi.

1. Dünya Savaşı’nda Türkiye’de ölen, aslında Rus general zannedilen subayın Polonyalı bir albay olduğunun ortaya çıktığını ve mezarının ülkesine iadesi için çalıştıklarını söyledi...

HER ŞEY ONLINE SİSTEM

Yazının Devamını Oku