Yalçın Bayer

Yunanistan Türk düşmanlığını körüklüyor: Makedonya ismi üzerinde oyunlar

23 Mayıs 2018
YUGOSLAVYA’nın dağılması ile bağımsızlığını ilan eden Makedonya, kullandığı Makedonya ismi yüzünden yıllardır özellikle Yunanistan ve Bulgaristan’ın engellemelerine ve baskılarına maruz kalıyor.

Başta Türkiye olmak üzere birçok ülke, Makedonya’yı anayasal adı olan ‘Makedonya Cumhuriyeti’ ismiyle tanırken Yunanistan, kendi sınırları içinde ‘Makedonya’ isimli bir bölge bulunduğu gerekçesiyle bu ülkenin isminin değiştirilmesini talep ediyor.

Makedonya, bağımsızlığını ilan ettiği 1991’den beri güney komşusu Yunanistan ile devam eden isim sorunu nedeniyle AB ve NATO’ya üye olamıyor. Makedonya’nın uluslararası tanınırlığı, ülkenin BM Genel Kurulu’nda oy birliğiyle BM üyeliğine kabul edildiği 1993 yılının nisan ayında kesinlik kazanmış ancak güney komşusu Yunanistan’ın itirazıyla geçici referans olarak ‘Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya’ (FYROM) adıyla üyeliğe kabul edilmişti. Makedonya’nın kendi topraklarının bir parçası ve kültürü olduğu gerekçesiyle Makedon isminin kullanılmasını kabul etmeyen Yunanistan yıllardır Makedonya’yı her uluslararası platformda engelliyordu.

Bulgaristan da Bulgar dili ve kültürüne sahip çıktığı gerekçesiyle Yunanistan ile birlikte Makedonya’nın NATO ve AB’ye ye girişini bloke ediyor. Bağımsızlığından bugüne kadar Yunanistan ve Bulgaristan’ın tüm sindirme çabalarına rağmen Türkiye’nin sağladığı politik ve mali desteklerle ayakta kalan ‘Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya’yı ilk tanıyanlardan birisi de Türkiye olmuştu.

‘İLİNDEN İSYANı’ NEDİR

Geçtiğimiz günlerde Makedonya’nın başkenti Üsküp’te bir araya gelen Yunanistan ve Makedon liderler iki ülke arasındaki isim sorununu çözmek için karşılıklı olarak bazı önerilerde bulundular. Yunanistan, Makedonya Cumhuriyeti yerine ‘İlinden Makedonyası Cumhuriyeti’ olarak değiştirilmesi halinde yeni ismi kabul edeceğini belirtmişti.

Yunanistan ve Bulgaristan başta NATO olmak üzere birçok uluslararası platformda Makedonya’yı destekleyen Türkiye’den, Makedonya üzerinden adeta intikam alma peşinde. Makedonya üzerindeki blokelerini ismini ‘İlinden Makedonya Cumhuriyeti’ olarak değiştirmesi halinde tanıyabileceğini söyleyen Yunanistan aslında Türkiye’ye gönderme yapıyor.

Makedon ve Bulgar tarihinde Osmanlıya karşı başlatılan ‘İlinden İsyanı’nın sonucu olarak ilan edilen ancak 10 gün yaşayabilen Makedonya’daki ‘İlinden Krusevo Cumhuriyeti’  tekrar yaşatılmaya çalışılıyor. Kemal TÜRKKAN (Miami)

 

Yazının Devamını Oku

ASELSAN'la iftihar ediyoruz

18 Mayıs 2018
ASELSAN’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı’nın bir kuruluşu olduğunu çoğumuz bilmez.

Kuruluşlarının esas nedeni de Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yaşadığımız eksiklikler ve aksaklıklardır. Bu durum 1975 yıllarında yaşanmıştır. Oluşturulan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlendirme Güçlendirme Vakfılarının birleştirilmesiyle Aselsan 1987’de kuruldu. Gebze’deki teknik üniversitesinden Aselsan Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirilen Prof.Dr. Haluk Görgün, Çırağan’da gazetecilere verdiği iftarda, son 1.5 yıl içinde büyük başarı gösterildiğini anlatırken, “Yaşantımızın her alanında karşımıza çıkacak bu teknolojinin milli imkânlarla geliştirilmesi yarınlarımıza güvenle bakmamızı sağlayacaktır” dedi. Aselsan’ın, kuruluşunun 43’ncü yılında, dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi şirketi içinde 57. sıraya yükseldiğini açıkladı.

Görgün, daha güçlü bir Türkiye için geleceğin teknolojilerini üreteceklerini belirtirken, Türkiye’yi haberleşmede önde gelen ülke yapacak ilk yerli ve milli baz istasyonu ULAK’ın ‘17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon Günü’nde hayata geçirileceğini söyledi. (Dün baz istasyonu ULAK hizmete girdi)

İlk baz istasyonunun ardından devreye girecek yerli baz istasyonlarının sayısı 489’e çıkacak.

Aselsan’ın ürettiği yaklaşık 370 ürün 60’dan fazla ülkede kullanılıyor.

2017’de brüt kârı 1.355 milyon TL’ye, net kârı ise 1.388 milyon TL’ye ulaştı Aselsan’ın. 2017 yılında siparişleri 6.8 milyar ABD Doları seviyesine ulaştı. Aselsan satışlarının %52’sini TSK’ya, %33’lük kısmını özel kurum/diğer kurumsal müşterilere, %15’ini ise ihracat olarak gerçekleştirdi.

Türkiye savunma sanayisi Ar-Ge’sinin %33’ünü tek başına yapan Aselsan, bu alanda Türkiye’de en çok harcama yapan şirket konumunda.

Aselsan’ın ikinci halka arzına ilişkin hedeflenen takvim de belli oldu. Business HT’nin sunumuna göre şirket ikincil halka arzda 31 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında talep toplamayı öngörüyor.

 

Yazının Devamını Oku

Sosyal medyanın siyasete etkisi

17 Mayıs 2018
ÜLKEMİZDE 30 milyonun üstünde aktif Facebook hesabı var.

Günde ortalama 2 saat 50 dakikamızı sosyal medyada geçiriyoruz. Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu olan Facebook’u, sırayla Twitter, Instagram, Google+ ve LinkedIn takip ediyor. Dijital medya uzmanı Tayfun Canlı yaptığı çalışmada, ülkemizde öne çıkan siyasetçilerin takipçi sayıları şöyle: Tayyip Erdoğan 12 milyon 982 bin, Kemal Kılıçdaroğlu 6 milyon 240 bin, Devlet Bahçeli 4 milyon 780 bin, Muharrem İnce 3 milyon 920 bin, Meral Akşener 2 milyon 560 bin, Selahattin Demirtaş 1 milyon 620 bin, Temel Karamollaoğlu 208 bin, Doğu Perinçek 201 bin. 

24 Haziran’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine etki edecek en büyük faktörü özellikle genç kitlelere ulaşmada ‘sosyal medya’ olacağı görülmektedir. TV’lerin izlenme oranlarının da düştüğünü göz önüne alırsak sosyal medyanın gücünün arttığını söyleyebiliriz.

Seçilme yaşının 18’e düşürülmesinden sonra gençlerin siyasete daha fazla ilgi göstermesiyle sosyal medya araçlarının seçimler üzerindeki etkisi oldukça arttı. 15-29 yaş arası internet kullanan gençlerin %96’sı sosyal medya kullanıyor ve bu seçimde ilk defa seçmen olan 1 milyon 650 bin 171 kişinin oy kullanacak olması konunun önemini daha da arttırıyor..

Dünya genelinde internet ve sosyal medya kullanıcı sayılarına baktığımızda görüyoruzki 2.5 milyar insan internet kullanıyor. Kullanıcıların 1.8 milyarının ise sosyal medya ağlarında hesabı var.

Türkiye’de nüfusun %60’ı yani yaklaşık 48 milyon kişi internete bağlanıyor ve aktif sosyal medya kullanıcı sayısı da 48 milyon. Fakat bu sayının tekil kullanım olmadığını belirtelim.

Türkiye’deki mobil kullanıcı sayısı 71 milyonken, sosyal medyaya mobilden bağlanan  kullanıcı sayısı ise 42 milyon.

Türkiye’deki cihaz kullanıcılarının %95’i cep telefonu sahibi ve %75’i akıllı telefon kullanıyor. Dizüstü ve masaüstü bilgisayar kullanımı %51 oranında.

Gençlerin yüzde 86′sı sosyal medyaya günde en az bir kere, yüzde 72′si ise her gün birkaç kere bağlanıyor.

Yazının Devamını Oku

Artık imar affı olmasın

16 Mayıs 2018
İZMİR’de 14 yılını geride bırakan Aziz Kocaoğlu, imar affı konusunda bir açıklama yaptı. Tecrübeli belediye başkanı diyor ki:

“İlle imar affı olacaksa, son kez çıkarılmalıdır. Onun da koşulları var. Altyapısı hazırlanmamış bir af, sağlıksız yapılaşmayı teşvik etmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır. Bilimin ve teknolojinin bu kadar geliştiği, hava fotoğraflarının anlık üç boyutlu olarak çekilebildiği ve ilave yapılaşmanın kolaylıkla tespit edilebilerek önceki fotoğraflarla karşılaştırılabildiği bir çağda yaşıyoruz. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü gibi çok birikimli bir devlet kurumumuz var. Kurulacak bir organizasyonla, tüm Türkiye’nin hava fotoğraflarının çekilmesi ve bunun bir milat olarak kabul edilmesi gerekir. Ondan sonra da belli periyotlarda yeniden fotoğraf çekilip karşılaştırılarak bize desinler ki: ‘Ey belediye başkanı! Senin şu tarihten itibaren şu kadar ilave inşaatın var, şurada şu kadar kat çıkılmış. Ya bunların bana belgesini gönder (inşaat ruhsatı, oturma ruhsatı), yahut da bir sonraki fotoğrafta bunları görmeyeceğim, yık kardeşim, yıkmazsan sen sorumlusun!’ Böyle bir koşul getirilmeden yapılacak her af, tekrar sağlıksız yapılaşmayı, tarım arazilerine binaların, fabrikaların yapılmasını teşvik etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Benim 14 yıllık deneyimimden çıkardığım sonuç budur.”

 

HAYDAR BAŞ NEDEN YOK?

CHP’nin öncülük ettiği ‘millet ittifakı’nda BTP ve Haydar Baş’ın olmaması şaşkınlık yarattı. Seçime girme hakkı olan ve barajı aşamadığı halde bile her zaman oyu 100 binin altına düşmeyen BTP’nin olmaması, bir tek oya bile ihtiyaç duyulan bir zamanda kafaları karıştırdı. Sosyal medyada birçok kişinin dindar, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir çizgide olan BTP ve Prof. Dr. Haydar Baş’ın da ‘millet ittifakı’nda olmasını istemesi gündem oldu. CHP’li bir üye, “Baş’ın, 555 sayfalık ‘Hoş Geldin Atatürk’ adlı bir kitabı olduğunu biliyor musunuz? CHP’nin “medya bizi vermiyor” dediği bu günlerde elindeki 6TV kanalı ve bir de günlük gazete ile Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce’nin mitinglerini canlı yayınlayan Haydar Baş ekibinin medya gücünün mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini CHP dikkate almalı” dedi.

 

GÜNÜN SÖZÜ

“İyi insanlara inat yakışmaz!”Dinçer ÖNAL

 

Yazının Devamını Oku

Huzur...

11 Mayıs 2018
İNSANOĞLU asırlardır ‘huzur’u arıyor.

Karalardan karalara göçlerin hepsinin zihninde daha huzurlu topraklara erişme isteği yatıyor. Bütün dinler, felsefeler insanlara hep huzuru, sükûneti vaat ediyor. Kapitalist düşünce sistemi ise obezliği, lüksü, aşırı tüketimi, doymazlığı, çevreyi mahvetmeyi dikte ediyor. Birkaç parça eşya ile ömrünü tamamlayabilecek kişiler moda kandırmacasının peşine takılarak sürekli yeni şeyler alıyor. Alınan her yeni ürün ham madde, su, hava, enerji yönünden bizi biraz daha fakirleştiriyor. 2-3 ayakkabısı olan ile 20-30 tane olan aslında aynı insan değildir. Ruhsal dengesi olmayan kişiler sürekli tüketme hastalığından da mustariptirler.

Devasa arabalar, büyük evler, şatafatlı mobilyalar hep sadeliği yok eden alışkanlıklardır. Az tüketime geçmeden bu dünyanın sorunları asla azalmayacaktır.

Saman kâğıdına basılabilecek bir kitabı, dergiyi, gazeteyi çok daha değerli kağıda basmak israftır, dünyayı bitirmektir. 2-3 çeşit yemek ile yetinmeyip onlarca çeşit yiyecek tüketmek de bize sağlık değil depresyon olarak dönecektir.

Dünyada bulunan 200 kadar ülkenin 20 kadarı tamamen kapitalist düşüncenin kölesi haline gelmiştir. Bu toplumlar her ay, her yıl yeni, daha abartılı eşyalar alma hastalığına yakalanmışlardır. Hasta olan bu milletler daha çok tüketimi devam ettirebilmek için diğer ülkeleri hile, tuzak, illüzyonlarla soyma yoluna sapmaktadırlar. Son 500 yıllık savaşların, saldırıların çoğu daha lüks bir hayata erişme güdüsünün sonucudur. Afrika’nın, Asya’nın asırlarca soyulmasının altında da bu sebep vardır.

İnsanlık sade yaşama yönelmedikçe savaşlar, katliamlar, hırsızlıklar devam edecektir. Ali ÖZDEMİR

GÜNÜN SÖZÜ

“Dünya bilinçsiz politikacılar tarafından krize sürükleniyor. Bir ülkenin vatandaşları, kendilerini bekleyen felaketleri ve bu krizlerin doğasını öğrenmedikçe bunları anlayamaz ve çağdaş yorum yapamazlar.” Prof. Dr. Doğan KUBAN

SEÇİMLER VE TÜRKİYE’Yİ ANLAMAK

Yazının Devamını Oku

Trabzon nasıl bu hale düştü?

10 Mayıs 2018
“DÜNYA kenti olan Trabzon’u az gelişmiş bir ülke varoşu yaptılar” diyen kim? Bu kentin CHP milletvekili Av. Haluk Pekşen...

Meclis’teki açıklamasında “Doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi ve kültürel birikime sahip olan bir dünya kentinin nasıl az gelişmiş bir ülke varoşuna dönüştüğünü görmek isterseniz dönüp Trabzon’a bakmanız yeterlidir” diyor. Biz de dediklerini özetliyoruz:

- Trabzon, adeta az gelişmiş ülkelerin varoş kentlerine dönüşmüştür. Çarpık yapılaşma, trafik, şehrin çöplük haline gelmesi, kolibasili akan sular, hava kirliliği, sosyal hayatın bitmesi gibi birçok sorunla karşı karşıyadır. Tam bir bataklığa saplanmıştır.

- Kamu, özel bütün bölge müdürlükleri çekti gitti. 2003 yılında 8 olan milletvekili sayısı şimdi 6, üstelik milletvekili sayısı 600’e çıkmışken... Herkes çekip gidiyor bu şehirden. Bölge merkezi Trabzon her alanda iktidarın ağır saldırılarına maruz kaldı. Her gün daha yoksullaştı, yaşanarak şehir olmaktan uzaklaştı ve göçe teslim oldu.

- Şehrin göbeğindeki limanda yapılan kömür tahliyesi nedeniyle her gün şehre kanser yağmaktadır. Trabzon havasından zehir solunan bir şehir haline gelmiştir. Hava kirliliği hat safhadadır. Musluklarından kolibasili su akmaktadır. Zehir soluyan ve kolibasili su kullanan insanlar otobüs terminallerini anımsatan hastane koridorlarında can derdine düşmüş durumdadır. 

- Trabzon’un eskiden portakal çiçeği, deniz ve orman kokan sokakları şimdi betona ve çöplere teslim olmuş durumdadır. Şehrin her yerinde hiçbir estetiği olamayan, çirkin binalar inşa edildi. Trabzon’un o müthiş mimari görselliği ilkel beton ve tuğla yığınlarıyla yok edilerek mimari bir yıkım ve rezalet ortaya çıktı. - Şehir trafik keşmekeşine teslim edildi. Şehir estetiği ve sosyal hayat yok edildi

Kentin ortasındaki Atatürk Parkı adeta sabote edilmiş, üzerine dökülen betonla ağaçların kuruması için her türlü ihanet yapılmıştır. İnsanların nefes alabileceği hiçbir alan bırakılmamıştır. Sosyal hayat sahilde birkaç çay bahçesinde tabure üzerinde çay içmekten ibaret bir hale gelmiştir.

İNGİLİZ GEL ANTALYA’YA, SİZE HER ŞEY BEDAVA!

BU

Yazının Devamını Oku

Gelibolu ve Sivastopol kardeş şehir olacak: Gelibolu’ya Ruslar geldi

9 Mayıs 2018
ÜNLÜ Rus şairi Vladimir Mayakovski yaklaşık bir asır önce Gelibolu’da yaşananları şöyle anlatıyor:

“1. Dünya Savaşı’ndan sonra Gelibolu bölgesi Fransızların işgali altındaydı. 1912’deki ünlü Şarköy-Hoşköy (Ganos) depremiyle de günlük yaşam perişan haldeydi. Ekim 1917 devriminden sonra çıkan iç savaşın sonunda Rusya’da Bolşevikler zafere ulaşmış, mağlup olan General P.N. Vrangel komutasındaki Beyaz Ordu, 1920 Kasım’ının başında son kalesi olan Kırım’ı da kaybetmişti. Ülke açlık ve perişanlık içindeydi. İnsanlar ülkelerini terk ediyorlardı.

İstanbul’a 130 gemi ve tekne ile 150 bin mülteci geldi.”

17 Mayıs 2008’de köşemizdeki yazımıza böyle başlamıştık. Ayrıntısını merak eden internetten okuyabilir.

‘Beyaz Ruslar’, Gelibolu’da üç askeri kampa, Çatalca’ya ve Ege’deki Lemnos adasına yerleştirilmişlerdi. İstanbul işgal altındaydı.

 

VE MÜLTECİ GÖÇÜ

Gelibolu’da kaldıkları 1920-21 yılları arasında büyüklü-küçüklü 343 kişi vefat etmiş.

16 Haziran1921’de General

Yazının Devamını Oku

Hedef 100 milyar Dolar

4 Mayıs 2018
SAMSUN’dan 110 km iç geçit bölgesine doğru giderken kenevir tarlaları aradık. Önce bir kanyon gezisini anlatmamız gerekiyor:

Şahinkaya Kanyonu’nda Samsunum-3 ile gemi turu yaptık. Müthiş doğal güzelliklerle karşılaştık. Bu kanyon son yıllarda su toplandıkça ortaya çıkmış. İnsanların ayak seslerinden rahatsız olan kartal, şahin gibi kuşların rahatlıkla yaşadıkları bir yer. Su derinliği yer yer 8 metreye kadar çıkıyor. Elektrik üreten Altınkaya Barajı’nın suyu burada, Kızılırmak bu havzaya akıyor. Gemi turu akabinde Vezirköprü’de ekilen kenevir tarlalarına gittik. Bu sene 112 dekar alana kenevir ekildi. Türkiye’deki en büyük ekili alan burada. Bu alandan yaklaşık 12 ton elyaf alınacak. 600 ila 1000 kg arası da tohum alınması bekleniyor. Aradaki makasın bu kadar fazla olmasının sebebi kuşlar. Özellikle bülbüller kenevir tohumunu çok seviyor, yiyenlerin ötüşü bile bir başka. Velhasıl, kuşlara yem olmazsa 1000 kg civarı olur diyorlar. Doç. Selim Aytaç “Geçen seneye kadar Türkiye’de ekili tek yer burasıymış” diyor. Bu sene biraz daha yaygınlaşmaya başladığı görülüyor. Kenevir üreticiliği süreci diğer ürünlerden farklı oluyor. Aklıma esti ekeyim diyemezsiniz, bir anda tonlarca ürüne sahip olamazsınız. Bu iş biraz süreç işi. Kenevir ekimi için izin verilen 19 ilden birine başvurup izin alarak ekebiliyorsunuz. Üretim yapacağınız tarla anayol kıyısı, etrafı ormanla çevrili veya ulaşılmaz yerlerde olmayacak. Bazı formları doldurup uyuşturucu madde ile ilgili herhangi bir ceza almadığınızı belirten temiz kâğıdı ile tapu örneği ve çiftçi kayıt sistemine kaydınız olduğunu belirten belgenizle tarım ilçe müdürlüğüne başvuru yapmanız gerekiyor. İlçe tarım oluru ve kaymakamlık onayı ve almış olduğunuz yetiştiricilik belgesi ile başvuruda belirttiğiniz alan kadar ekebilirsiniz. Kenevir hassas bir ürün olduğu için tarım ilçe ve kolluk kuvvetleri tarafından en az ayda bir kez kontrol ediliyor.



Son kenevir kalesi Narlısaray’daki tek üretici 76 yaşındaki Selami Çakır’ın 10 dönümlük tarlasını ziyaret ettik. Kenevirin boyu belimize kadar yükselmiş. Bu sene toplam üretici sayısı 27’ye ulaşmış. 15 dönümde yaklaşık 20 bin TL gibi bir kenevir geliri olacağını söyledi. Ankara’lı Gizem Tutumlu adlı öğrenci bir süredir buradaki üretim canlılığını anlatan belgesel film yapmaya başlamış. Sanıyoruz ciddi bir çalışma ortaya çıkacak. Hedef, 50 bin çeşit ürün yapılan kenevirden 100 milyar dolar.

ENDÜSTRİYEL KENEVİRE İLGİ

Yazının Devamını Oku