Kılıçdaroğlu ‘parti içi demokrasi’ sözünü beğeniyor ama yönetimi delegelerle demokrasi dışı ilişkilerde bulunuyor. Çünkü bütün MYK üyeleri kendilerine ‘yandaş belediye başkanı’ seçiyor, meclis üyesi seçiyor, il genel meclisi üyesi seçiyor. Seçiyor, seçiyor da ‘halkı’ ve parti üyesini görmüyor.
Büyük hatalar sonucu kamuoyunda yıpranıyorsunuz. Bu demokrasi değil, bütün adayları siz saptıyorsunuz. Bir parti genel başkanı bunları yapamaz; gelecek seçimlerde bunun hesabı sorulur, göreceksiniz.
KADIKÖY’DE YENİ İSİM
CHP’de geçen haftaki PM toplantısında, üyelerden biri “Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Bey’in yolsuzluğu yok. Sayın Genel Başkan, siz neden istemiyorsunuz kendisini” dediğinde Kılıçdaroğlu “Aykurt konusu benim için kapanmıştır. Çünkü hiçbir dediğimi yapmadı” diyor. PM’ye sunulan “10 Aralıkçı” ekipten Kadıköy için önerilen Av. Şerdil Dara Odabaşı’nın da oylama sonucunda adaylığı hukuken düştü. (Sabih Kanadoğlu’nun yorumuyla) Şu an geriye tek güçlü aday, 15 yıl Kadıköy’de başkan yardımcılığı yapan işadamı Mustafa Demircan kaldı. Kadıköy’ün, Şişli’nin seçmen profilinin çoğu aydınlardan oluşuyor: Caddebostan, Suadiye ile Maçka ve Teşvikiye’de nasıl bir aday profili tespiti gerektiği düşünülmüyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY KRİTERLERİ NEDİR
Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart için iki kriteri var:
1- Hangi kurultay delegesi olağanüstü kurultay için Muharrem İnce’ye imza vermişse, aday gösterilmeyecektir.
2- Hangi delege olağanüstü kurultay için imza vermemişse aday gösterilmiştir, hem de kazanılacak yerlerden...
Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı ikilisinin hazırladığı listeler büyük tartışmalara sebep olsa da geçiyor. CHP milyonlarca lirayı anket firmalarına ödedi ama hiçbir anket sonucuna göre hiçbir yerde aday atamadı.
Hatta Cumhurbaşkanı’nın rektör atamalarında yaptığı gibi anketlerde sonuncu olan veya sıraya bile giremeyen isimler aday olarak atandı. Madem anketleri dikkate almayacaktınız, o zaman milyonlarca lirayı niye anket firmalarına ödediniz? Ayrıca CHP bu dönem hangi firmaya ne kadar ödedi ve daha önemlisi bu firmaları kim seçti? Hangi MYK üyeleri bu işin içinde?
İstanbul listelerini Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı, Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu ve Erdoğan Toprak’ın hazırladığı söyleniyor. Canan Kaftancıoğlu’na da bir ilçe sözü verildiği iddia ediliyor. İl başkanlığından istifa etmeyen Kaftancıoğlu nasıl aday olabiliyor?
Avcılar’a bu ekip tarafından aday gösterilen, MYK listesinde Avcılar adayı olan Hüseyin Aksu da hâlâ CHP İstanbul İl Sekreteri ve hâlâ istifa etmemiş olmasına rağmen nasıl atanabiliyor? CHP bunlara nasıl izin veriyor? Son anda Avcılar’da Turan Hançerli’nin adaylığının ilan edilmesiyle sular duruldu mu? Yeni oylama yapılacak mı? CHP’deki bu kavgalar esas 31 Mart sonrası CHP’de kopacak fırtınanın habercisi sayılabilir.
ŞİŞLİ’DE BÜYÜK KAPIŞMA
CHP’den Şişli belediye başkan adaylığı için Şişlili işadamı Arif Hikmet Kılıç ile işkadını Fidan Aslan Eroğlu yarışıyor. Kılıçdaroğlu’nun Sarıgül engelini aşmak için bu iki ismi aylar önce belirlediği öğrenildi. Cumartesi bu iki isimden kimin aday olacağı partililer tarafından dikkatle izleniyor. Kılıçdaroğlu’nun Şişli’den Erzurum’un Çat ilçesine gönderdiği Kılıç, güçlü ve etkin bir kampanya yaparak Doğu’da CHP’nin tek belediye başkanlığını Kılıçdaroğlu’na armağan etmişti. Kılıçdaroğlu, CHP’nin seçim kampanyasını Çat’ta açtı ve Kılıç’ın yaptırdığı İslam Eserleri Müzesi ve modern belediye binası ile birlikte 81 eserin toplu açılışını yaptı. Kılıçdaroğlu o gün konuşmasında bugünlere ders olacak şekilde “Kul hakkından yanayız, harama, israfa karşı dururuz” demişti.
Bir dönem
Büyük-küçük ticaret erbabının fiyat artışları durdurulamamaktadır. Yapılacak şey, 1984 yılında ANAP tarafından serbest teşebbüs fikrine aykırı diye kaldırılan, ‘Fatura, Kâr Hadleri ve Milli Korunma Kanunu’nun (MKK) yeniden konulmasıdır. Orta yaşlılar bilmezler. Bu kanuna göre;
1- Fiyatlar zincirleme faturalar ve üzerine en son satıcının kâr hadleri eklenerek bulunurdu.
2- Yasayı ihlal edenler 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır ve bu karar radyo ile ilan edilirdi.
Kâr hadleri, imalat için yüzde 15, perakende için yüzde 25, meyve ve sebze için yüzde 30’du. Böyle bir fiyat patlaması 1957 yılında olmuş, Menderes hükumetinin MKK’yı uygulaması sonucu fiyatlar dramatik düşmüş ve on yıllarca artmamıştı. Örneğin ben üniversitede öğrenciyken bir dolma kalem 55 TL idi. MKK’nın uygulamasıyla l2.5 TL’ye düşmüştü.
Ben 1961 yılında iş hayatına atıldım, kâr haddim yüzde 15 idi. Ve herkes ucuz olduğu için yerli malı makine kullanırdı. İthal malın fiyatı yüzde 50 daha pahalıydı. Ben kâr ederdim ve 1981 yılında İngiltere’ye Singapur fiyatlarının altında 5 milyon dolarlık boru ek parçaları satmıştım. Serbest ekonomiyi “Ne zam yaparsan yap” olarak anlayan bizim ticaret erbabı, bu yasayı monetarist holding profesörlerinin icazeti ile Özal’a kaldırtmışlardı. Sonuç bu oldu.
Aslan ÖZMEN
Turizmde ‘kuşaklar’ buluşacak
Herkes keneviri tanımak istiyor. AKP’li siyasetçiler şimdiden ‘kenevir derslerini’ çalışmaya başlamışlar... Akademisyen, işadamı, yatırımcı, yazar, 10 civarında konuşmacının katıldığı panelde, yaprakları ve filizlerinde yüksek oranda narkotik madde (THC) bulunan, esrar üretiminde kullanılan dişi kenevirle, yapraklarında yeteri kadar narkotik madde bulunmayan, ‘sanayi veya endüstriyel kenevir’ diye adlandırılan, on binlerce sanayi ürünü elde edilebilen kenevirin ayrımı ve tanımı yapıldı.
İKİ TÜR KENEVİR VAR
Dişi kenevirin kötüye çıkan şöhreti yüzünden ‘endüstriyel kenevir’ üzerinde oluşan yanlış algı kırılmaya çalışıldı. Ayrıca endüstriyel kenevir hakkında birçok medya kaynağında bilgi eksikliği yüzünden “Türkiye’de kenevir ekimi serbest bırakıldı” diye yapılan açıklamaların doğru olmadığı, endüstriyel kenevirin Türkiye’de uzun yıllardır legal ve izinli olarak ekildiği fakat son yıllarda ekim alanının çok azaldığı belirtildi. Özellikle endüstriyel kenevirin ekonomik açıdan taşıdığı mevcut potansiyel hakkında bilgi verildi.
Araştırmacı yazar İsmail Tokalak, 4-5 yıldır bunun önemi üzerinde dururken bu bilgiler doğrultusunda ASAM Kendir Enstitüsü’nü kuran Dr. Yalçın Koçak, başkan Erdem Ulaş ve diğer katılımcılar bunun önemini kamuoyuna, ilgili bürokratlara anlatmak için büyük mücadele verdiler. Ancak kenevir tohumu sıkıntımızın büyük olacağı anlaşılıyor.
19 ilde ekilecek üç ton tohumumuz var. Samsun Vezirköprü’nün Narlısaray köyünde önceki yıl 260 kilo tohumumuz varmış. Bunun Kastamonu ve Samsun’da ekilmesi (2018-2019) sonucunda bu üç ton olmuş... Bu sezonki ekimde de bunun 30 tona çıkartılması hedefleniyor. Tabii kuş yemezse, dolu vurmazsa...
ALTINDAN KIYMETLİ
Sektörün gelişebilmesi için Tarım Bakanlığı bu kısa süre içinde hangi çalışmayı yaptı? Bürokrasinin diretmesi nedeniyle istenilen gelişmenin sağlanamayacağı anlaşılıyor. Çünkü PKK kaçak kenevir ekiyor; mücadele etmek zor oluyor. Bürokrasi de bundan ötürü ‘titiz’ davranıyor.
Kenevir Enstitüsü’nün önerisi şu: Bürokrasi ayak diremekten vazgeçmeli. Kenevirin yasal olarak Türkiye’yi girişi yasak değil, yönetmelik olarak da engel bulunmuyor. Ancak Tarım Bakanlığı’ndaki bir bürokratın karşı çıkması nedeniyle, daha önce talimat ile Türkiye’ye girmesi engellenen, Halkalı Gümrüğü’nde bir işadamının getirdiği, 26 ton
Aday belirleme süreci bir kurala bağlanmadığı için de kimse sonuçlardan memnun değil. Doğal olarak herkes kendi desteklediği ismin aday olmasını istiyor, aksi olunca da kıyamet kopuyor. Yıllardır belediye başkanlığı yapan isimler atanamayınca CHP’den istifa ediyor.
Bu dönem geçen dönem olduğu gibi bir ‘beşli komisyon’ yok. Bunun yerine MYK’ya sunulacak listeleri genel başkan yardımcıları Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı hazırlıyor. MYK’da tartışıldıktan ve bir karara vardıktan sonra PM’nin onayına sunuluyor.
Yine hangi il ve ilçede, belediye meclis ve il genel meclis üyeleri için hangi yöntemin uygulanacağı da aynı yöntemle saptandı, saptanıyor.
Dolayısıyla bu noktada esas olarak MYK ve daha çok da Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı sorumlu.
VİCDAN VE SİGORTA
Bilinenin aksine Akif Hamzaçebi MYK içindeki ‘sessiz klik’lerden değil, tam tersine ilk günden itibaren her konuda ‘itiraz’ eden neredeyse tek isim; süreç tamamlandığında herkes kimin nerelere itiraz ettiğini ve sustuğunu görecek diyor bir PM üyesi... Ona göre Hamzaçebi, ‘partinin vicdanı ve sigortası’ olmuş durumda. Tekirdağ’dan Adana’ya, Mersin’e, Antalya’ya kadar neredeyse her yerde itirazlarla örgütün talepleri MYK’da yer buldu denilebilir. Sanılanın aksine Türkiye’nin yüzlerce noktasında belediye meclisi ve il genel meclisi için eğilim yoklaması yapıldı, yapılıyor.
Eğilim yoklamalarının iptal edilme nedeni esas olarak İYİ Parti ile girilen ittifak.
Seçimi yine AKP mi kazanacak? CHP Genel Merkezi’ne yönelik çok eleştiri geliyor. Birçok üye ve aday adayları ‘üzüntü’ içindeler. CHP, geçen haftaki eğilim yoklamalarını bir anda iptal etti. Artık sona kalan listeleri, -meclis üyelikleri de dahil- genel merkez hazırlayacak...
Peki, örgüte nasıl “Git çalış, bayrak as, sahalarda beraber yürüyelim” denilecek, düşünen yok.
Partinin bu konudaki genelgelerini hazırlayıp gönderen Akif Hamzaçebi’ye nasıl saygı gösterecek örgüt? Aksini düşünürsek, Hamzaçebi imza attığı genelgesine niye sahip çıkmadı?
SESSİZ KLİKLER
CHP, hiç bu seçimdeki kadar demokrat olmadı; Genel Sekreter Hamzaçebi de “Eğilim yoklamasını niçin kaldırıyoruz?” demedi; MYK üyeleri de sessiz kaldı. Tarih bu sessizleri unutmayacak. CHP içinde ‘sessiz klikler’ deniyor bunlara.
Kılıçdaroğlu’na ‘tek adam’ denilirken, CHP’ye ‘antidemokrat’ suçlamaları yöneltiliyor. Bunun sonucunda da insanlar aday oluyor, ancak nasıl seçileceklerinin yöntemini, usulünü bilmiyorlar.
AKP’ye bakalım, ne yapıyor? Tüm üyelerini toplayıp elektronik ortamda Türkiye genelinde aday adaylarını temayül yoklaması ile belirledi. Hatta bazı bölgelerde eğilim yoklaması bile yaptı. CHP, bütün bunlar için AKP’nin elini güçlendiriyor.
CHP’nin ne eğilim, ne merkez yoklaması, ne de -geçen dönemki- beş kişilik komisyonu var. Eskiden aday belirlemeler ahbap-çavuş ilişkileri üzerinden yürürdü; şimdi o denklem bile yok. Kimse de
Onu yönetecek çok başkan adayı olmalı ve onlar yarıştırılmalıdır. Ancak CHP Genel Merkez yöneticileri böyle bir anlayıştan iyice uzaklaşıyorlar; PM ve MYK organları olarak bu dizginleri ellerinden kaptırmak istemiyorlar. Vatandaşa duyarlı hizmetten öte, yönetsel sorunlar evrensel düzeyde değerlendirilemiyor. Her işin altında bir ‘hesap’ var.
Siyasette yeni algılamalar ve çözümler gerekiyor.
İzmir büyükşehir adaylığı konusunda son iki günde yaşananlar için yazar Mehmet Necati Güngör şöyle diyor:
“Yahu milletin zekâsıyla dalga mı geçiyorsunuz? CHP, İzmir’i bu kadar ekşitirse olacağı budur. Sanki aday değil, mucizevi bir isim atayacaklar. CHP, en kısa zamanda İzmir’i hak eden bir adayla halkın karşısına çıkmalı.”
Aydın bir kesim ve TÜSİAD’cılar Tunç Soyer’i destekliyor.
Sağı solu belli olmayan Aziz Kocaoğlu, ibrenin Soyer’e doğru kayması üzerine acilen Ankara’ya gidiyor. Soyer’in adaylığının açıklanacağını fark edince kendisini feda ederek “Adayım” diyor ve adaylık mücadelesinde perdeyi açıyor. Kocaoğlu’nun kırsalda büyük gücü var. Tuncay Özkan’a da sıcak bakmıyor. Kocaoğlu’nun bu ‘güvensizliğinin’ nedenini genel merkez anlamıyor.
CHP’li İzmirliler de Kocaoğlu aday olursa oyları böleceğini ve bundan partinin zarar göreceğini düşünüyor.
Ama uzlaşı olabilir mi?
Subaşı, Aksu’da TİGEM’e bağlı 1008 dönümlük çiftlik arazisi üzerine 150-200 milyonluk liralık bir düzenlemeyle yapılabilecek EXPO alanının tramvay hattı gibi altyapı çalışmalarıyla 2 milyar liraya inşa edildiğini ifade etti. Subaşı, “hem verimli tarım arazisi kaybolması hem de EXPO Kanunu’nda tanınan istisnalar sebebiyle burada denetim ve gözetim yapılamamasından” yakındı. EXPO Kanunu’nun düzeltilmesini isteyen Subaşı, “Sivil toplumu küstürerek yaptığınız EXPO, hiçbir alanda bekleneni vermedi. Bu alanı yeniden ele alalım ve burayı çekim merkezi haline getirelim” dedikten sonra Bakan Pakdemirli’ye şu soruları yöneltti:
1- Kanun uyarınca Sayın Bakan başkanlığında toplanması gereken EXPO 2016 Antalya Yönetim Kurulu ile Kanun uyarınca Antalya Valiliği başkanlığında toplanması gereken EXPO Konseyi toplantı düzenliyor mu?
2- Bakanlığınızın Antalya İl Müdürlüğü’ne devredilen EXPO alanının aylık bakım ve işletme gideri ne kadardır?
3- Bakanlığınızın ve EXPO Genel Sekreterliği’nin EXPO alanının çekim merkezi olması ve fonksiyon kazanması için ne gibi çalışma ve projeleri vardır?
2014’ÜN SÖZÜ
- “Fuar 6 ay sonra bitince burası atıl kalmayacak. EXPO göleti, kulesi, botanik parkları ve kongre merkezi gibi kalıcı eserler bırakacağız.” Mehdi EKER-2014 Nisan
BEBEK BEZİ AİLELERİ İSYAN ETTİRDİ
ÇOCUKLU