Yalçın Bayer

‘Tazelenme Üniversitesi’

21 Şubat 2019
“Yaşlandım, zaman değişti. Birçok şeyi bilmiyorum, öğrenmeliyim” diyenler, merkezi Akdeniz Üniversitesi olan ‘Tazelenme Üniversitesi’ne kayıt oluyor.

60 yaş ve üstü için düşünülen bu gönüllüler projesinin sahibi, Akdeniz Üniversitesi Geriatri Profesörü İsmail Tufan ve ekibi. Yaşlılığı güzel ve sağlıklı geçirmeyi mümkün kılan ‘Tazelenme Üniversitesi’ yaşam boyu öğrenme ve sosyalleşme için de yaşlılara fırsatlar sunuyor. Buraya devam eden ve öğrenen yaşlıların gençler ve torunlarıyla iletişimleri de artıyor. Belki de bu yüzden birçok üniversitede de ‘Tazelenme üniversiteleri’ açılıyor. Artık artan yaşlı nüfusumuzun da mutlu ve sağlıklı olması, yaşama tutunması için yapılması gerekenleri ve insana yatırımı herkesin görmesi lazım.

Yine Antalya’da ‘Mavi Ev’ projesini hayata geçiren İsmail Hoca, ‘Demantia’ (Demans) ve ‘Alzheimer’(Alzaymır) hastaları ve onların yakınları için umut oldu. Yaygınlaşmasını umduğumuz bu çalışmaları YouTube’dan izleyin. Yaşlılıkta artan sayıda görülen unutkanlık ve bunama sorunlarını yaşayanlar ve onların yakınları yalnız olmadıklarını, onlara rehberlik eden gönüllü bilim insanları olduğunu görerek mutlu oluyorlar ve kendilerini güvende hissediyorlar. Yapılan rehberlik yalnızca hastalar için değil, onlara bakanlar için de çok önemli. Sosyal yaşamdan kopmadan, ruh sağlığını koruyarak, hastalarını güvenle emanet edecekleri, hayatlarını kolaylaştıracak böyle çalışmalara toplumda şiddetle ihtiyaç var. Seçim üzeri bunu bütün yönetimlere ve tabii belediyelere hatırlatmakta da fayda var. İnsana yatırım, her yatırımın üstünde olmalı.

Saliha Aysel BEREKE-ANTALYA

 

‘ANGUS İSTEMİYORUZ’

-GÜNEYDOĞU Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya ovası havzasında yer alan 41 ilde hayvancılığı teşvik edecek olan karar, Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe girdi. Trakya bölgesinden bir ili dahi göremedik. Ne yani, Trakya ve Marmaralılar hayvan yetiştiremezler mi? Trakya’yı teşvikten uzak tutarsanız bakarsınız ilerde o lezzetli etlerden de uzak kalırsınız. Teşvik verilecekse de ‘Angus’a vermeyin sakın! Amerika’da bile iyi restoranlarda Angus eti verilmez.

S.KARAKAŞ

 

Yazının Devamını Oku

Cumhurbaşkanı kenevirden sonra salebi de tanıtıyor: Salep, orkidenin yumrusudur

20 Şubat 2019
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Burdur’un Bucak ilçesini ‘salep’ ile andı.

Beştepe’ye gelen yabancı konuklarına salep ikram ederek tanıtımını yaptığını söyledi. 13 ay kadar önce ilk kez yazdığımız ‘Kenevir Enstitüsü’nün oluşumunun ardından bu kez de salebi gündeme getirdi ve ilgi ile karşılandı. Bir anlamda Bucak ‘salep borsası’ merkezi olarak öne çıkacak. Gazeteci dostumuz Bülent Ecevit’e, bir Burdurlu olarak salebi sorduk ve şu bilgileri aldık:

“Bucak’ta salep üretimi yok ama değirmeni var. Salep, bazı orkide çeşitlerinin yumrularına verilen isimdir. Bu yumrular kurutulduktan sonra öğütülerek toz haline getiriliyor ve özellikle dondurma yapımında kullanılıyor. Ve kış aylarında da sevilerek sıcak olarak da tüketiliyor.

Kurutulmuş salep yumruları oldukça sert bir yapıda olduğu için bunların öğütülmesi için de özel bir değirmene ihtiyaç duyulmaktadır. Salep değirmeni Türkiye’de 3 yerde bulunuyor. Uzun yıllardır var olan Bucak’taki salep değirmeni Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgelerinin ihtiyacını karşılıyor. Orkidenin Samsun’da da ‘değirmen’i var. Doğada küçük ‘ocaklar’ halinde bulunabilen orkide çiçekleri, salep olarak kullanılacak yumruları için zaman zaman aşırı söküme uğruyor. Doğal orkidelerin neslinin korunabilmesi için Tarım Orman İl Müdürlükleri’nden izin alabilenler bu işi yapıyor. Orkide avcıları dağlık-ormanlık alanlarda doğadan söküm yaparak elde ediyorlar. Salebi doğada bulmak o kadar kolay değil. Dağlarda küçük ocaklar halinde bulunuyorlar. Bu işi yapan aileler, köylüler yıllardır gizli tuttukları bu ocaklara bahar aylarında gidip birkaç hafta içinde kilolarca yumru toplayıp dönerler. Aynı alanda üretimin devam edebilmesi için aşırı söküm yapılmaz. Bitkinin çiçek açıp tohumlarını doğaya bırakması için yeteri kadar bitkiyi sökmeden bırakırlar. Son yıllarda borsasının oluştuğu Bucak’ta salebin ticaretini ağırlıklı olarak Kocaaliler köyü halkının yaptığı belirtiliyor. Ankara civarında belirledikleri bir bölgeden salep yumrularını getirip buradaki özel değirmende öğütüp satışını gerçekleştiriyorlar. Fiyatı da o yıl elde edilen salep miktarına ve talebe göre belirleniyor.”

Orkide ocaklarını bilen köylüler bu ocakları gizli tutuyorlar.

 

ADAY GÖSTERİLMEDİ AMA GÖBEKLİTEPE’NİN TANITIM İŞİNİ BIRAKMIYOR

2019 yılının ‘Göbeklitepe Yılı’ ilan edilmesinin ardından hız kazanan tanıtımlara ilk adım Haliliye Belediyesi’nden geldi. İstanbul-Yenikapıdaki sergiyi gezmemek bir kayıp sayılabilir. Göbeklitepe için bu kadar uğraş veren kişi, 12 bin yıllık tarihin yer aldığı Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesinin belediye başkanı Fevzi Demirkol... Urfalıların ‘Fevzi Abisi’ olarak tanıdığı Demirkol, seçimlerde aday gösterilmedi. “Aday gösterilmedim, çalışmam” demeyip, tanıtım çabalarını sürdürdü. Yenikapı Metro İstasyonu’na dev ışıklı panolarla Göbeklitepe sergisini getirmiş. Siyaseti böyle temiz yapanların, şehri ve bölgesinin tanıtımı için çabalayanların dikkatten kaçırılmaması gerekir. Dileriz siyasetçiler için örnek olur. Sergi, cumartesiye kadar açık...

 

Yazının Devamını Oku

Yeni Sarıyer vizyonu

15 Şubat 2019
İSTANBUL’da seçimin nabzının hızlı attığı önemli ilçelerden birisi Sarıyer.

CHP’li Belediye Başkanı Şükrü Genç ilçeyi 10 yıldır yönetiyor. AKP ise son 4.5 yıldır ilçe başkanlığı yapan Salih Bayraktar’ı aday gösterdi.

Adaylığıyla birlikte medyanın da gündemine giren Salih Bayraktar, Sarıyerliler nezdinde olumlu karşılığı olan bir isim. Sarıyerliler, Bayraktar’ın millet tarafından çabuk benimsenmesinin sebebini iki faktöre bağlıyor.

Birincisi ilçede yaşayanların neredeyse yüzde 90’ını ilgilendiren mülkiyet problemi için yaptıkları... İkincisi ise yine Sarıyer’in en önemli ihtiyacı olan sağlık hizmetleri konusunda 4.5 yıldır yaptığı çalışmalar.

Bayraktar, ilçe başkanı olur olmaz eski belediye başkanları, yardımcıları, muhtarlar, partisinin eski yöneticileri gibi 430 kişiyle 22 gün boyunca tek tek mülakat yapmış. Ardından da en acil sorun olarak belirlenen mülkiyet ve sağlık için harekete geçmiş.

‘İmar barışının mimarı’ olarak gösterilen Bayraktar, bu konunun hükümet gündemine girmesinde önemli pay sahibi... Yine denizden 5-6 kilometre içerideki mahallelerin öngörünüm engeli nedeniyle kanun dışı kalması üzerine devreye girerek binlerce insanın kanundan faydalanmasını sağlayan isim. İlçeye 350 yataklı, her gün 3 binin üzerinde hasta muayene edilen Hamidiye Etfal Hastanesi’nin hızlıca kazandırılmasında Bayraktar’ın büyük emeği var. Sarıyer’in kuzeyinde başta Zekeriyaköy’de olmak üzere pek çok site mevcut. Bu sitelerde ikamet edenlerin yıllardır çözemedikleri sorunları için başvurdukları adres de yine Bayraktar olmuş. Bu girişimci, çözüm odaklı ve siyasi parti farklılığı gözetmeksizin herkese kucak açan siyaset anlayışı Bayraktar’ın Sarıyer’deki 250 bin seçmenin tamamı nezdinde bir karşılık bulmasını sağlamış.

Salih Bayraktar’ı tanıyanlar için aslında tüm özellikler normal karşılanıyor. 150 yıllık Sarıyerli bir ailenin bir ferdi olarak balıkçılık yapmış, dünyaya deniz araçlarının motor ticaretiyle uğraşmış.

Aynı zamanda ‘Bayraktar Kardeşler’in kısaltması olan ve İnsansız Hava Araçları üreten ünlü Baykar Makina’nın sahipleri olan Özdemir ve Ömer Bayraktar kardeşlerin en küçüğü. Yani bu pratiklik aileden geliyor.

Bayraktar

Yazının Devamını Oku

Seracılığın arka yüzü

14 Şubat 2019
HÜKÜMET zaruretten sebze ve meyveyi satıyor, belki de diğer tüketim mallarını da satacaktır. Bu önlem yalnız başına fiyatları düşürmez. Tamamlayıcı önlemler de almalıdır.

1) Satış fiyatı kafadan zamla oluşmaz. Kâr hadleri ve kâr oranından oluşur. 1984 Milli Korunma Kanunu ve Kâr Hadleri Kanunu’nun kaldırılmasından sonra ithalatçılar, uyanık esnaf ve ağa babaları tüccarlar ‘serbest teşebbüs eşittir istediğin fiyatı uygula’ formülü ile büyük kârlar elde etmiştir. Üretici, tüketici ve gerçek sanayiciler perişan olmuşlardır. Bu yasalar ciddi olarak sert uygulanmalıdır.

Sebze-meyvenin satış fiyatı, ‘üretici fiyatı artı Antalya hal kabzımalının yüzde 10 kârı artı nakliye artı düşük hal rüsumları artı İstanbul kabzımal komisyonu yüzde 10 artı yüzde 30 kabzımal kârı artı yüzde 50 market kârı’ olarak uygulanmalıdır.

Oysa marketler ve satıcılar her operasyonda yüzde 100 kâr koyduklarından fiyatlar uçmuştur. Marketler göz boyamak için ön tarafa ucuz etiketler koymuşlar, arka taraftaki domates, patlıcan fiyatlarını değiştirmemişlerdir.

2) Nakliye, İstanbul içinde yeni ve uzun yollar kullandırılması yüzünden pahalanmıştır. Kısa yollardan hale erişilmelidir. Şoförler çok mutsuzdur.

3) Tüm üretim Antalya’ya binmiştir. Antalya’da arazi sınırlıdır. Aşırı yağmur sonucu seraları sel almaktadır. Adana ve Mersin, Hatay, Turgutlu 1990’a kadar Türkiye’yi beslememiş midir?

Uyanık esnaf, kısa olan 700 km’lik Antalya-İstanbul yolunu 1000 km olan Adana-İstanbul’a tercih edilmiştir. Ve de biraz sofistike olacak ama Hollanda gibi ‘çürük buhar’ (düşük basınçlı buhar) üreten rafineriler, termik santrallar yakınına ısıtmak için seralar yapılmalıdır. Örneğin Aliağa, İzmit, Kırıkkale, Afşin, Bursa, Pınarhisar ve benzeri tüm termik santralların yanına... Birkaç yıl önce Kırım’ın işgali neticesinde AB’nin sebze ve meyve boykotu nedeniyle Rusya, Türkiye’ye döndü. Ancak arada krizler yaşandı. Putin, geniş Rusya topraklarını oligarklara açmış, onlara yaklaşık 10 milyar kredi açarak bedava doğalgaz vermiş, AB’ye kamyonlarca ucuz domates göndermiştir. “Bende dünyayı besleyecek bakir topraklar var” dediği unutulmamalıdır.

4) Eskiden Adana’da tarlaları üzerine soğuktan korumak için km karelerce polietilen örtüler serilirdi. Seracılık mevsimi kısaltılırdı. Hava ısınır ısınmaz tarla tarımına geçilirdi.

Bu nedenle seracılık konseptini değiştirmeliyiz.

Yazının Devamını Oku

Adana ve Mersin’de tepede uzlaşı olsa da sahada birlik yok

13 Şubat 2019
Geçen hafta MHP’nin 50. kuruluş yıldönümü için Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü tarafından kente davet edildik. MHP’nin ve ülkücü kadroların önemli isimleri dışında Avrupa’dan da 100’den fazla konuk gelmişti.

Devlet Bahçeli’nin konuşmasında “MHP, 50 yılda başkalaşmadan değişmeyi, özünden kopmadan gelişmeyi başarabilmiştir” demesi ilginçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kutlamalar sırasında Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ne ‘Alparslan Türkeş’ adının verildiğini açıklaması, Hüseyin Sözlü’ye ittifakın tam destek verdiğini gösterdi. Hüseyin Sözlü’nün, ‘Devlet Bahçeli köprüsü’nü hâlâ bitiremediğini gördük.

‘Cumhur’ ve ‘Millet’ ittifakları adaylarının başa baş bir mücadele verdiği Adana, aynı Ankara gibi... Oyların 1/3’ünün kullanıldığı Seyhan ilçesindeki dengelerin düğümü çözeceği konuşuluyor. Adana genelinde son milletvekili seçiminde Cumhur İttifakı yüzde 46, Millet İttifakı yüzde 40, HDP yüzde 13.5 alırken, dikkatlerin çevrildiği Seyhan’da ittifak oyları eşit, HDP oyu yüzde 20 olmuştu.

Halen büyükşehir koltuğunda oturan Cumhur İttifakı adayı MHP’li Hüseyin Sözlü, bu ilçede AKP’den aday gösterilen bu partinin il başkanı Fikret Yeni’ye güveniyorsa da tüm AKP’lilerin büyükşehir sandığında nasıl oy kullanacağına dair farklı yorumlar var. Millet İttifakı adayı CHP’li Zeydan Karalar ise Seyhan’da Belediye Başkanı olarak son 5 yılda yaptığı ve ‘yansız’ diye nitelendirilen hizmetlerine güveniyor. CHP’nin küskünlerinin ise bu ilçede aday gösterilen eski il başkanlarından Akif Akay’ı ‘desteklemek’ için sandığa gideceğinden söz ediliyor.

Böylece Adana seçiminde AKP’lilerin Seyhan’da ‘firesiz’ oy kullanıp kullanmayacağı ve HDP seçmeninin yüzde 20’lik oyunun CHP’ye akıp akmayacağı sonucu belirlemiş olacak.

Buna bir de büyük kavgalara neden olan belediye meclis üye adaylıklarının kesinleşmesi ile doğacak küskünlükleri eklemek gerekiyor.

Göründüğü kadarıyla, hem Cumhur İttifakı’nın adayı Hüseyin Sözlü, hem de Millet İttifakı adayı Zeydan Karalar’ın centilmence yarışacakları anlaşılıyor. Ancak her iki adayın Adana’nın ‘erkekliği’ konusunda ‘amatörce’ ürettikleri sloganları pek hoş değildi.

Yarış nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Adana kazanacak.

Yazının Devamını Oku

KİT’siz kalkınma olmaz

8 Şubat 2019
KİT’ler (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) istihdam, yatırım, fiyat istikrarı, teknoloji girdisi sağladıklarından yeniden açılmalıdır.

KİT’ler 1932’de Atatürk ve 1952’de Adnan Menderes dönemlerinde, özel sektörün gerek sermaye gerekse ve bilgi eksikliğinden kurulmuşlardır. Hiçbir doktriner yönü yoktur. Konu sadece ekonomiktir. KİT’ler bir hiç uğruna kapatılmış, yerine tesisler kurulmamış ve sadece onun nakitleri alıcılar tarafından harcanmıştır. Özel sektörün bu tesisleri yapacak sermayesi de olmamıştır 2004-2019 arasında... Teknoloji girdisini de sağlayamamışlardır. Kendileri hazır işleyen tesisleri ele geçirmişlerdir. Gazete haberlerinden ve hükümetin açıklamalarından anlaşıldığına göre, örneğin Soma’da işçiler bir KİT olan ‘TKİ’ kanalıyla istihdam edilmiştir. Politikacıların yurt gezilerinde en çok muhatabı ‘işsizlik ve yörelerine bir fabrika kurulması’ isteğidir. Devletin bunu yapabilmesi sadece devlet eliyle, belki de yüzde 50+yüzde 50 özel formülüyle mümkün olur. Öyle milyar dolarlık tesislere de gerek yoktur. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, ‘81 ile fabrikalar kuracağız’ demeci KİT’lerin yeniden açılacağının bir emaresidir. KİT’siz bir kalkınma olmaz. Eskiden zarar eden bir KİT yoktu. Sadece, TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu) ve TCDD 1’er milyar TL zarar ederlerdi.

Özel sektörcüler anlasınlar ki herkes liberaldir. İster kendileri ister kamu yapsın, herkes kendi işletsin.  

Aslan ÖZMEN

 

SİYASETİN MİZAHI

GAZETECİLER Beşiktaş’ı her gün yazmalı, geçen dönemleri ile geleceği kıyaslamalı. Evet, Fatmagül’ün suçu neydi?.. Biz tren kalktıktan sonra mendil sallayanları istemiyoruz. Kartal Belediye Başkanı’na yapılanlara ağla...

 

 

Yazının Devamını Oku

Sipahi, Çekmeköy DP adayı oldu

7 Şubat 2019
ESKİ Beşiktaş meclis üyesi Hüseyin Avni Sipahi, Demokrat Parti’den Çekmeköy Belediye Başkanlığı’na aday olduğunu açıklayarak “2009’da CHP’den 308 oyla kaybettiğim seçimi, 10 yıl belediye başkanlığı yaptığım yerde yeniden kazanacağım” dedi.

Sipahi son gelişmeler üzerine şunları söylüyor: “Murat Hazinedar’ın yeniden CHP’den aday gösterilmesi için büyük çaba harcadım ancak başaramadım. Yapabilecek gücüm olsaydı, aslında onu yapardım. CHP’nin aday gösterdiği Rıza Akpolat’ı ise tanımam, ortakçılığım da yoktur. Telefonla dahi görüşmüşlüğüm yoktur. Halkın teveccühü karşısında Süleyman Soylu’nun, Mehmet Ağar’ın genel başkanlık yaptıkları, şimdi de genel başkanlığını Afyon milletvekili olarak Gültekin Uysal’ın sürdürdüğü DP’den aday oldum. Cumartesi günü 14.00’de Çekmeköy Şahinbey Caddesi’nde kampanyamı başlatıyorum. İstanbul’un en renkli kampanyası olacağını göreceksiniz. CHP ve AKP’yi yeneceğim konusunda iddialıyım.”

GÜNÜN SÖZÜ

“TÜİK istatistikleri sebzedeki fiyat artışları ve pahalılığın tarihi rekorda olduğunu ortaya koydu. Buna göre yıllık sebze enflasyonu yüzde 94.72 oldu. Bu durum, tarımın can çekiştiğini gösteriyor. Sebzede fiyat artışı maaş artışının ortalama 4.7 katı oldu.” Turhan ÇAKAR Tüketici Hakları Dernek Başkanı

KESTANECİLER ZEHİRLENİYOR

KIŞ mevsiminde gezdiğimiz çoğu yerde kestane satıcılarını görüyorum. Sanırım belediyeler, bir süre önce tezgâhları da şıklaştırdı. Güzel görüntü veriyorlar, şehrin süsü ve lezzetli bir yiyecek. Ancak farkında mısınız, kestaneciler zehirleniyor. Bütün gün kömürden yayılan karbonmonoksit gazını ve yanan kabuklardan kaynaklanan dumanı soluyorlar. Kısa zamanda karbonmonoksit zehirlenmesi, uzun dönemde dumana bağlı kanser riski ile karşı karşıyalar.

Belediyeleri bu konuda acil önlem almaya davet ediyorum. Tezgâhların ocak kısmında küçük düzenleme ile zehirli gazları, dumanları kestanecilerden uzaklaştırmak çok kolay.

Dilerim belediyeciler, seçim telaşından fırsat bulup bu önemli konuya el atarlar. Dr. Gündüz TEZMEN

MHP 50 YAŞINDA

Yazının Devamını Oku

‘Seçme, seçilme ve seçim’

6 Şubat 2019
31 Mart 2019 seçimlerinde iktidar ve muhalefet partilerinin alacakları sonuçlar belki de mevcut yönetim sistemimiz konusunda yeni tartışmaların meydana gelmesine sebep olacak. Bu sebepten güncel bir konuyu ortaya çıkaran eski İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel, 527 sayfalık önemli bir çalışma ortaya koymuş. Kanes Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘Seçim Nasıl Kazanılır’ ve ‘Osmanlı’dan Türkiye’ye Seçim Tarihi’ başlıklarıyla iki bölümden oluşuyor.

1. kitapta bir seçim kampanyasının nasıl yürütüleceği ve hangi konulara ağırlık verileceği açıklanarak tartışılıyor. 2. kitapta ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan ‘millet sistemi’ndeki seçim yöntemlerinden başlayarak, imparatorluğun 1876 yılında toplanan ilk Meclis-i Mebusan’ı, 1908 tarihinde 2. Meşrutiyet’in ilanı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek parti dönemi ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Milli Mücadele ve 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi dönemi ile 1946 yılında uygulanmaya başlanan tek dereceli seçim ve 1950 yılında 27 yıl süren CHP iktidarının değişmesi ele alınarak, izleyen yıllardaki demokrasi deneyimleri, askeri darbe dönemleri kitabın önemli bir bölümünü kaplamaktadır. Son olarak kitap, günümüze kadar yaşanan seçim sistemi değişikliklerini de içermektedir.

Kadınların dünyada ve ülkemizde seçim haklarına kavuşmaları ve kadın devlet başkanları ile yurdumuzdaki azınlıkların temsili konularına da ayrı bölümler ayrılmıştır.

 

BEŞİKTAŞ’TA OLANLARA ‘ŞERO’ GÖZYAŞI DÖKÜYOR

YİNE adayları sorgulayacağız... Evet, İstanbul’daki bu adaylar hangi kriterlere ve vizyona sahiptirler? Belediyeciliğe ne kadar hâkimler ve o ilçeleri ne kadar tanıyorlar? ‘Şak’ diye aday yapılıyorlar. Öncelikle bu Beşiktaş halkının çektiği nedir? Buna Genel Merkez’deki ‘Şero’ bile gözyaşı döküyor.

Beşiktaş için Erdoğan Toprak’ın eliyle getirilip aday gösterilen Rıza Akpolat’ın bağlantıları kimdir? Kimin koruması ve kollaması altındadır?

 

 

Yazının Devamını Oku