Gürsel Tekin, Mustafa Sarıgül, Dr. Mehmet Bekaroğlu, Cemal Canpolat, Akif Hamzaçebi.
‘İstanbul’un beşlisi’ diyorlar bu isimlere...
Gürsel Tekin, geçen hafta Kılıçdaroğlu ile Ankara’da ünlü bir balıkçıda yemek yedi.
Kılıçdaroğlu, “Nereyi istersin” diye sordu. Tekin’in İzmir ve Kadıköy’ün adlarını telaffuz ettiği öne sürüldü.
Kılıçdaroğlu’nun kafasında ‘abi formülü’ ile Gürsel Tekin Esenyurt’a, Cemal Canpolat Küçükçekmece’ye, Akif Hamzaçebi Beykoz’a, Mehmet Bekaroğlu Üsküdar’a ve Mustafa Sarıgül de Eyüp’e yakıştırılıyor.
Tuncay Özkan da dahil, bu isimler ‘adaylık’ konusunda taktiksel olarak konuşmuyorlar; tartışmaya girmiyorlar.
ŞİŞLİ’YE YENİ ADAY ADAYI
2014
Oylarımızla vekillerimizi seçeriz bizi temsil etsinler diye. Bu hakkın kul hakkına dönüşmesi mümkün müdür?
Oy hakkını kötüye kullanırsanız, bilinçsiz oy kullanırsanız, kısır çıkarlarınız için oyunuzu sandığa atarsanız elbette bu kul hakkına girer. Sizin verdiğiniz oylarla işbaşına gelenler halka zulmederlerse, vergilerini çarçur ederlerse, devlet hazinesinden yol bulurlarsa, elbette bu kul hakkına girer. Çoğunluk her zaman doğruyu bulmayabilir. Yanılabilir, aldatılabilir.
Bu durumda verilen oyların nasıl kul hakkına dönüştüğünü anlamak için yönetilme tarzımıza bakarız. Memnunsak, o iktidarı işbaşına getiren çoğunluğa teşekkür ederiz.
Değilsek, onun oylarıyla çektiğimiz çileleri, ceremeleri onun boynuna yükleriz.
İşte bu kul hakkıdır. Oy hakkının kul hakkına dönüştüğü durumdur. M. Necati GÜNGÖR
TARİHİN ÜZERİNE SICAK ASFALT OLMAZ
#tarih dergisinin yayın yönetmeni Gürsel Göncü, Çanakkale konusunda çok hassastır. Derginin aralık sayısında şu uyarıda bulunuyor: Çanakkale muharebelerinin yaşandığı Anafartalar bölgesine yeni yollar yapılıyor. Sıcak muharebenin yaşandığı araziye sıcak asfalt dökülüyor. Amaç, varolan ve büyüyen otobüs-ziyaretçi trafiğini rahatlatmak! Peki Mustafa Kemal ve burada savaşan nice şehidin-gazinin ruhları da rahatlıyor mu? Bizi geleceğe onların mirası taşıyacak, karayolları değil.
ORHAN DURGUT İSTANBUL’U ÇEKTİ
Ancak 13 yıldır dutla ilgili araştırmalar yapıyor. 2006 yılında, yani 12 yıl önce memleketi Erzincan Kemaliye’de dutu her yönüyle incelemeye çalışan Türkiye’nin hatta dünyanın ilk spesifik panelini, her biri alanında çok değerli bilim adamlarıyla gerçekleştirmiş. Ancak bu tarihi panel ne yazık ki insanların basit hesaplarına ve basiretsizliklerine kurban gitmiş.
Sonrasında kendi kişisel gayretleriyle yaymaya çalıştığı bilgiler başkaları tarafından sahiplenilerek 2014 yılında o zaman Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bir ‘Dut Eylem Planı’ oluşturmasına kaynaklık etmiş ve bu kapsamda 3 milyon dut fidanı üretilip dağıtılmış.
“Her ne kadar buradaki emek ve fikir hırsızlığından rahatsız olsam da böylesi bir planın oluşmasında kaynaklık etmiş olmanın manevi hazzı beni mutlu etmektedir” diyor Dr. Gülnur Esma Gürler.
GÖBEKLİTEPE’DEKİ DUT AĞACI
Ancak çalışmanın asıl sahibini olarak bakan beyle bağlantı kuramamış olması konunun akim kalmasına neden oldu ve vakit kaybına yol açtı diye düşünüyor. Özellikle Urfa Göbeklitepe’de altında 2 tane mezarın bulunduğu ‘karadut’un varlığını öğrendikten sonra hiç vakit kaybetmeden alelacele yayınlamaya karar verdiği ‘Göbeklitepe’nin Kutsal Vakfı: DUT’ isimli kitapçığı 2016 yılında kendi imkânlarıyla bastırmış ve bu bilgileri o yıl Davos’ta Göbeklitepe ile birlikte dutun da dünyaya tanıtılması ve markalaştırılmasının gerekliliğini başta Recep Tayyip Erdoğan’a ve Ahmet Davutoğlu’na anlatabilmek için çırpınmış ama ne yazık ki hiç birine ulaşamamış. “Tarihin en önemli ticaret yolu olan ve bugün yeniden canlandırılma aşamasındaki ‘Yeni İpek Yolu’ projesi 27 trilyon dolarlık bir hacme sahipken bu yola adını veren dutun esamisi okunmamaktadır. Oysa bu ağaç şimdiye kadar değerlendirilmemiş kökü, kabuğu, meyvesi, yaprağı ile bir biyoendüstri hammaddesidir. Ekonomik, tıbbi özelliklerinin yanı sıra dünya üzerinde her din ve kültürde bir mistik sembol olarak kullanılabilme potansiyeliyle de çok önemlidir. Hatta bu yönüyle başta Türk dünyasını ve bütün dünyayı, çoklukta birleyecek, ipekböceğinin kelebeğe dönüşümü gibi insanın tekâmülünü simgeleyecek, sabrı, bereketi, bilgeliği sembolize ederek ‘karadut ülküsü’ diye adlandırabileceğimiz yeni bir ülkünün felsefesini oluşturmak gerekir” diyen Gürler, bu konuda aceleci davranılması gerektiğini savunuyor.
“Dünyanın henüz tanımadığı ama çok kıymetli bir süper gıda olan ‘dut’u başkaları sahiplenmeden önlem alınıp küresel markalar yaratılması ve ‘Yeni İpek Yolu’ ile tüm dünyaya tanıtılması gerekir” diye düşünen Gürler, maddi ve manevi çıkar sağlarken bir atıf bile yapmaya tenezzül etmeyen fikir hırsızlarına rağmen yılmadan bilgilerini paylaşmaya devam edeceğini söylüyor.
AVCILAR’A REKOR BAŞVURU
-
Ayrıca Sevr’i onaylayanların vatan haini ilan edildiği ifadeler kaldırıldı. ‘Şeyh Sait ayaklanması’ ile ‘Menemen olayı’ da kitapta yer almamıştı.
Tarihçi-yazar Mustafa Solak, ‘Laik Cumhuriyet’i savunanlar için önemli duyuru’ başlığı altında şöyle yazıyor: “23 Aralık Kubilay Anması yaklaştı. Bu yılki anmalarda buna dikkat çekip ‘Menemen olayı ve Kubilay’ın katli kitaplardan kaldırılamaz’ diyelim. Panel gibi etkinliklerle gündemde tutalım.”
87 yıl önce, 23 Aralık 1930’da İzmir-Menemen’de çıkan ayaklanma sırasında şehit düştü Kubilay... Bu pazar günü çeşitli etkinliklerle anılacak...
BİLİYOR MUSUNUZ
1954 BASIN KARTI İPTAL
- CHP İzmir milletvekili Atilla Sertel’in soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, son üç yılda 1954 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini açıkladığını, FETÖ ile iltisaklı olduğu için kapatılan kurumlarda çalışan 705 kişinin de basın kartının iptal edildiğini söylediğini...
-
Gürsel Tekin adaylıktan neden çekilmedi hâlâ? Başka pazarlıklar mı gündemde yoksa? Partide Kemal Kılıçdaroğlu’nun her dediğine ‘evet’ diyen PM ve MYK var. Mansur Yavaş’ın dünkü açık oylamasında 12 ret oyu çıktı... Kapalı oylama olsa ‘kabul’ geçer miydi?
Burada bir soru akla geliyor:
Kılıçdaroğlu tek seçici midir?
‘Demokratlığını’ unuttu mu? Yahut bunu “Kimler unutturdu” diye de sorabiliriz.
PM’nin iradesi Ekrem İmamoğlu’nun elinde mi ki daha onay olmadan adaylığını açıklıyor?
Pek anlaşılmayan bir proje devreye sokulmuş gibi gözüküyor.
Birincisi büyükşehir adaylığı, ikincisi genel başkanlık.
Kılıçdaroğlu
Ani ölümler artıyor! Bahçelievler Belediyesi ve İBB Meclisi CHP üyesi Seyit Ali Aydoğmuş hazırladığı önergesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ulusal Hava Kalite İzleme Ağı’nın her gün saatlik olarak kontrol ettiği ve paylaştığı hava kalitesini gösteren ve İstanbul’da her ay artarak devam eden hava kirliliğini gündeme getirdi.
Hava kalitesini gösteren değerler Türkiye’nin gece-gündüz zehir soluduğunu ortaya çıkardı. Dünya Sağlık Örgütü’nün normal kabul ettiği hava kalitesi indeksi 0–50 aralığında iken yıl içerisinde hemen hemen birçok ilde hava kirliliği günün bazı saatlerinde sağlıksız olan 150–200 aralığını geçmektedir.
Hava kirliliği İstanbul’da da haziran ayı ölçümlerine göre 165’lik değerler ile sağlıksız ve tehlikeli durumdadır. Bu değerler kasımda 183, aralıkta ise 187’ye ulaşmakta olup ciddi bir şekilde insan sağlığına zararlıdır ve zehir soluma noktasına gelinmiştir. Buradan hareketle;
1- İnsan sağlığını tehlikeye sokan ve astım, bronşit gibi hastalıklar için ani ölümlere neden olacak bu durum hakkında bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
2- Özellikle çok katlı binaların ve yeşil sorununun buna neden olduğunu ve bu anlamda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
3- Yoksa yetkililerin sık sık söylediği “İstanbul’a ihanet ettik” sözlerine rağmen ihanet etmeye devam mı edeceksiniz?
DİSK 10 ilde basın açıklaması yapacak. Sorun 8.5 milyon insanı ilgilendiren önemli bir konu. Girne Amerikan Üniversitesi’nde hukuk dersleri veren ünlü sendikacı Dr. Engin Ünsal, bu konuda bir makale yazmış. “İşçinin ekonomik ve sosyal sorununun düzenlenmesi konusunda asgari ücretin tanımında iki önemli yanlış vardır” diyor ve şu vurgulamaları yapıyor:
1- İşçinin ailesi neden dikkate alınmıyor? Oysa nasıl 16 yaşından küçükler için ayrı asgari ücret belirleniyorsa evli ve bekâr işçiler için de ayrı asgari ücret belirlenmelidir.
2- Sözleşmedeki ‘Ücret en geç iki yılda bir belirlenir’ ibaresi yanlıştır. Ekonominin dinamikleri çok çabuk değişebilmekte ve enflasyonist baskılar işçinin asgari ücretini anlamsız kılabilmektedir.
Bugüne kadar hükümetler hep işveren temsilcileri ile birlikte hareket ederek asgari ücreti düşük tespit etme yoluna gitti; hiçbir dönemde işçi temsilcilerinin istediği olmadı.
Bu defa da aynı şey olacak ve işverenlerin isteği sonucu belirleyecek.
HAYVAN ÜRETİCİSİ DEĞİL 3 MARKET DESTEKLENİYOR
Biz, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) olarak; toplumu ve bireyleri ilgilendiren kararların alındığı, seçim ve atama ile tüm karar organlarında kadın-erkek eşitliğini demokrasinin bir gereği olarak kabul eden, Mart 1997’den beri bu amaç için mücadele ederek, kadınların karar organlarındaki temsil oranlarının yükseltilmesi için çalışan alanındaki en eski ve tek derneğiz.
Üye kadınların güçlendirilmesi, partilerinde görünür kılınması ve yerel ve genel seçimlerde aday olmaya teşvik edilmeleri amacıyla yürüttüğümüz lobi, savunu, kampanya, örgütlenme, dayanışma ve eğitim çalışmalarımız kapsamında, her seçim dönemi öncesi siyasi parti genel başkanlarını ziyaret ederek görüş, öneri ve düşüncelerimizi paylaşırız.
Lakin üzülerek belirtmek isteriz ki 31 Mart seçimleri için CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşme sağlayamadık. Şimdi sizin aracılığınızla kadın örgütleri ve STK’ların görüşlerine önem verdiğini söylediğiniz Kılıçdaroğlu’na sormak isteriz:
Şu ana kadar hangi kadın örgütleri ile görüşmüştür? KA.DER’i bir kadın örgütü olarak tanımıyor mu? Yoksa kendisine randevu taleplerimiz mi iletilmiyor? Kadın-erkek eşitliğine ve kadının her alanda eşit temsiliyetine inancının olduğunu düşündüğümüz Kılıçdaroğlu ve nezdinde CHP’nin, yazıya başlık yaptığınız üzere, bizimle diyaloğa da ‘geç kalmasını’ istemeyiz.
Nuray KARAOĞLU KA.DER Genel Başkanı
‘YERLİ MALI YURDUN MALI’