CHP, bu isimleri şimdiye kadar belirleyemez miydi?
CHP hâlâ ne yapıyor?
Üç yöntem uyguluyor:
1- Kamuoyu araştırması... Metropol ve Konda şirketi yoğun şekilde çalışıyorlar. Hazırlayacakları raporları Kılıçdaroğlu’na verecekler. Burada etkili isimler ortaya çıkabilir.
2- Milletvekillerinden oluşturulan gruplar, illerde örgütü dinliyorlar.
3- Kılıçdaroğlu, sendikalar, baro, işverenler örgütleri, kadın örgütleri gibi STK’ların görüşlerine önem veriyor.
Genel Başkan bu konuda ‘kandırılmak’ istemiyor. Bazı milletvekillerinin, kendisine destek verecek adayların ismini öne çıkartırken, ‘partinin kazanması’ olgusu dışında hareket etmeleri lideri kızdırıyor.
İzmir
1 santim tarım toprağı, yaklaşık 600-700 yılda oluşuyor. Tarımın da en az 30 cm’de yapıldığı düşünülürse 20-30 bin yılda oluşan tarım toprağı günlük çıkarlar uğruna geleceği düşünmeden yok ediliyor.
Toprağımızı koruyabiliyor muyuz? Mevcut yasalar aslında buna uygun. Sadece etkin adli ve idari yaptırımları uygulamak yeterli. Kırklareli Aşağıpınar kazı alanında bulunan arkeolojik verilere bakıldığında, bu topraklarda yaklaşık 8500 yıldır tarım yapıldığı görülüyor. Birçok medeniyetin varlığını sürdürmesine vesile olmuş bu toprakların binlerce yıl sonra geleceklerin de varlığını da sürdürebilmesi için çok büyük sorumluluğumuz var.
Anayasamız toprak varlığımızı güvence altına almıştır. Ama uygulamalara bakmak gerekiyor, onlar da olumsuz. TÜİK’e göre tarım alanlarımız bir önceki yıla göre yüzde 1.6 azalarak 233.757.881 dekara düştü.
Topraklarımızın büyük bir kısmını inşaat, turizm, duble yollar, enerji santralları ve madencilik için geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde elden çıkardık.
Dünyadan örnek vermek gerekirse Ekvador ve Bolivya anayasalarına bakıldığında, Bolivya dünyada doğanın yasal haklarını tanıyan ilk ülke... Anayasası, doğayı insanla eşit statüde kabul ediyor. Ekvador da toprak anaya var olma hakkı tanıyor; yani yasal koruma altında...Toprağın yok olmasına olur ve onay verenlere, göz yumanlara bir hatırlatma... Unutmayın ki bu dünya 3 günlük; dün, bugün ve yarın... Dün geldik. Bugün yaşadık. Yarın gidiyoruz. Gideceğimiz yer toprak ananın bağrıdır. Sonsuza kadar bağrında kalacağımız toprak anaya saygı, insan olmanın gereğidir.
Büyük usta Âşık Veysel’i de Dünya Toprak Günü’nde analım:
“Havaya bakarsam hava alırım /Toprağa bakarsam dua alırım /Topraktan ayrılsam nerde kalırım/Benim sadık yârim kara topraktır.”
Göksal ÇİDEM-Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı
Savcı görüşünde “Toplanan kanıtlar hukuka aykırı olup bu nedenle davada böyle bir örgütün varlığı ispatlanamamıştır” diyor. Yani, sanki Ergenekon diye bir örgüt vardı da kanıtlar hukuka aykırı olunca ispatlanamadı demek istiyor.
Yasalara göre beraat kararlarının da farklı türleri var.
Savcı kanıt yetersizliğine dayanarak beraat kararı verilmesini istiyor.
Ergenekon diye bir terör örgütü hiç kurulmadı, böyle bir örgüt ve suç uyduruldu demiyor.
Savcı böyle bir gerekçe ile beraat kararı verilmesini istemiyor.
Mahkeme de beraat kararında savcılığın gerekçesindeki gibi hareket ederse bu durum, her yönüyle suçsuz olan insanlar üzerinde leke bırakacak.
O nedenle bu karara karşı, beraat edenler bir de gerekçe yönünden yasa yollarına başvurmak durumunda kalacak.
Haksız tutuklamalar vb her türlü beraat durumunda tazminat davası açılabildiği için, adeta her şey yaşanıldığı ile kalsın, isteyen tazminat davası açıp tazminatı alsın, yetmez mi deniyor.
Bu tek başına Türkiye’nin yönünü gösteriyor; tarım ve turizm. Dün muz üretiminin nasıl arttırıldığını yazarken, kongrede iyimser veriler yürekleri serinletti. Turizm sektörüne bir şey söylemek isteriz: Türkiye tarımının gücünü görmek için bu fuarın gezilmesi gerekirdi.
Ne yazık ki kongre için gelen Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Nadir Alpaslan dışında hiçbir bakan yoktu.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Çin’deki ‘Türkiye Yılı’nın kapanışı için Pekin’deydi. Peki sektörle ilgili, örneğin Maliye, Ulaştırma ya da diğer bakanlıklardan neden kimse yoktu? Her şeyi temsilen Vali Münir Karaloğlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel vardı. Türel’in morali aday gösterilmesiyle daha da yükselmiş.
Turizmle ilgili neler oluyor diye sorarsanız, ilk önce şu tespiti yapmak durumundayız.
Türkiye, turizmde tarihinin en ağır krizini 2015 Kasım ayında Rus uçağının düşürülmesiyle yaşadı. Şimdi turizmde zirveye çıkması yine Rusya sayesinde oldu. Rusya, artık Türkiye’nin birinci pazarıdır.
BİR BAŞKA ŞEY DAHA VAR: RUSYA’DA İKİ TÜRK
Türk kökenli tur operatörleri Rusya seyahat endüstrisinin lokomotif yönlendiricisi konumundadır. Bunlardan ikisi OTİ Holding bünyesindeki ‘Coral’ ile ‘Pegas’. Pegas’ın başında olan Ramazan Akpınar, Tunus’tan Vietnam’a kadar dünyanın dört bir yanında onlarca otelle ve uçakla çalışan, Türkiye’de de yüzlerce otelle iş yapan bir isim. En son MNG Holding’in Topkapı Oteli’ni satın aldı. Aslen Rizeli, ancak siyasi hiçbir yönü yok; turizmle yatıp kalkıyor. İkinci isim Coşkun Yurt da haftada yüzlerce uçağı Rusya’dan dünyanın dört bir yanına operasyon yürüten, birçok ülkede tur operatörlüğü olan Bartınlı bir işadamı... İkisinin Rusya’dan Türkiye, Tayland, Mısır, Yunanistan ve Hindistan gibi ülkelere gönderdikleri turist sayısı 5 milyonun üzerinde. Coşkun Yurt ve Ramazan Akpınar, kongrede Rusya pazarı ile ilgili güzel bir projeksiyon çizdiler.
Denizbank Genel Müdürü
500’ün üzerinde firmanın katıldığı fuar sadece Türk değil, özellikle Ortadoğu bölgesinden gelen yoğun ziyaretçilerin de ilgisiyle karşılaştı. Fuarı cumartesi akşamına kadar 100 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor.
Growtech Fuarı’nda ‘doku’ kültürü ile fidan üretimi ileri bir noktaya gitmiş. Son dönemde en fazla tercih edilen ürünlerin başında muz geliyor. Eğer bu tempo ile devam ederse, birkaç yıl içinde Türkiye’nin muz ithalatını sonlandırması bekleniyor.
Türkiye’de iki-üç yıl içinde ithalata gerek kalmayacağını belirtiyor Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Onus. “Anamur Bozyazı ve Alanya’ya alternatif olarak Manavgat’da muz üretimi süratle yaygınlaşıyor. Ayrıca, Antalya’nın batısında Fethiye ve doğusundaki Silifke’den Hatay’a uzanan bölge de muz üretimi ile tanışmaya başladı. Gerek açık alanda, gerekse seralarda hızla üretim alanları artıyor ve ülkemizin tüketim ihtiyacı tamamen karşılanıyor.”
Muzun ihraç edilme şansı yok, çünkü çok büyük üretim alanlarına sahip olan Latin Amerika ülkeleriyle ve Kanarya Adaları ile rekabet edebilme şansımız yok.
MUZ TÜKETİMİ SON DERECE DÜŞÜK
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Antalya’da ziraat fakültesinin kurulmasından sonra subtropik (tropik kadar sıcak değil) meyve yetiştiriciliğine ilave olarak son zamanlarda tropik meyvelere de (mango, ejder meyvesi, papaya, avokado) bir yönelim başlamış durumda. Muz önde gidiyor. Ancak Türkiye’de kişi başına muz tüketimi Avrupa ile kıyaslandığı zaman son derece düşük kalıyor. Yerli üreticiyi korumak amacıyla devlet muz ithalatında yüksek oranda (yüzde 147) vergi alıyor. Pek çok yerde muz üretiminin kârlı olmasından dolayı çiftçilerin muz üretimine kaydığını ve muz seralarının kurulmaya başladığına dikkat çekiliyor.
Growtech Fuarı’
Biliniz ki 20 kadar yerde eğilim yoklaması yapılacaktır. (Örneğin büyük tartışmaların yaşandığı Tekirdağ Saray’da olabilir)
Tayyip Erdoğan hiç olmazsa eğilim yoklaması yapıyor. İstanbul’da yaptı; adına da ‘e-yoklama’ dedi. Gazeteciler bunu ‘doğru’ bir şey olarak nitelendirdi.
Hiç olmazsa beş bin kişiye oy kullandırarak, adayların isimleri üzerinde ilçe yönetimleri, il örgütü, kadın kolları, gençlik kolları ve meclis yönetimlerinin en azından kadrolarına önem verdiğini gösterdi.
Kılıçdaroğlu geçmişte ‘eleştirilere’ saygı duyar, dikkate alır, bundan parti zarar görür mü diye düşünürdü. Partinin zarar görmesini istemezdi.
Şimdi mi? Yapılan eleştirilerin üç günde unutulduğunu öğrendi, bu yöndeki eleştirilere itibar etmiyor artık.
“Sınırsız yetki her ne alanda olursa olsun yozlaşma ortaya çıkarır.”
Geçen cuma günkü yazmıştık:
“Örgüt genel merkeze baskı yapıyor. Örgüt işin içine katılmazsa başarı olmaz.”
Yozgat Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Oran Kalkınma Ajansı tarafından düzenlenen ‘I. Ulusal Yozgat Sarıkaya Basilica Therma (Roma Hamamı) Buluşmaları’ etkinliği vardı. Sarıkaya’daki Sarızeybek Kültür Merkezi’ndeki toplantılarda akademisyen, turizm firma temsilcileri, gazeteciler, yayıncılar ve yatırımcılardan oluşan katılımcılar Roma hamamını gezdiler. Vali Kadir Çakır, Roma hamamı için isim ve slogan aradıklarını açıkladı.
Sarıkaya ilçesi ile Roma hamamı artık daha sık gündeme gelecek.
İşte ünlü Yozgatlılar: Agah Efendi, Fuat Oktay, Ekmeleddin İhsanoğlu, Cemil Çiçek, Bekir Bozdağ, Ahmet Hakan Çoşkun, Saygı Öztürk, Taha Akyol, Abbas Sayar, Altan Erkekli, Gülten Akın, Hayko Cepkin, İbrahim Arıkan, Lütfullah Kayalar, Mehmet Topuz, Neco, Yavuz Özkan ve Yusuf Aslan.
Mustafa Kemal Atatürk 03.02.1934 tarihinde Yozgat seyahati sırasında Yozgatlılara, “Ünlü süvarilerin, harp meydanlarında kahramanca dövüşen Türk yiğitlerinin harman olduğu diyar!.. Bozok Yaylası’nın çocukları, var olun...” diyerek hitap etmiştir.
Tekel’in ünlü ‘Altınbaşak’ birası Yozgat’ın son tekel fabrikasıydı. (Aynı zamanda da İsveç patentli Ankara Viski’si üretiliyordu bu tesislerde) Ne yazık ki bugün yerinde AVM var. Koca Yozgat’ta 19 km uzaklıktaki Bahadın kasabası dışında içki içilecek tek yer yok.
Yozgat’ın içinden geçerken Yimpaş tabelasını gördük. Ancak bugün kuruculardan kimsenin Yozgat’ta yaşamadığı söylendi.
Şeker fabrikası da satıldı, ancak yeni sahipleri hiçbir faaliyette bulunmuyor. Daha acısı, küçüklü büyüklü fabrika-atölye türü tesislerinden hiçbir şey kalmamış bugün. Bunların sayısı 230’u buluyormuş; ilde 13 bin 300 işsiz varmış. Bu nedenlerden dolayı sürekli göç veriyormuş.
29 Kasım-2 Aralık günlerinde İstanbul Yenikapı’da
Yeni Japonya eski feodal Japonya’yı ve Rusya’yı yenerek Çin medrese sisteminden kurtulup Batılı anlamda eğitim aldıktan sonraki 40 yıl içinde büyük devletler arasında yer almıştır. Japonlara göre bir topluma danışma hakkından önce eğitim hakkı verilmelidir. Seçmen oy vermeden önce bilgilendirilmelidir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Yeteri kadar eğitim görmeyenin elinde oy pusulası yalnız fayda değil, tehlikedir.
Japon uyanışından 70 yıl önce, 3. Selim’in batıl düşüncelerini tehlikeli bulup onu öldürerek bu Japon gelişimine benzer ilerlemenin önünü o gün kesmiştik. Biz Batı’ya daha yakındık ve daha iyi tanıyorduk, fakat çeşitli nedenlerle bu ilerleme olmadı. Bu sebeplerin başında eğitimin çok sonra önem kazanması gelmektedir. Atatürk zamanında Tevhid-i Tedrisat’la önemi ancak anlaşılmıştır.
Asrın başında Türkiye’deki okuma-yazma oranını buraya yazmaya utanırım. (Okuma yazma erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4. Okuryazar erkeklerin çoğu gayrimüslim. Okul çağına gelen 4 çocuktan 3’ü okula gitmiyor. Toplam okul sayısı: 4894 ilkokul, 72 ortaokul, 23 lise. Türkiye’nin tüm liselerinde kayıtlı kız öğrenci 230. Öğretmenlerin 3’te birinin öğretmenlik eğitimi yok.)
Çarpıcı örneği yine Japonya’dan vermek isterim. Japonya’yı dev ülkeler seviyesine çıkaran, Japonya’nın bir dünya devi olduğunu gösteren Rus-Japon deniz savaşında, Rusya’nın Batılı donanmasını Amiral Togo Heihachiro tamamen yok etmiş ve bir dünya devi olarak dünya sahnesinde yerini almıştır. Bu büyük amiral doğunun Amiral Nelson’u olarak bilinir. Emekli olunca Japon imparatoru onu onurlandırmak için bir ödül vermek ister. Amiral ödül olarak köyünde bir öğretmenlik kadrosu ister. Bu isteği reddedilir. Öğretmenliğin çok özel meziyetler taşıyan ve kendine has profesyonellikte olduğu söylenir. Kont unvanı verilir. 1906’da İngiliz kralı tarafından da liyakat nişanı verilir. Amiral, Togo köyünde öğretmen olmak konusunda ısrarlıdır. Fakat öğretmenliğin çok farklı ve profesyonellik gerektiren bir meslek olduğu kendisine hatırlatılır. İmparator ona çocukların eğitiminin çok farklı ve önemli olduğunu, fakat ileri yaştaki veliaht imparator Hirohito’ya danışman olarak atayabileceğini anlatır. O da bu öneriyi kabul eder.
Öğretmenlik çok önemli ve özellikleri olan bir meslektir.
Prof. Dr. Cengiz KUDAY
GÜNÜN SÖZÜ