Başka türlü görüyor, başka türlü konuşuyor. Çözümleri hemen ortaya koyuyor.
Onun ne kadar sevecen olduğunu hemen fark ediyorsunuz.
İstanbul Üniversitesi dahil iki üniversitede 85 bin öğrenci okuyor, ilçe nüfusu da 250 bini aşmış. Hançerli depreme karşı teyakkuz halinde, ‘yarınlarımız için, güçlü yapılar, sağlıklı dönüşüm’ hedefiyle başlayan yenileme çalışmalarında epeyce yol almışlar. Son bir yıl içinde 122 binanın yıkımını gerçekleştirmişler.
Müteahhitler ile konut sahipleri bir araya gelmiş; belediye de ‘uzlaşma, denetim, gözetim ve finansman’ ilkeleri ‘AVBEL’ adı altında bir projeyle gözetiliyor, kazık atma ve rant yok.
Hançerli, “Müteahhitlerle vatandaşları uzlaştırıyoruz” diyor.
Bu kadar basit mi? Evet, çünkü güven duygusu egemen, uzlaşma bedelleri de ‘düşmüş’, herkes şaşırmış. Müteahhitler de böyle bir projede çalışmak için yıkılan binalardan ne kalıyor diye gözleme başlamışlar. Kimse ile kıyas edilmek istemiyorlar, 50 bin konutluk projenin maliyeti 1.5 milyar dolar. Bu projenin İstanbul’a bir model olacağını söyleyebiliriz.
İBB Başkanı İmamoğlu projeyi çok beğenmiş, en yakın sürede ziyaret edecekmiş.
Buna çok basit ama güzel bir isim bulmuşlar:
THY’de 127 ülkeye uçuşlarını salgın nedeniyle 28 Mart’ta durdurmuştu. 4 Haziran’da iç hat uçuşlarını başlatan THY, 18 Haziran’da da Almanya, İsviçre, Avusturya, Hollanda ve Danimarka dahil toplam 16 kente uçuşları başlatmıştı. Geçen pazar akşamı bir dostumuz acil bir iş için Frankfurt’tan İstanbul’a geldi. Uçuş önce telefonla konuştuğumuz dostumuz biraz endişeliydi.
Gelince intibalarını sorduk. “Teşekkürler THY” diye başladı söze. “Her şey mükemmel geçti” dedi. Frankfurt Havaalanı terk edilmiş bir görüntüye sahipmiş. Ama yakın saatlerde THY’nin İstanbul ile Sabiha Gökçen ile Ankara’ya üç seferi varmış. “Türkler sayesinde alan canlıydı” diyor ve ekliyor: “Uçaklar da dolu veya doluya yakındı.” Sürekli anons ve uyarılara ilaveten herkes maske ve mesafe kuralına uymuş. Uçağa biniş ve inişlerde arkadan başlayarak sırayla uçağa alıp indirmişler. “Herkes de riayet etti” diyor dostumuz. Uçakta da kapalı bir kese kâğıdında sandviç, su ve meyve suyu vermişler.
İstanbul Havalimanı’nda da sürekli anons ve uyarılarla herkesin maske ve mesafe kuralına uyması hatırlatılmış. “Hele pasaport kontrolü sıraları önündeki genç bir görevlinin yüksek ama tatlı bir dille yaptığı uyarılar takdire şayandı. Kurallara uymama eğiliminde olanları bile hizaya getirdi” dedi dostumuz. Lufthansa’nın iflasın eşiğinden kıl payı döndüğü bir ortamda THY’nin krizden çıkmak için gösterdiği çaba umarız meyvelerini verecektir.
MESAJ PANOSU
“MAZLUMCA gidenlerle zalimce ölenlerin bir hesaplama yeri olmalıdır.”
Mareşal Josip Broz Tito
DEMOKRATİK YARIŞ OLMADAN CHP KURULTAY YAPMAMALIDIR
İLK soru: CHP kurultayı gerçekten yapılabilecek mi? Çok zorlu bir sürece giriliyor.
Bize MYK üyelerinin adlarını sayarken onları tarif ediyor ve hiddetle söylediği şu sözleri not alıyoruz:
“Niye bu telaş, niye bu acelecilik? Dikkat edin, bu çöküşün kurultayı da olabilir.”
Uyarıların dikkate alınmasını istiyor, kurultayın 2021 baharına ertelenmesini öneriyor. ‘İktidar yürüyüşü’ adı telaffuz ediliyorsa, niye ‘aculculuk’ yapıyor, gerçi CHP’liler bunu biliyor ama dertlerini anlatamıyorlar.
CHP’nin MYK üyelerinin isimleri şöyle:
Fethi Açıkel, Ahmet Tuncay Özkan, Onursal Adıgüzel, Ahmet Ünal Çeviköz, Gülizar Biçer Karaca, Yıldırım Kaya, Bülent Kuşoğlu, Veli Ağbaba, Aykut Erdoğdu, Oğuz Kaan Salıcı, Gamze Akkuş İlgezdi, Muharrem Erkek, Seyit Torun, Yunus Emre, Gökçe Gökçen, Lale Karabıyık, Orhan Sarıbal. Bu isimlerin tümü, yani 17 üye, il kongrelerini kaybettiler. Bir tek Tekirdağ milletvekili Faik Öztrak’ın listesi başarılı oldu.
HİJYEN KONUSUNDA DÖKÜLÜYORLAR
Brüksel’de oteller hijyen konusunda dökülüyor. Türkiye buradaki otellerden en az 20 kat daha donanımlı. 3 saattir maske arıyorum, bulamıyorum.
Milletvekillerine söyledim.
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Milli Eğitim Temel Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin anlamlı kanun teklifini hazırlayan CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, okul bulunmayan ya da kapalı olan köy ve mahallelerde kurulacak okullara bağlı pansiyonlar, gruplaştırmanın mümkün olmadığı yerlerde ise yatılı ilköğretim bölge okulları veya gezici okullar açılması için hazırladığı teklifle Meclis’i göreve çağırdı.
Dr. Şevkin, teklifinin gerekçesinde Türkiye’de sürekli değişen eğitim sisteminin özellikle ilkokul çağındaki çocuklar için büyük bir sorun teşkil ettiğini, çeşitli tehlikeleri de beraberinde getirdiğini hatırlattı ve “Öğretmen açığı var ama atama yapılmıyor” dedi. Birçok okulun kapanması nedeniyle uygulamaya konulan taşımalı eğitimin kısa, orta ve uzun vadede hiçbir soruna çözüm üretmeyeceği gibi sorunları daha çok katlayacağı göz önüne alınarak kapatılan okulların yeniden açılmasının sağlanmasını ve öğretmen atamalarının gerçekleşmesini istedi.
TORUN HARÇLIĞINA ZAM BEKLİYORLAR
ATATÜRK’ün emekliye ayırdığı 30 Haziran, yani bugün her yıl ‘Emekliler Günü’ olarak kutlanıyor.
13 milyonu aşkın emekli, dul ve yetim maddi yoksunluktan ötürü bugün buruk...
Düşük maaşlarla geçinmeye çalışan milyonlarca dar-sabit gelirli kitle, siyasi iradeden taleplerinin karşılanmasını bekliyor. 2 bin liranın altında maaş alan 8 milyon emekli, en düşük maaşın en az net asgari ücret (2 bin 324 lira) düzeyine yükseltilmesini, dini bayramlarda ödenen 1000’er liralık ikramiyenin önümüzdeki Kurban Bayramı’ndan itibaren 1500 liraya çıkarılmasını dört gözle bekliyor.
2018’de verilmeye başlanan bayram ikramiyeleri aradan geçen 2 yıllık sürenin ardından enflasyon karşısında eriyerek günün koşullarında satın alma gücünü hayli yitirdi. Torunlarına bol harçlık vererek yüzlerini güldürmeyi amaçlayan emekli, Kurban Bayramı’na müjdeli haberle girmek istiyor. Mümkün mü? Şükrü KARAMAN
TEMA SESLENİYOR
Son yıllarda başta Haliç, Riva Deresi ve Boğaz olmak üzere İstanbul’un tüm coğrafyasını kirleten, İstanbul’un su havzalarına yıllardır rastgele dökülen ve havzaların doğal yapısını tahrip eden ranta dayalı hafriyatın çamurudur. Ne yazık ki sadece çamuru kirletmiyor, oluşturduğu suni gölet ve tepelerle de fitili çekilmiş birer bomba gibi İstanbul’un yaşamını da tehdit ediyor. Tıpkı 2009 yılında yaşadığımız gibi, her aşırı yağmurda İstanbul’u çamur basacak korkusu yüreğimizi ağzımıza getiriyor.
Bugün İstanbul’da yaşadığımız çamur kirliliğinin nedeni eski İstanbul Orman Bölge Müdürü Faruk Çebi’nin yıllar önce ilgili makamlara sunduğu raporlarda da çok net anlatılıyor.
Çebi, İstanbul’un su havzalarına dökülmesine ranttan dolayı göz yumulan hafriyatın İstanbul’a çok büyük çevre sorunları yaratacağını ve önlenemeyen heyelanlara da neden olabileceğini yıllar önce öngörmüştü.
Ne yazık ki Çebi’nin raporları da tamamen sümen altı edilmişti.
Bugünlerde ise ağzı olan konuşuyor. Bazıları da geçmişteki icraatlarını göz ardı ederek kirlilik hakkında ahkâm da kesebiliyor. Ne denilebilir ki!
‘ESENYURT, HARLEM OLDU’
ESENYURT’un kurucu belediye başkanı Dr. Gürbüz Çapan “Çok üzgünüm. Sel felaketinin yaşanmasının nedeni dere yatağına ev yapılmasından kaynaklıdır” dedi. Normalde dere yatağından en az 35 metre mesafede konut yapılması gerektiğini, kendi dönemlerinde buna titizlikle uyduklarını söyleyen Dr. Çapan şöyle konuştu: “Ama onlar dere yataklarına sıfır noktada evler yapılmasına izin verdiler. Böylece kot farkı gözetilmeden daha fazla daire kazanılması yoluna gittiler. Şiddetli yağmur sonrası sel baskını olunca da ikinci kata kadar daireler sular altında kaldı.”
Esenyurt’un çok hor kullanıldığına da dikkat çeken
Bu ‘tarih’ büyük tepki uyandırdı ve çeşitli soruları gündeme getirdi.
Mevcut PM ve MYK üyeleri kendilerini kurtarmak için alelacele kongre tarihini belirledi. Önemli soru şu: “Bakalım Kılıçdaroğlu kimlerin iplerini çekecek! Ya da çekmeye cesaret edebilecek!”
“İktidara gideceğini” sık sık yineleyen CHP’nin tarihinde ilk kez ‘seyircisiz’ kurultay kararı alması hayli şaşırtıcı oldu.
Davetli sayısının ‘kısıtlı’ olacağı, aynı şekilde kalabalık gazeteci gruplarının da ‘serbestçe’ ve ‘torpilli’ olarak bahçeye sokulmasının önüne geçileceği konuşuluyor.
CHP’nin geçmişte ‘ağır topu’ sayılan bir siyasetçi bakın ne diyor:
“AKP ve MHP kongrelerini yeni yıla ertelerken, CHP neden acele ediyor? Neden korkuluyor? MYK üyeleri yeniden listeye girememekten mi endişe ediyor? Şunu da söylemem gerekiyor: Bu makamlar ‘ballı börek’ değildir, Kılıçdaroğlu kadrolarını yenilemelidir ki bu kavgalar ve dedikodular partiyi daha fazla yıpratmamalıdır.”
Kurultayda 1188 delegenin oy kullanması bekleniyor.
Milletvekilleri, 11 büyükşehir belediye başkanı, PM üyeleri ve doğal delegelerle bu sayının 1400’leri geçeceği belirtiliyor.
“Her şey çok güzel olacak” kampanya şarkısı bize bir yıl öncesinin ‘mücadelesini’ hatırlatıyor. “Tarih yazdık”, “demokrasi zaferi” ve “demokrasinin altın sayfaları” denilince büyük bir alkış kopuyor. Alkışlayanlar kimler? CHP’nin genel başkan yardımcıları, İstanbul milletvekilleri ve belediye başkanları... CHP ve İYİ Parti İstanbul il başkanlarının takdiminden sonra, önce Meral Akşener’in sonra da Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘yumuşak üsluplu ve saygılı’ mesajları epey alkış alıyor. Her iki liderin “İstanbul çok güzel olacak” sloganları kullanmaları, ‘kardeşliğin’ ortak parçası sayılması birliktelikte bir ‘çatlak’ olmadığının göstergesi gibi geldi bize...
UNUTMADIK
Çok şey anlattı İmamoğlu, bazı sözlerinde ‘küslüğe’ benzer imalar fark ettik.
Başkan İmamoğlu konuşmasında, manipülasyonların, gayriciddi oyunların, yalan haberlerin, antidemokratik baskıların, YSK’nın tavrının unutulmaması gerektiğini; buna 16 milyon ve ‘millet ittifakı’nın gereken cevabı verdiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“İstanbul ‘eşitlik, dayanışma ve üretim’ kavramları üzerinde yükselecektir.”
Bu kitabın İstanbul için tam bir ‘belge’ niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz.
İSTANBUL İÇİN ÜÇ TEHDİT VAR
İmamoğlu’nun bütün konuşmasının içeriği bir yıllık süreyi kapsıyordu.
Gıda tüketiminin en çok olduğu büyük şehirlere yüzlerce kilometre uzakta yetiştirilip gönderilen tarımsal ürünlerin tedarik zincirlerinin herhangi bir salgın hastalık, deprem ve savaş çıktığında her alanda zora girdiği ve bunun da toplumda büyük panik yarattığı artık bir gerçek.
Eski ANAP milletvekili, Garbiyat Enstitüsü Başkanı Yalçın Koçak’ın ekibiyle birlikte planlayıp ana hatlarını oluşturduğu ‘Meradan Seraya’ isimli projenin tanıtma toplantısı, hafta sonu Avrasya Bir Vakfı’nın Küçükçekmece’deki merkezinde yapıldı. Bu projedeki temel amaç İBB ile başlayıp sonradan diğer belediyeleri de içine alacak, şehir halkının gıda güvenliği sağlayacak sağlıklı bir temel gıda üretimi yapılanmasına gidilmesi.
Bununla ilgili yapılan birinci tanıtım toplantısında çizilen projenin ana hatlarını özetle şöyle özetleyebiliriz:
Şehirlerde ve yakınlarında kurulan modern seralarla, yine şehirlere uzak olmayan mera veya meraya çevrilebilecek arazileri koruyup ıslah ederek, burada doğal şekilde hayvancılık yaparak ve ürünlerini entegre bir şekilde kolayca şehirlere ulaştırabileceğimiz bir sistemin yanında, modern teknolojilerle donatılmış seralarla ve belediyelerle işbirliği yapıp bir gıda ağı oluşturularak temel gıda tedarikini güvence altına alırken halkımıza daha sağlıklı ürünler sunmak.
KOOPERATİFÇİLİK ŞART
Bütün bu organizasyonun yanında, kooperatifçilik de en önemli payı alıyor. Projenin öncüsü Yalçın Koçak sunum konuşmasında tarımın en büyük sorunlarının, kooperatifçilikten uzaklaşmamız, bol miktarda zehirli kimyasal tarım ilaçları kullanmamız ve organizasyon eksikliğimiz olduğunu dile getirerek, ‘Meradan Seraya’ projesinin amacının organize bir şekilde kooperatifçiliği merkeze alan, kontrollü ve iyi tarım yaparak şehirli halka 12 ay ucuz, sağlıklı taze gıdayı ulaştırmak olduğunu belirtti.
Konuşmacılar arasında bulunan, yıllarını sera yetiştiriciliğine vermiş, modern sera teknolojilerini başarıyla uygulayan Kazım Sarıkaya, verimsizleşen topraklar; dolu, sağanak, sel, kuraklık, aşırı sıcaklık gibi iklim şartları derken tarlaya ekilen ürünün akıbetinin hesabının yapılamadığını; Hollanda’da olduğu gibi tarımsal üretimin artık daha güvenli ve öngörülebilir sera üretimine kaydığı; Türkiye’nin modern sera üretimini gündemine alarak geleceğe doğru yatırım yapmasının önemli olduğunu detaylarıyla anlattı. Yılların verdiği tecrübesiyle girişimcilere ve bu projeye yardımcı olacağını belirtti.
Diğer konuşmacı da sizin de bu köşeden tanıdığınız; tarım, gıda, ekonomi, tarih gibi çeşitli konularda kitapları olan ve