‘Avcılar Modeli’

Başka türlü görüyor, başka türlü konuşuyor. Çözümleri hemen ortaya koyuyor.

Onun ne kadar sevecen olduğunu hemen fark ediyorsunuz.

İstanbul Üniversitesi dahil iki üniversitede 85 bin öğrenci okuyor, ilçe nüfusu da 250 bini aşmış. Hançerli depreme karşı teyakkuz halinde, ‘yarınlarımız için, güçlü yapılar, sağlıklı dönüşüm’ hedefiyle başlayan yenileme çalışmalarında epeyce yol almışlar. Son bir yıl içinde 122 binanın yıkımını gerçekleştirmişler.

Müteahhitler ile konut sahipleri bir araya gelmiş; belediye de ‘uzlaşma, denetim, gözetim ve finansman’ ilkeleri ‘AVBEL’ adı altında bir projeyle gözetiliyor, kazık atma ve rant yok.

Hançerli, “Müteahhitlerle vatandaşları uzlaştırıyoruz” diyor.

Bu kadar basit mi? Evet, çünkü güven duygusu egemen, uzlaşma bedelleri de ‘düşmüş’, herkes şaşırmış. Müteahhitler de böyle bir projede çalışmak için yıkılan binalardan ne kalıyor diye gözleme başlamışlar. Kimse ile kıyas edilmek istemiyorlar, 50 bin konutluk projenin maliyeti 1.5 milyar dolar. Bu projenin İstanbul’a bir model olacağını söyleyebiliriz.

İBB Başkanı İmamoğlu projeyi çok beğenmiş, en yakın sürede ziyaret edecekmiş.

Buna çok basit ama güzel bir isim bulmuşlar: ‘Avcılar Modeli’

Amacı, ucuz değil ekonomik ve sağlam yapı ile insanların ‘hayatını kurtarmak’.

Konuşan çok da dinleyen var mı?
CHP KULİSLERİ

CHP’nin 25-26 Temmuz Kurultayı’nın gerçekleşmesi zor görünüyor. Bunu biz demiyoruz, bütün delege ve partililerin dileği bu yönde: “Kurultay seyircisiz olmamalı, ertelenebilir.” Bu konunun bir de yargı sorunu var. Eski CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün kurultayın salgın nedeniyle ertelenmesi önerisini yargının reddetmesi de ilginç gelişmelere gebe...

CHP üyesi Bedri Baykam ‘tecrübeli’ bir siyasetçi olarak arkadaşlarını “Yol yakınken dönün. Bu kurultayı kendi kararınızla ertelemenizde sonsuz yarar var” diye uyarıyor.

“Kurultaya katılmayacak onur üyeleri (yani partinin eski genel başkanları, milletvekilleri, PM üyeleri) partinin hafızasıdır, vicdanıdır, onurudur. Sıfat peşinde koşmadıkları için özgürce eleştiri yaparlar. Salıcı’nın bu ‘tercihi’ doğru değildir. “Salıcı’ya bir notum daha var” diyor Baykam. “Parti içi demokrasinin ilkelerine inanıyorsunuz, her üyenin PM adayı olma hakkını kabul etmek durumundasınız.”

PM ADAY ADAYLARI

Böyle bir tarama yapmak şimdiden zor ama isimleri PM adaylığı için kulislere yayılan bazı isimleri aktarmak istiyoruz. Fikri Sağlar, İlhan Cihaner, Bedri Baykam, Müslim Sarı, Kadir Öğüt, Umut Oran, Gaye Usluer, Selin Sayek Böke, Canan Sezenler, Hüseyin Sağ ve Haluk Pekşen.

Müslim Sarı güçlü bir isim, genel başkanlık için adı en çok telaffuz edilenlerden biri.

‘FINDIKTA MAFYA VAR, BİRLİK OLALIM’

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, fındık konusunda üreticinin yanında durmak için siyasete açık çağrı yaptı. Fındıkta bir yabancı firmanın taşeronluğunu yapan bir çetenin fındığı 26 TL’den günler içerisinde 19 TL’ye düşürerek hem üreticiyi hem de ülkeyi soyduğunu belirten Adıgüzel’in çağrısı şu şekilde: 

“Fındık serbest piyasada deniyor. Piyasa serbest değil ki fındık serbest olsun. Fındıkta piyasa değil mafya var. İki yıldır yaptığım çağrıyı yineliyorum. ‘Ama’sız, ‘fakat’sız, ‘lakin’siz, halk için bir araya gelelim. Bu oyunu bozalım. Fındığı da üreticiyi de ülkemizi de haramilerin ve işbirlikçi çetenin elinden kurtaralım.”

Adıgüzel, fındık üzerine hazırladığı raporunu da Kılıçdaroğlu’na sunduğunu bildirdi.

YABANCI İÇİN TEST SORUN OLUNCA TURİST GELMEZ

ALMANYA’nın Türkiye’yi riskli bölge ilan ettiği herkesin malumu. Türkiye’den Almanya’ya gidenler ya COVID-19 olmadığına dair 48 saat öncesi alınmış bir test raporu sunacaklar ya da 15 gün karantinaya girecekler. Almanya’dan gelen bir dostumuz da test için İstanbul’da özel bir hastaneye gitmiş. Sağlık Bakanlığı’nın listesinde olan hastanedeki görevliler önce mırın kırın etmiş. “48 saatte sonuç için garanti veremeyiz” filan demişler. Ama dostumuzun ısrarı üzerine “Tamam, yaparız” demişler.

Test ücretsiz ama 500 küsur TL muayene ücreti yatırması gerektiğini söylemişler. Dostumuz bakanlığın test ücreti olarak 110 TL açıkladığını söylese de inandıramamış. Bunun üzerine vazgeçmiş. “Konu prensip. Bakan gecesini gündüzüne katmış ne diyor, bunlar takmıyor galiba” diyor dostumuz. Aynı özel hastane ile ilgili test sıkıntısını Türkiye’deki bir başka dostumuz da dile getirince üzüldük. Almanya’dan gelen dostumuz için bir başka hastane bulup sorunu hallettik. Her şeyi göze alıp Türkiye’ye gelen turist ne yapsın, her turistin eşi dostu mu var ki sorunu halletsin?

BİLİYOR MUSUNUZ?

PROF. Dr. Emre Kongar’ın bu hafta Salı ve perşembe günkü köşe yazısında 2. Abdülhamid döneminde yakılarak yok edilen tarih ve edebiyat kitapların listesini yayınladığını, “Bu yasaklanan değil yakılan kitapların arkasında ‘düşünce yasaklamaları’ ve ‘toplumsal manipülasyonlar vardır” dediğini, Türk ve dünya edebiyatında büyük öneme sahip olacak kitapların yok edilmesinden büyük üzüntü duyduğunu belirtirken, bunları Fatma Demirel’in ‘II. Abdülhamit Döneminde Sansür’ (Bağlam Yayınları) kitabından aldığını anlattığını...