Yalçın Bayer

Ulusal egemenliğin doğuşu

23 Nisan 2020
ADD kurucu üyesi ve 4. genel başkanı Prof. Dr. Özer Ozankaya, “TBMM’nin 100. yıldönümünde, bağımsızlık savaşını kazandıran ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş olan Meclis yönetiminin yerine, siyaset biliminde benzeri bilinmeyen bir cumhurbaşkanı yönetiminin ağır olumsuzluklarını yaşıyoruz” diyor. Ve devam ediyor:

“Bu Meclis’in aslında 100 yıldır yazılı olan ‘Egemenlik Kısıtsız Ve Koşulsuz Olarak Ulusundur!’ ilkesinin anlamını, bu ilkeyi Türk siyasal kültürüne ‘Varlığımızın ve geleceğimizin tek temeli ve en değerli kaynağımız’ olarak mal etmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünceleriyle değerlendiriyor ve korunmasını ‘birinci ödevimiz’ saydığımızı haykırıyoruz...

“Ulusun geleceğini, yine ulusun istenç ve kararı kurtaracaktır! (Amasya Genelgesi, 22 Haziran 1919)

“Ulusal güçler etken ve ulusal istenç egemen olacaktır!” (Erzurum Kongresi kararı, 2-3 Temmuz 1919)

“Ulusların kendi geleceklerini kendilerinin belirlediği bu tarihsel çağda, bizim merkezi hükümetimizin de ulusal iradeye bağımlı olması zorunludur.” (Sivas Kongresi kararı, 4 Eylül 1919)

“TBMM’de beliren ulusal irade, yurdun yazgısına doğrudan doğruya el koymuş olup, onun üzerinde hiçbir güç yoktur.” (TBMM’nin açış konuşması, 24 Nisan 1920)

1) Egemenlik kayıtsız, şartsız ulusundur. Yönetim yöntemi, halkın kendi yazgısını eylemli olarak kendisinin yönetmesi ilkesine dayanır.

2) Yürütme yetkisi TBMM’nindir.

3) Türkiye Devleti, BMM’nce yönetilir ve hükümeti TBMM Hükümeti adını taşır.” (20 Ocak 1921 Anayasası)”

Yazının Devamını Oku

Koronavirüs Anamur’a giremedi

22 Nisan 2020
Dostlar haber verdiler. Koronavirüsün uğramadığı yerlerden biri Mersin’e bağlı ‘muzun başkenti’ Anamur ilçesiymiş. Belediye başkanı Hidayet Kılınç’ı bulduk, belediye başkanı olmadan önce MHP’den milletvekili imiş. “Nasıl oldu bu iş” demeden ‘başarının’ hikâyesini anlattı Kılınç: “Salgının algısı benim için çok önemliydi. Gidişat kötü noktaya gidiyordu. 15 gün içinde hemen maske üretmeye başladık. Halk eğitimden ‘dikişçi’ hocaları belediyeye aldık. Günde 22-25 bin üretimden 40 bin adete çıktık bugün. Komşumuz Bozyazı’da da koronavirüs yok... Gazipaşa ve Gemerek’te ise salgın ve ölüm olayları ortaya çıktığında tedbiri daha çok arttırdık.”

Başkan diyor ki: “Cadde ve sokakları bugüne kadar 15’nci kez dezenfekte ve sirkeli suyla yıkadık. Devlet daireleri ve işyerlerini tek tek ilaçlıyoruz hâlâ. İlaçlamaya hiç ara vermiyoruz. ATM, PTT ve pazaryerlerinin girişlerine dezenfekte makineleri koyduk. 2 metre aralıkla şerit çektik. Şehrin içinde üzerinde ‘Evde kal Anamur’ yazılı büyük balonlar uçurduk. Okullar tatil edilir edilmez öğrencileri ‘karantina’ya aldık. Ankara, Konya, Antep ve Adana’dan, yazlıkları olan 340 ‘misafirimize’ göz açtırmadık, onların başına polis ve zabıta olmak üzere 14 gün süreyle gözetim altında tuttuk. Şoförlerimiz çok titizdiler. Hayatı muz tarlalarında geçen bütün vatandaşlarımızı kutluyoruz. İnşallah bu dönemi vakasız geçireceğimizi umuyorum.”

GÜNÜN SÖZÜ
“HERKES biliyor, geminin su aldığını/Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini/Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu.” Leonard COHEN

90 BİN POMPACI NASIL İŞ BULACAK?

‘VATANDAŞLIK temel geliri nedir?’ (15 Nisan) başlıklı yazımız üzerine çok sayıda okurumuzdan mesajlar geldi. ‘teknolojik gelişmeler ile bağlantılı kitlesel işsizlik, kitlesel işlevsizlik ve kitlesel olarak hayatı idame ettirememe’ ifadelerine takılmışlar. Bunun üzerinde, ifadenin sahibi Ali Mutlu Köylüoğlu ile görüştük.

Diyor ki:

“Bir örnek üzerinden hareket edelim: Türkiye’de yaklaşık 12 bin benzin istasyonu var ve buralarda yaklaşık 90 bin vatandaşımız çalışıyor. Hızla gelişen ve yayılmakta olan self-servis teknolojik pompalarla pompacılara gerek kalmadan ve istasyon binasına girmeden, kısaca kimse ile temas etmeden ödeme yapılıp yakıt ve ödeme fişi alınabilir hale zaten gelmişti. Bir de litre başına fiyat indirimi yapılarak self-servis pompalar bir anlamda teşvik ediliyor. Bunlar hızla yaygınlaştıkça, bu kadar çalışan ne yapacak? Bu vatandaşlarımız hangi yeni beceriler kazanıp hangi yeni iş pozisyonlarında iş bulabilirler? Çok ama çok zor. Hele hele, otomasyon ile bağlantılı olarak tüm sektörlerde (sanayi, tarım, hizmet, savaşlar vb) insanlar devre dışı kalırken neredeyse imkânsız.”

Köylüoğlu

Yazının Devamını Oku

Aynı gemide değilmişiz!

21 Nisan 2020
Hani biz aynı gemideydik... Sabahın köründe bir ‘cahil’ adam ortaya çıkıyor. Cumhuriyet’in saygın öğretmenleri karı-kocaya silahlı saldırı yapıyor. Bu olayın gerisinde çok şeyler vardır; mafyacılık vardır, ruhsatsızlık vardır, para vardır, tehdit vardır.

Bu silahlı saldırı ne için yapıldı? Ne istiyorlar? Kimlerden güvence umuyorlar?

CHP Burdur Milletvekili Dr. Mehmet Göker ekranların önünde çok şey anlatıyor:

“Ben Hipokrat yemini ettim, her şeyi açık ve net bilmemiz gerekiyor. Bunun sorumlusu siyasettir. Maalesef gelinen nokta budur” diyor yüreklice.

Doktor olan eşiyle birlikte Burdur Yeşilova’da koronavirüs salgınıyla nasıl uğraştıklarını, sayılarla nasıl oynandığını anlatıyor. Çok kızgın ama korkusuz. Saldırıya uğrayan başkan ve eşinin yardımına koşuyor.

Manzarayı dinlediğinizde CHPliler öksüz müdür, sahipsiz midir diye düşünüyor insan. Hayır, aksine gelişmelerin üzerine korkusuzca gidiyorlar.

Ne diyelim, Allah korumuş... CHP’li belediyelerin işlerinin ne kadar zor olduğunu anlıyoruz.

Aynı gemideyiz” sözü havada kalıyor. Şefkat duygusu yitirilmiş midir? Siyaset bu mudur? Sonsuz bir iktidar anlayışı mı egemen oluyor Türkiye’de?

Soralım, iktidar kanadından hastaneye bir telefon edilmiş, “Geçmiş olsun” denilmiş midir?

Yazının Devamını Oku

Dolandırıcı serbest esnaf suçlu!

17 Nisan 2020
İnfaz paketinde rezilliğinin âlâsı yaşandı. 6 yıla kadar ceza almış olan dolandırıcılar, hırsızlar affedildi, çekini ödeyememiş esnaf 5 yıl hapse mahkûm oldu. Hikâyenin özeti şu:

Türkiye’de küçük ölçekli esnaftan tutun, en büyüğüne kadar yaşanan bir çek krizi var. Esnaf da borçlarını ödeyemeyince olanlar oldu! Dolar kurunun 3’den 7’ye çıkması, darbe girişimi, yüksek banka faizleri ve konkordato ilan eden şirketler derken, esnaf allak-bullak oldu. 20-30 yıllık esnaf her şeyini kaybetti, iflas etti. Bu da yetmedi, ellerinden özgürlükleri alındı, ödeyemediği çekinden dolayı icra ceza mahkemesine çıktı. Mahkeme kanun gereğince ‘en az çek tutarından az olmamak kaydıyla çek tutarı kadar adli para cezası’ verdi. Yani esnafın hem çek borcu var, hem de devlete adli para cezası... Örnek mi? 1 milyon çek borcu artık 2 milyon oldu. Devlet diyor ki “Adli para cezasını bana 24 ay taksitle ödersen seni hapse atmam ama bir taksit kaçırırsan, taksit uygulamasını bozar, seni 5 yıl hapse atarım.” “Peki alacaklı ne olacak?” diyorsunuz, “Onu ben bilemem, onun alacağı devam edecek” diyor. Demek ki burada alacaklı değil, devlet kendine kaynak yaratıyor. Rakam büyük. 850 bin adet karşılıksız çek ve bu çeklerden sorumlu 250 bin tekil kişi mevcut.

2018 Eylül öncesini de dahil ettiğimizde bu sayı 2 katını buluyor. Dolandırıcı ve hırsızlar nasıl dışarı çıkarıldı? “Cezaevleri boşaltılıyor” diyenlere bakmayın, aslında üç ay sonra 250-300 bin yeni çek mağduru oraları yine doldurmaya başlayacaklar; piyasa koşulları nedeniyle çekini ödeyememiş olanlar çok. Böyle bir eşitsizlik dünyanın hiçbir tarafında yoktur. Çek mağdurlarının temsilcisi Haydar Zirek böyle konuşuyor. Kimse “Af çıkardık” diye sevinmesin, manzara budur.

KÖY ENSTİTÜLERİ 80 YAŞINDA

DÜNYAYA eğitim alanında örnek olan, ‘Cumhuriyet’in sabah güneşi’ olarak adlandırılan ‘Köy Enstitüleri’nin 80. yılı’, Hasanoğlan yerleşkesinin müze olması dileğiyle kutlu olsun!

‘ATAMIZ GİDERSE ÜLKE GİDER’

BAĞIMSIZ Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, kompleksiz bir siyasetçi idi, her liderle dostluğu vardı. En önemlisi “Atatürk etrafında tek bilek, tek yürek olmaktan başka çaremiz yok” derdi: “Atatürk’ü istemeyen Yunan ve İngiliz ajanları bu iftiraları atan kişilerdir. Türk milletinin birçok ortak paydası var. Bu ortak paydaları görmeden Atatürk’ü inkâr ediyorlar. Annesi inkâr edildi, namusuna dil uzatıldı. Bu manada Atatürk, Ehli Beyt gibi tertemiz bir soydan gelmektedir. Atatürk’ün soyu gibi temiz bir soya sahip başka bir lider yoktur.”

 SALGIN YAZILARI

SALGINLAR

Yazının Devamını Oku

Ramsar ve Bern sözleşmeleri Salda’ya darbeye izin vermez

16 Nisan 2020
Salda gölü kıyısına ‘millet bahçesi’ adı altında bir turistik tesis yapılabilir mi?

Bu tesisin altyapısı için eski göl tabanı tahrip edildi. Göl ve çevresindeki kıyı kuşağı ve eski göl tabanının dünya çapında değeri bir jeoloji harikası olduğunu Türkiye’de hiç bilen yok mu?

Her yağmaya orman profesörü Doğan Kantarcı mı müdahale edecek? Bizi idare edenlerin hiçbir özeni olmayacak mı? Yıllarını bu işe adamış, coğrafyamızı kurtarmak için çırpınan hocamız “Bir turistik tesis adına böyle bir yağma yapılamaz” diyor. Bunun başka örneği var mıdır diye soruyoruz hocamıza... Hoca ağlayacak gibi, “Dünyada sadece Meksika ve Kanada’da vardır bu gölün benzeri. Krater ve volkanik göl deriz bunlara. Dünya mirasıdır. Emin olun oradakilerin yanından değil araç insan dahi geçemez. Bizde ise kepçe ve dozeri dayıyor ‘müteahhit’ denen adam... Akıl yok, bilgi yok... Kafalar hep yağmaya, ranta çalışıyor” diyor!

Salda’da 140 bin 496 metrekare (14 bin 496 hektar) alana ‘millet bahçesi’ yapmak hangi ihtiyacı karşılayacaktır?

Millet bahçesi veya benzeri park ve yeşil alanlar betonlaşmış kentlerde yaşayan halkın ihtiyaçlarını karşılamak için düşünülebilir. Bu gölün suyu ile ‘gölet’ yapılır mı? Salda Gölü’nün dışa akışının olmadığını biliyor musunuz?

Salda Gölü’nün ve çevresinin bir ‘doğal sit alanı’ olduğunun Ramsar Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmelerde de konu edildiğini bizim çevreciler, turizmciler neden bilmezler? Yarın bunlardan başımızın belaya gireceği bilinmelidir.

Avukat Mustafa Şahin’in “Özürleri kabahatlerinden büyük” derken, Doğan Kantarcı’dan bir aferin alacağını söyleyelim.

İNSANLIK SALGINLARDAN NE ÖĞRENDİ?

NÖROLOG

Yazının Devamını Oku

‘Vatandaşlık temel geliri’ nedir?

15 Nisan 2020
Vatandaşlık Temel Geliri Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği Başkanı Dr. Ali Mutlu Köylüoğlu, bu ilginç projeyi bize anlatırken ‘acil durum vatandaşlık temel gelirini mutlak ihtiyaç ve çözüm’ olarak tanımladı. Yaklaşık beş yıldır çalışmalar yürütüyorlar. Dünyada gittikçe büyük ilgi görüyor. Oluşumun gerekçesini Köylüoğlu şöyle anlatıyor:

“Sağlıklı demokrasi tatbikatı için vatandaşlarımızın ekonomik bağımsızlığının çok önemli olduğundan hareketle yola çıktık. Vatandaşlarımızın onurlu bir şekilde yaşama kabiliyetine kavuşmasını hedefledik. Vatandaşlık temel geliri konusunda yaklaşık beş yıldır çalışıyoruz. Teknolojik gelişmeler ile bağlantılı artan/artacak ‘kitlesel işsizlik ve kitlesel işlevsizlik’ dahil ülkemizin mevcut ve yaklaşan problemlerine çözüm olabilecek karakter, kabiliyet ve kudrette bir konu olduğunu görüyoruz. Bir anda gündeme gelen korona krizi ile bağlantılı olarak süreç çok hızlandı.”

Dünyayı çok yakından takip ediyorlar. 20’den fazla ülkeden 75 temel gelir savunucusunu, farklı deneyimleri duyabilmek adına internet üzerinden topladılar. Farklı illerimizden ve yurtdışından vatandaşlarımızın katılımı ile ‘korona krizi ve vatandaşlık temel geliri’ konusunda internet üzerinden toplantılar yapıyorlar. Dr. Köylüoğlu, ihtiyaç ve çözüm olarak önerilerini şöyle açıklıyor:

TEMEL GELİR NEDİR?

“Devletimiz ve tüm siyasi partilerimizden vatandaşlarımızın, ülkemizin ve ülkemiz ekonomisinin geleceği için herhangi bir sınırlama, ayrım ve şart olmaksızın, bir başvuru gerektirmeden, vatandaşlık kimlik numarası baz alınarak, düzenli (yani aylık) olarak, miktarı ‘ekonomik ve sosyal konsey’ tarafından belirlenerek, kamu bankaları ve PTT aracılığıyla dağıtılmak, acil olarak uygulamaya sokulmak ve ilk etapta en az iki ay uygulanmak üzere vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği miktardaki paranın, herkese eşit olarak devletimiz tarafından Anayasal bir hak çerçevesinde ödenmesini talep ediyoruz.”

Dr. Köylüoğlu, çalışmalara aktif katkı veren, katılım gösterenlerin sayısının yaklaşık üç bin kişi olduğunu, ancak son iki yılda ilginin çok büyüdüğünü, sosyal medyada ilgi gösterenlerin sayısının şimdilik birkaç yüz bin civarında olduğunu, özellikle internet üzerinden 81 ilimize, 970 ilçemize ve 51 bin muhtarlık bölgemize ulaşmaya çalıştıklarını ifade etti.

NOT: VTG Savunucuları yarın 17.00’de tüm illerde geniş katılımı hedefleyen bir görüntülü toplantı yapacaklarını Facebook’tan duyurdular. (www.vatandasliktemelgeliri.org)

ŞARTSIZ ÖMÜR BOYU ÖDEME

VATANDAŞLIK

Yazının Devamını Oku

Tıpçılar insanı tedavi eder veterinerler de insanlığı

14 Nisan 2020
Prof. Dr. Hazım Gökçen’in yukarıdaki başlıkla gönderdiği yazı iki isimle başlıyor. Çin’deki COVID-19 salgının başarıyla koordine edip kısa sürede sönmesini sağlayan kişi veteriner hekim George Gao adlı bir bilim adamıdır. Diğer isim ise Almanya’da COVID-19 salgınını koordine eden ve her sözü kanun niteliğinde olan Robert Koch Enstitüsü Başkanı Berlin Veterinerlik Fakültesi’nden Prof. Lothar Wieler adlı bir veteriner hekimdir.

ABD’de COVID-19 salgınını önleme ve aşı üretimi projesinin başındaki kişi ise veteriner hekim Gary Whittaker’dir. Bu kuruluşlarda çalışan teknik elemanların büyük bir bölümü de veteriner hekimdir.

HAYVANSAL KÖKENLİ

Dünyada başta şarbon olmak üzere biyolojik savaş ajanı olarak kullanılan mikropların yüzde 80’i hayvansal kökenlidir.

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA), yani Avrupa’daki gıdaların insan sağlığına olan etkilerini denetleyen kurumun başkanı da Dr. Bernhard Uhl adlı bir veteriner hekimdir.

Dünyada ilk defa sığır vebası virüsünün izolasyonunu yapan ve filtrelerden geçtiğini ispatlayan veteriner hekim bilim insanları Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün ve Dr. Adil Mustafa Şehzadebaşı’dır.

KURTULUŞ SAVAŞI

Nitekim ulusal Kurtuluş Savaşı’nda sığır vebasına yakalanan öküzler nedeniyle ordunun hareket ve lojistik gücü zayıfladığında, Türk veteriner hekimleri hazırladıkları aşı ve serumları uygulayarak öküzleri iyileştirmişler ve savaşın seyrini değiştirmişlerdir. Bunun üzerine Mareşal Fevzi Çakmak, “Türk veteriner hekimleri olmasaydı bağımsızlığımızı kazanamayacaktık” özlü sözünü söylemiştir.

Günümüzde koronavirüs kedilerde, köpeklerde, sığırlarda ve tavuklarda hastalık yapmaktadır. Hayvanlardaki korona hastalığına karşı veteriner hekimler ithal aşıları başarıyla kullanmaktadırlar. Hatta tavuklarda koronavirüsün neden olduğu enfeksiyöz bronşitiz hastalığına karşı yıllar önce Manisa Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nde Türk veteriner hekimleri tarafından aşı üretilmiş ve başarıyla uygulanmıştır. Ne yazık ki bu enstitü 2004 yılında kapatılmıştır.

Yazının Devamını Oku

Yeşilköy ve Sancaktepe konusu

10 Nisan 2020
VİRÜS dolayısıyla İstanbul’a ne kadar ‘acil’, ne kadar ‘sağlıklı’ projeler yapıyoruz...

Bu söylediklerimize kimse kızmamalı. Çünkü İstanbul’un canına bu gibi ‘aculluktan’ dolayı çok okuduk. Ortak akıl kullanılmadı. ‘Acil’ durumlar hiç düşünülmedi. Tabii bunları gören ve bilenler de bizlere eleştiri yapıyorlar. Bunlar arasında en dikkat çeken sözler, emekli bir pilotun söyledikleri... “Atatürk Havalimanı için bazı önerilerim olacak” dedi. Kendisini dinliyoruz:

“Bu işler böyle bir afetle kalmayacak tabii. Yatırımcılar gelecek, onların uçak ihtiyaçları çok artacak. Helikopterler vızır vızır gidip gelecek. Havacılık sektörünün gelişmesi için sportif faaliyetler gerektiğinden onlar için uçuşlar buradan yapılamaz mı? İç ve dış terminal binalarının olağanüstü durumlarda ‘sahra hastanesi’, depremlerde ‘toplanma merkezi’ olarak kullanılması niye düşünülmüyor? Bu binaların havalandırma ve ısıtma gibi elektrik altyapılarının her zaman hazır olması gerekiyor. Nitekim böyle olduğunu söylemek durumundayız.

En önemlisi de havalimanları yapılırken, beton asfaltları için milyonlar harcanıyor. Yeşilköy’ün 05/23 pisti son yıllarda büyük paralar harcanarak yenilendi ve pistin 2700 metreye uzatıldığını hatırlatmak isterim. Bu pistleri yaşatmak gerekiyor. Amerika’da böyle pistler baştan iptal edilmek istenirken büyük tartışma çıkmış ve sonunda bunların ‘korunmasına’ karar verilmişti. Amerika’da şehir içindeki pistleri müteahhitlerin aldıklarını okumuştum. Devletin bu pistlerin yaşaması için destek verdiğini de söylemeliyim.

Yeşilköy-Bakırköy’deki hastanenin, DHMİ’nin bünyesinde, Bakırköy spor tesislerine gidilirken, sağdaki yakıt depolarının bulunduğu bölgede olacağı öğrenildi. Sancaktepe’deki hastane ise bu bölgede yapılacak olan İstanbul’un en büyük ‘şehir hastanesi’nin yanında inşa edilecek. Her ikisi de ‘Rönesans İnşaat’ tarafından yapılmaya başlandı.

DHMİ’NİN ARAZİSİ

Cumhurbaşkanı’nın seçimlerde söz verdiği ‘millet bahçesini’ elbette bekliyoruz. Ama bazı şeyleri de söylemek istiyorum. TÜYAP fuar alanı artık yetmiyor; otoparkı, ulaşımı büyük sorun. Burası Frankfurt’taki fuar gibi bir merkez haline getirilir, yatırım yapılır, Avrupa ölçeğinde iddialı bir merkez yaratılır. Metrosunun olduğunu da unutulmamalı.

Uluslararası özelliğe sahip, CAT III olarak adlandırılan, 0 metre görüşte iniş imkânı veren böyle bir sisteme sahip olan Yeşilköy’deki bu özellik Türkiye’de çok az havaalanında var. Burada aktif eğitim yapan Hava Harp Okulu öğrencileri şimdi hangi havaalanına gönderilecek?

SANCAKTEPE’YE YAZIK

Yazının Devamını Oku