Türk müziğine dolar mı ödeyeceğiz

MÜZİK eserleri sahipleri ya da yayıncılarının manevi ve mali haklarını korumak amacıyla Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çıkartılıp, bununla ilgili yönetmelik de 8.11.2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe konuldu.

MESAM, MSG, MÜYAP ve MUYOR-BİR adındaki meslek kuruluşları, yasaya ve yönetmeliğe aykırı olarak, müzik eserlerinin turistik tesislerde çalınması, hatta radyo ve TV kanallarından yapılan müzik yayınlarının umuma açık yerlerde dinlenmesi karşılığında dolar bazında ücret istemektedirler.

Müzik eserleri sahiplerini temsil eden bu 4 meslek kuruluşu fahiş şekilde tespit ettikleri dolar bazındaki ücretlerin kendilerine ödenmesi için otel, restoran, bar ve diskolarla sözleşme imzalamaya çalışarak, bu sözleşmeleri imzalamayan turistik tesis işletmecilerini 4-6 yıl hapis, 50-150 milyar lira para cezasına çarptırılacakları iddialarıyla tehdit etmektedirler.

Bu meslek kuruluşlarıyla Türkiye Oteller Birliği (TÜROB) arasında, otellerde oda başına 120 dolara kadar ulaşan protokoller imzalanmıştır. Ancak başta Alanya Turistik İşletmeler Derneği olmak üzere 11 dernek, TÜROB'un bu protokolünü kabul etmemiş, bu paraların devlete ödenmesi için girişim başlatmışlardır.

Turizm işletmecileri, müzik eserleri sahipleri ve icracılarının her türlü mali haklarının korunmasının yanındadır. Ancak bunun meşru zemin içinde olmasına ve Kültür Bakanlığı'nın tespit edeceği usul ve esaslara uygun şekilde yapılmasına inanmaktadır. Bu yapılırsa eser sahipleri yeni gelire kavuşacak, devlet eser satışından elde edilecek gelirden tam olarak vergisini alabilecek; Kültür Bakanlığı, Umumi Mahallerde Kullanma Bandrolü satışından bütçeye gelir temin edecek; kaset ve CD'leri satın alan işletmeciler de bedelini ödediği eseri serbestçe kullanabilecekler. Turizm işletmecileri bu kanunsuz durumdan kurtulmak için ilgili bakanlıkların harekete geçmesini beklemektedir.

Doç. Muammer OYTAN- Alanya Turistik İşletmeler Derneği (ALTİD) Başhukuk Müşaviri

Toplumsal çözülmeye Dağdaş reçetesi

TÜRKİYE'deki siyasi tıkanıklık uzun bir süredir tartışılıyor. Bu tartışmanın dikkat çeken ve çözüm üretimine katkı sağlamayan en önemli tarafı ise yaşanan tıkanmışlıktan dolayı sadece siyasetin suçlanması ve toplumsal yapımızın tartışma dışı bırakılmasıdır.

Yaşadığımız siyasi tıkanmışlığı aşmanın yolu siyasi, ekonomik, sosyolojik ve kültürel noktalardan hareketle toplumsal yapımızı ve özelliklerimizi de tartışmaya açarak bu yapılan tartışmanın kapsama alanını genişletmekten geçmektedir.

Ülkemizdeki siyasi tıkanmayı aşma yönünde ortaya görüş koyarak tartışmaya katkı sağlayan kişilerin güncel değerlendirmelerden hareket etmek yerine entelektüel bir ufuk eşliğinde hareket etmelerine ihtiyaç duyulmaktadır.

1999 seçimlerinde kendi isteğiyle parlamento dışında kalan eski Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş, geçtiğimiz üç dört yılı bir siyasi nadas yaşamak yerine toplumsal yapımızı değişik açılardan inceleyerek geçirdi ve vardığı sonuçları ‘‘Toplumsal Çözülme’’ (Ümit Yayınları) adlı kitapta ortaya koydu.

Gürcan Dağdaş, Koçibey'in çağdaş 'Risael'si olmaya aday ‘‘Toplumsal Çözülme’’ isimli kitabında, ülkemizdeki siyasi tıkanmışlığı aşmaya yönelik önerileri sıralarken gerekçelerini ‘‘Herkes başkasını sorunların sorumlusu olarak görüyor. En fazla suçlanan kesimlerin başında ise siyaset ve siyasetçi geliyor. Oysa en fazla ihtiyaç duyduğumuz husus, toplum olarak kendimizi bir eleştiri süzgecinden geçirmemizin gerekliliğidir. Suçlu avcılığı yapmak yerine toplum kendisini bir eleştiri süzgecinden geçirmelidir’’ şeklinde özetlemektedir.

Türkiye'nin Dağdaş gibi okur-yazar gerçek aydınlara eskisinden daha çok ihtiyacı var. Yeni toplumsal hedefleri oluşturabilmemiz için katkıda bulunan Dağdaş ve Ümit Yayıncılık'a teşekkürler...

M.I.G.-İSTANBUL

Biliyor musunuz

TOPRAKBANK'ın 1.3 katrilyon zarara uğratılmasıyla ilgili açılan davada sorumlu görülen, DSP'den MHP'ye geçen Ertuğrul Kumcuoğlu ile Mahfi Eğilmez, Yener Diçmen, Yıldırım Aktürk, Salih Yardımcı, Doğan Sevim, Turgut Tavşanoğlu ve Yeşim Toprak gibi sanıklar arasında adı geçmeyen tek eski personel olan -Genel Müdür- Mevlut Aslanoğlu'nun CHP'den Malatya 1.sıra adayı olduğunu...

SHP İzmir 1. bölge 2. sıradan aday olan OLEYİS Sendikası Başkanı Enver Öktem'in, Rıdvan Budak'ın Genel Başkanlığı döneminde bazı uygulamaları nedeniyle DİSK'ten 6 ay süreyle ihraç edildiğini...

Biliyor musunuz?

mesaj panosu

AKP'yi sevmem, hele R.T.Erdoğan'ı hiç sevmem. Ama bugünkü gelinen noktada onun hukuki durumunun ‘‘hukukun üstünlüğüne aykırı’’ düştüğüne inanıyorum. Ancak bu siyasi mağdurluk Erdoğan ve AKP'nin yararına olacaktır.

Yavuz KİTAPÇI-LDP MKYK üyesi- SIVAS

Rektör Bey böyle hırsızlık olur mu

İSTANBUL'
dan Fikret Akın, çalışma odamıza geldiğinde şaşırmıştı. ‘‘Ben ne yapabilirim’’ diye sordu. Ailesinin başına gelen olay gerçekten duyulmuş şey değildi:

‘‘Annem Emine Akın, kalp rahatsızlığından dolayı 15.9.2002 pazar günü İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Fakültesi Hastanesi kardiyoloji servisinin yoğun bakımına alınıyor.

Geçen salı günü de servise çıkarılıyor. Sevindik ama abimin bildirdiği bir olayla şok olduk... Çünkü annemin takma dişleri kaybolmuştu...

Takma diş de çalınır mı diye sormayın. Takma dişleri arasında dört altın kaplama vardı. İki ay önce de annemin çantası kaybolmuştu.

Bu hırsızlık karşısında kime ne diyeceğiz? Hemşire hanım, hasta geldiğinde takma dişleri olduğunu doğruluyor. İlgili doktor, ‘‘Olayı aydınlatacağız’’ diyor ama bir sonuç alınacağını ümit etmiyoruz. Sayın Rektör öğrense ne yapabilir ki...

HASTA NASIL SOYULUR?

Bir hastane personeli hastasını nasıl soyabilir? Eğer ülkemiz insanları, birkaç gram altın hırsızlığına muhtaç kalmışsa yapabilecek bir şey yok demek ki... Yazıklar olsun.

Bunun ibret verici bir olay olarak sütunlarınızda yer almasını diliyorum.’’

Ahlak seçimi

CHP İstanbul adaylarının takdim edildiği toplantıda yoğun kalabalık vardı. Adayların tanıtımında söylenen 'başarılı', 'dinamik' ve 'yeni yüz' gibi bazı övücü sözcüklerin dışında gösteriye dayalı abartı yoktu. Baykal ve arkadaşlarının çok mutlu oldukları yüzlerinden okunuyordu. 'Toplumun aradığı yenilik' açıklanan listelerde ortaya konulmuştu. Salonda o bildik yüzler ise yoktu; Karayalçıncılar, Gürbüzcüler, Moğultaycılar, Ercancılar, Hocacılar gibi... Herkes Baykalcıydı...

Grant Cevahir Oteli'nde çay-kahve ikramı 'tasarruf' nedeniyle paralıydı.

Adayların tanıtıma eşleriyle gelmesi istenmişti. Buna 70 adaydan çoğu uymuştu. Başörtülü kadınların olması kimseyi şaşırtmadı.

Baykal, 'kader seçimi' dediği 3 kasıma yönelik kampanyasında işleyeceği konuların işaretini de verdi:

Türkiye‘de hiçbir ayrım gözetmeden her anlayış, inanç, mezhep ve coğrafyadan bütün insanlar kaynaştırılacak.

3 Kasım‘da bir büyük ahlaki isyanı gerçekleştireceğiz.

Kimse ile husumet içinde değiliz; devr-i sabık yaratmayacağız.

Milletvekillerinin kendi dokunulmazlıkları sadece fikir ve düşünce özgürlüğü ile sınırlı olacaktır.

Devlet kadrolarında şişkinlik kaldırılacaktır.

Devlet vatandaşa kumanda etmeyecek, hizmet edecektir.

Eğitim ve sağlıkta büyük bir dönüşüm gerçekleştirilecektir.

Derviş, Livaneli, Berhan Şimşek, H.Fehmi Güneş, Onur Öymen, Y.Nuri Öztürk ve M. Ali Özpolat ençok alkış alan adaylar oldu. Ancak iki protestocu dikkat çekti; H.F.Güneş gelmemişti. Eski il başkanı Mehmet Bölük ise fotoğraf çekimine katılmadı, fuayede sohbeti tercih etti.

Daha sonra Baykal, Derviş, Tanla ve Sevigen gazeteci Vedat Yenerer'in AKM'de açtığı 'Savaş Fotoğrafları'; Aydın Arkun ve Şebnem Moroğlu'nun resim sergilerini gezdi.
Yazarın Tüm Yazıları