Erdoğan yargıyla tartışırken değişmediğini gösteriyor

ANAYASA Mahkemesi'nin önceki başkanlarından Yekta Güngör Özden'le, YSK'nın son kararını konuştuk.

İlk önce eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün, YSK'nın kararına karşı çıkan görüşlerine karşı Özden şöyle konuştu:

‘‘TCK'nın 312. maddesinin değişikliğini gerçekleştiren Adalet Bakanı olduğu için o maddeye ilişkin konuşmalarında yansız değildir. Kaldı ki, tartışma konusu olayda kuralın özü değişmiş değildi. Erdoğan'ın işlediği suçun bugünkü kurala göre de ayrıntısı bulunabilirdi. Ama o zaman yargıçlar ellerindeki suç niteliğini ve öğesini yeterli bulduklarından mahkûmiyet kararı vermişlerdi.

Bugünkü değişik biçimi o gün olsaydı eyleminde bugün koşul sayılan öğeyi de ararlardı. Bu nedenle YSK'nın çoğunluk kararını uygun buluyorum.

Bu, düşünce özgürlüğüne aykırı değil midir?

- Hayır, o gün söyleyip mahkûm olduğu sözler tam bir kışkırtmadır. O günkü kurala göre tam bir suçtur. Bugünkü söylemleriyle de kendisinin değiştiğine inanmak olanaksızdır. Yargı yönetimini de nasıl tartıştıkları ortadadır.

DEVLET KENDİNİ KORUR

312. madde ve buna ilişkin kararların demokrasiye aykırı olduğu eleştirilerine ne diyorsunuz?

- Demokrasi bir öğreti, bir disiplin ve bir terbiyedir. Herkesin aklına geleni yazmak ve konuşmak olanağı değildir. Laiklik karşıtlığının demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Demokrasi düşmanlığını dinsel düşüncelerle sergilemenin ve demokrasiyi, demokrasiden yararlanarak yıkmanın özgürlüğü dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Devlet kendini ve karakterini korumak zorundadır. Tersine eleştirilerde bulunanlar demokrasi heveslisidir; bana göre demokrat değillerdir. Devleti zaptiyeler, káğıtları raptiyeler korumaz. Devleti ulusal kimliğini özümsemiş, nasıl kurulduğu bilincine gölge düşmemiş yürekli yurtseverler korur. Bunun da militanlıkla ilgisi yoktur, insanlıkla ilgisi vardır.

KANADOĞLU DUYARLI

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu'nun Siyasi Partiler ve ilgilileri hakkındaki tutumunu nasıl karşılıyorsunuz?

- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa'dan ve Siyasal Partiler Yasası'ndan kaynaklanan yetkilerini bana göre tam bir duyarlılık ve özenle kullanmaktadır. Bu herkesin güven duyacağı bir tutumdur. Çünkü Anayasa'nın 68. maddesine göre, siyasal partiler demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmesi öğesi olup demokrasiye uygun çalışmak ve tüm demokratik geleneklere uygun bir iç düzene sahip olmak zorundadır. Bu lafla olmaz... Cumhuriyet Başsavcısı yalnızca görevini yapmıştır. Bu çalışmalara saldırı, kendi varlık nedenine ve yaşam düzenine düşmanlıktır.

Erdoğan, YSK daha karar vermeden AİHM'ye 3 milyon Euro'luk tazminat davası açacağını söyledi. Bu, yargıya gözdağı değil midir?

- Kimi siyasi partiler kapatılacaklarını bile bile dava açıyorlar. Nedeni de, Anayasa Mahkemesi kapatsa bile AİHM bunu sözleşmeye aykırı bulur, tazminat alırız düşüncesi...

YSK’nın kararı iptal edilmez


YSK’nın kararını iptal için Erdoğan AİHM’ye gidiyor. AİHM yetkili mi?

-Türkiye'deki yetkili organların verdiği kararı AİHM iptale yetkili değildir. Bu kararlar, Türkiye'deki kararların Avrupa ile imzaladığımız sözleşmeye aykırı olduğunu ortaya koyar ve zararın giderilmesi için tazminata karar verir. Kararı iptal edemez. Bu durumda da Türkiye aleyhinde konuşup yazanların, bahaneleri, şirretlikleri ve yaygaraları artar.

Almanya’nın Kaplan oyunu


ALMANYA'dan okurumuz F.S. ilginç bir konuya değiniyor:

‘‘Kaplancılar’’ olarak bilinen irticai terör örgütü lideri Metin Kaplan'ın Türkiye'ye iade edilebileceği belirtilmektedir. Kaplan'ın iadesini beklemek yanlıştır. Almanya hálá göstermelik baskınlar yapıyor. Neden mi? Alman hükümeti, yıllardır bu kişinin Türkiye aleyhindeki faaliyetlerine göz yummuştur. Alman istihbaratı bu kişiyi yönlendirmiştir. Türkiye aleyhinde kullanmıştır. Bu açık bir gerçektir. Almanya bu kişiyi iade ettiği zaman Almanya-Metin Kaplan ilişkisi gerçeğinin ortaya çıkmasından endişe etmektedir. Kaplan'ın konuşacağını düşünür. Bu endişe nedeniyle de çok büyük ihtimalle Kaplan'ı iade etmeyecektir.

Sözen sefere çıkıyor


1989-94 döneminin Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen, seçim çalışmalarını yürütmek üzere Mecidiyeköy'den bugün 23.00'te bir konvoyla Sıvas'a hareket ediyor. Pazartesi günü 12.30'da Sıvas'ta olacağını bildiren Sözen, ‘‘İstanbul'dan aday olup Recep Tayyip'le karşı karşıya gelmek isterdim, ikimiz için de olmadı. Sıvas da benim memleketim. Mücadelemizi Sıvas'tan yürüteceğiz. Sayın Baykal'ın İstanbul'da aday tanıtımında 'Önce insan' sloganını kullanmasından onur duydum. Biz bunu kendi dönemimizde kullanmış, ancak o zaman Genel Merkez'e anlatamamıştık.’’

Göcek’in başkanları


GÖCEK'in eski DYP'li Belediye Başkanı Mustafa Tunç 'zimmet' suçuyla tutuklanarak görevinden uzaklaştırılmıştı. Tahliye edildikten sonra hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı; ancak dört aydır bulunamıyor.

ANAP'a 'transfer' ettirilen CHP'li meclis üyeleri ise Recep Çatır'ı başkan seçtiler. O da akaryakıt ihalesine fesat karıştırmaktan yargıya düştü. Fethiye'deki Ağır Ceza Mahkemesi'nde Nurgül Çepel, ‘‘Ben 11 milyar lira teklif etmeme rağmen ihaleyi 60 milyar lira teklif veren şirkete bıraktılar ve belediyeyi zarara uğrattılar’’ dedi.

Göcekliler kime inanacaklar, kime oy verecekler?

Biliyor musunuz


ECEVİT'in bir deprem gezisi sırasında elini öpen Düzce Valisi Fikret Güven'in ANAP; görev süresinde tartışılan bir isim olan 19 Mayıs Üniversitesi'nin eski Rektörü Osman Çakır'ın da MHP 1. sıralarından Samsun adayları ilan edildiklerini; AKP'de 2. sıradaki Cemal Yılmaz Demir'in Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olduğunu; aynı partiden temayül yoklamasında 4. sırada çıkan Kanal D muhabiri Suat Kılıç'ın genel merkez tarafından 6. sıraya konulduğunu; Samsun'un ünlü belediye başkanı Kemal Vehbi Gül'ün başvuran 7 bağımsız aday arasında yer aldığını...

Biliyor musunuz?
Yazarın Tüm Yazıları