Yalçın Bayer

Bu gençlere yazık olacak

17 Kasım 2020
Koronavirüs bahanesiyle yılda en az 70 bin TL ödediğimiz yabancı dilde eğitim yapan okulların öğretime başlamaması, çocuklarımıza yazık etmektedir.

Okula gitmeyen çocuklar yabancı dil öğrenemezler. Eski Ankara TED Koleji CEO’su Milli Eğitim Bakanı, kaçmadan konunun üzerine eğilmelidir. Benim çocuk dokuzuncu sınıfı pas geçmiş, onuncu sınıfta da yılı bitmek üzeredir. Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmenlerin işleri süründürdüğünün bilincinde olması gerekir. Sağlık Bakanı’na ve sağlık bilimi profesörlere gelince... Kendileri değil miydi gençlere koronavirüs bulaşmıyor diyen? Avrupa ve tüm dünyada korona dolayısıyla okullar hiç kapanmamıştır. Bir de kendi sistemleri EBA’yı çok övüyorlar. EBA 1980’lerin açıköğretimine benzemektedir. Burayı bitirenler ancak devlet dairelerinde işe girebilirler. Bugünkü nesle yazık edilmektedir.

Eğer öğretmen sayısını arttırırsak eğitimi rahatça yapabiliriz.

Aslan ÖZMEN

GÜNÜN SÖZÜ

“KKTC’nin adından ‘kuzey’ sözü çıkarılıp, adı ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ olmalıdır.”

Prof. Dr. Hasan ÜNAL-Maltepe Üniversitesi

HDP NEDEN GRUP KURMUYOR?

BİLİNDİĞİ

Yazının Devamını Oku

‘CHP’yi bitiriyorlar’

13 Kasım 2020
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, uğradığı ‘haksızlıklara’ karşı partisine, liderine ve genel merkez yöneticilerine ‘ağır’ eleştiriler yöneltti. Ahmet Hakan’ın sunduğu önceki akşamki Tarafsız Bölge programında sorularına açık ve net yanıtlar verdi. Kılıçdaroğlu’na karşı çok kırgındı İnce... 4 Eylül’den beri 46 ili gezdiğini, parti kurması için büyük oranda bir taleple karşılaştığını (Bir sözünde bu talebi yüzde 99 olarak belirtti), çünkü siyasette büyük oranda bir boşluk olduğuna dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı seçiminde CHP’den yaklaşık yüzde 8.5 oranında fazla oy aldığını, bunun hıncının kendisinden alınmak istendiğini anlattı. İnce’nin en çok yakındığı konu bu oldu.

ERDOĞAN-KILIÇDAROĞLU BİRBİRLERİNİN KOPYASI

“Atatürk’ün koltuğunda oturan bir kişi yalan söylemez. Ama bana iftira atıyorlar. Bunun gerçeğini açıklamak mecburiyetindeler, özellikle de genel başkan tarafından... Erdoğan ile Kılıçdaroğlu birbirlerinin kopyası çünkü.

CHP’nin oyunun yüzde 65 olması lazım, halbuki CHP bu manzara karşısında ‘seçim, seçim, seçim’ diye haykırmalı. Seçim diyorlar ama ortada öyle 40-50’li bir oy yok.

Beceriksiz bir iktidar var, onun karşısında da umutları tazelemeyen, coşturamayan bir muhalefet... İktidar ile muhalefet birbirlerine benziyor diyorum. Meclis’te Cumhurbaşkanı’na hiçbir konuda ne soru, ne gensoru sorulamıyor, acı değil mi? CHP’de de aynı durum var. Bu iktidar ile CHP arasında karşılıklı bir memnuniyet mi var diye sormak istiyorum.

CNN TÜRK’E KİMLER ÇIKTI?

CNN Türk’e çıkmak yasaktı hani... Yılmaz Büyükerşen, Zeydan Karalar, Tunç Soyer, Sezgin Tanrıkulu çıktı. Hiçbirini partiden atmadılar. Atmadıklarına göre boykottan vazgeçtiler demek ki.

Ben CHP üyesiyim, parti dışı faaliyet sürdürdüğüm söylenemez. Ama ben siyaset yapıyorum Ahmet (Hakan) Bey... Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’ye dolaştım, daha önce gittiğim, örneğin Hakkâri ve Rize’de miting yapıyorum. Ayaklarına giderek dertlerini dinliyorum. Siyaseti de yasal yollardan yapıyorum. Bir yanlışım yok. Partimi şikâyet etmem. Onlara ‘Derdiniz ne’ dediğim için beni partiden atarlarsa atabilirler. Esasında benim yaptığım iş doğrudur. Haklı olduğum bir davada da tek başına mücadele ederim.”

Yazının Devamını Oku

Aşının öyküsünü unutmayın

12 Kasım 2020
Tüm Avrupa basınında Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin başarısından söz ediliyor. Dört yaşındayken Türkiye’den ailesiyle Almanya’ya göçmesi, tanışmaları, BioNTech’i kurmaları tekrar ve tekrar anlatılıyor. Amerika bile BioNTech’i yetkilendirerek büyük ortak olan Pfizer’in başarısından söz ediyor ve bunda Türk çiftin isimleri ön plana çıkıyor. Almanya’nın Mainz kentinde bulunan BioNTech firmasını kuran Şahin çiftinin yaşadığı Almanya’da 1960’da Alman devletinin talebiyle başlayan işgücü göçü aralıksız yıllarca sürdü.

Alman eğitim sistemi köyden, işçi sınıfından gelen ana-babaların çocuklarını çok itip kaktı. Dil bilmeyen ana-babaları aşağıladılar. Türk çocukları Sonderschule (engelli ya da zekâ özürlü çocukların gönderildiği okullar) denilen okullara yönlendirildiler çoğunlukla. Öğretmenler çok önyargılıydı ve ana babalar mücadele edemiyordu. 

Gymnasium denen liseye Türk çocuklarını göndermiyor, meslek okullarına gitmelerinde ısrar ediyorlardı. Hatta Cem Özdemir’in annesi dil bildiği halde çocuğunu meslek okuluna göndermekte ısrar eden öğretmenle mücadelesini anlatmıştı. Biliyorsunuz, milletvekili oldu. Türk girişimci veya bilim insanı olanlara Almanya iyi şartlar sağladığından değil, Türk ana-babalar maddi manevi büyük mücadele verdiğinden bu sonuç.

Şimdi ‘Alman aşısı’ diye övünüyorlar. Almanya’nın kalkınmasına 60 yıldır yardım eden, katkı ve emek vermiş Türk işçileridir. Onlarla övünün.

ALMANYA’DA RAKAMLAR ALARM VERİCİ

Almanya’da salgından dolayı ölenlerin sayısı günlük olarak yükseliyor. Dün 261 kişinin daha öldüğü açıklandı. Bu rakamın en son nisan ayında görüldüğü söyleniyor. Çarşamba sabahı itibarıyla 18 bin 487 yeni vaka açıklandı. Bu rakam geçen hafta çarşamba günkü vaka sayısından yaklaşık 1500 daha fazla. Toplam vaka sayısı 703 bin 687’ye yükseldi. Tedavi edilenlerin sayısının da yaklaşık 454 bin 800 olduğu belirtiliyor. Ölenlerin sayısı da 261 artarak 11 bin 767 idi. Robert Koch Enstitüsü’nün geçen 8-10 günlük vaka sayılarına bakarak yaptığı tahmine göre bulaştırma katsayısı da 1’in altına inip 0.92 oldu. Yani virüs bulaşan 100 kişi virüsü 92 kişiye daha bulaştırıyor.

TÜRKLERİN SAYISI 400’Ü GEÇTİ

3 Kasım’da COVID-19 dolayısıyla Almanya’da hayatını kaybeden Türklerin sayısının 314’e ulaştığı bilgisini paylaşmıştık. Berlin Büyükelçimiz Ali Kemal Aydın’ın açıklamasına göre dün itibarıyla bu sayı maalesef 400 sınırını aşmış durumda. Sloganı unutmayın: Lütfen maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyalım, sağlığımızı koruyalım.

KADIN VE ÇOCUKLAR ÖNDE!

Yazının Devamını Oku

Atatürk neden büyüyor?

11 Kasım 2020
Kendi kaderini belirleyecek insanlar yarattığı için, her geçen gün daha da büyümektedir Atatürk.

İnsana ‘insana yaraşır şekilde hayat’ sunduğu için her geçen gün daha da yücelmektedir Atatürk.

Aklı ve bilimi sadece insana en hakiki yol gösterici bir ilke olarak sunmakla kalmamış, aklı devlet politikası yapmış ve bu nedenle çağını aşmıştır.

Atatürk demek ulus egemenliği demektir.

Barış demektir.

Çağdaşlaşma demektir.

İlkelerini ve devrimlerini yaşam biçimi haline getirmek demektir.

Mazlum ülkelere umut ve örnek olmak demektir.

Yalnız

Yazının Devamını Oku

Ağlayarak değil anlayarak!

10 Kasım 2020
Türkiye PEN, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ü yitirişimizin 82. yıldönümünde, yönetim kurulu üyesi Haydar Ergülen’in 10 Kasım 2007 doğumlu kızı, 8. sınıf öğrencisi Nar Ergülen’in yazdığı bildiriyle anıyor:

“Bugün 10 Kasım, Atatürk’ü anıyoruz. Peki onu anarken yeterince anlıyor muyuz? O’nun geride bıraktığı düşüncelerin önemini ne zaman kavrayacağız? 82 yıl önce hayata veda etmiş bir dünya liderinin çağdaş fikirlerini benimseyebildik mi?

Bunlara verebileceğimiz yanıt ne yazık ki olumlu olmayacak. Her 10 Kasım’da onu andık ama, galiba anlamayı unuttuk ve bu unutkanlığın sonuçlarını bugün yaşıyoruz. Atatürk her kuşağın yenilikçi fikirler benimsemesini, demokratik ve laik Cumhuriyet düşüncesinin geleceğe aktarılmasını hedeflemişti. Ne yazık ki 97 yıl önce kurulan Cumhuriyet’in ilkeleri tümüyle uygulanamadı ve toplumsal eşitlik sağlanamadı. Çağdaş bir topluma ulaşamadık.

Atatürk’ü anlamak demek, onun ilke ve devrimlerini bıraktığı yerden devam ettirmek ve daha ileri götürmek demektir. O’nun düşüncelerinin değerini, devrimlerinden uzaklaşmaya başlayınca anladık.

‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ demişti. Bugün bilimin ve aklın yol göstericiliğinden çok uzaktayız. Ama Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençler olarak çok çalışacak, bilimin ışığında, aklın yolunda, aydınlık bir Türkiye’ye ulaşacağız.

Kadınlara, erkeklerle eşit haklar sağlamıştı, özgürlüklerine çok önem vermişti.

Bugün eşitlikten ve kadınların özgürlüğünden yoksun bir ülkede yaşıyoruz... Ama haklarının ve özgürlüklerinin bilincinde gençler olarak, Ata’mızın bize armağan ettiği özgürlükleri yeniden kazanıp, ülkemize de kazandıracağız.

Eğitim-öğretimde laiklik ve fırsat eşitliği sağlamıştı, bugün ne yazık ki bunun geçerliliği kalmadı... Ama şimdi laik eğitimin bir ülkenin gelişmesindeki en önemli unsur olduğunu unutmadan çalışacağız.

Türkiye Atatürk’ün önderliğinde bilimde, kültürde, sanatta, sporda, eğitimde başlattıklarını sürdürebilseydi, bugün kendi bölgesinde ve dünyada en gelişmiş ülkelerden biri olurdu. Cumhuriyet ve laikliğin bile tartışılır duruma geldiği bu zamanda, O’nu ağlayarak değil anlayarak analım.”

Yazının Devamını Oku

Ekmeklik buğday alerjik olabiliyor

6 Kasım 2020
Gıda konusunda en tartışmalı besin ekmektir. Ekmek deyince de buğday akla geliyor. Buğday da insanda ‘buğday alerjisi’, ‘çölyak hastalığı’ yapabiliyor. ‘Gluten hassasiyeti’ oluşabiliyor. Buğday alerjisi üzerine araştırmalar yapan İstanbul Altınbaş Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haydar Özpınar’ın araştırması sona ermiş.

Özetleyelim. İlgilenenler, uzmanlar makaleyi bulup detaylarını okuyabilir. Alman Alexander Humboldt Vakfı’nın desteğiyle Almanya’daki Potsdam Üniversitesi ile işbirliğinde yürütülen araştırmada, Almanya’dan 25, Türkiye’den de 21 yerli, ithal veya melez buğday incelenmiş. Bunlar Güneydoğu, Orta ve Doğu Anadolu’dan, Ege’den, Karadeniz ve Marmara ve Akdeniz bölgesinden Kunduru, Siyazan, Tosunbey, Esperya, Kayra, Sivas, Ceyhan, Pehlivan, Rusya, AK-702 ve Altay cinsi buğdaylar.

ALERJEN PROTEİN

‘Ekmeklik Buğday Türlerinde Alerjen Proteinlerin Saptanması’ adlı araştırmada, sindirim bozukluğuna neden olan alerjen protein araştırılmış. İlk kez yapılan bu araştırmada bazı ekmeklik buğdaylarda ‘alerjen protein miktarı’ yüksek bulunmuş. Prof. Dr. Özpınar, ‘Bu tür alerjen protein miktarı yüksek buğday tohumlarının belirlenmesi insan sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Buğdayda glutene bağlı oluşan çölyak hastalığı ve semptomları biliniyor. Ancak, alerjen proteinler konusunda yeterince bilgi yok’ diyor. Projede Tarım ve Orman Bakanlığı TAGEM ve İstanbul Halk Ekmek ile birlikte hareket ettiklerini, tohum toplamada her iki kurumdan destek aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Özpınar, bu konuda çalışmalara Türkiye’de de devam ettiklerini söylüyor.

(Prof. Dr. Haydar Özpınar’ın araştırması sona erdi. Uluslararası saygın ‘Foods’ dergisinde 13 Ekim 2020’de yayınlanan makalesini gönderdi. Araştırmanın başladığına dair yazımız geçen yılın 23 Ağustos’unda çıkmıştı.)

GÜNÜN SÖZÜ
“Tecrübe çok acımasız bir öğretmen, önce sınavı yapıyor, dersi sonra öğretiyor.” Vernon Law

BİR GÜNLÜK YAS GEREKİRDİ

DOĞRU

Yazının Devamını Oku

Din değil, akıl ve fen

5 Kasım 2020
Bilim insanlarına göre deprem fizik kanunlarının şaşmaz bir şekilde çalışması sebebiyle oluşan bir doğa olayıdır.

İbrahimi dinlere ait kutsal kitaplara göre ise deprem, güneşin doğup batması, gece-gündüz dahil, olan ve olacak bütün doğa olayları, insanlar arasından peygamberler atayan, onlara vahiy gönderen, neleri yapmaları, neleri yapmamaları gerektiğini söyleyen, talimatlarına uyanları cennete, uymayanları cehenneme gönderen, gücü sınırsız bir tanrı tarafından oluşturulmakta ve yönetilmektedir.

Çok okuyan ve İbrahimi dinlerin kutsal kitaplarında yazılanları bilen Atatürk 1937 yılında TBMM’yi açarken yaptığı konuşmada, “Bizim prensiplerimiz, gökten indiği sanılan kitapların dogmaları (kesin doğru olduğu sanılan bilgileri) ile asla bir tutulmamalıdır. Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayatın içinden almış bulunuyoruz” diyerek, kutsal kitaplardaki dogmalardan ilham almadığını açıklamış ve bu sözüyle laikliğin tanımını da yapmış, laikliğin din ve vicdan özgürlüğünden ibaret olmadığını, devlet işlerinin, herhangi bir dinin kutsal kitabındaki kurallara göre düzenlenmemesi demek olduğunu açıklamış, yani, egemenliği gökten indiği sanılan kutsal kitapların elinden alıp Türk milletine vermiştir. Atatürk’ün rehberimiz olması gereken diğer sözü şudur:

“Dünyada her şey için; medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit (en gerçek yol gösterici) ilimdir, fendir (pozitif bilimdir). İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir”.

Demek ki eğer ‘Atatürkçüyüm’ diyorsak, dünyaya bakışımız ve davranışımız, akıl ve fen olmalıdır.

Tuncay ERCİYES

GÜNÜN SÖZÜ“Depremin imtihan olduğu doğrudur. Ama din imtihanı değil, mühendislik imtihanıdır.” Nietzsche

HAREM-SELAMLIK

CUMHURBAŞKANI’

Yazının Devamını Oku

Mesut Yılmaz’ın ‘had’leri

4 Kasım 2020
Yahya Kemal ‘Rindlerin Ölümü’nde, ölümü asude bir bahar ülkesi olarak tasvir eder. Bir başka şiirinde ise bir ‘sessiz gemi yolculuğu’. “Dönen yok ki” derken, ‘o yerden’ bir memnuniyet hali çıkarır.

Mesut Yılmaz da sessiz bir gemiye binip asude bir bahar ülkesine doğru yola çıktı. Dünya standartlarında eğitimli, iki lisana hâkim, donanımlı, babadan zengin, konforu yerinde bir işinsanı iken, darbe sonrası demokratikleşme sürecinde sivil siyasete omuz verdi.

Türk siyasi hayatında en uzun süreli, kesintisiz milletvekilliği yapanlardan biri oldu, çeşitli bakanlık görevlerinde bulundu, üç defa hükümet kurdu.

Türkbank’ı mafya tezgâhına teslim etmediği için Yüce Divan’da yargılandı.

Ortada suçlayacak hiçbir delil yoktu, ama ne yazık ki mahkemede bu ülkede başbakanlık yapmış bir kişinin hukukunu koruyacak cesaret de yoktu, deve mi kuş mu olduğu belirsiz bir ucube karar çıktı.

‘Sığ siyaset’ 28 Şubat’ı sırtına yüklemeye çalıştı ama zamanın asker muktedirleri munis siyasetçi olmadığı ve askeri vesayet aracı olarak kullanılan ‘ulusal savunma’ konseptini, hem de genel kongrede cepheden eleştirdiği için ertesi gün, şahsına ‘hadsiz’ bir muhtıra verdi.

28 Şubat komplo davasında tanıklık yaptı ve kendisine muhtıra verenlerin hukukunu korudu, lehlerine tanıklık yaptı.

Siyasetten uzak olduğu bir dönemde, 15 Temmuz kalkışmasında, ülkeyi yurtdışında koşulsuz savundu.

Avrupa Birliği’nin siyasi mülahaza ile değil, ‘

Yazının Devamını Oku