Yalçın Bayer

Suda kırmızı alarm!

8 Aralık 2020
Bundan tam 3 ay önce yazmışız, kuraklık hepimizi kavuracak diye...

Yağışlar yetersiz, Türkiye büyük bir kuraklığa doğru gidiyor.

Yeni su/tarım yılı 1 Ekim’de başladı. Yağışlarda bir önceki yıla göre tüm bölgelerde ortalama yüzde 20 azalma var. Son 2.5 aylık durum ise hiç iç açıcı değil.

Bu yılın ekim, kasım ve aralık ayındaki yağışlar, geçen yıla göre ortalama yüzde 50 daha az. Bu oran Edirne’de yüzde 90.

Bazı bölgelerde toprak tavını bulmadığı için ekim yapılamıyor.

İklimbilimciler, yapılan gözlemler ve analizlere dayanarak geçen sene bu kuraklığın gelebileceğini söylemişti.

2021 ZOR GEÇECEK

Kuraklık kapıyı çalmıyor, artık kapıyı kırıyor.

Su her zaman çok önemli ama bugünlerde daha çok önemli. Barajlarımızın ancak üçte biri dolu, yeraltı suyu seviyeleri düşük.

Yazının Devamını Oku

Aşılar kapışılıyor 

4 Aralık 2020
COVID-19 salgının başında nasıl maske, solunum cihazı, eldiven gibi malzemelerin tedarikinde kavgalar yaşandıysa, aşı konusunda da açıkça olmasa bile benzer şekilde alttan alta kavga yaşandığı anlaşılıyor... Zengin ülkeler salgına son vereceği umuduyla bakılan aşı adaylarını daha Faz-3 safhasında iken ön sipariş verip almış. İngilizce bilenler bu konuda ‘Nature’ dergisinin en son sayısındaki ‘How COVID vaccines are being divided up around the world’ (COVID aşıları dünya çapında nasıl paylaşılıyor) adlı yazıyı okumalı...

COVID-19’a karşı aşı geliştiricilerinin, 2021’in sonuna kadar dünya nüfusunun üçte biri için yetecek doz yapabileceklerini tahmin ediliyor. Yazıda şöyle deniyor:

“Kuzey Carolina, Durham’daki Duke Küresel Sağlık İnovasyon Merkezi’nin tahminlerine göre, düşük gelirli ülkelerdeki insanlar aşılama için 2023 veya 2024’e kadar beklemek zorunda.”

Londra’daki yaşam bilimleri pazar analitiği şirketi Airfinity’nin CEO’su Rasmus Bech Hansen, üreticilerin kısa vadeli üretim tahminlerini zaman içinde azalttığını da söylüyor. Ancak yaygın dağıtıma en yakın görünen üç aşının üreticileri -AstraZeneca, Pfizer ve Moderna- 2021 için 2.6 milyar ila 3.1 milyar insanı kapsayabilecek 5.3 milyar doz üretim kapasitesi açıklıyor. Buna Rus ve Çin aşıları da ilave edilirse ne kadar olur bilmiyoruz...

Avrupa Birliği’nin 27 üye devleti, diğer beş zengin ülke ile birlikte, bu kapasitenin yaklaşık yarısını ön sipariş vermiş. Bu ülkeler, küresel nüfusun yalnızca yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturmakta. Artık gerisini yorumlamak size ait... Türkiye’nin artık bu yüzden, rakamlar azdı çoktu, maskem gelmedi gibi kısır çekişmeleri bırakıp bir an önce aşı geliştirip üreten ülkeler arasına girmesi gerektiğini defalarca bu sütunlarda yazdık. Dün de yazmıştık. Türkiye, Erciyes Üniversitesi ve Koçak Farma ile birlikte bir aşıyı geliştirmeye çalışıyor. İnsan denemeleri başladı. Umarız bu çalışma Türkiye’de beşeri aşı konusunda bir çığır açar...

PETROLDE GERİ ADIM ATMAYIZ

TÜRKİYE, Akdeniz’de petrol aramayı durduruyor mu? Arkasında bir yaptırım olabilir mi?

Araştırmacı Ferruh Değirmen diyor ki:

Yazının Devamını Oku

Aşı olur muyum?

3 Aralık 2020
Tartışmaya hiç gerek yok. Sayıları toplayıp çıkarmaya, halkın kafasını daha fazla karıştırmaya da hiç gerek yok. Farz edelim vaka sayısı daha fazla veya daha az. Bu hastalara şifa mı olacak, ölümleri önleyecek mi? Şeffafmış, değilmiş, herkes yaşayıp bizzat görüyor. Dünya COVID-19 salgınına yol açan SARS-COV-19 virüsünün pençesinde. İşini kaybedenlerin, elinde avucundaki birikimi eriyip gidenlerin sayısı az değil. Esnaf, hizmet sektörü zor günler yaşıyor. Günlük yevmiyeyle geçinenler de zor durumda ister istemez. Bugüne kadar 10 bini aşkın kişi de bu virüs yüzünden hayatını kaybetti. Bu toplamalar, çıkarmalar, grafikler derde deva olmaz. Bunun çaresi ‘aşı’. Asıl soru, biz aşıyı niye yapamıyoruz veya niye geç başladık? Umarız yavaş da olsa bu alanda bir ilk olur. Hayırlı olsun diyoruz.

Bu konudaki gelişmeleri yakından takip eden Almanya’daki gazeteci dostumu aradım. Almanya’da 400 aşı merkezi kuruluyormuş. Ordudan yardım da istenmiş. Tabii onlar BionTech/Pzifer aşıyla başlayacaklar. Aralık ortasında aşı başlıyormuş. Onların da ilk hedefi öncelikle sağlık personeli, risk grupları, yaşlılar vs...  

SORUNLAR BİTMEYECEK

Dostlar soruyor... “Yalçın Bey, aşı olacak mısınız?” Hemen peşinen söyleyeyim. Ben ve eşim aşı olacağız. Bu kadar net. Türkiye’ye önce aralık-ocak-şubat ayında Çinli Sinovac şirketinden 50 milyon doz inaktif virüs temelli CoronaVac isimli klasik bir aşı gelecek açıklandığına göre. Bu inaktif virüs temelli klasik bir aşı. Türkiye, Endonezya ve Brezilya’da denendi. Ciddi yan etkisi görülmedi. Uğur Dündar önceki akşam Halk TV’de ilk aşıyı olmak üzere başvurduğunu açıkladı.

Ayrıca bu virüse karşı tek çare aşı. Ancak aşı bulundu ama tehlike henüz geçmedi... Her şey normal seyrederse aşılamaya 14 Aralık’ta başlanacak. Bu aşının iki doz halinde yapılması, kanda antikor oluşturması birkaç hafta sürecek. Bu yüzden ‘maske, mesafe ve hijyen’ kuralına devam edeceğiz. “Aşı geldi, dertler bitti” yok, bunu da peşinen söyleyelim. Aşı rahatlatacak ama her şey değil. Bunu da bilelim.

GÜNÜN SÖZÜ
“BAZEN sadakat, yapmak istediklerinin önüne geçer. Bazen anlatacağın şey senin sırrın değildir.” Stephenie Meyer

YAZ SAATİ HESABI

Yazının Devamını Oku

İsteyen isteyene!

2 Aralık 2020
TESK Yönetim Kurulu üyesi, Malatya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (MESOB) Başkanı Şevket Keskin, koronavirüs salgını nedeniyle tedbir amaçlı işyeri kapanan ve işleri düşen esnafa geçici süreyle en az asgari ücret desteği sağlanmasını, esnaf kredilerinin ve vergilerinin en az Haziran 2021’e kadar ötelenmesini, küçük esnaf ve sanatkârdan 2020 dönemine ilişkin vergi alınmamasını istediklerini bildirdi.

Keskin, Cumhurbaşkanı’nın esnaf ve sanatkâra dönüp bakmasını talep ettiklerini bildirirken “Süpermarketlere pandemi de giremiyor, devlet de giremiyor” deyip şunları ekledi:

“Seçim günlerinde bizimle beraber olanları, kötü günde, hastalıkta da görmek istiyoruz.”

DEVLETİMİZ ACİZ DEĞİLDİR

TÜRK Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, kamuoyunda yer alan “Meslek liselerinde sıkıntılar yaşanıyor, canlı derse öğrenci gelmiyor, ek ders ücreti kesiliyor, ek ders ücreti ödemelerinde illere göre ve hatta okullara göre farklı yorumları görüyoruz” şeklindeki açıklamalar üzerinden değerlendirmede bulundu ve özet olarak dedi ki:

“Devletimiz öğretmenin üç kuruşluk ek ders ücretini ödemeyecek kadar aciz değildir.”

Herkes perişan, yoksulluk diz boyu...

CHP ÖZÜNE DÖNMELİ

SADETTİN Tantan

Yazının Devamını Oku

Rehavet buraya kadar!

1 Aralık 2020
Türkiye’de gündem her zaman yüklü. Bazen sabahtan akşama değişiyor. Ama Türkiye’de gündemin hiç değişmeyen ilk üç maddesinden biri “Ne zaman normale döneceğiz”dir. Yani SARS-COV-19 virüsünün yol açtığı COVID-19 salgınının ne zaman biteceğidir. Bu zor bir sorudur.

Salgının ne zaman biteceğinden ziyade, yeni normale ne zaman döneceğimizdir soru. Salgının ikinci dalgası, sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı daha şiddetli vuruyor. Sayılar ortada. Bir kısmı asemptomatik, hafif atlatan olsa bile 30 binlere dayandı. Etrafa bakıyoruz. Herkesin gözünde bir endişe, korku. Çorlu’daki bir aile dostumuza da bulaştı, yüreğimiz ağzımıza geldi, neyse ki atlattı... Ama asıl sorun sağlık sisteminin kapasitesi. Bunu unutmayalım.

Almanya’dan bir dostumuzla dün telefonla konuştuk. Vaka sayısı orada 20 bin civarında. Ama ölüm oranı bize göre çok yüksek. Yaşlı nüfusun etkisi var. Her ölüm bir can. Çok Türk de vefat etmiş oralarda. Almanya yarım karantina uyguluyor bizim gibi salgını yavaşlatmak için. Tam kapanma mümkün değil. Dostumuz Almanya’daki Sueddeutsche Zeitung gazetesindeki başmakaleyi okudu bize. Makale “Siyaset sınıra dayandı” diyor. “İlk dalgada halkta belirsizlik, korku hâkim olduğu için iktidardaki siyasetin taleplerine herkes uydu. Ama şimdi insanların yılgınlık, bıkkınlık, ekonomik kayıpları yüzünden siyasetin işi zor” diyormuş. Bizdeki gibi. Kurallara uyan azaldığı için vaka artıyor.

MERKEL: AKLINIZI BAŞINIZA ALIN

Dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip Almanya’da Şansölye Angela Merkel, perşembe günü halka yaptığı çağrıda, korona yüzünden hükümetin aşırı borçlandığını söylemiş ve salgından etkilenenlere verilen desteğin de bir sonu olduğunu hatırlatmış, bu yardımların ilelebet sürmeyeceğini söylemiş. Yani “Nicht bis ultimo” terimini kullanılmış. Bir yerde “Aklınızı başınıza alın” demiş... Biz de artık “rehaveti”, “Bana bir şey olmaz” fikrini bırakalım. Bu salgının yayılmasını durdurmak için maske, mesafe ve hijyen kuralından taviz vermeyelim. Rehavet buraya kadar. 

GÜNÜN SÖZÜ
“‘FETÖ’nün Üvey Çocukları-Fethullah Gülen Öldü’ kitabını yazan ben, tehdit altındayım. Vali beye duyuruyorum: Ben Ankara’da oturuyorum, eski milletvekili, araştırmacı ve yazarım.” Tevfik DİKER.

‘Antalya’yı Silikon Vadisi yapacağız’

Yazının Devamını Oku

Yerli korona aşısında umut verici adımlar

27 Kasım 2020
Almanya’daki dostumuz anlatıyor: “Merkel, dün sabah halka seslendi: ‘Enfeksiyon sayısında acil olarak eğilimin tersine çevrilmesinde henüz başarı sağlanamadı. Bu bizim elimizde, güçsüz değiliz’ dedi. Türkiye’de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da her akşam yineliyor aynı çağrıyı. Maske, mesafe, hijyen kuralını sürekli hatırlatıyor.

Bu salgına karşı tek çare, aşı. Prof. Dr. Uğur Şahin ve Prof. Dr. Özlem Turacı’nın sahibi oldukları BionTech ile ABD’li ilaç şirketi Pfizer’ın ortaklaşa geliştirdikleri aşı yarışta ipi ilk göğüsledi. Ardından Çin, İngiliz ve ABD’li şirketlerin geliştirdiği aşılar da peyderpey geliyor. Bunlar umut verdi insanlığa.

Aşı tamam da, başta herkese yetecek kadar yok. Her ülke kendisi kurtaracak miktarda doz aşı tedarik etmeye bakıyor. Savaş gibi. Herkes kendi cephesini tahkim ediyor. Türkiye de aynı çabayı gösteriyor. Bunun için aşı tedarik kavgası da çok büyük.

Aşı, ilaç, dünyada hep stratejik ürünler olmuştur. 30 yıldır aşı ithal eden Türkiye’de şimdi beşeri aşı geliştirme çalışmaları sürüyor. Önce meslektaşımız Muharrem Sarıkaya 23 Ekim 2010 günü Habertürk’teki köşesine şöyle yazıyor:

‘O günlerde tartıştığım dönemin Sağlık Bakanı merhum Halil İbrahim Özsoy, dışardan 25-50 Cent’e satın almak varken, neden 2 dolar harcama yaparak aşı üreteceklerini sorgularken, ‘Stratejik de onun için’ yanıtını vermiştim. Bakan Özsoy da ‘dünyada aşı üretenlerin çoğaldığını, dolayısıyla stratejik ürün olmaktan çıktığını’ söylemişti. Merhum Özsoy üç dönem ANAP’dan Afyon milletvekilliği, 1997–1999 arası Sağlık Bakanlığı yapmış. Yorumu size ait.’ Türkiye’de 15 civarında yerli aşı projesinin devam ettiği açıklandı. Bunlardan Erciyes Üniversitesi’nde Aşı Araştırma ve Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde geliştirilen ‘ERUCOV-VAC’ aşı adayı sanırız öne gidiyor. Birkaç gün önce ilk fazda 44 gönüllüye uygulandığı bildirildi. Koçak Farma’da GMP şartlarında üretimi yapılan inaktif aşı adayını başarıya ulaşacağını umuyoruz. Teknoloji tüketicisi olduğumuz aşikâr. Ama üreticisi olmalıyız. Bu aşı da umarız tıp alanında örnek olur. Almanya’da yaşıyorum. Almanca bir deyiş var: ‘Not macht erfinderisch’, yani ‘Zor durumlar insanı yaratıcı yapar’. Bu da böyle bir şey oldu galiba. Dünyanın salgın ile birlikte bilginin çok değerli olduğu bir türbülanstan geçtiğini unutmayalım.”

GÜNÜN MESAJI
“‘REFORM’ adı altında ne yapıldıysa bizi geri götürdü. Ben hukuk reformu değil, devrimi bekliyorum. İktidardan reform konusunda hiç umudum yoktur.”
Avukat Celal ÜLGEN

‘KEŞKE HAKLI ÇIKMASAYDIM’

Yazının Devamını Oku

Memurluk azalıyor, geçici işçilik artıyor

26 Kasım 2020
GENEL-İş Sendikası’nın COVID-19 Sürecinde Kamuda İstihdam Raporu’nun 5’ncisinde Türkiye’de her 100 kişiye 4 kamu personelinin düştüğü ortaya çıktı. 

Ülkemizde, GSYH içerisinde kamu harcamalarının oranı oldukça düşüktür. OECD ülke ortalamasına göre GSYH içinde genel kamu harcamalarının oranı yüzde 42.12 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 35’tir. Türkiye’de kamu harcamalarının oranı birçok Avrupa ülkesine göre de düşüktür. Ayrıca kamu istihdamının toplam istihdam içindeki payı OECD ülke ortalamasının altındadır. Türkiye’de bu oran yüzde 10.77 iken OECD üye ülkeler ortalamasında yüzde 17.69’dır.

2017 yılında OECD ülkelerinde yıllık büyümenin kamu istihdamındaki artışa oranlarını incelediğimizde, ekonomik büyümenin Türkiye, İtalya ve Macaristan’da kamuda istihdamını arttırmadığı görülmektedir. 2015-2020 yılları arasında kamuda istihdamın yüzde 35.7 arttığını söyleyebiliriz. 2015 yılında 3 milyon 520 bin 530 kişi olan kamu sektörü istihdamı, 2020 yılında 1 milyon 258 bin 822 kişi artarak 4 milyon 779 bin 352’ye çıkmıştır.

OECD üye ülkelerin ortalamasında kadınların kamu sektöründe istihdam oranı yüzde 60, erkeklerin yüzde 40’dır. Türkiye’de kadınların kamu sektöründe istihdam oranı yüzde 25.31, erkeklerin ise istihdam oranı yüzde 74.69’dur.

Türkiye’de her 100 kişiye 4 kamu personeli düşüyor. İstihdamı en fazla artan bakanlık Milli Eğitim, en fazla azalan bakanlık ise Milli Savunma Bakanlığı; kamuda en güvenceli istihdam biçimi olan ‘memurluk’ yerini ‘sürekli işçiliğe’ bırakıyor. Belediye şirket işçilerinin sayısı 494 bin 510 kişiye ulaştı.

NE İSTENİYOR?

Türkiye işçi sınıfı güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma koşullarının giderek arttığı, sendikalaşma olanaklarının giderek azaldığı, çalışma yaşamının emekçiler açısından kötüleştiği bir süreci yaşamaktadır. Bu sorunların çözümü ancak sendikal hak ve özgürlüklerin tam olarak sağlandığı eşitlik ve adalet temelli bir sosyal devlet ile sağlanabilir.

İŞTE GERÇEK SAYILAR: ÜÇ BÜYÜK İLDE 315 ÖLÜM

CHP

Yazının Devamını Oku

Bir tuhaf Bodrum kışı!

25 Kasım 2020
Bodrum’da yaşayan Can Pulak bir ‘Bodrum fotoğrafı’ çekmiş, okuyunca üzülmemek elde değil. Diyor ki:

“Çok kurak bir yıl geçiriyoruz. Bodrum, Türkiye’nin her bölgesi doğru dürüst yağış görmedi. Zeytinler ve narlar bir tuhaf. Zeytinde yok yılı yaşıyoruz. Uzmanlar mevsimlerin kaydığını, bazı sebze, meyve ve bitkilerdeki tuhaflığın bundan kaynaklandığını söylüyorlar.

Millet korona ile uğraşırken, Bodrum’da hâlâ denize girenler var. Yazlık evlerini kapatmayıp İstanbul ve Ankara’ya dönmeyenler, düşman çatlatıyorlar sanki. Şehir çok kalabalık, trafik yazdan beter, kentin anayollarının bir kısmı kilitleniyor adeta. Ne kadar çok kepçe-dozer oldu Bodrum’da; yatırım aracıymış, inşaatçılara kiralanıyor. Çağırıp gösterdiğin yeri sorgusuz sualsiz kazıyorlar, yeşili biçip ortalığı dümdüz ediyorlar. Kimseden izin aldıkları filan yok. İnşaat yasağı bitti ya, yarımadanın her tarafı şantiye halinde. Dağları deviriyorlar. İnşaat iznini kim veriyor? Yol, su, elektrik gibi altyapıyı nasıl getiriyorlar?

Büyükşehir Belediyesi Yasası’yla köyleri mahalle haline getirdiler. O güzelim köyleri gidin görün nasıl bitirdiğimizi. Köyde apartmanlar olur mu, ben söylemeyeyim de siz görün nasıl olduğunu. Kenti de köyü de mahvettik. Bodrum’un altyapısı 100 bin nüfusa yetmiyordu. Şimdi nüfus 400 bini aştı, inşaatlar tüm hızıyla sürüyor, altyapı ise yerinde sayıyor. Kanal projesi İstanbul’u mahvedecek, doğru. Peki İstanbul’un dışındaki kentler ve köyler ne durumda, farklı mı sanki? Hele Ege ve Akdeniz bölgesi, akıl alır gibi değil. –Yalçın Bayer, Marmara kıyıları ve Trakya’da da benzer tabloyu anlatıyordu- İnanılmaz bir göç var buralara. Nüfus şiştikçe şişiyor sahil köy ve kentlerimizde. Ama hepsinin altyapısı perişan ve yetersiz. Bu göç aynı hızla devam ederse ve yetkililer de sorumsuzluk ve duyarsızlıklarını sürdürürlerse, İstanbul’da yaşanan rezaleti yakında çok yerde yaşarız.”

YANDAŞA HAVALİMANI İHALESİ YENİ BİR VAHAMETİN HABERCİSİ

İHALESİ 15.12.2011’de, yer teslimi 15.03.2013’te gerçekleştirilen Çukurova Bölgesel Havalimanı temeli 28.05.2013’te atılmış, sözleşmeye göre 2016 yılı Mart ayında bitirileceği belirtilmesine rağmen 2020 yılının sonlarına geldiğimiz şu günlerde havalimanındaki keşmekeş ve kaos hali devam ediyor, dedikten sonra şunu belirtmek isteriz. Böyle büyük boyutta bir ihalenin AKP’li de olsa Trakya doğumlu bir işinsanına verilmesi ilk kez oluyor. Muhalefetin Adana milletvekilleri bu havalimanı inşaatı için çok uğraştılar; önergeler verdiler, sorular sordular. İktidarın umurunda bile olmadı. Bu süreç önemli; sorunu yakından takip eden CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin ile konu üzerinde görüştük. Özetle şu bilgiyi verdi:

“Son olarak 20 Kasım 2020 Cuma günü gerçekleşen üstyapı ihalesinde en uygun teklifi 297 milyon 100 bin Euro+KDV karşılığında yerel seçimlerde AKP’nin Çerkezköy belediye başkan adayı olan, halen Kapaklı OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan Süleyman Kozuva’nın sahibi olduğu grup şirketleri Favori İşletmecilik AŞ/YAKO Tekstil Sanayi ve Dış Ticaret AŞ ortak girişiminin alması dikkat çekicidir. İhalenin yandaşa verilmesi yeni bir vehametin habercisidir.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu son olarak 1 Temmuz 2020’de soru önergemize verdiği yanıtta ‘Çukurova Bölgesel Havalimanı Altyapı Tesisleri Yapımı’ işinin yüzde 73’ünün tamamlandığını söylemiş ancak son açıklamasında yapım işinin yüzde 85’inin tamamlandığını belirtmiştir. Burada da bir çelişki hâkimdir. İlk ihalesi 2011’de gerçekleşen, temeli 2013’te atılan havalimanı inşaatının şimdiye kadar altyapısı için 3, üstyapısı için 5 ihale tarihi ilan edildi. Havalimanı yapılamadı ama 7 bakan eskidi. Havaalanı her iki kente de uzaktır. (Mersin merkezden 44.5 km, Adana merkezden 36 km) Bilirkişi raporları 1. sınıf topraklarının tarım alanı dışına çıkarılmasının kamunun yararına olmadığını, ekolojik dengenin bozulacağını belirtmiştir. Çukurova Havalimanı ile 8 milyon 700 bin metrekarelik mutlak, sulu tarım alanları yeni yapılaşmalara kurban edilmektedir.

Halbuki konumu nedeniyle dünyanın en stratejik öneme sahip ve kâr eden sayılı havalimanlarından biri olan Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın genişletilmesiyle gerek Adana gerekse Mersinliler için önemli bir kazanım olacaktır. Tüm bu gelişmelere karşın Çukurova Havalimanı için 12 milyon yolcu garantisi verilmesi, gerek Adana ve Mersin, gerekse Hatay ve Osmaniye’ye hizmet veren ve geçtiğimiz yılı 5 milyon yolcu kapasitesi ile kapatan Adana Şakirpaşa Havalimanı için büyük bir handikaptır. Çukurova’nın yıllık 12 milyon yolcu kapasitesine ulaşamayacağı gün gibi ortadadır ve devletin köprülerden, şehir hastanelerinden, havalimanlarından dolayı uğradığı zarara bir yenisi daha eklenecektir. Yazıktır, günahtır.”

Yazının Devamını Oku