WhatsApp’ta gözden kaçanlar

WhatsApp’ın dayatmasına karşı bir toplumsal tavır oluştu ve sosyal medyada #WhatsAppSiliyoruz etiketiyle paylaşımlar yapıldı. Bir günde 100 binden fazla paylaşım yapılan harekete Selçuk Bayraktar da BiP, Telegram ve Signal uygulamalarını kullandığını belirten bir tweet’le destek oldu.

WhatsApp’ın güncellenen koşullarını ve gizlilik ilkesini 8 Şubat’a kadar onaylamayan kullanıcılar uygulamayı kullanamayacak. Veri güvenliğine dair sert yaptırımlar içeren yasal düzenlemelere sahip AB ülkeleri bu düzenleme kapsamında değil. Devletimizin bu konuyla ilgili nasıl bir tutum sergileyeceğini merak ediyoruz.

Fakat bu tartışmalar olurken çok önemli bir detayı atlıyoruz. WhatsApp’ın kararı, yeni bir uygulama değil. WhatsApp 2016 yılından beri kullanıcı verilerinin neredeyse tamamını grup şirketleri ile paylaşıyor. Yeni sözleşme aslında verilerinizin Facebook ile paylaşılmasını ‘reddetme hakkınızı’ elinizden alıyor.

Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili güçlü yasalar çıkmış olsa da toplumsal olarak yeterli bilinç seviyesine ulaştığımız söylenemez.

Bu konuyu da ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak’ ele almış durumdayız. Sadece bir mesajlaşma uygulamasını değiştirerek interneti ve kişisel verilerimizi daha güvenli hale getiremeyiz.

Yine de bu tartışmaların gizlilik, dijital mahremiyet gibi önemli konuları ıskalamadan, interneti daha bilinçli ve gerekli önlemleri de alarak kullandığımız bir döneme geçişe katkısı olur umarız.

GÜNÜN SÖZÜ
“EĞER bir ürün bedavaysa, asıl ürün sizsinizdir.” Anonim

PERİNÇEK İLE BAŞ ETMEK ZOR!

DOĞU Perinçek artık siyasetin ‘büyük abisi’, TV’lerdeki konuşmasında iç ve dış siyasetin dibine kadar iniyor, herkese kendisini merakla dinletiyor. Şimdi kavga etmiyor, ağırbaşlı büyük laflar ediyor. Önceki akşam “Türkiye’nin geleceği ‘katil polis’, ‘katil Mehmetçik’ diye bağırmakla şekillenemez” diye uyardı muhalefeti ve ekledi: “Bunlar terör örgütlerinin işidir. Bunların kaynağı ABD ve İsrail’den çıkmaktadır. Askerimize ve polisimize çok şey borçluyuz.”

Perinçek’le kapışma gücünüz varsa, dinlemek zorundayız!

ALMANYA’DA ESNAF VURGUN YAPMIŞ!

ALMANYA’da koronavirüs nedeniyle işyerlerini kapatmak zorunda kalan esnafa yapılan yardımlar mercek altına alınıyor. Bu dalgada kepenk kapatan esnafın sabit giderlerinin bir bölümünü karşılayan devlet şimdi hepsini tek tek inceliyor. Haksız yere yardım alanlardan bu yardım geri alındığı gibi savcılıklara suç duyurusunda bulunuyor. Acil yardımı içeren büyük dolandırıcılık vakalarından birinin duruşması önceki gün Münih’te başladı. Londra’da yaşayan Gelsenkirchen’li bir kişinin 2.5 milyon Euro yardım başvurusunda bulunduğu söyleniyor. Altı eyalette toplam 91 başvurunun yapılması dikkat çekiyor. Mart sonu ile nisan 2020 arasında yapıldığı söylenen başvuruların ağırlığının toplam 1.1 milyon Euro ile Bavyera eyaleti olduğu bildiriliyor.

YAĞIŞ VE BALIK İKİ GÜZEL ŞEY!

AYLARDIR yağdı yağacak denirken, yağmur son üç gün içinde tam istenilen ölçüde düştü: Geçen sezon gibi sular toprağın üstünü yalayıp gitmedi, sine sine toprakla buluştu. Bu son yılların en ‘verimli’ yağışıydı. Ne kadar yararı oldu derseniz, kocaman bir hiç. Belki 10-15 santim. O nedenle barajlara katkısı en fazla 2 santim oldu. Yani kuraklığa daha çok dikkat etmeliyiz. Eğer kar olmazsa, önümüzdeki yaz yanacağız!

TARIM ve Orman Bakanlığı, Marmara ve Karadeniz’de hamsi avını 10 gün süreyle kısıtladı. 9 santimin altında avlanan yavru hamsiler tezgahlarda satılmaya başlayınca bakanlık olaya el koydu. Ancak çok geç kalmış bir karar hamsi avının yasaklanması. Kesin çözüm mü? Karar iyi niyetli, ancak yetersiz. Hoyratlığın önüne geçmek için tüm denizlerde balık avı uzun süre yasaklanmalı, yani bilim insanlarının dediği gibi nadasa alınmalı. Sadece hamsi avını yasaklamak yetmez ve sorunlara çözüm olmaz.

EVET, ANKARA’DA YİNE SARSILDIK

BAŞLADIK yine üç vakte kadar şurada deprem olacak, burada olmayacak fallarına... Ülkemin güzel insanı biliyoruz ki 3 yanımız denizlerle çevrili dünyanın en ‘yakışıklı’ coğrafyasına sahibiz. Fakat bilmemiz gereken bir gerçek var ki 4 yanımız da faylarla çevrili, adeta fay yüklü riskli bir Asya-Avrupa köprüsü ülkeye sahibiz. Her ayak tabanımızın altındaki coğrafya deprem riski taşıyor. Öyle ki yerbilimcilerin belirttiğine göre sıfır deprem riski taşıyan Anamur bile riskli. Gidenler bilir, Anamur’un hemen yanı başında Eski Anamur var; antik çağda depremle yeraltına gömülmüş eski Anamur. Belli ki binlerce yıl önce Anamur deprem ile yerle bir olmuş. Bu nedenle diyorum ki İstanbul, İzmir ne kadar risk altında ise Ankaramız da o denli risk altında. Bunu yıllardır yazıyoruz. 1944’teki 7.2 büyüklüğündeki Bolu-Gerede depreminin, Ankara’da 400’e yakın can kaybına yol açtığını unutmayalım. Ankara kale çevresi, dahası Ulus’un neresine kazma vursanız tarih fışkırıyor. Ankara milattan önce büyük depremler yaşamış. Hatta milattan sonra Katip Çelebi, Ankara’da 17. yüzyılda büyük bir depremin yaşandığını yazar.  Şevket ÇORBACIOĞLU

BİLİYOR MUSUNUZ?

Kılavuz niteliğinde kitap

PSİKOLOG Seçil Akaygün Cüntay ve psikolog Şükran İlimsever Başarır’ın kaleme aldığı ‘Alıştığımız Gibi Değil’ kitabının İnkılâp Kitabevi’nden çıktığını, Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın önsözüyle yayıma hazırlanan kitabın, özellikle çocuklu aileler ve öğretmenler için her şeyin alışılmışın dışında olduğu pandemi sürecini daha rahat atlatmaya yardımcı olacak bir kılavuz niteliği taşıdığını...

AFYON’da, tarihi ‘Frig Vadisi’nin kalbi’ olarak nitelendirilen İhsaniye ilçesine bağlı Ayazini köyünün, devam eden projelerin tamamlanmasıyla yakın zamanda önemli bir turizm destinasyonu olması beklendiğinin (Ürgüp/Göreme, Bursa/Cumalıkızık ve İzmir/Şirince gibi)...

ESKİ milletvekili ve yazar Mahmut Alınak’ın cezaevinde karşılaştığı bir tutukluğun değişim sürecini işlediği son romanı ‘Değişim’ kitabının çıktığını...