<B>BAZI</B>bakanlar -örneğin <B>E. Yalçınbayır</B>- hükümet tezkeresini hem imzalıyorlar sonra da <B>‘‘Tezkereye Meclis'te hayır diyeceğim’’ </B>diyorlar. Bu kadar gayrı ciddi bir yaklaşım olabilir mi? Eğer bu tezkereye karşı iseniz
Bakanlar Kurulu'nda sonuna kadar karşı çıkarsınız. Eğer Başbakan imzalamanızı rica ederse ya imzalarsınız ya da istifa edersiniz. Bu durum sayın
Yalçınbayır'ı, siyasi ve tarihi sorumluluktan kurtarır mı?
Ülkemizin bugünlerde E. Orgeneral
Necip Torumtay'ın göstermiş olduğu duyarlığa ve sorumluluğa şiddetle ihtiyacı var.
1. Körfez Savaşı'nda, Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa etmekle o günün ve bugünün siyasilerine çok önemli bir ders vermiştir. Tabii anlayana.
Ertuğrul SEVİMBİKE-GEBZE KAPUSUZA ÇAĞRI
AKP Grup Başkanvekili
Salih Kapusuz'a diyorum ki: Eğer sakalını kesip,
Amerikan traşı olup, Amerikan blujini giyerseniz ben de bundan sonra savaşa evet diyeceğim, tezkeresine evet oyu vereceğim.
Muharrem İNCE- CHP Yalova Milletvekili 52 trilyonu kim Hazineye ödeyecek
İSTANBUL 13. Asliye Ceza Mahkemesi,
Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 17 sanığı beraat ettirdi. Yargıç
Melek Kasar,
AKP'den milletvekili seçilen
Erdoğan'ın ekibinden
İdris Naim Şahin'in dosyasının ise dokunulmazlığı nedeniyle dosyası ayırdı.
Müfettişlerin raporunda
billboard ihalesinde belediyenin 50 trilyon 7 milyar 457 milyon lira gelir kaybına uğradığı kaydediliyordu.
Savcı
Rasim Işıkaltın, sanıkların beraatlerini istedi. Peki bu durumda
İçişleri Bakanlığı'nın
Sayıştay'a yolladığı 52 trilyonluk zimmeti kim ödeyecek?
Yine bizler mi ödeyeceğiz bunu...
Öğretmenin feryadı (2)
BOSTANCI'daki Hayrullah Kefeoğlu Lisesi edebiyat öğretmeni
Ferit Aksöz, öğrencileri adına duygularını bir yıl sonra yeniden aktarıyor:
‘‘Lisemizin tiyatro salonu tam 11.5 yıla girerken de teslim edilemedi. Halbuki salonun %98'i bitti diye görüyoruz. Sayın İstanbul Milli Eğitim Müdürümüz
Ömer Balıbey geçen yıl mart ayında yaptığı açıklamada; inşaat için %25.2 keşif artış oranının uygun görülmesi halinde salonun tamamlanacağını söylemişti.’’
Balıbey halledemediğine göre ciddi sorun sürüyor demek ki. Bu durumda sorun İl
Bayındırlık Müdürlüğü'nden kaynaklanıyor. Ancak yeni müdür, kendisine daha geniş bir makam odası hazırladıktan sonra belki bu işlere bakma olanağı bulacaktır.
Tarihten dersler
‘BUGÜN ABD nasıl kuzeyden bir cephe açmak için
Türkiye'ye baskı yapıyorsa, o günlerde de
Almanya benzer baskılar yapıyordu. 2.8.1914'te gizli bir ittifak anlaşması yapıldı. Çünkü
Osmanlı herhangi bir savaş durumunda tarafsız kalacağını ilan etmişti.
Anlaşma görüşmeleri sırasında bugünküne benzer tartışmalar yaşandı. Herhangi bir savaş durumunda
Türk topraklarının savunulmasında
Almanya'nın yardımı ve komutanın kimde olacağı konusunda anlaşmazlık çıktı. Sonuçta askeri komuta konusunda
Türkiye'nin istediği oldu.
Alman Harp Heyeti, Türkiye'nin emrine bırakılacaktı. Bir tehdit olduğunda ise
Almanya 'icap ederse' Osmanlı arazisini silahla savunacaktı. Dört yıllığına yürürlükte olacak antlaşma bir ay bile geçmeden geçersizleşti.
Türk donanması
Alman Amirali
Souchan'ın eline bırakıldı. Hatta bir ara
1. Ordu Komutanlığı'na
Limon Von Sanders getirildi.
VAH ENVER PAŞA...
Almanya'ya güvenilmeyeceği
Balkan Savaşları'ndan beri belliydi. Ama
Osmanlı bu savaşta
Almanya'nın yanında yer olarak kaybettiği toprakları ele geçirebileceği hayaline kapıldı.
Almanlar başta
Enver Paşa olmak üzere yönlendirdikleri devlet adamları ve aydınlarla birlikte bu havayı yarattılar.
Jön Türkler içinde
Alman etkisi o kadar belirgindi ki, cemiyetin
Selanik şubesi
Almanların elindeydi.
Elbette tek başına kaybedilen toprakların geri alınacağı beklentisi yeterli olmuyordu. Ülkenin ekonomisi kötü durumdaydı. Şiddetli para sıkıntısı çekiliyordu.
Almanya'ya yapılan başvurudan sonra 5 milyon
Osmanlı parası borç temin edildi. Bunun karşılığında ise
Enver Paşa, hükümeti,
Almanya'nın yanında savaşa girmeye ikna etti.
Bugün de aynı pazarlıklar yapılmıyor mu?’’
Bunları
'Türk Solu' Dergisi'nde yazan
Özgür Billur; İstanbul Üniversitesi
'Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde yüksek lisans öğrencisi ve aynı zamanda
Atatürk Düşünce Kulüpleri Federasyonu Başkanı...
Billur, o günkü basının
Almanların yanında yer almamız gerektiğinin propagandasını yaptığını,
(Rus kaynaklarına göre) Tanin'e 2.000,
Tasvir-i Efkár'a ve
İkdam'a 1.500,
Sabah'a 1.000,
Tercüman-ı Hakikat'e 500
Osmanlı Lirası verildiğini belirterek daha sonra şöyle diyor:
‘‘Gazeteler,
Almanya'nın ekonomik desteğini abartarak verirken,
Türkiye'nin savaşa girmesi ihtimalini zayıflatacak
Almanların, Marn (Paris yakınlarında) yenilgisini gizliyordu. Hatta
Alman zaferinin yakın olduğunu ve bir an önce savaşa girmemiz gerektiğini yazıyorlardı.
NASIL YANILDILAR
Dahiliye Nazırı
Talat Paşa, Almanlarla ittifak imzalandıktan sonra
‘‘Bizim düşüncemiz umumi bir harbin çıkmayacağı ve bizim de bu ittifaka girmekle devletimizi her türlü tehlikeden korumuş olacağımız idi’’ diyor.
Ne kadar yanıldıklarını tarih gösterdi.
Bugün de benzer şeyler öne sürülmüyor mu?
1. Dünya Savaşı başladıktan sonra
Osmanlı tarafsızlığını ilan eder. Ancak
İngilizlerden kaçan iki
Alman gemisi
(Goeben ve Breslau) Çanakkale Boğazı'na sığınır. Gemilerin Boğaz’a girmesine
Enver Paşa izin verir. Ne sadrazamın, ne de hükümetin bu durumdan haberi vardır.
Sonrası malum,
Yavuz ve
Midilli adlarını alan gemiler,
Odessa'yı bombalarlar. Bu saldırıdan sonra
Rusya, Osmanlı'ya savaş açar.
Sevr ile sonuçlanacak felaket başlar.
SÖYLEV’İ OKUMAK
Türk subayları içinde yalnızca
Mustafa Kemal, Almanya'nın yanında savaşmamıza karşı çıkar.. O ne İngilizci, ne Almancıydı. Yabancı bir devlete dayanmayı onursuzluk olarak görüyordu.’’
Mustafa Kemal'in
Irak cephesinde kendisinden
Alman generalin emrinde komuta kademesinde yer alması istendiğinde ne söylediğini de
'Türk Solu'nda okuyun...
Bu nedenle bugünlerde tüm milletvekillerinin
Atatürk'ün
'Söylev'ini (Nutuk) okuyup dersler çıkarması gerekiyor. Çünkü gerçekler ve doğrular orada gösteriliyor.
Paloğlu’na teşekkürler
ESKİ Sıvas milletvekili ve eski
TBMM Başkan Vekili
Mustafa Kemal Paloğlu'nun dün köşemizde yer alan
'Tarihi Uyarı' başlıklı yazı büyük yankı uyandırdı.
Av.
Sabri Erdal Güngör, ‘‘
Arınç'a gönderdiği mektubu gurur duyarak okudum ve göğsüm kabardı’’ derken, bu sözler
Paloğlu ve bize çok sayıda gelen teşekkür mesajlarının topluca bir özetiydi sanki.
Yazı herhalde TBMM Başkanı
Bülent Arınç'ı etkilemiş olmalı ki, tezkeredeki konuları iki ayrı maddeye bölmek için teşebbüse geçti...
Hukuki meşruiyet eleştirileri AKP'lileri endişeyi mi sevk etti acaba?
Paloğlu ‘‘Yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiye'de bulunmasına asla imkán tanınmamasını’’ istiyor ve şöyle diyordu yazısında:
‘‘Bu bu konuda beklenen hükümet talebinin,
Anayasa'nın 92. maddesine aykırı olacağı açıktır. Zira yabancı silahlı kuvvetlerin
Türkiye'de bulunmasına izin talebi ve yetkisi ancak milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde mümkündür. Ve teklif edilebilmesi bile o şarta bağlıdır.’’
Kadıköy'den
Tülin Ermen, şu notu iletmiş:
‘‘Türkiye için hayati olan bir konuda
MGK görüş ve kararına gerek duyuluyorsa, bu açık açık
MGK'nın
Türkiye için önem derecesi ve gerekliliğinin kanıtıdır. Tabii aksini düşünenler için bir kanıt...
Keşke basında bu konuya işaret eden olsa. Hem de altını çizerek ileride bu kanıta çok ihtiyacımız olacağına inanıyorum.’’
Dünkü gelişmeleri izleyince
Aydın Candabak'ın yeni çıkan
'İncir Çekirdeği' (Çatı Yayınları) kitabında
‘‘Yılanla dost olan bir gün ısırılmayı göze almış demektir’’ ve
‘‘Adaletsiz barış, yeni bir savaşın habercisidir’’ duvar sözlerini anımsadık.
İşte kamuoyu
AMERİKAN askerlerinin
Türkiye'den geçerek
Kuzey Irak'a girmelerine izin verilmeli midir?
Hayır % 82.73
Evet % 16.26
Fikri yok % 1.01.
(Sonar'ın, Türkiye Tüccar ve Sanayiciler Eğitim ve Kültür Vakfı için yaptığı 'Irak Savaşı ve Türkiye' anketinden) MESAJ
TÜRKİYE Çevre Kozası'nın (0217-414 90 25), orman vasfını yitirdiği iddia edilen alanların
Hazine'ye devri,
Formula 1 yarışmasının yapılacağı yer ve Boğazların durumu gibi konuların tartışılacağı şubat ayı toplantısı Beyoğlu Belediye Başkanı
Kadir Topbaş'ın ev sahipliğinde Çevre Bakanı
İmdat Sütlüoğlu'nun katılımıyla bugün 18.00'de
Taksim Nippon Otel'inde yapılıyor.
İSTANBUL Belediyesi şehiriçi ulaşımında başlattığı tramvay çalışmalarına tarihi
Üsküdarımızın da dahil edilmesini, 1960'lardaki Kadıköy hattının kurulmasını istiyoruz.
Mehmet ERDEM-ÜSKÜDAR