Uğur Ergan

85 yıl sonra yeniden 'd' grubu

22 Ocak 2018
Bu köşeyi takip edenler, yazılarımda ve duyurularda çok ressamlı karma etkinliğe yer vermediğimi anlamıştır.


edeni yer darlığından dolayı özellikle çok sanatçılı karma etkinlikte yer alan ressamların tamamını yayınlama imkanı olmaması. Sanatçılar hassas insanlar olduğu için “Birinin ismini yazsam, diğeri kırılır” diye düşünürüm. Bunda pek de haksız sayılmam. Bir defasında, karma sergi duyurusunda teknik bir hata nedeniyle ismi çıkmayan bir ressamın hiç de kendisine yakıştıramadığım şekilde diğer meslektaşları hakkında söylediklerini unutmam. Ondan beri çok ressamın katıldığı karma etkinlikleri duyurmuyorum. Bu yazdıklarım bir anlamda çok ressamlı karma sergi düzenleyen galerilerin duyurularına neden yer vermediğimin de yanıtı niteliğinde.
Ancak bu hafta, bu kurala uymayacağım. Çünkü CerModern’de geçen hafta açılan sergide yer alan isimleri gördüğünüzde bu kuralı uygulamanın mümkün olmadığını siz de takdir edeceksiniz. Evet, Türkiye’nin ilk çağdaş sanat hareketi olan ve Türk resim sanatına yön veren grupların öncülerinden kabul edilen “d Grubu” sanatçılarının, grubun kuruluşundan 85 yıl sonra eserlerinin sanatseverlerle buluşturulduğu sergiden bahsediyorum.
Nedir bu “d Grubu” diye araştırdığımızda karşımıza çıkan yanıt özetle şöyle: “Estetik bir başkaldırıyla 1933 yılında Abidin Dino, Nurullah Berk, Zeki Faik İzer, Cemal Tollu, Elif Naci ve Zühtü Müridoğlu tarafından kurulan söz konusu gruba daha sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eşref Üren, Eren Eyüboğlu, Arif Kaptan, Salih Urallı, Hakkı Anlı, Sabri Berkel, Fahrelnisa Zeid, Leopold Levy, Zeki Kocamemi, Şeref Akdik, Cemal Nadir Güler ve Nusret Suman gibi isimler dahil olmuş. Adını Türk resim sanatında kurulmuş dördüncü birlik olmasından ve ‘d’ harfinin alfabede dördüncü harfe denk gelmesinden almış olan grup, 1933 Türkiye’sinin siyasal politik ve kültürel sancılarını yaşamanın yanı sıra aynı zamanda sanatsal bir çabayla Türkiye geleceğine de katkıda bulunmayı hedeflemiş.”
“d Grubu”nun tanıtımda okuduğunuz Türk resminin usta isimlerinin fırçalarından çıkmış eserleri görmek istiyorsanız, 25 Mart’a kadar vaktiniz var. Eserleri göreceğiniz adres de, yukarıda belirttiğim gibi Ankara’da sanat etkinliklerinin en önemli merkezlerinden biri olan CerModern.

ÖDÜLLÜK GENÇLER

Madem bu hafta ustaların karma sergisinden bahsettik, gençleri de gözardı etmeyelim. Platform A Sanat Galerisi ve Taurus AVM tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Yunus Ensari Resim Yarışması’nda ödül alan genç ressamlar belli oldu. Yalçın Gökçebağ, Prof. Cebrail Ötgün, Prof. Hasan Pekmezci, Prof. Mehmet Yılmaz ve Yasemin Bay’dan oluşan jüri, yarışmaya katılan 421 eser arasında derece alanlar ile eserleri sergilenmeye değer görülen genç ressamları belirledi. Jürinin değerlendirmesi sonucu Engin Aslan (Niğde) birincilik, Mehmet Ahmet Bülez (Gaziantep) ikincilik, Emrah Akkayüz (İstanbul) üçüncülük ödülünü kazandı. Nurhayat Güneş (Ankara) ve Mustafa Özbakır (İstanbul) mansiyon ödülüne layık görülürken, Mahmut Toktaş’a da (Van), Taurus AVM özel ödülü verildi. Yarışmaya katılan 19 eser de sergilenmeye uygun bulundu. Ödüllü genç ressamların eserlerinden oluşan sergiyi 8 Şubat’a kadar Platform A’da görebilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

İstanbul Hititleri Ankara'ya gelecek

8 Ocak 2018
Yeni yılın resim içerikli ilk yazısında köşeyi Ankaralı kadın ressamların tanıtımına ayırdım.

İlk konuğumuz Türk resim sanatına özellikle suluboya alanında kazandırdığı eserlerle tanınan kadın ressamımız Saadet Gözde. Bayburt doğumlu Gözde, orta ve lise eğitimini Ağrı Kız Meslek Lisesi’nde yatılı öğrenci olarak tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nde lisans eğitimini, Konya Selçuk Üniversitesi’nde de doktorasını tamamlamış. 1980’li yılların ortalarında özgün doğa soyutlamalarını içeren ve o dönemde pek alışık olunmayan büyük ebat suluboya resimleri ile sanat dünyasının dikkatini çeken Gözde şimdiye kadar 60’a yakın kişisel sergi gerçekleştirmiş. Gözde, son 15 yıl içerisinde Anadolu medeniyetleri, özellikle de Hititler üzerinde yoğunlaşmış, araştırma ve incelemeleri resimlerine yansımaya başlamış bir sanatçı. Bu kapsamda uzun bir süre içinde hazırladığı ve “Hititler İstanbul’da” adını verdiği resim-heykel projesini İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Darphane-i Amire binasında 2015 yılında sergileyerek adını tüm Türkiye’ye duyurdu. Gözde İstanbul’daki bu serginin tamamını henüz Ankara’da sergilemedi. Önümüzdeki aylarda Galeri M’de (Armada AVM) uzun süreli bir sergi ile “Hititler İstanbul’da” isimli çalışmasını Ankara’daki sanatseverlere sunmayı, daha sonraki aşamalarda bu projeyi başta Ankara olmak üzere Anadolu çapındaki tarihi yapılarla sürdürmeyi planlıyor. Gözde’nin bu önemli çalışmasını sanat tarihçisi Prof. Dr. Kıymet Giray da, İstanbul sergi kataloğundaki “Saadet Gözde Resimlerinde Kesişen Uygarlıklar” başlıklı yazısında özetle şöyle değerlendirmiş:
“Gözde, İstanbul’da Anadolu uygarlıklarının genetik izlerini tuvallerinde resimlemektedir. Amacı, yüzyılların akrabalıkları olan insan dokusunun arasında kalıcı bir birlik, beraberlik olgusunun anlamını vurgulamaktır. Gözde’nin resimlerinde Hititliler, İstanbul’un kültür dokusu üzerinde gezinmektedir. Hattuşaş’ın çift surlarla çevrili ve protomlarla korunan kent kapılarından çıkıp, yüzyılları gerilerde bırakarak Osmanlı İmparatorluk eserlerinin iç mekanlarında dolaşmaktadır. Gözde’nin İstanbul’u gözlemleyen Hititlileri, tek tek gezilen mimari yapıları, birer birer okunup öğrenilen ve örnekleri izlenen uygarlıkların tarihidir. Geçmişi geleceğe bağlayan bu resimlerde, dünya ülkelerinden gelerek İstanbul’u gözlemleyen gezginlerin arasına dağılmaktadır Hititliler. Zaman aralıklarının yüzyıllarla açıklanan sınırlarını zorlayarak ortadan kaldıran Gözde, resimlerinde sanatın bir araya getirici gücünü vurgulamaktadır. Gözde’nin suluboya resimlerle kurduğu öznel bağ, Hititler İstanbul’da temasıyla, yerini yağlıboya resimlere bırakmaktadır. Özel kağıda dağılan lekelerin lirik anlatımı üzerine kurduğu anlatımını, sert konturlar ve ayrıntılara dokunan istiflenmiş kompozisyonlara dönüşmektedir.”

AYNUR ABLA ANISINA

Köşemizin bu bölümünde konuğumuz kadın ressamlar grubu. 19 Ocak’ta sevgili Aynur abla aramızdan ayrılalı iki yıl olacak. Aynur Pehlivanlı kurucusu olduğu Armoni Sanat’ta, onun da mensubu olduğu “Grup Dalga” ressamlarının eserlerinden oluşan bir sergi ile anılıyor. Geçen cuma günü açılan sergide Grup Dalga’nın diğer üyeleri Zahide Yükseler, Ayten Timuroğlu ve Gülgün Türel’in eserleri bulunuyor. Pehlivanlı kedileri çok severdi. Kediler onun yaşamının bir parçasıydı. Onun bulunduğu sohbet ortamlarında kedilerle yaşadığı bir anısını muhakkak dinlerdiniz. Onları nasıl resmettiğini, kedilerin kendisine bir insan gibi nasıl poz verdiğini anlata anlata bitiremezdi. Aynur ablanın kedi figürlü bir resmi de sergide yer alıyor. Hemen unutmadan söyleyeyim 27 Ocak’a kadar açık kalacak olan sergide resimlerin satışından elde edilecek gelir Pehlivanlı’nın da yıllardır gönülden destek verdiği Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’na (ZİÇEV) bağışlanacak. Bu vesile ile ben de Aynur ablayı sevgi ve rahmetle anıyorum. Işıklar içinde uyusun.

KENTTE NE VAR?

Ayhan Türker-11 Ocak’ta açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler), Yılmaz Aysan-16 Ocak’a kadar (Siyah-Beyaz/Kavaklıdere), Alp Bartu-25 Ocak’a kadar (BoHoArt/Kale), Zeki Çetinkaya-11 Ocak’ta açılacak (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Serap Emmungil-11 Ocak’ta açılacak (AG Sanatevi/Alacaatlı), Orhan Umut-Ayşenur Köksal-Hasan Mirza- 24 Ocak’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Kim Yong Moon- Bugün açılacak (Galeri Sanat Yapım/Şenyuva), Şule Özbahar-Yarın açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkkezi/Kolej), Siret Uyanık-19 Ocak’a kadar (Galeri M/Armada AVM), Abdülkadir Göğüş- 13 Ocak’a kadar (Galeri Çankaya/Kızılay), Şevket Arık-10 Ocak’ta açılacak (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), Miradil Yakubov (Minyatür)-16 Ocak’a kadar (Kursart Sanat/ Dikmen).

Yazının Devamını Oku

Gökçebağ ile İzmir izlenimi

25 Aralık 2017
Yaklaşık iki hafta önce İzmir’deydim. Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı, Yalçın Gökçebağ’ın Alsancak’ta Selçuk Yaşar Resim Müzesi ve Sanat Galerisi’nde 14 Aralık’ta açılan ve ay sonuna kadar devam edecek sergisi için beni de İzmir’e davet edince, Ankara’daki gündemin yoğunluğundan kaçıp, biraz Ege havası almak için seve seve bu daveti kabul ettim.

Sergide yer alan resimlerin büyük çoğunluğunun yapılışına şahit olmuştum. Bu sergi için Hürriyet’in Ege ilavesine yazdığım yazıyı aşağıda sizlerle paylaşacağım. Ancak bu paylaşımdan önce İzmir’de plastik sanatlar dünyası ile ilgili küçük bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum.
Gökçebağ sergisinin açılışı oldukça kalabalıktı. Sergiye katılanlardan aldığım bilgilere göre İzmir’de resim-heykel sergisinde ciddi bir canlanma var. Birbiri ardına açılan galeriler, İzmir’in sanat dünyasını hareketlendirmiş. İzmir’in özellikle Ankara ve İstanbul’un her güçen gün kendini hissetiren “muhafazakar baskıcı havasından” kaçanların tercih ettiği şehir olduğunu da dikkate almakta fayda var. Bu, Ankara ve İstanbullu sanatçılar hatta galericiler için önemli bir fırsat. Yeter ki, fiyat konusunda makul davranılsın. İzmir, okuyan bir kent. Gökçebağ sergisiyle ilgili Hürriyet Ege’de yayınlanan yazıma elektronik posta yoluyla gelen değerlendirmeler, oldukça yoğundu. Gökçebağ’ın İzmir’den sonra yeni sergisini 2018 ilkbaharı sonuna doğru Ankara’da açacağını da öğrendim. Gökçebağ’ın İzmir sergisindeki çalışmaları merak eden Ankaralı sanatseverler için ise Hürriyet Ege’de yayınlanan yazımdan bir bölümü burada paylaşıyorum:
“Gökçebağ, İzmir sergisi için büyük ebatlarda çalışmayı tercih etmiş. Konu olarak, artık kendisiyle özdeşleşmiş tepeden bakışlı resimler çoğunluktaydı. Ancak Ankara ve İstanbul’da açtığı sergilerden farklı olarak İzmir’e taşıdığı resimlerde değişik renk anlayışını gözlemek mümkün. Tepeden bakışlı hasat ve çay tarlaları Gökçebağ’ın en çok sevilen eserleri arasında yer alır. Anadolu’da yaşam ağır basar resimlerinde. Hatta kimi eleştirmenlere göre Gökçebağ, Türk resminin Yaşar Kemal’idir. Kemal, Anadolu’nun yaşamını, zorluklarını, insan ilişkilerini nasıl kaleme döktüyse, Gökçebağ da bunları tuvale yansıtmıştır. Eleştirmen Sedat Örsel, Gökçebağ için “Eserlerinin ‘nesebi sahihtir’ ve özgünlük yönünden de ‘meşrudur’. Onlara dikkatle ve resimden anlayarak bakmak gerekir. Çünkü resimleri Yalçın’ı, Yalçın da Anadolu’yu ve çağdaş Türk resmini beyan eder” diye yazmıştır. Gökçebağ’la yaptığım konuşmalarda, “tepeden bakış” anlayışının kendisinde nasıl oluştuğunu sorduğumda aldığım yanıt da ilginçti: “TRT’de kameraman olarak çalışırken helikopterle çekim yaptığım dönemlerde bulduğum bir tarzdır doğaya tepeden bakarak resmetmek. Hem modernist bir anlatım meydana getiriyorum, hem de olayları daha geniş bir açıdan görme imkanı vermiş oluyorum. Resmi yakından yapsam birçok şey görülemez, mesela ağaç çeşmeyi kapatabilir, karşıdan en uçtaki insalar görülemeyebilir. Ancak tepeden bakışla her şey gözler önüne seriliyor. Ayrıca kompozisyondaki simetriye dikkat etmek gerekiyor. Geometriyi çok severim, resimlerimde simetri küçük ayrıntılarda hep bozarım. Resimlerimde simetri vardır, yüzey çoğunlukla çarpı işareti gibi bölünmüştür. İçerisindeki nesneler dengelidir ama birebir simetrik değildir.”

BU SERGİYİ KAÇIRMAYIN

Değerli okurlar sizlerden bir ricam olacak. Yarın Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (Çankaya) saat 18.00’de açılacak “Engel tanımayan renkler” isimli sergiyi bir fırsat yaratıp muhakkak gezin. Çünkü burada sergilenecek olan resimler down sendromlu, Muhammed Yalçın’ın elinden çıkma. Engelli bir insanın nasıl harikalar yarattığını, kendi naif duygusunu nasıl coşkuyla tuvale yansıttığını göreceksiniz. Onu sanat yolunda destekleyen, oturdukları evin duvarlarına kadar her yeri boyamasına izin veren ailesine büyük saygı duyacaksınız. Yalçın’ın sergisi 4 Ocak’a kadar açık kalacak.

KENTTE NE VAR?

Yazının Devamını Oku

Taner Alakuş'tan minyatür sergisi

18 Aralık 2017
Kent Sanat (Yıldız), ilginç bir sergiye evsahipliği yapıyor. Minyatür Sanatçısı Taner Alakuş’un “Renklerin İzi” ismini verdiği sergisi 6 Ocak’a kadar açık.

Ankara doğumlu sanatçı, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Tezhip Ana Sanat Dalı’ndan mezun olduktan sonra yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamlamış.
Esas dalı tezhip olmasına rağmen Alakuş, okul yıllarında müzelerde, derslerde klasik minyatürleri görünce bu sanata yönelmeyi tercih etmiş. Minyatürün tezhip gibi katı kurallarla çerçevelenmemesi ve günümüze rahat uyarlanması da Alakuş’un tercihinde önemli rol oynamış. Sanatçı, “Minyatür sanatının ülkemizde hak ettiği yerde olmadığını, diğer Türk sanatlarında olduğu gibi modern sanatların gölgesi altında ezildiğini” düşünüyor. Minyatürü, insanımıza tanıtmak, Batı dünyasına değişik bir sanat tadı olarak sunmak için bu misyonu üstlendiğini söylüyor.
Alakuş, minyatürü “Yedinci yüzyıldan bu yana bir süreç yaşayan, farklı coğrafyalardan ve kültürlerden etkilenerek günümüze gelen bir sanat. Çok ince işlenmiş küçük boyutlu resimlere verilen isim” olarak tanımlıyor. Uygurlarla başlayan, sınırından geçerken Çin’den etkilenen, Osmanlı’yla Anadolu’ya yerleşen minyatürün her döneme göre form alıp, evrildiğini belirten Alakuş, kendi çalışmalarıyla ilgili şunları anlatıyor:
“Kader, aşk ve sanat gayret ister. Sanatın güçlü bir inançtan ve büyük bir istekten doğduğunu düşünürsek, minyatür sanatı bana daima bu hissiyatları yaşatmaktadır. Geçmişten gelen bu sanatı yeniden yorumlamaya çalışmaktayım. Bu yorumlamalarımın zaman içinde yaygınlık kazanacağı, doğruluğuna değil, gücüne bağlıdır. Ben sonuç odaklı bir sanatçı değilim, çok fazla içselleşen süreç odaklı bir sanatçıyım. O yüzden özgür ve özgün denemeler yapmaktan hiçbir zaman kaçınmıyorum. Eleştiriler benim için sadece farklı bir gözün, beni dışarıdan görmesidir. Olumlu taraflarını alır, olumsuz taraflarına da ancak saygı duyabilirim. Ne istediğimi çok iyi bilirim. Minyatür sanatı benim için geçmişten gelen bir hediye, geleceğe bırakacağım bir izdir. Her zaman bu sürece bir anlam yüklemeye çalışır ve keyif alırım.”

KENTTE NE VAR?

Ankara’da birçok galeride yaklaşan yeni yıl nedeniyle açılan, farklı sanatçılardan küçük ebatlı karma resim sergileri devam ediyor. Eğer yakınlarınıza yeni yıl hediyesi olarak resim düşünüyorsanız, bu sergileri kaçırmayın. Kentteki diğer sergiler de şöyle:
Mustafa Ayaz- 19 Ocak’a kadar (M.Ayaz Müzesi/Balgat), Lütfü Günay-22 Aralık’ta açılacak (Kayıhan Keskinok Vakfı/Çankaya), Micha Kloth-20 Ocak’ta açılacak (Krişna Sanat/Kavaklıdere), Canan Atalay-22 Aralık’a kadar (Atlas Sanat/Çankaya), Daniele Sigalot-1 Ocak’a kadar (Siyah Beyaz/Çankaya), Cebrail Ötkün- 26 Aralık’a kadar (Aysel Gözübüyük Sanat Evi/Alacaatlı), Saffet Aykanat-29 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Ahmet Kanneci-25 Aralık’a kadar (Türk Amerikan Derneği/Çankaya), Gafur Uzuner-28 Aralık’a kadar (Armoni Sanat/Yıldız), Şeref Arman-21 Aralık’a kadar (Altı+Bir Sanat/ Çankaya), Pelin Özgeçen-6 Ocak’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), Ahmet Telli-26 Aralık’a kadar (Zülfü Livaneli Kültür Merkezi/Yıldız), Serap Selçuk Atabaş-21 Aralık’ta açılacak (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Nur Gökbulut-25 Aralık’ta açılacak (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya, RC Müzayede-24 Aralık’ta (Bilkent Center).

Yazının Devamını Oku

İzmir’de Gökçebağ şöleni

14 Aralık 2017
ÇAĞDAŞ Türk resminin önemli isimlerinden Yalçın Gökçebağ’ın bugün Alsancak’ta Selçuk Yaşar Resim Müzesi ve Sanat Galerisi’nde açılacak sergisinde yer alacak resimlerin büyük çoğunluğunun yapılışına şahit oldum. Gökçebağ her resim için titizlikle çalıştı.


Yalçın Gökçebağ’ın ay sonuna kadar sürecek sergisine ev sahipliği yapacak olan Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı açılış için beni de İzmir’e davet edince, Ankara’daki gündemin yoğunluğundan kurutulup biraz Ege havası almak için seve seve bu daveti kabul ettim. Sağ olsun sevgili dostum Hürriyet Ege Temsilcisi Deniz Sipahi de Gökçebağ’ın bu sergisiyle ilgili ‘konuk yazar’ olarak yazma teklifimi kırmadı. Bu sayede Hürriyet Ankara’da haftada bir gün yazdığımız köşemizi Hürriyet Ege ile bu hafta İzmir’e taşımış olduk.


Yalçın Gökçebağ, İzmir sergisi için büyük ebatlarda çalışmayı tercih etti. Konu olarak, artık kendisiyle özdeşleşmiş tepeden bakışlı resimler çoğunlukta. Ancak Ankara ve İstanbul’da açtığı sergilerden farklı olarak İzmir’e taşıdığı resimlerde değişik renk anlayışını gözlemek mümkün.
Tepeden bakışlı hasat ve çay tarlaları Gökçebağ’ın en çok sevilen eserleri arasında yer alır. Anadolu’da yaşam ağır basar resimlerinde. Hatta kimi eleştirmenlere göre Yalçın Gökçebağ, Türk resminin Yaşar Kemal’idir. Kemal, Anadolu’nun yaşamını, zorluklarını, insan ilişkilerini nasıl kaleme döktüyse Gökçebağ da bunları tuvale yansıtmıştır. Eleştirmen Sedat Örsel, Yalçın Gökçebağ için, “Eserlerinin ‘nesebi sahihtir’ ve özgünlük yönünden de ‘meşrudur’. Onlara dikkatle ve resimden anlayarak bakmak gerekir. Çünkü resimleri Yalçın’ı, Yalçın da Anadolu’yu ve çağdaş Türk resmini beyan eder” diye yazmıştır.
Yalçın Gökçebağ’la yaptığım konuşmalarda, ‘tepeden bakış’ anlayışının kendisinde nasıl oluştuğunu sorduğumda aldığım yanıt da ilginçti:


Yazının Devamını Oku

Mehtap Baydu Galeri Nev'de

11 Aralık 2017
Galeri Nev, Ankara’da plastik sanatlar denilince akla gelen ilk galerilerden biridir.

Bu galeride eserleri sergilenen sanatçıların çoğunlukla ileride farklı bir yere geldiklerini söylemek mümkün. Galeri Nev (GOP), bu aralar Mehtap Baydu’yu ağırlıyor. Almanya’nın başkenti Berlin’de yaşayan ve çalışan sanatçı, 9 Ocak’a kadar sürecek sergisine “Ben ve Herşey Arasındaki Mesafe” adını vermiş. Gönderilen basın duyurusundan anlıyoruz ki, sergiye bu ismi, sanatçının bedeninin tamamından aldığı kalıbı bir post gibi yere serdiği eseri veriyor. “Ben ve Herşey Arasındaki Mesafe” bir hayvan postu gibi yere serilse de, polyesterden olması, “sanatçı postu”nun çiğnenmesine izin vermiyor. Daha önce “Eat Me Meet Me” performansı ile kendi üzerine bir deri gibi kapladığı pestili izleyicilerin soyarak yemelerine izin veren Mehtap Baydu, bu defa kendi derisini kendi yüzüyor. İlhamını daima kendi köklerinden ve bu köklere ait efsanelerden alan sanatçı, böylece deri değiştirdikçe gençleşen Şahmeran’a da bir kez daha referans veriyor. Sanatçı aynı zamanda “Papierrepublik (Kağıt Cumhuriyeti)” sergisi kataloğunun kapağında da yer alan, yüzünün kalıbını alarak gerçekleştirdiği kağıttan otoportrelere de devam etmiş. Ancak daha önce kendi büstlerini yapan sanatçı bu defa kendi kafasını, yerdeki postu tamamlarcasına, duvara asmış. Mehtap Baydu, duvardaki bu “sanatçı kafaları”nın, üzerine yaşamında karşılaştığı kişilerden aldığı dudak kalıplarını eklemiş. Baydu bununla, kendisini başkasının sessizliği ile susturmayı hedeflemiş. Çevresindeki kadınlardan, yalnızca dudak kalıbı değil, elbise de alan, ve bunları üzerine giyerek, adeta onların derilerinin, bedenlerinin içine giren Mehtap Baydu, bu sergide tanıdığı kadınlardan göğüslerini de almış. Anneliği ve cinselliği aynı anda temsil eden sayısız kadın göğsü, porselen döküldüklerinde bu beden parçasına yüklenen anlamların kırılganlığı iyice öne çıkıyor. Mehtap Baydu kadın göğüslerini bir tavan göbeğinde bir araya getirerek, kadınların kırılganlıklarıyla süsledikleri bir mekan kurmuş. Aynı mekan sanatçının kendi bedeninin alışılmadık parçalarının kalıplarından derlenen çiçekler ile bezeli büyük bir tarla ile de süslenmiş. Sergi mekanında, tarlaya doğru ilerleyen üç çift bacak, sanatçının 2008 yılında Almanya’da gerçekleştirdiği “Kırmızı Ayakkabılar İle” performansından bir kareyi heykelleştiriyor. Kırmızı bir çift ayakkabı giyiyor olmaya, bu ayakkabılar ile günlük hayatın içine karşıyor olmaya yüklenebilecek anlamları araştıran sanatçı, performansta başkalarına giydirdiği ayakkabıları kendi giyerek, kendi bacaklarını seramik ile çoğaltmış. Bacaklarda seramik dökülürken oluşan kalıp izini özellikle koruyan Mehtap Baydu, böylece performansın sorguladığı güzelliğin kalıplarını bize yeniden hatırlatmış.

HEDİYENİZ RESİM OLSUN

Yaklaşan yeni yıl nedeniyle resim dünyasında da hareketlilik var. Ankara’da birçok galeri, farklı sanatçılardan küçük ebatlı karma resim sergisi açtı. Yakınlarınıza sevdiklerinize uygun fiyata küçük ama anlamlı bir hediye olarak resim alabilirsiniz. Stillife, Platform A, Gözde Sanat, Medya Sanat, Galeri Çankaya, Grup Sanat, Sevgi Sanat, BoHo Art, Çankaya Sanat, Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi, Sepa Sanat, Galeri Soyut, Valör Sanat, Rosetta Art, Galeri Akdeniz ve daha bir çok galeride, sanatçıların desen çalışmalarının da bulunduğu “Küçük işler” sergilerini gezebilirsiniz. Ankaralı ünlü ressam Mustafa Ayaz’ın, Balgat’ta kendi adını taşıyan müzede açtığı sergide de uygun fiyatlı desen çalışmaları mevcut. Ayrıca RC Art’ın, 17 ve 24 Aralık günleri de Bilkent Center’da düzenleyeceği müzayedelerde de fırsat yakalayabilirsiniz.

KENTTE NE VAR?

Canan Atalay-22 Aralık’a kadar (Atlas Sanat/Çankaya), Daniele Sigalot-1 Ocak 2018’e kadar (Siyah Beyaz/Çankaya), Cebrail Ötkün- 26 Aralık’a kadar (Aysel Gözübüyük Sanat Evi/Alacaatlı), Basri Erdem-Momunbek Astar-18 Aralık’a kadar (Emin Antik/Kale), Müfit Yüksek-18 Aralık’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Saffet Aykanat-29 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Tamer Alakuş-14 Aralık’ta açılacak (Kent Sanat/Yıldız), Pelin Özgeçen-14 Aralık’ta açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler), Zeki Güldü-19 Aralık’a kadar (Turaç Sanat/Kale), Ahmet Telli-26 Aralık’a kadar (Zülfü Livaneli Kültür Merkezi/Yıldız).

Yazının Devamını Oku

Gide Gide Fikret Otyam

4 Aralık 2017
Dikkatinizi çekmiştir, bu köşede plastik sanatlar dışında diğer kültürel etkinlik ve tanıtımlara çok az yer veriyorum.

Bunun nedeni de, diğer alanlardaki etkinliklerle uğraşmaya ne zamanım yeterli, ne de bu köşede hepsini ayrıntılı yazabilmem mümkün. Ancak geçen hafta Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in, göreve başladığından bu yana geçen 45 ay boyunca yaptıklarını tanıttığı toplantıda telefonuma düşen bir bilgi notu sonrası, bu hafta severek istisna bir tutum takındım. Çünkü sevgili arkadaşım Döne Otyam’dan gelen bilgi, 2015’te kaybettiğimiz babası, ressam, yazar ve fotoğrafçı Fikret Otyam ile ilgili geçen cumartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (ÇSM) açılan “Bitmeyen Bir Yolculuk: Gide Gide Fikret Otyam’ın Ardından” isimli fotoğraf sergisiyle ilgiliydi. 21 Aralık’a kadar sürecek olan serginin açılışı gerçekten muhteşemdi. Sergi, Otyam’ın kızları Elvan Baransel, İrep Otyam Bilgiç ve Döne Otyam’ın girişimleriyle, Çankaya Belediyesi’nin desteği ve sanatçı dostlarının işbirliğiyle hazırlanmıştı. Döne’den bu güzel sergiyle ilgili ayrıntılı bilgiler rica ettim. Fikret Otyam’ın yaşamından kesitleri özetleyen bu yazıdan sizlerin de mahrum kalmamasını istedim:
“Fikret Otyam, arkasında geniş bir resim, kitap ve fotoğraf arşivi bıraktı. Türkiye’nin toplumsal, kültürel ve sanatsal birikimine eşsiz ve yeri doldurulamaz katkılarda bulunan Otyam’ın ardından, onu anmak üzere düzenlenen bu sergiye 50 sanatçı fotoğraflarıyla katılıyor. Otyam ressamlığa, bir tabelacıda renkli boyalar ve fırçalarını görünce; fotoğrafçılığa ise abisi müzisyen Nedim Otyam’ın fotoğraf merakından etkilenerek gönül verir. Üç arkadaşıyla doğduğu yer Aksaray’da Foto Üç Yıldız’ı kurar. 1942 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Aksaray’a geldiğinde aynı zamanda, Halkevi Başkanı da olan babası eczacı Vasıf Otyam’dan halkevinin fotoğraf makinası, körüklü bir Folklander’ini ödünç alarak İnönü’nün fotoğrafını çeker. Böylece fotoğrafçılığa ilk adımını atmış olan Otyam, akademiye başlasa da fotoğraf aşkından hiçbir zaman vazgeçmez. 1953-1996 yılları arasında Anadolu insanının yaşamını belgelediği fotoğraflarını ‘Fotoğraflarla Gide Gide’ başlığı altında toplar ve sergiler. 1950’lerden itibaren çıkardığı söyleşi-gezi kitaplarına da aynı adı verir: ‘Gide Gide.’ Otyam’ın ressamlılığının yanısıra fotoğraf ve yazarlık çalışmaları da biyografisinde önemli bir yer tutar. Bu sergide, ulusal ve uluslararası alanda önemli bir yere sahip fotoğrafçı ve sanatçılar da Fikret Otyam anısına ‘Gide Gide’ diyorlar. Fotoğraf tarihçisi Engin Özendes, sanat tarihçisi Fırat Arapoğlu ve Bora Gürdaş’ın yazılarının bulunduğu bir katalog da sergiyi belgeliyor. Fikret Otyam’ın ‘Gide Gide’ kitap serileri ve fotoğraflarından ilhamla oluşturulan bu sergi, Otyam’a hem bir saygı sergisi niteliğini taşıyor, hem de 50 sanatçının, onun ‘Gide Gide’ kitap ve fotoğraflarından ortaya çıkan kavramsallığı altında bir araya gelmelerini sağlıyor.”

50 SANATÇI

ÇSM’deki sergiye gittiğinizde, eserlerini göreceğiniz sanatçıların isimleri de alfabetik sıraya göre şunlar: “Abdurrahman Antakyalı, Ahmet Elhan, Ahmet Öner Gezgin, Ali Şentürk, Alper Aydın, Ara Güler, Banu Kaplancalı, Bekir Kıraç, Burak Şenbak, Can Akgümüş, Cemil Batur Gökçeer, Cengiz Akduman, Coşkun Aral, Çerkes Karadağ, Deniz Aktaş, Dilan Bozyel, Eda Gecikmez, Emre Zeytinoğlu, Ersin Alok, Gültekin Çizgen, Hakan Irmak, Halim Kulaksız, Haluk Uygur, Hasan Pehlevan, Hüseyin Ezer, Jak Baruh, Kemal Cengizkan, Koray Erkaya, Mehmet Çimen, Mehmet Mutaf, Mehtap Baydu, Merih Akoğul, Merter Oral, Mesut Alp, Murat Germen, Necla Rüzgar, Nevzat Sayın, Nuri Bilge Ceylan, Orhan Cem Çetin, Ozan Sağdıç, Özcan Yurdalan, Renan Kaleli, Serkan Taycan, Sevim Sancaktar, Sıtkı Fırat, Sıtkı Kösemen, Sibel Horada, Sinem Dişli, Volkan Aslan, Yasemin Semercioğlu.”

BU İMZADA SANAT VAR

Otyam’la birlikte aynı gün “Port Art Gallery”de de (Portakal Çiçeği) “Bu imzada sanat var” isimli önemli bir etkinliğin açılışı vardı. Türkiye’nin önde gelen ressamlarından karma eserlerin yer aldığı serginin davetiyesinden, elde edilecek gelirin sosyal sorumluluk projesi kapsamında “Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği”ne (ÖÇED) aktarılacağını öğrendim. 20 Aralık’a kadar sürecek, aralarında Devrim Erbil, Adnan Çoker, Mustafa Ayaz, Zafer Gençaydın, Yalçın Gökçebağ, Zahit Büyükişleyen, Hayati Misman, Habip Aydoğdu, Celal Binzet, Bubi, Faruk Cimok, Bedri Baykam ve yer darlığı nedeniyle ismini burada yazamadığım birçok ünlü ressamın eserlerinin yer aldığı bu sergiyi kaçırmamanızı öneririm. Kentteki diğer bazı etkinlikler de şöyle: Mustafa Ayaz-7 Aralık’ta açılacak (M.Ayaz Müzesi/Balgat), Saffet Aykanat-5 Aralık’ta açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Büyük İşler Yeni Yıl Karması-31 Aralık’a kadar (Gözde Sanat/ A.Ayrancı).

Yazının Devamını Oku

Süleyman Karakul'dan buram buram Anadolu

27 Kasım 2017
Süleyman Karakul, emeğin, üretimin sesini tuvale yansıtan sanatçılardan. Karakul’un resimlerini izlediğinizde, emekçinin, köylünün çektiği acı ve sıkıntıları yakalarsanız.

Onun resimlerinde köylülerin çalıştığı tarlalar, harman yerleri, hasat edilen ürünler, saman balyaları renk ahengi içinde paralel dalgalar olarak çıkar karşınıza. Tarlanın ortasındaki ulu bir ağaç, Karakul’a özgü uyumlu fırça darbeleriyle delice esen rüzgara karşı koymaz. Ağacın dalları, “Tarlada, fabrikada, emeğin gücünü görün artık” dercesine hiddetle dalgalanır. Keza tarlada ekip biçen eşine, kucağındaki çocuğuyla yardım eden köylü kadınların saçları da...
Karakul doğduğu toprakların ona aşıladığı “Devrimci ruhla” üretiyor eserlerini. Acı, isyan, hasret ve direnmeyi içeren türkülere de benzer resimleri. 1974’te Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitiren, 1986’da Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Grafik Ana Sanat Dalı’nda lisans eğitimini tamamlayan Karakul, çalışmalarını tanıtırken, “Eserlerinde türkülerin yapı taşı olduğunu” inkar etmiyor, “Bütün olumsuzluklara karşın, türkülere tutunuyorum, türkülerle direniyorum, popülizme düşmemeye özen göstererek” diyor. Şöyle devam ediyor Karakul:
“Kimileri bunu köylü kültürü diye küçümseyebilir. Yanıldıklarını görmeleri için kapılarını bu dünyaya açmalarını öneririm. Bu dünyada çok şey buluyorum. Yollarındaki umut yüklü kağnılar, kaya kovuklarında açan kır çiçekleri, tarlalarda kınalı ellerine diken dolan kadınlar, ışıksız-yolsuz-okulsuz köylerdeki tezek kokulu çocuklar. Onlar ki; doğayı yaşanası kılan, halayları ve türküleriyle yeniden canlandıranlardır. Bu dünyada saflık var, yardımlaşma var, sevda var, umut var, hasret var, hareket ve renk var. Bu kaynak kurumaz, çünkü yöresellikle evrenselliğin içiçe geçtiği yerdir burası.”
Anadolu’nun dağlarının gölgesinin düştüğü, köylerinin kokusunun sindiği, özellikle kadınların, çocukların acısını ve coşkusunu hissedebileceğiniz, Karakul’un fırçasından çıkmış eserlerden oluşan sergiyi 9 Aralık’a kadar Sevgi Sanat Galerisi’nde (Mesnevi Sokak/Çankaya) görebilirsiniz.

ASKER RESSAMLAR SERGİSİ

Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamaları, doğası gereği çoğunlukla terörle mücadele veya Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının Suriye’de yürüttüğü faaliyetlerle ilgili olur. TSK’nın sosyal medya hesabından gelen her duyuruyu, “Acaba yine şehit mi var?” endişesiyle açarım. Ancak geçenlerde gelen duyuru, tamamen resimle ilgiliydi. TSK, “Harbiye Askeri Müzesi ve Kültür Sitesi Komutanlığınca 18-30 Nisan 2018 tarihleri arasında ‘Yaşayan Asker Ressamlar Resim Sergisi’ açılacaktır” duyurusu yapmıştı. Bu duyuruda, söz konusu sergiye halen görevde veya emekli olmuş, resim sanatı alanında eserler vermekte olan personelden katılmak isteyenlerden aranan şartlar ayrıntılı şekilde anlatılmıştı. Sergiye iştirak etmek isteyenlerin 15 Aralık’a kadar süresi var. “Asker ressamlar”, şartların neler olduğunu “http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BD_36” adresinden öğrenebilirler.

KENTTE NE VAR?

Gafur Uzuner-30 Kasım’da açılacak (Armoni Sanat/Yıldız), Canan Atalay-22 Aralık’a kadar (Atlas Sanat/Çankaya), Mürşide İçmeli-9 Aralık’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldız), Elif Yıldız-9 Aralık’a kadar (Arte Sanat/Çayyolu), Makbule Ayaz-30 Kasım’a kadar (Sitllife/Yıldız), Emine Kasap Karakoç-10 Aralık’a kadar (Valör Sanat/Yıldız), Basri Erdem-Momunbek Astar-18 Aralık’a kadar (Emin Antik/Kale), Gönül Kasaplar-5 Aralık’a kadar (Galeri Çankaya/Kızılay), Mine Gençtürk-4 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Mehmet Cihan Gezgin-9 Aralık’a kadar (Kent Sanat/Yıldız), Gülay Arkün-18 Aralık’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), Nevres Akın-7 Aralık’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Talat Ayhan-Buğra Özer-Ümit Türk- 6 Aralık’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız).

Yazının Devamını Oku