Dün sona eren 5’inci Çağdaş Sanat Fuarı umarım sadece Ankara’da değil tüm Türkiye genelinde sanat piyasalarına bir canlılık getirip, kazanç sağlamıştır. Fuarın geçmiş yıllara göre nasıl geçtiğini, galeri ve sanatçıların ekonomisine bir katkı sağlayıp sağlamadığını galeri sahibi ve ressam dostlarla yapacağım sohbetlerden öğrenmeye çalışacağım. Ama benim ilk günkü izlenimim ekonomideki durgunluğun sanata da yansıdığı ve geçen yıllarda fuar alanında yaşanan teknik aksaklıklarla ilgili şikayetlerin bu yılda devam ettiği yönünde oldu.
Fuar sonrası bazı galeriler yeni sergi telaşı yaşarken, bazılarında da daha önce açılmış sergiler devam ediyor. Bu nedenle geçmiş yıllarda da yaptığımız gibi sizi başkentte kısa bir sanat turuna çıkarmak istiyorum. İlk durağımız İncek’te Müze Evliyagil. Küratörlüğünü Beral Madra’nın üstlendiği “Ben Her Zaman Öteki’nin Alanındayım: Agah Uğur Koleksiyonu’ndan Bir Seçki” sergisi, Agah Uğur koleksiyonunda bulunan, 2000’li yıllarda farklı zaman ve coğrafyalarda kadın ve erkek imgeleri üzerinden üretilmiş 21 sanatçının eserlerini biraraya getiriyor. Aynı yerde ikinci serginin adı ise ise “Füg”. Küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer’in üstlendiği “Füg” sergisinde, Müze Evliyagil Koleksiyonu ve koleksiyon dışı üretimlerden 16 sanatçının eserlerini görme imkanına sahipsiniz. Her iki sergi 14 Nisan’a kadar sürüyor. Unutmadan hatırlatayım. Müze Evliyagil’i perşembe, cuma, cumartesi ve pazar günleri saat 11.00-17.00 arası ziyaret edebilirsiniz.
Ankara’nın en önemli sanat merkezlerinden Sıhhiye’deki CerModern tanıdık bir ismi, eski manken ve oyuncu Arzum Onan’ı ağırlayacak. Onan’ın farklı malzemeler kullanarak ürettiği “Kadın” heykelleri sergisi 22 Mart’ta açılacak ve 28 Nisan’a kadar açık kalacak. Devrim Erbil, Habib Aydoğdu, Hanefi Yeter, Serpil Yeter, İbrahim Örs, Ekrem Özen ve Gültekin Çizgen’in çalışmalarını “Özel 7 sanatçı” adıyla Kavaklıdere Gelincik Sokak’daki Nurol Sanat’ta görebilirsiniz. Sergi ay sonuna kadar sürecek. Bu serginin ardından Nurol Sanat, Toygun Obay’ın da resim ve heykellerine evsahipliği yapacak. Sanatta Kore havası almak istiyorsanız durağınız Paris Caddesi üzerindeki Kore Kültür Merkezi olmalı. Yarın açılacak “Kore Çağdaş Sanatlar Temsilcisi Sanatçılar-Seul’den esen rüzgar” isimli karma sergide, Koreli 9 sanatçınını eserlerini görebilirsiniz. Sergi 2 Nisan’a kadar açık kalacak.Turumuzun Bilkent ayağında ise adresimiz Bilkent Üniversitesi Kütüphane Sanat Galerisi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü ve Rusya’da St. Petersburg Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olan Turan Üstünel’in sergisini 2 Nisan’a kadar görebilirsiniz. Yüz yıl önceki Dada hareketi ve sonrasında ilgi duyduğu sürrealizmin izlerini eserlerinde gördüğümüz Üstünel, grafiti tekniğiyle büyük cephe ve duvar çalışmaları da yapmış bir sanatçı. Son yıllarda kağıt üzeri renkli mürekkep ve tuval üzerine akrilik teknikleri üzerine yoğunlaşan Üstünel’in resimleri organik bir evreni, herşeyin birbiriyle ilgi ve etkileşim içinde olduğu, miniciklerin toplulaşarak biçimleri oluşturdukları, herşeyin titreşip hareket içinde olduğu ve nihayetinde sonsuz sayıda dönüşümler sağladığı evrim sürecini betimliyor. Madem Bilkent durağındayız, RC Art’ın 24 Mart’ta Bilkent Center’da yapacağı “Büyük Müzayede”sini de hatırlatalım. Turumuzda son durağımız Ankara’nın tarihi Kale semti. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden Lütfü Günay’ın 70’inci, Hatice Kumbaracı Gürsöz’ün de 50’inci mezuniyet yılı nedeniyle ressam Sezai Kara’nın da katılımıyla Emin Antik Sanat Merkezi’nde açılan ortak karma sergiyi görmek için 21 Mart Perşembe gününe kadar vaktiniz var. Aynı yerde 23 Mart’ta da Şahram Mahdavi’nin eserleri sanatseverlerle buluşacak. Yerimizin darlığı nedeniyle diğer sergileri de “Kentte ne var” bölümünde bulacaksınız.
Atis Fuarcılık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Bilgin Aygün’le bu yılki fuarla ilgili ayrıntılı şekilde sohbet ettik. Aygün, bu yıl fuarın temasının “Kadın” olduğunu vurguladı. Son yıllarda Türkiye’de kadına yönelik şiddetin artması “Kadın” temasının seçilmesinde önemli rol oynamış. Aygün sohbetimizde, “Fuar boyunca kadınların tarih öncesi dönemlerden günümüze, toplumdaki, sanattaki yeri işlenecek. Sanatta kadın faktörüne ilişkin bir öykü sunulacak. Bu öykü toplumlarda yaşanan değişim süreçlerinde kadının mevcut konumunu ve değişimlerden sonra ortaya çıkan durumuna dair bilgiler içerecek. Kadına yönelik katlanarak devam eden erkek şiddetinin görünür kılınacağı fuarda kadınların topluma ve sanata hangi engellere rağmen tutunduğu sergilenecek. Erkek egemen dünyada kadın sanatçıların ve kadınların varoluş mücadelesi anlatılacak. Kadınların sadece bir sanat figürü değil sanat eserleri de ortaya koydukları vurgulanacak” dedi.
Aygün’ün verdiği bilgiye göre fuar, 14 ülkeden galerileri, 41 ülkeden 750 sanatçı ve 3 bin 500’ü aşkın sanat eserini sanatseverlerle buluşturacak. Fuarda yerli ve yabancı birçok sanatçının resimden heykele, seramikten fotoğrafa, enstalasyon ve kavramsal sanat eseri sergilenecek. Güney Kore, İsviçre, İsveç, Yunanistan, Ukrayna, Kırgızistan, Bulgaristan, Rusya, Kazakistan, İran, İzlanda, Bulgaristan, Çin, Ermenistan , Estonya, Özbekistan, Kanada, Almanya ve Gürcistan’dan galeriler, sanatçılar ve koleksiyonerler de Ankara’da olacak. Aygün, “ArtAnkara, çağdaş sanatın yenilikçi yüzünü keşfetmek, Türkiye’den ve dünyanın birçok ülkesinden sanatçının eserlerinin sergilenebilmesini sağlamanın yanısıra sanat bileşenlerini biraraya getirerek başkentte bahar aylarında sanat rüzgarı estiriyor. ArtAnkara’nın düzenlenmeye başladığı 2015’den bu yana başta Ankara olmak üzere Türkiye genelinde sanat piyasalarına bir devinim kazandırdığı, sanatseverleri ve koleksiyonerleri buluşturduğu da bir gerçek” görüşünde. Fuar sırasında geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da “Sanata Katkı Kurum Ödülü”, “Kurum Onur Ödülü” ve “Sanatçı Onur Ödülleri” sahiplerini bulacak.
PEKMEZCİ ÇİFTİNİN SANATTA 50. YILI
ŞÜKRAN-Hasan Pekmezci çiftinin sanatta 50. yılı geride bırakmaları nedeniyle Çankaya Belediyesi’nin Yıldız’daki Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde açılan “Doğanın ve ve hayatın içinden resimler” adlı retrospektif sergi gerçekten görülmeye değer. Pekmezci çiftine bu imkanı tandıkları için Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’i ve Kültür İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Nafiz Kaya’yı kutlarım. Şükran ve Hasan hocalar, Ankara’da tüm sanatseverlerin yakından tanıdığı ve sevdiği iki ünlü ressamımız. Instagram hesabımda duyurduğum gibi her iki ressamın da özellikle eski dönem resimlerine bayıldım. Çankaya Belediyesi sergiyle ilgili çok güzel bir kitap hazırlamış. Eğer tükenmemişse sergiyi gezerken bu kitabı da edinmeye çalışın. Hasan Pekmezci’nin kaleme aldığı, hem kitapta, hem de sergi girişinde yer alan “Pekmezci’lerin yaşam andı” başlıklı yazıyı hüzünlenerek okuyacaksınız. Ve köy enstitülerinin ortadan kaldırılmasıyla bu ülkeye nasıl bir zarar verildiğini bir kez daha anlayacaksınız. 28 Mart’a kadar sürecek olan bu sergiyi gidin ve görün. Elinize, yüreğinize sağlık Pekmezci çifti.
KENTTE NE VAR?
Fahriye Çıtaklı-Aşkın Ayrancıoğlu-15 Mart’ta açılacak (ÇSM/Çankaya), Hüda Sayın Yücel-29 Mart’a kadar (Detay Sanat/Kocatepe), Lütfü Günay-Hatice Kumbaracı Gürses-Sezai Kara-22 Mart’a kadar (Emin Antik/Kale), Devrim Erbil (baskı)-31 Mart’a kadar (Sepa Sanat/Yıldız), 5 Seçki-15 Mart’ta açılacak (Portart Galeri/Portakal Çiçeği Rezidans), Turan Üstünel-2 Nisan’a kadar (Bilkent Üniversitesi Kütüphane Sanat Galerisi), Ayşe Seda Meral-23 Mart’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldız), Nuri Abaç-30 Mart’a kadar (Grup Sanat/Yıldız), Hasan Çağlayan-Peruze Hamurcu-Bengisu Süğür-Suphi Ertuğrul-27 Mart’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Oya Kınıklı-23 Mart’a kadar (Yavuz Bozkurt Art/Or-An), Ustalardan karma-30 Mart’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), İ.Demirel koleksiyonu-22 Mart’a kadar (Galeri Sanat Yapım/Şenyuva).
Aslında galeri sahibi dostlar çok daha ağır tabir kullanıyorlar ama hakarete girer diye burada o kelimeyi kullanmayı doğru bulmadım.
Sevgili sanatseverler bu hafta, Ankara’da birçok galeri sahibinin bir süreden beri dile getirdiği, kendi aralarında konuştuğu, gerçek sanat düşkünü insanları da rahatsız eden ve artık son dönemde “taciz” boyutuna ulaşan bir konuyu gündeme getirmek istedim. Galeri sahiplerinin kibar tabiriyle “Kokteyl kuşları” diye tanımladığı, sanatla hiç bir ilgisi olmayan, ama sergi açılışlarında sunulan ikramı kaçırmamak için bir galeriden diğer galeriye koştura koştura giden ve kokteylin bitimine doğru özellikle sanatsever kadınları taciz eden, sayıları bir elin parmağını geçmeyen bir gruptan bahsediyorum.
Bu tipler özellikle Ankara’nın “Galeriler Semti” diye bilinen Yıldız ve Hilal’de toplanmış galerilerin açılışlarını hiç kaçırmıyorlar. Bu bölgedeki galeri sahipleri, davetli olmadıkları halde açılışa gelen bu grubu çok iyi biliyor ve tanıyor. Kendileri önce nazikçe sergi açılışlarından çıkarılıyor. Ama hani bir laf vardır “Kapıdan kovarsın, bacadan girer” diye. Bunlar da öyleler. Hiç bir şey olmamışcasına yine geliyorlar. Bu kez normal insan için hakaret içeren ağır sözlerle kovuluyorlar. Çıkmak zorunda kalıyorlar, uzun süre gelmiyorlar. Ama sonra bir bakıyorsunuz ki, birkaç ay sonra yine bir açılışa gelmişler, bir elinde yiyecek tabağı pişkin pişkin kokteylde dolanıyorlar. Uyguladıkları bir taktik de, ağlarına yeni düşürdükleri bir kişiye (özellikle kadınlar), kendilerini bir koleksiyoner, sanat eleştirmeni hatta ressam olarak tanıtmak ve tamamen kötü niyetlerini uygulamak amacıyla kısa sürede buluşmak amacıyla randevulaşmak. İsterseniz gelin artık sözü bu kişileri kovmakta ustalaşmış bir dostuma bırakayım:
“Artık son dönemde iyice abarttılar. Gerçi bizim buraya gelmeye cesaret edemiyorlar ama ara sıra fırsatını bulup kısa da olsa kafayı sokuyorlar. Bu tipler sanat ortamına bulaşmış ‘virüs’ gibiler. Oysa sergi açılışları nezih ve seçkin izleyicilerin, koleksiyonerlerin, ressamların buluştuğu, sanatla ilgili fikir alış verişlerinin yapıldığı, sanatsal görüşlerin paylaşıldığı bir ortamdır. Ancak bu tipler, bu güzel ortamı aynı üstleri başları gibi kirletiyorlar. Sorun yemelerinde içmelerinde değil. Sorun, seçkin sanatseverleri ve sanatçıları rahatsız edici boyuta varan davranış ve tacizlerinde. Tüm galeri sahipleri bu tiplerden artık rahatsız olmaya başladı. Bir gün istemediğimiz şeyler olacak diye endişe ediyorum. Bu nedenle özellikle Yıldız ve Hilal’deki galerilerin el birliği ile bu konuya el atıp, sanatın nezih ortamını bu tiplerden temizlemekte kararlı duruş göstermesi gerekir. Bunlar galerilerden kovulduğunda bir daha galerinin önünden bile geçemezler.”
Evet sevgili sanatseverler, sizler istediniz ben de sorununuzu dile getirdim. Bundan sonra sıra sizde. Galerinize bu tipleri sokmayın. Onları haklı duruma sokacak, fiziksel davranışlarda kesinlikle bulunmayın. Israr edip mekanınızı ve sanatsever dostlarınızı taciz edenleri anında polisin 155 hattına bildirin.
Son bir uyarı da bizimle ilgili. Elinde fotoğraf makinesi ile sergilere gelip, “Hürriyet adına çalışıyorum” diyene sakın inanmayın. Ben ve sevgili Haşim Kılıç dışında Hürriyet-Ankara’da kültür ve sanat etkinliği yazan veya haber yapan yok. Kim bunu söylüyorsa, “sizi kandırıyor” demektir. Bu kişilerden gazeteci kimliğini göstermesini rica edin.
KENTTE NE VAR?
Kapalı Kapılar ve Füg (Karma sergiler)-9 Mart’ta açılacak (Müze Evliyagil/İncek), Lütfü Günay-Hatice Kumbaracı Gürsöz-Sezai Kara-21 Mart’a kadar (Emin Antik/Kale), Şükran Pekmezci-Hasan Pekmezci-6 Mart’ta açılacak (Zülfü Livaneli Sanat Merkezi/Yıldız), Nuri Abaç-30 Mart’a kadar (Grup Sanat/Yıldız), Hasan Çağlayan-Peruze Hamurcu-Bengisu Süğür-Suphi Ertuğrul-8 Mart’ta açılacak (Galeri Soyut/Yıldız), Eren Eyüboğlu-10 Mart’a kadar (CerModern/Sıhhiye), Mustafa Salim Aktuğ-22 Mart’a kadar (Atlas Sanat/Cinnah Cad.), Hasan Kırdı-23 Mart’a kadar (Sevgi Sanat/Hilal Mahallesi), Efgan Beyaz-20 Mart’a kadar (Valör Sanat/Yıldız), Güneş Terkol-23 Mart’a kadar (Galeri Nev/Kırlangıç Sokak), Baran Kamiloğlu-17 Mart’a kadar (Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Ahmet Güneştekin-15 Mart’a kadar (Güler Sanat/Ümitköy), Kayıhan Keskinok-26 Mart’a kadar (Keskinok Sanat Vakfı/Cinnah Cad.), Durmuş Ali Akça-20 Mart’a kadar (ASO Sanat Galerisi/Kızılay), Rabia Çalışkan-17 Mart’a kadar (Krişna Sanat/Kennedy Caddesi), Serap-Kadri Atabaş Koleksiyonu-Yarın açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Savaş Kurtuluş Çevik-23 Mart’a kadar (Kent Sanat/Yıldız).
Bu sergideki eserleri izlediğinizde sanatçının resim serüveninde soyut çalışmaların giderek ağırlıklı yer tuttuğunu siz de göreceksiniz. Dokulu yüzeylerde yer alan saf renkli formlar, klasikten gelen gelenekçi yaklaşım ve mekansızlaşma öne çıkan ögeler olarak dikkati çekiyor.
1969 yılında yurtdışına yerleşen ve çalışmalarını bir süreden beri Almanya, Hollanda ve Türkiye’de sürdüren Günel, resimle tanışmanın çocuk yaşlarda olmasının önemine dikkat çekiyor. “Çocukluktan bu yana resmi görmez ve tanımazsanız, ileri yaşlarda galeriye bile gitmekten çekinirsiniz” diyen Günel, kendi geliştirdiği teknikle yaptığı resimler için de özetle şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Sıradan yaşamda yalınlaşma, özünde sorgulayıcı yanımdır. Yaratma eyleminin, insanlığın varoluşundan beri en büyük eylemlerden biri olduğuna inanırım. Bilimde, teknikte resimlerime esin kaynağı olan hız ve devinim baş döndürücüdür. Aydınlığa da resimlerimdeki çıplak kadınların masumiyeti kadar inanırım. Hiç bir malzemeyi ya da boyayı idealize etmem. Resmin öze ilişkin olduğuna inanırım. Onun için sıklıkla ‘Boyayla resim yapılmaz’ cümlesini dile getiririm. Resmin yoruma dayalı, renk ve leke ilişkisinin bütünselliğini bilirim. Bunu aynı zamanda yaratıcılığın asi ve kışkırtıcı yanını vurgulamak için de kullanırım. Resim yaparken her şeyin resme hizmet etmesi gerektiğini düşünüyorum. Evet, soyutlamayı seviyorum. Resimde desen, kompozisyon ve bakış açısı çok önemlidir. Ressam çok disiplinli ve güçlü hayal gücüne sahip olmalı. Bizim beyaz renk boyamız yok. Beyaz rengi kağıttan kullanıyorum. Resmin nereye gittiğini bilmeniz lazım. Resim yapmak benim için yaşamak ve nefes almak kadar önemli. Resim yapmak bilime yakın olmak demektir. Resimlerime, bir kaç istisna dışında sergilerime isim vermem. İzleyenin fantastik dünyasını kısıtlamaktan çekinirim. Uzun uğraşlarla ortaya çıkan resimlerle izleyenlerin arasında durmamak adına böyle bir tavır alırım. Resmimden ayrı düşünmedim, farklı bakmadım yaşama. Bir renk bazen içimizi ısıtan bir gülümsemeyle yansır yaşamlarımıza. Farklı olanı yakalama çabası, özünde bir renk estetik önermelerini taşır. Tutkulu, isyancı yanım kimi zaman durgunlaşır yumuşak geçişli yüzeylerde. Ruhum özgürlükten yana ama sanatsal hayatımda anarşist bir yapım da vardır benim. Klasik resimlerin sınırlarını, kurallarını da zorlarım. Bu bir risk değil, bu beni mutlu eden bir seçim. Bir anlamda estetiği başka bir formda gösterme çabası...”
KENTTE NE VAR?
Eren Eyüboğlu-10 Mart’a kadar (CerModern/Sıhhiye), Mustafa Salim Aktuğ-22 Mart’a kadar (Atlas Sanat/Cinnah Cad.), Hasan Kırdı-27 Şubat’ta açılacak (Sevgi Sanat/Hilal Mahallesi), Ramiz Aydın-Ali Onur Onurluer-28 Şubat’a kadar (Emin Antik/Kale), Efgan Beyaz-20 Mart’a kadar (Valör Sanat/Yıldız), Güneş Terkol-23 Mart’a kadar (Galeri Nev/Kırlangıç Sokak), Baran Kamiloğlu-17 Mart’a kadar (Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Ahmet Güneştekin-15 Mart’a kadar (Güler Sanat/Ümitköy), Kayıhan Keskinok-26 Mart’a kadar (Keskinok Sanat Vakfı/Cinnah Cad.), Durmuş Ali Akça-20 Mart’a kadar (ASO Sanat Galerisi/Kızılay), Mohammed al Ablan-3 Mart’a kadar (CerModern/Sıhhiye), Rabia Çalışkan-17 Mart’a kadar (Krişna Sanat/Kennedy Caddesi), Yusuf-Muteber Demirtaş-6 Mart’a kadar (BRHD/Yıldız), S.Öcal-B.Yücebaş-N.Özlü-6 Mart’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Billur Cankut Varlı-2 Mart’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldız), Nurettin Şahin-6 Mart’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), Özgür Eryılmaz-8 Mart’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Asım Yücesoy-1 Mart’a kadar (İ.Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Nurgül Begiç-28 Şubat’a kadar (Galeri Z/Samanpazarı), Saadet Gözde-28 Şubat’a kadar (Gözde Sanat/A.Ayrancı).
Erkek sanatçının sergisi 20 Şubat’ta Valör Sanat’ta açılacağı için Efkan Beyaz’dan başlıyorum. Beyaz’ın sergisi illüstrasyon ve karikatür olarak tanımlayabileceğimiz çalışmalardan oluşuyor. Bir çoğumuzun çocukluk ve gençlik yılları kahramanı olan figürler ve onların başrolü oynadığı hikayeleri, bol renkli karikatür çalışmalarda görüyoruz. 1977-1980 arası Eşref Üren ve Osman Zeki Oral’dan dersler alan Beyaz’ın, illüstratif tarzdaki ustalığında 28 yıl çalıştığı TRT, önemli rol oynamış. “TRT, o zamanlar bir okul gibiydi” diyen Beyaz, resim, heykel, dekor ressamlığı, animasyon ve karikatür çalışmalarının gelişmesinde bu kurumun kendisine çok büyük katkılar sağladığını vurguluyor. 1990-2000 yılları arasında PTT Pul Müdürlüğü’ne anı pulları çizdiğini de söyleyen Beyaz, çalışmalarının Ankara Pul Merkezi’nde sergilendiğini hatırlatıyor. Renkçi anlayışın güçlenmesi ve şekillenmesinde 13 yıl boyunca yaptığı, ancak yoğun kimyasal kullanmak zorunda olduğu için sağlığı nedeniyle vazgeçtiği lunapark ressamlığının önemine de değinen sanatçı, bu sergisinde ağırlığı neden karikatüre verdiğini, “Resim bence, tamamıyla bireysel, karikatür ise toplumsal içerikleri özünde barındıran bir yapıya sahiptir. Karikatürde evrensel bir dil vardır, bilgi ve donanım gerektirir. Daha vurgulayıcı ve etkileyici olmalıdır. Resim, belli bir kesime hitap ederken, karikatür her kesime hitap eder” sözleriyle ortaya koyuyor. Şimdiye kadar birçok kişisel sergi açıp, karma sergiye katılan Beyaz, resim için ne düşündüğü sorusuna da, “Resim için her şeyden önce desen çok önemlidir. Deseniniz yoksa resmi unutun. Figüratif çalışmayı seviyorum. Yaşamdan kesitler resimlerimde öne çıkar. Simitçi, ayakkabı boyacısı, oto tamircisi, sokakta veya baloda dans edenler ya da bir orkestra, bisikletli çocuklar, klasik otolar konu başlıklarımdan bazılarıdır” yanıtını veriyor. Beyaz, çalışmalarını Ankara’da kendisine ait atölyede sürdürüyor.
BERRİN EMRE’NİN KÖY İZLENİMLERİ
İllüstrasyona ağırlık veren kadın sanatçı ise benim Ankara’da sergi açılışlarında tanıdığım Berrin Emre. Emre şu sıralar yakın zamanda Ankara Sanayi Odası’nda açacağı “Köyümden izlenimler” adını verdiği kişisel sergisi için harıl harıl çalışıyor. Uzun yıllar Avustralya’da yaşadıktan sonra doğup büyüdüğü Ankara’ya geri dönen ve yerel bir derginin sanat yönetmenliğini yapan Emre, başkentin kendi deyimiyle “masal kitaplarındaki gibi şirin bir köyünde” geçirdiği çocukluk yıllarını tuvale yansıtmayı seviyor. Emre bazı çocuk hikaye kitaplarını da resimlendirmiş bir sanatçı. Eserlerinde artık unutulmaya yüz tutmuş “Mahalle kültürünü” işlemeyi önemli buluyor. Emre, “Köy hayatını resmederken, tamamen çocukluğuma geri dönüyor ve o anları yeniden yaşıyorum. Kerpiçten yapılmış toprak damlı tek katlı evlerimiz, harman yerlerimiz, köpeklerimiz, kedilerimiz, tavuklarımız, horozların ötüşü, çoban Ali’nin köyün koyunlarını otlatmaya çıkarması, onun kavalının uzaktan duyulan hüzünlü sesi, gün batımına doğru çoban köpeğinin köye önceden gelip adeta sürünün geri dönmeye başladığını duyuran havlaması, kadınların zor kış koşulları içi yaptığı hazırlıklar, şehirleşmeyle birlikte tamamen gündemimizden çıkmış olan imece hayat...Tüm bunları hissederek çalışıyorum. Bir anlamda Anadolu’nun milli mahalli değerlerini günümüzün genç nesillerine aktarılmasına katkı sağlamaya çalışıyorum. Resimlerimi izleyenlerin, ‘Evet geçmişte ne güzel yaşantımız vardı. İyi ki, bunları diri tutmaya çalışıyorsunuz’ değerlendirmeleri beni mutlu ediyor. Özellikle çocuk kitaplarını geçmişin yaşam tarzıyla süslemeyi çok seviyorum” diyor. Emre’nin illüstratif çalışmalarında figür ağır basıyor. Özellikle köy kadınları ön plana çıkıyor. Emre, Türk Sanat Müziğine de ilgi duyan bir isim. Resmin yanısıra müzik çalışmalarını da aksatmamaya çalışıp, konserlerde solist olarak sahneye çıkan Emre’nin çok yönlü sanat yaşamında kimi zaman şiir de yer buluyor.
Tam yazıyı bitirirken bir illüstratif sergi haberi de Cer Modern’den geldi. 10 Mart’a kadar sürecek olan “Big Baboli” isimli sergiye de uğramayı ihmal etmeyin.
KENTTE NE VAR?
Güneş Terkol-20 Şubat’ta açılacak (Galeri Nev/Kırlangıç Sk.), Baran Kamiloğlu-Yarın açılacak (Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Ahmet Güneştekin-15 Mart’a kadar (Güler Sanat/Ümitköy), Kayıhan Keskinok-26 Mart’a kadar (Keskinok Sanat Vakfı/Cinnah Cad.), Durmuş Ali Akça-Yarın açılacak (ASO Sanat Galerisi/Kızılay), Mohammed al Ablan-3 Mart’a kadar (CerModern/Sıhhiye), Rabia Çalışkan-17 Mart’a kadar (Krişna Sanat/Kennedy Cad.), Yusuf-Muteber Demirtaş-6 Mart’a kadar (BRHD/Yıldız), S.Öcal-B.Yücebaş-N.Özlü-6 Mart’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Billur Cankut Varlı-2 Mart’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldız), Yurdagül Koçak-26 Şubat’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Asım Yücesoy-1 Mart’a kadar (İ.Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Nurettin Şahin-6 Mart’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), Mustafa Salim Aktuğ-22 Mart’a kadar (Atlas Sanat/Cinnah Cad.), Ramiz Aydın-Ali Onur Onurluer-28 Şubat’a kadar (Emin Antik/Kale), Nurgül Begiç-28 Şubat’a kadar (Galeri Z/Samanpazarı), Saadet Gözde-28 Şubat’a kadar (Gözde Sanat/A.Ayrancı).
Konularında yaşadığı coğrafyanın insanlarından yaşam öykülerini vurgulamaya çalışan Aydın, renk armonileriyle dingin, statik duruşlar içinde Anadolu’dan insan tiplemeleri ve yöresel konular ile toplumsal sorunlar üzerine yoğunlaşmış bir sanatçı. Ayrıntıdan uzak, minimalist, dikine çizgiler ve silüetler Aydın’ın eserlerindeki en belirgin özellikler. Figüratif çalışmalarında kırsal kesim ve Anadolu insanı öne çıkıyor. Anadolu düğün alayları çalışmalarında önemli bir yer tutar. Kadın ve at neredeyse sanatçının vazgeçemediği figürlerdir. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarını anlatan eserleri de, Aydın’ın tuvale yansıttığı önemli konu başlıkları arasında. Eleştirisel yaklaşım tarzı Aydın’ın sanatçı kimliğinin önemli bir parçasıdır. Bundan dolayı kontrolsüz nüfus artışı, sanayi devriminin insan yaşamına getirdiği ve götürdüğü, küreselleşmenin eko sistemlere yaptığı yıkım, çarpık kentleşme ve betonlaşmanın insan özgürlüğünü kısıtlamasını Aydın’ın işlediği konularda görebilirsiniz. Sanatçı bu eleştirisel bakışını, “Yok edilene ağıt benim resimlerimdedir” diyerek özetliyor. Aydın, Nuri İyem ve Nedim Günsur gibi özellikle sanayileşme ile birlikte köyden kente göç konusuna ayrı bir önem vermiş sanatçı. Asker babasının görevi nedeniyle çocukluğunda görece bir göçebe hayatı sürmesinin de “Göç” konusunu işlemesinde önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz.
1961’de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitiren Aydın, 1982-2004 yılları arasında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü ile Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nde sanat eğitimciliği ve Resim Ana Sanat Dalı Başkanlığı yapmış bir isim. 1987’de doçent, 1995 yılında profesör olan Aydın, 2004’ten bu yana emeklilik yaşamını sürdürse de, resimden kopmuş değil. Türkiye’de çok sayıda kişisel sergi açan sanatçının ABD, Almanya, Avusturya, Hollanda, İsveç, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Kuveyt ve Fransa’da da katıldığı karma sergilerle Türk resim sanatının dünyaya tanıtılmasına önemli katkılar sağladığını söylemeliyim. Aydın’ın eserlerini görmeye gittiğinizde, Emin Antik’te ilk kez sergi açan Ali Onur Onurluer’in eserlerini göreceğinizi de hatırlatayım.
KARAHAN’IN TAŞDELEN’DEN RİCASIGeçen hafta Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen medyanın Ankara temsilcileri ve yazarlarıyla biraraya gelerek şimdiye kadar Çankaya’da yaptıklarını ve yapacaklarını anlattı. Taşdelen’in davetinde ben özelikle kültür alanında anlattıklarına yoğunlaştım. “Ankara Türkiye’nin başkenti, Çankaya da Ankara’nın başkenti” diyen Taşdelen, 5 yıllık görev süresince Türkiye’de birçok büyükşehire örnek olacak şekilde Çankaya’ya çok sayıda kültür sanat merkezi kazandırdı.
Çevremden, Hürriyet gibi Türkiye’nin en etkili gazetesinin Ankara ilavesinde yapılan bu tanıtımların, özellikle genç sanatçılar için teşvik edici olduğunu duymak beni de memnun ediyor.
Bu hafta tanıtacağımız genç ressam Davut Kanmaz. Türkiye’nin birçok şehrinin yanı sıra yurt dışında Paris, Venedik ve Selanik’teki karma sergi etkinliklerine de katılan sanatçının Galeri Akdeniz’de (Yıldız) 25 Ocak’ta açılan sergisini görmeniz için 9 Şubat’a kadar zamanınız var. Ankara doğumlu sanatçı lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde, Yüksek Lisans Eğitimini ise Gazi Üniversitesi Bileşik Sanatlar Ana Sanat Dalı’nda yapmış.
Kanmaz, boyanın ressamın ellerinde özneleşmesi ve ressama has bir kullanımla, resimde asıl olan unsur olarak var olması gerektiğini düşünüyor. Mekanları genellikle soyut dışa vurumcu bir tarzda çalışan sanatçı, yarattığı bu soyut mekan içerisinde anlam kazanan melankolik figürleri ile resimde odak noktaları yakalıyor ve kullandığı figürleri değiştirmeyi seviyor. Kadınlar, erkekler ya da hayvanlar özneleşmiş ve sanatçının her bir hareketini hissettiğimiz fırça kullanımının arasında melankolik duruşları ile izleyicide farklı hisler uyandırıyor. Portre, sanatçının resimlerinde genellikle vazgeçemediği bir unsur olarak görülüyor. Kullandığı figürlerdeki melankolik durumun oluşmasında figürün, mekan içindeki duruşunun yanı sıra portrelerde kullandığı ifadelerinde etkisi büyük. Resimler oldukça geniş bir renk armonisine sahip. Yalın, canlı renklerle birlikte, pastel ve gri tonları kullanmayı seviyor. Kanmaz bu tarzı ile doğayı dışa vurumcu bir tarzda ele alan ve hissettiği gibi resmeden, yerli yerinde kullandığı figürlerle soyut-figüratif dışa vurumcu diyebileceğimiz tarzda resimler yapan bir sanatçı. Sanat eserinin, görmek, hissetmek ve özümsemekle ortaya çıkabileceğini düşünen Kanmaz, yaşamsal bir zorunluluk olarak gördüğü sanatı, duyguların patlaması ve bunun sanatçı tarafından izleyiciye aktarılması olarak tarif ediyor.
Davut Kanmaz resmin dışında sinemayla da oldukça ilgili bir sanatçı. Pek çok sinema dizi ve belgesel filmin ekibinde görev almış. Bu filmlerde uyguladığı dekorlarla ekip olarak zaman zaman festivallerde kazandıkları ödüller var. Kendi yazıp yönettiği kısa filmler ve animasyonları da mevcut. Sanatçı, ayrıca 2009 yılından bu yana Çankaya Belediyesi’nin kreşlerinde resim öğretmeni olarak görev yapıyor. Bu kreşlerde 3-6 yaş grup çocuklarla çalışan sanatçı en büyük kazanımlarından birisinin çocukları bu kadar yakından tanıma fırsatı ve çocukların muazzam algılarını ve bakış açılarını gözlemleyebilmesi olduğunu söylüyor.
KENTTE NE VAR?
Saadet Gözde-28 Şubat’a kadar (Gözde Sanat/A.Ayrancı), Yurdagül Koçak-7 Şubat’ta açılacak (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Ergün Başar-12 Şubat’a kadar (ÇSM/Çankaya), Nejad Devrim-12 Şubat’a kadar (Galeri Nev/Kırlangıç Sokak), Asım Yücesoy-Yarın açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Kayıhan Keskinok-26 Mart’a kadar (Keskinok Sanat Vakfı/Çankaya), Zeki Serbest-13 Şubat’a kadar (BRHD/Yıldız), Ahmet Güneştekin-15 Mart’a kadar (Güler Sanat/Ümitköy), Mustafa Salim Aktuğ-22 Mart’a kadar (Atlas Sanat/Çankaya), Abidin Elderoğlu-12 Şubat’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), Aykut Öz-13 Şubat’a kadar(CerModern/Sıhhiye), N.Akkaya-E.Ayçiçek-H.Berrak Çiçe-13 Şubat’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Duran İleri-9 Şubat’a kadar/Boğaç Ülker-6 Şubat’ta açılacak (ÇSM/Çankaya), Ayşenur Köksal ve Melahat Altundağ (seramik)-13 Şubat’a kadar (Artsürem/ Yıldız), Bahattin Odabaşı-12 Şubat’a kadar (BoHo Art/Kale), Ramiz Aydın-Ali Onur Onurluer-9 Şubat’ta açılacak (Emin Antik/Kale), Vahap Demirbaş-23 Şubat’a kadar (Sevgi Sanat/Yıldız), Vedat Hazneci-7 Şubat’a kadar (Valör Sanat/Yıldız), Ayla Aksoyoğlu-20 Şubat’a kadar (Galeri M/Armada AVM), Nurgül Begiç-9 Şubat’ta açılacak (Galeri Z/Samanpazarı), Nurettin Şahin-8 Şubat’ta açılacak (Medya Sanat/Çankaya), Elif Kepenek-15 Şubat’a kadar (Ziraat Kuğulu/Tunalı Hilmi Cd.)
Dedim ya sadece bir atölye değil, aynı zamanda tasarım bürosu olarak kullanılan bir mekan da diyebilirsiniz. Bir ressam şövale önünde daha nasıl rahat çalışabilir, gerektiğinde yerinden kalkmadan bilgisayardan ihtiyaç duyduğu bir bilgiye nasıl kavuşabilir, resim yaparken ışığı daha nasıl rahat alabilir gibi bir sürü ihtiyaca yanıt veren tasarımlar. Atölyenin mutfak bölümünde çay, kahve ve atıştırmalığın yanı sıra memleketi Malatya’dan özel olarak gelmiş değişik tür kuru kayısılar, üzüm ve cevizler. Duvarların boş olan yerleri de galerilerden veya diğer meslektaşlardan alınmış birbirinden güzel tablolar ile kaplı.
Uzun yıllardan beri tanıdığım ressam Vahap Demirbaş’ın atölye hallerini yukarıdaki gibi özetleyebilirim. Kaç zamandır beni atölyesine davet ediyordu. Bir türlü kısmet olmamıştı. 30 Ocak’ta Sevgi Sanat Galerisi’nde (Yıldız/Hilal Mahallesi) sergisinin açılacağını söyleyince artık “Demirbaş’ın atölyesine gitme zamanı” dedim. Çarşamba günü açılacak sergisi nedeniyle Vahap hocayla geçen hafta atölyesinde buluştuk. Saatler süren keyifli bir sohbetle hasret giderdik. Büyük ebatlarda farklı sulu boya çalışmalarıyla sanatseverlerin karşısına çıkacak Demirbaş. Malzemesi sulu boya ama tarzı ve görünümü yağlı boyayı andıran çalışmalar. “Bunu nasıl yapıyorsun?” diye sorduğumda, verdiği yanıt, “Almanya’dan özel olarak getirttiğim toz şeklinde sulu boyalar var. Çok ince çalışmalar yapmaya imkan sağlıyor. Kendi tarzımla inceltiyorum boyayı” oldu.
Demirbaş gerçekten bol figüratif çalışmayı seven sanatçılardan. En ince ayrıntısına kadar detaycı. Yeni sergisi için farklı konulara da yönelmiş. Çalışmalarında sadece onunla klasikleşmiş Hasankeyf’in güzellikleri yok. Kapadokya’dan esintilere de yer vermiş bu kez. Kapadokya’yı Anadolu’nun diğer ilginç geleneksel yaşamıyla harmanlamayı da unutmamış. Peribacalarıyla süslü Kapadokya resimlerinde, düğün alaylarını da görebiliyorsunuz, Kafkasör’ün ünlü boğa güreşlerini de. Eserleri ayrıntılı incelediğinizde Ihlara Vadisi’nin her biri diğerinden daha güzel ve ilginç platoları, yeşillikler arasından akan dereleri ve Kapadokya coğrafyasının içerdiği tüm sürprizlerle karşılaşabiliyor, eğer coğrafyayı biliyorsanız, “Ben burayı hatırlıyorum” noktasına gelebiliyorsunuz. Bir diğer sürpriz de, eserlerin bazılarına Vahap hocanın kendini anımsatan bir figürü koyması. “Acaba hangi figür sanatçı?” diye aramanız, size resim önünde hoşça vakit geçirtiyor.
Tarhana açan, kayısı kurutan, pekmez ve salça yapan kadınların yanı sıra, sünnet düğünleri, asker uğurlamaları da konu olmuş Demirbaş’ın eserlerine. Anadolu’nun değişik yörelerinden nefes kesen bahar veya kış manzaralarıyla bezenmiş resimlerde piknik yapanlar, koyun ve keçi sürülerini güdenler, dere kenarında balık tutanlar, artık anılarımızda kalmış birbirinden değişik sokak oyunları da sanatçının çalışmalarında yer bulmuş. Elbette başta Bodrum olmak üzere Türkiye’nin dünyaca bilinen tatil beldelerinin peyzajları da var. Sanırım sergiyle ilgili bu kadar bilgi yeter. Daha fazla ayrıntı için 30 Ocak günü Sevgi Sanat’taki açılışa gidip Demirbaş’ın resimleriyle baş başa kalmanızı öneririm.
KENTTE NE VAR?
Nejad Devrim-12 Şubat’a kadar (Galeri Nev/Kırlangıç Sokak), Kayıhan Keskinok-26 Mart’a kadar (Keskinok Sanat Vakfı/Çankaya), Zeki Serbest-13 Şubat’a kadar (BRHD/Yıldız), Ahmet Güneştekin-15 Mart’a kadar (Güler Sanat/Ümitköy), Mustafa Salim Aktuğ-22 Mart’a kadar (Atlas Sanat/Çankaya), Abidin Elderoğlu-12 Şubat’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), Aykut Öz-13 Şubat’a kadar(CerModern/Sıhhiye), N.Akkaya-E.Ayçiçek-H.Berrak Çiçe-13 Şubat’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Duran İleri-30 Ocak’ta açılacak (ÇSM/Çankaya), Ayşenur Köksal-13 Şubat’a kadar (Artsürem/ Yıldız), Bahattin Odabaşı-12 Şubat’a kadar (BoHo Art/Kale), Davut Kanmaz-9 Şubat’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldız).