BOEING’de, kazalardan sonraki ezik ve alttan alan anlayış değişti. Taktik değiştirdiler. Aldıkları uçakları uçuramayan ama ödemelerini yapmaya devam eden havayolu şirketleri Boeing’i anlamakta artık güçlük çekiyorlar. Hiçbir şekilde talep edilen zararları ödemeye yanaşmıyorlar. THY ile de geçtiğimiz günlerde kelimenin tam anlamıyla ipler koptu. 12’si İstanbul’da, diğer 12’si Amerika Seattle’da park pozisyonunda duran ve uçurulmayan uçaklar THY’yi kemirmeye başladı. Aylardır uçurulamayan uçaklar yüzünden birçok yeni hat açılamadı. Ya da frekans artışı yapılamadı. Yani tarifedeki sefer sayısı artırılacak yerlere eski tarifenin uygulaması sürüyor. İç hatlarda iptal edilen uçuşlar, şirketi eleştiri oklarının hedefi haline getirdi.
ZARAR ARTIYOR
Meydana gelen zarara bir de başka havayollarından acil olarak yapılan uçak kiralamalarının maliyetleri eklendi. Kiralık uçaklara yapılan bakımlar, boyamalar vs. eklenince zarar 200 milyon doları aştı. Ufukta hiçbir şey yok. Bir ara uçakların mayıs ayında uçabileceği, yeni yazılım testlerinin iyi sonuçlar verdiği iddiaları yayıldı. Bu iddiaları zaman kazanmak için Boeing’in çıkardığı söylentileri de yaygınlaşıyor. THY ile yapılan ilk görüşmelerde 125 milyon dolar tazminat, yeni uçak alımlarında indirim, yedek parça vs. öneren Boeing hiçbir şekilde gerçek rakamlara yanaşmak istemedi. THY zorunlu olarak hızla uçak kiralama işlemlerini başlattı ve hâlâ da sürdürüyor. Bu arada uçurulmayan uçakların ödemeleri de kontratlar gereği aynen devam ediyor.
ÇOK SERT BİR GÖRÜŞME
Boeing’le yapılan, pazarlık ağırlıklı görüşmelerin birkaç aşamasına THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı da katıldı. Boeing’in ticari uçaklar satışından sorumlu üst düzey yöneticileri ve başkanlarıyla çok sert görüşmeler yapıldı. Geçtiğimiz hafta ortalarından sonra işin iyi niyet ve anlayışla çözülemeyeceği anlaşıldı. Dava açılması kararı alındı. THY Hukuk ekibi, 737 MAX kullanıcısı olan diğer şirketlerin izledikleri yolları incelemeye aldı.
Örneğin filosunun tamamı Boeing 737 ailesinden oluşan Ryanair gibi düşük maliyetli şirketlerin uçuramadığı MAX serisi uçaklar, dizi dizi apronlarda duruyor. Şirketler hiçbir şekilde Boeing’den tatminkar bir cevap alamıyorlar. Bu uçakları kullanan şirketlerin çoğu Boeing’e ya dava açtılar ya da açmaya hazırlanıyorlar. Gerçek zarar miktarı dava dosyalarında gizli. Türk Hava Yolları da Amerika’daki anlaşmalı hukuk bürosu üzerinden dava açacak. Hazırlıklar hızla yapılıyor. Rakamın, önümüzdeki aylar da hesaba katılacağından 300 milyon doların üzerine çıkacağı sanılıyor. Bu arada THY, Boeing 787-9 tipi uçakları almaya devam ediyor. Filoya yeni giren uçaklar şirketin uzun menzilinde rahatlık sağlıyor ama orta uzun menzilde, tek koridorlu filosundaki sıkıntı sürüyor.
ÜRETİM ASKIYA ALINDI
GEÇEN günlerde yaptığım 10 uçuşta da farklı bir durum yoktu. Yabancı noktalardan yaptığım Türk Hava Yolları uçuşlarının çoğunluğunda, kabin içinde ağır bir koku ve en az 27 derecelik ısı ile karşılaştım.
Oysa şirket ciddi bir genelge yayınlamıştı. Deniyordu ki, kabin ısısı 23 derece olacak. Sonra bir ek geldi ve 24 derece de olabilir dendi. Bu oynama çok önemli değil. Çünkü kabin ekipleri zaten bildiklerini okuyorlar. Kabinin iklimlendirilmesinin onlar için hiç önemi yok. Yolcunun üşümekten şikayet etmemesi yeterli! Yolcunun terlemesi, sağlığının tehlikeye girmesi, aşırı su kaybetmesi, uçaktan inerken yorgun bitkin olması da önemli değil. Bu işi beceremediler.
İŞE SAHİP ÇIKILMADI
Sonuç olarak genelgelerin hiçbir faydası olmadı. Yolculuk yapan şirket görevlilerinin çoğu da bununla pek ilgilenmedi. Böyle bir konudan bilgileri yoktu. Zaten çoğu uçağa bindiklerinde kendilerini sadece yolcu hissettikleri için denetim mekanizması da fazla çalışmadı. Birçok yönetici ise uçmadığından, ne olup bittiğinin farkında bile değildi. Uçaklara üşüyen yolcular için yeterince battaniye yüklenip yüklenmediği bile tam olarak bilinmiyordu. İşe kimse sahip çıkmayınca alışılmış bir şey olan ‘Şikayet yoksa gerisi önemli değil’ mantığı, sistemi yönetmeye başladı. Uzmanların uyarıları ise hiçbir işe yaramadı. Yabancı havayolları ile uçan THY yöneticileri de olup biteni gözlemlemekten çok, uyuyup bir an önce gidecekleri yerlere ulaşmayı önemsediler.
SINIFTA KALDILAR
Durum böyle olunca özel havayollarına örnek olacak THY, kelimenin tam anlamıyla kabin ısısı konusunda sınıfta kaldı. Uçağa yolcu alımından en az 15 dakika önce APU denilen jeneratörün çalıştırılması ve yolcu geldiğinde serin bir uçak bulması konusundaki titizlenmeler boşa çıktı. Pilotlar her seferinde APU’yu çalıştırmamak için bahaneler uydurdular. Dışarıdan soğutma almamak için sebepler yarattılar. Oysa şirket bu konuda bir tasarrufa gitmemişti. Sistemin en üst yöneticisi olanlar, işletmeden sorumlu genel müdür yardımcısı, uçuş işletme başkanı, tip şefleri, kabin hizmetleri, kabin eğitim yöneticileri... Hepsi sağlığımızla ilgili bu işi savsakladılar. Hâlâ yönetim bu konuda ciddi bir denetim yapmıyor. Günlük şikayetleri hasır altı ediyor.
GÖKYÜZÜNDE internet kullanımıyla ilgili veriler tam olarak ortaya çıkmadı. Ama kabaca belirlenen araştırmalara göre artık Wi-Fi hizmeti olan uçaklar yolcular tarafından daha fazla tercih edilmeye başlandı. Özellikle uzun uçuşlarda internet imkânı olmadığı zaman havayolu ve uçak tercihleri bile değişiyor. Özellikle işinsanları mutlaka bindikleri uçakta internete girmek istiyor. Böylece işlerini kesintisiz yönetme ve hiçbir şey için geç kalmama isteği öne çıkıyor. Gerçek şu ki, yukarıda Wi-Fi hizmeti aşağı ile bir kan bağı olarak kabul ediliyor. Büyükler işlerini yaparken çocuklar alıştıkları filmleri seyrederek kabinde daha az sorun yaratıyor. Çocukların meşgul olması sayesinde kabin içinde duyulan ağlama seslerinde bile ciddi azalma oldu. Gençler genellikle internette gezinmenin dışında eşleri ve sevgilileriyle sürekli mailleşerek aralarında bağı sıcak tutuyor ve bundan çok keyif alıyorlar.
THY YAYGINLAŞTIRIYOR
Türk Hava Yolları (THY) artık filosuna her giren uçakta mutlaka Wi-Fi sisteminin olması için ciddi paralar harcıyor. Uçağın imalatı sırasında sistemin kurulması çok daha kolay oluyor. Sonradan yapılan sistemler için uçakların yere çekilmesi, kablolamalar hem zaman alıyor hem de daha pahalıya mal oluyor. Türkiye’de uçakta internet hizmetini yoğun biçimde sunan THY, bu altyapıya sahip uçakları devreye aldıkça internet hizmetinin kullanımında artış yaşanıyor. Şirket, internet hizmetini toplam 33 adet B777, 41 adet A330, 6 adet B787, 11 adet A321 NEO uçağında dış hatlarda tüm rotalarda sunuyor.
PROJE DEVAM EDİYOR
Yolcular, uçuşta internet hizmetinin varlığını öğrendikçe, etrafında gördükçe, hizmeti deneyimledikçe ve bu tür hizmetler daha kolay ulaşılabilir hale geldikçe kullanımı da artıyor. Özellikle iş amaçlı seyahat eden yolcular da bu ivmelenme daha fazla olmakla birlikte Miles&Smiles yolcularına sunulan avantajlar sayesinde ekonomi sınıfı yolcularında da kullanım yaygınlaşıyor. Önümüzdeki dönemde filoya katılacak olan tüm A350, B787, A321 NEO ve B737 MAX uçaklarında internet altyapısı olacak. Ayrıca halihazırda filoda bulunan 104 dar gövde uçağa internet altyapısının kurulmasıyla ilgili proje de devam ediyor.
EN ÇOK NE AMAÇLA KULLANILIYOR
İŞ amaçlı seyahat eden yolcular interneti genellikle bir haberi, analizi, raporu okuma amaçlı ya da e-mail alma ve gönderme amaçlı kullanıyor. Business yolcular için de iş amaçlı olarak internet kullanım oranı yüzde 87. Uçuş süresince e-mail okuma ve gönderme amaçlı internet kullanan business yolcu oranı ise yüzde 60. Inmarsat-Infligh Connectivity raporuna göre business yolcuların yüzde 47’si uçak içi internet hizmeti olmadığında zamanını boşa harcadığını düşünüyor. Ekonomi yolcusunun internet ihtiyaç nedenlerine bakıldığında internette gezinme/sörf yapma, sosyal medya kullanımı, haber okuma gibi nedenler en ön sıralarda yer alıyor. Bunları TV/film izleme, müzik dinleme ve video izleme takip ediyor. Tüm yolcu grupları baz alındığında uçak içi internet kullanım nedenlerinde gezinme/sörf yapma (yüzde 75), sosyal medya(yüzde 63) ve haber okuma(yüzde 63) ilk üç sırayı oluşturuyor. Bu sırayı e-posta alma/gönderme (yüzde 60), TV/Film izleme(yüzde 44), müzik dinleme(yüzde 40), video izleme( yüzde 32) ve online alışveriş(yüzde 25) takip ediyor. (Kaynak: Gogo 2018 Global Traveler Research)
HER uçuşta gökyüzünü ne kadar kirlettiğimizin farkında mısınız? Uçak yakıtlarından gökyüzünde kalanlar aslında yaşamımızın gırtlağına yapışıyorlar. Ve her gün biraz daha fazla sıkıyorlar. Suçluluk duymadan uçabilmek mümkün mü? Evet çünkü bir suç işlediğimizin farkında değiliz. Çünkü şu karbon salınımı ile ilgili çok az şey biliyoruz. Bilsek de kimsenin hesap soracağını düşünmüyoruz. Ama kirlenmiş dünyamız bu atıkların altında eziliyor. Sorun şu ki ‘Eğer karbon etkinizin bir sonucu olarak daha az olacağını biliyor olsaydınız, Cape Town’a olan bir uçuş için 23 Euro daha fazla öder miydiniz ?’ Cevabınız evet ise, o zaman muhtemelen uçak biletlerini alırken böyle bir şeye itiraz etmezdiniz. Ama karbon salınımı ile yeterli bilginiz yoksa böyle bir zam sizin canınızı sıkardı. Bazı havayolları sitelerinde bunu size açıklıyor ve katkı yapmaya davet ediyor. Ama bu davetin etkisi neredeyse yok denecek kadar az.
KARBON DENGELEME
Karbon dengeleme, yolcuların uçuşlarından kaynaklanan karbon emisyonlarını telafi etmek için biraz ekstra ödeme yapabilecekleri anlamına gelir. Ama para nereye gidiyor ve bu fiyat artışları nasıl yardımcı oluyor? Aslında yapacağımız katkılarla karbon dengelenmesi için ağaç dikme planları veya güneş panelleri kurmak gibi çevresel projelere sizin paranız nasıl ulaşıyor bilmiyoruz. Kaç tane havayolu şirketi karbon dengelemesi sunuyor?
Yeni BBC raporuna göre, karbon dengelemeye katılan havayolları miktarı endişe verici derecede düşük. Aslında, dünyanın önde gelen havayollarının yarısından azı yolculara uçuşlarından elde edilen karbondioksiti dengeleme şansı veriyor. Havayolları size fırsat tanıdığında, biraz daha fazla ödeme yapmayı seçen yolcular yüzde1’den daha az. BBC tarafından araştırıldığı gibi, Londra’dan Malaga’ya, yani İspanya’ya yapılan bir uçuş sadece 4 sterlin fazlaya mal olacak ama bu kimsenin umurundu değil. Kimse bu rakamı ödemek istemiyor. Geniş çalışmalar yapanlar, dünyanın en büyük havayolları ile temasa geçti ve kimsenin karbon dengeleme programına katılma isteğinin olmadığını gördü. Ayrıca araştırmacılar havayollarının karbon dengeleme için istekli yolcu sayılarını vermekte istekli davranmadılar. Yaptıkları anketlerin sonuçlarını vermediler. British Airways, Lufthansa, American Airlines, Emirates birşeyler yapmak istiyorlar, hazırlıkları var ama net bir sonuç ortada yok. Biletlere fiyat farkı eklemeyi kimse istemiyor. Havayolları da karlarından 1 dolar bile kaptırmak niyetinde değil.
MİL SAÇMALIĞI
BENİM hiç anlayamadığı bir bölümdür THY pazarlama. Şimdi de bazı hatlarda mille bilet alımını kaldırmışlar. O hatlarda bazen Business sınıfında 3-4 koltuk, ekonomide 10-15 koltuk boş gittiği oluyor. Ama bu belli hatlarda millerle bilet alamıyorsunuz. Bu hatlar zaten çok yüksek mil gerektiriyor. Vergiler tavanda. Vergiler için ödenen paralarla birçok hatta normal bilet satın almanız mümkün. Bunu neden yaparlar anlamıyorum. Bu biriken milleri öyle kataloglarla sunulan ürünlere azaltmaya imkan yok. Orada da fiyatlar, miller yüksek. Böyle bir durum varken pazarlamacılar o koltukların boş gidip gelmesinde nasıl bir pazarlama dehası buluyorlar. Bundan şirketin kârı ne? Hem vergilerle gelecek nakit kasaya girmiyor, hem mil birikimi azalmıyor. Hem doluluk oranları düşüyor. Bunun neresi akıllı bir iş. Bilen varsa bana anlatsın, ben de anlayım.
SIFIR ATIĞA ARTI BİR
HARİKA iki uçuş yaşadım. Türk Hava Yolları ile Miami uçuşlarımda hem gidişte hem de dönüşte mükemmel ekiplerle uçtum. Kokpit ve kabin ekipleri ancak bu kadar kusursuz olabilirlerdi. İki uçuşta da zamanından önce indik. Uçuşların her ikisinde de kadın pilotlar vardı. Ve çok başarılıydılar.
Miami’yi tercih edenler haklı. Enerjisi çok yüksek bir şehir. Kaçıncı defa gittiğimi hatırlamıyorum ama kentin enerjisi bana göre Los Angeles’dan yüksekti. Burada kent size değil, siz Miami’ye hakim olabiliyorsunuz. O kadar uçsuz bucaksız değil. Eğlenceli, ama sakin, daha güvenli geldi bana.
MÖNÜDEKİ LOKMA
Benim komşum Binala ve Sermet Osman çiftinin oğulları Cedi Osman NBA Cleveland Cavaliers’de oynuyor. Ne sigarası ne içkisi ne de gece hayatı olan gerçek bir sporcu. 24 yaşında ve hayatının kontrolünü elinde tutuyor. Miami Heat ile olan maçlarına gitmeden bir gün önce buluştuk. Milos’da bir akşam yemeği yedik. İzmir lokması diye tutturmuştum. Ne Alaçatı’da ne de İzmir’de birkaç gün önce pazar günü açık yer bulamadım. Hatta yakını vefat eden bir kişi bir gün önce gelsem lokma dağıtmış. Neyse kimse ölmesin ben de yemeyim. Milos’un tatlı mönüsünde İzmir Lokma vardı. Bizimkilerden biraz küçük, kendi yorumları ama çok lezzetliydi.
ACUN İLE 130 MİL
Yolcuların bu konudaki tercihleri biraz dalgalı... Hemen her yıl yapılan 4-5 bin katılımlı anketlerde her seferinde farklı sonuçlar çıkıyor. Pencere yanı demiyoruz. Pencere yanı denince üçlü koltukta ortadaki koltuk anlamı çıkıyor. Pencere dediğimizde bir yanı pencere olan koltuk oluyor ve bu ifade daha doğru geliyor.
Pencere tercihleri uzun süre yüzde 60, koridor tercihleri de uzun yıllar yüzde 40 olarak gözlendi. Ama şimdi koridor tercihlerinde giderek daha fazla artış oluyor. Ekonomi sınıfında özellikle uzun boylu yolcular koridoru tercih ederek bacaklarını biraz olsun dışarı çıkarma şansı yakalıyorlar. Bu durum düşük maliyetli taşıyıcıların uçaklarında daha fazla... Çünkü koltuk aralıkları çok az. Ama koridora doğru ayak uzatanların kabin memurlarının kullandığı troleylerin çarpmaması için de tetikte olmaları gerekiyor.
İncelemeler uçak kazası olan yıllarda pencere koltuk seçiminin hemen azaldığı fark ediliyor. Yükseklik, uçuş korkusu olanlarda koridor tarafında oturmak için bazen check-in de işlem yapanlara yalvarır hale geliyorlar. Bu tip yolcular genellikle biletlerini erken alıp internet üzerinden hemen yerlerini kapıyorlar.
YALVARAN YOLCULAR
Bazı yolcular ise pencere olarak verilen yeri check-in de değiştirme şansı bulamazlarsa uçağa bindikten sonra kabin ekibine yalvar yakar oluyor.
Ekonomi sınıfında pencere istekleri yine de yüzde 50’nin altına düşmüyor. Business sınıfında ise durumda büyük bir farklılık gözlenmiyor. Özellikle Türk Hava Yollarında (THY) Boeing 787-9 uçaklarında yeni konfigürasyonda istekler azalmış durumda. Kabinin iki tarafında iki pencere koltuk ve ortada iki koltuk var. Ortadaki iki koltukta koridor tarafı oluyor. Pencere ise koltuk tasarımından dolayı pek kolay dışarıya bakılacak cinsten değil. Baş yanından gelen diyagonal baş dayama yeri nedeniyle aşağıyı görmeyi ciddi bir biçimde zora sokuyor.
Bu arada yeni nesil uzun menzilli uçaklarda bulunan kamera sistemi yolculara ayrı bir konfor veriyor. Kalkışı, inişi alçalma sırasında her yeri gündüz uçuşlarında çok net gören yolcular uçak içi eğlence sisteminde izlemekten mutlu oluyorlar. Yükseklik korkusu olanlar bile önlerindeki ekrandan uçuşu görmekten rahatsızlık duymuyorlar. Film seyreder gibi bakıyorlar.
TÜRK Hava Yolları Genel Yönetim binasının terasındayız. Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı İlker Aycı ile sohbet ediyoruz. Konuşmalarımıza başkana bağlı iki dikkatli adam, Basın Müşaviri Yahya Üstün ve Özel Büro Başkanı Kemal Öztürk tanıklık ediyor. Elbette konuşmaya 3. çeyrek sonuçlarından başlıyoruz. 655 milyon dolar net kârla kapanmıştı. Gerçek kâr bu değildi aslında. Boeing’in 737 MAX’ lerle verdiği zarar, İstanbul Havalimanı’na taşınma, Atatürk Havalimanı’na göre yapılan daha yüksek ödemeler hesap edildiğinde aslında 1 milyar doların çok üstünde bir kâr vardı. Elbette Boeing’den zararla ilgili ciddi bir tahsilat yapılacak.
EN DİŞLİ MAĞDUR
İlker Aycı, Boeing’le pazarlığının bilmem kaçıncı turunu sürdürüyor. Ne kadarlık bir tazminat üzerinde konuşuyorlar? Rakam vermiyor. Gizli tutuyor. Sonuç alınıncaya kadar da böyle olacak sanırım. Benim çıkardığım sonuç, sanki 225 milyon dolarla 240 milyon dolar arasında gidip gelen bir ibre var. Ama ciddi bir bölüm aşılmış. Yani ibre, belki biraz aşağıda ya da yukarıda dursa bile hedefe varılmış gibi görünüyor. İlker Aycı sanırım bütün B737 MAX mağduru havayolları arasında en dişlisinin THY olduğunu gösteriyor. Sanırım Boeing de hızlı büyüyen bir iş ortağı THY ile dost çizgisi bozmamak için taviz vermek zorunda olduğunu hissediyor. Boeing 787-9 uçaklarında zamanında GE motoru seçildiği için sorun olmadığını da söyleyen Aycı, doğru motor seçmenin önemini vurguladı. Bu uçaklar için alternatif olan Rolls Royce Trent 800 motorlarındaki sorunlar birçok havayolunda uçuşları aksattı. THY böyle bir nedenle 787 serisi ile de başı derde girse altından kalkılmaz bir zararla karşılaşabilirdi.
DEĞİŞİME HAZIRLANIYOR
Başkan’ın çok sevindiği konulardan bir diğeri de, zorlu Çin pazarında Xi’an (Şian) için uçuş hakkı almaları, Japonya’da Tokyo Narita’dan sonra Haneda ve yeniden Osaka uçuşlarında pürüz kalmaması… Uzakdoğu’nun önemi THY içinde çok büyük. Uzakdoğu pazarında kargo için pazarlıklar yapıyor, o dünyanın ciddi rekabetinde nezaketi elden bırakmadan bu iş götürülüyor. Sohbette öğreniyorum ki, yeni ikram konseptinden, yeni atamalara THY kabuğunun içinde değişim rüzgârlarına hazırlanıyor.
PAZAR ARAŞTIRMALARI DAHA AĞIR BASTI
Uçaklar yolcularını alıp kapılarını kapattıklarında hemen her havayolunda bir karşılama anonsu yapılır. Anonsun amacı hem bir ‘hoşgeldiniz‘ demek ve ardından kuralların bir hatırlatmasını yapmaktır. Bir çok havayolu anonslara ‘Hanımefendiler, beyefendiler ve sevgili çocuklar’ diye başlamaktan vazgeçiyorlar. Özellikle son 5 yılda ayırımcılıkla ilgili tarifler, anlatımlar daha geniş boyutlandırıldı. Ve dikkat edilmesi gereken haklı platformlara oturtuldu. Bizde, başta THY olmak üzere genellikle anonslar erkek-kadın icin ayrı ifadelerle yapılıyor. Aslında artık bunu düzeltmenin zamanı geldi hatta geçti.
Sonuç da kabinde bulunun kadın, erkek, çocuk hepsi uçağın yolcusu. Yani sadece ‘değerli yolcularımız’ ya da ‘değerli konuklarımız‘ gibi başlayan anonslar yeterli. Hem bir ayırım yapılmamış oluyor, hem de daha kısa haliyle daha doğru bulunuyor.
Dünyada birçok havayolu hem Avrupa, ABD ve Avustralya ile Uzakdoğu’daki birçok şirket ‘hoşgeldiniz’ anonslarını değiştirdiler. Bazıları ‘değerli konuklarımız ve sevgili çocuklar’ şeklini verdiler. Gelecekte kendi biletlerini alıp uçacak çocuk yolcu için bir aralık bıraktılar.
THY NE YAPACAK?
Türk Hava Yolları da uzun zamandır ‘hanımefendiler, beyefendiler‘ diye başlıyor anonslarına. Sanırım böyle bir ayırıma gerek yok. Zarafet elbette başka başlangıç seslenmeleri ile de kurulabilir. ‘Değerli konuklarımız’ diye yapılacak bir başlangıç hem çağımıza daha uygun ve hem de bir ayırım uygulamanın getireceği tartışma külfetinden kurtulmanın kısa yolu bence. Şirket oturup bunu düşünüp hızla karar vermeli. Hem kabin anonslarında hem de kaptan anonslarında sadece ‘konuk’, ‘misafir‘ kelimelerinin kullanılması yeterlidir. Yolcusuna ‘misafir’ diyen ilk yerli havayolu şirketi Pegasus olmuştu. Anonslarda da hem kısa hem de maksimum dikkati gösteriyor. THY’nin anonslarının neredeyse tamamı uluslararası düzenlemelerle aynı. Ayırım meselesi giderek yaygınlaşıyor. Hızlı karar verip sonuçta tek kalmamak için THY de hızlı hareket edebilir.
AVRUPA’YA UÇUŞU YASAK ŞİRKETLER
Sivil Havacılık Otoritesi’ne (CAA) göre Avrupa’ya uçması yasaklanan havayolu şirketleri listesi güncellendi. Havayolunun genel yönetiminde, genel olarak uluslararası düzenlemelere ve standartlara uyulmaması nedeniyle yasaklanan havayolları ne yazık ki düzelmek için bir çaba harcamıyor. Özellikle uçuş güvenliği konusunda hiç yol almayan bu havayolu şirketlerinin uçaklarının Avrupa hava sahasına da girmelerine izin verilmiyor.