Paylaş
HER uçuşta gökyüzünü ne kadar kirlettiğimizin farkında mısınız? Uçak yakıtlarından gökyüzünde kalanlar aslında yaşamımızın gırtlağına yapışıyorlar. Ve her gün biraz daha fazla sıkıyorlar. Suçluluk duymadan uçabilmek mümkün mü? Evet çünkü bir suç işlediğimizin farkında değiliz. Çünkü şu karbon salınımı ile ilgili çok az şey biliyoruz. Bilsek de kimsenin hesap soracağını düşünmüyoruz. Ama kirlenmiş dünyamız bu atıkların altında eziliyor. Sorun şu ki ‘Eğer karbon etkinizin bir sonucu olarak daha az olacağını biliyor olsaydınız, Cape Town’a olan bir uçuş için 23 Euro daha fazla öder miydiniz ?’ Cevabınız evet ise, o zaman muhtemelen uçak biletlerini alırken böyle bir şeye itiraz etmezdiniz. Ama karbon salınımı ile yeterli bilginiz yoksa böyle bir zam sizin canınızı sıkardı. Bazı havayolları sitelerinde bunu size açıklıyor ve katkı yapmaya davet ediyor. Ama bu davetin etkisi neredeyse yok denecek kadar az.
KARBON DENGELEME
Karbon dengeleme, yolcuların uçuşlarından kaynaklanan karbon emisyonlarını telafi etmek için biraz ekstra ödeme yapabilecekleri anlamına gelir. Ama para nereye gidiyor ve bu fiyat artışları nasıl yardımcı oluyor? Aslında yapacağımız katkılarla karbon dengelenmesi için ağaç dikme planları veya güneş panelleri kurmak gibi çevresel projelere sizin paranız nasıl ulaşıyor bilmiyoruz. Kaç tane havayolu şirketi karbon dengelemesi sunuyor?
Yeni BBC raporuna göre, karbon dengelemeye katılan havayolları miktarı endişe verici derecede düşük. Aslında, dünyanın önde gelen havayollarının yarısından azı yolculara uçuşlarından elde edilen karbondioksiti dengeleme şansı veriyor. Havayolları size fırsat tanıdığında, biraz daha fazla ödeme yapmayı seçen yolcular yüzde1’den daha az. BBC tarafından araştırıldığı gibi, Londra’dan Malaga’ya, yani İspanya’ya yapılan bir uçuş sadece 4 sterlin fazlaya mal olacak ama bu kimsenin umurundu değil. Kimse bu rakamı ödemek istemiyor. Geniş çalışmalar yapanlar, dünyanın en büyük havayolları ile temasa geçti ve kimsenin karbon dengeleme programına katılma isteğinin olmadığını gördü. Ayrıca araştırmacılar havayollarının karbon dengeleme için istekli yolcu sayılarını vermekte istekli davranmadılar. Yaptıkları anketlerin sonuçlarını vermediler. British Airways, Lufthansa, American Airlines, Emirates birşeyler yapmak istiyorlar, hazırlıkları var ama net bir sonuç ortada yok. Biletlere fiyat farkı eklemeyi kimse istemiyor. Havayolları da karlarından 1 dolar bile kaptırmak niyetinde değil.
MİL SAÇMALIĞI
BENİM hiç anlayamadığı bir bölümdür THY pazarlama. Şimdi de bazı hatlarda mille bilet alımını kaldırmışlar. O hatlarda bazen Business sınıfında 3-4 koltuk, ekonomide 10-15 koltuk boş gittiği oluyor. Ama bu belli hatlarda millerle bilet alamıyorsunuz. Bu hatlar zaten çok yüksek mil gerektiriyor. Vergiler tavanda. Vergiler için ödenen paralarla birçok hatta normal bilet satın almanız mümkün. Bunu neden yaparlar anlamıyorum. Bu biriken milleri öyle kataloglarla sunulan ürünlere azaltmaya imkan yok. Orada da fiyatlar, miller yüksek. Böyle bir durum varken pazarlamacılar o koltukların boş gidip gelmesinde nasıl bir pazarlama dehası buluyorlar. Bundan şirketin kârı ne? Hem vergilerle gelecek nakit kasaya girmiyor, hem mil birikimi azalmıyor. Hem doluluk oranları düşüyor. Bunun neresi akıllı bir iş. Bilen varsa bana anlatsın, ben de anlayım.
SIFIR ATIĞA ARTI BİR
YURTDIŞI çıkış pulları nal kadar bir plastik parçası oldu. Bir makineden 50 TL’ye alıyorsunuz. Türkiye sıfır atık diye inlerken üstüne bir koydular. Büyük yarısı sizde kalıyor, küçük kulağını polis koparıyor. Neyse şimdi aplikasyonlar yapmışlar. Cep telefonundan alabiliyorsunuz. Eskiden küçük pullar vardı. Genellikle Boarding Pass’ınız arkasına bir yere yapıştırıyordunuz. Pasaport polisi de üzerine damga vurup geçersiz hale getiriyordu. Durup dururken bu nal kadar plastik nereden çıktı. Birde bunu veren makineler yapıldı. Tümüyle israf... 15 liradan 50 liraya çıkan yurtdışı çıkış harcı kendi içinde maliyetini yükselterek devlete de yük getirdi. 50 liraya itiraz olmadığı ama yarattığı ulaşım sıkıntısı rahatsız etti. Gelirler İdaresi Başkanlığı (GİB) sitesine girip aplikasyonları yükleyin. Havalimanında boşuna vakit kaybetmeyin. Plastik koca pulu alıp ‘Sıfır Atık’ kampanyalarına ihanet etmeyin. Diyecekler ki özel bir plastik, çabuk doğada yok oluyor falan inanmayın. Üstelik doğanın hiç işi yok bir de bunla uğraşacak. Zaten üzerine çullanmışız...
YOLCU DONMUŞ GIDA İSTEMİYOR
MERKEZİ Viyana’da bulunan Uluslararası İkram şirketi DO&CO’nun patronu Attilla Doğudan, havayolu ikram pazarının kimyasını bozdu. Gökyüzüne taze yemek çıkarmasıyla ünlenen şirket son olarak İngiliz havayolu şirketi British Airways ve İberia gibi devlerin ana üslerinden tüm ikram yükleme ihalelerini kazandı. Uzun, yıllar havayolu ikram pazarında liderliğe oynayan Lufthansa (LSG) Sky Chefs, Gate Gurme gibi tüm şirketler yoğun olarak donmuş gıda kullandılar. Örneğin Frankfurt, Paris, Roma, Münih’den bindiğiniz bazı yabancı havayollarında size ikram edilen rosto aslında Prag’da yapılıp donduruluyor, sonra Frankfurt’a getiriliyor. Sonra uçaklara yükleniyor, çözülüp ısıtıldıktan sonra ikram ediliyor. Avrupa’da birçok havayolunda donmuş gıda kullanılıyor. Amerika kıtasındaki şirketlerden hiç söz etmiyorum. Onların ikramları zaten yok denecek kadar az. Verilenlerde gerçekten incelenmesi gereken ürünler... Attilla Doğudan ise kolay olan donmuş gıda nakil zincirini kırdı. Sloganı gökyüzünde taze yemek oldu. Organizasyonu, tedarikçi zincirini işin başından beri böyle kurdu. Sebzelerden etlere her şey taze üretim ile uçaklara verilmeye başlandı. Bu durum sektörde ciddi panik yarattı. Ama maliyetler daha düşük olduğu ve pazardaki oyuncu azlığı nedeniyle yollarına devam ettiler. THY ve ardından Emirates gibi bir çok havayolunun New York’dan başlayarak çeşitli noktalarda ikram hizmetlerini alan DO&CO ardından British Airlines, İberia gibi şirketlerin ana üslerini ele geçirince sıkıntı başladı. İhalelerini daha çok donmuş ürünler ağırlığı üzerinden yapan sistemin oyuncusu farklı ikram şirketleri bu işten çok etkilendiler. Şimdi ağır ağır taze gıda ile sistemdeki yerlerini almanın yollarını arayan bu şirketler DO&CO’yu taklit etmek yerine profesyonel anlaşmalarla ortaklıklar yapma arayışına girmeye başladılar. Gelecekte görünen o ki birçok havayolu şirketi ikramlarını gözden geçirerek. DO&CO’nun büyük çaplı başarı elde ettiği Türk Hava Yollarını taklit etmenin yollarını aramaya başladılar bile.
NE ÇOK TEŞEKKÜR ETSEM AZDIR
ÇOK fazla uçmak beni hırpaladı. Bazı aylar neredeyse toplam 40 saati aşkın uçuşlar yapıyorum. Gittiğim yerlerde dengesiz ve alışmadığım gıdalarla besleniyorum. Sonunda dengemi kaybettim ve olmayan bir şeker sorunu ortaya çıktı. Hayatım boyunca dengemi korumaya çalıştım ama kontrol benden çıkınca hem şaşırdım, hem de kendimi çok zavallı hissettim. Sonunda soluğu Amerikan Hastanesinde aldım. Başhekim Dr. İsmail Bozkurt, Medikal Direktör Prof.Dr.Ömür Erçelen, Nöroloji Uzmanı Dr.Nuri Onat Demirci ve Diabet sistem ayarlayıcım Dr. Ayşe Sertkaya hayatımın bozulan akışına el koydular. Beş günde disipline ettiler. Gitmekte biraz gecikseydim, şekilsiz bir yaratık olacaktım. Bozulan sağlık tablomu, ilk yakın arkadaşım Prof. Dr. Alp Yentür fark etti. Zarif eşi Banu Yentür ile beni bir hastane odasına kapattılar. Yakın Dostlarım Elif Yıldız, Özdem Gürsel, sistemin nöbetçileri olarak bana göz açtırmadılar. İşin bir de maddi boyutu var. Hani gazetelerde fabrika yangınlarından sonra ödemeleri yapan sigorta şirketleri için teşekkür ilanları çıkar ya... Benim ki, bu satırlarda. Sigorta şirketim Generali, mırın kırın etmeden her şeyi halletti. İnsan yakın dostlarını hep yakınında tutmalı. Kırmamak için gerekirse çok defa kırılıp kendi içinde bırakmalı. Neyse kısa sözün özü sorun olmasına rağmen ‘yüksekten uçmak‘ her zaman iyidir. Yine de önce sağlık. Ne çok teşekkür etsem azdır.
Paylaş