18 Mayıs 2003
Avrupa'nın yeni transit merkezi olmak için gün sayan Münih Havalimanı İkinci Terminali T2, kapılarını 29 Haziran'da açıyor. Toplam 3 bin işçinin çalıştığı terminalde son rötuşlar yapılırken tüm sistemler özel test yolcuları tarafından sürekli deneniyor, aksaklıklar gideriliyor. Alman Lufthansa Havayolları'nın Frankfurt'ta sıkışan hava trafiği sonrasında büyümek için ikinci merkez olarak seçtiği Münih Havalimanı 10 yıl önce hizmete girdi. Ancak T1 olarak adlandırılan havalimanı terminali kısa zamanda yetersiz kalacağının sinyallerini vermeye başladı. Yolcu şikayetlerinin başında T1'in dar ve uzun mimari yapıya sahip olması nedeniyle aktarmalarda büyük zorluk yaşanması geliyordu. Uçuşa yetişmek için yolcular kapılar arasında bazen 2 kilometreye yakın yol yürünmek zorunda kalıyordu.
HIZLI GEÇİŞ
Lufthansa, Münih Havalimanı ile birlikte yeni terminal inşaatına 1997'de başladı. Havalimanı kapasitesini 23 milyondan 56 milyona çıkartacak yeni terminal yaklaşık 1 milyar Euro'ya mal oldu. Sadece Lufthansa ve Star Alliance grubuna ait havayolları tarafından kullanılacak terminalin ana yapısı çelik konstrüksiyon. Üzeri cam kaplı. Güneş ışığını maksimum alacak şekilde tasarlanan T2’nin tavan ve yan cephesinde istenilen konuma getirilen özel perdeler bulunuyor.
Havalimanı otoritesinin yaptığı araştırmalara göre artık Avrupa'da yolcuların yüzde 60'ı havalimanına gelirken toplu taşıma araçlarını kullanıyor. On yıl önce bu rakam sadece yüzde 30'du. Check-in kontuarları T2'nin hemen girişinde başlıyor. Hızlı tren veya metrodan gelen yolcular alt kattaki kontuarlarda işlemini yaptırabiliyor. Büyük check-in adaları ikinci katta. Tasarımda kolay ve hızlı ulaşım dikkate alınmış. Check-in kontuarları, danışma, gümrüksüz alandaki mağazalar hep bir arada. Bir bakışta tüm havalimanına hakim oluyorsunuz.
Bavullar check-in sırasında bagaj sistemine verilmeden önce üzeri kapalı özel bir röntgen cihazından geçirilerek kontrol ediliyor. Arındırılmış salonun üst tarafı çelik telden imal edilen bir ağla kaplanmış. Amaç üst kattan geçen yolcuları altta bulunanlara silah veya taşınması yasak bir maddeyi vermelerinin önlemek.
Gelişte ise Avrupa Birliği vatandaşları ile diğer ülkelerden gelen yolcular ayrı katlardan giriş yapıyor. Böylece pasaport kuyrukları oluşmadan hızlı geçiş sağlanıyor. Transit yolcular için hızlı bir bagaj aktarım merkezi kuruldu. Uçağın inmesinden itibaren 30 dakikada bagaj seyahatin devam edeceği diğer uçağa yükleniyor.
T2'DEN NOTLAR
Yapılan araştırmalar Terminal 2 kullanıcılarının yüzde 40'ının işadamı olduğunu ortaya koyuyor. Ağırlıklı olarak business class'ta seyahat eden bu yolcular için tüm terminal içinde dizüstü bilgisayarlarda kablosuz internet bağlantısı yapılabiliyor. Business class yolcuları ayrı check-in kontuarlarından işlemlerini hızla gerçekleştirecek.
T2'deki sistemler aralarında çocuk, yaşlı ve özürlülerin de bulunduğu 750 yolcu tarafından denendi. Bu çalışmaları karşılığında test yolcuları havalimanındaki mağazalardan 40 Euro değerinde hediye çeki kazandılar.
Bagajların test edilmesinde değişik ebat ve ağırlıklara sahip 2 bin 500 bavul kullanıldı. Bagajlar 40 kilometre uzunluğundaki sistemden dünyanın dört bir yanına sanal olarak yollandı. Herhangi bir sorunla karşılaşılmadı.
İlk terminalde bulunan AirBrau Restaurant, yeni terminalde de şube açıyor. İçinde bira imalatı yapılan restoranın Kümülüs (bulut çeşidi), JetA1 (uçak yakıtı), Mayday (acil durum), Aviator (havacı) gibi havacılık terimlerinin verildiği değişik bira türleri bulunuyor. Bu biralar arasında en serti siyah filtresiz 'Aviator'.
Havalimanı için geleceğin yolcu uçağı 555 koltuk kapasiteli Airbus A380’in yanaşacağı özel iki katlı körük tasarımı gerçekleştirildi. Bu körükler terminalin başında ve ortasında bulunuyor.
RAKAMLARLA YENİ TERMİNAL
Binanın Yüksekliği: 30 metre
Ön Cephe: 980 metre
Toplam Kapalı Alan: 260 bin m2
Check-in Bankosu: 130
Kapı: 114
Körük: 28
Güvenlik Noktası: 25
Pasaport Bankosu: 54
Bilet Satış Kontuarı: 24
Transfer Kontuarı: 40
Asansör: 61 adet
Araç Park Kapasitesi: 14 bin
İŞ JETLERİ EBACE’DA BULUŞTU
Merkezi ABD'de bulunan Ulusal İş Uçakları Birliği NBAA'in Avrupa ayağının organize ettiği EBACE 2003 Fuarı, gökyüzünün özel modelleri ile işadamlarını bir araya getirdi. 243 şirketin katıldığı Cenevre'deki fuarda 37 uçak sergilendi. 6 bin 500 kişinin gezdiği fuarda yeni modeller ön plana çıkarken ekonomik krize rağmen çok sayıda işadamı uçak pazarlığı yaparak dikkat çekti.
Avrupa İş Uçakları Birliği EBAA'nın yaptığı araştırmalara göre Avrupa'da jet ve turboprop motorlu toplam 2 bin 300 uçak bulunuyor. Beş yıl önceki rakamlarla karşılaştırıldığında ekonomik krize rağmen Avrupa'daki özel uçak filosu yüzde 15 büyüdü. En fazla büyüme yüzde 200 ile Almanya ve Danimarka'da gerçekleşti. Avrupa'da en hızlı düşüş ise Türkiye'de yaşandı. Toplam 60'a çıkan özel uçak sayısı son yıllarda hızla düşerek 36'ya indi. İngiltere'de de özel uçak sayısı son 5 yılda yüzde 15 azaldı.
EBAA'nın yaptığı araştırmalara göre Avrupa'da özel uçakların ortalama yaşı 12.5. En genç uçaklar Danimarka ve Türkiye'de bulunuyor. İki ülkedeki özel uçakların yaş ortalamaları 7.5.
ŞİRKET UÇAKLARI
Fuarın en hareketli alanlarından birini 'corporative charter' olarak adlandırılan büyük şirketlerin çok sayıda çalışanının bir arada seyahat ettiği uçak pazarıydı. Boeing şirketi portföyündeki en küçük uçak olan 717'nin kabinini tadil ederek 'Business Express' modelini pazara sundu. 106 koltuklu uçağın menzili 3 bin 800 kilometre. Uçak özellikle kısa menzilli uçuş yapan büyük şirketlere ekonomik maliyetler sunuyor. İstenirse uçağın kabini hepsi first class 60 koltuklu hale getirilebiliyor. B717’nin fiyatı 37'den 27 milyon dolara belirli bir süre için indirilmesi çok sayıda şirketin Boeing ile görüşmelere başlamasına neden oldu.
İsviçre merkezli Privat Air ise, filosuna ilk Airbus uçağını kattı. Çok sayıda BBJ işleten şirketin A319 Corporative Jet modeli imalatçı Airbus şirketinin uçuşlarında kullanılacak. Privat Air Lufthansa adına BBJ ile yaptığı Düsseldorf ve Münih çıkışlı New York-Chicago uçuşlarını A319'la gerçekleştirecek. 48 business koltuğu bulunan A319'un uçuşları haziran ayında başlayacak.
FALCON 7X
Bu yıl Falcon iş jetlerinin 40'ıncı yılını kutlayan Fransız imalatçı Dassault, uzun menzilli yeni modeli Falcon7X'in ilk uçuşunu 2005'te Paris Air Show öncesinde yapmayı planlıyor. Menzili 10 bin 500 kilometre olan 7X'in kesinleşmiş siparişleri 35'e ulaştı. Teslimatları 2008'de başlayacak uçağın satış fiyatı 37 milyon dolar. Fransız imalatçı yüksek satış başarısı yakaladığı Falcon 2000 ailesinin yeni modeli 2000EX'in ilk teslimatlarını önümüzdeki günlerde yapacak. Menzili 7 bin 30 km olan uçağın imal edilen ilk iki modelinden biri Amerika, diğeri de İsviçre merkezli uçacak bir şirkete teslim edilecek. Ekonomik krize rağmen ilk dört ayda 15 yeni uçak siparişi almayı başaran Dassault bu yıl 60 adet uçak teslimatı planlıyor. Falcon 900EX ve Falcon 2000 modelleri için dört uçaklık bir anlaşma fuarın ilk günü yapıldı. Dassault yetkilileri müşterilerini açıklamadı. Alıcıların değişik ülkelerden işadamı oldukları bildirildi.
EBACE'ın sürprizlerinden biri Raytheon imalatı Beechjet 400A uçağının yine aynı grup içinde bulunan Hawker ailesine katılmasıydı. 8 koltuklu uçağın ismi Hawker 400XP olarak değiştirildi. Bombardier fuara halen testleri süren Challenger 300 uçağını getirmişti. Eski adı Continental olan uçağın fiyatı 17.4 milyon dolar. Challenger 300'ün teslimatlarına yıl sonunda başlanması planlanıyor. Bu uçağı görmek için bir Türk işadamı da fuarın ikinci günü Cenevre'ye geldi.
MUSTANG REKOR KIRDI
Cessna ise en küçük jet modeli Mustang’in toplam sipariş sayısını 330'a yükseltti. İlk defa geçen yıl yapılan NBAA Fuarı'nda tanıtılan Mustang, 2005’te uçacak. 6 koltuklu uçağın yıl sonuna kadar en az 100 sipariş daha alması planlanıyor. Cessna mühendisleri uçağın performansını yükseltmek için kanatlarının geriye doğru açısını arttıracak.
Yıllarca orta-uzun menzilli iş jeti imal eden Amerikan Gulfstream şirketi Galaxy Aerospace'i portföyüne alarak küçük iş jeti pazarına da girdi. Galaxy tasarımı Astra ve Galaxy uçaklarının adını G100 ve G200 olarak değiştiren Gulfstream, bu uçakların satış başarısını arttırmayı hedefliyor. Gulfstream Cenevre'deki fuarda iki Avrupalı işadamı ile uzun menzilli uçakları için masaya oturdu. İlk toplantıdan sonra prensip anlaşması yapıldığı belirtildi.
Yazının Devamını Oku 11 Mayıs 2003
Uzun menzilli seferlerde uçuş görevlilerinin dinlenmesi amacıyla yapılan odalar Boeing mühendislerinin tasarımıyla özel asma kata alınıyor. Uçakta yer kaybetmeden gerçekleşen bu işlem ilk defa bu ay sonunda Boeing 777'lerde hizmete giriyor. Havayollarından büyük ilgi gören yeni asma dinlenme katlarına şirketlerin isteği doğrultusunda 2-10 yatak, koltuk, mutfak, dolap, tuvalet ve video-ses sistemi yerleştirilebiliyor.
Havacılık kurallarına göre, yolcu uçaklarında görev yapan pilot ve kabin memurlarının çalışma saatleri limitlenmiş durumda. Uzun menzilli uçuşlarda ekiplerin bu kurallar doğrultusunda çalışabilmesi için özel dinlenme odaları bulunuyor. Uçuş süresi ve yolcu sayısına bağlı iniş-kalkış gibi kritik anlar dışında gerek pilotlar, gerekse de kabin memurları sırayla bu odalarda dinleniyor. Uçak tipine göre dinlenme odalarının yeri değişiyor. Genellikle pilot dinlenme odaları kokpitin hemen arkasında bulunuyor. İniş- kalkış dışında kokpitte en az bir kaptan pilot ve bir ikinci pilot bulunurken üçüncü pilot dinlenme odasına gidebiliyor.
KAPASİTE AZALIYOR
Kabin memurlarının odaları ise ya kabin içinde (örneğin 747'lerin çoğunda kuyrukta) ya da kargo bölümünde yer alıyor. Alt kat olarak adlandırılan kargo bölümündeki dinlenme odalarına kabinden özel bir merdivenle veya asansörle iniliyor. Havacılık kuralları uyarınca uzun menzilli uçuşlarda konulması gereken bu odalar uçağın koltuk ve kargo kapasitesini azaltıyor, gelir kaybına neden oluyor.
Havayollarının talebiyle harekete geçen Boeing mühendisleri, çözümü kabine ‘asma kat’ eklemekle buldu. Yüksek kabine sahip 777'lerde özel dinlenme odaları uçağın business class veya orta kısmına yerleştiriliyor. Odaya merdivenle çıkılıyor. Özel bölümde elbise dolabı, tuvalet var. Dinlenmek için tam yatar hale gelebilen koltuklar havayollarının isteği doğrultusunda konulabiliyor. Koltukların arkasında perde ile ayrılan bölümde ise 2.05 metre uzunluğunda, 1.02 metre genişliğinde yataklar bulunuyor. Havayolu isterse dinlenme odasına ufak bir mutfak da eklenebiliyor. Kapasite havayolunun isteğine göre 10 koltuk-yatağa kadar çıkartılabiliyor. Odada video, müzik kanallarının yanı sıra kabinle irtibatı sağlayan telefon da yer alıyor.
EKSTRA GELİR
Boeing, dinlenme odası sorununu, uçağın yolcularının bulunduğu bölüme hiç dokunmadan gidererek havayollarına daha çok bilet satma ve daha kárlı uçma imkanı sağlıyor. Boeing'in iç mekan tasarımı projesinin baş mühendisi Doug Ackerman, 'Dinlenme odasının üste alınmasıyla ortaya çıkan yerde fazladan 777-200'de 4, 777-300'de 7 business yolcu taşınabiliyor. Bu uygulamayla uçakların kargo alanı da artıyor ve müşterilerimiz aynı uçuş için daha fazla satış yapabiliyor' diye konuştu.
Boeing, kabin ekibi odasının yolcu bölümünden bağımsız hale getirilmesinin, havayolu şirketine tek uçak için 20 yıl içinde 4.9 ile 11.25 milyon dolar arasında fazladan kár sağlayabileceğini hesaplıyor.
İlk Türk Kadın Kaptan Pilot
Pegasus Havayolları'nda Boeing 737-400/800 uçaklarında görev yapan Dilek Karabağlı Türkiye'nin ilk kadın kaptan pilotu oldu. Eğitimini tamamlayan 36 yaşındaki Karabağlı toplam 5 bin 300 saat uçuş tecrübesine sahip.
Babası emekli hava astsubayı olan Dilek Karabağlı, ufak yaşlardan itibaren uçaklarla iç içe büyüdü. Profesyonel havacılık yaşantısı Hacettepe İngilizce Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdikten sonra Türk Hava Kurumu'na (THK) girmesiyle başladı. Uçuş eğitiminden sonra 1.5 yıl THK'da pilot olarak görev yaptı. 1994'te İstanbul Havayolları'na girerek Alev Kılıçkesen'le birlikte Türkiye'nin ilk kadın havayolu pilotu oldu. Dilek Kaptan, Boeing 727'lerde uçuş mühendisliği yaptıktan sonra sırasıyla 727, 757 ve 737 tiplerinde ikinci pilot olarak uçtu. Pegasus Havayolları'na 2000 yılında geçen Karabağlı, kaptan pilotluk için yeterli görülerek eğitime Ocak 2003'te alındı.
Kaptan pilotluğa seçilmenin kendisi için büyük bir onur olduğunu söyleyen Karabağlı, eğitimi konusunda şöyle dedi: 'Kaptan olmadan önce ilk değerlendirme simulatörde yapıldı. Bu uçuşu yer dersleri ve sınavlar izledi. Simulatörde tekrar kontrol edildikten sonra bu sefer 737’de sol koltukta oturarak öğretmen pilotlarla uçtuk. Zorlu 3.5 aylık eğitimi tamamlayarak kaptan pilotluğa hak kazandım.'
KADIN PİLOTLAR ARTIYOR
Kadın havayolu pilot sayısının artık artmaya başladığını söyleyen Karabağlı, 'Pilotlukta erkek-kadın ayrımı yoktur. En önemli şey emniyetli uçmaktır. Türkiye'de kadın pilotların sayısının artması çok güzel. Halen çeşitli havayollarında 8 kadın pilot başarıyla uçuyor. Ayrıca Hava Kuvvetleri'nde başta F-16 olmak üzere değişik uçak tipleri ile uçan, THK'da görev yapan arkadaşlarımız da var' diye konuştu.
Başına bazen ilginç olayların da geldiğini anlatan Dilek Kaptan, 'Bir çok yolcu terminalde beni gördüğünde, ‘Hiç kravat takan hostes görmedik, hangi havayolunda uçuyorsunuz?’ diye soruyorlar. Kaptan pilot olduğumu duyunca da çok şaşırıyorlar'' dedi. Yolculardan olumsuz tepki almadıklarını söyleyen Dilek Karabağlı aksine özellikle kadın yolcuların durumdan çok hoşnut olduğunu vurguladı.
Uçuştan artan zamanlarında yamaç paraşütüyle uçan, dalga sörfü yapan Karabağlı'nın en büyük hobisi astronomi. İlerki yıllarda bu konuda üniversite eğitimi almayı planlıyor.
Dilek Kaptan'dan çok memnun olduklarını söyleyen Pegasus Havayolları Uçuş İşletme Müdürü Kaptan Pilot Koray Gökberk, 'Biz uçaklarımızı ekipleriyle birlikte dünyanın dört bir tarafındaki havayollarına kiralıyoruz. Bu nedenle şirketimizde kaptan olacak pilotların uçuş dışında ekibin, bakımın ve herhangi bir sorunun da üstesinden gelecek yönetici yaklaşımına sahip olması gerekiyor. Dilek hem uçuş, hem de yönetim açısından kendini en iyi şekilde ispat ederek kaptanlık hakkını elde etti'' dedi.
Filosunda 13'ü 737-800, ikisi de 737-400 toplam 15 uçak bulunan Pegasus Havayollları 1990'dan bu yana faaliyetlerini sürdürüyor. Şirkette 70'i kaptan olmak üzere 140 pilot ve 240 kabin memuru görev yapıyor.
Uzay fuarı'na büyük ilgi
Türkiye'nin ilk uzay organizasyonu SPACEAN Uzay Teknolojileri Konferansı ve Fuarı, ülkemizde yeni oluşmaya başlayan uzay endüstrisi ve ilgili kurum-kuruluşları bir araya getirdi. Airex Fuarı'nın da organizatörü Mint Fuarcılık tarafından gerçekleştirilen SPACEAN'a Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, Savunma Sanayi Müsteşarı Ali Dursun Ercan, çok sayıda general, amiral ve üst rütbeli subay katıldı.
Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanan Uzay Yasası'nın TBMM'ye sunulduğunu söyleyen Orgeneral Özkök, bu yasa ile Türk Uzay Kurumu'nun (TUK) kurulacağını, uzay faaliyetlerinin bu kurum organizasyonunda yürütüleceğini açıkladı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, askeri teknolojiler sayesinde hayat bulan uzay teknolojisinin bugün sivil alanda da ciddi kullanım alanına sahip olduğunu söyledi.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk ise, TUK'un çalışmalarının Hava Kuvvetleri tarafından koordine edildiğini vurgulayarak, 'Askeri ve sivil uydu kabiliyetlerinin birbirlerini desteklemesini en ekonomik çözüm olarak değerlendiriyoruz. Maliyetleri düşürmek için bu iki sektör yakın işbirliği yapmak zorunda' dedi.
Fuarda TAI, Roketsan gibi yerli şirketlerin yanı sıra AeroAstro, IAI, Lockheed Martin, SSTL gibi yabancı imalatçılar, Space Imaging, DigitalGlobe, Eurimage gibi uzaydan fotoğraf çekimi yapan ajanslar ile BİLTEM ve İzmir'deki Uzay Kampı katıldı.
YERLİ UYDU BİLSAT
Tübitak bünyesindeki Bilgi Teknolojilerive Elektronik Araştırma Enstitüsü (BİLTEM) tarafından geliştirilen proje ile önümüzdeki ay içinde Türkiye'de imal edilen ilk yerli mini uydu BİLSAT uzaya fırlatılacak. Uydu, 120 kilogram ağırlığında olacak. 686 kilometre yükseklikte ‘alçak irtifa uydusu’ olarak yörüngeye yerleştirilecek BİLSAT, 12 ve 26 metre çözünürlükte veri toplayarak yer istasyonuna iletecek. Uydu, doğal afetlerin erken uyarısında ve olağanüstü durumların izlenmesinde kullanılacak.
Emirates’ten rekor kár
Dubai merkezli havayolu şirketi Emirates, 2002'de kárını iki kat artırarak 247.1 milyon dolara çıkarttı. Emirates'in geçen yıl dünyada en fazla kár eden beş şirketten biri olduğunu söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Şeyh Ahmed bin Saeed Al-Maktoum, şirketin başarısının kaliteye verilen önemde saklı olduğunu belirterek, zorlu krize rağmen kárın katlanarak artmasının sevindirici olduğunu açıkladı.
HEDEF 100 UÇAK
Son yıllarda alışverişte Uzakdoğu'yu ciddi olarak zorlayan Dubai'nin gelişmesinde Emirates Grubu'nun da önemli katkısı oldu. Artan yolcu talebi ile birlikte filolarını da büyüteceklerini açıklayan Başkan Şeyh Ahmed bin Saeed Al-Maktoum, 2.8 yaş ortalamasına sahip filoyu 2010 yılında 51'den 100 uçağa çıkartmayı hedefliyor. Emirates'in uçak siparişleri arasında iki katlı, 555 yolcu kapasiteli Airbus A380, A340-500/600, A330 ve Boeing 777 tipi uçaklar bulunuyor. Ayrıca Dubai Havalimanı'nın kapasitesinin ilerleyen yıllarda üç kat artırılması da hedefleniyor.
Yeni promosyonlar
Eğer Amerika veya Avrupa yönünde uçmayı düşünüyorsanız tam sırası. Yoğun uçuşların başlayacağı haziran ayı öncesinde havayolu şirketleri son promosyonlarını yapıyor. Özellikle uzun menzilli hatlarda ciddi düşen fiyatlardan yararlanmak için son günleri kaçırmayın.
Air France Havayolları, 15 Mayıs'a kadar kesilecek biletlerle Amerika yönünde New York, Boston ve Washington'a 420 dolardan başlayan fiyatlarla uçuyor. Chicago 430, Los Angeles 494, Toronto ve Montreal 450, Meksika ise 650 dolar. İngiliz Havayolları British Airways’in (BA) ise, Londra'ya en ucuz gidiş dönüş fiyatı 220 dolardan başlıyor. Minimum kalış süresi kuralını iptal eden BA, bu açıdan iki hafta sonunu İngiltere'de geçirmek isteyen yolcularına büyük avantaj sunuyor. 31 Mayıs'a kadar BA, New York, Boston, Philadelphia, Miami ve Orlando'ya 420, Houston, Chicago, Dallas ve Denver'a 430, Los Angeles, San Francisco ve Seattle'a 490 dolardan başlayan fiyatlarla uçuyor.
İtalyan Alitalia Havayolları’nın ise, 31 Mayıs'a kadar yapılacak İstanbul çıkışlı uçuşlarda New York, Boston ve Chicago fiyatları 420 dolardan başlıyor. Tüm fiyatlara alan ve diğer vergiler dahil değil.
TATCA yönetimi değişti
Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği TATCA'nın 7'nci Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda yeni yönetim kurulu belirlendi. Seçim sonucunda Ayhan Kartal Genel Başkan, Tolga Önce Genel Başkan Yardımcısı, Dilek Besi de Genel Sekreterliğe seçildi. Yönetim Kurulu'nun diğer üyeleri ise Sebla Yiğit (Teşkilat Sorumlusu), Gülsefa Yaşar (Basın ve Halka İlişkiler Sorumlusu), Murat Özdil (Muhasip) ve Cenk Erdoğan (Üye) oldu.
Başkan Ayhan Kartal, amaçlarının Türkiye'de bir meslek olarak kabul edilmeyen hava trafik kontrolörlüğünün bu engeli aşması olduğunu belirterek, 'Kontrolörlerimiz dünyanın en zor mesleklerinden birini büyük bir özveri ile yapıyorlar. Amacımız bu mesleği ülkemiz koşulları çerçevesinde tüm imkanlarımızı zorlayarak arzulanan bir yere getirmektir' dedi.
Yazının Devamını Oku 4 Mayıs 2003
Geçtiğimiz yıl kasım ayında Kenya Mombassa Havalimanı'ndan kalkışı sırasında İsrailli Arkia Havayolları'na ait Boeing 757-300 tipi yolcu uçağına yerden atılan füze, uçaklara yapılan terör saldırılarında yeni bir sayfa açtı. Büyük bir facia füzenin hedefi sıyırmasıyla atlatılırken, askeri uçak ve helikopterler gibi yolcu uçaklarına da füzesavar sistemlerin takılmasıyla ilgili çalışmalar hızlandı. Güvenlik güçlerinin en çok korktuğu terör olaylarının başında havalimanı dışından uçaklara yapılacak saldırı geliyor. 11 Eylül sonrasında uçak kaçırma karşısında alınan sert tedbirlerin bu tür olayları ciddi olarak engellediğini belirten uzmanlar, terörist grupların riski daha düşük olan füze saldırısı gibi eylemlere girişebileceğini vurguluyorlar. Fiyatları 25 bin dolardan başlayan ve kolay bulunan, omuzdan atılan füzeler için iniş ve kalkış sırasında düşük süratle uçan yolcu uçakları kolay bir hedef oluşturuyor. Afrika'da sık sık rastlanan bu tür saldırılar sonucu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ICAO'nun yaptığı araştırmalara göre 27 sivil, 16 adet de askeri nakliye uçağı düşürüldü.
NASIL ÇALIŞIYOR
Füzesavar olarak adlandırılan sistemler özel ultraviyole alıcılardan oluşuyor. Füze ateşlendiği andan itibaren pilotu uyaran sistem, şaşırtma işlemini yapmak üzere harekete geçiyor. Sistem özel bir radyo dalgası yayınlayarak sanal hedef oluşturuyor. Füze bu hayali hedefi saptayarak oraya doğru uçuyor. Kızılötesi ışınlarla çalışan sistem füze tehdidinin olabileceği yerden 3 bin metre yüksekliğe kadar olan irtifalarda kullanılıyor. Halen Rafael, İsrail Havacılık Sanayii (IAI) ve BAE Systems tarafından geliştirilen bu tür sistemler sivil orjinli ancak askeri amaçlı kullanılan Boeing 747, Gulfstream IV/V, VC10, BAe 146 gibi uçakların yanı sıra hükümet uçaklarında da kullanılıyor. Sistemin maliyeti uçak başına özelliklere bağlı olarak 1.5-2 milyon dolar arasında değişiyor.
Sivil uçaklara takılması planlanan ikinci sistem ise 'flare'. Bu sistem ısı güdümlü füze atıldığında harekete geçiyor. Bazı füzeler, uçağın motorundan çıkan ısıya duyarlı hareket ediyor. Uçak, kaçınma hareketi yapsa bile füzeler motordan çıkan sıcaklığı izliyor. Bu tür ısı güdümlü füzelerden korunmak için uçaktan 'flare' olarak adlandırılan ufak parçacıklar atılıyor. Füze, motor yerine uçaktan çıkar çıkmaz yüksek ısıyla yanan bu parçalara doğru yöneliyor.
İLK MÜŞTERİ İSRAİL
Riskli bölgelere uçan havayollarından gelen istek doğrultusunda imalatçı şirketler özel füzesavar sistemler geliştirmek üzere harekete geçti. Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi FAA ile görüşmelerini sürdüren İsrailli Rafael ve IAI şirketleri, yıl sonuna kadar sertifikasyon işlemlerinin tamamlanacağını açıkladılar. Yeni nesil bu sistemlerin ilk müşterisi İsrailli El-Al ve Arkia Havayolları oldu. Her iki şirket toplam 30 adet sistem satın alacak ve uçaklarına taktıracak.
Diğer taraftan Amerikan Senatosu'na New York Senatörü Hillary Clinton imzası ile terör riskinin azaltılması için yolcu uçaklarına füzeavar sistemlerin takılması teklif edildi. Uçak başına yaklaşık 1 ila 3 milyon dolara mal olacak bu sistemlerin maliyetlerinin nasıl karşılanacağı ise soru işareti. Havayolu şirketleri kriz nedeniyle bu maliyeti karşılayamayacaklarını açıklarken hükümetten destek istedi.
Bütün bunların dışında havacılık kuralları koyan uluslararası kuruluşlar havalimanları çevrelerindeki güvenlik alanlarının genişletilmesini de öneriyorlar. Kent içinde kalan havalimanlarının çevresine yaklaşmanın çok kolay olduğu, bunun da giderek teröristler için cazip hale geldiği belirtiliyor.
KOLAY BULUNUYOR
İsrail istihbarat birimlerinin yaptığı araştırmaya göre halen 20 terör örgütünde güdümlü, omuzdan atılan füzeler var. Sovyetler Birliği döneminde imal edilmiş bu silahlar kolaylıkla temin edilebiliyor. Toplam 500 bin adet civarından imal edilen omuzdan atılan füzelerden SA-7 1 kg, SA-14 ise 2 kilogram patlayıcı içeriyor. Menzilleri 5.5 kilometre. 4 bin 500 metre yüksekliğe kadar etkililer. Sovyet füzelerinin yanı sıra Amerika'nın Sovyetlere karşı savaşan mücahitlere verdiği Stinger füzelerinden bir kısmı halen çeşitli terör örgütlerinin elinde bulunuyor.
Omuzdan atılan füzelerin en büyük özelliği saldırıda teröristin kendini tehlikeye atmadan uzak mesafeden atış yapabilmesi. Ancak saldırının hedefe ulaşabilmesi için teröristin eğitimli ve füzelerin bakımlı olması gerekiyor. İsrailli uzmanlar Mombassa'daki saldırıda teröristin eğitiminin yeterli olmaması nedeniyle saldırının başarıya ulaşamadığını belirtiyorlar.
Türk istihbaratı PKK'nın eline 1997 yılında 50 adet SA-7 füzesi geçtiğini tespit etmişti. Kuzey Irak'ta operasyon sırasında bir Couger ve bir Super Cobra helikopteri bu füzeler ile düşürülmüştü. İki olayın hemen arkasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı İsrail'den füzeleri şaşırtan karıştırma sistemlerinden satın alarak helikopterlere taktırmıştı.
HÜKÜMET UÇAKLARI
Hükümet başkanları tarafından kullanılan uçaklar her zaman terör riski ile karşı karşıya. Bu nedenle uçaklarda çeşitli füzesavar sistemleri bulunuyor. Gövde tasarımlarına göre sistemler uçağın arka tarafında yer alıyor.
Uçaklara takılan özel sistem füzeyi anında tespit ederek ultraviyole ışınlarla sahte hedef oluşturuyor. Füze şaşırtılarak uçaktan uzaklaştırılıyor.
KAYDA GEÇEN OLAYLAR
18 Ekim 1965
International Control Commision şirketine ait Boeing Stratoliner tipi uçak Vientiane şehrinden kalkıştan hemen sonra yerden ateş açılarak düşürüldü. Olayda 13 kişi hayatını kaybetti.
3 Şubat 1978
Air Rhodesia şirketine ait Viscount tipi uçak Kariba Havalimanı'ndan kalkışından hemen sonra SA-7 füzesi ile vuruldu. 56 yolcu ve mürettebattan 44'ü mecburi iniş sırasında öldü.
12 Şubat 1979
Air Rhodesia şirketine ait Viscount uçağı 59 yolcu ve mürettebatı ile Kariba Havalimanı'ndan kalktıktan sonra Zimbabwe Halkın Devrimci Askerleri’nin attığı SA-7 füzesi ile vuruldu.
4 Eylül 1985
Bakhtar Afghan Havayolları’na ait An26 tipi uçak Kandahar Havalimanı'ndan kalktıktan kısa bir süre sonra atılan füze ile düşürüldü. Uçakta bulunan 5'i mürettebat toplam 52 kişi hayatını kaybetti.
16 Ağustos 1986
Sudan Havayolları’na ait Fokker F-27 tipi uçak Malak Havalimanı'ndan kalktıktan kısa bir süre sonra Halkın Özgürlükçü Askerleri tarafından SA-7 füzesi ile düşürüldü. Uçakta üçü mürettebat toplam 60 kişi bulunuyordu.
11 Haziran 1987
Bakhtar Alwatana şirketine ait An26 tipi uçak 55 yolcusuyla Kandahar Havalimanı’ndan kalkıp Kabul şehrine giderken isyancılar tarafından atılan füze ile düşürüldü. Olayda sadece 2 kişi kurtulabildi.
22 Eylül 1993
Orbi Georgian Havayolları'na ait Tu-154B tipi uçak Sukhumi-Babushsra Havalimanı'na iniş sırasında füze ile düşürüldü. Olayda 12 mürettebatın 6'sı ve 120 yolcunun 100'ü hayatını kaybetti.
Çelebi ikinci turda
Çelebi Hava Servisi, Malev Macaristan Havayolları'nın Budapeşte Ferihegy Havalimanı yer hizmetleri ihalesinde ortağı İspanyol FCC Agua y Entorno Urbano SA firması ile ön elemeyi geçti. Üç aşamalı ihalenin diğer bölümlerinde Çelebi ve İspanyol ortağı zorlu rakiplerle çekişecek.
Bu ihalenin Çelebi'nin yurtdışına açılması için çok önemli bir adım olduğunu söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Canan Çelebioğlu Tokgöz, 'Atılımlarımız için hedef olarak Doğu Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türki Cumhuriyetleri’ni seçtik. Amacımız buralarda da yer hizmetleri verebilmek' dedi.
Bu yıl 45'inci kuruluş yıldönümünü kutlayan Çelebi Hava Servisi, 2002'de yurtdışına açılmak üzere İspanyol FCC Grubu ile işbirliği anlaşması imzalamıştı.
Airbus'a dev sipariş
Avrupalı uçak imalatçısı Airbus'ın yüzü kriz günlerinde aldığı iki büyük siparişle güldü. Amerikalı ucuz bilet satan New York merkezli havayolu şirketi JetBlue, toplam 65 adet A320 almak üzere anlaşma imzaladı. Şirket ayrıca 50 adet de opsiyon yani kesin siparişe çevrilebilir A320 anlaşması yaptı. Halen toplam 220 uçak siparişi olan şirket, sadece A320 kullanıyor.
Airbus'a ikinci büyük sipariş Çin'den geldi. Çin'deki beş büyük havayolu şirketi adına Avrupalı imalatçı ile anlaşma imzalayan Çin Havacılık İthalat ve İhracat Kurumu toplam 30 uçak alacak. Anlaşma 4 A330, 16 A319 ve 10 A320 tipi uçağı kapsıyor. Bu uçaklar Air China, China Eastern, China Southern, Hainan ve Sichuan Havayolları tarafından kullanılacak.
SAS’tan kabinde cep telefonuna izin
İskandinav Havayolları SAS (Scandinavian Airlines System) uçaklarına koyacağı özel sistemlerle kabinde cep telefonu kullanmaya izin verecek ilk havayolu şirketi olacak. Gelecek yıl başlayacak yeni uygulama ile yolcular uçuşun her anında cep telefonları ile uçağın sistemlerine zarar vermeden konuşabilecek. Yolcular isterlerse cep telefonu üzerinden internete de bağlanabilecek.
Bu konuda yolculardan büyük talep geldiğini belirten SAS Ürün Müdürü Ulf Ing„s, 'Yaptığımız araştırmalar çok sayıda yolcunun uçuş sırasında elektronik postalarını okumak, internete girmek ve cep telefonlarını kullanmak istediğini ortaya koydu. Amacımız bu hizmeti kesintisiz yolculara sunmak' dedi.
FashIon TV'den Air India'ya danışmanlık
Dünyanın önde gelen moda kanallarından Fashion TV (FTV), Hindistan Havayolları Air India'ya kabin memurlarının üniforma seçiminde danışmanlık yapmaya başladı. Yeni üniformalar için ihale açan havayolu şirketi, FTV editörleriyle birlikte ön elemeyi yaptı. Üç tekstil şirketi ön elemeyi geçerken, son seçim havayolu şirketi ve FTV'nin yanı sıra yolcuların tercihleriyle belirlenecek.
Yazının Devamını Oku 27 Nisan 2003
Türkiye'nin son on yıl içindeki en büyük savunma projesi olan Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HİK) Uçakları 2007 yılında hizmete girecek. AWACS olarak bilinen uçakların tamamının tesliminden sonra Türkiye'nin çevresinde olup bitenler kusursuz olarak yakından takip edilebilecek. Sözleşmesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boeing'in tanıdığı sürenin bitmesine 15 dakika kala imzalanan yaklaşık 1.5 milyar dolar değerindeki projede dört Boeing 737-700 tipi yolcu uçağına Northrop Grumman'ın MESA radarı takılarak HİK platformu haline getirilecek. Projede TAI, THY, Aselsan, Havelsan, Marconi-Selenia ve Netaş gibi Türk şirketleri Boeing'le ortak çalışarak 935 milyon dolarlık ofsetten yararlanacak. İlk uçak 2007'de teslim edilecek.
Modern savaş taktiklerinin başında düşman uçaklarının sınıra varmadan hatta daha kalkış sırasında tespit edilmesi geliyor. Tehdidin erken önlenmesinde radarların büyük önemi var. Ancak yerdeki radar antenleri yeryüzü şekilleri nedeniyle etkin olarak çalışmayabiliyor. Böyle durumlarda devreye uçan radarlar giriyor. Erken uyarı uçakları üzerlerinde taşıdıkları radarlarla yüzlerce kilometre uzaktaki her türlü uçak, gemi, füze hareketini takip edebiliyor. Ayrıca bu uçaklar özel haberleşme linkleri ile komuta kontrol görevinde de kullanılabiliyor.
ACİL İHTİYAÇ
AWACS olarak da bilinen bu tür uçaklara Türkiye özellikle son Körfez Savaşı'nda çok ihtiyaç duydu. NATO'nun envanterinde bulunan AWACS'ların Türkiye'ye gelmesi bu uçaklarda görev yapan Alman personelin durumunda sıkıntı yarattı. Körfez Savaşı'ndaki gelişmelerin yanı sıra benzer özelliklere sahip uçakları bulunan Yunanistan'ın Ege'de büyük bir avantaj yakaladığını belirten askeri yetkililer, projenin tasarruf tedbirlerine takılmadan planlanan sürede onaylamasını sağladı.
HİK görevinde uçaklar ilk defa 1960'lı yıllarda Vietnam Savaşı'nda kullanıldı. Yolcu uçağı olarak tasarlanmış C-121 Super Constellation, üzerine yerleştirilen anteni ve kabinde yapılan tadilatla uçan radar haline getirildi. 1970'li yıllarda C-121'ler yerini Boeing'in ilk yolcu uçağı olan 707'ye bıraktı. Halen 707'ler E-3 Sentry adıyla ABD'nin yanı sıra NATO, İngiltere, Fransa ve Suudi Arabistan'da başarıyla görev yapıyorlar. 1990'ların başında Japonya için 767 yolcu uçağından tadil edilerek yeni bir AWACS uçağı geliştirildi.
HİK UÇAĞI
Boeing şirketi daha gelişmiş Northrop Grumman imalatı MESA radarı ve düşük maliyetli bir platform geliştirmek üzere çalışmalarını 737'nin yeni nesil modelleri üzerine kaydırdı. B737-700 temel alınarak yapılan çalışmada uçağa menzil arttırımı ve yüksek performans sağlaması açısından 800 modelinin kanatları takıldı. 737-700'ün gövdesi ve 800'ün kanatları kabini iş jeti olarak tasarlanan BBJ'de de kullanılıyor.
Uçağın ilk müşterisi Avustralya hükümeti oldu. Projeyi geçen yıl onaylayan Avustralya hükümeti toplam dört uçak alacak. Boeing, İtalya, Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, Malezya ve İspanya'yı potansiyel müşteri olarak görüyor. Türkiye'nin alacağı uçaklarda iki pilotun yanı sıra sayıları 6 ile 10 arasında değişen radar operatörleri uçakta görev yapacak. Operatörler hava trafiğini altı adet radar skobu yani ekranından takip edebilecek. Uçağın maksimum kalkış ağırlığı 77 bin 110 kg. Havada 9 saat kalabilen uçak, havada yakıt ikmali yeteneğine sahip. Seyir irtifası 13 bin 600 metre olan uçak yakıt ikmalsiz 5 bin 700 kilometre menzile sahip.
MESA RADARI
Uçağın üzerinde Northrop Grumman tasarımı MESA radarı bulunuyor. MESA'nın en önemli özelliği, diğer sistemlerde olduğu gibi radar dalgalarının cisme çarpıp geri dönmesini beklemeye gerek olmaması. MESA radarı tıpkı bir neon lamba gibi cisimleri tarayarak enerjilerine göre belirliyor. Dost-Düşman tanıma sistemlerinin (IFF) radarla birlikte olması sayesinde ağırlık önemli ölçüde azaltıldı. Mesa radarı 380 kilometrelik alanı tarayabiliyor. IFF sisteminin menzili ise 555 kilometre. Ayrıca radarın dışı aerodinamik olarak sürtünmeyi en az seviyede tutarak uçağın performansını etkilemiyor. Eski nesil yuvarlak ve iri radarlar 2.5 tonluk MESA radarından üç kat daha ağır.
YERLİ KATKI
Projede Türk şirketleri 935 milyon dolarlık ofsetten yararlanacak. Yani 1.5 milyar dolarlık proje karşılığında Türk şirketleri hem HİK hem de uluslararası projelere 935 milyon dolarlık iş yapacak. Hİk Projesi'nde ilk uçağın imalatı ve sistemlerin yerleştirilmesinden sonra diğer üç uçak Türkiye'de modifiye edilecek. Bu işlem TAI'nin Ankara Akıncı'daki tesislerinde gerçekleşecek. Proje TAI'ye modifikasyon konusunda ciddi bir tecrübe ve altyapı kazanma olanağı sağlayacak. İlerleyen yıllarda bu sistemi satın alacak ülkeler için imalat ve modifikasyonların TAI tarafından yapılması planlanıyor.
TAI'nin ikinci büyük avantajı ise ofset anlaşması ile Türkiye'ye gelecek olan parça imalatı. Boeing ile yapılan anlaşmaya göre TAI 500 milyon dolar değerinde yolcu uçakları için parça imalatı yapacak. 10 yıl sürecek bu iş TAI'nin imalat kapasitesini ciddi olarak artıracak. Tasarım konusunda Avrupa'nın ortak nakliye uçağı A400M'de önemli bir aşama kaydeden TAI, bu projeyle askeri alandan sonra sivil pazarda da etkinliğini ortaya koyacak. Çalışmaların başlamasıyla birlikte Boeing Kansas Wichita'da bulunan ve Boeing portföyündeki yolcu uçakların tüm ortak parçalarının üretimi Türkiye'ye kaydırılacak. Wichita tesisleri kapatılacak. 1923 yılında kurulan Wichita'daki fabrika 737'lerin yüzde 75'inin yanı sıra 747, 757, 767 ve 777 için ön ve arka gövde parçaları imal ediyor. Fabrikanın ayrıca askeri uçaklar için modifikasyon kısmı da bulunuyor. Halen Wichita tesislerinde 15 bin işçi çalışıyor.
TAI Genel Müdürü Kaya Ergenç, HİK Projesi'nin Türkiye için çok önemli olduğunu belirterek 'Proje, Türk insanının bilgi ve becerisinin TAI'de nasıl odaklandığını gösteren mükemmel bir örnek. Boeing proje kapsamında, bütün yolcu uçaklarında ortaklaşa kullanılan parçaların tamamının üretimini TAI'ye veriyor. TAI gelecek yıllarda bu parça ve komponentlerin üretimini tek başına üstlenecek' dedi. Boeing'in TAI nezdinde Türkiye'ye gösterdiği güvenden gurur duyulması gerektiğini söyleyen Ergenç, 'TAI personeli bu onurlu olduğu kadar güç görevde ülkesini mahcup etmeyecektir' diye konuştu.
YAZILIM VE SİSTEMLER
Yazılım ve diğer sistemler konusunda Aselsan, Havelsan, Mikes, Marconi-Selenia ve Netaş görev alıyor. Boeing'in yanı sıra Northrop Grumman ile işbirliği yapan bu şirketler imal ettikleri sistemleri TAI'ye teslim edecek. Uçakların bakımları, pilot ve teknisyen eğitimleri de Türk Hava Yolları'nda yapılacak. Filosunda 700 serisiyle aynı sistemlere sahip 22 adet B737-800 işleten THY, uçakların bakımlarında ve Eğitim Merkezi'ndeki simulatörde bu projeye önemli bir katkıda bulunacak.
Hezarfen'de Pilotlar Günü
Türkiye'ye Pilotlar Günü Kutlama Programı'nda bugün Büyükçekmece'deki Hezarfen Havaalanı'nda özel bir şenlik düzenleniyor. Türkiye Havayolu Pilotları Derneği'nin organizasyonunda saat 14.00'te başlayacak gösteriler İstanbullulara havacılıkla dolu bir gün geçirmesini sağlayacak. Hezarfen'e rahat ulaşım için Türkiye Havayolu Pilotları Derneği saat 12.00'de Yeşilköy CNR Fuar Merkezi'nin park alanından ücretsiz otobüs kaldıracak. Otobüsler gösterilerden sonra saat 18.00'de izleyicileri geri götürecek.
Paraşüt atlayışları, model uçak, paramotor ve ultralight gösterileri ile başlayacak kutlamalar daha sonra akrobasi uçuşları ile şenlenecek. Türkiye'nin en yaşlı uçağı 1942 model Boeing Stearman'ın uçuşunu Top Air Uçuş Okulu uçaklarının gösterisi izleyecek. Akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk'ün yetiştirdiği Ünal Aster, Pitts uçağı ile ilk defa seyircilerin önüne çıkacak. Gösteriler Piper Super Cub ile Uğur İçbak ve Bell 206 helikopteri ile Şahin Şeçal'ın uçuşlarıyla sürecek. Şenlikte en son uçuşu Ali İsmet Öztürk yapacak. Hezarfen'de Akrobasi Okulu kuran Öztürk, Pitts uçakları ile izleyicilere hoş anlar yaşatacak.
Uzay fuarı
Uluslararası Uzay ve Uzay Teknolojileri Fuarı ve Konferansı SPACEAN 2003, Hava Kuvvetleri'nin katılımı ile 6-8 Mayıs 2003 tarihleri arasında Ankara ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenleniyor.
İstanbul'da iki yılda bir yapılan Airex Sivil Havacılık Fuarı'nın da organizatörü Mint Fuarcılık tarafından gerçekleştirilecek SPACEAN 2003, uzay konusuna ilişkin olarak Türkiye'de son yıllarda meydana gelen hızlı gelişmeler doğrultusunda dünyadaki büyük uzay şirketleri ile Türk ve bölge ülkelerden yetkilileri biraraya getirmeyi amaçlıyor. Bölgenin ilk ve tek 'Uzay Platformu' olan Spacean 2003'ün ilerleyen yıllarda daha da büyütümesi hedefleniyor.
Uzay konusunda faaliyet gösteren uydu, alt-sistem ve ekipman üreticileri, uzay ajansları, araştırma merkezleri, uydu operatörleri ve yazılım firmalarının yanısıra konu ile ilgili tüm kamu kuruluşlarının katılacağı SPACEAN 2003 kapsamında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın katılımı ile bir dizi konferans da düzenlenecek. Konferanslarda, Türk ve diğer bölge ülke yetkililerinin gelecekle ilgili plan ve gereksinimleri, uluslararası ortaklıklar ve yeni teknolojik konular işlenecek. Ayrıca konferansta imalatçı şirketlerin tanıtım amaçlı stantları da bulunacak. Daha fazla bilgi www.spacean.com İnternet adresinden veya Mint Fuarcılığın 0 312 446 12 94 nolu telefonundan alınabilir.
İki havacılık kitabı
Türkiye'de çok az yayının bulunduğu havacılık alanında iki yeni kitap meraklıların beğenisine sunuldu. Bu kitapların ilki Melih Cemal Kuşhan'ın 'A'dan Z'ye Dünya Uçakları ve Helikopterleri'. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde Yardımcı Doçent olarak görev yapan Kuşhan'ın kitabı dünya üzerinde halen kullanımda olan tüm uçak ve helikopterlere ait ad, kod ve teknik özellikleri detaylı olarak ele alınıyor. Modeller arasındaki farkların da anlatıldığı kitapta ilginç bilgilere de rastlayabilirsiniz. Örneğin Irak'ın imal ettiğini duyurduğu Adnan-1 uçağının aslında Rus orijinli Il-76 olması gibi.
Ankara Pelikan Tıp ve Teknik Yayınevi ile Eskişehir Nisan Kitapevi'nin ortak çalışmasıyla basılan kitapla ilgili daha fazla bilgiyi Y.Doç.Dr. Kuşhan'ın mckushan@lycos.com adresinden öğrenebilirsiniz.
ALÇAK UÇUŞ
İkinci kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan 'Alçak Uçuş'. Türk Edebiyat dünyasının kitap, çeviri ve antoloji çalışmalarıyla yakından tanıdığı Mehmet H. Doğan 'Alçak Uçuş'ta pilotluk yıllarındaki anılarını hoş, akıcı ve kolay anlaşılır bir dille anlatıyor. 1951 yılında Harp Okulu'nu bitirdikten sonra uçuş eğitimine başlayan Doğan, İkinci Dünya Savaşı'nın ünlü uçağı Spitfire ve daha sonra jet motorlu F-84G'lerde uçtu. 1957'de bir uçuş arkadaşının şehit olmasıyla kendi isteği ile pilotluktan ayrıldı. Hava Kuvvetleri'nde 1970'e kadar İngilizce öğretmeni olarak görev yapan Mehmet H. Doğan emekli olduktan sonra hazırladığı kitabın sonunda havacılık terimlerini içeren bir sözlüğe de yer verdi.
Yazının Devamını Oku 20 Nisan 2003
Türk Hava Yolları'ndan her gün gönderilen yöneticilerin haberleri geliyor. Kimi Halit Ürkmezgil gibi efsane olmuş Yer İşletme Başkanı, kimi Nurçin Özsoy gibi eğitimin temel taşı.
Yönetim şirketi gençleştirmeyi hedeflerken tecrübelilerin tümünü yollayarak çaylaklarla mayın tarlasına giriyor. Gidenlerin arasına yetişmiş gençler de katılıyor. Bir iddiaya göre önümüzdeki günlerde 33 Dış Satış Müdürü, yine dış ülkelerde çalışan 115 personel de emekli edilecek ya da yollanacak. Bu yollamalar, toplam 600'e kadar ulaşacak. Pilotlardan, purser'lara, satış servislerinden tekniğe kadar geniş bir yelpaze içinde gerçekleşecek.
Eğer Türk Hava Yolları denildiği gibi özelleştirme için hazırlanıyorsa, çok büyük bir insan gücü şirketin varlığından uçuruluyor. Yok sadece yönetimin istediği insanlara yer açmak için bu yapıyorsa THY'nin geleceği için endişeler alarma dönecektir.
FAZLA PERSONEL
Türk Hava Yolları bugün 65 uçaklık bir filoya sahiptir. Dünyada bu sayıda uçak işleten şirketlere bakıldığında THY'deki personel sayısında fazla bir şişme olmadığı görülebilir. Bu işi 10 bin yerine 3 bin personelle yapmanıza imkan yoktur. Dışarıdan hizmet alarak yürütebileceğiniz işler olduğu gibi olmayanlar da çoktur. Şirketin güvenliği, hizmet anlayışına bazı zorunluluklar da getirmektedir. Teknik yapınızı bir başkasına emanet etmek, ya da rezervasyon sisteminizi dışarıdan bir firmaya kiraya vermek öyle kolay değildir . Eğer uzun yıllar ayakta durulmak isteniyorsa bazı ipuçlarının her zaman şirketin elinde olması gerekiyor.
İşin bir başka yüzü de, yanlışlar zincirleme yapılsa da THY en az bir yıl var olan hızı ile yoluna devam eder. Kasasındaki 190 milyon dolar ile ayakta durur. Ama dünyada havayolu yolculuğunda ciddi düşüşler yaşanırken THY'nin geleceğini düşünmeden hareket etmek yanlış olur. Maceracı anlayışlarla, uçakların bir bölümünü, astarı yüzünden pahalı maliyetlerle kargoya çevirme hevesleri ve 500 milyon dolar kár hedeflenmesi komiktir.
İŞARET YOK
Keşke olsa. 500 değil, 1 milyar dolar gibi kárlar hedeflense. Ama böyle kárlar için ihtiyaçlara göre filo değişiklikleri, özel satış sistemleri, sürekli doluluğu yakalayabilecek anlayışlar vizyona getirilmesi gerekir. Bu vizyonun işaretleri henüz gelmiş değil. Geleceğine ait bir işaret bekliyoruz. Bu işaret inandırıcı olursa o zaman istediğiniz kadar uçağı kargoya çevirin, Boeing'den ya da Airbus'dan özel yetkilerle imalat izinleri alın. Dünyaya kafa tutan işler yapın.
Alkışlamak için biz çoktan hazırız.
Yine de şunu unutmamak gerekiyor.
THY uçan bir şirkettir.
Ama şartlar ne olursa olsun yöneticilerin ayaklarının yere basması gerekir.
CNT DÜNYAYA KAFA TUTUYOR
Avrupa, Amerika veya Uzakdoğu'da, yabancı bir havayolunun kabininde her an bir Türk şirketinin imalatı çatal-bıçak, yemek tepsisi, battaniye veya bir başka ürünle karşılaşabilirsiniz. ‘Kabin içi servis ekipmanı’ olarak adlandırılan bu pazara dört yıl önce giren İstanbul merkezli CNT şirketi, büyük havayollarından aldığı siparişlerle dünya devlerine kafa tutuyor.
İstanbul Yeni Bosna merkezli şirket, plastik-metal çatal, bıçak, tuzluk biberlik setleri, tabak, tepsi, servis çekmecesi, battaniye, yastık, koltuk başlığı, sıcak/soğuk havlu ve aerosol gibi yalnızca uçak kabinlerinde kullanılan özel malzemeler imal ediyor. Büyük şirketlerin hakim olduğu bu pazara adeta tırnaklarıyla kazıyarak giren ve ciddi sayıda sipariş alan CNT'nin ortakları Cengiz Katoğlu ve Nami Işıldar, teknik ve bilgi açısından yapamayacakları hiçbir ürün bulunmadığını, amaçlarının bir Türk şirketinin bu pazarda var olup, liderliğe oynayabileceğini göstermek olduğunu söylüyor.
ÖZEL İMALAT
Kabinde gördüğünüz tüm bu malzemeler ilk bakışta size çok basit, imalatı kolay ürünler olarak gelebilir. Ancak bu malzemeler uçakta kullanıldığı için tasarım ve üretimleri çok özel süreçlerden geçmek zorunda. En önemli kural; kabinde kullanılacak her türlü ürünün yangına dayanıklı olması. Bu nedenle imal edilen malzemenin hemen alev almaması, yanarken zehirli gaz çıkartmaması ve damlama yapmaması gerekiyor. İkinci önemli konu ise dayanıklılık. Örneğin battaniyeler her kullanımdan sonra yapılan temizleme işlemine sonsuz kez dayanmak zorunda.
Bu kriterleri estetik, kullanışlılık, ucuzluk gibi diğer faktörlerle birleştirmeniz gerekiyor. İmal edilen her ürün, insan ve çevre sağlığının yanı sıra havacılık açısından uluslararası otoriteler tarafından zorlu testlerden geçiyor. Onaylanmamış bir ürün uçakta kullanılamıyor. İmalat ve sertifikasyondan sonra sıra satış ve pazarlamaya geliyor. Pek çok ürün sadece bir veya iki şirket tarafından üretiliyor. Bu şirketleri geçip büyük havayollarına mal satabilmek ise ayrı bir çaba istiyor.
İKİ ARKADAŞ
Cengiz Katoğlu ve Nami Işıldar'ın Pertevniyal'de Orta 2'nci sınıfta başlayan arkadaşlıkları ilerleyen yıllarda iş ortaklığına dönüştü. Katoğlu ve Işıldar, uzun yıllar plastik ve tekstil konusunda çalıştıktan sonra bu pazara Akkurt Havacılık'ın sahibi Ahmet Akkurt'un önerisi ile girdi. Akkurt Havacılık bu pazarın önemli şirketlerinden biri. Dünya devlerine kafa tutan Akkurt, 1986'dan bu yana küllük, su ısıtıcıları, ikram konteynerleri, gazete troleyleri gibi ağırlıklı metal aksamlı malzemeler imal ediyor.
CNT'nin ilk çalışmaları öncelikle kabinde kullanılan ıslak-kuru havlular, çatal-bıçak setleri, tepsiler ve plastik tabaklardı. Zorlu geçen sertifikasyon sürecinden sonra CNT'nin ilk müşterileri Pakistan PIA ve Air Malta Havayolları oldu. Bunu British Airways, Alitalia gibi dünya devleri izledi. Şirket ayrıca MNG gibi Türkiye'deki özel havayollarıyla da anlaştı.
Ancak, CNT en büyük atılımını THY'den aldığı siparişlerle gerçekleştirdi. Üç ay önce yapılan anlaşma ile THY'den yıllık 60 bin battaniye, 55 bin adet hava temizleyici aerosol ve 16 milyon adetlik koltuk başlığı ihalesi alındı. THY'nin portföye girmesiyle birlikte şubat ayında katıldıkları Almanya'daki Kabin Ekipmanları Fuarı'nda CNT'ye sipariş yağdı. Lufthansa, Air France, Amerikan Continental Havayolları gibi devler CNT'ye kendileri gelerek ön siparişleri verdiler. Bunlar arasında Continental'in 4 milyon 800 bin adetlik tuzluk/biberlik siparişi üç yıl boyunca sadece CNT tarafından üretilecek. Ayrıca CNT, Amerika'daki tüm havayollarına kabin malzemeleri satan Aerochange şirketi ile de anlaşma imzaladı. CNT'nin önündeki hedef şimdi Uzakdoğu ve Ortadoğu'daki havayolu şirketleri. Ancak, savaş ve SARS hastalığının yolcu talebini düşürmesi nedeniyle havayolları sipariş verirken temkinli davranıyor.
Nami Işıldar
Kemah'ta 1955'te doğan Nami Işıldar Pertevniyal Lisesi'ni bitirdi. Cengiz Kartoğlu ile arkadaşlıkları orta 2’nci sınıfta başladı. Ankara Gazi Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu olan Işıldar, 1977'den bu yana baba mesleği plastik üzerine çalışıyor. Uçak içi malzemelerin yanı sıra bahçe mobilyaları da imal ediyor.
Cengiz Katoğlu
1955 İstanbul doğumlu olan Cengiz Katoğlu, babasının uçaklara yakıt veren BP'de çalışması nedeniyle küçüklüğü uçaklar arasında geçti. Pertevniyal Lisesi'ni biteren Katoğlu, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. 1980'de tekstil üzerine çalışmaya başladı. Son dört yıldan bu yana tamamen havacılık sektörü için imalat yapıyor.
YENİ ÜRÜN AEROSOL
CNT'nin yeni ürünü kabinde kullanılan aerosoller. Bu sınıfta basınçlı metal kutular içinde air fresher yani hava temizleyiciler, dezenfektanlar ve böcek kovucular bulunuyor. Dünyada bu tür uçak aerosollerini üreten tek şirket bulunuyordu. Konuyla ilgili ön çalışmalarını tamamlayan CNT, aerosolleri Türkiye'de üretmeyi başardı. Ürünler Türkiye'de İTÜ ve yurtdışında uluslararası geçerliliği olan laboratuvarlarda test edilerek insan sağlığı, çevre ve havacılık açısından uyumu onaylandı.
Kabin havasını temizleyen air fresher, etkin dağılım için klima çıkışlarına sıkılıyor. Bakteri öldüren dezenfektan genel temizliğin yanı sıra koltuk veya döşemelere dökülen çay-kahve yemek gibi kirlerin çıkartılmasında da kullanılabiliyor. İngiltere, Avusturalya gibi bazı ülkeler uçaklar inerken kabinde ilaçlama yapılmasını istiyor.
GEÇ TUTUŞAN BATTANİYELER
Battaniyelerin ana maddesi elyaf. Japonya ve Çin'den ithal edilen elyaf Türkiye'de dokunuyor. Elyafın en büyük özelliği yanmaya dayanıklı olması. Örneğin sigaranın ateşi battaniyeye düştüğünde kumaş üzerinde sadece bir delik açılıyor. Alev almıyor, ateş hızla ilerlemiyor, damlama yapmıyor. Yapılan araştırmalar kabinde oluşan yangınlarda yolcuların önemli kısımının toksit gazlardan zehirlenerek hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle yanma sırasında battaniyenin toksit, yani zehirli gaz çıkartıp çıkartmadığı da kontrol ediliyor. Battaniyeler kabinde yangın çıktığında alevlerin hava ile temasını kesmekte de kullanılıyor.
Yolcu sağlığı açısından battaniyelerin 'nefes alma' özelliğine sahip olması gerekiyor. Yani dokuması seyrek yapılıyor. Battaniyelerin boyutları havayolunun isteğine göre ayarlanıyor. THY'de business class battaniyeleri 130x 200 ebadında. Ağırlığı, 850 gram. Ekonomi sınıfındakiler ise, 130x 180 santimetre boyutunda ve 525 gram ağırlığında. Yeni kullanılmaya başlanan 250 gram ağırlığındaki polar kumaşlı çocuk battaniyesinin boyutları ise 75x120 santimetre. THY dünyada çocuk battaniyesi kullanan ilk üç havayolundan bir tanesi.
Battaniyelerin ana malzemesi elyafın Türkiye'de üretilmesi amacıyla CNT çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye'de her türlü altyapının olduğunu belirten şirket yetkilileri elyafın hem uçak, hem de tekstilin diğer kollarında ciddi bir kullanıma sahip olabileceği görüşünde.
CNT'nin bir diğer çalışması ise yüzde 100 modocrolic malzemeden gökkuşağı renklerinde battaniye imal etmek. Bu konuda tasarım ve geliştirme Alman Lufthansa Havayolları ile ortak gerçekleştiriliyor.
Uçakta cep telefonu yasağı bitecek
SITA şirketinin geliştirdiği özel bir sistem sayesinde iki yıl içinde kabinde cep telefonu kokpitteki avioniklere zarar vermeden kullanılabilecek. 'Göklerde sınırsız' olarak adlandırılan projede geliştirilen sistemler, 2005 sonrasında imal edilecek yolcu uçaklarının standartları arasına girecek.
Uçak yolcularının tercihleri konusunda 6 ülkeden 5 bin yolcu üzerinde araştırma yapan uzmanlar koltuklardaki sabit telefonların kullanım oranlarının çok düşük olduğunu, yolcuların bu telefonların yerine kendi cep telefonlarını kullanmak istediklerini ortaya koydu. Ayrıca cep telefonlarının uçuş aletlerine zarar vererek kazalara da yol açması imalatçıları yeni sistemler geliştirmeye yöneltti.
Yolcu uçaklarının uçtukları yüksek irtifalarda baz istasyonlarının sinyallerini almak çok güç olduğu için cep telefonları SITA tarafından uçağa yerleştirilen özel bir sistem ile uyduya yönlendirilecek. Böylece kabinde uydu üzerinden uçuşun her anında cep telefonu ile kesintisiz konuşmak mümkün olabilecek. Cep telefonu açıkken avionikler ve seyrüsefer sistemleri etkilenmeden çalışabilecek.
Havayolları ile görüşmelerini sürdüren SITA, 1992'den bu yana uçaklarda kullanılan telefonların uydu ile bağlantısını sağlıyor. SITA portföyünde 60 havayolu şirketi bulunuyor.
Yazının Devamını Oku 13 Nisan 2003
İnşaatı hızla süren Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali Ek Tesisi, 2004 yılının Mayıs ayında hizmete girecek. Tepe-Akfen ortaklığının yapımını gerçekleştirdiği Ek Tesis’in kaba inşaatı kısa süre içinde tamamlanacak. Yıllık 14 milyon yolcu kapasiteli Dış Hatlar Terminali, Ek Tesis bittiğinde 20 milyon yolcu kapasitesine ulaşacak. Ek Tesis’te ayrıca, birçok yeni nesil terminalde olduğu gibi kara ve hava tarafında otel yer alacak. Kara tarafı oteli 34, hava tarafı oteli ise 51 odalı olarak yapılıyor.
Dış Hatlar terminali’nde bugüne kadar eksikliği ciddi biçimde hissedilen grup yolcular için otobüs otoparkı ve özel girişi de planlandı. Metro katından terminal binasına yeni girişin de yapılacağını açıklayan TAV Murahhas Azası Sani Şener, 'Yeni Ek tesis’le Dış Hatlar Terminali, benzerlerine kafa tutacak.' dedi.
KREDİ TAMAM
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'ndeki genişletme çalışmalarının finansmanında kullanılmak üzere HSBC liderliğinde 10 bankadan oluşan bir konsorsiyumdan 60 milyon dolarlık İslami finansman sendikasyonu sağlandı. Sendikasyon, yatırımcılardan gelen 67 milyon dolarlık isteğe rağmen firmanın ihtiyaçları doğrultusunda bankaların katılım miktarları düşürülerek 60 milyon dolar olarak kapatıldı. İslami bankacılık kurallarına uygun 'murahaba' yöntemiyle 26 ay geri ödemeli sendikasyona ilişkin anlaşma, HSBC Bank Plc.'nin Londra merkezinde imzalandı. Törende TAV Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kantur, Yönetim kurulu Başkan Vekili Hamdi Akın ve Yönetim Kurulu Murahhas Azası Sani Şener finans piyasalarının hızlı kararlarının sadece TAV'a değil Türk ekonomisine olan güveni de yansıttığını söylediler.
TESİSİN RAKAMLARI
Terminalin Ek tesisi ile yıllık 6 milyon yolcunun geçişi sağlanacak. Böylece kapasite yılda 20 milyon yolcuya çıkacak. Uçakları terminale bağlayan 18 yolcu köprüsüne 5 ilave daha yapılarak köprü sayısı 23 olacak. Terminalin yolcu saat sayısı 7 binden 10 bine yükselecek. Yeni VIP salonu 2052 metrekare olarak planlandı. Bagaj holü 6 bin 500 metrekarelik ek ile 20 bin 700 metrekareye çıkacak. Ayrıca 5 manuel sorter 7'ye, 490 metrelik bagaj karuseli de 665 metreye yükseltilecek. Gidiş katındaki 160 adet check-in kontuarına 64 ekleme yapılarak sayı 224 olacak. 32 pasaport bankosu ilave tesisle 42'ye ulaşacak. Ek tesis’te 12 yeni asansör, 3 yürüyen merdiven ve 570 metre yürüyen bant bulunacak.
85 ODALI OTEL
Ek tesisle birlikte Dış Hatlar Terminali'nde otel de hizmete girecek. Hava tarafından 51, kara tarafında da 34 odaya sahip olacak otel, İstanbul Atatürk Havalimanı'nın bölgedeki en önemli aktarma noktalarından biri olmasına ciddi bir katkı sağlayacak.
Hava tarafı yani gümrüklü sahada kalan odalardan transit uçuş yapan yolcular yararlanacak. Aktarmalı uçuşlardaki bekleme sürelerinde yolcular 'day use' yani günlük kullanım hizmeti alacak. Kara tarafı yani gümrüksüz kısımda bulunan odaları ise yolcuların yanı sıra havayolu ekiplerinin de kullanması planlanıyor. Odalarda uydu televizyon yayınları, internet bağlantısı, mini bar, uluslararası telefon, televizyonda uçuş bilgilerinin verildiği kanal, müzik yayınları ve otomatik uyandırma servisi de bulunacak. Otelde ayrıca hem hava hem de kara tarafında toplantı salonları, restoranlar ve kuaför yer alacak. Yolculara ütü ve temizlik hizmetleri de sunulacak. İşletmesi Tepe-Akfen tarafından yapılacak otelin yıllık doluluk oranının yüzde 70 olması planlanıyor.
Lufthansa’ya Türk müdür
Lufthansa Alman Havayolları'nın Türkiye Genel Müdürlüğü'ne ilk kez bir Türk atandı. 32 yıldır Lufthansa'da çalışan Sadık Elmas, görevi Ofer Kisch'ten teslim aldı. Türkiye Genel Müdürlüğü'nü 5 yıldır sürdüren Ofer Kisch ise İsrail'e atandı.
1951 İstanbul doğumlu olan Sadık Elmas, tiyatro eğitimi almak üzere gittiği Almanya'da eğitim için parası yetmeyince 1971'de Lufthansa Havayolları'na girdi. Elmas, sırasıyla Lufthansa Kargo İthalat/İhracat, Frankfurt Havalimanı Yolcu Hizmetleri, Miami, Hong Kong, Kamerun/Duala, Göteburg, Karaçi ve Abu Dabi'de İstasyon ve Satış Müdürlükleri görevlerinde bulundu. THY ve Lufthansa'nın ortak yatırımı Antalya merkezli SunExpress'in kuruluşunda da çalışan Elmas, en son Sudan Hartum'da Genel Müdür olarak görev yapıyordu.
Türkiye'ye dönmenin 32 yıllık bir hayal olduğunu belirten Elmas, 'Böyle bir göreve gelmek onur verici. En büyük avantajım herhangi bir adaptasyon süreci yaşamama gerek kalmaması' dedi.
Havacılık açısından günlerin zorlu geçtiğini belirten Elmas 'Irak'taki savaş ve ekonomik krizle birlikte yolcu sayısında büyük düşüş yaşanıyor. Bir de son günlerde ortaya çıkan SARS hastalığı Uzakdoğu seferlerini olumsuz etkiledi. Ancak tüm zorluklara rağmen Lufthansa olarak Türkiye pazarından memnunuz. İstanbul ve İzmir'den yaptığımız uçuşlarımızda yüzde 2-3 gibi önemsiz bir azalma var. Ankara'da ise yolcu artışı yakaladık' diye konuştu. Günlük İstanbul'dan 5, Ankara'dan iki ve İzmir'den bir karşılıklı seferlerin bulunduğunu belirten Sadık Elmas, herhangi bir sefer azaltması yapmayacaklarını açıkladı. Yaz sezonundan her şeye rağmen umutlu olduklarını söyleyen Sadık Elmas 'Savaşın tam olarak bitmesiyle turizm sektörü kendini hızla toparlayacaktır. Bir çok Alman turist tercihini uzak yerlere gitmek yerine Türkiye'den yana kullanabilir' dedi.
Tolga ÖZBEK
KRİZDE REKOR KÁR
Lufthansa Havayolları'nın da içinde bulunduğu Lufthansa Grubu zorlu geçen 2002'de toplam 717 milyon Euro net kár açıkladı. 2002 yılındaki kárın büyük bir başarı olduğunun altını çizen Lufthansa Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Jürgen Weber, savaş, ekonomik kriz ve Uzakdoğu'daki SARS hastalığı nedeniyle 2003'te bu başarının tekrarlanmasının zor olduğunu belirterek 'Sektör son yılların en zor günlerini geçiriyor. Açıkça söylemek gerekirse amacımız 2003'ü zarar etmeden kapatmak.' diye konuştu. Maliyetleri düşürmek amacıyla bir dizi ekonomik tedbir alan şirket 32 uçağını seferden çekti. Lufthansa işten çıkartmak yerine ücretsiz izin uygulamasına başladı. Ayrıca tüm gün çalışan personele part-time çalışma tercihini kullanma hakkı verildi.
Güle güle Faik
Türk Hava Yolları'nın basın ve halkla ilişkilerini yönetmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir.
Almanya'da ya da Japonya'da bir acentenin hatalı kestiği bilet yüzünden yolcu THY'yi suçlar. Herhangi bir havalimanında karşısına çıkan bir sorun yüzünden yolcu THY'yi suçlar. Hatta basın dünyasında bile havalimanlarının Türk Hava Yolları'na ait olduğunu sanan meslektaşlarımız vardır.
Dünyanın bir yerinde uçak kazası olur. Bakarsınız ki bir televizyon istasyonu o havayolunun uçağının görüntüsünü bulamamıştır ve ekranda THY uçağı salınıp durur.
Uçaktaki basit ve tamamen standartlar içindeki bir arıza bir bakarsınız ertesi gün gazetelere 'yolcular ölümden döndü' manşetleri ile yansır.
Bütün bunlarla Faik Akın tam 11 yıl savaştı. Yıllarca doğruları anlatarak yolcuları ve gazetecileri iknaya çalıştı. Ciddi bir yol aldı. Ayrıca kendisinin gazeteci kökenli olması, şerefli bir gazeteci babanın çocuğu olması ona büyük avantajlar da sağladı. Kuşkusuz bu avantajlar THY'nin bir zenginliği oldu.
O DA GİTTİ
Bir işi iyi yapmanız bazen yeterli olmuyor. Türkiye, insanların kolay harcanabildiği bir ülke. Tecrübeliler her ne hikmetse çok kolay gidiveriyorlar. Aslında onlar, yapılan yatırımın faizi yeterince alınmadan harcanıyorlar. Gerçi bu şirketlerin bilançolarında yer almıyor ama sanırım bazen ciddi bir zarar olarak şirketin geleceğini etkiliyor.
Her neyse... Türk Hava Yolları Tanıtma ve Halkla İlişkiler Başkanı Faik Akın da emekli edildi. Çok zor günleri, THY için yaptıkları, yapmak istedikleri, çaresiz saatleri hep ona bir anı ve miras olarak kaldı.
ZARAR VERİR
Sadece THY değil, bütün havayolları, yolcu ve basınla ilişkisini dünyanın her yerinde çok dikkatli götürmek zorundadır. Basit bir dikkatsizlik, bir çaylaklık şirketin imajını yerlebir eder. Büyük zararlar verir. Geçmişte de bu hep böyle olmuştur. Şirketler büyük zararlar görmüştür.
THY, Faik Akın'ı arayacaktır. 'Gelen gideni aratır' falan demiyorum. Çok isterim, gelen Faik Akın'ı hiçbir zaman aratmasın. Hatta çok daha iyi olsun. Bunu Faik de ister. Yoksa ne olacak, Faik Akın gibilere bu pazarda çok iş var. Hem de her ekonomik şartta, her sıkıntılı zamanda...
Yazının Devamını Oku 6 Nisan 2003
Havadaki terörü önlemek için çeşitli araştırmalar arasında kokpitin tümüyle girilmez hale getirilmesi de var. Yani kabinle kokpit arasında hiçbir ilişki bırakılmayacak. Kokpite sadece telefonla ulaşılabilecek. Bütün bu çalışmalar havadaki terörü önlemekten çok caydırıcılık amacıyla geliştiriliyor. Uçak imalatçıları, kullanıcılar ve kural koyucular yaşanan olaylardan alınan derslerle önlemleri giderek arttırıyorlar. Kabine konacak kameralar, aşağıdan uçağın kontrol altına alınıp indirilmesi, plastik bıçaklar, uçak içine yolcuların çantasız binmesi gibi binlerce tedbir asla yüksek bir ceza kadar caydırıcı olamaz diye düşünülüyor. Bu yüzden havacılık dünyası uçak korsanlarına, teröristlere karşı özel bir yasa ile ceza verilmesini istiyor. Bu cezanın, bütün yolcuların tek tek şikayetleri ile oluşması, hürriyeti bağlayıcılık, ölümle tehdit gibi tüm unsurları kapsaması düşünülüyor.
Elinde hiçbir şey yoktu.
Kabin memurlarından birinin boynunu sıkmaya başladı.
Yerden 10 bin metre yüksekte ölüm tehdidi savuruyordu. Hava korsanının ilk isteği kokpit kapısının açılmasıydı.
Kapı kitliydi. Yeni nesil bir kapıydı. Şifreyle açılabiliyordu. Pilotla kabin memuru mutabık kalarak kapıyı açabiliyorlardı.
Eylemci kabin memurunun ya da bir yolcunun boğazını sıkmaya devam ediyor ve avazı çıktığı kadar 'Kapıyı açın' diye bağırıyordu.
Bir başka senaryo da hava korsanı üzerindeki mumların bomba olduğunu söylüyor ve yine kokpit kapısının açılmasını istiyordu. Ya da 11 Eylül sonrası uçaklara konan plastik bıçaklardan birisini yolcunun gırtlağına dayamış, pilotun kapıyı açmasını istiyordu.
Bütün senaryolarda kokpit kapısı bir şekilde açılacaktır. Uçağın Mesul Kaptan Pilotu, kabinde yaşananları görmese de buna seyirci kalamaz ve sorumluluğunu tümüyle yüklendiği yolcuları için kuralları yorumlamak zorunda kalacaktır.
* * *
Silahlı, özel eğitimli teröristlerden bahsetmiyorum. Akli dengesi bozuk, kişilik sorunları yaşayan, bunalmış, ruhunda fırtınalar esen sıradan bir saldırgandan söz ediyorum. O bile 200 yolcunun hayatını tehdit edebiliyor. Kokpit kapısı, önerilen uyarılar gereği uçuş boyunca kapalı-kilitli tutulmak zorunda. Ama nereye kadar? Kabinde yükselen ölüm tehdidi, ya da dökülen kana bir pilot ne kadar süre ile ilgisiz kalabilir? Havacılık dünyasının hükmetmekten çok tavsiye oluşumlu 'Kokpit kapısını kapalı tutun' kararı her şartta uygulanması çok zor bir kural.
Bir uçuş sırasında yaşanan böylesi basit bir eylemde yolcuların ayaklanıp hava korsanını tesirsiz hale getirmesi bir sürü başka riski de beraberinde getiriyor. Ya da uçakta yolcu gibi oturan bir güvenlik görevlisi olayın basit ve ferdi bir eylem olduğuna karar verip müdahale ederken hava korsanının yine yolcu gibi oturan diğer yandaşları ortaya çıkıyor ve belki de silahlar konuşmaya başlıyor.
* * *
Havada eylemin çözümü yerdekinden çok daha zordur. Kontrolü güçtür. Basit ve tecrübesiz bir eylemcinin tesirsiz hale getirilmesinde bile bir dizi risk vardır. Riskleri sayıp, onlarca ipucunu ortaya sermenin mantığı yok. Peki böyle bir şartta ne yapılabilir? Yıllardır havacılık güvenliği ile uğraşan uzmanlar bunu tartışıp duruyorlar. Kokpit kapıları 180 bin doları bulan özel kapılar haline getiriliyor. Kurşun geçirmez yapılıyor. Balta ile parçalanmaz imal edilebiliyor. Kabine kamera konup kokpitten izlenmesi sağlanıyor. Havalandırma sistemi içine bayıltıcı gaz koyup, bir olay anında patlatılarak herkesin bir süre uyutulması bile düşünülüyor.
Ama hiçbir buluş açılması istenen kokpit kapısının açılmasını engelleyemiyor. Tek çözüm caydırıcılık. Suç ve ceza ile uğraşanlar basit bir gasp suçlusunun 24 yıla mahkum olduğu düşüncesinden hareket ediyorlar. Ve çözümün uçak kaçırma olaylarında eylemcinin kişisel şartları ve amaçlarına bakılmaksızın cezasının çok ağır olmasından yana tavır koyuyorlar. Kabindeki 150-200 yolcunun hayatını tehlikeye sokan, özgürlük haklarını kısıtlayan bir hava korsanı ömür boyu cezaevinde çürüyeceğini bilse belki bu suçu işlemeyi aklından bile geçirmez diye düşenen hukukçuların sayısı giderek artıyor. Her yolcunun olaydan sonra tek tek 'Hayatımızı tehlikeye soktu. Bizi ölümle karşı karşıya getirdi' diye başvurması cezayı doruk noktasına çıkarmaya yeter.
Hava hukuku ve havacılıkta işlenen suçlarla ilgili kurumlar işi ömür boyu cezaya taşımanın yollarını arıyorlar. Yollar değişik ülkelerin, değişik suç ve ceza anlayışlarının farklı açıdan ortak bir çözüm için uzlaşmayı bekliyor... Uzlaşma cezanın, olayın şekline göre ne kadar önemsenmesi gerektiği fikrinde çatışmalar yaratıyor... Oysa 200 yolcuyu ölümle tehdit eden bir anlayışıyla yola çıkıldığında ömür boyu hapse uzanan bir ceza hiç de insafsız olmayacak gibi görünüyor.
Özel kapı
Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi FAA'in yeni kurallarına göre 9 Nisan'a kadar Amerika yönüne uçacak tüm yolcu uçaklarının güçlendirilmiş kokpit kapılarına sahip olması gerekiyor. Dışardan açılmayan bu kapılar kurşun geçirmiyor. İmalatçı US Global Aerospace'in verdiği bilgiye göre özel kokpit kapıları kabin konfigrasyonuna bağlı olarak uçak başına 40 ila 180 bin dolara mal oluyor.
THY’nin teknik patronu Cemil Kayahan emekli oldu
Çok uzun yıllar Türk Hava Yolları uçaklarının teknik bakımından sorumluydu. Her gün dünyanın dört bir yanına uçan uçaklarının mutlu dönüşlerini beklerdi. Telefonu her çaldığında irkilir, bir arıza haberi gelecek korkusunu yaşardı. Gövdeden motora geniş bir yelpazede uçak endüstrisinin gelişen teknolojisini yakından izler ve THY'nin yükselen vizyonunda yerini alırdı.
Hiçbir zaman yorulmayan, enerji dolu bir insan olarak yıllarca THY Teknik'i yönetti ve yükseklere taşıdı. Hızlı karar veren, uzatılmış ve bürokrat korkusu ile yapılmış işleri sevmeyen Cemil Kayahan, kendisine olan güvenin rahatlığı içinde 65 uçaklık filoyu sürekli havada tutmanın yanısıra teknisyen arkadaşları ile de her sorunu paylaşmayı başardı. Türk Hava Yolları Teknik'i yurtdışına hizmet satan hatta uçak satan bir kuruluş haline getirdi. O da geçtiğimiz günlerde emekli oldu ve çok sevdiği bakım üssüne veda etti.
İYİ BİR MÜHENDİS
THY'de 29 Nisan 1970 tarihinde çalışmaya başlayan Yüksek Makine Mühendisi Cemil Kayahan, 16 yıl Motor ve 7.5 yıl da Revizyon Atölye Müdürlüğü yaptı. Kayahan, 14 Ağustos 1997'de Yusuf Bolayırlı'nın THY Genel Müdürlüğü'ne atanmasıyla Teknikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı oldu.
Cemil Kayahan'ın yerine Doç.Dr. Temel Kotil atandı. Uçak Mühendisi olan Kotil, ABD'de Michigan Üniversitesi'nde uçak mühendisliği üzerine master ve doktora yaptı. İTÜ'de dekan yardımcılığı görevinde de bulunan Kotil'in THY'ye katılmadan önceki görevi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde APK Başkanlığı'ydı.
BÖLGENİN BAKIM MERKEZİ
THY Teknik Bakım Üssü son yıllarda büyük bir gelişme göstererek bölgenin en önemli uçak bakım merkezi oldu. Türkiye'deki özel havayollarının yanı sıra çevredeki ülkelerin havayollarının uçaklarının büyük bakımlarını gerçekleştiren THY, bakımın yanı sıra teknik danışmanlık yapacak seviyeye de ulaştı. Pazardaki payını arttırabilmek için THY kendi filosunda olmayan uçakların da bakım yetkilerini almaya başladı. Geçtiğimiz yıl THY dışarıya sattığı bakım hizmetlerinden yaklaşık 40 milyon dolar gelir elde etti.
NE GÜZEL BÖYLE GİTMEK
Türk Hava Yolları'nın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Cem Kozlu görevinden ayrıldığı gün hemen tüm televizyonlar ve ertesi gün de gazeteler övgüler yağdırdı.
Güzel bir vedalaşma oldu. Rakamlar, THY'nin Dr. Cem Kozlu ile olduğu yıllardan güzel örneklerle doluydu. Şirketin değişen yüzünün, gelişen büyüklüğünün ve tescil gören markasının arkasında elbette sadece Dr. Cem Kozlu yoktu. Genel Müdür Yusuf Bolayırlı, Atilla Çelebi, Tezcan Yaramancı, Erman Yardelen de vardı. O da zaten bunu her zaman söyledi. Son 15 yılın içindeki kimseyi unutmadı, inkar etmedi. O dönem birçok insanın vizyonunu THY için paylaştığı özel bir dönemdi.
HEYECANLANDIK
Sanırım önceki sabahtı. Viyana'dan aradı ve vedalaştık. Kaç yıllık bir dostluğu noktalamak için değil, paylaşılmış bir dönemin heyecanını yaşamak için konuştuk. Türk Hava Yolları'nın uzak ülkelere açılışını konuştuk. New York'tan Tokyo'ya direkt uçuşlardan, orta kapasite orta menzil filonun tümüyle değişiminde yaşanan sıkıntılardan söz ettik.
Geçen 15 yıl içinde THY Asya-Pasifik krizinden tutunda Türkiye'nin sayısız ekonomik çalkantıları içinde hep ayakta durmuştu. Avrupa'da, Amerika'da havayolu şirketleri birbiri ardına batarken THY az-çok birçok dönemi kárla kapamış, filo yapısını değiştirmiş, gelecekle ilgili proje ve yatırımlarını ertelememişti.
UMARIM İYİ OLUR
Dr. Cem Kozlu, THY şapkasını bir kenara bıraktı. Artık Coca Cola'daki Viyana merkezli, büyük çaplı işini sürdürecek. THY'nin Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı bir süre önce Genel Müdürlük görevine atanan Abdurrahman Gündoğdu yürütecek. Yani şirketin bir bakıma tek hakimi olacak. Bu hakimiyetin nasıl olacağını bekleyip göreceğiz. Erken iddialar, kanıtlanmamış suçlamalar için zaman da çok hızlı geçiyor.
Ama sınır tanımayan bir kadrolaşma, siyasi yer açmalar peşine düşülmezse, adil yerleşim düzeni bozulmazsa ve iyi bir vizyon ortaya konursa, Cem Kozlu gibi efsane olmak için de büyük şans doğacağına inanıyorum.
Umarım bir gün Abdurrahman Gündoğdu'nun da arkasından iyi şeyler yazarız... Tıpkı Dr. Cem Kozlu gibi güzel bir başarıya imza atar. Ayrılırken heyecanlanırız. Vedalaşmak çok zor olur.
Yazının Devamını Oku 30 Mart 2003
Yaklaşık 1.3 milyar dolar fiyatıyla dünyanın en pahalı uçağı unvanını taşıyan B-2, Amerika'nın Irak'a yaptığı stratejik akınlarda çok önemli bir rol oynuyor. Northrop Grumman tarafından geliştirilen B-2, Kosova ve Afganistan'a yapılan operasyonlarda da kullanılmıştı. Özel tasarımı ve gövde yapısıyla B-2, radara yakalanmadan hedef üzerine geliyor. Uçak her biri yüksek teknoloji ürünü bomba ve füzelerini gövde içinde bulunan özel yuvada taşıyor. B-2'nin silah yükü kapasitesi 18 bin 144 kilogram. Uçak, özel atış sistemleri sayesinde silahlarını istenilen noktaya her türlü hava şartında rahatlıkla atabiliyor.
Havadan yakıt ikmali ile sınırsız menzile sahip B-2'ler, Irak operasyonuna Hint Okyanusu'nda bulunan Diego Garcia'daki hava üssünden katılıyor. 509'uncu Filo'ya ait 16 adet B-2'nin tek bir bombardıman uçuşu, görev öncesi brifing ve havadan yakıt ikmali ile birlikte yaklaşık 30 saat sürüyor. B-2'nin uçuş ekibi iki pilottan oluşuyor.
Özellikleri:
Maksimum Kalkış Ağırlığı: 152.635 kg.
Motor Tipi: Dört adet F118-GE-100
Hızı: Yüksek subsonik
Gövde Uzunluğu: 20.9 m.
Kanat Açıklığı: 52.12 m.
Menzili: 9.200 km.
Silahları: Çeşitli nükleer ve konvansiyonel bomba-füzeler
Fiyatı: 1.3 milyar dolar
F-15 Eagle
F-15 Eagle, Amerikan Hava Kuvvetleri'nde iki ayrı görevde kullanılıyor. Çok yüksek manevra kabiliyetine sahip tek kişilik modeller avcı görevinde uçuyor. Amerika'nın yanı sıra İsrail ve Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri'nde de bulunan F-15'ler bugüne kadar hava savaşlarında hiç kayıp vermedi. İt dalaşı olarak adlandırılan hava-hava savaşlarında F-15'lerin ana silahları Amraam ve Sidewinder füzeleri.
F-15'lerin ikinci görevi ise saldırı. 1991'deki savaşta F-15E'ler özellikle Scud füzelerinin ateşlendiği bataryaların vurulmasında görev yapmıştı. Hedefine çok alçaktan yaklaşan F-15E'ler, her türlü hava şartında ‘Lantirn’ olarak adlandırılan lazerli bomba yöneltme sistemi ile füze ve bombalarını hassas olarak atabiliyor.
Özellikleri:
Maksimum Kalkış Ağırlığı: 30.844 kg.
Motor Tipi: İki adet F100-PW-220/229 veya F118-GE-100
Hızı: 3.018 km/saat
Gövde Uzunluğu: 19.44 m.
Kanat Açıklığı: 13 m.
Menzili: 5.556 km.
Silahları: Bir adet 20 mm'lik M-61A1 makineli top, dört AIM-9L/M Sidewinder veya sekiz adet AIM-120 Amraam füzesi, çeşitli lazer güdümlü konvansiyonel ve nükleer bombalar.
Fiyatı: 29-31 milyon dolar
F-16 Fighting Falcon
Çok yönlü olarak adlandırılan F-16 av, bombardıman, keşif gibi görevleri bir arada yapabiliyor. Uçak sağlamlığı, yüksek manevra kabiliyeti ve düşük uçuş maliyetleri nedeniyle Amerikan Hava Kuvvetleri'nin ana vurucu gücünü oluşturuyor. 1970'lerin ikinci yarısından bu yana sürekli geliştirilen Lockheed Martin tasarımı F-16, 4 bin adedin üzerinde imal edildi. Halen Amerikan Hava Kuvvetleri'nde görev yapan 700 uçağın yanı sıra çok sayıda F-16 başta Türkiye, İsrail, Danimarka, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde kullanılıyor. F-16 hizmette olduğu 25 yılda 70 uçak düşürdü ve hiç kayıp vermedi.
İlk Körfez Savaşı’nda Amerikan Hava Kuvvetleri'nde 250 adet F-16 uçağı görev yapmıştı. 13 bin 500 sorti gerçekleştiren F-16'lar toplam 20 bin ton bomba attı. Bu, geçen savaşta Amerikan tarafının attığı bomba sayısının yüzde 40'ını oluşturuyordu.
Özellikleri:
Maksimum Kalkış Ağırlığı: 16.875 kg.
Motor Tipi: Bir adet F100-PW-200/220/229 veya F110-GE-100/129
Hızı: 2.300 km/saat
Gövde Uzunluğu: 14.8 m.
Kanat Açıklığı: 9.8 m.
Menzili: 3.200 km.
Silahları: Bir adet 20 mm'lik M-61A1 makineli top, AIM-9L/M Sidewinder, AIM-120 Amraam füzeleri, çeşitli lazer güdümlü konvansiyonel ve nükleer bombalar.
Fiyatı: 18.8 milyon dolar
A-10 Thunderbolt II
Takma adı 'Tank Katili' olan A-10 uçakları 1970'lerdeki Sovyet tehdidine karşılık alçaktan uçarak tank ve zırhlı araçları yok etmek üzere tasarlandı. Normal savaş uçaklarından çok daha yavaş uçan A-10'lar ağır silahları ile düşman hedeflerine saldırıyor ve dost kuvvetlere destek veriyor. Görev sırasında uçağın ana silahları arasında burunda yer alan 30 milimetre çapında 'Gatling' topunun yanı sıra güdümlü AGM-65 Maverick füzeleri yer alıyor. Kısa pistlerden rahatlıkla havalanabilen A-10, geniş kanatları sayesinde yüksek manevra gücüne sahip. Fairchild tasarımı A-10, çok sağlam gövdesiyle bir önceki savaşta olduğu gibi ağır yaralar alsa da rahatlıkla uçuşuna devam edebiliyor.
Özellikleri:
Maksimum Kalkış Ağırlığı: 22.950 kg.
Motor Tipi: İki adet General Electric TF34-GE-100 turbofan motor.
Hızı: 770 km/saat
Gövde Uzunluğu: 16.16 m.
Kanat Açıklığı: 17.42 m.
Menzili: 1.288 km.
Silahları: AGM-65 Maverick füzesi, dakikada 3 bin 900 mermi atan GAU-8/A Gatling makinalı top.
Fiyatı: 9.8 milyon dolar
E-3 Sentry / E-8C Joint Stars
Kısaca AWACS olarak adlandırılan ve erken uyarı-gözetleme uçağı olarak kullanılan E-3'ler sivil orijinli B- 707'den geliştirildi. Uçağın gövdesinin üstünde bulunan özel radar anteni sayesinde E-3'ler yaklaşık 300 kilometre çapındaki alanda her türlü hava aracını hemen tespit edebiliyor. Bu sayede düşman uçakları sınıra gelmeden daha kalkışı sırasında önlenerek yok ediliyor. Yerdeki hava trafik üniteleri gibi tüm savaş uçağı trafiği E-3'ler tarafından kontrol ediliyor. Uçuş ekibi 2 pilot, 2 uçuş mühendisi ve 19 radar operatöründen oluşuyor.
Yine Boeing 707 gövdesinden geliştirilen E-8C Joint Stars uçağı ise üzerinde bulunan özel sistemler sayesinde kara birliklerinin her türlü ilerleyişini havadan izleyebiliyor. Elektronik karıştırma ve keşif görevlerinde de kullanılan uçak, yer birliklerinin komuta kontrolünü de sağlıyor. E-8C ilk defa ilk Körfez Savaşı'nda kullanılmış ancak sistem henüz test aşamasında olduğu için sivil personel görev yapmıştı.
Özellikleri:
Maksimum Kalkış Ağırlığı: 156.150 kg.
Motor Tipi: Dört adet TF33-PW-100A
Hızı: 750 km/saat
Gövde Uzunluğu: 44 m.
Kanat Açıklığı: 39.7 m.
Menzili: 5.500 km.
Silahları: -
Fiyatı: 123 milyon dolar (E-3), 224 milyon dolar (E-8C)
GR4 Tornado
İngiliz, Alman ve İtalyan ortak tasarımı olan Tornado uçaklarının ana görevi çok alçaktan uçarak düşman hedeflerine saldırmak. Yaklaşık 9 ton ağırlığında bomba ve füze taşıyabilen Tornado iki kişik mürettebata sahip. 1991'deki Körfez Savaşı'nda da kullanılan Tornado'lar özellikle Irak hava üslerine yapılan akınlarda uçaksavar ateşiyle kayıp vermesi nedeniyle eleştirilmişti. Bu eleştiri üzerine İngiliz Hava Kuvvetleri 250 kilometre menzilli 'Storm Shadow' füzelerini geliştirdi. Bu füzeler sayesinde Tornado'lar yüksek riske sahip hedeflere çok yaklaşmadan her türlü hava şartında uzaktan hassas atış yapılabiliyor.
Özellikleri:
Maksimum Kalkış Ağırlığı: 27.951 kg.
Motor Tipi: İki adet Rolls Royce RB199 Mk 104
Hızı: 2.336 km/saat
Gövde Uzunluğu: 16.7 m.
Kanat Açıklığı: 13.9 m.
Menzili: 9.200 km.
Silahları: Paveway lazer güdümlü bombalar, 27 mm'lik makineli top, çeşitli hava-yer, hava/hava füzeler.
Fiyatı: 18 milyon dolar
Donanma'nın kuşları
F/A-18 Hornet
Boeing portföyündeki McDonnell Douglas tarafından tasarlanan çift motorlu F/A-18'ler Amerikan Donanma ve Deniz Piyadeleri'nin ana saldırı filosunu oluşturuyor. Çok rollü kullanılabilen F/A-18'lerin bir diğer görevi ise F-14'lere hava savunmada yardımcı olmak. Uçağın Donanma ve Deniz Piyadeleri'nde iki ayrı modeli var. F/A-18'in klasik C/D modellerinin yanı sıra Amerikan Donanması'nda yeni F/A-18 E/F 'Super Hornet' uçakları da ilk ciddi sınavını bu savaşta veriyor. Gövdesi uzatılan E/F modeli eski nesil F/A-18'lere oranla daha fazla havada kalıyor ve daha fazla silah taşıyabiliyor.
F-14 Tomcat
'Top Gun' filmiyle üne kavuşan F-14'ler, 1970'lerden bu yana Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin ana avcı uçağı olarak kullanılıyor. F-14'lerin en önemli silah sistemi havadan havaya atılan Phoneix ve Sparrow füzeleri. Yakın mesafede ise Sidewinder füzelerini kullanıyor. 1990'ların ikinci yarısında ciddi bir modernizasyona tabi tutulan F-14'lere havadan yere nokta saldırısı için çeşitli lazer güdümlü bomba atabilen Lantirn hedefleme sistemi takıldı. Bu sayede uçak av görevlerinin yanı sıra bombardımanda da kullanılabiliyor.
EA-6B Prowler
Vietnam Savaşı'ndan bu yana hizmetini sürdüren EA-6B'lerin görevi elektronik karıştırma yapmak. Uçağın kanatlarının altında radar, telsiz gibi radyo dalgalarıyla çalışan sistemleri bulan özel elektronik cihazlar bulunuyor. Bu sistem yardımıyla düşman radarları kör ediliyor, radyo ve telsiz yayınları bozuluyor. EA-6B ayrıca radar sinyallerini tespit edip yerdeki antenleri vuracak özel füzeleri de taşıyor. Uçuş ekibi biri pilot dört kişiden oluşuyor.
AV-8B Harrier
İngiliz tasarımı olan Harrier uçaklarının en büyük özelliği helikopter gibi dikine iniş-kalkış yapabilmesi. Amerikan Deniz Piyadeleri tarafından kullanılan uçağın ana görevi kara birliklerine yakın hava desteği vermek. Harrier'ların ana silahlarını 25 mm'lik makineli top ve AGM-65 Maverick füzeleri oluşturuyor.
Yazının Devamını Oku