Tülay Demir

Tehlikeli oyunlar

26 Mayıs 2018
Çocuk ve gençlerin daha fazla takipçi kazanma uğruna sanal dünyada başvurdukları tehlikeli oyunlardan çoğu ebeveynin haberi yok. Oysa tehlike giderek büyüyor, bazen ölümle sonuçlanan bu oyunlar süratle yayılıyor. Gençlerin bir an önce bilinçlendirilmesi şart.

İnternet kanalı YouTube’a çocuk ve gençlerin ilgisi hayli yoğun. Çünkü neredeyse tüm yeni trendler o kanaldan takip ediliyor. Hatta artık hemen hemen herkesin kendine ait bir YouTube kanalı var.
Bu kanalları açma nedeni popüler olma arzusu... Bunun yolu ilginç videolar çekip kanala yüklemek, bunların binlerce kişiye ulaşmasını sağlamak. Bu çabanın popülerlikten öte bir sebebi daha var; o da çok fazla izlenme rakamına ulaşmak, böylece o kanal üzerinden para kazanmak.
Ama hâl böyle olunca işler çığırından çıkıyor. Gençler daha fazla ilgi çekmek uğruna tehlikeli oyunlara başvuruyor.
Bu tehlikeli oyunlar arasında en popüleri birilerine (bayılma hatta ölme pahasına) meydan okumak.
Bayılmayla sonuçlanan bu tehlikeli oyunlar canlı canlı kaydedilip kanallara yükleniyor.
Mesajı alan çocuklar ve gençler de o meydan okumaya karşı daha tehlikeli bir oyun geliştiriyor, onu deniyor, o deneyimin videosuyla karşısındakine karşılık veriyor.
Bu sözde oyunlar, anne-babalardan habersiz şekilde sürüp gidiyor. Ta ki bir gün ciddi bir problem hatta ölüm yaşanana kadar!

Yazının Devamını Oku

Televizyonlarda kan gövdeyi götürüyor

22 Mayıs 2018
Asuman Dabak, birkaç aylık aradan sonra yeni bir komedi projesiyle ekrana gelmeye hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde katıldığı bir panelde sinema-dizi sektörü ve uyuşturucu kullanımı hakkında sert açıklamalarda bulunan oyuncu ile bir araya geldik, hem yeni projesini hem de o önemli kaygılarını konuştuk.

◊ Asuman Hanım, hayırlı uğurlu olsun diyeyim öncelikle...
Yakında yeni bir diziyle ekranlarda olacakmışsınız...
- Çok teşekkür ederim. İçime sinen bir teklif oldu, “evet” dedim.

◊ Şahsen sizi izleyip gülmeyi özlemiştim. Yine bir komedi işidir umarım...
- Komedi, evet... Sevgili Mustafa Şevki Doğan’ın, Köprü Yapım’ın bir işi. Ege sahillerinde geçiyor.
Sığacık-Seferihisar taraflarında çekilecek. Egeli bir aile ile Karadenizli bir ailenin komik hikayesi. Ben çok eğlendim senaryoyu okurken.

Yazının Devamını Oku

"14 yaşında anne oldum"

15 Mayıs 2018
Türk sanat müziğinin en sevilen, en sempatik isimlerinden Safiye Soyman, son çalışmasıyla sevenlerini şaşırttı. Kendi tabiriyle ters köşe yapan, slow şarkı beklentisindeki müzikseverleri Karadeniz türküsüyle horona davet eden Soyman, şimdilerde hem albüm heyecanı yaşıyor hem de erken seçim... Hayat arkadaşı Faik Öztürk’ün milletvekili aday adaylığını candan desteklediğini belirten sanatçı, gayet net konuşuyor: “Milletvekili karısı olmak istiyorum.”

Safiye Hanım, öncelikle hayırlı olsun diyeyim. Yeni single’ınız “Ya Ben Anlatamadum” geçen ay çıktı. Ama açıkçası beni şaşırttınız, sizden Karadeniz türküsü beklemiyordum.

- Değil mi? Kimse beklemiyordu aslında, ters köşe yaptım.

Nereden, kimden çıktı bu fikir?

- Konser için defalarca Amerika’ya gittim, Almanya’ya gittim, oralarda o kadar çok Karadenizli var ki. Özellikle de Amerika’da... Geçen sene Hollywood’da, single’da okuduğum bu türküyle horon tepmiştim mesela. Büyük ilgi gördü. Sosyal medya hesaplarıma like yağdı. Devamında “Ne olur bir Karadeniz türküsü okuyun” diye istekler gelmeye başladı. Ben de girdim stüdyoya, “Ya ben anlatamadum ya sen anlamayisun” dedim.

Kimindi bu eser?

- Turan Şahin’in bestesi. Daha önce de o okumuştu zaten. Ama dört sene evvel çıkmış onun albümü.

Sizden slow eser bekleyenler neye uğradığını şaşırdı tabii...

- Biraz öyle oldu (gülüyor). Beklediklerinin tam tersine hareketli, bomba gibi bir parça. Bir şey söyleyeyim mi, aslında biz Faik (Öztürk) Bey’le bir düet yapmıştık. O single olacaktı. Ama sonra solo single’da karar kıldım.

Yazının Devamını Oku

Minikler önyargıları yıkıyor

12 Mayıs 2018
“Minik Sporcular” projesi yeni döneminde 16 ilde 400’e yakın özel eğitim gereksinimi olan çocuk ve onlarla birlikte projede yer alan partner çocuğa ulaşmayı hedefliyor.

Minik Sporcular projesi, özel eğitim gereksinimi olan çocukları sporla hayata dahil etmeyi sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl 13 farklı şehirde 2-7 yaş aralığındaki özel sporcuların zihinsel, bedensel ve sosyal gelişimlerini özel eğitim programıyla destekleyen Minik Sporcular projesi, 220 özel ve partner sporcunun yaşamına dokunarak toplumda bir arada yer alabilme becerilerinin de geliştirilmesini hedefliyor.
Üçüncü yılını tamamlayan proje, gönüllü partner gençlerle birlikte sunduğu oyun odaklı eğitim programıyla özel çocukların fiziksel, sosyal ve bilişsel gelişimine destek oldu. Bu yıl farklı illerdeki 10’u üniversite ve 6’sı özel eğitim anaokulu olmak üzere 16 kurumda hayata geçirilen proje, önyargıların küçük yaşta ortadan kaldırılmasına destek oluyor.
Özel Olimpiyatlar Türkiye’nin 35 yıldır özel çocukları sosyal hayatın içine çekebilmek ve yaşıtlarıyla kaynaşmalarını sağlamak için çalıştığını söyleyen Özel Olimpiyatlar Türkiye Onursal Başkanı Dilek Sabancı, şöyle diyor: “177 ülkede 225 kuruluşla faaliyet gösteren, yaklaşık 5 milyon kişiye ulaşan Special Olympics’in bir parçasıyız. Sadece 2017 yılında 17 bin kişinin yaşamına dokunduk. 2017 yılında gerçekleştirdiğimiz eğitim programıyla 200’den fazla özel ve partner sporcunun ailelerinden aldığımız dönüşler bunu kanıtlar nitelikte. Aileler proje sayesinde özel sporcularımızın diğer çocuklarla arkadaşlık kurma durumunun yüzde 22, birlikte spor yapmalarının ise yüzde 49 arttığını söylüyor. Bu bizim için çok değerli. Çünkü Özel Olimpiyatlar Türkiye’nin ruhunda spor var, eğlenerek öğrenme var.”
Pilot yılının ardından 2016-2017 eğitim ve öğretim yılında 7 üniversite ve 7 anaokulunda uygulanan Minik Sporcular Projesi’nin değerlendirme sonuçları, projenin hem özel hem de partner çocukların sosyal gelişimine önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. Projeye dahil olan özel çocukların velilerinin verdiği yanıtlara göre Minik Sporcular sayesinde;
- Özel sporcuların engeli olmayan bir arkadaşı olma durumu ön teste göre yüzde 29 arttı.
- Özel sporcuların engeli olmayan çocuklarla bir araya geldiği sosyal ortamlar yüzde 20 artış gösterdi.
- Özel sporcuların diğer çocuklar ile arkadaşlık kurma durumu yüzde 22.6, diğer çocuklar ile spor yapma durumu ise yüzde 49.2 arttı.

Yazının Devamını Oku

Dünyayı Trabzon’dan idare edemezsiniz!

8 Mayıs 2018
1941’de Trabzon’da dünyaya gözlerini açtı ama dünyayı Karadeniz’den izlemekle kalmadı. 17’sinde aile şirketinde işe başlayan, aynı yıllarda futbol kulübü yöneticiliğine el atan Yılmaz Ulusoy, onlarca yıldır durup dinlenmeden çalışmaya devam ediyor. Bu hafta, vakti zamanında bir toplantıda “Dünyayı Trabzon’dan idare edemezsiniz” diyerek masaya elini vuran o idealist gencin yolculuğunu konuşmak için Yılmaz Ulusoy’la bir araya geldik.

Özgeçmişinizi okuduğumda ilk dikkatimi çeken, iş hayatına çok küçük yaşta atılmanız oldu. Bir de spor, sanat âşığı, deniz ve doğa tutkunu olduğunuz herkesçe malum. Bugünlere uzanan başarı öykünüzün en başından başlayalım mı? Bu serüven ne zaman, nerede başladı?

- 1941, Trabzon-Of doğumluyum. Liseyi Trabzon Lisesi’nde bitirdim, hemen ardından aile şirketimizde çalışmaya başladım.

İş hayatınızı adım adım konuşacağız ama öncelikle sormak istiyorum; başarınızın sırrı nedir?

- Ben çok okuyan, çok dinleyen, öğrenmek için yaşam boyu uğraş vermiş birisiyim. Allah’ın emridir, “Oku” der. Çok okurum gerçekten. Ayrıca çalışacak, üretken olacaksınız. Bir de sevgi var. Ne kadar üretirseniz üretin her madde bir gün biter ama sevgi çoğalır. Kuşu sev, çiçeği sev, böceği sev, tabiatı sev, insanı sev... Bir insanın sevgisi yoksa, kalp gözü de yoktur. Bana sevmeyi nasip etti diye Allah’a hamdediyorum. “Allah’ım beni sevgisiz, beni vermekten yoksun bırakma, beni okumaktan, çalışmaktan geri kılma” diye dua ediyorum hep.

Bir de “dinlemek” konusunun altını çok çiziyorsunuz... İyi bir dinleyici misiniz?

- Öyle olmak zorundayız. Biri şayet dinlemiyorsa, ukaladır, ne derse desin. “Lafını balla kestim” deyip konuşmaya başlayanlar, hiçbir şey bilmeyenlerdir. Çünkü dinlemeden, okumadan, gezmeden, görmeden hiçbir şey öğrenemez, ifade edemezsiniz.

Ben hayatım boyunca kimden ne öğrenebilirim diye baktım. Mesela Rahmetli Hasan Saka’yı -bizim amcamızdı- çok dinledim. Hasan Saka malum Atatürk’ün zamanında maliye bakanlığı yapmış, sonra başbakan olmuş, Lozan’da İsmet Paşa’nın yanındaymış... Neyse... Giderdim yanına, derdim “Hasan Amca bana bir hikaye anlatsana”. “Oğlum ne işin var senin benim hikayelerimle, siyasetçi mi olacaksın?” derdi. Yok tabii, maksat dağarcığımda bulunsun. Ne dedik az önce; dinlemezseniz öğrenemezsiniz.

Yazının Devamını Oku

Tasavvuf kendimi iyi hissettiriyor

1 Mayıs 2018
Nida Bulut, genç bir girişimci. Tarihe olan ilgisiyle beslenen tasarım aşkı, onu genç yaşta kendi mücevher markası BU Jewels’ı kurmaya itti. İşkadını olan annesi Nilüfer Bulut ile sadece 3 ay çalışan, o kısa sürecin sonunda “Doğru yerde değilim” diyerek kendi yolunu çizen tasarımcı, birkaç yıl içinde sınırları zorlayıp Avrupa’ya kadar uzandı. İşte genç bir yeteneğin başlangıcından bugününe “plansız” yolculuğu...

◊ Tasarım dünyasındaki yolculuğunu takdirle izliyorum. Bildiğim kadarıyla başka dalda eğitim aldın ama mücevher tasarımı üzerine kariyer yapmayı tercih ettin. Bu işe başlamak nereden geldi aklına, sana ilham veren ne oldu?

- Açıkçası üniversite yıllarımda bu işe başlamak hiç aklımda yoktu. Ama çocukluğumdan beri tasarıma hevesliydim. Renkli boncuklarla, iplerle bileklikler yapar, sonra evimize gelen misafirlere hediye ederdim. Çocukluğumdan gelen o merakı üniversite bittikten sonra daha net keşfettim diyebilirim.

◊ Üniversiteye devam ederken “Tamam, artık ben tasarım işine el atayım” mı dedin peki?

- Yok, öyle olmadı. Üniversite yıllarında da tasarımcı olayım, takılar tasarlayayım gibi bir düşüncem yoktu. Tarihi çok sevdiğim için akademisyen olmaktı niyetim. Ama sonra tarih okumamın etkisiyle tasarım tutkum daha da büyüdü.

◊ Nasıl bir bağ kurdun ki aralarında?

- Sanat tarihi dersinde, sanat eseri niteliğinde mücevherleri görme, haklarında bilgi edinme, inceleme imkanı buldum. Detaylara girdikçe, kullanılan taşları ve özelliklerini öğrendikçe daha da heveslendim ve bu yolda ilerlemeye karar verdim.

Fotoğraflar: Murat ŞAKA

Yazının Devamını Oku

Hayat kurtaran TIR Türkiye’yi dolaşıyor

30 Nisan 2018
Uyuşturucu satıcılarıyla mücadele etmek önemli. Ama uyuşturucuya talep olmamasına yönelik çalışmalar yapmak daha önemli. İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün bu kapsamda hazırladığı Narkotik Eğitim TIR’ı Türkiye’yi dolaşıyor, kamuoyunu madde kullanımı konusunda bilgilendiriyor.

Çocuklar ve gençler uyuşturucunun gerçek anlamda ne olduğu, nasıl bir felakete yol açtığı, hayatları nasıl mahvettiği ve nasıl kandırıldıkları bilincine ulaşırlarsa, zaten bu zehri talep etmez ve satıcıların da işi biter.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü de bu bilinçle uyuşturucu kullanımını önlemeye yönelik önemli çalışmalar yapıyor.



DÜNYADA BİR İLK
NARKOTİK EĞİTİM TIR’I
İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, dünyada bir ilke imza attı ve “Narkotik Eğitim TIR’ı” projesini hayata geçirdi.

Yazının Devamını Oku

Bazı sanatçıların sahne şovlarına gülüyorum

24 Nisan 2018
Demet Akalın, müzik sektöründe geçen 21 yıl, sayısız hit ve zaman zaman karıştığı polemiklerle hem magazin dünyasının hem de sahnelerin en renkli isimlerinden biri. Gölcük’te içe dönük bir çocukken annesinin çabalarıyla dış dünyaya açılan, önce podyuma oradan da sahnelere geçiş yapan Akalın’la ilginç serüvenini konuştuk. Konu konuyu açtı, çocuk korkusundan Okan Kurt aşkına, yeni albümünden Hülya Avşar’dan yediği fırçaya her şeyi masaya yatırdık.

Demet Hanım, 20 yıldır şarkılarınızı dinliyor, şarkılarınızla eğleniyoruz ama... Ben bu başarı hikayesinin en başını merak ediyorum. Nasıl bir çocuktunuz, nasıl bir ailede büyüdünüz?

- Çok içime kapanık bir çocuktum. Baba olmadığı için biraz fazla mahalle baskısı hissettim.

Çevre baskısıyla mı büyüdünüz yani?

- Yok, aslında o mahalle baskısını bizzat ben, kendi kendime yarattım. Aman şuranın önünden geçmeyeyim, aman laf gelmesin diye hep kısıtlıyordum kendimi.

İyi ama neden?

- Çünkü anne dul... Bir dükkanın önünden ikinci kez geçmezdim mesela, sırf anneme laf gelmesin diye. Kızlar normalde formalarının belini kıvırıp mini yaparlar ya, ben tersine uzattırırdım. Zaten uzun boyluyum, saçlar belime kadar, çok dikkat çekiyorum. Bir de etek kısaltmak ne demek! Hatta hiç unutmuyorum; Murat diye bir çocuk bana çıkma teklif etti...

Mutlu olmuşsunuzdur, genç kızsınız sonuçta... Beğenilmek güzel şey...

- Hiç öyle değil işte. Oturdum ağladım “Ben ne yaptım bilmeden de bana çıkma teklif etti!” diye... 17-18 yaşıma kadar böyle devam etti.

Yazının Devamını Oku