◊ Eğlence sektörünün en eski isimlerindensin. Öncelikle senden bugünle geçmişi bir kıyaslamanı istesem... Neydi ne oldu?
- Bir kere şimdikiler çok şanslı.
◊ Neden...
- Şundan... Bizim zamanımızda sosyal medya yoktu. Meşhur olmak için gerçekten tırnaklarınla kazıman, çabalayarak bir yerlere gelmen gerekiyordu.
◊ Ya şimdi?
- Şimdi erkekler abuk subuk pozlar vererek, topuklu ayakkabılar giyerek, rujlar sürerek çıkıyor, bunlar bir şekilde gençlere enteresan geliyor.
O enteresan şeyler yavaş yavaş kişileri fenomenleştiriyor. Giderek dejenere oluyor toplum.
◊ Biraz da kolay yoldan para kazanmanın yolu gibi görünüyor...
◊ Demet Hanım, son dönemde hep özel hayatınızla gündemdesiniz ama ben kamera ve objektiflerin uzağında neler yaptığınızı merak ediyorum. Bir süredir ekranlarda yoksunuz, var mı ufukta yeni projeler?
- En son Fox TV’de moda programı yapıyordum biliyorsunuz. Hakan Akkaya, Uğurkan Erez ve ben... Yaz tabii ki daha sakin bir dönem. Dinlenme süreci bir bakıma. Gerçi bir yandan çok güzel toplantılar ve görüşmeler devam ediyor.
◊ Yine bir televizyon programıyla mı ilgili?
- Televizyon da var, marka yüzü olmam konusunda teklif de... Yani epey yoğun şekilde giriyorum yeni sezona.
◊ Televizyona ne gibi bir formatla dönmek niyetindesiniz? Alıştığımız üzere moda ve stil odaklı bir iş mi olacak?
- Valla çok farklı teklifler var, emin değilim. İçime sinen, benim tarzımla uyum sağlayabilecek bir program olsun da... Açıkçası haber programı teklifi bile geldi.
◊
Hepimiz çocuğumuza yapmaması gerekenleri söylemeye eğilimliyiz: “Koşma”, “kanepede zıplama”, “ses çıkarma”... Ve bu uyarılar bazen tüm gün devam eder.
Oysa ne yapmasına izin verilmediğinin tekrar tekrar söylenmesi, çocuğunuzu olumsuz etkiler. Asıl hata, mesajın yanlış aktarılmasıdır. Şöyle ki, olumsuzluk takısı “me/ma” onları etkilemez, aksine iş inada binebilir. Ona “Kanepede zıplama” yerine “Yerde oyna, oradan düşebilirsin” demek çok daha etkilidir.
Bu kural aslında yetişkinler için de geçerlidir. Örneğin birisi size “Pembe bir fil düşünmeyin” derse ne yaparsınız? Hemen pembe bir fil düşünürsünüz! Çünkü beynimiz bu şekilde programlanmıştır.
Bu çok hızlı ve bilinçsizce oluşur, durdurulamaz.
OLUMLU EBEVEYNLİK İÇİN YOL HARİTASI
◊ Seren Hanım, yeni bir kanala transfer olduğunuzu duydum. Yine magazin mi yoksa başka bir formatla mı karşımıza geleceksiniz?
- Ben bir TV starıyım, magazinci değil. Magazini seviyorum, magazinin içindeyim ama yarın başka bir format deneyebilirim. Sonuçta televizyonda olmaya devam edeceğim, çünkü herkes beni ekranda görmek istiyor.
◊ Öyle olduğu kesin, son programınız “Duymayan Kalmasın”ın başarısı ortada. Bu başarıyı neye borçluydunuz?
- Aslında bizim programımızda da sabahları diğer kanallardaki magazin programlarında işlenen konuların aynısı işlendi. Gündem neyse, aynısı konuşuldu. Ama biz iki önemli farklılıkla rakiplerimizi eledik diye düşünüyorum.
Birincisi, ben magazin programı yapıyor gibi görünsem de aslında kadın-erkek ilişkilerini ve aile yapısının korunması konusunu ele alıyordum daha çok.
Genel anlamda da kadını koruyan bir pencereden bakıyordum olaylara. Artı, Cengiz (Semercioğlu) çok iyi bir gazeteci, ben değilim, yani bilirkişi Cengiz’di.
Kişilik olarak zıt kutuplar olmamız çok cazip geldi izleyiciye. Ele aldığımız konularda gerçekten tartıştığımızı, iki ayrı fikir olarak bir ortak yol bulmaya çalıştığımızı gördüler. O sayede bırakın sabah kuşağındaki diğer magazin programlarını, sabah yayınlanan bütün kadın programlarını geçtik reytinglerde.
◊ Özellikle kadınlar çok sevdi ve izledi sizi...
Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU◊ Kaan Bey, geçtiğimiz aylarda Cem Yılmaz size bir sürpriz yaptı, gösterinizi izlemeye geldi. Onunla da kalmadı, kuliste sizi ziyaret etti. Var mıydı öncesinden bir tanışıklığınız?
- Cem Yılmaz sosyal medyadan takip ediyormuş beni, birkaç ay önce mesaj atmıştı hatta.
◊ Ne diye?
- “Sevgili kardeşim, çok güzel işler yapıyorsun, inşallah devam eder” diye. “Gelip seni izlemek, gülmek istiyorum” dedi. Ama bir türlü denk getiremedik, onun filmi vizyona girdi falan.
◊ Nasıl kırıldı şeytanın bacağı?
- 23 Nisan’da doğum günüydü, kutlamak için aradım. O konuşmada “Ben ne zaman geleceğim?” diye sordu. 25 Nisan da benim doğum günümdü, aynı gün gösterim vardı. Tarihi verdim, çıkıp geldi. Hatta erken geldi, kulise uğrayıp bana destek oldu.
◊ Tavsiyeleri ya da eleştirileri oldu mu peki? Bu işin ustası sonuçta...
- O kadar kibar bir insan ki... Hiç müdahalede bulunmak istemedi.
Yaz tatili kavramının tam olarak neden ve ne şekilde ortaya çıktığı bilinmiyor. Ancak araştırmacıların ortak tahmini, çocukların tarla işlerinde ailelerine yardım etmeleri düşüncesiyle başladığı yönünde... O tahminle yarışan diğer görüş ise çocukları yüksek hava sıcaklıklarının zorlayıcı etkilerinden korumak.
Sebep her ne olursa olsun, tüm dünyada yaz tatili uygulaması mevcut. Peki bu sistemin çocuklar açısından pozitif ve negatif etkileri neler?
Pozitif etkileri
◊ Çocuklar her anlamda daha fazla gelişir
◊ Daha iyi konuşmaya başlarlar
◊ Fiziksel ve duygusal anlamda daha güçlenirler
◊ Aile bağları güçlenir
◊ “Müzeyyen Müzikali” çok ses getirdi. Gerçekten de önemli bir prodüksiyon ve bu ilgiyi hak ediyor. Bu işin çıkış noktasından söz ederek başlayalım mı sohbetimize?
- Tabii... Müzeyyen Senar, Cumhuriyet tarihinde hem kadın hem de müzisyen olarak kült bir isim. Atatürk’e şarkı söylemiş, tarihimizde iz bırakmış bir sanatkâr. Dönemin politik figürlerinden aynı zamanda. Bir dönem sefire olmuş ama cemiyet bunu pek kabul etmemiş, kendisine şarkıcı ve hafif kadın muamelesi yapılmış. O ise yılmamış, kalbinin sesini dinlemiş. Bağımsız bir ruh ve müthiş bir ses, müthiş bir yetenek. Özetle Cumhuriyet tarihinde bütün varlığıyla iz bırakmış bir kadın, zamansız bir ruh o...
◊ Halen keyifle dinlenen bir ses, zamansız bir müzik...
- Müzik organik bir şey... Zaman içinde biçim de değiştiriyor, içerik de. Klasik Türk müziği, bir başka deyişle alaturka (Ben Türk sanat müziği tanımını sevmiyorum) aslında döneminin popüler müziği. Fakat o dönemin zarafeti ve naifliğini yansıtıyor. İnsanların aşklarını yaşayış, duygularını ifade ediş biçimleri, hassasiyetleri konusunda ciddi veriler içeriyor. Ne yazık ki onların çoğunu kaybettik, çünkü çağ değişti.
◊ Dünya genelinde böyle değil mi? O eski naiflik yok...
- Doğru. Zaman hızlandı. İnsanlar sanki her şey ellerinden kaçıp gidiyor gibi hissediyor. Dolayısıyla bir aşk için beklemek, aşk için emek vermek gibi hassasiyetler kalmadı. Ama o dönemlerde varmış ve bu durum şarkılarda da tezahür ediyormuş.
Size göre “yabancı”, çocuğunuzun hiç tanımadığı, hiç karşılaşmadığı insandır. E ya sizin farkında bile olmadan tanıştırıp kaynaştırdıklarınız ne olacak!
Sizin “abi, abla, amca” dedirttiğiniz herkesi çocuk “güvenilir” zannediyor!
Yapılan araştırmalara göre cinsel istismar çok büyük oranda çocuğun tanıdığı kişiler tarafından yapılıyor.
Dolayısıyla anne babalar, çocuğu sadece dışarıdan değil kendi çevresinden de aynı hassasiyetle korumakla yükümlüdür.
Tabii ki çocuğun tüm tanıdıklarından korkması sağlıklı olmaz, ancak ebeveyn olarak sizin kontrolünüzden çıkmaması adına tedbiri elden bırakmamanız gerek.
ÇOCUK İSTİSMARI DÜNYA SORUNU