◊ Öncelikle “Popstar 2018” için hayırlı olsun diyeyim. Özlemiştik sizi ve bu formatı...
- Çok teşekkür ederim.
◊ “Popstar Alaturka”da Bülent Ersoy, Orhan Gencebay, Ebru Gündeş’li efsane bir kadro vardı. Neden şimdi farklı bir jüri oluşturdunuz?
- Bahsettiğiniz kadro, Armağan Çağlayan’ı da ekleyin, gerçekten “Popstar Alaturka” için jürilerin “kare as”ıdır. Hiç şüphesiz muhteşem bir jüriydi. Bir daha öyle bir jürinin bir araya gelmesi çok zor. O lezzetin aynı şekilde yakalanmasına da artık imkan yok. 20 yıl da geçse, 40 yıl da geçse o jüri unutulmayacak!
◊ Neden olmasın?
- Çünkü bizler, Türkiye, her şey değişiyor. Hem de o kadar hızlı bir değişim ki bu...
◊ “Değişime ayak uydurduk” mu diyorsunuz?
- Öyle de olmalı. Esasında en büyük hata “Geçmişte bu çok iyi olmuştu, bir daha tekrarlayalım” demektir.
◊ İntizar Hanım, ben röportajlarıma genellikle çocukluk yıllarıyla başlamayı tercih ediyorum. Bugünkü başarının temelinde nelerin yattığını çocukluk yılları ele veriyor çünkü...
- Ne güzel, çok sevindim buna... Çünkü genelde beni şarkı söyletip yerime oturturlar hep. Şarkı söyle yerine otur, şarkı söyle yerine otur (gülüyor). Kimse geçmişi sormuyor.
◊ O açığı kapatalım öyleyse...
- Haydi (gülüyor).
◊ Müzik dünyasının önemli seslerinden birisiniz. Kaç yıldır şarkı söylüyorsunuz? Bu tutku ne zamandır var?
- Kendimi bildim bileli. Tipik Anadolu ailelerini getirin gözünüzün önüne; evde mutlaka bir bağlama olur, duvarın bir köşesinde asılı durur. Herkes şarkılar, türküler söyler. Bizimki de öyle bir evdi işte.
◊ Ailede sizden başka şarkı söyleyen var mıydı?
- Annemin, babamın sesi de çok güzeldi. Türk halk müziğiyle büyüdüm.
Çocukların oynadıkları oyunlar ve çizdikleri resimler, adeta yetişkin insanların konuşması gibidir. Çocukların oynadıkları oyunlar ve çizdikleri resimler, adeta yetişkin insanların konuşması gibidir. Ebeveynler, çocuklarının duygu ve düşüncelerini öğrenmek için mutlaka ama mutlaka onların oyunlarına, hareketlerine ve çizdikleri resimlere dikkatlice bakmalıdır. Eğitimciler veya ebeveynler, çocukla onun hikayesinde oyun oynayabilir. Böylelikle çocuk, sesinin duyulduğunu bilir ve onu dinleyen birileri olduğunun farkına varır.Bazı çocuklar, oyun oynamayı öğrenememiş veya oyun oynamak için imkan bulamamış olabilir. Yaşadıkları travmalar sebebiyle iç dünyalarında acı çekiyor, bununla ilgili konuşmak istemiyor ve oyun oynamak bile istemiyor olabilirler. Çocuklar çoğunlukla neyin normal olup neyin olmadığını kestiremez. Kendisini iyi ifade edemeyen veya yeterince ilgi görmediğini hisseden çocukta davranış problemleri oluşabilir. Çocuklara bir tanı koymadan önce mutlaka tüm gelişim sürecine bakılmalıdır. Bunlar nelerdir:◊ Motor gelişimi◊ Zihinsel gelişim◊ Duygusal gelişim◊ Sosyal gelişim◊ Dil gelişimi◊ Oyun gelişimi◊ Kreatif gelişimTüm bunlar normal olsa bile çocuğu anlamak için oynadığı oyunlara ve çizdiği resimlere bakılmalıdır ki, çocuğun iç dünyası anlaşılabilsin.
Bir şeyler doğru gitmiyorsa eğer...
Çocuğun sağlıklı gelişiminde ve olgunlaşma sürecinde bir problem oluşursa;
◊ Çocuk bulunduğu evreden bir önceki evreye düşebilir.
◊ Gelişimi, normal gelişimine oranla yavaşlayabilir.
◊ Gelişimi bir süreliğine durabilir.
◊ Gelişimi, farklı gelişim bölgelerinde değişiklik gösterebilir.
◊ “Diriliş Ertuğrul”un Ares’i olarak karşımdasınız. Öncelikle diziden söz edelim, sizi sette çok mutlu gördüm.
- Çünkü gerçekten çok zevkli bir set.
◊ Nedir bu platoyu bu kadar keyifli kılan, ekip mi?
- Şöyle söyleyeyim, ben yapı olarak çok pragmatik bir insanım. Yani bir şeyin aklı başında yapılmaması tahammül sınırlarımı fena halde zorluyor. Ama bu sette öyle bir sıkıntı yaşamazsınız. Bambaşka bir dünya. Herkes çok profesyonel. Mesela herkes sabah aynı saatte gelir, akşam aynı saatte çıkar. Günde 10 saat çalışıp 6 günde bu işi nasıl çıkarıyoruz, inanın hiçbir fikrim yok. Ekip dönemin ve işin hissiyatını o kadar yoğun şekilde taşıyor ki.
◊ Profesyonellik ve ekip ruhu diyorsunuz yani...
- İşin çok kendine özgü bir lezzet notası da var. O lezzet, oyuncuları tamamen işin içine çekiyor. Gerek hikaye akışı olsun, gerek ortam olsun, her anlamda çalıştığım en kolay set.
TRAFİKTE ARABAMIN KAPISINI AÇIP ÇAY, POĞAÇA UZATIYORLAR
◊
◊ “Vay Delikanlı Gönlüm”, “Memleket Meselesi”, “Yüreğinle Gel”, “Yalnız Kurt” gibi dillerde yer etmiş onca şarkınız var ama ön plana çıkmıyorsunuz. Bunun sebeplerini daha sonra konuşalım. Öncelikle serüvenin başını merak ediyorum. Müzik aşkı ne zaman doğdu?
- Yetenek, Allah vergisidir. Ama açık söyleyeyim, çocukken benim aklımda hiç böyle bir şey yoktu.
◊ Gönlünüzde yatan neydi?
- Öğretmenlik. Sınıf öğretmeni olarak hayal ederdim kendimi. Bu hayal hiçbir zaman tam olarak silinmedi aklımdan. Bilimsel çalışmalara meraklı olduğumdan hâlâ zaman zaman bir üniversitede öğretim üyesi olmayı düşünüyorum. Allah nasip ederse böyle bir niyetim var.
◊ Öğretmenlik hayaliyle ne zaman vedalaştınız da müziğe yöneldiniz?
Bebekler, ortalama 1.5 yaşlarından itibaren kendi gizli iç dünyasını, gelişimini, düşüncelerini kağıda dökmeye hazır hale gelir. O anlamsızmış gibi görünen çizimlerle iç dünyaları hakkında muazzam bilgiler verirler.
Çocuklarınızın neler hissettiğini bilmek istiyorsanız, ne çizdiğine bakmanız yeterlidir.
EBEVEYNLERE TÜYOLAR
◊ Öncelikle çocuğunuz 4 yaşından büyükse ve kağıdı hâlâ dikey olarak kullanıyorsa, buna biraz dikkat etmek gerekir. Çünkü çocuklar bu yaş itibariyle kağıdı yatay kullanmaya başlar.
◊ Kıyafet, ayakkabı, mücevher tasarımlarını biliyorduk ama yelpazeyi genişletmişsin. Yeni parfümün By Işıl Reçber Savage hayırlı olsun.
- Kendimi bildim bileli kozmetikle çok ilgiliyim. İnanmazsın ama 4-5 yaşlarında başladı bu merakım. Annem de kozmetiğe meraklıydı. Babamla tatil için Avrupa’ya gider, her seferinde Türkiye’de bulunmayan kozmetik ürünleriyle geri dönerdi. O far paletleri, ruj paletleri falan... Bayılırdım onları karıştırmaya. Kendime makyaj yapardım, kesmezdi, arkadaşlarımı da çağırırdım eve... Onları boyarken kendimden geçerdim. Doyamazdım süslemeye, süslenmeye...
◊ Ya kılık kıyafet durumu?
- Süslüydüm tabii. Makyajdan sonra annemin gardırobunu açar, kıyafetlerini, topuklu ayakkabılarını giyer, aksesuvarlarını takar, sonra da ayna karşısına geçerdim. Özetle, bu ilgi sonradan doğmadı.
◊ Okulda çok dikkat çeken bir öğrenci miydin?
- Yaşıma göre hep uzun boyluydum. Saçlarım da oldum olası böyle uzundu. O anlamda dikkat çekiciydim diyebilirim. Ama ergenlik döneminde çocukluğumdaki kadar süslü değildim. Zamanla insanın tarzı oturur ya zaten.
◊ Kozmetik, moda, tasarım... Bunlar hep iş alanı olarak mı aklındaydı? Zamanla mı hobiden işe dönüştü?
- Bu içten gelen bir şey. Ben bu işin içinde olmalıydım. Hep bunun farkındaydım. Oldum olası üretmeyi severdim ben. Daha önce mücevher tasarımcılığı yaptım, hâlâ da devam ediyor. Giysi tasarladım. O işlerde aldığım geri dönüşlerden cesaretle de böyle bir işe kalkıştım.
◊ Eğlence dünyasının en sevilen isimlerinden birisiniz ama bu noktaya kolay gelmediğinizi biliyorum. En başa dönelim mi? Müzik aşkı nasıl girdi kanınıza?
- Her çocuk gibi şarkı söylemeye çok hevesliydim. Şarkıcı olacağım diye tutturmuştum bildiğiniz...
◊ Kaç yaşlarındaydınız?
- İlkokul çağlarında... Ama ailemde hiç böyle bir şey yok. Mazbut, orta halli bir aileyiz. Ankara’dayız. Babacığımın işleri bozulmuş, kamyon şoförlüğü yapıyor. Anacığım ev hanımı. Sekiz kardeşiz, ben en küçükleriyim.
◊ Zor bir çocukluk muydu sizinki?
- Babacığım kısıtlı imkanlarına rağmen bizi hiçbir şeyden eksik bırakmazdı. Belki yazları otellerde tatil yapamazdık ama eylülde, yani fiyatlar düşünce kamping’lerde çadır kurardık. 10 gün olmasa da 4 gün tatil yapardık ailece. Yeni Mahalle’de 2 oda 1 salon bir evimiz vardı. Bayramlarda birer ayakkabı, yazın birer ayakkabı, kışın birer ayakkabı... Bilinen durumlar işte... Lüks yok ama mutluyuz.
◊ E müzik?
- İşte daha o dönemlerde bir şarkıcı olma hevesim vardı. Okulda müzik derslerim çok iyi falan. 17 yaşındayken arkadaşlarımın kafasına uydum, eve haber vermeden tatil için kalkıp Antalya-Side’ye gittim. Arkadaşlarım, bir çay bahçesinde otururken “Bu arkadaş da çok güzel şarkı söyler” deyip beni öne attı. Bildiğiniz Türk filmi hikayesi (gülüyor). Çıktım bir şarkı söyledim. Çay bahçesinin sahibi dedi ki “Sizin yeme içme paralarınızı veririm, gel burada şarkı söyle”... Başladım orada şarkı söylemeye.