◊ Uluslararası Güreş Federasyonu (FILA) tarafından “Asrın Güreşçisi” unvanı verilmiş bir sporcusunuz. Halk tarafından da çok seviliyorsunuz. Duyduğuma göre hayatınızın film yapılması yönünde ısrarlar varmış. O konuda ne düşünüyorsunuz?
- Şu anda öyle bir düşüncemiz yok açıkçası. Zaman zaman spor yaşamımız ve siyasi hayatımızla ilgili belgesel benzeri teklifler geliyor ama şu ana kadar hiç o kadar kapsamlı bir proje düşünmedik.
◊ Ciddi engeller ve zorluklara rağmen yılmamış, dünya çapında başarılara imza atmış birisiniz. Aslında hikayeniz çok izlenir diye düşünüyorum.
- Engel demeyelim aslında... Sonuçta hayatın kendisi bir mücadele... İnsanlara her şey dört dörtlük şekilde, altın tepside sunulmuyor. Biz de hayatımızı öyle bir mücadeleyle idame ettirmeye çalışıyoruz. Bir şekilde ayakta durmanın yollarını buluyor, bunun için mücadelemizi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz. Tabii ki bu mücadele evresi kolay geçmiyor.
◊ Stockholm’de düzenlenen 1993 Dünya Şampiyonası’nda Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu olduğunuzda daha 17 yaşındaymışsınız. O yaşta böyle bir başarıyı hazmetmek kolay olmasa gerek. O ilgi hiç “ne oldum ben” sarhoşluğu yaratmadı mı?
- Biz yokluktan, yoksulluktan geldik. Zor şartlarda yetiştik.
Anamızın babamızın zor şartlar altında bize sunduklarıyla büyüdük.
◊ Yeni filminiz “Babamın Ceketi” hayırlı olsun...
- Çok teşekkürler.
◊ Nasıl bir film?
- Yeşilçam döneminde avantür denilen filmler vardı, bilirsiniz. Her şey aynı filmde; aşk, dram, aksiyon, sosyal içerik, komedi... Bu da öyle bir film.
◊ Konudan da biraz söz edebilir misiniz?
- İşsizlik yüzünden evlenemeyen bir gencin babasıyla çatışmasını anlatıyor. Ve değişen değerleri... Malum, eskiden okumak bir erdem sayılırken günümüze enayilik olarak görülmeye başlandı.
◊ Bu genç de eğitimli olduğu halde mi işsiz?
- Evet, üniversite mezunu ama uzunca süre iş bulamıyor. Sevdiği kızın babası kalp krizi geçiriyor, bunun üzerine diyor ki “Bir an önce evlenin de kızımın mürüvvetini göreyim”... Böyle olunca iş bulması aciliyet kazanıyor.
ÖZLEM SÜER: BEN HEP DOĞANIN ROMANTİKLİĞİNİ SAVUNDUM
◊ Özlem Hanım, öncelikle koleksiyon detaylarından söz eder misiniz? Bildiğim kadarıyla neo romantik, avant-garde ve neo bohem olmak üzere üç tema var.
- Evet... Neo romantik, yeni formlarla romantizm arayışımıza, avant-garde her daim deneysel yaklaşımımıza ve neo bohem ise nomad ruhundaki hafifliğimize ithaf edildi.
◊ Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’a katılma sebebiniz ne? Bu organizasyonun sizin açınızdan öneminden bahseder misiniz?
- Tasarım alanında uluslararası platformdaki en kapsamlı ve güncel etkinlik olduğundan, bunu ülkemizi ve kendimizi temsilde bir sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. Bu sebeple Moda Haftası performansları bizim için her daim çok önemli.
◊ Defilelerinizde ısrarla görmek istediğiniz modeller var mı? Kimlerle çalışmayı tercih ediyorsunuz?
- İlk defilelerimizden beri
◊ Menderes Bey, size soru sormak zor aslına bakarsanız... Karşımda sadece Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı değil aynı zamanda çok eski bir gazeteci var...
- (Gülüyor)... Estağfurullah. Gazetecilik bizim aile mesleği. Dedem gazeteci, babam gazeteci, ben gazeteciyim, annem gazeteci, ablam aynı şekilde. Eşim bile benimle evlenince gazeteci oldu. 1949’da çıkmaya başlayan bir gazeteyi ailece devam ettiriyoruz. Gerçi artık okumaya fırsat bulamıyorum ama...
◊ Dijital çıktı, sayfa çevirme kalmadı...
- Çok doğru. Maalesef öyle. Ben ki mürekkep kokusuyla büyümüş biri olarak her şeyi dijital ortamda okumaya alışmışsam düşünün artık. Herkes alışır.
◊ O kokuyu özlemiyor musunuz hiç? Bana dijital aynı tadı vermiyormuş gibi geliyor.
- Zaman... Bir zamanlar “O mürekkep kokusunu duymadan zor yaşarız” derdik, çünkü gazeteciliğin olmazsa olmazıdır. Ama artık gazeteyi elime almadan, direkt dijital ortamda okuyorum.
◊
İçişleri Bakanlığı, trafik güvenliğinin sağlanması ve kazaya bağlı can kayıplarının azaltılması için çalışmalarına kararlılıkla devam ediyor.
“Hatalı Sürücüye Kırmızı Düdük” kampanyası da bu çalışmalar ışığında sürüyor.
O kampanya ile bir yandan çocukların aileleri üzerindeki olumlu yaptırım gücü sayesinde ebeveynlerin trafik kurallarına uymaları sağlanıyor, diğer yandan çocukların gelecekte iyi birer sürücü olmalarına zemin hazırlanıyor.
Bu çalışmalardan yola çıkarak, bu hafta biraz ebeveynlerden bahsetmek istiyorum.
Bir örnekle başlayalım. Bilindiği gibi Türkiye’de ehliyet alabilmek için ciddi bir trafik eğitim programını tamamlamak, sınavı başarıyla geçmek gerekiyor.
Ancak ehliyet almaya hak kazanmış yetişkinlerin çoğu, ezbere bildikleri bu trafik kurallarına uymuyor.
Bu hatalı davranışın sebebi, aslında inanmadıkları bir şeyi (yani bu durumda trafik kurallarını) hayatlarına geçirememeleri.
◊ Ben çalışmalardan, yeni projelerden falan önce, YouTuber Danla Biliç’le yaşadığın olayı sormak istiyorum. O seni “Kalçalarını görelim” demekle suçluyor, sen onu hakaretle... Olay mahkemeye taşındı galiba, değil mi?
- Doğru. Mahkemeye ben verdim, dava benim davam.
◊ Ne oldu, nasıl başladı bu kavga?
- Bundan 3 ay önce YouTube’da bir programa başladım, ünlülerin beden dili analizlerini yapıyordum. Bana getirilen isim listesinde Danla Biliç de vardı. Kendisi daha önce “Beyaz Show”a katılmıştı. O yayından sonra fazla kiloları ve görüntüsü yüzünden resmen linç edilmişti. Gerçekten üzülmüştüm duruma.
◊ E şu ana kadar bir sorun yok...
- Yok yok... Ben sonrasında HaberTürk’te yaptığım programa çağırdım, “Gel konuşalım” dedim. Menajeri dedi ki “Depresyonda, kendini iyi hissetmiyor”. O sebeple görüşemedik. O süreçte ben çalışmayı yaptım, analizi bitirdim ve menajerine gönderdim. Bunlar da mahkemeye sunuldu zaten.
◊ Mahkeme sürecine atlamadan önce, ipler hangi noktada koptu, onu bir anlatır mısın?
- Dediğim gibi analizi menajerine gönderdim, “Çok teşekkürler, elinize sağlık” diye yanıt geldi. İçimiz rahat yayına verdik. Ama aynı hafta birlikte çalıştığı kameraman sorunlu şekilde işten ayrılıyor ve Danla Biliç hakkında bir şeyler söylüyor. Ortalık karışıyor. Yine aynı dönemde bu Şeyma Subaşı ile ilgili bir video koyuyor, Acun da aynı gün onu kaldırtıyor. İki olaydan sonra sosyal medyada yine linç yemeye başladı. Ve dikkati dağıtmak, kendine taraftar toplamak için bana saldırdı.
◊ Geçtiğimiz günlerde Harbiye’deki ilk konserini verdin. Yer yerinden oynadı. Tek albümle böyle bir başarı yakalaman inanılmaz.
- Gerçekten çok büyülü bir akşamdı.
◊ Harbiye’deki gelmiş geçmiş en kalabalık “ilk konser”miş galiba...
- Bana da öyle söylediler. Genel konjonktüre göre de çok ciddi bir seyirci sayısına ulaşılmış. Ama benim seyircim her zaman iyidir, bu durumu Harbiye’de fark ettiler. Çünkü Harbiye hem basın için çok önemli bir yer hem de sanatçılar için bir nevi er meydanı. Yoksa daha önce 60 bin kişiye de konser verdim.
◊ Seni canlı canlı izlemek için Harbiye’ye akın eden 6 bin kişi, izledikleri şovdan memnun kaldı mı dersin?
- Evet, kaldılar. Dediğim gibi çok büyülü bir anı paylaştık. Ben konserlerime ve kliplerime bazı kodlar koyarım. Hep bir metaforum vardır.
◊ Ne gibi bir metafor?
- Onu anlatmam, özel kalsın (gülüyor). Ama ana düşüncesini söyleyeyim: Büyüle ve büyü. Tırnak içinde böyle bir cümleyle başladık konsere biz.
◊ İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen Avrupa Artistik Cimnastik Şampiyonası’nda İbrahim Çolak, halka aletinde 15 bin 100 puan alarak gümüş madalya kazandı. Milli sporcu, aldığı bu sonuçla Avrupa Artistik Cimnastik Şampiyonası’nda Türkiye’ye tarihindeki ilk gümüş madalyayı getirdi.
◊ Berlin’de düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası’nın 200 metre finalinde ise Ramil Guliyev, Avrupa’da tüm zamanların en iyi ikinci derecesine imza atarak altın madalyayı aldı. Guliyev’e, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları için de şimdiden başarılar diliyoruz.
◊ İsveç’te düzenlenen İşitme Engelliler 21 Yaş Altı Avrupa Futbol Şampiyonası final maçında, milli futbolcular Ukrayna’yı 4-0 yenerek şampiyon oldu.
◊ İrlanda’nın başkenti Dublin’de düzenlenen Paralimpik Avrupa Şampiyonası’nda, 50 metre sırtüstünde altın madalya kazanarak Avrupa Şampiyonu olan Sümeyye Boyacı, bizlere büyük bir gurur ve mutluluk yaşattı.
◊ Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen şampiyonanın altıncı ve son gün akşam seansında, 5 bin metre finali koşuldu. Ay-yıldızlı atlet Yasemin Can, uzun süre önde götürdüğü yarışı 14.57.63’lük dereceyle üçüncü sırada bitirerek bronz madalyanın sahibi oldu.
◊ Şampiyonanın erkekler 4x100 metre finalinde ise Türkiye Milli Takımı gümüş madalya kazandı. Emre Zafer Barnes, Jak Ali Harvey, Yiğitcan Hekimoğlu ve Ramil Guliyev’den oluşan milli takım, 37.98’lik dereceyle ikinci sırayı aldı ve gümüş madalyanın sahibi oldu. Ay-yıldızlı ekip, aynı zamanda Türkiye rekoru da kırdı.