Tufan Türenç

Türkiye’de yargıç güvencesi bitirildi

11 Kasım 2009
BU nasıl bir demokrasi?<br><br>Bu nasıl bir hukuk devleti?

Hani yargıç güvencesi?

Bir iktidar düşünün ki, kendisine karşı olduğu için bir yargıçla bir savcının mesleklerinden ihraç edilmesini istiyor.

Ayrıca yargılanmaları için de suç duyurusunda bulunuyor.  

Adalet Bakanı, bakanlığı tarafından görevlendirilen müfettişlerin bu istekleri içeren raporlarına onay verebiliyor.

Şimdi yargıda görev yapan yargıçlar ve savcılar hükümetin bu baskısından sonra nasıl özgürce karar verebilecekler?

Verecekleri kararların hükümetin hoşuna gitmemesi durumunda başlarına aynı belaların geleceği korkusuna kapılmazlar mı?

Bu durumda hukuk devleti nasıl işleyecek?

Yargı bağımsızlığı nasıl korunacak?   

Yazının Devamını Oku

Katil Ömer El Beşir Türkiye’ye gelemedi

9 Kasım 2009
12 Eylül askeri döneminde Pakistan Devlet Başkanı Ziya ül Hak sık sık Türkiye’ye ziyarete gelirdi.

Askerler onu coşkuyla karşılar, izzet ikram gösterirlerdi.


O da “Türkiye benim ikinci vatanım” derdi.


Bu ziyaretlere “Katil Ziya yine geldi” diye öfkelenir ama sıkıyönetim nedeniyle tepki gösteremezdik.

Katil Ziya ile ilgili haberleri suya sabuna dokunmayacak şekilde vermek zorunda kalırdık.

Katil Ziya da sanki bize inat yapar gibi sürekli gelirdi.


Yazının Devamını Oku

Sanatçılar günümüzde yürekli olmak zorunda

7 Kasım 2009
ORKESTRA Schumann’ın 1. Senfoni’sine yeni girmişti.

Şef Gürer Aykal konsantre olmuş, orkestrayı coşkuyla yönetiyordu. 
Tam o sırada üst sol balkondan bir telefon sesi duyuldu.

Gürer Aykal orkestrayı susturdu ve bir süre bir heykel gibi hareketsiz kaldı.


Telefon sesi hem kendisinin, hem de senfoniye büyük istekle girmiş olan orkestranın konsantrasyonunu bozmuştu.


İzleyiciler de donup kalmıştı.

Gürer Aykal

Yazının Devamını Oku

Dündar ile Birand’ın iktidar kavgası

6 Kasım 2009
1999’un ocak ayıydı.

Hindistan’a resmi ziyaret yapan Cumhurbaşkanı Demirel ile Agra kenti yakınlarındaki Tac Mahal’i geziyorduk.

Bu dünya şaheseri olan türbeyi 17’nci yüzyılda yaşayan Şah Cihan 14’üncü çocuğunu doğururken ölen sevgili eşi için yaptırmıştı.

Karısının ölümünden sonra dünyaya küsen ve 1617 yılında hastalanan Şah Cihan oğullarından birini veliaht ilan edince öteki üç oğlu babalarına karşı isyan etmişti.  


Oğullarından biri babasını devirerek tahtı ele geçirmişti.


Yazının Devamını Oku

Bilgi çağı ve Türkiye gerçeği

4 Kasım 2009
İMAM hatiplere talep 3 kat arttı. İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) Genel Başkanlığı’nı dün devreden Yusuf Ziyaeddin Sula “İmam hatiplere katsayı engeli kalktı. Bu sene ‘Durun artık gelmeyin daha fazla alamayız’ der duruma geldik. İstanbul’da mevcudun üç misli öğrenci aldık” dedi.

ÖNDER’in 5. kurultayında genel başkanlığı Hüseyin Korkmaz’a devreden Sula, katsayı engeli sebebiyle 15 yıldır farklı meslek eğitimleri için üniversitelere öğrenci veremediklerini, ancak bu yıl YÖK tarafından bu uygulamanın kaldırıldığını söyledi.

Sula, şöyle dedi:

*  *  *Dünya Ekonomik Forumu’nun 2009 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi:


*  *  *

“Türkiye kadın-erkek eşitliği bakımından 134 ülke arasında 129’uncu oldu.

Yazının Devamını Oku

Devr-i Özal’da da böyleydi

2 Kasım 2009
YILLAR önce de aynı utancı yaşamıştık. <br><br>1983 yılında Turgut Özal’ın liberal hükümeti iktidara gelmişti.

Medyanın büyük bölümü birdenbire Özal hayranı oluvermişti.

Yıllardan beri tanıdığımız, birlikte Babıâli’nin sıkıntılarını omuzladığımız arkadaşlarımızın pek çoğu Özalcı kesilmişti.

Her gün köşelerden başbakana övgüler düzülüyor, Özal için afili manşetler çekiliyordu.

Ekonomi harikaydı, Türkiye Özal’ın reformları sayesinde çağlar atlamıştı.

Başbakanın “Aklını kullan, köşeyi dön” tavsiyesine balıklama atlayan iktidar yandaşları ülkeyi bir güzel talan ettiler.

İlkelilik, dürüstlük, ahlak, değerlere bağlılık hepsi gözlerden uzak tutuldu.

Onlara göre Türkiye atılımlarıyla dünyanın yıldızı olmuştu.

Özal

Yazının Devamını Oku

Cindoruk bu yaşında neden bu çabanın içinde

31 Ekim 2009
BUGÜN Ankara’da demokratik rejim açısından çok önemli, belki de ülkenin yazgısını değiştirebilecek iki siyasi hareket var.

Öğleden önce Anavatan Partisi’nin (ANAP) kongresi toplanacak ve 2007’deki anlaşma gereğini yerine getirerek partinin feshine karar verecek.

Öğleden sonra ise Demokrat Parti’nin kongresi olacak.

Bu kongrede ANAP’lı üyelerin yeni Genel İdare Kurulu’na katılması için seçim yapılacak ve iki partinin DP çatısı altında birleşmesi tamamlanacak.

Bu iki kongre sonucunda Demokrat Parti (DP) adı altında merkezin iki siyasi hareketi tek parti olarak siyasi yelpazedeki yerini almış olacak.

Bu birleşmenin önemini anlatabilmek için biraz eskiye dönmek gerekiyor.

2002 seçimlerinde yeni kurulan AKP yüzde 34 oy alarak parlamentodaki sandalyelerin yüzde 65’ini kazandı.

AKP’nin bu başarısının tek nedeni, merkezdeki partilerin 2001 ekonomik krizinin ağır faturasını ödemek zorunda kalmasıydı. 

Merkez sağ ve merkezdeki oyların tamamına yakını AKP’ye akmıştı.

Yazının Devamını Oku

Beyinsel travma

30 Ekim 2009
KEMAL Derviş uluslararası bir toplantıda Bill Clinton’a şu soruyu sorar: <br><br>“Sayın Başkan, halefiniz Bush önce Afganistan’a sonra da Irak’a saldırdı. Sizce hangi mantıkla yaptı bunları? Amerikan toplumu buna nasıl izin verdi?”

Clinton hafifçe gülümser, sonra da kısa ama anlamlı bir yanıt verir:

 “11 Eylül saldırısı Amerika’yı bir beyin travmasına sürükledi. Mantık filan kalmadı.”

Son yıllarda Türkiye de böyle bir beyin travması yaşıyor.

Politikacılar, bireyler, aydınlar, yazar-çizerler, düşünürler, bilim adamları, bürokratlar ve en önemlisi kurumlar tam bir ayrım içine girdiler.

Sürekli kavga ediyorlar.


Türkiye’de mantık ve sağduyu işlemez oldu.

 

Yazının Devamını Oku