Paylaş
23 Ağustos’a kadar yapılan bildirimlerin tasnifini yaptım. 5’i Sincar’la ilgili. 3’ü Erbil. 6’sı Musul Barajı. 1’i de Erbil ve Musul Barajı beraber. Toplam 93 hava operasyonu var. Savaş jetleri ve insansız hava araçları karışık. Bunların 60’ı Musul Barajı için. Bağdat’a yönelik tehditle ilgili bir hava saldırısı yok. Baraj kadar kritik, Bağdat’a yakın rafineri için yok. Ama bunlar var. Bu ne demek? “Bağdat’a karışmam, Kürtlere dokunma ve senin Musul’un altyapısına hâkim olmana izin vermeyeceğim” demek. Buna çevreleme (containment) denir. Nitekim Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey de perşembe günü “IŞİD sadece çevrelenmemeli, en nihayetinde mağluk edilmelidir” dedi. Fakat sorun... İşin mağlup edilme kısmının nasıl olacağını açıklamadı.
*
IŞİD’in mağlup edilmesindeki kritik safha, şimdiki çerçevenin dışında kalan bölüm. Yani Suriye. Amerikalılar, 93 kez vururken IŞİD’e aynı zamanda şunu söylediler. “Kürtlere saldıramazsın ama Suriye’ye git orada ne yaparsan yap.” Bu konudaki çekincelerini Türk tarafı da bir ay önce Beyaz Saray’a çok net iletti. “Sadece Irak’ı vurursanız, IŞİD elindeki ağır silahları alıp Suriye’ye döner, oradaki ılımlı muhalefeti iyice ezer ve Suriye daha da kötüleşir” dedi. Obama Yönetimi ise Ankara’nın şerhini önemsemedi. Cuma günü Pentagon Sözcüsü Tuğamiral John Kirby’ye basın toplantısında ben de aynısını sordum. “IŞİD, elindeki ağır silahlarla Suriye’ye dönme konusunda serbest görünüyorken bu yapılan hava saldırıları IŞİD ve ılımlı muhalefet arasındaki çatışmalar açısından Suriye’deki durumu nasıl etkileyecek” dedim. “Suriye konusunda henüz bir karar vermedik” diyerek geçiştirdi.
*
WASHINGTON’ın IŞİD’e yönelik Irak’taki hava saldırılarını Suriye’ye taşıma konusunda üç kaygısı var: 1) Irak’ta ABD’yi saldırılar için resmen davet eden bir hükümet var. Suriye’deki rejim ise Washington’ın gözünde meşru değil. 2) ABD IŞİD’i vururken, bölgede kontrolü sağlayabilecek Kürdistan Bölgesel Yönetimi gibi bir yapıya güveniyor. Ama Suriye’deki ılımlı muhalefet bu noktadan çok uzak. 3) Obama bu hava saldırılarını, Kongre’ye haber vermeden 60 gün boyunca Başkan’a vurma yetkisi veren Savaç Güçleri Kararı’na dayanarak aldı. Ancak Irak’taki çevreleme için 60 gün yeterli olsa da Suriye’ye girmeye kalkarsa bir yere varması mümkün değil. Daha uzun süre saldırmak için Kongre onayı gerek. O da, Amerikan halkın yüzde 73’lük ezici bir çoğunluğu Suriye’den uzak durulmasını istiyorken, Kasım’daki kritik ara seçimler öncesi imkânsız.
*
SURİYE’deki IŞİD hedeflerinin de vurulması için geriye tek seçenek kalıyor. O da Obama’nın emriyle, iddiaya göre 4 Temmuz 2014’te gerçekleşen, hafta içi katledilen gazeteci Jame Foley ve IŞİD’in elindeki diğer rehinelerin kurtarılması için düzenlenen operasyonun koşulları. Anayasa, acil durumlarda ABD vatandaşlarını korumak için Amerikan Başkanlarına bu türden operasyonlar düzenleme yetkisi veriyor. Obama’nın, yaz başında gerçekleştiği Beyaz Saray tarafından da doğrulanan o operasyonu da bu maddeye dayanarak başlattığı biliniyor. Nitekim durumun adını ilk koyan, eski CIA Başkan Yardımcısı Mike Morell oldu. Foley’nin katledilmesi için “IŞİD’in ABD’ye yönelik ilk saldırısı” dedi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü Ben Rhodes da onayladı. IŞİD’in halen rehin tuttuğu başka bir Amerikalı gazeteci Steven Sotloff (31) ve en az iki oldukları bilinen diğer Amerikalı rehineler, bu açıdan Suriye’deki IŞİD hedeflerini bir anda Amerikan saldırısına açık hale getirdi.
*
BUNUN dışında Amerikan menfaatleri bölgede yaşanan bu karışıklıklardan ne kadar kötü etkilendi ben emin değilim. Anavatana yönelik ciddi bir saldırı riski yokken, Washington’da Obama Yönetimi’nin bir şey yapması gerektiğini savunanların cevap bulamadığı soru da bu zaten. Tek sorun, rehineler. Onun için de işin yasal boyutundan operasyonel kısmına harıl harıl çalışıyorlar. Açık açık tartışıyorlar. Yoksa 2013 Mayıs’ından beri Suriye’nin Rakka kentinde şehir yönetimi stajı yapan IŞİD, Obama Yönetimi için bir sürpriz filan olmadı. Irak’taki durumun bu kadar hızlı kötüleşeceğini kimse tahmin edemedi elbette. Ama IŞİD’in, 2014’te ABD için asıl mücadele edilmesi gerekecek yapı olduğunun öngörüsü, Suriye’deki 21 Ağustos 2013 kimyasal saldırısından hemen sonra netleşmişti. Halbuki bize bakın. Hükümet ne ilk önceliğinin vatandaşlarının güvenliğini sağlamak olduğunun farkında. Ne bu tür yasal tartışmaları önemsiyor. Ne stratejik öngörüleri tutuyor. Ne de rehinelerin durumunun konuşulmasına müsaade ediyor.
Paylaş