20 Mayıs 2005
<B>ÖNCEKİ</B> gece Lizbon’da Sporting Lizbon ile CSKA Moskova arasında UEFA Kupası Final maçı oynandı. ATV’de yayınlanan bu müsabakada <B>Fatih Terim</B>’i yorumcu olarak dinledik. Terim’in maç boyunca yaptığı yorumlara hayran oldum. Futbolda gelişmiş uluslarda yapılan yorumlara tıpa tıp uyan bir düzeydeydi. İzleyiciye olayları detaylı bir şekilde, herkesin anlayacağı üslupla sundu. Zaman zaman her iki takımın da taktikleri hakkında açıklayıcı bilgi verdiği gibi, nasıl oynamaları gerektiği konusunda da hepimizi aydınlattı. Doğrusu çok keyif aldım.
Ve de düşündüm ki; Türkiye’de şu anda -hiçkimse kusura bakmasın- böyle yorum yapacak kapasitede bir tek kişi yok. Varolduğunu sanan ortaya çıksın. Öyleyse şimdi Şansal Büyüka’ya soruyorum: Neden F.Bahçe G.Saray maçında Fatih Terim yorumcu olmasın?
Kişiliğiyle ve futbol bilgisiyle, değil Türkiye’nin, dünyanın takdir ettiği bu futbol adamını gelin bu şampiyonluğu tayin edecek derbi finalinde dinleyelim. Çünkü böyle kritik maçta böyle bir otoriteye ihtiyaç var. ‘Al geri, git ileri, yavaş oynat, üst kameradan ver, alt kameradan ver’ demeden, hakemleri de en iyi şekilde yorumlayacağına inanıyorum. Maç sırasında da...
Şuna da çok üzülüyorum; Fatih Terim gibi bir değerin hala antrenörlük yapmayıp safdışı durmasını kabullenemiyorum. Hoca bir an önce tekrar görevine dönmeli.
Gördünüz mü Olimpiyat’ı
25 Mayıs tarihinde bütün dünyanın gözü İstanbul’da Atatürk Olimpiyat Stadı’nda olacak. Bir milyardan fazla futbol meraklısı televizyonlardan Liverpool-Milan finalini izleyecek. Atatürk adını defalarca dinleyecek, Olimpiyat Stadı’nın görkemini görecek. İlk kez İstanbul’daki otellerde konaklama rekoru kırılıyor. Böyle bir şey bugüne kadar tarihimizde yok. Bütün bunların nedeni uzak görüşle inşaa edilmiş olan Atatürk Olimpiyat Stadı. Şimdi bunu kötüleyenlere, o dar görüşlülere, o dünyada neyin olup bittiğini bilmeyenlere sesleniyorum. Biraz utanacak mısınız? Ve kendinize gelip bu stadı bundan böyle destekleyecek misiniz?
Atatürkümüz’ü andık
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramıyla bir kez daha büyük Atatürkümüz’ü andık. Gazi Mustafa Kemal, kendisine yaşı sorulduğunda ‘Ben 19 Mayıs’ta doğdum’ diyordu hep. Atatürk dünyada spor kanunu çıkartan ilk devlet adamıdır. Gençliğin sağlıklı ve bilgili bir şekilde yetişmesini istiyordu. ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim’ diyordu. Dün hep birlikte büyük Atatürk’ün yaşgününü kutladık. Hepimiz ve özellikle gençlerimiz, büyük Atamız’ın izinden gitmeye, onu sevmeye, onu kendinden sonra gelecek kuşaklara tanıtmaya devam etmelidir. Bütün gençliğimiz kendisine Atatürk’ü örnek almalıdır. Yani kısaca statlarda İstiklal Marşı söylenirken birbirimize küfretmemeliyiz. Bayrağımıza saygı duymalıyız. Ve bu vatanın evlatları olduğumuz hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.
Yazının Devamını Oku 23 Şubat 2005
<B>ALMANYA</B>’da hakemlerin ve futbolcuların maç sonuçları üzerinde bahsi müşterek oynamaları <B>Haken Hoyzer’</B>in cezalandırılması ile bitti mi? Sanmıyoruz. Çünkü Hoyzer’e suç tespiti bazı bahsi müşterek firmalarının aylar önce Alman Futbol Federasyonu’nun futbol maçlarında şüpheli tahminler yapıldığını bildirmelerine rağmen ancak Ocak ayında Hoyzer’in suçunu itiraf etmesiyle ortaya çıktı. Hoyzer, dört maçta 100 bin Euro’luk oyun oynadığını açıkladı. Bunu Hırvat kumar sendikası kanalıyla yaptığını ifade etti.
Hoyzer, geçtiğimiz cumartesi günü yakalandı ve 8 ayrı olayla suçlandı. Alman hükümeti savcısı, Hoyzer’in herşeyi söylemediğini, çok daha önemli suçları olduğunu ifade ederek şimdilik açıklama yapmaktan kaçındı. Savcı, hafta başından itibaren 19 evde arama yaptırdı. Aralarında 4 hakem ve 14 futbolcunun da bulunduğu 25 kişinin 10 maçta daha sahtekarlık yaptıklarını bulduklarını belirtti.
İkinci Lig’de MSV Duisburg takımının kalecisi ölümle tehdit edildi. Hoyzer’in işbirliği teklif ettiği deneyimli hakem Torsten Koop’un lisansı iptal edildi.
2006 Dünya Kupası Organizasyon Komitesi Başkanı Franz Beckenbauer, bunu yapanların ömür boyu boykot almaları gerektiğini belirterek, ‘Dünya Kupası hevesimiz kalmadı, bu iş halledilmeli’ şeklinde konuştu.
Blatter: Bu işi bitirmek çok güç
FIFA’nın başkanı Sepp Blatter, Frankfurt’ta 2006 Dünya Kupası’nda görev alacak 45 hakemin seminerlerinde, ‘Hakem, futbolcu ve yöneticilerin müşterek bahis oynamalarını önlemek çok zor. Çünkü tespiti mümkün değil. Kendi yakınları, anneleri, babaları, amcaları, halaları veya yakın arkadaşları onlar adına oynayabilir. Ancak bahsi müşterekçiler birleşip normal olmayan tahminleri ihbar ederlerse belki bu problem çözülebilir’ şeklinde konuştu.
Durum çok kötü
Futbolu yönetenlerin verdikleri bu demeçler, olayların durdurulmasının çok zor olduğunu açıkça göstermektedir. Hoyzer skandalının arkası kesinlikle gelecektir. Sadece Almanya’da değil, birçok ülkede bu skandalların çıkması beklenmektedir. Devekuşu emsali, kafayı kuma gömmekten çok, Avrupa’da bu olayın bütün ülke federasyonları tarafından ciddi bir şekilde anlatılması gerekmektedir.
Bu olaylar futbolun geleceği için kötümser tahminlerin de yoğunlaşmasına neden oldu. Dünya Futbol Endüstrisi artık ciddi bir şekilde denetim ve yönetim konusunda güvence getirecek çalışmaların içine girmelidir.
Türkiye de en azından ne yapılması gerektiğini bugünden düşünmek zorundadır. Bahsi müşterek oyunlarının kontrolü mafyanın eline geçtiği takdirde artık ülkemizde futboldan söz etmek mümkün olmayacaktır.
Yazının Devamını Oku 18 Ocak 2005
MUSTAFA Denizli’nin İran’da PAS Kulübü’nü çalıştırmaya başlamasının bizim Dünya Spor Yazarları Birliği Yönetim Kurulu toplantısının hemen sonrasında meydana gelmesi ilginç bir olgudur.İran’a giderken uçakta İran sporunu en üst derecede bilen yöneticilerle birlikte seyahat ettim. Onlar devamlı bana Türk futbolunun yapısını, ekonomik durumunu, kulüplerin TV yayınlarında aldığı gelirleri sordular. Benden yanıt aldılar. Tabii ki, futbolumuzun bu kadar güçlü olmasına hayret ettiler. Ben de kendilerine ihraç ettikleri petrol ve doğalgazdan %1 ayırarak kulüpleri güçlendirebileceklerini ifade ettim.Ayrıca Türk futbolunun teknik açıdan da çok ileri gittiğini anlattım. Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş gibi Türk Milli Takımı’na büyük başarılar kazandırmış antrenörlerin hala boşta olduğunu ve onlardan istifade edebileceklerini söyledim.Benim İran ziyaretim 9-12 Aralık’ta gerçekleşti. AIPS Yönetim Kurulu’nu İsfahan’da yaptık. Orada da biri geçen yıl şampiyon olan iki futbol kulübünün başkanları ile biraraya geldik ve futbol konuştuk.İran futbolu nasıl?İran futbolunun temel yapısı güçlü. Ancak, profesyonellik yok. Futbolcular her hafta maç yapacak dayanıklılıkta değiller. Ancak, mücadeleci yanları var. Birinci Lig’in ekonomik yapısı çok zayıf. Futbolculara ödenen ücretlerle geçinmek zor. Fakat Fubol Federasyonu, Doğu Felsefesi’nden kurtulup çağdaş Avrupa liglerini örnek olarak alırsa, halkın futbola ilgisinin çok yüksek olması nedeniyle müthiş bir atılım yapabilir. Önlerine akıllı ve işleyecek bir plan konduğunda İran üst yönetiminin büyük destek vereceğine de onlara yaptığım konuşmalar nedeniyle inanıyorum.Bulunmaz Hint kumaşıMustafa Denizli kendisini dinledikleri taktirde İran futbolu için bir misyonerlik görevi yapacaktır. Her kademede hocalık yapan Denizli, dünya ve Türkiye futbolunu çok iyi bilmekte. Bu nedenle İran için bulunmaz Hint kumaşı. İranlılar’ın bu konuda yönlendirilmeye ihtiyacı var. İşte bu görevi Denizli yapacaktır. Denizli’yi sadece PAS takımında kullanmak yazık olur. İran’ın bu hocamızın bilgi birikiminden istifade edeceğine kesinlikle inanıyorum.AIPS Yönetim Kurulu Toplantısı’nın bitimindeki törende Spordan Sorumlu olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Olimpiyat Komitesi’nin yeni başkanı da vardı. Orada asırlardır süren komşuluğumuzun artık kardeşliğe dönüştüğünü söylediğimde bana çok teşekkür ettiler. Evet, bu dost ve kardeş komşuya sporda Mustafa Denizli’nin elçiliği ile destek verelim. Olimpiyat Komitesi olarak biz bu göreve başladık.
button
Yazının Devamını Oku 7 Ocak 2005
2004 yılı Türkiye için futbol hariç, özellikle olimpiyatta başarılı geçti diyebiliriz. 2000 Sydney Olimpiyat Oyunları’nda 5 madalya alan Türkiye, 2004’te Atina’da 10 madalya ile 27. sıradan 23. sıraya geldi. 202 ülkenin katıldığı Atina Yaz Oyunları’ndaki bu derece, sadece bizim için değil, başta IOC Başkanı Dr. Jacques Rogge olmak üzere herkes tarafından büyük başarı olarak kabul edildi. İslam ülkeleri spor teşkilatı, İslam ülkeleri arasında en başarılı ülke olarak bizi seçti. Paralimpik Oyunları’nda ise tarihimizde ilk kez altın madalya aldık. Bu bizim için büyük bir moral kaynağı oldu.
Voleybol, basketbol gibi dallarda aldığımız sonuçlar, ilerisi için ümit verdi. Ancak, medyanın amatör spora hakkı olan önemi vermesi gerekir. İşte o zaman Türkiye Avrupa’da ve dünyada en güçlü spor ülkeleri arasında yerini alır.
Futbol şiddeti hiç gündemden düşmedi
Bu yıl futbol şiddet olayları güncelliğini ülkemize yakışmayan bir şekilde korudu. Şiddeti yapanlar ve şiddetin üretilmesine sebep olanlar, ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır. Bu yapılmadığı, çirkin ve vahim olayın üzerine ciddi bir şekilde gidilmediği, sağlıklı, doğru çözüm yolları bulunmadığı taktirde, ülkemiz futbolunun değeri düşecek, statlar boş kalacaktır. Başta kulüp yöneticileri olmak üzere, herkesin elini taşın altına koyması gerekli.
Uzun vadede ise Milli Eğitim Bakanlığı’na, devlete, medyaya, gönüllü kuruluşlara, kulüplere büyük görev düşmektedir. Her çağda eğitim gören ve eğitim görmeyen gençlere sporun bir barış, dostluk ve insanların birbirileriyle yardımlaşmalarını sağlayan bir araç olduğunun anlatılması gerekir. Özellikle medya bu konuda öncülük göstermelidir. Medyamızın topluma şiddeti değil, dostluğu aşılaması gereklidir. Bu bir ülke adına sorumluluktur. En başta görev medya sahiplerimize ve yöneticilerimize düşmektedir.
Federasyon seçimleri
2004 yılında önce futbolda başkanlık seçimleri yapıldı. Başta futbol olmak üzere, önemli federasyonların başkanları değişti. Futbolda 2006 Dünya Kupası’na katılıp katılamayacağımız, şiddet olaylarının sona erdirilmesi, hakemlerimizin az hata yapması, Futbol Federasyonu’nun başarılı olup olmadığını tespitte büyük önem taşımaktadır.
Bu arada spor teşkilatımız, Özerk Federasyonlar’ın adedini arttırdı. Aslında bütün federasyonların uluslararası kuralara göre zaten özerk olmaları gerekir. Ülkemizde de en kısa zamanda tüm federasyonların yönetilmesinin özerk bir yapıya kavuşturulması ve tıpkı dünyada uygulandığı gibi, devletin sadece mali destek sağlaması spor tesislerini işletip yeni spor tesisleri açması, hükümetin spor politikasını kabinede görev vereceği bir Spor Bakanı ile yürütmesi gerekir.
Artık ülkemizde de bağımsız görev yapabilecek düzeyde kıyafetli insanlar olduğunu ‘Devlet Baba’ anlamalı ve tıpkı Rusya da dahil omak üzere, bütün dünyada uygulanan çağdaş spor politikasını kabul etmelidir. Bir yandan devletin şirketlerini satıyoruz, diğer yandan ise 35 milyon genci olan ülkede hala dogmatik spor yönetiminden kurtulamıyoruz.
Dünya dopingi konuştu
2004 yılında Atina Olimpiyatları’nın öncesi ve sonrası sadece doping konuşuldu ve hala konuşuluyor. Ancak, medyanın bir kısmı Atina için ‘Doping Olimpiyatları’ diyerek çok yanlış bir yorumda bulundu. Çünkü IOC ve yeni kurulan WADA (Dünya Antidoping Birliği) tüm dünya devletlerinin katkısı ile ilk kez ciddi bir şekilde dopingle mücadeleye başladı. İşte bu mücadele sonucu ‘sahtekar’ ve ‘madalya hırsızı’ sporcular tespit edildi, onlara fırsat tanınmadı.
Atina Oyunları dopingden arınmış bir şekilde sonuçlandı ve Yunanlılar’ın her şeyi ile mükemmel organizasyon ile hiçbir terör olayı olmadan sona erdi. Aynı başarı Paralimpik Oyunları’nda da elde edildi. Şu bir gerçek ki, çağdaş ülkelerde engelli insanların spor yapıp yaşama sevgisiyle buluşmasına büyük bütçeler tahsis edilmektedir. Dileriz Sayın Başbakan ve Spordan Sorumlu Bakanımız bu konuda ciddi ve kalıcı çalışmalar yapar.
Yazının Devamını Oku 1 Aralık 2004
<B>İSTANBUL</B>’un Olimpiyat adaylığının özel sektör tarafından da desteklenmesi için yaptığımız çağrılar ve çabalar sonuç vermezken, bakın 2012 adayları için şimdiden diğer kentler nasıl destek buldular. Önce Paris’ten başlayalım. Airbus, Acccor, Bouygues, Carrefour, Credir, Agricole, EDF, France Telekom. Lagardere. Renault, SUEZ, VediorBis gibi büyük kuruluşlar Paris’in sponsoru oldular. Destekleri çok güçlü bir şekilde yapıyorlar. Fransız Başbakanı Jean-Pierre Raffarin hükümetin 4.8 milyar Euro katkıda bulunacağını açıkladı. Paris Belediyesi 1.27 milyar Euro, eyalet de 1 milyar Euro yatırım olarak verecek. Başbakan bu protokolün imza töreninde ‘Bu golobal yarışta ülke olarak güçlü olmak zorundayız’ şeklinde konuştu. Paris adaylığının başkanı Philippe Boulon ise Olimpiyatlar’ın Paris’te 6 milyar Euro yatırım ile 60.000 yeni iş olanağını getireceğini ifade etti.
Moskova da boş durmuyor. Başta Coca-Cola olmak üzere aralarında Reebok, Audi, Kempinski ve Meridien Oteli’nin de bulunduğu 20 firma, Moskova 2012 adaylığının sporsorları. Biz ise bu konudaki derdimizi spor kamuoyuna anlatamıyoruz. Sadece katkı devletten ve bazı resmi kuruluşlardan geliyor, özel sermaye tam anlamıyla vurdumduymaz.
Adaylık çalışmaları için seçilecek ajansı, üretilecek dosyayı bile ihale ile tespit etmek zorunda kalırsanız burada başarı beklemek mümkün değil.
Seçimler
Federasyon başkanlarının seçimleri konusunda spor medyasının üzerinde adeta ölü toprağı serpili. Türk sporunun geleceğini etkileyecek, bu seçimleri medyanın çok dikkatli takip etmesi gerekir. Futbol ülkemizdeki tek spor dalı değil. Bu seçimlerde bazı kişilerin baskı yapmaya çalıştığına dair duyumlar alıyoruz. Bazılarının ise o spor dalı ile ilgisi olmadan gayet pişkince aday olduklarını görüyoruz. Yüksek öğrenim ve gerçek lisan bilgisine önem verilmediği bu seçimlerde yaşamak bizi üzüyor. Deneyim ve bilginin olmadığı yerde başarı da elde edilemez.
Dileriz oy verecekler, adayları çok titizce etüd ederler. Kimsenin baskısı olmadan kendi vicdan ve bilgilerine dayanarak oy verirler. Başarılı olanlar başarısızları öz yargıları ile değerlendirirler. Uzaktan kumandayı kabul etmezler. Dileğimiz sporu yönetenlerin de seçimlere karışmadıklarını açıkça kamuoyuna ilan etmeleridir.
Medyadaki hata
Üzülerek belirtmeliyim ki, spor medyasında bazı haberler araştırma yapılmadan yazılmakta ve söylenmektedir.
Son olarak sayın Başbakan’ın Erzurum gezisinde ‘2009 Olimpiyatları’na talibiz’ sözü, medyada yer aldı. Başbakan 2009 Üniversite Oyunları’na talip olduklarını ifade etti. Çünkü 2009’da Kış Olimpiyatları yok. 2010’da var ve bu da Kanada’nın Vancouver kentine verildi.
Üniversite oyunları Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin şemsiyesi altında değildir. Bu nedenle Milli Olimpiyat Komiteleri’nin de bu konuda sorumluluğu yoktur. Ancak, devlet veya organizatör Milli Olimpiyat Komitesi’nin yardımını ister ise seve seve yaparız. Tıpkı İzmir 2005 Yaz Üniversite Oyunları’nda olduğu gibi.
Ancak spor medyasının da bu konularda biraz daha dikkatli olması gerekir.
Yazının Devamını Oku 12 Kasım 2004
<b>EVET, </B>evet... Geçen hafta sonu muhteşem bir rüya gördüğümü sandım. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda sentetik çim sahanın açılış törenine davetliydim. İstanbul Valisi Muammer Güler ve GSGM İl Müdürü Tamer Taşpınar’ın girişimleriyle okulun tarla şeklindeki dış sahası, sentetik çim olarak yapıldı.
Törende valinin konuşması sırasında ana stadın da aynı şekilde çimleneceği ve de ışıklandırılacağını öğrendik. Ayrıca geçen yıl yangın sırasında hasar gören spor salonu, yeniden elden geçirilecek. Anakent Belediye Başkanı Kadir Topbaş kürsüde ‘Her ilçeye spor salonu, her üç okulu kapsayacak şekilde spor salonları yapılacağı’ sözünü verdi. Spordan Sorumlu Başbakan Yardımcısı M.Ali Şahin ise, 2005 yılında yarım kalan spor tesislerini tamamlayacaklarını açıkladı. Evet, devlet ve belediyeler spora önem vermeye başladılar. Uyuşturucu kullananları, kapkaççıları, tinercileri ortadan kaldırmanın bir yolu da gençliğe spor yapabilecekleri imkanları hazırlamaktır. İşte bunları kulaklarımla duymama rağmen rüya gördüğümü sandım.
TRT’nin büyük ayıbı
TRT’de yeni spor yönetiminin başlaması ile birlikte futbol dışında diğer sporlara verilen önemin asgariye indirilmesiyle bir kabus yaşıyoruz. Devletin TV’sinde son reklamlarda spor başlığı altında sadece futboldan söz ediliyor. Bizim için bir kabus. TRT için ise ayıp ki çok ayıp. Hiç yakışmıyor... Anayasa bile ‘Devlet sporu destekler’ derken, TRT yöneticileri, ‘Biz sporu değil, futbolu destekliyoruz’ diyorlar. Yaklaşık 10 bine yakın personeli, devlet bütçesi ile elde edilen olanaklar, teknik kapasitesi ve bir sürü kanallarıyla futbol dışında verdiği eski ve bayat görüntülerle TRT sporu, bana göre çağ dışı bir olgu yaşamaktadır.
Atina Olimpiyatları’nda başlayan başıbozukluk her gün biraz daha hızla devam ediyor. TRT’nin sporunun kötü yönetildiği bir gerçek. Başta sporu bilen ve seven Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu konuya devlet el atmalı, TRT’nin sporu, bu işi bilen kişilerin eline teslim edilmelidir.
Üzülüyoruz, spor sadece futbol değildir. Hatta hiç değildir. Bütün diğer branşları yok sayarsanız, orada ter döken sporcuları teşvik etmezseniz, olimpiyatlara götürülecek sporcu da bulamazsınız. Yeter artık, bu kabusa bir son verelim.
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2004
<B>ATİNA</B> Olimpiyat Oyunları’nın bitiminden hemen sonra, Eylül ayında ATHOC (Atina Olimpiyat Organizasyon Komitesi) ABD, İngiltere, İspanya, Almanya ve Fransa’yı kapsayan 5 ülkede bir toplumsal araştırma yaptı. ATHOC’a göre, bu halk araştırması sonucunda yeni bir ‘Yunan Kimliği’nin bu ülkenin vatandaşları tarafından oluşturulduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yeni kimliğe göre Yunanistan, ‘Güvenli ülke’, ‘Modern Avrupa ülkesi’, ‘Teknik açıdan mükemmel olimpiyat oyunları organize edebilen’, insani ölçülere de önem veren bir ülke.
ABD % 90, Avrupa % 93
Araştırma sonucunda Atina Olimpiyat Oyunları % 90 ABD’liler, % 93 Avrupalılar tarafından başarılı olarak kabul edildi. Toplam grubun % 40’ı ise Atina Oyunları’nı olimpiyat tarihinin en iyi oyunları olarak gösterdiler.
Bu sonuçlara bakılarak olimpiyat oyunlarının Yunanistan’a turizm sektöründe büyük ilerleme kaydettireceği görülmektedir. Nitekim, Amerikalıların % 38.7’si önümüzdeki yıllarda Yunanistan’a gidebileceklerini ifade ederek, İtalya’dan sonra Yunanistan’ı ikinci en popüler turizm ülkesi olarak gösterdiler.
ATHOC tarafından yapılan başka bir araştırmada da Yunan halkının olimpiyat oyunlarında büyük başarı kazanmaları sonucu, Yunanistan’ın uluslararası podyumda kayda değer bir saygınlık kazandıklarına inandıklarını göstermektedir.
İşte olimpiyatların gücü
Olimpiyatlar dünyanın en güçlü, en görkemli ve medya tarafından en çok izlenen spor organizasyonudur. Her iki yılda bir kış ve yaz oyunları yapılmaktadır. Yaz oyunlarında 10 bini aşkın sporcu, kış oyunlarında ise 5 bini aşkın sporcu muhtelif müsabakalarda yer alıp, madalya peşinde koşmaktadır. Atina Olimpiyat Oyunları’nda 20500 medya mensubu oyunları dünyaya duyurmuştur. Ülkemizde ise bilen bilmeyen olimpiyat yapılıp yapılmamasını tartışırken, Yunanistan olimpiyat oyunlarından elde ettiği prestijle dünyada çok saygın bir yere geldi. Bunu da boş konuşup laf ebeliği yaparak değil, ülkenin tüm insanları olarak olimpiyat organizasyonuna inanarak, kenetlenip başardılar.
İstanbul’un olimpiyat yapıp yapamayacağını tartışanların aslında Yunan toplumunu örnek almaları gerekir. Olimpiyatları almak ve yapmak, ülke olarak buna inanmak ve bu hedefi desteklemekle mümkün olur. Yoksa hala Beşiktaş-Fenerbahçe futbol maçı ikileminin tam ortasında boğulup kalırız. Her zaman olduğu gibi.
Beyler, spor sadece futbol değildir. İzleyen değil, sporu yapan sporcudur. Eğer 300 bin yerine 20 milyon lisanslı sporcumuz olursa, o zaman daha bilinçli daha akıllı ve daha da güçlü oluruz.
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2004
O. Lyonlu futbolcular, F.Bahçe savunmasını bozguna uğrattı. Taktik anlayışı, yardımlaşma, futbol zekasını kullanma, oyunu okuma açısından mükemmeldi Fransız ekibi. FRANSIZ Lyon takımı, bir kez daha F.Bahçe’yi kendi sahasında yenerek, Şampiyonlar Ligi’nin dışına doğru fırlattı. İşin ilginç yanı sarı lacivertli takımın maç boyunca pas hatası yapması, savunmanın bir türlü organize olamaması ve ileriye çıkardıkları uzun topların yerini bulmaması sonucu, rakibe mahkum kalmasıydı.
Mükemmel yardımlaşma
Sarı lacivertli ekip, sanki savunma bloğunda hiç çalışma yapmamıştı. Fransız futbolcuları, her an ikili, üçlü paslarla boş durumda kalarak, Fenerbahçe savunmasını bozguna uğrattı. Taktik anlayışı, yardımlaşma, futbol zekasını kullanma, oyunu okuma açısından mükemmeldi Fransızlar.
Mucize gerek
Fenerbahçe, 2-0 yenilgiden sonra bir ara canladıysa da bu uzun sürmedi. Hele Alex’in oyunun büyük bir bölümüne seyirci kalması, bunun yanısıra Lyon’daki vatandaşı Juninho’nun ise bir orkestra şefi gibi orta sahayı yönetmesi çarpıcı bir kontrast olarak görüldü. Evet, sarı lacivertli ekip Türkiye liglerinde yavaş futbolu ile Hooijdonk gibi yıldızının beklenmedik anlarda attığı gollerle puanları alıp, ligin başında oturuyor.
Ama, hepimizin dün izlediği gibi Avrupa kulüpleri futbolu başka türlü oynuyorlar. 3-1’lik bir skordan sonra sarı lacivertli ekibin Şampiyonlar Ligi’nde bana göre pek şansı kalmadı. Kendi sahasında sadece Manchester United’la oynayacak. Ondan da 3 puan çıkarması ve de Sparta Prag’ı kendi sahasında yenmesi bir şans doğurabilir. Ama bana göre bu mucize olur.
Yazının Devamını Oku