2004 yılı Türkiye için futbol hariç, özellikle olimpiyatta başarılı geçti diyebiliriz. 2000 Sydney Olimpiyat Oyunları’nda 5 madalya alan Türkiye, 2004’te Atina’da 10 madalya ile 27. sıradan 23. sıraya geldi.
202 ülkenin katıldığı Atina Yaz Oyunları’ndaki bu derece, sadece bizim için değil, başta IOC Başkanı Dr. Jacques Rogge olmak üzere herkes tarafından büyük başarı olarak kabul edildi. İslam ülkeleri spor teşkilatı, İslam ülkeleri arasında en başarılı ülke olarak bizi seçti. Paralimpik Oyunları’nda ise tarihimizde ilk kez altın madalya aldık. Bu bizim için büyük bir moral kaynağı oldu.
Voleybol, basketbol gibi dallarda aldığımız sonuçlar, ilerisi için ümit verdi. Ancak, medyanın amatör spora hakkı olan önemi vermesi gerekir. İşte o zaman Türkiye Avrupa’da ve dünyada en güçlü spor ülkeleri arasında yerini alır.
Futbol şiddeti hiç gündemden düşmedi
Bu yıl futbol şiddet olayları güncelliğini ülkemize yakışmayan bir şekilde korudu. Şiddeti yapanlar ve şiddetin üretilmesine sebep olanlar, ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır. Bu yapılmadığı, çirkin ve vahim olayın üzerine ciddi bir şekilde gidilmediği, sağlıklı, doğru çözüm yolları bulunmadığı taktirde, ülkemiz futbolunun değeri düşecek, statlar boş kalacaktır. Başta kulüp yöneticileri olmak üzere, herkesin elini taşın altına koyması gerekli.
Uzun vadede ise Milli Eğitim Bakanlığı’na, devlete, medyaya, gönüllü kuruluşlara, kulüplere büyük görev düşmektedir. Her çağda eğitim gören ve eğitim görmeyen gençlere sporun bir barış, dostluk ve insanların birbirileriyle yardımlaşmalarını sağlayan bir araç olduğunun anlatılması gerekir. Özellikle medya bu konuda öncülük göstermelidir. Medyamızın topluma şiddeti değil, dostluğu aşılaması gereklidir. Bu bir ülke adına sorumluluktur. En başta görev medya sahiplerimize ve yöneticilerimize düşmektedir.
Federasyon seçimleri
2004 yılında önce futbolda başkanlık seçimleri yapıldı. Başta futbol olmak üzere, önemli federasyonların başkanları değişti. Futbolda 2006 Dünya Kupası’na katılıp katılamayacağımız, şiddet olaylarının sona erdirilmesi, hakemlerimizin az hata yapması, Futbol Federasyonu’nun başarılı olup olmadığını tespitte büyük önem taşımaktadır.
Bu arada spor teşkilatımız, Özerk Federasyonlar’ın adedini arttırdı. Aslında bütün federasyonların uluslararası kuralara göre zaten özerk olmaları gerekir. Ülkemizde de en kısa zamanda tüm federasyonların yönetilmesinin özerk bir yapıya kavuşturulması ve tıpkı dünyada uygulandığı gibi, devletin sadece mali destek sağlaması spor tesislerini işletip yeni spor tesisleri açması, hükümetin spor politikasını kabinede görev vereceği bir Spor Bakanı ile yürütmesi gerekir.
Artık ülkemizde de bağımsız görev yapabilecek düzeyde kıyafetli insanlar olduğunu ‘Devlet Baba’ anlamalı ve tıpkı Rusya da dahil omak üzere, bütün dünyada uygulanan çağdaş spor politikasını kabul etmelidir. Bir yandan devletin şirketlerini satıyoruz, diğer yandan ise 35 milyon genci olan ülkede hala dogmatik spor yönetiminden kurtulamıyoruz.
Dünya dopingi konuştu
2004 yılında Atina Olimpiyatları’nın öncesi ve sonrası sadece doping konuşuldu ve hala konuşuluyor. Ancak, medyanın bir kısmı Atina için ‘Doping Olimpiyatları’ diyerek çok yanlış bir yorumda bulundu. Çünkü IOC ve yeni kurulan WADA (Dünya Antidoping Birliği) tüm dünya devletlerinin katkısı ile ilk kez ciddi bir şekilde dopingle mücadeleye başladı. İşte bu mücadele sonucu ‘sahtekar’ ve ‘madalya hırsızı’ sporcular tespit edildi, onlara fırsat tanınmadı.
Atina Oyunları dopingden arınmış bir şekilde sonuçlandı ve Yunanlılar’ın her şeyi ile mükemmel organizasyon ile hiçbir terör olayı olmadan sona erdi. Aynı başarı Paralimpik Oyunları’nda da elde edildi. Şu bir gerçek ki, çağdaş ülkelerde engelli insanların spor yapıp yaşama sevgisiyle buluşmasına büyük bütçeler tahsis edilmektedir. Dileriz Sayın Başbakan ve Spordan Sorumlu Bakanımız bu konuda ciddi ve kalıcı çalışmalar yapar.