5 Eylül 2003
Aris'te yapılan Dünya Atletizm Şampiyonası'nın en büyük teması ‘Black is Beautiful’, yani ‘Siyah Güzeldir’ sözleridir. İşte bu nedenle şampiyonayı simgeleyen posterde Güney Afrikalı siyahi kadın atlet Maria Joelle Conjungo'nun fotoğrafı yer aldı.
Maria Joelle, 100 metre engellide koştu ancak ilk turda elendi. Dünya bu atletizm şampiyonasında hep siyahi atletleri konuştu. Afrika kökenli sporcular, Afrika'dan Avrupa'ya, ABD'ye, Jamaika'ya, Bahamalar'a kadar, pistlerin kralı oldular. Maria Joelle'in görüntüsü ile bu başarılar birleşince ortaya dört dörtlük bir şampiyona çıktı.
Süreyyamızı üzmeyelim
Süreyya Ayhan, bir Dünya Şampiyonası’nda madalya kazanan tek atletimiz. Spor tarihimizde bu şampiyonalarda dereceye girmiş bir tek sporcumuz yok. Yaşamlarında 1000 metre bile koşmayan insanların bozkırdan çıkmış bir çiçeği sulayacaklarına, söndürmeye kalkmalarını anlamak mümkün değil.
Kaç tane ‘Süreyya Ayhan'ımız var...’ Bir düşünelim. Sporda kazanılan her madalya değerlidir. Önemli olan elde edilen başarıdır.
Fransa'yı temsil eden siyahi kızların yarıdan fazlası sömürgeleri Guadalup'tan gelmekte. Karayipler'deki bu küçük ada müthiş atletizm yıldızları çıkarıyor. Özellikle sürat koşularında Karayipler başı çekmekte. Küba, Bahamalar, Jamaika, Barbados ve şimdi de Karayipli kızlar müthiş performansları ve güzellikleri ile dünya atletizmine renk getirdiler. Üstelik Fransızları yarışların bitiminden bir gün önce iki altın madalya ile buluşturdular.
Atina-Portekiz
Artık başta atletizm olmak üzere her branşta hedef Atina. Vestel, Süreyya Ayhan'ın yer aldığı reklamlarında Olimpiyatları konu aldı. Ümit Futbol Takımımız, Olimpiyatlar için Portekiz ile karşılaşacak. Basketbol Milli Takımımız, İsveç'te Avrupa Şampiyonası'nda dereceye girip Atina'ya gitmeyi hedefliyor. Voleybol Bayan Takımımız, Ankara'da Avrupa Şampiyonası'nda aynı amaç için ter dökecek.
Güreşte New York'ta, halterde Vancouver'da milli sporcularımız dünya şampiyonalarında dereceye girip Olimpiyatlara gitmek için mücadele edecek.
Ülke olarak Atina'ya kilitlenirken, diğer yandan da Milli Futbol Takımımız’ın 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılması hepimiz için bir onur meselesi olmalı. İngilizler medya ve futbol yönetimi ile üzerimize geliyorlar, bizim de kendi takımımıza sahip çıkmamız gerekir.
Yazının Devamını Oku 29 Ağustos 2003
<B>SÜREYYA</B> Ayhan Paris'te, Dünya Atletizm Şampiyonası'nda, spor tarihimiz için büyük başarı yakalamak üzere. Evet, ilk kez atletizmde Avrupa şampiyonluğunu kazanan atletimiz, şimdi de dünya şampiyonluğuna doğru gitmekte. Hem de bunu başaran tek kadın olarak yer alacak Türk sporunun altın sayfalarında.
Süreyya kolay yetişmedi
Ülkemizde kadınlara karşı kurulan ilkel baskıdan Süreyya da nasibini aldı. Üzerine çok gidildi. Yakışıksız yazılar, çirkin iddialar, yalanlar, çamur atmaların arasından, antrenörü Yücel Kop ile birlikte bir onur savaşı vererek kurtuldu.
Süreyya, küçük yaştan beri tutkusu olan koşmayı önce bilgi ve teknik ile buluşturdu ve sonra yüksek bölgelerde özveri ve inatla yapılan çalışmalar sonrası güç kazanarak, dünyanın zirvesindeki atletler arasında yer almayı başardı.
Peki neyi eleştiriyoruz
Böyle bir yıldızı alkışlamak üzere Paris'e koşuyoruz. Medya atletizme ilk kez hayret edilecek miktarda yer veriyor. Binlerce Türk finalde Stade de France'ı dolduracak. Tüm uçaklar dolu. İnanıyorum ki, futbol maçlarına giden Avrupa'daki Türkler Paris'te de boy gösterecek. Peki neden bir kısım medya mensubu olimpiyata ve Atatürk Olimpiyat Stadı'na karşı? Onlarca, yüzlerce Süreyya Ayhan'ın yetişmesini sağlayacak olan olimpiyat projesini desteklemek yerine, bağnazca karşı çıkmanın bir gereği var mı? Bakın Yunanlılara. Paris'te atletizmin her dalında başarılı olan, gelecek için ümit veren atletleri yarıştırıyorlar. Nedeni gayet açık, 2004 Atina Olimpiyat Oyunları'nda sporun her dalında olduğu gibi atletizmde de bomba gibi patlayacak sporcularla başarı kazanmak istiyorlar.
Stade de France'ı inceleyin
Stade de France'ı dikkatle incelediğinizde, bu stadyumun iç mimari açısından Atatürk Olimpiyat Stadı ile bir farkı olmadığını derhal görürsünüz. Oturuş düzeni, locaları, görüş hakimiyeti olarak tam bir benzerlik var. Ancak iki önemli ayrıcalık mevcut. Biri Stade de France'ın tamamen kapalı olması ve bunun getirdiği fiyat farkı. Stade de France, 500 milyon dolara inşa edildi. Atatürk Olimpiyat Stadı'nın maliyeti 100 milyon dolar, faiz farkı ile 140 milyon dolar. Her iki stadın yapımcıları aynı.
Kimse bu ülkenin parasını sokağa atmadı. Bilgisizce çıkıp ahkam kesmek yerine, araştırıp, inceleyip, doğru yazı yazmak gerekir. Atatürk Olimpiyat Stadı'nda, önce Avrupa ve Dünya Atletizm Şampiyonası ve bir gün de olimpiyat yapılacak. Başarılı sporcularımızı Paris'te değil, İstanbul'da alkışlama olgusuna alışalım. Çağa ve çağın getirdiklerine ancak böyle dokunabiliriz.
Evet, futbolda bir yere geldik, yarın atletizmde, bir başka gün basketbolda, voleybolda, hentbolda, yelkende, okçulukta, tıpkı güreşte, halterde, judoda ve taekwondoda olduğu gibi, Avrupa ve dünya şampiyonları çıkarmayı hedef olarak önümüze koyalım. Tabi bunların el şaklatarak değil, yatırımla, katkıyla olacağını da asla, ama asla unutmayalım.
Yazının Devamını Oku 22 Ağustos 2003
<B>FRANK </B>ve <B>Ronald De Boer </B>kardeşler 1972 yılından beri uygulanan CFK adındaki emeklilik kurumuna karşı savaş açtılar. Hollanda Profesyonel Futbolcular Birliği'nin çoğunluk hisselerine sahip olan CFK'nın fonda duran paralarından fazla bir kazanç gelmemesi, De Boer kardeşleri kızdırdı.
Aylık gelirlerinin yüzde 50'sini CFK'ya yatıran 1800 Hollandalı profesyonel futbolcunun yaklaşık 400 milyon Euro civarında birikimleri var. Ama bu birikimlerin geriye dönüşü çok düşük oluyor. Bu nedenle De Boer kardeşler bir avukat tutarak bu kurumdan biriken paralarını geri istediler. Konu, Hollanda Maliye Bakanlığı'na intikal etti. Ancak Maliye Bakanlığı, CFK'nın işlevi konusunda yetkileri olmadığını ifade etti. Bakalım gelecek günler ne gösterecek?
İtalya'da futbol krizi
İTALYAN Ligi, yapılan her türlü sahteciliğe rağmen 31 Ağustos'ta başlayacak. Başbakan Berlusconi, ligi oynatmaya kararlı. Hemen hemen 40 takımın finansal sorumluluğu düzeltmek için sahte banka garantileri kullandıkları ortaya çıktı. Eğer bu garantileri alamadıkları taktirde lige katılamayacaklardı.
İtalya'daki tüm spor faaliyetlerini sürdüren CONI (İtalyan Olimpiyat Komitesi) eski başkanı İtalya Futbol Federasyonu Başkanı'nın görevine son vermedi. Oysa başkan Kararo, bu sahte garantileri görmezliğe gelmekle suçlanıyor. CONI Başkanı Giovvanni Petrucci ise, sezonun bu çirkinlikler düzeltilmeden başlamasını protesto ediyor.
En suçlusu Roma
ROMA en fazla yolsuzluğun yaşandığı kulüp olarak ortaya çıkmakta. Borçlarına karşılık tam 32 milyon dolarlık sahte banka garantisi gösteren Roma, İtalya'da şu anda günün konusu. Roma'nın bu şekilde liglere katılmasını kimse istemiyor. Lazio'nun ise borçlarının banka temliki ile ertelenmesi yine kuşkulu bir hareket olarak görülmekte. Bir kaynağa göre İtalyan takımlarının 2002-2003 sezonunda toplam borcu 500 milyon Euro seviyesinde. Şimdi İtalyan kulüpleri bizde olduğu gibi politikacılardan çözüm bekliyor.
NOT: TMOK Başkanlığı'na getirilmem dolayısıyla birçok dostum, kurum ve arkadaşlarımdan, üst düzey yönetici ve bakanlardan aldığım kutlama mesajları için teşekkür ederim. Hepinize sevgiler, saygılar....
Yazının Devamını Oku 8 Ağustos 2003
Liverpool'lu Gerrard, Heskey ve Mellor, özel maçta Galatasaray'ın yıldızlarına neden tekme attı? Senaryo 11 Ekim'de oynanacak, Türkiye-İngiltere maçı üzerine kurulu. Özel bir maçta Liverpool'un İngiliz futbolcuları Gerrard, Heskey ve Mellor neden Cimbom'un yıldızlarına acımasızca tekme attı? Normal olarak kimse bu çirkin hareketlere bir anlam veremedi. Öyle ya, yapılan sadece bir hazırlık karşılaşmasıydı. Peki Owen neden bu kadar sinirliydi? Anormal öfkeli olmasının geçerli bir nedeni var mıydı?
Ekim sendromu
İngiliz medyası Makedonya ile yaptığımız maçtan sonra gruptaki final maçının 11 Ekim'de İstanbul'da oynanmaması için her türlü baskıyı UEFA üzerinde kurdu, ancak başarılı olamadı. Medya, özellikle bulvar gazeteleri bu maçın şimdi de seyircisiz oynanması için çabalarını sürdürüyorlar. Özellikle Türkiye için ipe sapa gelmez komplo teorileri üretilmesi konusunda Londra'daki resmi temsilciliğimizin dikkatli olması gerekir.
Yalan haberler ve planlı senaryolar ile İngilizler kendi futbolcularını şartlandırarak üzerimize gelmelerini sağlıyorlar. Sports Talk adlı bir radyo istasyonu, devamlı beni arayarak uydurdukları hikayeleri doğrulatmak istiyor. Her defasında onlara, bu komplolardan vazgeçmelerini, futbolun Fair-Play olgusu içinde oynanması gerektiğini, Türkiye'deki maçın aynı İngiltere'deki gibi seyirci ile yapılacağını ve bunu bir takım senaryolarla UEFA'ya baskı kurarak değiştiremeyeceklerini ifade ediyorum.
Tabii bunun arkasında ekonomik amaçlar yatıyor. Gazete ve radyolar daha fazla okunmak ve dinlenmek için bu yalan haberleri yayıyorlar. Kendi futbolcularının bazı senaryolara alet olmasını sağlıyorlar.
Kolay lokma değiliz
Hala Leeds'li 2 taraftarın ölümünden söz edilirken, Brüksel'de Heysel Stadı'nda Liverpool taraftarlarının 39 İtalyanı öldürmesi dile getirilmiyor. Ben o maçı izledim ve korkunç trajediye şahit oldum. Bunu üstelik yabancı bir ülkede yapanların hezeyanlarını anlamak mümkün değil.
Herhalde bizi kolay yenecek lokma zannediyorlar. Ve tabii ki yanılıyorlar.
Yazının Devamını Oku 17 Temmuz 2003
TAM 40 yıldır sporun içindeyim. Spor yazarlığının yanı sıra Futbol Federasyonu'nda, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nde ve Dünya Spor Yazarları Birliği'nde gönüllü olarak görev yaptım ve yapıyorum. 10 Dünya Futbol Şampiyonası, 6 Avrupa Futbol Şampiyonası, 5 Yaz ve 4 Kış Olimpiyat Oyunları izledim. FIFA, FIVB, EOC gibi spor teşkilatlarında görevlerim var. Bugüne kadar binden fazla stat ve diğer spor tesislerinde görev yaptım.
100 binlik hayal
Ben bunları neden yazıyorum... Çünkü üzülüyorum. Tek başına spor tesisleri için ‘‘racon’’ kesen sevgili dostlarımı eleştirmek istemiyorum. Fatih Altaylı da daha çok gençken tanıdığım ve başarıları ile onur duyduğum bir kardeşim. Olimpiyat Stadı konusunda yazdıklarını sütunlarda değil karşı karşıya tartışmak isterdim.
Spor yazarlığına başladığım günden bugüne kadar, hep 100 binlik bir stadın hayali ile yaşadık. Değerli ağabeylerim Namık Sevik ve Necmi Tanyolaç, Milliyet ve Tercüman gazetelerinde bu büyük düşüncenin yaratıcısı oldular. Tam 45 yıl bu hayalin gerçekleşmesini bekledik. Bugünleri sonunda gördük. Şimdi dünyanın en ünlü stat mimarlarından ve Stade de France'nin de proje müellifleri Michael Macary ve Aymeric Zublena'nın yapıtını beğenmemek için en az onlar kadar bu işi bilmek gerekmez mi?
Örneklere bakın
Olimpiyat Stadı'nı, FIFA'nın ve UEFA'nın statlar konusundaki en büyük otoritesi Ernie Walker tetkik etti. Ben yanındaydım, bana, ‘‘Bu stat herşeyi ile mükemmel bir futbol stadı. Ben bu stadı örnek olarak diğer ülkelere göstereceğim’’ dedi.Şahidim Futbol Federasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Metin Kazancıoğlu'dur. Yalan söylemeyeceğimi sen de bilirsin. Futbol Federasyonu 2005 yılındaki Şampiyon Kulüpler Finali'ne Atatürk Olimpiyat Stadı ile talip oldu.
Gelelim, ‘‘Yaz stadı, kış stadı’’ olayına. Münih Olimpiyat Stadı'nda 1972'den beri yani 30 yıldır futbol oynanmakta. Bayern Münich ve 1860 München lig maçlarını burada oynadı. 1974 Dünya Kupası ile 1986 Avrupa Kupası futbol şampiyonası finalleri bu statta oynandı. Stadın yarısı kapalı, yarısı açıktır. Biz basın olarak açıkta oturduk. Münih'in kışı herhalde İstanbul'un kışından daha şiddetlidir.
Peki 1960'ta açılan Roma Olimpiyat Stadı'na ne demeli? Bunun da yarısı açık, yarısı kapalıdır. 1960 yılından beri burada, Roma ve Lazio kulüpleri lig maçlarını oynamaktadır. 1990 Dünya Futbol Şampiyonası finali ve 1980 Avrupa Futbol Şampiyonası finali bu statta yapıldı. Her iki Olimpiyat Stadı'nda da atlama branşlarının kum havuzları var. Ama ne Almanlar, ne de İtalyanlar bu konuda sıkıntı duymadılar. FIFA ve UEFA da mutlu.
Büyük proje
Akıllı ülkeler, statlarını bir spor dalı için kullanmak üzere yapmazlar. Atletizm tüm sporların temelidir. Burada başka spor müsabakalarının, hatta konserlerin düzenlenemeyeceğini nereden bildiğini merak ediyorum. Bu projeler işin başında vardı.
Bu stat Türkiye'de ilk kez futbol seyircisine insan gibi davranılmasını sağlıyor. Her 50 metrede bayan ve erkek tuvaletleri ve büfelerin olması, Stade de France'da da kullanılan çok dayanıklı ve yanmaz koltukların bulunması, oturma yerlerindeki koridorların genişliği, çağdaşlığın ifadesidir. Yalnız izlemeyip ilgililerden de bilgi alınsaydı, bu gerçekler ortaya çıkardı.
Yapıcı gözler
Bir başka yanlış ise stadı kimin yaptırdığı. Atatürk Olimpiyat Stadı, Olimpiyat Yasası ile kurulan İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu kararı ile inşa edildi. Bu kurulun Başkanı Spordan Sorumlu Devlet Bakanı'dır. O tarihte Bakan Yücel Seçkiner idi. Asbaşkanlar ise İstanbul Valisi Kutlu Aktaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Tevfik Sarpkaya ve TMOK Başkanı Sinan Erdem'di. Ayrıca Yönetim Kurulu'nda her kurumdan ikişer temsilci daha vardı.
Anlaşılıyor ki kararı TMOK vermedi. Galiba TMOK ile İOOHDK'nu sevgili kardeşim karıştırdı. Bu da önemli değil, önemli olan bu ülkeye sporda büyük ivme kazandıracak bir tesise yapıcı gözle bakmak, ikinci yazında olduğu gibi. Hepsi bu kadar...
Yazının Devamını Oku 11 Temmuz 2003
100.000 üyesi olan Barcelona'nın, bankasından tutun da sahaya çıkarken futbolcuları dua etsin diye stadı Nou Camp'ın çıkış tünelinin önünde bir kilisesi bile var. Kentteki en büyük rakibi ise Espanyol. MİLLİ kalecimiz Rüştü'nün kulübü Barcelona, kentin içinde adeta bir küçük devlet gibi işliyor. Tam 100.000 üyesi var. Her 1000 üye 1 üye seçerek kongreye temsilci gönderiyor. Barcelona'nın, Nou Camp adı verilen stadı 130.000 kişilik. Her üyenin, tüm lig maçları için abonman bileti alması şart. Kulüp böylece otamatikman sezon başında bu biletleri satarak büyük br finansman kaynağı elde ediyor.
Paran yoksa Barca Bankası
Evet, üyenin parası yoksa Barcelona'nın Barca adında bankası var. ‘‘Git Barca'dan kredi al, gel kombineni öde’’ diyorlar. Barca Bankası kulübün tüm gelir ve giderlerinin hesabını tuttuğu gibi, futbolcuların da aylıklarını ödüyor. Barca ayrıca diğer banka işlemlerini de yapıyor. Barcelona'nın yedekleri ve ümitlerinin oynadığı ikinci bir takımı var. Bu takım 2.Lig'de mücadele ediyor. 30.000 kişilik Barcelona'nın diğer stadında oynuyorlar. Futbolcular devamlı istim üzerinde tutuluyor. Formda olanlar hemen işlemleri yapılıp, asıl takıma transfer edilebiliyor.
Kilise ve soyunma odaları
Sahaya çıkış tünelinden girmeden önce hemen solda Barcelona'nın bir kilisesi var. Futbolcular bu kilisede dua ederek sahaya çıkarlar. Rüştü ne yapacak bilmiyorum. Saygın bir din hocasına sordum. ‘‘Her dini mabed Allah'ındır. Herkes hangi dinde olursa olsun duasını yapabilir’’ dedi. Herhalde Rüştü de bu konuda araştırma yapacak.
Barcelonalılar koyu Katolik'tir. Fakat bir çok Hollandalı Protestan futbolcunun da bu kilisede dua ettiğini biliyorum. Soyunma odaları ise müthiş bir şey. Adeta bir spor salonu gibi. Her futbolcunun dolapları ve soyunma odaları ayrı. Bir hastane gibi tam techizatlı, ameliyat bile yapılabilecek tesisleri mevcut. Teknik direktör ve yardımcılarının ayrı ayrı odaları var.
Müzesini de unutmayalım
Geçtiğimiz sezon başında Galatasaray'ın maçı dolayısıyla Barcelona'daydım. Şeref Tribünü'nde eski Olimpiyat Komitesi Başkanı Samaranch'la beraber oldum. Barcelona'nın o günkü başkanı bizi kendi özel odasına davet etti. Sonra da müzeyi gezdirdi. Her yıl 100.000 kişiden fazla meraklının bu müzeyi gezdiğini ifade etti. Bundan da büyük gelir elde ediyor Barcelona.
Barcelona'ya inat Espanyol
Barcelona kentinde Barcelona takımına inat bir de Espanyol adlı kulüp var. Bu kulüp de Birinci Lig'de oynuyor. Maçlarını ise Barcelona Olimpiyat Oyunları için inşa edilen Olimpik Stat'ta yapıyor. Katalanlara inat, Barcelona'da yaşayan İspanyollar da Espanyol adını vererek Barcelona'da yaşadıklarını vurgulamak üzere kurmuşlar bu kulübü. Espanyol orta sıralarda bir takım. Ama Barcelona ile yaptıkları maçlar müthiş çekişmeli ve sert geçiyor.
Kentin başka sembolleri
Barcelona kentinin iki önemli değerinden biri ünlü mimar Gauidi'nin eserleri ve meşhur sahili. Yüz binlerce turist Nou Camp'ta maç seyretmenin yanında hem Gauidi'nin müthiş ilgi çekici eserleriyle tanışıyor, hem de kilometrelerce uzanan lüks otellerin yer aldığı ‘‘Güneş Sahili’’nde tatilini geçiriyor. İşte Rüştü'nün yaşayacağı kent ve futbol oynayacağı kulübün ilginç noktaları.
Yazının Devamını Oku 4 Temmuz 2003
Madridliler İspanyol, Barcelonalılar ise Katalan ırkından geliyor, lisanları farklı. Barcelona, İspanya'dan ayrılıp, bağımsızlık düşleyen özerk Katalonya eyaletinin başkentidir. Onlara göre, Real Madrid, İspanyol devletinin bir simgesi. BARCELONA'ya yaptığı transferle Rüştü Reçber, tam anlamıyla bir dünya yıldızı oldu. Şimdi başta Eurosport ve CNN olmak üzere bütün televizyonlar ve uluslararası basın en az Beckham kadar Rüştü'den söz ediyorlar.
Barcelona, Rüştü'nün formasının özellikle Avrupa'daki Türkler ve Kore gibi Asya ülkelerinde büyük bir talep göreceğini belirtmekte. Barcelona ve Real Madrid arasında kuruluşlarından bu yana süren büyük bir rekabet var. Şimdi size bunun gerçek nedenini anlatalım.
Bitmeyen siyasal çekişme
Önce şunu belirtelim ki, Madridliler İspanyol, Barcelonalılar ise Katalan ırkından gelmektedir. Lisanları farklıdır. Barcelona şu anda özerk şekilde yönetilir. Ve bu eyalet, milli geliri, ticareti, sanayisiyle genel olarak İspanya'nın ortalamasından çok yukarıdadır. Bu nedenle de Başkenti Barcelona olan Katalonya eyaleti tam 30-40 yıldır İspanya'dan ayrılıp bağımsız olma çabasını sürdürmektedir.
En büyük propaganda araçları ise spordur. Bir Katalan olan eski IOC Başkanı Samaranch'ın kıyağı ile 4 kez kaybettikleri Olimpiyat Organizasyonu taleplerini sonunda kazandılar ve 1992 yılında bu büyük spor şölenini yaptılar. Olimpiyat, Barcelona'nın sadece spor tesislerini değil, kentin tüm görünümünü modernize etti. Ve bu Olimpiyatlar için Barcelona'ya gelen 17 bin medya mensubuna Katalonya'nın bağımsızlık isteklerinin nedenlerini anlatma fırsatı bularak bu mücadelede büyük bir avantaj sağladılar.
Devletin kulübü R.Madrid
Barcelonalılar, Real Madrid'i İspanyol devletinin kulübü olarak görmektedirler. Büyük ekonomik sıkıntı içinde bulunan Real Madrid'in korkunç paralar harcayarak Zidane, Figo, Ronaldo ve şimdi de Beckham gibi yıldızları almasının devletin yardımlarından kaynaklandığını ifade etmektedirler. Onlara göre devlet, Katalan Barcelona'nın şöhretini ve popülerliğini, İspanyol Real Madrid'le söndürmek yarışı içindedir.
İşte şimdi Rüştü Reçber de buçekişmenin bir parçası oldu. Milli kalecimizin performansı, üstün yeteneği, kişiliği ve zekasıyla bizi en iyi şekilde temsil edeceğine inanıyorum.
Böyle büyük bir kulüpte kilit adam olarak forma giymesi, Türkiye'ye büyük katkı sağlayacaktır. Kendi taraftarının yaptığı çirkin saldırıya rağmen sevdiği kulübü bırakmayan bu Fair-Play örneği kalecimize ve temsilcimize başarılar dilerim.
Madrid'de Beckham çılgınlığı
REAL Madrid'in yeni transferi David Beckham, takımın taraftarlarını çılgına çevirirken, İspanyol kulübüne şimdiden 715.000 dolar kazandırdı. Real Madrid taraftarları Beckham'ın formasına büyük rağbet gösterip, kapış kapış alınca, İngiliz futbolcunun 23 numaralı forması rekor bir süre olan bir günde 8.000 adet satıldı.
Hazırlanan 23 numaralı Beckham formalarının stoklarının tükendiği belirtirek, şu anda Madrid'de İngiliz futbolcunun formasını bulmanın mümkün olmadığı ifade edildi.
Ronaldo ve Zidane’ı sollladı
Taraftarların yoğun ilgisiyle takımın ikinci ve üçüncü forması olan siyah ile gri formaların bile sözleşmenin yapıldığı önceki gün akşam saatlerinde bittiği açıklandı. 89 dolardan satışa sunulan formaların ilk günkü satışları sonucunda İspanyol kulübünün 715.700 dolar kar ettiği bildirildi. Beckham, transferiyle Real Madrid'e daha önce gelen yıldızlar Ronaldo ile Zidane'ı da geride bıraktı. Ronaldo'nun transferi sonrası ilk gün 2.000, Zidane transferi sonrasında ise sadece 500 forma satılmıştı.
Gelecek sezon suni çimle tanışacağız
UEFA'nın aldığı son karara göre 2004-2005 futbol sezonunda başta Denizlispor olmak üzere Avusturya Salzburg, Torpedo Moskova, Örebro SK (İsveç) Heracles Almelo (Hollanda) kulüpleri lig maçlarını ve diğer uluslararası müsabakalarını suni çim sahada oynayacaklar. Böylece Süper Lig'imizde de her takım deplasmanda bir kez suni çimle tanışacak. UEFA, suni çim üretiminde yapılan teknolojik reformları ve gelişmeleri dikkate alarak bu 5 ülkede böyle bir deneyimi başlatıyor. Sahanın yapılabilmesi için her kulübe 204 bin Euro ödenecek. Suni çimde futbol hem çabuk oynanıyor ve hem de top yere çarpınca korkunç bir hız alıyor. Üstelik sakatlanmalar da yüzde 70 azalıyor.
Yazının Devamını Oku 19 Haziran 2003
Olimpiyatlar ilk kez bu kadar yakınımıza geldi. Dünyanın en büyük spor şöleni 2004'de uçak ile 1 saat mesafede yapılacak. Olimpiyat Oyunları'nda sporun zevki ve heyecanı bir başkadır. Dünyanın en güçlü ve elit sporcuları, dünyanın en değerli madalyalarını kazanmak üzere 16 gün sürecek bir mücadele içine girecekler. Atletizmden futbola, basketboldan güreşe, halterden yüzmeye kadar tam 26 branşta müsabakalar yapılacak. NBA'in yıldızları, tenisin kral ve kraliçelerinin yanısıra, Halil Mutlu, Süreyya Ayhan gibi yıldızlarımız ay yıldızlı forma için yarışacaklar.
Bir kez Olimpiyat izleyen kişi bir daha bu muhteşem gösteriyi bırakamaz. Bu kadar yakınımıza gelen oyunları seyretmek için şimdiden bilet ve otel rezervasyonu yaptırmak gerekir. Özellikle Olimpiyatlarda bugünden harekete geçmezseniz sonra yer ve bilet bulmanız mümkün değil. Kime mi müracaat edeceksiniz, ya TURSAV'a, ya da seyahat acentanıza.
Hisar’daki yangın
Türkiye'nin en eski ve en güzide kurumu, eski adı ile Anadolu Hisarı Spor Akademisi, yeni adı ile Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, maalesef büyük bir yangın geçirdi. Bu büyük spor yuvasının konferans salonu ve diğer bazı üniteleri büyük hasar gördü.
Böyle bir eğitim yuvasının onarımı için herkesi göreve çağırıyoruz. Başta büyük şirketlerimiz, yardımsever insanlarımız ve hükümetimiz olmak üzere hepimizin katkısı gerekir. Dostluk ve insanlık işte bu güç zamanlarda ortaya çıkar. Gelin binlerce spor eğitimcisi yetiştiren bu yuvaya hep birlikte sahip çıkalım.
Gurur duyduk
Ülkemizde Spor Hukuku yeni bir ivme kazandı. Sporun doğru yasalarla yönetilmesinin bütün branşlarda kalkınmamızda büyük katkısı olacak. İşte örnek bir spor hukukçusu sevgili kardeşimiz Kısmet Erkiner, CAS adıyla anılan Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi'nin üyeliğine seçildi. İlk kez bir hukukçumuz böyle onurlu bir göreve getirildi. Gurur duyduk, CAS başta Uluslararası Olimpiyat Komitesi olmak üzere, FIFA, UEFA, FIBA, IAAF gibi uluslarası spor federasyonlarının üst temyiz mahkemesi görevini yürütmektedir.
Sayın Kısmet Erkiner'i kutlarken, uluslararası görevlerde insanlarımızın yer almasının devletçe teşvik edilmesini bekleriz. Bugüne kadar teşvik yerine hep çelme atıldığı da bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yazının Devamını Oku