Artık maşallah Fuar'lar ülkesi olduk... Her gün her yerde bir Fuar var...Tekne Fuarı, Deri Fuarı, Gıda Fuarı, Açlık Fuarı vs...Tabii bu sonuncusu henüz yok ama, eli kulağındadır...Geçenlerde Dünya Ticaret Merkezi'ndeki ‘‘BOAT SHOW 98’’ Tekne Fuarı'na gittim...Hem, ‘‘Şimdi hangi tekneler moda?.. Çamaşır tekneleriyle bu deniz tekneleri arasındaki fark hangi boyutlara vardı?..’’ göreyim dedim...Hem de, Fuar'ın son günleri olduğundan, bakarsın akşam pazarından şöyle keseme göre bir yat falan kaparım diye düşündüm...Zira tekne sahibi arkadaşlarım, onca zamandır ısrar kıyamet hep teknelerine davet ederler...Ben de yıllardır bir yat sahibi olup karşılık olarak onları teknemde ağırlayamamanın ezikliğini duyarım... Ayrıca, onları teknemde sabahlardan akşamlara dek köle gibi çalıştırıp intikamımı alamamanın öfkesiyle kahrolurum...Zira bugüne dek hangi arkadaşımın teknesine davet edilmiş ve de ‘‘Aaa gitmezsek vallahi çok ayıp olur...’’ diyen karımın ısrarlarıyla gitmişsem, hep davet edilmiş gibi değil de, istihdam edilmiş, yani işe alınmış gibi olmuşumdur...Güverte paspasından lomboz camı silmeye, kıyıya halat bağlamaktan denizden kovayla su çekmeye kadar yapmadığım iş kalmamıştır...Tüm gün teknede güneşlenip denize giren ve ancak akşam yemeklerinde bir araya geldiğimiz tekne sahibi arkadaşlarım, karısı ve kendi karıma bu durumu şikayet ettiğimde ise bana hep ‘‘Teknecilikte herkesin çalışması gerektiğini’’ söylemişler, ‘‘Sen şimdi buzdolabından iki soğuk bira kap gel, bunları sonra konuşuruz’’ demişlerdir...Ama benim bu tekne misafirliği konusunda moralimi en çok bozan olay, geçtiğimiz yaz gerçekleşti... Ve yoluma halı serseler, arkadaş teknesine gitmeme konusunda yemin ettim...Gene böyle, üstelik karımın yakın akrabası olan bir arkadaşımın teknesindeydik... İlk günümüzdü...Günün bir saatinde ben lomboz camlarını parlatıyordum... Teknede çalışan bir diğer arkadaş ise o sıra güverteyi yıkıyordu...Biraz şişmanca, aydınlık yüzlü, belli ki zamanında görmüş geçirmiş biriydi...Bir ara yaptığı işten başını kaldırıp bana, ‘‘Sen yeni misin?..’’ dedi... Sonra da öyküsünü anlattı...Bir zamanlar o da benim gibi o tekne sahibinin çok yakın arkadaşıymış... Tekne davetlerine gide gele, güverte yıkayıp lomboz camı sile sile sonunda arkadaşının personeli, teknenin tayfası olmuş...*Ê*Ê*Fuar'daki yatlar, botlar arasında bir saat kadar dolanıp durdum...‘‘Show Boat’’ta, 2 milyon dolarlık yattan, hali vakti yerinde olmayanlara hitap eden 300 bin dolarlık tekneye kadar her türlü hizmet vardı...Ben çok beğendiğim epey lüks bir tekneye bakınıp dururken, yanıma biri geldi...‘‘Niyetli misiniz?..’’ diye sordu...Ben, ‘‘Ramazan bitti... Adam bana neden niyetli misiniz diye soruyor...’’ diye düşünürken de anlaşıldı ki arkadaş tekneyi almaya niyetli olup olmadığımı sormaktadır...Arkadan da ‘‘Bu tekneyi kaçırmayın Tekin Bey’’ dedi...‘‘Zaten istesem de kaçıramam... Benim bu koca tekneyi buradan kaçırabilmek için, geceyarısı buraya yüzelli kişiyle gelmem lazım...’’Sözünü ettiğim bu tekneler güneyde, daha çok Göcek ve Marmaris'te mevzilenip faaliyet gösteriyorlar...Alayının direklerinde İngiliz bayrağı dalgalandığından, sanırsınız ki İngiliz donanması Çanakkale yenilgisini kendine yedirememiş, intikam almak için geri gelmiş...Beni bağışlasınlar, nasıl işse bu İngiliz bayraklı yatların çoğunun sahiplerinde ‘‘yes, no’’dan başka tek kelime İngilizce de yoktur...Bir gün bir açık denizde, güç durumda kalan gerçek bir İngiliz teknesi bunları görüp ‘‘Yaşasın vatandaşlarım!..’’ diye bu arkadaşlardan yardım istese, derdini anlatıncaya kadar adamın teknesi batar...Tekneciler arasında en büyük rekabet tekne boylarında yaşanıyor...Kim olursan ol, Marmaris'te, Göcek'te teknenin boyu kadar konuşuyorsun...Örneğin, 1.85 boyunda aslanlar gibi bir işadamımız, teknesinin boyu onunkinden daha kısa diye, marinada 1.60'lık arkadaşının yanında ezile büzüle, süklüm püklüm dolaşıyor...Bir arkadaşım anlatmıştı... Bu tekne ve yat sahipleri sırtlarında balıkadam kıyafeti, ellerinde metre, geceleri sessizce suya dalıyor, demirledikleri koyda gizlice birbirlerinin teknelerinin boylarını ölçüyorlarmış...Yahu tekne sahibi arkadaşlar... Sakın ola ki tüm bu yazdıklarımı üstünüze almayın... Benim denizi seven, deniz keyfi olanlara sözüm yok...Ben ortaya konuşuyorum...Bu büyük tekne merakı işi öyle boyutlara varmış, öyle abartılı hale gelmiş ki, geçenlerde televizyonda şu günler gösterime giren ‘‘Titanic’’ filminin reklamı oynarken, batma sahnesinde bu büyük tekne sahiplerinden bir arkadaş denizdeki kendi teknesi batıyor da haberler veriyor zannetmiş... Kalp krizi geçirmiş...Karısı batanın kendi tekneleri değil, Titanic olduğunu herife zor anlatmış...*Ê*Ê*Bir de denizden korktuğu halde, sırf hava olsun diye milyonlarca dolar sayıp tekne alanlar varmış...Marmaris Marina'nın genel müdürü Levent anlatmıştı...Marina'da demirleyen muazzam bir yatın sahibi bir müşterisi varmış... Her hafta sonu İstanbul'dan muntazaman yatına geliyor; korkudan denize açılamadığından bir sürü personelin bulunduğu teknesinin güvertesinde yemeğini yiyip, viskisini, purosunu içerek hafta sonunu geçiriyor, tekrar İstanbul'a dönüyormuş...Levent'in söylediğine göre, bu zatın özel uçağı da varmış... Bir yere gideceği zaman hava olsun diye otomobiliyle havaalanındaki uçağının yanına geliyor, korktuğundan uçağa biniyormuş gibi yapıp binmiyor, gideceği yere arabasıyla devam ediyormuş...Ulan bu zenginlik de zor iş be!..Şimdi bunları yazıyorum diye, beni bu tekneleri kıskanıyor da mok atıyor falan zannetmeyin...Ben zamanında bu ‘‘Boat’’ denen teknenin Allah'ına ‘‘Love Boat’’a, yani Aşk Gemisi'ne binmiş adamım... (Bakınız üstteki resim...)BU FUAR ÇOK FAYDALINeticei kelam... Ben denizciliğimizin geleceği, halkın tekne sevgisinin gelişmesi açısından bu fuarı çok olumlu ve yararlı buldum...Zira üç yanı denizlerle çevrili bir ülke olmamıza karşın, biliyorsunuz denizle başımız pek hoş değildir...Denizi daha çok, sıkıştığımızda arabayı kenara çekip çiş yapmak, bir de özellikle Şile ve Kilyos sahillerinde boğulmak için kullanırız...Kaptan-ı Derya Barbaros'un torunlarıyızdır ama, vapurların iskeleye yanaşmalarına daha on metre kala yaradana sığınıp telef olma pahasına kendimizi iskeleye fırlatır, denizden bir an önce kurtulmaya çalışırız...Onun için deniz sevgimizi, denizciliğimizi geliştirecek bu tip fuarları yürekten destekliyorum!..Ama o tekneleri alacak parayı nereden egavlayacağınız konusunda da maalesef sizlere bir fikir veremiyorum...
button