Fakat böyle bir durumda sakin olmak ve adım adım ilerlemek daha doğru olacaktır, çünkü her geçen dakikada köpeğiniz sizden daha fazla uzaklaşıyor olabilir. Herhangi bir hayvanınızın eve dönüşünü en çok kolaylaştıracak şeylerden birisi ona mikroçip taktırmaktır.
MİKROÇİP NEDİR?
Bir pirinç tanesi büyüklüğünde olan mikroçip, genelde köpeğin ensesinin arkasına enjektör yardımı ile yerleştirilir. İçerisinde radyo verici ve kendine mahsus bir kimlik numarası vardır, ayrıca 25 yıla kadar veya daha fazla dayanabilir. Hatırlanması gereken önemli bir nokta bu mikroçipin köpeğin bulunduğu yeri takip etmek için kullanılmadığıdır ama eğer kayıp bir köpek bulunursa ve mikroçip okuyucusu olan bir veterinere götürülürse köpeğe özel olan mikroçip numarası okunabilir, veritabanından da o numara kullanılarak köpeğin kimliği öğrenilir ve sahibinin bulunması kolaylaşır.
Organizmanın soğukla mücadele edebilmesi için daha iyi beslenmeye, yağlanmaya, koruyucu kıyafetlere ve ısınmaya ihtiyacı vardır. Köpekler de kış aylarında metabolizmalarını farklılaştırarak soğukla mücadeleye adapte olmaya çalışırlar.
İster evde yaşasın, ister bahçede... Soğuk havaların başlamasıyla köpeklerimiz için yapılması gereken birçok şey vardır. Köpeklerde kışın yapılması gerekenleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Soğuktan korunmak köpeklerde de beslenmeyle direkt bağlantılıdır. Kış aylarında köpeğimizin besin çeşitlerini ve miktarlarını farklılaştırmak en önemli adımlardan biridir. Bu dönemde onları kalorisi ve yağı yüksek olan mamalarla beslemek, bu besinleri mümkünse ılık olarak vermek özellikle bahçede yaşayan köpekler için onların soğuğa olan dirençlerini arttırdığı gibi bağışık sistemlerini de kuvvetlendirir.
- Vitamin, mineral destekleri ve özellikle somon yağı tabletleri ya da derin deniz balığı yağı tabletlerinin kullanılması köpeklerin bağışıklık sistemi dayanıklılığını ciddi anlamda arttıracaktır.
Böylece köpek, insana karşı diyetini kendince ödemiş olmuştu. Köpeklerinin bu özelliklerinin farkına varan insanoğlu, gittikleri her yere onları da beraberinde taşımış ve köpeklerin insana olan faydalarından sonuna kadar yararlanmıştır.
İşte, köpekle insan arasındaki ilk iletişim çift yönlü yararlanımla başlamış ve günümüze kadar süregelmiştir.
* * *
Maalesef günümüzde köpek, bir zamanlar avcıyken şu anda insana bağımlı bir toplayıcı haline gelmiştir ve bu insan manipülasyonu ve evcilleştirmesiyle bağlantılı olarak şekillenmiştir. Köpeğin içgüdülerini körelten ve köpeği kendine bağımlı hale getiren insanoğlu, yaşadığımız yüzyılda ne yazık ki sokak köpeklerinin popülasyonunu bir problem olarak görmekte, onların yerleşkelerine yeni inşaatlar ve şehirleşme planlarıyla saldırmakta ve köpek dostlarımızı şehir dışına ötelemektedirler. Bir zamanlar havlayarak tehlikenin yaklaştığını haber veren köpeklere duyduğumuz minnet, günümüzde sokağımızda bekçilik amaçlı havlayan köpeklerden rahatsız olmaya ve onlardan nefret etmeye dönüşmüştür. Bu eski ortaklıktan insanoğlu artık rahatsız ve anlaşmayı bozmuş olsa da en eski dostumuz köpek hâlâ bir parça kuru ekmek ve başının okşanmasıyla sadakat borcunu ödemeye her zaman hazırdır.
Köpek sahiplerinin maalesef en çok ihmal ettikleri ve gözden kaçırdıkları konuların başında köpeklerinin ağız ve diş sağlığı gelir. Doğuştan gelen genetik donanımları bir kenara bıraktığımızda, bir köpeğin ağız sağlığını oluşturmada ilk dikkat edilmesi gereken beslenme alışkanlığının düzenlenmesidir.
Köpeklerde insandan farklı olarak ağızda kimyasal sindirim başlamaz. Köpekler dişleriyle ve çene kaslarıyla besinleri mekanik olarak parçalayarak sindirime yardımcı olurlar. Köpeklerin dişlerini incelediğimizde, yavru köpeğin diş sayısı ile yetişkin köpeklerin diş sayılarının farklı olduğunu görürüz. Yavru köpeklerde süt dişi olarak adlandırılan dişlerin tamamının görülebilir hale gelmesi, köpek yavrusunun en az 8 haftalık olmasıyla mümkündür. Yavru köpeğin ağzında 28 adet süt dişi bulunmaktadır. Yetişkin köpeklerin ağızlarında ise toplamda 42 adet kalıcı diş bulunur. Bu dişlerden 20 adedi üst çenede, 22 adedi de alt çenede lokalize olmuştur. Yavru köpek 6 ayı tamamladıktan sonra bu kalıcı dişler ağzında görülebilir hale gelir.
* * *
Köpeklerin de dişleri tıpkı bizde olduğu gibi şekil ve işlev farklılıkları açısından sınıflandırılır.
- KESİCİ DİŞLER: 12 adettir. Köpek ağzının ön kısmında 6 adedi altta, 6 adedi üst çenede yer alır.
Zaten köpek besleme ve yetiştirme kültürü emekleme seviyesinde olan ülkemizde, sansasyonel ve ajite bir şekilde bu tip haberlerin gündeme gelmesi, sadık dostumuz köpeklerin ve bazı köpek ırklarının yanlış tanıtılmasına/anlaşılmasına sebep olmanın ötesinde, insanlarda ciddi anlamda tedirginlik oluşturuyor. Gelişen olaylarda insanlar suçu köpeğe atma yani net bir sorumlu bulma spekülasyonları içerisindeyken, köpeklerde agresyon ve sebepleri üzerinde durmak gerekiyor.
* * *
Köpeklerde saldırgan davranışlar yani agresyon, birçok şekilde ortaya çıkabilmektedir. Tehlikeli sonuçlar doğurabilecek olan bu davranış bozukluğunun çeşitleri, sebepleri ve eliminasyonu konusunda bilgilenmek doğru olacaktır.
* * *
Köpeklerde agresyon çeşitlerinin en sık görülenlerini şöyle sıralayabiliriz:
Özellikle büyük ve dev köpek ırkları bu hastalığa daha yatkın olurlar. Özellikle büyük ve dev köpek ırkları bu hastalığa daha yatkın olurlar. Kemiklerin yetersiz beslenmesi ve gelişmesine bağlı oluşan bu hastalık; uzun kemiklerde eğrilikler, yapı deformasyonları, kırılma ve çatlamaya yatkınlık ile karakterizedir. Bu hastalığın başlıca sebepleri; gün ışığından (uv) yeterli derecede istifade edilememesi ile birlikte D vitamininin emiliminin azalması, beslenme eksikliklerine ve paraziter enfestasyonlara bağlı olarak kalsiyum ve fosforun yeterli miktarda ve dengeli olarak alınamamasıdır.
* * *
Yavru köpeklerde yeterli ve dengeli beslenmenin önemi büyüktür. Bu dönem içerisinde eksik ya da yetersiz beslenen ve daha da önemlisi güneş banyosundan mahrum kalan yavrular için raşitizm hastalığı büyük tehlike oluşturur. Gebeliği döneminde kalsiyum ve fosfor açısından yeterli beslenmeyen köpeklerin yavruları da bu hastalığa yatkın olarak dünyaya gelebilirler.
* * *
Midenin kendi etrafında dönmesiyle birlikte mide içindeki katı ve sıvı besinler sindirim enzimleriyle tepkimeye girerek gaz oluşumuna sebep olur. Midenin dönmesiyle birlikte bir seri kimyasal olaylar şekillenir, giriş ve çıkışı sağlayan iki ucu da kapanır ve biriken gaz midenin şişmesine, kan dolaşımının yavaşlamasına, kalbe dönen kan miktarının azalmasına, kalp ritimlerinin bozulmasına, mide duvarını oluşturan hücrelerin hızla yıkımlanmasına, toksinlerin birikmesine, dalakta oluşan baskıya bağlı olarak dolaşım bozukluklarına, diyaframın düzgün çalışamamasıyla solunum güçlüklerine ve bunların sonucunda da ölüme sebep olur.
HASTALIĞIN SEBEPLERİ NELERDİR?
Hastalığın oluşumuna nelerin neden olduğu tam olarak ispatlanmamış olsa da, hazırlayıcı olduğu tahmin edilen unsurlar aşağıdakiler gibidir:
- Hastalığın oluşumunda kalıtsal nedenler rol oynar.
Bazen bu dönem kanama olmaksızın da şekillenebilir ki, buna ‘gizli kızgınlık’ ismi verilir. Kanamanın başlamasından kısa bir süre sonra (9-14’üncü günler), dişi çiftleşmeye uygun hale gelir. Çiftleşmenin şekillenmesini takip eden 61-65 gün sonrasında ise doğum gerçekleşir. Gebelik sürecinin ilk ayında dişi köpeklerde genellikle gözle görülen bir fiziksel değişim oluşmamakla birlikte gebeliğin 2’nci ayından itibaren kilo alma, karın bölgesinde genişleme ve sarkma ayrıca anne adayında yoğunlaşan iştah artışı ve dinlenmeye daha fazla zaman ayırma tipik bulgulardır.
Gebelik döneminde annenin tıpkı insanlarda olduğu gibi aşırı beslenmemesi gereklidir. Aksi takdirde yağlanma sonucu güç doğum ve doğum esnasında anne ve yavruların hayati tehlikesi gelişebilir. Özellikle yavruların kemik gelişimlerinin başladığı 2’nci ayda annenin zengin protein kaynaklarıyla beslenmesi uygun olacaktır.
* * *
Doğum süreci yaklaştığında annenin artık karın bölgesi geniş ve aşağıya doğru sarkmış, hareketleri yavaşlamış, meme bezleri gözle görülecek kadar büyümüş ve sütle dolmuştur. Doğuma 24 saat kala annenin vücut ısısı genellikle 1 derece kadar düşer. Annede huzursuz davranışlar, dönme ve kazma hareketleri karekteristiktir. Annenin doğum yapacağı yerin sakin, sesiz çok aydınlık olmayan ve yumuşak tabanlı bir yer olması doğumun konforu açısından önemlidir. Doğumun başlamasıyla yavrular teker teker yavru zarıyla ve kordonlarıyla doğarlar. Anne, yavrunun kordonunu dişleriyle koparır ve plasentayı yer. Plasenta oldukça zengin bir besleyici özelliktedir. Bu içgüdüsel bir davranıştır. Böylece besin ihtiyacını 2-3 gün yavrularının yanından ayrılmayacak şekilde karşılamış olur. Doğum zamanı köpeklerde içgüdüye bağlı olarak genellikle gece saatlerinde olur ancak evde beslenen köpeklerde bu, günün herhangi bir saatinde şekillenebilir. Çoklu gebelikte yavru sayısı eğer 8 ve üstü ise bazen doğum 30 saate kadar uzayabilmektedir. Köpekler genellikle herhangi bir yardım olmaksızın kendi başlarına doğum yapabilirler. Ancak fiziksel açıdan engelleri olan İngiliz bulldog ve pug gibi dar kalçalı ve büyük kafalı ırklarda sezaryen operasyonu genellikle gerekli olmaktadır. Anne zorlu doğum olgusunu tamamladıktan sonra çok yorgun düşer ve yan şekilde uzanarak yavrularını emzirir ve dinlenir. İşte bu ilk emzirme kolostrum denilen ve ilk ağız sütü diye bilinen yavruların bağışıklık sistemi için çok önemli kısımdan oluşur. Ayrıca anne köpek doğum ve emzirmesiyle annelik içgüdüsünü şekillendirmiş olur.