Dünkü konuşmasında İngiltere gibi Türkiye’nin de referanduma gitmesi, kapıları açıp mültecileri Avrupa’ya göndermesi gibi seçeneklerden bahsetti.
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu bunların normal eleştiriler olduğunu söyleyerek ortamı yumuşatmak istedi.
Ben bu üslup sorununu değil, AB konusunda lehte veya aleyhte aşırı genelleme yapmanın yanlışlığını yazmak istiyorum.
İngiltere’nin AB’den çıkmasını savunanlar İngiltere’nin her yıl AB’ye 10 milyar dolar ödediklerini, AB’den çıkınca bu parayla şu kadar hastane falan yapılacağını söylüyor. AB üyesi olmanın sağladığı yararların farkında değiller.
Yargıya güvenin tabutuna çakılacak son çivi!
İktidar hukukçuları tasarıyı savunacak hukuki gerekçe uyduramadıkları için sadece “yasama organının takdiri” diyorlar. Meclis’e sevk edilen tasarının resmi gerekçesinde de sıfırlama yerine neden mesela kıdem gibi objektif kıstasların getirilmediği konusunda tek kelime yok.
Sıfırlanacak olan Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine HSYK yeni atamalar yapacak...
Üyeler yoluyla kararların nasıl değiştiğine dair bir örnek vermek istiyorum: Gündeme tekrar getirileceği anlaşılan Topçu Kışlası’yla ilgili Danıştay kararları...
Localardan ikide bir bağırıp çağırarak slogan atan kalabalığı susturma ihtiyacı duydu. “Meramımı anlatmama müsaade edin, ondan sonra istediğiniz kadar tezahürat yapmakta serbestsiniz” dedi.
Bunu birkaç defa önceki konuşmalarında da yapmıştı.
Coşku ve hamasetin, boş slogancılığın “meram dinlemeye” nasıl tahammülsüz olduğunu ve “meram anlatmayı” da nasıl engellediğini görüyor musunuz?
Öteden beri bütün partilerde gördüğümüz bu “bindirilmiş kıtalar”ın bağırıp çağırmalarını bu şekilde susturduktan sonradır ki Başbakan rakamlı, projeli konuşmasını yaptı. Fakat o böyle konuşurken de heyecan düştü!
Ortadoğu’da hukukun siyasi güç tarafından ezilmesinde rejimlerin İslamcı ya da laik olması hiç fark etmiyor.
Meşruiyetini hukuka uygunluktan almayan muktedirler siyasi güçle ve ideolojiyle meşruluk kazanmaya çalışıyor...
Ali Mezghani’nin “Tamamlanmamış Devlet, Arap Ülkelerinde Hukuk Sorunu” adlı eserinde ayrıntılı olarak anlattığı gibi, hukuku önemsiz gören bu köklü kültür “itaat iktidarları” yaratıyor. Hukukun iktidarları denetleyecek kadar güçlenmesine imkân vermiyor. (Bilgi Üniversitesi Yayınları)
FARKLI FETVALAR
Bizde bütün sağ partilerde, en yoğun olarak da AK Parti’de lider kültü ve “yukarıdan” aşağıya bir işleyiş vardır. MHP ise öteden beri “lider, doktrin, teşkilat” düşüncesinin egemen olduğu bir partidir. Bu yapıda parti genel merkezine rağmen dün “aşağıdan” gelen bir hareketle olağanüstü kongre yapıldı.
Yargı 700’ü aşkın delegenin olağanüstü kongre talebini haklı bulmuştu.
Kongrede “demokrasi, hukuk devleti, yargı kararı” gibi kavramların çokça vurgulanmasını da önemli buluyorum. Bu tip kavramlar kitap okumaktan çok böyle ihtiyaç duyularak, yaşanarak zihinlere ve kalplere yerleşiyor.
Bu olağanüstü kongre Türkiye için de önemlidir...
Dün hukukçu bir okurumun gönderdiği mesajdan öğrendim ki, darbeciler Yargıtay’da değil ama Danıştay’da “sıfırlama” yapmışlar.
27 Mayıs darbecileri 20 Eylül 1960 günü çıkardıkları “Danıştay Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun”la Danıştay kadrosunu sıfırlamışlar. İlgili madde aynen şöyle:
“Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Danıştay Başkanlığı, Daire Başkanlığı ve üyeliği kadrolarını işgal edenlerin vazifeleri nihayete ermiş ve bu kadrolara, ilişik cetvelde gösterilenler seçilmişlerdir.”
İsteyenler bu kanunun yayınlandığı 22 Eylül 1960 günlü Resmi Gazete’ye bakabilir.
Yeni üyeleri “beş gün içinde” HSYK ve Cumhurbaşkanı atayacak.
Kamuoyu önünde soruyorum: Hükümet bu tasarıyı hazırlarken Yargıtay ve Danıştay’dan görüş aldı mı?
Yargıtay ve Danıştay’ın sayın başkanları, kurumlarınızla ilgili bu tasarı hakkında siz ne diyorsunuz?
DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK
Artık milletlerin hangi yoldan gideceği belli olmuştu, tarih yeni bir sistem yazmayacaktı, tarihin sonuna gelinmişti.
Amerikalı Fukuyama’nın bu tezlerini okuyanlar o zamanlarda bu tezi inandırıcı bulurdu.
Fakat gelişmiş ülkelerde bile küreselleşme karşıtı içe kapanma eğilimleri, otoriter sağ siyasi akımlar, dini ve etnik kimlikler çatışması bir yönde yükseliyor.
Bu tırmanışa terör olayları eşlik ediyor!