Angela Merkel klasik demokrasinin ve devlet anlayışının değerlerini ve davranışlarını temsil ediyor.
Trump ise popülist demokrasiyi ve kişisel yönetim (otokrasi) anlayışını...
Çağımızda bu ikinci tip liderler Batı demokrasilerinde bile yükseliyor.
Önünde zor sorunlar bulunan Türkiye, böyle bir dünyada gemisine yol aldırmaya çalışacak; terörle mücadeleden ekonomiye kadar.
Dünyada en iyi 100 üniversite sıralamasında yokuz. PISA sınavlarında bir türlü 40’ıncı sıraları aşamıyoruz.
Arkadaşımız Nuran Çakmakçı yazdı; KPSS kapsamında yapılan Öğretmen ‘Alan Bilgisi’ testlerindeki sonuçlar vahim: Lise matematik öğretmeni olacak adaylar 50 sorudan sadece 9’una doğru cevap verebilmiş! Cevapların Türkçede 32’si, coğrafyada 25’i, fen bilimlerinde 16’sı doğru!
Bunlar öğretmen adayları!
TABELA ASMAKLA OLMUYOR
Trump’ın İslamofobik tavırlarına karşı yüzbinlerce Amerikalı meydanlarda, sokaklarda Müslümanlara sahip çıkıyor, onları savunma anlamında “Hepimiz Müslümanız” diyorlar. Hürriyet Heykeli’nin tesettürlü bir kızı sevgiyle kucaklamasını resmeden çizim muhteşemdir.
İslamcılık adına çeşitli terör eylemlerine maruz kalan Amerika’da oluyor bunlar.
Demek ki, Batı’da Müslümanlara nefretle bakanlar olduğu gibi “insan hakları” açısından sempatiyle bakanlar da vardır ve çoktur.
LABORATUVAR GİBİ
İkincisi, Müslüman toplumların hiçbirinde bugün mevcut olmayan “hukukun üstünlüğü” konusudur. Bir yargıç, başkanın kararını askıya alıyor; başka bir yere sürülmüyor, sürülemez zaten.
Kalabalıklar şiddetsiz, saldırısız “toplantı ve gösteri özgürlüğü”nü kullanıyor.
Bir de Ortadoğu’daki kanlı mezhep kavgalarını, katliamları düşünün.
İslam toplumları yüksek bir hukuk düzeyine ve özgürlükler bilincine ulaşmadıkça, hiçbir alanda gelişmiş ülke olamazlar.
Bunların hepsi birer üst başlık, her birinin altında birçok sorunlar dizisi var.
Teröre karşı gerçekten kahramanca mücadele eden asker ve polisimizin çabası tek başına yeter mi? Politik olarak terörün tecridi gibi daha karmaşık faktörlerle uğraşmak gerekiyor.
Dış politika diyoruz; birçok sorunla ilgilidir ve en ince hesaplarla yürütülmesi gereken bir alandır. Son örnek Berlin ve Atina’nın “suçluların iadesi” konusundaki olumsuz tavırlarıdır.
Ekonomide müzmin dış ticaret açığımız, yıllardır yapılmayan yapısal reformlar ve son olarak derecelendirme kuruluşlarının peş peşe puanımızı düşürmesi...
ŞİMŞEK’İN MESAJI
Bütün bunlara nasıl bir zihniyetle bakmalıyız?
Fitch Türkiye’nin kredi notunu düşürdüğünde Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek Twitter’dan şu açıklamayı yaptı:
“Önemli olan başınıza nelerin geldiği değil, bunlara nasıl tepki verdiğinizdir. Epiktetos.”
Amerikan milleti “milli irade” ile başkan seçmişti, onun seçim meydanlarında söz verdiği kararını tek başına bir hâkim durdurdu.
Gerçi liberal Anglo-Amerikan kültüründe “milli irade” kavramı yoktur. Bu kavram devrimci Fransa’dan gelir. Biz de Meşrutiyet’ten beri öyle diyoruz. Kavram ne olursa olsun, “hukuk üstünlüğü” deniliyorsa seçilmişler de hukuka uyacak; bunun denetimini bağımsız yargı yapacak.
SİVİL TOPLUM FAKTÖRÜ
Başkan Trump’ın 7 Müslüman ülkeden ABD’ye girişleri yasakladığını biliyorsunuz. Kennedy Havaalanı’nda Hamid Derviş ve Haydar Abdülhak adlı iki Irak vatandaşı aileleriyle birlikte gözaltına alındılar, sınır dışı edileceklerdi.
Amerika Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU, American Civil Liberties Union) adlı sivil toplum kuruluşunun avukatları itiraz etti. Avukatlar Derviş ve Abdülhak’la görüştürülmedi
Yine de dava açtılar.
1920 yılında kurulan ACLU öyle saygın bir dernektir ki, 1939 yılında Amerikan Yüksek Mahkemesi’nce onaylanmıştı. Bizdeki “kamu yararına dernek” benzeri bir statü... Bu statü ile dava açtılar.
Başvuru hakkının genişliğini görüyor musunuz?
“Ahlakı önemsemeyen bir dindarlık ve hukuku önemsemeyen bir demokrasi; bu bir felakettir!”
Çiçek gündemde “istikrar” kavramının çokça vurgulandığını belirterek şunları söyledi:
“İstikrar elbette çok önemli. Türkiye’de on beş yılda istikrar sayesinde çok iyi, çok başarılı işler yapıldı ama yolsuzluk algısı da arttı. Demek ki, istikrar her şey değil. Her dönemde iktidarlarda devlet imkânlarıyla, muhalefetlerde belediye imkânlarıyla yanlış işler yapılmasını önleyecek nedir? Ahlak, hukuk, denetim, şeffaflık... İşte buralarda zaaf var.”
TÜRKİYE 75. SIRADA
Eski TBMM Başkanı Çiçek, Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin son açıklamasını kastediyor: Türkiye’de yolsuzluk algısı artmış, 176 ülke arasında 75’inci sıraya inmişti.
Çiçek bu soruna, benim partim-senin partin diye değil, hukuk ve denetim açısından bakmak gerektiğini belirtti.
Gerçekten, devlet parasal işlerde şeffaflaşmazsa ve denetimi etkinleştirecek “kamu yönetimi reformu” yapılmazsa, yargıdan tutun da Sayıştay’a kadar bütün denetim kurumları evrensel ölçülerde bağımsız çalışmazsa bu sorunu çözemeyiz.
Davutoğlu buna niyetlendi, hükümet programına yazdı ama orada kaldı.
Avrupa’da da popülist milliyetçilikler yükseliyor.
Trump’ın bu konuda hazırlattığı başkanlık kararnamesi “Yabancıların Terörist Saldırılarından Ülkeyi Korumak” başlığını taşıyor. “Suriye halkı için Suriye’de ve komşu ülkelerde güvenli bölgeler oluşturulması” amacıyla Amerikan Savunma ve Dışişleri bakanlıkları üç ay içinde bir taslak hazırlayacak... Amaç, “mültecilerin güvenli bölgelerde tutulması” Avrupa ve Amerika’ya gitmemeleri...
Trump’ın ortaya koyduğu vizyon bundan ibarettir!
Dikkatle okudum, sadece makamından dolayı değil, Sayın Uçum sistem konularını iyi bilen bir hukukçu olduğu için.
Daha önce de arkadaşımız Bülent Sarıoğlu’nun vukufla kaleme aldığı analizi iki gün süreyle Hürriyet’te yayınlanmıştı.
İkidar medyasında bu objektifliği göremezsiniz. Değil farklı görüşlere, muhalefetin haberlerine bile yer vermiyorlar.
Halbuki bir sistemin çağımızda uzun vadede başarısı geniş katılımlı tartışmalarla içlere sinmiş, Başbakan Yıldırım’ın deyişiyle “ezici çoğunluk” tarafından benimsenmiş olmasına bağlıdır.