Taha Akyol

Berberoğlu dosyası

16 Haziran 2017
GAZETECİ ve milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıl ağır hapis cezasına çarptırılması yıllarca tartışılacak bir karardır.

Savcı iddianamede, Berberoğlu’nu “siyasal ve askeri casusluk maksadıyla” ünlü MİT TIR’larına ilişkin belgeleri “temin etmekle” suçlayarak 15-20 yıl ağır hapsini istemişti.

Sonra dosyaya hiçbir yeni delil girmediği halde, sayın savcı suçlamasını daha da ağırlaştırmış, bu defa “siyasal ve askeri casusluk maksadıyla” temin ettiği belgeleri “açıklama” yani Cumhuriyet gazetesinde yayınlama suçundan “müebbet hapis” istedi.

Mahkeme müebbet hapis cezasını takdiren 25 yıl ağır hapse çevirdi.

Hukuken belirleyici olan “siyasal ve askeri casusluk maksadıyla” kavramıdır.

AYM KARARI NASILDI?

Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar ve Erdem Gül, aynı haberi yayınladıkları için yine “siyasal ve askeri casusluk maksadıyla” gizli belgeleri “açıklama” suçundan müebbet hapis talebiyle tutuklanmıştı.

Anayasa Mahkemesi üç noktada “ihlal” kararı verdi, yani bunu yanlış buldu. (Başvuru No. 2015/18567)

- MİT TIR’larına ilişkin gizli belgeleri yayınlamanın siyasal ve askeri casusluk maksadıyla yapıldığına dair dosyada delil yoktur. (Paragraf 76)

Yazının Devamını Oku

Bu bilimle...

15 Haziran 2017
EKONOMİ yüz güldürmeye başladı fakat bunun kalıcı olması için yapısal reformların zorunlu olduğunu söyleyenler çok.

Dünya Bankası böyle diyor. TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de şöyle diyor:

“Türkiye ekonomisinin artık hızlı kredi artışı ya da likidite bolluğu ile büyümesinin sonuna geldik.”

Bundan sonra “orta gelir tuzağında” dolanıp durmak istemiyorsak tek yol verimlilik artışı, teknoloji, eğitimli işgücüdür.

EĞİTİM, KÜLTÜR, FAİZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan Borsa İstanbul’un gong töreninde, ”eğitim, kültür politikaları ve reel faizin düşürülmesi konularında başarısız olduk, bu bir özeleştiridir” diye konuşmuştu.

Faiz benim konum değil fakat tarihten bir hatırlatma yapmak isterim.

Kanuni Süleyman zamanında Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin fetvasıyla faiz yüzde 12 civarında iken merkantilist Avrupa’da yüzde 3-4 civarında idi!

Sebep Osmanlı’nın

Yazının Devamını Oku

Büyük sinek, küçük sinek

14 Haziran 2017
DAMATLAR niye tahliye edildiler diye değil, benzer durumda, hatta daha hafif isnat durumunda olanlar niye tahliye edilmiyor, niye aylarca tutuklu kalıyor diye sorgulamak gerekir.

Evet, Kadir Topbaş ve Bülent Arınç’ın damatlarının tahliyesinden bahsediyorum.

Darbe planlayan, darbeye karışan, soru çalan, “ağabey” gibi talimat verme konumunda olanların tutuklu bulundurulmasını kimse yadırgayamaz.

Fakat fotoğraf çektirdin, gazetesinde yazdın, sendikasına üye oldun gibi gerekçelerle insanları aylarca tutuklu bulundururken, işinden atıp sokağa bırakırken, siyasi kimliği olan iki damadın tahliyesi kamu vicdanında elbette tepki çeker, elbette benzerleri niye tutuklu diye soruların yükselmesine de yol açar.

Yargıya güven kaybını derinleştirecek bir tablo değil mi?

İKİ YÜKSEK YARGIÇ

Bugünlerde yargı camiası eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem’in gözaltına alınmasıyla çalkalanıyor.

Bugünkü iktidarın da “güvensizlik” ifade edemeyeceği iki yüksek yargıç bu gözaltını eleştiriyor: Yargıtay Üyesi Abdullah Yaman ve Başbakan Erdoğan tarafından 2014’te HSYK, ondan sonra da Danıştay üyeliğine atanan Muharrem Özkaya...

Yüksek yargıçların yüksek sesle eleştirme ihtiyacı duyduğu bir

Yazının Devamını Oku

Halka soralım neyi soralım?

13 Haziran 2017
TUTUKLU gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını savunuyorum ya, bir okurum beni şöyle eleştirirdi:

“Bunların yazı ve konuşmalarını halka soralım, bakalım halk bunları masum sayacak mı!”

Ne dersiniz, kimlerin “suçlu” veya “masum” olduğuna anayasa ve kanunlara göre bağımsız yargı mı karar vermeli, halk ya da millet mi?

Demokrasinin odak noktası olan bu soruna biraz derinden bakalım.

KUTSAL DEVLET VESAYETİ

Siyasi tarihimizin uzun asırlarında devlet, halkın üstünde yüce bir varlık olarak görüldü. “Kutsal devlet” denildi.

Ünlü tarihçimiz Naima, “reayanın” (halkın) devletin dışında tutulmasını bir erdem olarak anlatır. Tarihçi Halil İnalcık, “reayanın devlette temsil edilmediğini” vurgular. Reayaya adaletle davranmak devletin asli görevidir ama reayanın devlette temsilcileri yoktur. (The Middle East and The Balkans Under The Ottoman Empire, s. 85)
Osmanlı, reayanın üstünde bir koruyucu, bir “vasî” idi, vesayet yani.

Mağlubiyetler döneminde Müslüman halkın direniş göstermeden Rumeli’yi terk edip devletin elde kalan topraklarına göç etmesini bir de bu açıdan düşünmek gerekir sanırım. Ünlü Machiavelli’nin bu yönde bir teorisi vardı.

Yazının Devamını Oku

Kim terörist?

10 Haziran 2017
SUUDİ patronajındaki devletler “terörist listesi” ilan ettiler, içlerinde Müslüman Kardeşler (İhvan) ve Yusuf Karadavi gibi din adamları da var.

El Cezire gibi gazetecilik yapan bir TV kanalı da terörü destekleyen yayınlar yapmakla suçlanıyor!

El Cezire’nin ve örgütlü şiddetle hiçbir ilgisi bulunmayan İhvan’ın bile suçlanması gösteriyor ki, o ülkelerdeki oligarşik iktidarlar için siyasi risk oluşturan akımlar ve yayınlar “terörist”tir.

Muhafazakâr basın buna tepki gösteriyor.

Tepki haklı da “terör” kavramını artık hukuka göre düşünmenin zamanı çoktan gelmedi mi?

İKİ YARGI

Cemaat yargısı yani FETÖ, terör ve örgüt kavramlarını keyfi şekilde çok geniş tanımlayarak Balyoz ve Ergenekon’da çok ağır mağduriyetlere yol açmıştı.

O dönemde suç tanımının böyle dejenere edilmesini Prof. İzzet Özgenç’in “Suç Örgütleri” kitabından alıntılar yaparak defalarca eleştirmiştim.

Bugünkü

Yazının Devamını Oku

Kısırdöngü

9 Haziran 2017
İRAN Devrim Muhafızları, Tahran’daki barbarca terör eylemlerinin intikamını alacaklarını şu sözlerle açıkladı:

“Tahran’da olanlar için teröristlerden, onların bağlantılarından ve destekçilerinden intikam alacağız.”

Hiç sürpriz değil çünkü Ortadoğu’da terör maalesef rutinleşmiş bir siyaset aracıdır!

Mezhepler, mezhep kimliğinde algılanan milliyetçilikler ve otoriter rejimler güç kavgalarını bu coğrafyada terör örgütleriyle yürütüyor.

İRAN’IN ÖRGÜTLERİ

İntikam dedikleri terör eylemleri için “Devrim Muhafızları”nın İran gizli servisleriyle iç içe olduğu bilinmektedir.

Yine biliyoruz ki, Devrim Muhafızları’nın General Kasım Süleymani’nin yönetiminde “Kudüs Gücü” vardır. Lübnanlı Şii Hizbullah’la birlikte Esad’ın en önemli askeri güç dayanaklarından biridir.

İran’ın eli değil gövdesi Suriye’dedir.

Irak’ta vahşi eylemleriyle ünlenen Haşd-i Şâbi de DAİŞ gibi bir örgüttür.

Yazının Devamını Oku

Suud ve İran

8 Haziran 2017
KATAR krizinin hemen ardından İran’da kanlı terör saldırıları oldu, DAİŞ üstlendi.

Başkaları DAİŞ’i yönlendirmiş de olabilir.

İmam Humeyni türbesine yapılan saldırı çok korkunç sonuçlar doğurabilirdi, çok şükür önlendi. Şiilerdeki “imam” kavramının itikadi ve mistik yönü o kadar büyüktür ki, Humeyni’nin türbesine saldırı planlamanın anlamı, çok büyük bir katliam ve karşı katliamlar planlamak demektir!

Ortadoğu’da daha neler olabilir, görüyor musunuz?


Yazının Devamını Oku

6 Ok, 9 Işık ve 7 İlke

7 Haziran 2017
NASİP bugüneymiş, araya başka olaylar girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 31 Mayıs’ta açıklanan “AK Parti’nin 7 İlkesi” üzerinde durmak istiyordum.

Siyasi kültürümüzde siyasi fikirleri 6 Ok, 9 Işık, şimdi de 7 İlke halinde formüle etme geleneği var.

Güncel ve iktidarda olduğu için AK Parti’nin “7 İlke”siyle, Uzakdoğu kalkınmalarına rehberlik eden ilkeleri mukayese etmenin yararlı olacağına inanıyorum.

İkisini de özetle görelim.

AK PARTİ’NİN 7 İLKESİ

1- Demokrat: AK Parti demokrattır, milli iradeyi, sandığı, milletin tercihlerini hep en üstte tutmuştur.

2- Cumhuriyetçi: Bir kişiye, bir zümreye hizmet değil; PKK gibi eli kanlı, FETÖ gibi milletimizin değerlerini istismar eden örgütlere değil, sadece cumhura dayanmış, millete teslim olmuştur.

3- Milli ve yerli: Attığı adımlarda, yaptığı icraatlarda şu veya bu gücün değil, sadece milletin ne dediğine bakmıştır.

4- Mazlumlardan yana:

Yazının Devamını Oku