Paylaş
Evet, Kadir Topbaş ve Bülent Arınç’ın damatlarının tahliyesinden bahsediyorum.
Darbe planlayan, darbeye karışan, soru çalan, “ağabey” gibi talimat verme konumunda olanların tutuklu bulundurulmasını kimse yadırgayamaz.
Fakat fotoğraf çektirdin, gazetesinde yazdın, sendikasına üye oldun gibi gerekçelerle insanları aylarca tutuklu bulundururken, işinden atıp sokağa bırakırken, siyasi kimliği olan iki damadın tahliyesi kamu vicdanında elbette tepki çeker, elbette benzerleri niye tutuklu diye soruların yükselmesine de yol açar.
Yargıya güven kaybını derinleştirecek bir tablo değil mi?
İKİ YÜKSEK YARGIÇ
Bugünlerde yargı camiası eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem’in gözaltına alınmasıyla çalkalanıyor.
Bugünkü iktidarın da “güvensizlik” ifade edemeyeceği iki yüksek yargıç bu gözaltını eleştiriyor: Yargıtay Üyesi Abdullah Yaman ve Başbakan Erdoğan tarafından 2014’te HSYK, ondan sonra da Danıştay üyeliğine atanan Muharrem Özkaya...
Yüksek yargıçların yüksek sesle eleştirme ihtiyacı duyduğu bir “gözaltı” kararı.
Damatlar tahliye edilirken Birol Erdem de gözaltısız ifade veremez miydi?
Kim bilir beraat edeceği halde güçlü ilişkileri olmayan, derdini anlatamayan nice insan aylarca tutukludur.
Ve siyaseten suçlu ilan edilen, aylarca tutuklu yatan gazeteciler.
Kamuoyunda bu tür tartışmaların daha çok yapılması lazım. Çünkü AİHM’nin de belirttiği gibi demokrasilerde yargı da kamuoyu denetimi altında olmalıdır. (1992 Castells-İspanya Kararı)
Dikkat; denetim, karar değil!
BALZAC NE DEMİŞ?
Yargıtay Üyesi Abdullah Yaman’ın Facebook hesabındaki yazısında okudum: Eski Müsteşar Birol Erdem, iktidardan da önce yargıdaki cemaat örgütlenmesine karşı mücadele açmış. Bu yönde çeşitli kanun taslakları hazırlamış, bir kısmı kanunlaşmış.
Bu kanunlardan biri, Yargıtay ve Danıştay’a üye seçilmek için “20 yıl kıdem” şartını getiriyordu. Cemaatin adayları nispeten genç olduğu için artık yüksek yargıya seçilemeyecekti...
Bu “20 yıl kıdem” şartını ben de o zaman desteklemiştim. (Hürriyet, 12 Temmuz 2013)
Hukukta “kıdem” önemli bir ölçüttür. HSK üyelerine de kıdem şartı getirilmelidir.
Bu Birol Erdem şimdi FETÖ’cü suçlamasıyla gözaltında!
Yargıtay Üyesi Sayın Abdullah Yaman, ünlü Fransız romancısı Balzac’ın şu sözlerini naklediyor:
“Kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağıdır.
Balzac’ın 19. yüzyıl Fransa’sını resmeden sözleri...
HUKUK SİYASETTEN ÜSTÜNDÜR
Ne dersiniz Balzac doğru mu söylemiş?
Fakat Fransa bugün bir hukuk devletidir. 2008’de anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanını, adalet bakanını ve müsteşarını HSK’dan çıkardı.
Sarkozy’nin atadığı üyeler, Anayasa Konseyi’nde Sarkozy’nin siyasi hayatını bağladığı “soykırım” yasasının aleyhine oy verdi.
Fransa bugün dünkünden daha saygın bir hukuk devletidir.
Bize gelince, damatlar nasıl tahliye edildi?
“Sabit ikametgâh” sahibi oldukları için, “yurtdışı yasağı konularak adli kontrol” şartıyla.
Delillerin karartılması mümkün olmayan dosyalarda, suç isnadı benzer durumda bulunan insanlar niye aynı şekilde tahliye edilmiyor?
Profesyonel gazetecileri, hakkında hiçbir suç delili bulunmayan Barbaros Muratoğlu’nu, FETÖ’nün yasadışı işlemlerini bilmeyen iyi niyetli tabandaki insanları kastediyorum.
Artık hukukun, adaletin bütün siyaset ve ideolojilerden üstün olduğu bilincine ulaşmalıyız.
Paylaş