Yaz aylarını değerlendirmesi için babası, ağabeyi ile birlikte onu çalışması için esnaf olan eniştesinin dükkanına gönderiyordu. Hem çalışma hayatını görmesi, hem de insanlarla diyalogunu geliştirmesi açısından bu etkili oldu. İlk dönemlerde biraz zorlanmıştı. İlerleyen yılların yaz tatillerinde bu işi severek yaptı. Eniştesi iyi bir esnaftı. Bir eğitimci gibi yaklaşarak, onlara esnaflığı öğretti.
Babası devlet memuruydu. Ondan esinlenerek, üniversite sınavına hazırlandığı dönemlerde o da iyi bir bürokrat olmayı hedefliyordu. Girdiği sınavda Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü kazandı.
AĞABEY KARDEŞ ÇALIŞTI
Ağabeyi Tanju, tekstil mühendisliğinden 1986’da mezun olmuştu. Ardından da bir boyahanede şef olarak işe başladı. Çevresi onun ticarete atılabilecek kapasitesinin bulunduğunu her fırsatta dile getiriyordu. Bu sözlerden güç alarak, kendi işini kurdu. O dönemde kardeşini de yanına yardımcı olarak aldı. Kamu yönetimi ikinci sınıf öğrencisi olan ve ilerde önemli bir bürokrat olmayı hayal eden Taner’in hayatı böylece farklı bir noktaya yöneldi. Ağabey, kardeş tekstil üzerine bir şirket kurdu. Fason olarak dışarıda kumaş ürettirip, Altıparmak’taki iki katlı 160 metrekarelik dükkanda ürünleri satıyorlardı.
KRİZDE YOLLAR AYRILDI
Yaklaşık 2 yıl işler normal seyrinde gitti. Ancak 90’da ciddi bir mali kriz yaşadılar. İş sıkıntıya girdi. Böyle olunca Taner, işten ayrılma kararı aldı. Tekstil sektörüne girdiği için bu sektörde devam etmeyi uygun gördü. İşini profesyonel çalışma hayatında sürdürdü. Başka bir firmada üretim ve pazarlama yaptı.
FİNANSAL BÜYÜKLÜK SAĞLADI
Girişimcilik ışığını Erdoğan Bilenser’den aldı. Lisede okurken, yazları onun yanında çalışıyordu. İş dünyasına çok özendi. Sayesinde çok fazla kişi ile tanıştı. Bilenser çok aktifti. Sivil toplum kuruluşlarına üyeydi. Duvarında devlet büyükleri ile fotoğrafları vardı. Bu ona ulaşılmaz geliyordu. ‘Acaba ben de ilerde bunları yapabilecek miyim?’ diye düşünüyordu. Üniversite boyunca, stajı olmadığı dönemlerde de yanında çalıştı.
HEDEFİ BELLİYDİ
Marmara Üniversitesi Metalurji Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra proses mühendisliği konusunda eğitim aldı. Yüksek lisans ve askerlik sonrası Bursa’ya döndü. Tofaş’a iş başvurusunda bulundu. Fabrika Üretim Direktörü Osman Soyoğul, ‘Hedefin ne?’ diye sordu. ’35 yaşına kadar burada çalışıp, sonra kendi işimi kurmak istiyorum’ diye cevap verdi. 24 yaşındaydı. Böyle bir hedef müdüre ilginç gelmişti. İşe alındı.
DEĞİŞİMİN PARÇASI OLDU
1994’te Tofaş’ta işe başladı. İşe girdiğinde kuş serisi üretiliyordu. O dönemlerde üretilen modeller konusunda dönüşüm başlamıştı. O süreç içinde Tempra hattı kuruldu. Zamanla Palio, Albea, Doblo, Fiorino ihracat serisi oluşturuldu. 60 bin araç yapan firma, 450 bin araç üreten yapıya ulaşmıştı. Bu değişim serüveninin parçası oldu.
1 YIL RÖTARLI AYRILDI
Birçok görevde çalıtı. Çalıştığı iş artık tekrara girmeye başlamıştı. O güne kadar 8 yeni araç modeline ait üretim tesisi devreye almıştı. Tam da 35 yaşında ayrılma kararı aldı ve bunu fabrika yönetimine bildirdi. Ancak yürütmekte olduğu Fiorino Projesi’nin önemli bir bölümünde oldukları ve projenin İtalya ayağının da olması nedeniyle ‘Bir yıl daha kal’ teklifini geri çeviremedi. Gerek Tofaş’ın iş yaşamındaki önemi sebebiyle, gerekse başından beri yönettiği projeyi tamamlamak adına bu teklifi kabul etti. Tofaş onun için ciddi bir okul olmuştu.
İznik Elbeyli’ye bağlı Candarlı Mahallesi’nde doğdu. Burada yetişti. Lisenin ardından çalışma hayatına atıldı. O zamanın şartlarında Orman İşletmeleri bünyesinde memur kadrosu açılmıştı. 5 yıl burada çalıştı.
İnsanlarla diyalog kurmaktan mutlu oluyordu. Köyünde faydalı işler yapmak adına muhtar olmaya karar verdi. Genç yaşına rağmen istediği çalışmaları hayata geçirdi.
Çocukları büyüdüğü için köydeki yaşamını ilçe merkezine taşıma kararı aldı. Çocukları burada eğitimlerini sürdürecek, kendisi de ticari yaşamına devam edecekti. Mahrukatçılık yapmaya başladı. Farklı iş alanlarına da girdi. Kamyonları vardı. Zamanla araç sayısını artırdı ve lojistik işleri de yürüttü.
Meraklı bir yapısı vardı. İnsanların ‘Yapılamaz’ dedikleri işler ilgisini çekiyordu. Bu anlamda küçük de olsa birçok alanda iş kurdu. Bakkal esnaflığı, atölye işletmesi, oto yıkama-yağlama gibi birçok alanda girişimde bulundu. Tabi bu dönemlerde sıkıntılar da yaşadı. Bazı işleri battı.
İşlerini büyütmek için bir arkadaşı ile Orman İşletmesi bünyesindeki bir yerden metrekaresi 16 bin liraya yer aldı. Yaşanan devalüasyon onu zora soktu. Bankadan kredi desteği almıştı. Bu dönemde yüzde 300’lük faiz uygulamaları vardı. Zorlandı. Elinde ve avucunda ne varsa sattı.
Yaşadığı olumsuzluklardan dolayı büyük hayal kırıklığı yaşadı. 3 ay köyünden İznik’e gitmedi. Bu dönem boyunca yaşadıklarını düşündü. Durmakla bu işin çözülemeyeceği kararına vardı. Yılmadı ve tekrar çalışmaya başladı.
İTİBARINI YİTİRMEDİ
Kız meslek lisesinde eğitim aldı. Mezun olduğu dönemde ailesi ekonomik anlamda iyi durumda olmadığı için hayata erken atıldı. Çok istediği üniversite tahsilini de bu nedenle gerçekleştiremedi.
Yengesi bir parke fabrikasında aşçılık yapıyordu. Fabrikada ön muhasebede çalışacak elemana ihtiyaç vardı. Yengesinin referansı ile işe başladı. Şirketin giriş-çıkışları ve sayımlarını yapacaktı. Burada çalışırken aynı zamanda ağaç çeşitlerini de öğrendi.
Yaklaşık 3 yıl burada çalıştı. Bir süre yerel Tuna Gazetesi’nde çalıştı. Daha sonra evlendi. Eşi çalıştığı parke fabrikasının ortağıydı. Diğer ortağı ise eşinin dayısıydı. Aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle fabrika kapanmış, boş bir arazi kalmıştı.
Zor bir dönem yaşıyordu. Hamileydi ve babası kanserdi. Oğlu Arda dünyaya geldi. Doğumundan sonra bir gün kapıları çaldı. Gelenler boş fabrika alanını kiralamak istiyordu. Seda, kiralanmasına taraftar değildi. Burada üretim yapabileceklerine inanıyordu. Bu anlamda bir ahşap firmasında çalışan eşi ile işlerini kurabileceği konusunda ikna etti.
BAŞARISIZ DENEME
Fırça sapı üretimi ile işe başladılar. Ürettiklerini Seda, arabaya doldurup, hırdavatçılara satmak için kapı kapı dolaştı. Ancak başarısız oldular. O dönem yaklaşık 600 bin lira zarar ettiler. Ancak umutsuzluğa kapılmadılar. Bu defa Orhangazi’de ‘Ne eksik?’ diye araştırdılar. Ellerinde atölye imkanı vardı. İlçede çok fazla ihracat yapan firma olduğunu ve bu anlamda palete ihtiyaçları olduğunu gözlemleyerek, üretime başladılar.
ISIL İŞLEM OPERATÖRLÜĞÜ
Lise mezunuydu ancak çizim yeteneği vardı. Denizli’de büyük bir fabrikada desen bölümüne çalışan aranıyordu. Başvurdu ve burada çalışmaya başladı. Yaklaşık 5 yıl burada işi öğrendi. Acemiydi, zorlu bir süreç yaşadı. Ustalar rakip çıkacak düşüncesiyle, işin inceliklerini pek paylaşmıyorlardı. Azmi ile ilerledi. İlk yıllarda elle yapılan desen çalışmaları, zamanla bilgisayar ortamına taşındı. Yaptığı iş ve üretim hakimiyetine göre sorumlulukları arttı. Mesleği eline aldı.
Daha sonra ailesi ile Bursa’ya taşındı. Kentte sektörü çok fazla bilmiyordu. Çalışmak zorunda olduğu için bir kauçuk firmasında çalışmaya başladı. Ön muhasebe ile başladı ve burada da muhasebeyi öğrendi. Ancak gönlünde hep tekstil sektörü vardı.
ALTIN REHBER’DEN FİRMA BULDU
O zamanlar kişi ve firma bilgilerinin bulunduğu ‘Altın Rehber’den yararlanarak, kendine iş aradı. İsimler belirleyip, sırayla arıyordu. Bir firma ile görüştü, anlaşıp; çalışmaya başladı. Türkiye’nin iyi firmalarına hizmet veriyordu. Gülşah’ın yeteneğini gördüler. Zamanla sorumluluğunu arttırdılar ve pazarlama bölümüne çektiler. Denizli’deki büyük ev tekstili gruplarına tasarım satmaya başladı. Sezonluk koleksiyonlar hazırladı. Daha sonra bu işler İstanbul’a da sıçradı. En keyif aldığı işlerden birisi de Zorlu’nun ev tekstili grubunda bir sezon koleksiyonunun hazırlayıp, sunduğu proje olmuştu. Onun için onur verici bir gelişme olarak yer aldı. Yaklaşık 6 yıl çalıştıktan sonra bu firmadan ayrıldı.
FİRMALARIN İHTİYACI
Harput Tekstil’de desen bölüm şefi olarak çalıştı. Bir süre sonra bebe-çocuk giyim sektörüne adım attı. Burada çalışırken ortağı Murat Ali Sefahi ile tanıştı. Çalıştıkları firmada maaşlarını alamadıkları için memnun değillerdi. Teklif üzerine başka bir firmaya geçtiler. Firma geçiş süreçlerinde Bursa’daki firmaların en büyük ihtiyaçlarından birisinin tasarım olduğunu görüyordu. Firmalar, sezonluk ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra genel olarak onları yük olarak gördükleri kanaatine vardı. ‘Eğer bir tasarım ofisi açarsak, firmalara hizmet verebiliriz’ diye düşünmeye başladı. Fakat maddi olanakları buna çok elverişli değildi.
YAPABİLECEĞİME İNANIYORUM
Kilis’in küçük bir köyünde ilkokula başladı. Gaziantep’te eğitim hayatını sürdürdü. Hukuk okumak istiyordu ancak girdiği sınavda tercihleri arasında bulunan Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kazandı.
Bölüm ilginç geliyordu. Dünyayı tanımak ve görmek adına farklıydı. Severek okudu. İş sahası daha çok kamudaydı. Ancak özel sektör ve girişimcilik ona daha cazip geliyordu. Bursa tekstil kentiydi. Burada tekstil sektöründe iş yapabileceğinin kanaatine vardı.
KRİZE DİRENDİLER
Üniversiteden tanıştığı aynı zamanda ev arkadaşı olan Fatih Günışık ile ticaret yapmaya karar verdi. Fatih’in babasının İstanbul merkezli firması vardı. Bayrak üretiyordu. Ürün burada basılıyor, konfeksiyon, paketleme ve satışı İstanbul’da gerçekleşiyordu. Baskı işleriyle Fatih ilgileniyordu, Mehmet de İstanbul’da sıcak satışa yardım ediyor, pazarlama konusunda destek veriyordu. Üniversite son sınıfa geldiklerinde Fatih ile birlikte Baybars Tekstil Firması’nı kurdular. İşler yolunda ilerlerken, ekonomik kriz patlak verdi. Kapatmadılar, mücadelelerini sürdürdüler. Bu durağanlık sürecinde Mehmet, askere gitmeye karar verdi. Döndüğünde krizin etkileri bitmemişti. Bu nedenle de firmadan fiili olarak ayrılmak zorunda kaldı. Fatih ise başka bir ortak alarak, işlerini sürdürmeye çalıştı.
Mehmet, farklı sektörlerde çalıştı. Geçimini sağlayabiliyordu ancak memnun değildi. Ayrıldığı sektöre tekrar ilgi duymaya başladı. Fatih’in şirketine çalışan olarak geri döndü. İşleri başında organizasyonu sağlayacaktı. Sektör gelişiyordu. Dijital baskıya geçiş vardı. Firma olarak dijital baskı makinesi aldılar. Mehmet Photoshop öğrendi.
Babası Isparta’da hem el halıları üretiyor hem satıyordu. Babasının yanında yetişti. Askere gitmeden önce onun verdiği sermaye ile kendisine dükkan açtı. Hem halıcılık, hem manifaturacılık yapıyordu. O dönemlerde hayal kuruyordu. Kendi kendine ‘İstanbul’a gideceğim. Ticaret yapacağım ve zengin olacağım’ diyordu.
Mustafa’nın askerlik dönemi geldi. Şansına vatani görevi İstanbul’a çıktı. Çarşı izinlerinde ilçe ilçe geziyordu. İstanbul’u keşfediyordu. Bir gün Kasımpaşa civarında dolaşıyordu. Bahar temizliği yapılan evlerin birkaçının balkonunda kendi dokudukları halılardan gördü. Burada iş yapabileceğine karar verdi. Çevreyi gözlemlediğinde de Sivaslı, Erzurumlu, Doğu kökenli ailelerin yaşadığını gördü. Dokudukları kırmızı halıların burada iyi satacağını düşündü. Piyasasının burası olacağına inandı. 1984’ün sonunda bir el arabası aldı. Halı, manifatura, çeyiz, mobilya satışına başladı. Mobilya satışı için de katalog gezdiriyordu. Müşteriye gösteriyor, beğenenlere modelini getirip, teslim ediyordu. Seyyar arabada çalışırken, 6 ay sonra kendisine ticari araç aldı ve işini bu şekilde sürdürdü.
Babası sermaye olması için 500 lira vermişti. Sermayesi bugünün şartlarında ortalama 10 yaşında araç alabilecek kadardı. O dönemlerde mal temin etmek zordu. Sermayesini de buraya yatırmak istemiyordu. Babasının adını kullanarak vadeli malzeme alıyordu. Satış sorunu yaşamıyordu. Yüzde 60’a yakın karlılıkla işini sürdürüyordu.
Bir süre seyyar satıcılığın ardından mağaza almaya karar verdi. Bir mağaza buldu ama almadan önce bir fizibilite çalışması yaptı. Binanın önünde bir gün bekledi. ‘Bu mağazaya kaç müşteri giriyor?’ diye hesapladı. ‘Çevreye gelen müşterilerin yüzde 10’u benim mağazama gelse, bunların da yüzde 10’u alışveriş yapsa ben uçarım’ diye düşündü ve mağazasını açtı. O kadar çok müşteriye erişti ki mobilya mağazası market gibi çalışıyordu. Ürün olarak da mobilya, beyaz eşya ve halı satıyordu.
İNEGÖL’DE ÜRETİME BAŞLADI
Daha önce Eskişehir ve Ankara’dan mobilya temin ediyordu. 1992’de İnegöl ile tanıştı. Eskişehir’deki arkadaşı ‘İnegöl’de de hoş modeller var’ deyince bakmaya karar verdi. Kaplamalı sunta yeni çıkmıştı. Bir firma ile anlaştı. Güzel malzemeler vardı ancak bir süre sonra mal veremez olmuştu. Sorun yaşadığı için ‘Biz bu işi yapabilir miyiz?’ diye düşünmeye başladı. Yaptığı araştırmalar sonrası üretime geçme kararı aldı.
ÜRETİME BAŞLADI
Girişimcilik kabiliyetini küçük yaşlarda keşfetti. İlkokulu bitirdiğinde babası 10 lira vermişti. Aldığı bu parayı ‘Ne yapayım?’ diye düşünmeye başladı. Ulukışla dağlık bir bölgeydi ancak tren geçiş güzergahındaydı. Kayseri, Ankara, Adana’ya gidecek trenler burada beklerdi. Gelen yolcuların aç olduklarını gözlemledi. Büfenin önünde uzun kuyruklar oluşuyordu. Konserve tarzı yiyecek alıyorlardı. Ucuz ancak doyurucu bir malzeme satışının para getirebileceğini düşündü. Yumurtanın tanesi 3 kuruştu. Gitti yumurta aldı. Haşladı. Soğan ve ekmek de aldı. İstasyonda yumurta, yarım ekmek ve 2 soğan satmaya başladı. İşleri büyüttü. İki yumurta, yarım ekmek ve 3’er soğan satmaya başladı. 13 kuruşa mal edip, 25 kuruşa satıyordu. Yaz ayı boyunca yüzde 100 kazançla iş yaptı.
İLK İŞE BİNLERCE BAŞVURU
Ortaokulu da Ulukışla’da okudu. Ancak lise olmadığından 40 kilometre ötedeki Konya Ereğli’ye gitmek zorunda kaldı. Lise 2’nci sınıfa geçtiğinde ABD’liler 5 yıllık bir otomotiv okulu kurmuştu. Çok moderndi. Sınıflar, 18 kişilikti. Laboratuvarlar vardı. Otomotiv iş mühendisi yetiştirecekleri söyleniyordu. Meslek derslerinden 85, diğerlerinden 75 almak mecburiydi. Altında aldığınızda sınıfta kalıyordunuz ve sınıf tekrarı bu okulda yoktu. Burada eğitim almaya başladı ancak o dönemlerde bazı nedenlerden dolayı okul kapandı. Yapılan bir düzenleme ile Ankara’da bir yıl eğitim alarak mezun oldu. Akademik eğitimini ise Bursa’da sürdürdü. İşletme okuyor aynı zamanda çalışıyordu. Askerlikten sonra Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin ilanını gördü. Tesislerde kontrol mühendisliği yaptı. 4 bin nüfuslu yere 10 bin işçi gelmişti. Yeni evlenmişti. Sosyal yapı çok iyi değildi. Eşi ‘Bursa’ya gidelim, Oyak Renault ve Tofaş’ta çalışma imkanı olabilir’ dedi.
TOFAŞ’TA ÇALIŞMAYA BAŞLADI
Arif’in o zaman Bursa’da bir arkadaşı vardı. Onu aradı. Arkadaşına durumu anlattı. ‘Hemen gel. Tanıdığım biri var. Adam alacaklar ve senin gibi birini arıyorlar’ dedi. Dediği yer Tofaş’tı. Mülakata girdi ardından ‘Hemen işe başla’ dediler. Bir aylık sürecin ardından 15 Şubat 1973’te Tofaş’ta çalışmaya başladı.
İlk gün ‘Teknik mi, ticari bir alanda mı çalışmak istersin?’ diye sordular. Teknik bir alanda çalışmak istediğini dile getirdi. Teknik satın almaya yönlendirdiler. Meraklıydı. Zevkli de bir işti. Bursa’da o dönem birkaç yan sanayi firması dışında pek yan sanayi gelişmemişti. Haftanın 3 gününü İstanbul’da geçiriyordu. Yeni yeni firmalar vardı. Bu firmaların sahipleri ya Rum, ya Ermeni, ya Yahudiler’in elindeydi, yerli yoktu.
NUMUNELERİ ALDI