Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BOSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Rasim Çağan, koronavirüs salgınının hammaddeye ulaşımda yaşanan aksaklıkların yanı sıra lojistik sıkıntıları, seyahat kısıtlamaları, nakit akışı ve tedarik zincirinde yaşanan bozulmalarla birlikte küresel ekonomi dengesini alt üst ettiğini söyledi. Türkiye’de özellikle Nisan ve Mayıs aylarında ekonomik kayıplarla, ihracatta dip seviyelerin görüldüğünü hatırlatan Çağan, Haziran ayında kredilerdeki artış ve likidite desteğiyle birçok sektörün hareketlenmeye başladığını kaydetti.
Pandeminin etkilerinin en fazla hissedildiği Nisan ayında ihracat oranının sipariş iptalleri ya da ertelemeler ile birlikte yüzde 41 düşüşle 8 milyar 990 milyon dolara kadar gerilediğini anımsatan Çağan, “Mayıs’ta da 9 milyar 967 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmişti. Fakat Haziran, piyasalardaki toparlanmanın kendini gösterdiği bir ay oldu. Haziran’da yüzde 15,8 yükselişle 13 milyar 369 milyon dolara ulaşan ihracat, Temmuz ayında ise geçen senenin aynı ayına göre yüzde 8,4 artış kaydetti. Bu dönemde yükselen döviz kurları ise Türkiye’nin fiyat rekabeti gücünü bir nebze artırarak, ihracata olumlu bir katkı sağlayacaktır” diye konuştu.
Bursa açısından da değerlendirmede bulunan Çağan, yılın ilk çeyreğinde 1,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen aylık ihracatın, pandemi etkisiyle üretime ara verilmesi ya da sınırlı devamlarla birlikte Nisan’da 436 milyon dolara, Mayıs’ta da 574 milyon dolara kadar gerilediğini hatırlattı. Mayıs ayının son haftası ve Haziran ayı ile birlikte yüzde 40’lara kadar düşen kapasite kullanım oranlarının yeniden yükselişe geçtiğini belirten Çağan, “Haziran ayında 930 milyon dolara ulaşan Bursa ihracatı, Temmuz ayında ise 1 milyar 155 milyon dolarla, yılın başındaki seviyeyi yeniden yakaladı” dedi.
DIŞ TALEBİ TETİKLEYECEK
Ertelenen taleplerin güçlü bir iç pazar yaratacağını savunan Çağan, “2018 krizi sonrası içeride ertelenen talep, zayıf geçen 2019 satışları ve pandemi nedeniyle 2020 yılı ilk yarısının da çok düşük performans ile devam etmesi sonucu ertelenen talep, ikinci yarıda güçlü bir iç pazar yaratacaktır. Satışımızın büyük bölümünü gerçekleştirdiğimiz Avrupa pazarı da pandemi sonrası yakın coğrafyadan ürünleri temin ederek, kendini daha emniyette hissedecektir. Ayrıca, rekabetçi döviz kuru da dış talebi tetikleyecek ve çarkları yüzde 100 kapasite ile çalıştıracağına inanıyorum” diye konuştu.
TÜRKİYE’YE YÜKLÜ SİPARİŞLER GELMEYE BAŞLADI
Türkiye’nin Haziran ayında ihracatta bir önceki aya göre yüzde 35’lik artış yakalayarak birçok ülkeye göre pozitif bir yükseliş gösterdiğini belirten Bursa İş Kadınları Yöneticileri Derneği (BUİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eroğlu, Temmuz ayının Haziran’a göre yüzde 11,5’lik artışla bu başarısını sürdürdüğünü hatırlattı. Dünyanın, içinde bulunduğu bu zorlu süreçte Türkiye’nin güvenilir tedarikteki gücünü en iyi şekilde gösterdiğini vurgulayan Eroğlu, “Ticaret pazarlarında her geçen gün Türk malı algısının geliştiğini ve Türkiye’ye olan güvenin arttığını görüyoruz. Pandemi sürecinde Türkiye doğru strateji ile güvenilir liman olduğunu ispatladı ki bu bırakın geçtiğimiz ayları geçen seneki Temmuz rakamları ile karşılaştırıldığında daha da aşikar” diye konuştu.
SALGININ SEYRİ BELİRLEYECEK
Covid-19 krizinin çok şiddetli olması nedeniyle salgın etkisinin yüksek olduğu dönemdeki üretim kaybını telafi etmek için daha fazla çaba gösterilmesinin önemine işaret eden Eroğlu, “Bu nedenle büyümenin önümüzdeki aylarda daha da güçlenmesi çok önemli. İhracatçılarımız seri reflekslerle Mart ortasından Mayıs sonuna kadarki süreçte yaşadığı kayıpları telafi etmeye başladı. Elbette bu kaybın tamamen telafisi dünya ticaretindeki koşullara da bağlı, salgının önümüzdeki aylardaki seyri bunu belirleyecek” diye konuştu.
STABİL VE ÖNGÖRÜLEBİLİR BİR SÜREÇ
Mevcut kur artışının ihracata etkisinin orta uzun vadede olumlu olacağını dile getiren Eroğlu, “Ancak bu da sanayi için iyi değil. İç pazarda da ihracatta da stabil ve öngörülebilir bir süreç arzularız. Bunun kesintiye uğradığı her dönem, sisteme olumsuz etki yapar” dedi.
SIFIR ARAÇ TALEBİNDE DARALMA OLABİLİR
Temmuz ayında otomotiv pazarının 87 bin 400 adetle rekor kırdığını söyleyen Eroğlu, kurdaki artış ile satışların Ağustos’tan itibaren düşeceği öngörüsünü paylaştı. Kurun son 1 ayda yüzde 10 arttığına işaret eden Eroğlu, “İthal markalar Ağustos başında yüzde 5-7 bandında zam yapmak zorunda kaldı. Yerli üreticiler de kur artışını belli oranda yansıtmak zorunda. Bu fiyat artışları sıfır araç talebinde mutlaka daralmaya yol açacaktır. Halihazırda devletin sağladığı teşvikler nedeniyle iç piyasada bir hareketlilik var. Ayrıca ihracat artışıyla ilgili beklentiler var. Bunlar iç piyasayı dengelediği için döviz artışından kaynaklanan maliyet artışının ürün fiyatlarına yansıması yılın son çeyreğine doğru gerçekleşecektir” şeklinde konuştu.
Dünyayı etkisi altına alan pandemi krizinin beraberinde olumsuzluklar getirdiğini ve şok etkisi yarattığını anımsatan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DOSABSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel, ilgili bakanlıklar ve devletin aldığı yerinde ve zamanında kararlarla bu etkinin en alt seviyelere düşürüldüğünü söyledi. İşveren ve çalışanlar için destek paketler hazırlandığını ifade eden Çevikel, “Üretim ve dolayısıyla iş yaşamı korunmaya çalışıldı. Bu şekilde kaçınılmaz problemlerden biri olan işsizlik sorununun önü alınmaya çalışılarak, sağlığımızı tehdit eden pandeminin getirdiği moral bozukluğunun üstüne gelecek kaygılarının yaşanması engellenmeye çalışıldı” diye konuştu.
Pandeminin ilk gününden bu yana yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen devletin yerinde müdahaleleri, işveren, işçi ve halkın sağlam duruşları ile çarkların tamamen durmasının engellendiğini vurgulayan Çevikel, ikinci dönem olarak tanımlanabilecek ‘Yeni serbesti’ sürecinde iş insanları ve çalışanların işlerine tekrar sarıldıklarını belirterek, üretimle ekonominin çarklarının yeniden ivmelenip, dönmeye başladığını kaydetti.
ÖZELLİKLİ ÜRÜN VE HİZMETLER
Yaşanan pandemi sürecinin yeni bir arz talep dengesi oluşturduğunu, üretim ve çalışma şekillerinde de yeni modelleri beraberinde getirdiğine işaret eden Çevikel, koruyucu giysi ve malzemeler ile daha özellikli ürün ve hizmetlerin ön plana çıktığını vurguladı. Yeni serbesti sürecinde sosyalleşme sürecinin yeniden başladığını ve çalışma hayatının hız kazandığını belirten Çevikel, “Bu sürece ayak uydurarak, özellikli ürünler imal eden firmalar ve sektörler ülkemizde, dünyada yerini daha da güçlendirerek koruyacaktır” dedi.
TEKNOLOJİ İŞE ENTEGRE EDİLMELİ
Pandemi dönemi ve sonrasındaki gelişmelerin yeni bir ekonomi ve dünya düzenini beraberinde getirdiğini söyleyen Çevikel, teknolojinin iş hayatına entegre edilmesinin artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldiğinin altını çizdi. İş yaşamında dijitalleşmenin öneminin bir kez daha ortaya çıktığını dile getiren Çevikel, “Yıllardır dillendirilerek hem devlet, hem de özel sektör tarafından önemli adımlar atılan yerli ve milli üretim metalarına artık iş yaşamını kolaylaştıran yazılımların da eklenmesi elzem oldu. Son yıllarda tüm dünyada çok hızlı gelişen teknolojiye ayak uydurarak ve hatta teknolojiyi kullanan değil, üreten taraf olarak hep arzuladığımız gibi genç iş gücümüz, coğrafi konumumuz, çalışkan, üretken insanlarımız gibi avantajlarımızla birlikte ülke olarak dünyanın önemli güçlerinden biri haline gelebiliriz. Dünyanın gidişatını doğru okuyarak, pandemi krizini gücümüze güç katarak atlatabiliriz” diye konuştu.
KURA KARŞI YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM
Bursa Ticaret Borsası (BTB) Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı, tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgınına karşı Türkiye’nin iyi bir sınav verdiğini kaydetti. Pandemi nedeniyle küresel piyasaların durma noktasına geldiğini anımsatan Matlı, AB ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde yüzde 11,9; ABD ekonomisinin ise yüzde 32 ile tarihi bir küçülme yaşadığını ekledi.
Türkiye’nin farklı bir ülke olduğunu ifade eden Matlı, kendi dinamikleriyle beraber, uluslararası derecelendirme kuruluşlarını her zaman şaşırttığını kaydetti. OECD rakamlarına göre Türkiye için 2020 yılında eksi 4,5 büyüme beklendiğini hatırlatan Matlı, şu anda artı 3’lere çıkmayı hedefleyen bir ülkeden bahsedildiğini aktardı.
Dünya nüfusunun yüzde 40’ına dört saatlik bir uçuşla ulaşabilme imkanının bulunduğunu söyleyen Matlı, Türkiye’nin pandeminin yayıldığı Çin’den kayan taleplerin merkezi olması ve bu süreçte TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu öncülüğünde iş dünyası adına taleplerin hükümet tarafından bir bir hayata geçirilerek, hızla devreye alınmasıyla, reel sektörün bu süreci en az hasarla atlattığını savundu.
EN BÜYÜK DERS: KENDİ KENDİNE YETEBİLMEK
Globalde yaşanan sorunların Türkiye’ye de yansımalarının olacağını belirten Matlı, “Ancak ülke olarak hızlı davranma ve karar alma becerileri ile bu konuda önemli avantajlar yakaladığımızı ifade etmeliyiz. Bu süreçte tüm dünya için en büyük ders kendi kendine yetebilme yeteneği kazanmaktır. Özellikle ABD ve Avrupa’daki birçok ülkede gıdaya ulaşma endişesi ile marketlerin talan edilmesi sürdürülebilir ve nitelikli tarım uygulamalarının önemini, dağıtım ve stoklama becerisi kazanmanın ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir” dedi.
YERLİ ÜRETİM
Tarım sektörünün, nüfusun beslenme ihtiyacını karşılamasındaki önemini hatırlatan Matlı, bunun yanında milli gelire, istihdama, dış ticarete, tarıma dayalı ve tarıma bağlı sanayiye de katkı yaptığını kaydetti. Sosyal ve ekonomik açıdan stratejik öneme sahip olduğunun altını çizen Matlı, “Bundan dolayı içinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte tüm dünyada ‘Yerli üretim’ ve ‘Kendi kendine yeten ülke olma’ tartışmaları yeniden gündeme oturmuş ve tarımda yeterlilik, yerli ve milli üretim, gıda güvenliği gibi kavramlar daha da önem kazanmıştır” diye konuştu.
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, tekstil sektörünün toparlanma sürecinde olduğunu söyledi. Temmuz ayı tekstil ihracat rakamlarının geçen yılın aynı ayını neredeyse yakaladığını belirten Engin, “Tekstil sektörü olarak ihracatta Haziran ayına göre yüzde 18,5 artış sağladık. Temmuz ayında Türkiye 656 milyon dolar tekstil ve 1 milyar 812 milyon dolar hazır giyim ihracatı gerçekleştirdi. Bu süreçte eski rakamları yakalamamızda devletimizin destekleri ve sanayicilerimizin dirayetli duruşu oldukça etkili oldu. Diğer yandan yılın ikinci çeyreğindeki AB ekonomisinde yaşanan yüzde 11,9’luk ve ABD ekonomisinde yaşanan yüzde 32,9’luk küçülme göz önüne alındığında Türkiye’nin ihracat değerlerindeki artış yüzdelerinin önemli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
KORUYUCU EKİPMAN İHRACATI KORUDU
Tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin etkileri sürerken, yeniden eski rakamları yakalamalarında birden fazla etkenin söz konusu olduğunu ifade eden Engin, Türkiye’nin kişisel koruyucu ekipman ve maske üretiminde dünyanın lider üreticilerinden biri olmasının bu süreçte sektörün toparlanmasında önemli rol oynadığını kaydetti. Yaşanan süreçte maske ve kişisel koruyucu malzemelerin günlük yaşantının vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini hatırlatan Engin, “Toplum sağlığının korunmasında önemli bir rol üstlenen maske konusunda; cerrahi maskelerin ardından fonksiyonel tekstillerden üretilen çok kullanımlı maskeler de gündeme geldi” dedi.
PAZAR 4 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE
Analistler tarafından yapılan değerlendirmeleri paylaşan Engin, küresel yıkanabilir ve tekrar kullanılabilir maske pazarının, yüzde 8’lik istikrarlı bir yıllık bileşik büyüme oranı ile 2020 - 2030 döneminde 4 milyar doların üzerinde bir toplam pazar değerine ulaşmasının öngörüldüğünü aktardı. Standartları belirlenmiş çoklu kullanıma uygun yıkanabilir tekstil maske ihracatının serbest olmasıyla sektörün ayrı bir ihracat hamlesi içine girdiğini vurgulayan Engin, “Günümüzün yeni gereksinimlerine göre Ar-Ge çalışmalarımız da hızla devreye girdi. Firmalarımız bilinen bakteri, mantar ve virüslere karşı etkili, üstün yıkama dayanımına sahip antimikrobiyal ve antiviral iplik, kumaş ve koruyucu ekipman üretimi gerçekleştiriyor. Firmalarımız bu süreçte Ar-Ge merkezlerinde çalışmalarını hızlandırdı ve önceliği virüsten korunma ve halk sağlığı konusundaki tekstil çözümlerine ayırdı. Aynı zamanda özellikle ABD’nin ve Avrupa’nın Çin ile yaşadığı sorunlar neticesinde daha güvenilir tedarikçi olarak bizlere yönelmeleri zaten bizler için önemli olan bu pazarlarda artış trendini meydana getirdi” diye konuştu.
TEKNİK TEKSTİL ORANI ARTACAK
UTİB olarak geleneksel tekstil üretimini geliştirmenin yanı sıra teknik tekstil konusuna büyük önem verdiklerini açıklayan Engin, üretim sürecinde yaratılan katma değer ve ihracat gelirleri içindeki yüksek payı nedeniyle ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol üstlenen ve dünya ekonomisinde geleceği olan bir sektör olduğunu vurguladı. Yakın gelecekte teknik tekstilin öneminin, kullanım alanları ve üretim miktarlarının çok daha fazla artacağına dikkat çeken Engin, “Ülkemizin bir yıllık teknik tekstil ihracatı, toplam tekstil ihracatımızın yaklaşık olarak yüzde 20’sini oluşturuyor. Bu oran yıllar itibariyle artacaktır. Diğer yandan tekstil sektörümüz pek çok alt ürün grubunda dünyada bölgesel ya da küresel üstünlüklere ve avantajlı pozisyonlara sahip. Herhangi bir alt sektöre öncelik vererek, diğer alanları ihmal etmek gibi bir strateji izlemeyeceğiz. Hali hazırda çok güçlü olduğumuz mekan tekstillerinde, giyimlik tekstillerde ve ayrıca başarı potansiyelimizin yüksek olduğu teknik tekstillerde mevcut pozisyonlarımızı çok daha iyiye taşımak doğrultusunda çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
Salgın döneminde sağlık altyapısı ve kalkınma hedeflerine dönük normalleşme adımlarıyla Türkiye’nin dünyadaki rakiplerinden pozitif ayrıştığını belirten BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, bu başarıya ulaşmada ekonomi yönetiminin ve iş dünyasının istişare içinde yürüttüğü normalleşme adımları ve yatırım ortamının iyileştirilmesi yönünde başarıyla gerçekleştirilen eylem planlarının önemli rol oynadığını kaydetti.
Özellikle ikinci çeyrekte, Amerika’da yüzde 33’e yakın, en önemli ihraç pazarı olan Avrupa Birliği’nde ise yüzde 12 seviyesinde bir daralma yaşandığını ifade eden Burkay, başta otomotiv olmak üzere tekstil ve diğer sektörlerde pandemi öncesi rakamlara yaklaşan performanslar kaydedildiğini belirtti. Burkay, “Türkiye ekonomisinin lokomotif kenti Bursa’da da beklentilerimizin üzerinde bir toparlanma süreci yaşanıyor. Türkiye genelinde Temmuz ayında 15 milyar dolarlık ihracatla 2020’nin en yüksek ihracat değerine ulaşılırken, Bursa iş dünyası da söz konusu dönemde bir önceki aya göre yüzde 24’lük artışla 1 milyar 155 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Temmuz ayı verilerine göre İstanbul’un ardından en fazla ihracat yapan kent olan Bursamız’ın ihracatında 579 milyon dolar ile otomotiv endüstrimiz ilk sırayı alırken, ikinci sırada 141 milyon dolar ile hazır giyim ve konfeksiyon, üçüncü sırada ise 85 milyon dolar ile tekstil ve ham maddeleri sektörümüz yer aldı” dedi.
BURSA İDDİALI
Süreçte Bursa’nın önemli oyunculardan birisi olacağını vurgulayan Burkay, “Bursa, bugüne kadar olduğu gibi dönüşüm hamlesiyle bundan sonra da yerli ve milli hedeflere katkı sağlayacak en iddialı şehirler arasındadır. Bursamız’ın yatırım, üretim ve ihracat değerlerinde pandemi öncesi döneme hızla yaklaşması, iş dünyamızın ve ülke ekonomimizin moral ve motivasyonunu da artırmakta, sektörlerimizin geleceğe umutla bakmasına yol açmaktadır” dedi.
100 YILIN KRİZİ
Pandemi döneminin küresel ölçekte son 100 yılın en büyük krizi olarak tanımlandığını söyleyen Burkay, farklı sektörlerde faaliyet gösteren birçok uluslararası şirketin şimdiden yeni tedarik zincirlerini tasarlamaya, coğrafi kaynak çeşitliliği oluşturmaya ve yerel alternatifleri değerlendirmeye başladıklarını vurguladı. Türkiye’nin üretim gücü, krizlerden sonra hızlı toparlanma reflekslerine sahip piyasaları ve sağlam ekonomik altyapısı ile salgından sonra hızla güçlü bir yapıya kavuşacak ülkeler arasındaki yerini alabileceğine dikkat çeken Burkay, sözlerini şöyle sürdürdü:
OTOMOTİVDE TALEPLER DEĞİŞİYOR
Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, ihracatta daha önce görülmemiş düşüş yaşadıklarını kaydetti. Salgında vaka artışları olmadığı taktirde ihracat artışının süreceğini belirten Çelik, otomotivin yılı 23 ile 25 milyar dolar aralığında bitirebileceğini söyledi. Salgının tüketici tercihlerini de etkilediğine dikkat çeken Çelik, “Her tehdit içinde fırsatları da barındırmaktadır. Bu süreçte otomotiv endüstrisi, daha çevreci ve bireyselleştirilmiş araçlara yönelik talebin artacağı öngörüsü ile çalışmalarını sürdürmektedir” dedi.
Otomotiv ihracatının Nisan ayında yüzde 77 gerilediğini hatırlatan OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, daha önce böyle bir düşüş yaşanmadığını kaydetti. Sektörel üretimin neredeyse tamamen durduğunu belirten Çelik, “AB’nin kapılarını büyük ölçüde kapatması ile ihracatımız 596 milyon dolara kadar geriledi. Mayıs’ta üretimin başlaması ile ihracat rakamımız 1,2 milyar dolar oldu.
Haziran’da ise işgünü fazlasının da katkısıyla tekrar 2 milyar doların üzerinde bir ihracata ulaştık. Temmuz ayında 4 iş günü sayısı az olsa da Haziran ayına kıyasla yüzde 9,2’lik bir artışla 2 milyar 201 milyon dolarlık bir değere ulaştık. Yılın geri kalanı için hem ülkemizde, hem de Avrupa’da ciddi bir ikinci dalga salgın ile karşılaşmazsak, Eylül ayından itibaren son 4 ayda daha iyi rakamlar bekliyoruz. Yılın geri kalanında her şey yolunda gittiği taktirde yılı 23-25 milyar dolar aralığında bir ihracat rakamı ile kapatacağımızı öngörüyoruz” diye konuştu.
GIDA VE DENİZCİLİKTE OLUMLU İVME
Pandeminin yoğun yaşandığı dönemde ihracat düşüşünün tüm sektörlerde görüldüğünü söyleyen Çelik, gıda, gemi ve yat gibi sektörlerin süreçte olumlu bir ivme kazandıklarını aktardı. Salgının tüketici tercihlerini de etkilediğine dikkat çeken Çelik, “Her tehdit içinde fırsatları da barındırmaktadır. Bu süreçte otomotiv endüstrisi, daha çevreci ve bireyselleştirilmiş araçlara yönelik talebin artacağı öngörüsü ile çalışmalarını sürdürmektedir” dedi.
BİNEK VE İKİ TEKERLEK YENİ TERCİH
Önümüzdeki senelerde daha çok dijital iletişime ve görünürlüğe yatırım yapacakları bir yıl olacağını söyleyen Çilek Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Vasfiye Çilek, “Aynı zamanda yeni trendler doğrultusunda yeni ürünlerimizi müşterilerimiz ile buluşturacağız” dedi.
Aile şirketi olarak 1996’da kurulan Çilek Mobilya; bebek, çocuk ve genç̧ odalarında uzmanlaşarak, 5 kıtada 71 ülkede yer alıyor ve 500’ün üzerinde satış noktasında hizmet veriyor. Hem Ar-Ge merkezi, hem de Tasarım Merkezi’ni bulunan Çilek Mobilya, 3 vardiya üretim yapıyor.
Şirket hedeflerinden bahseden Çilek Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Vasfiye Çilek, 2020 yılı hedefleri içerisinde geçen yıla oranla satışlarını yüzde 35 arttırma planı bulunduğunu hatırlatarak, “Hemen her şirket gibi pandemi sürecinden etkilensek de süreç sonunda belirgin şekilde artan mobilya talepleri ile bu hedefimizi yılsonuna kadar gerçekleştireceğiz gibi görünüyor. Hedeflerimizden bir diğeri olan kurumsal imajımızı üst düzeyde tutmaya devam etmek.
Özellikle mağazalarımızın dekorasyonunun yenilenmesi ve kurumsal kıyafet ve araçlarımızın güncellenmesi gibi konular halen devam etmekte” diye konuştu.
DİJİTAL İLETİŞİM ARTACAK
Önümüzdeki senelerde daha çok dijital iletişime ve görünürlüğe yatırım yapacakları bir yıl olacağını açıklayan Çilek, “Aynı zamanda yeni trendler doğrultusunda yeni ürünlerimizi müşterilerimiz ile buluşturacağız. Bir diğer deyişle, 2021 her yönden farkındalıklarımızın olduğundan daha ileriye taşındığı ve planladığımız stratejilerimizi devam ettireceğimiz bir yıl olacak” dedi.