Şenay Düdek

Vatandaş isyan ve feryat ediyor ‘Bu çirkin tabloya kim dur diyecek?’

10 Kasım 2010
Önce bir kaç, ardından da 100’e yakın mail aldım. Üşenmedim, gittim. Gerçekten haklılar. Herkesin çoluk, çocuğu var. Sağlıklı ve huzurlu bir yaşam için, milyarlar verip almışlar dairelerini.

Büyük hayallerle. Kimileri ise kiracı. Ama hepsinin derdi aynı. Huzur içinde yaşamak. Çoğunla konuştum. Fotoğraf çektirmek istemediler. Topluca yazıya döktüler sorunlarını. Bakın neler anlattılar;
 Mavişehir’de dert bitmedi
“Doğma büyüme İzmirliyiz. Çok üzün süre, Hatay, Alsancak semtlerinde oturduk. Malumunuz, Hatay Caddesi’ndeki metro çalışması hayatımızı altüst etti. Yoğun trafik, park sorunu nedeniyle de bu siteye taşındık. Havuz, spor merkezleri, 24 saat güvenlik, şahane peyzaj, yeşillik, rahat park alanları... Çocuklarımızın parklarda oynayabildiği, bisikletleriyle dolaşabildiği Karşıyakaya Mavişehir’de, rüya gibi bir yaşama kavuştuk sandık. ‘Albayrak Mavişehir’ evleri diye biliniyor burası. Kimimiz bir senedir, kimimiz yaklaşık 7 aydır oturduğum bu sitenin önündeki yol, herhalde artık doğunun, en ücra köşesindeki köylerde bile yoktur. Aliağa hızlı tren hattı istasyonu, sitemizin önünden geçeceği, için yapılan bu çalışmalara göz yumduk. Sabrettik.
Sinekler basacak, hastalık yakın
Bir sabah kaktığımızda şoke olduk. Sitenin önündeki, büyük arazinin üzerinde renk renk, iğrenç kocaman çadırlar, 1000’lerce koyunu, ineği, davarı... Kimseyi küçümsemiyoruz ama, garip insanlar. Kamyonetler, yıkık dökük at arabaları. Etraf sinek dolu. Bir koku anlatamayız. Yetkilileri aradık. Tabi ki oy zamanı kapılarımızı aşındıranlar, ortada yoklar. Bu semt, İzmir’in en iyi şekilde gelişmeye başlayan ve modern çağa uygun yerleşim sitelerinin yapıldığı, seçkin kişilerin yaşadığı, Karşıyaka 6525 Sokak. Yalı Mahallesi düşünün. Kimselerin ekmeğiyle oynamak istemeyiz. Ama böyle bir yerde hayvan pazarının işi ne Şenay Hanım? Bebeklerimiz, çocuklarımızı dışarıya çıkaramıyoruz. Satışlar ve kesimler bittikten sonra ne olacak?
Sorumlular göreve
 Etraf mikrop yuvası haline gelecek. Bu konunun tek sorumlusu başta Büyükşehir Belediyesi, ikinci Karşıyaka Belediyesi. Ama baş sorumlu ise Çiğli Belediyesi. Ellerimiz kırılsaydı da oy vermeseydik. Bizi hayvan satıcılarına sattılar...” Ben vatandaşın, okuyucumun sorunlarını aktarırım. Yetkililer inşallah gereğini yaparlar. Kasaba olarak kalan İzmir, köye döndürmeye çalışan bu zihniyetler varken nasıl gelişsin bilemem tabi...

Bu etkinlikler kaçmaz

Yazının Devamını Oku

Yıldırım Defile’nin büyük sürprizi

7 Kasım 2010
Yarın, yani 8 Kasım Pazartesi saat 14.30’da, modanın duayeni benim canım dostum, Yıldırım Mayruk’un, İstanbul’da müthiş bir defilesi var.

Gümüşsuyu’nda ‘Yıldırım Mayruk Laboratuvar’ nda. Ben de davetliyim. ‘2010/2023’e Hikayeler’. Defilenin koreografisi ve müziğini , Uluslar arası koreograf Uğurkan Erez ve Terzi yamağı, Yıldırım’ın ortağı Barboros Şansal yapıyor. Türkiye’nin en ünlü 12 mankeninin podyuma çıkacağı, Tuğba Özay’ın jübilesini yapacağı defilede bir de sürpriz var... Onu da ilk kez siz sevgili Hürriyet Ege okurları, benden öğreneceksiniz.
Lale Devri’nden, podyumlara
Bana göre podyumların gelmiş, geçmiş en güzel mankenlerden Sema Şimşek, bebeği Rüzgar’dan sonra, Büyük Usta Yıldırım Mayruk’un isteği üzerine ilk kez podyuma çıkacak. Nur Gümüşdoğrayan, son zamanlarda sansasyonların içinde bunalım geçiren ve yakasını bir türlü, eski kocası, televizyoncu, Ferruh Taşdemir’den kurtaramadığını söyleyen Özge Ulusoy, İzmir’e gelin gelmeye hazırlanan Seda Ertan da defilenin ünlü mankenleri arasındalar. Ama asıl sürpriz, Show TV’de, ‘Lale Devri’ dizisinde oynayan Serenay Sarıkaya. Finali o yapacak ve gelinlikle çıkacak. Aynı dizinin, başrol oyuncusu Tolga Sayışman’la birlikte olan ve aynı evi paylaşan Serenay’a, defile bitiminde büyük usta giydiği gelinliği armağan edecek. Bu arada defilenin 10 Kasım’da Ankara’da da tekrarı olma olasılığı fazla. Sevgili İzmirliler bu defile İzmir’e de yakışır…

Osmanlı Sarayları’ndaki lezzetten Karşıyaka’nın Mavi Kulesi’ne

Kardeş kadar kendime yakın gördüğüm, Yeniasır Gurup Başkanı Şebnem Bursalı, hafta arası telefon etti. “Abla seni öyle bir restorana götüreceğim ki yediğin her şeyden keyif alacaksın. Ama kusur da bulursan lütfen söyle” dedi. Karşıyaka Bostanlı’da. O meşhur dev binanın, Mavi Kule’nin en üst katı. Olağanüstü bir manzarası var. Bize daha sonra sevgili Çiçom (Besim Kazado) da eşlik etti. Kapıda hayli yakışıklı ve çok şık giyimli bir bey karşıladı. Adı Murat Demirel. Restoranın patronu. Her yer pırıl. Hani, “Bal dök yala” gibi. Bütün duvarlarda tarihi ve de çok da değerli tablolar var. Et, balık. Canınız ne isterse. Ankara’dan gelip, İzmir’e şube açmışlar. Milyarlar harcamışlar. ‘Osmanlı Asırlık Lezzet’ adı. 1890 yıllarından. Murat Bey’in, dedesinin babası olan Ali Osman Usta (Büyükdede) Enver Paşa’nın sarayında aşçılık yapmış. Saraylarda yetişmiş yani. 1910 yılında eski adı “At Pazarı”, yeni adıyla “ Saman Pazarı”nda, beş masa yirmi sandalye ile başlamış ‘Asırlık Osmanlı’nın öyküsü.
Padişahlardan, devlet başkanlarına
Saman Pazarı’ndan sonra, Allah yürü ya kulum demiş. Tabi yemeklerinin lezzeti dillerde dolaşmış hep. Kapıda kuyruklar oluşmuş. Rahmetli Ali Osman Usta’nın torununun torunu, Rıfat Demirel’in üç çocuğunun, en küçüğü Murat Demirel. Dışişleri Bakanlığı’na bağlı, eski adı “Ankara Palas” yeni adıyla “Devlet Konukevi”nden 2005 yılında emekli olmuş. Ailesinden miras kalan, Osmanlı adını yaşatmak amaçlı, Ankara’da yıllar sonra yeniden ‘Osmanlı Asırlık Lezzet’i açmış. İkinci şubesi de İzmir Karşıyaka’da Mavi Kule’de. Gerçekten yediğim mezelerden, ara sıcaklardan, etten, kısacası tattığım her şeyden keyif ve lezzet aldım. Hele bir de Murat Demirel’in anılarından…

Yazının Devamını Oku

Gülben’in çocuklar için eğitim seferberliği, Süper Star’ın tek şarkılık Volvo sefası

6 Kasım 2010
Öncelikle belirteyim Süper Star Ajda Pekkan’ın benim yaşamımda çok özel bir yeri var. Ölümden döndüğümde, 2.5 günlük yoğun bakımdan, onun gözyaşlarıyla uyandım.

Dünyanın neresinde olursam, bir telefonuyla sıkıntılı olduğu an, yanına gitmezsem şerefsizim. Allah sıkıntıya sokmasın tabi. Ama yanlışlarını da, yanındaki bazı yalakalar gibi, görmemezlikten gelemem. “Padişahım çok yaşa, pardon Süper Starım çok yaşa. Sen her şeyin en iyisini yaparsın. En iyisini bilirsin. Haydi çalalım, oynayalım” diyemem. Nereden geldim buraya. Hafta içi, bütün gazetelerde iki haber dikkatimi çekti. Biri 13.Auto Show’un açılışında, Süper Star’a tek şarkı için hediye edilen 185 bin liralık Volvo. Diğeri de Gülben Ergen’in, ‘Çocuklar Gülsün Diye’ kampanyası ile yaktığı eğitim meşalesi...
Mardinliler okul bekliyor
Süper Star bir tane. Milyon dolarlara layık. Amma nerede Mardin’e söz verdiği okul?. Onun bu arabaya ihtiyacı mı var? En iyisi altında. Ölümlü dünya. Kedilerinden başka kimi var?... Yeğeni Zoran. Yani kız kardeşi Semiramis’in oğlu. Onun babası, Hintli iş adamı Gulu Lalvani, dünyanın en zenginlerinden. Ah Süper Star Ah. Bu Volvo’nun parasını keşke bir eğitim kurumuna bağışlasaydın. Ya da Genel Müdür Torben Eckard’a, “Ben size bir değil, beş şarkı söyleyeyim. Siz de benim söz verdiğim Mardin’e, bir köy okulu yaptırın” deseydin. Nasıl büyürdün. Nasıl yakışırdı sana... Gülben kendi çabasıyla, tüm kıskançlıklara karşı gelerek altı ana okulu yaptırdı. Seda Sayan, annesi Ayşe Gürsaçar adına kendi parasıyla, Tokat’ın Pazar İlçesi’nde bir meslek okulu... Hülya Avşar rahmetli babası Celal Avşar adına bir ilkokul, Ardahan’da kendi adına bir spor okulu... Sibel Can, annesi adına bir lise... Aklıma gelen bunlar. Eskiler yenilere değil, yeniler eskilere örnek oluyor. Ama unutmayalım, sanatkarlar, eserleriyle anılırlar, yalnızca starlıklarıyla değil. Zaten burası Türkiye, ne starlar geldi, geçti, hatırlamadığımız, unuttuğumuz...

Eğlence: Oya Aydoğan Alem Bar’da

İzmirlilerin keyifle eğlendiği yerler arasında olan Alem Bar’da bu akşam Oya Aydoğan var. Benim ekranlarda en çok sevdiğim, dostluğu tartışılmaz, sevgili arkadaşım Oya, bana göre sahnelerin de ekranların da en iyi kadın talk-şov sanatçısı. İkinci Kordon’da, Ege Palas’ın karşı sırasında yer alan Alem Bar’da, Arabesk’in Babası Müslüm Gürses, geçtiğimiz aylarda yıkıp geçmişti. Güllü, Semiha Yankı gibi, arabesk ağırlıklı şarkıcılara daha çok yer veren, Alem’in patronu aynı zamanda şarkıcı da olan Metin’in hedefi kaliteyi korumak.

Afiyet olsun: Bonjour’da yeni tatlar

Genç kızlığımızın değişmez yerlerinden biri Cafe Plaza, diğeri de Bonjour’du. Hele biz İzmir Kız Liseliler için. Yıllar geçti Bonjour’un yeri de değişti, patronları da. Ama kalite aynı. Gelenler de öyle. Özellikle de personel. Hep güler yüzlü, hep nazik. Ali Tekke, İbrahim Aloğlu, Emre Tekke başı çekenler. Kız kardeşim Tülay diyet yapıyor. Tatlı da kendini şımartacağı an soluğu Bonjour’da alıyor. Mönüye yeni tatlar konmuş. Meksika ve Sezar usulü bonfile salatası, Beğendili tavuk, Fajitas bonfile, Somonlu Fettucini mutlaka tadın. Bir de supanglesi...

Yazının Devamını Oku

Türkiye’de insan sağlığı hiçe sayılıyor bitkisel kökenli ilaçlara aman dikkat!

3 Kasım 2010
18 Eylül 2010 tarihinde, köşemde bir yazı yazmıştım. Konu, bitkisel ilaçlar ve sabah programlarında, bu konuyla ilgili yaşanan bilgi kirliliğiydi.

Doktorunuza danışmadan, asla söylenenlere itibar etmemenizi önermiştim. Özellikle de zayıflama konusunda, büyük aldatmaların yaşandığını biliyordum. Bu uğurda alınan pek çok bitkisel ilacın, ölümlere yol açtığı haberleri, gazetelerde çok sık yer almaya başlamıştı. Yazımın ardından, pek çok tehdit aldım. Umursamadım. İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılgan, o tarihte  bir mail atmıştı;
“Sayın Şenay Düdek; Öncelikle insan sağlığını doğrudan ilgilendiren bitkisel kökenli ürünlerin, bilinçsizce kullanılmasına, bu ürünlerin çeşitli kanallardan, sadece daha fazla satış yapmaya yönelik aldatıcı reklamlarına karşı, aydın kimliğinizle, koyduğunuz yürekli karşı duruşa ,samimi ve duyarlı yaklaşımınıza bir kez daha teşekkür ediyorum” diyordu. Araya seyahatler girdi. Hafta sonu kendisini aradım. Yönetim Kurulu Üyeleri ile birlikte buluştuk. Sohbet ettik. Bakın bu sohbet toplantısından, sizleri ilgilendiren ne kadar önemli notlar çıktı;
Kilo yüzünden, canından oluyorlar
Aslında sorunun başlangıcı 1984-85 yıllarına dayanıyor. O tarihlerde, hükümet, bitkisel kökenli ilaçların ruhsatlarının Tarım Bakanlığı’nca verilmesine, izin verince bu günkü sorunlar yaşanmış. Yaşanmaya da devam ediyormuş. Çünkü bir ilaç, ister Türkiye’de üretilsin, ister ithal edilsin, ruhsat almak istenildiğinde, Sağlık Bakanlığı’nca ciddi tahliller ve bilimsel araştırmalar yapılıyormuş. Her ilaç ruhsat alamıyor, alanlar ise, en az bir yılı aşkın süreyi beklemek durumundaymış. Tarım Bakanlığı ise bir hafta-on gün gibi kısa sürelerde ruhsat vermeye başlanmış. Üstelik de yeterince incelenemeden. İşte bu kadar hızlı ruhsat alınmaya izin verilince de, her yıl yüzlerce bitkisel kökenli ilaç, yurdumuza girmeye ve bilinçsizce kullanılmaya başlanmış. Özellikle kadınlarımız, yaz ayları öncesi hızla kilo vermek için bu ürünlere rağbet çok ediyormuş.
“Son yıllarda aslında kadın-erkek, reklamlarla da pompalanan bu ürünlere büyük ilgi duyuyor” diyen Başkan, sözlerine şöyle sürdürüyor;
“Kilo vermede istenilen sonuçlar elde edilmediği gibi, ne yazık ki bir çok vatandaşımızda, önemli sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Üstelik adı geçen ilaçlar, incelendiğinde, formülünde yazan etken maddeler dışında, ülkemizde kullanılması yasaklanan maddeleri, hem de yüksek dozlarda içerdiği gerçeği ortaya çıktı. Zayıflamak, kilo vermek uğruna, sağlığını, hatta yaşamını kaybedenler bile oldu.”

Ruhsatları, Sağlık Bakanlığı vermeli

Sağlık Bakanlığı 6 Ekim-2010 tarihinde bitkisel ürünlerle ilgili bir yönetmelik yayınlamış. Ancak son derece kısıtlı içeriği olan bu yönetmelik, sorunların çözümüne bir katkı sağlamamış. Sayılgan ve Yönetim Kurulu üyeleri; “Tarım Bakanlığı’ndan ruhsat alınmasını engellemek gerek. Ruhsatlar yalnızca Sağlık Bakanlığı’nca verilmeli” diyorlar. Ve halkımızı bilinçlendirmeye davet ediyorlar. Nasıl mı? Buyurun;

Yazının Devamını Oku

Bayram bahane eğlence şahane

30 Ekim 2010
Ailece Kurban bayramlarında pek seyahat etmeyiz.

Arife mezar ziyaretleri, bayramın birinci günü kurban kesim ve dağıtımı. Diğer günler de el öpmelerle geçer. Aslında son yıllarda Mehmetçik Vakfı olmak üzere bazı hayır kurumlarına bağış yapmak daha çok işimize geliyordu. Neyse sadede geleyim. Bu bayram 9 gün olunca şöyle 3-4 gün bir kaçamak yapayım istedim. Çok da yorgunum. Tura Turizm’in İzmir’li patronu Ahmet Babaeren’e uğradım. Ooo! Maşallah, nerede ekonomik kriz? Yurt içi ve dışı neredeyse tüm oteller dolu. Özellikle de şu an dünyanın en büyük gemisi olan Quasis Of The Seas’a talep yoğun. Düşünün 5400 kişi alıyor. Miami çıkışlı, Karayip turu. 11 gece olunca gözüm yemedi vallahi. Sohbet sırasında telefon çaldı. Manisa Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanı Hasan Geriter de yer soruyordu. Üç kabin kalmış... Ardından Karataş’da Omega Tur’a gittim. Sahibi Aykut Ayhan, Dubrovnik’e yedek yazdıklarını söyledi. Vallahi şaşırdım. Hani Sayın Başbakan haklı galiba. Kriz teğet mi geçti, Ne?
Trilyonluk pasta
Ahmet Babaeren ile konuşurken, “Gazetelerdeki çarşaf çarşaf ilanlara bak. Vallahi, neredeyse bütün starlar bayramda bir otelde. Trilyonluk bir pasta var ortada. Bayram onlara iyi geliyor” dedi. Gülüştük. Gerçekten de öyle. Özellikle de Antalya, Alanya, Kıbrıs ve Afyon Karahisar’da maşallah neredeyse bütün beş yıldızlı otellerde, müzik dünyasının pek çok ünlü ismi sahne alıyor. Hatta aralarında neredeyse, sahne almayanı dövecekler. Şaka tabi. Aslında güzel bir reklam taktiği. Bu ünlü isimler sayesinde, adlarını ilk kez duyduğumuz oteller, yazılı ve görsel medyada boy boy yer alıyorlar. Erkan Güleryüz’den Nükhet Duru’ya, İbrahim Tatlıses’den, Bülent Ersoy’a, Nalan’dan, Funda Arar’a, Cenk Eren’e, Ebru Gündeş ve Işın Karaca’ya kadar ne isimler var. Sandıklı’dan İkbal Thermal Tesisleri’nde bile Eda-Metin Özülkü, Hüner Çoşkuner, Çoşkun Sabah sahne alıyor. Hele İbrahim Tatlıses... Bir yanda Kıbrıs Kaya Artemis, ardından Dalaman Hilton ve Bodrum Rixos. Keza Ebru Gündeş, Fatih Ürek, Serdar Ortac’ ın bayram süresince hiç boşları yok. Mustafa Keser, Zara, Altay, Rober Hatemo, Ege, Nadide Sultan, Ziynet Sali, Tarkan, Gülşen, Bengü, Ferhat Göçer, Murat Boz, Mustafa Ceceli bu bayramı çalışarak ve para kazanarak geçirecek ünlüler. Ne yapsak acaba, ellerini öpmeye mi gitsek?...

Yeni Rouge’ye bayıldım

Bundan 5 yıl önce genç girişimci Murat Alpiskender ve Ümit Özgünter tarafından Çeşme Yıldızburnu’nda eğlence hayatına kazandırılan ‘Rouge Cafe’, bu yaz Çeşme Marina’da açtığı ikinci mekanıyla zirveye çıktı. Sushi çeşitleri, zengin yemek mönüsü, değişik içki ve kahve çeşitleriyle ‘Rouge Cafe’, Marina’nın gözdesi. Ünlü dekoratör Saffet Gözlükaya tarafından hazırlanan Rouge’un Alsancak’ta ki yeni mekanı ise uçmuş. Dostum Gülengül Uslu’nun yakışıklı oğlu Murat ve Ümit Avrupai bir yer yapmışlar. Konak Belediyesi Başkan Yardımcısı sevgili Serpil Güngör ile gittik. Harika eğlendik.
Öğlenleri açık büfe
Alsancak Mustafabey’de, Starbucks’ın karşı sokağında ki mekanın konsepti; son yılların modası olan mahalle Cafe& Bar’ı şeklinde. Son derece zevkli ve şık bir ara mekan olacak Rouge... Her zamanki gibi sushi çeşitleriyle iddialı. Zaten de çok başarılı. Salata, enfes makarnalar, mini pizzalar, zengin sandviç seçenekleri, lezzetli küçük tabaklar ve çok beğenilen Rouge kokteylleri ile bu kışın favorilerinden biri. Demedi demeyin. Öğlenleri ise açık büfe servis vermeyi hedefleyen ‘Cafe Roge Lounge and Sushimi’de akşamüstleri çay, kahve ve değişik pasta çeşitleri bulunacak. Kısacası Alsancak Rouge sabahın erken saatlerinden itibaren İzmir gecelerine akacak...

Star kent Karşıyaka

Yazının Devamını Oku

Kendini İzmir’e adayan Siirtli sihirbaz; Mesut Sancak

27 Ekim 2010
Yakın dostum Abdullah Kavukçu sayesinde tanıştık. Tam on yıldır da dostuz. Mesut’un (Sancak) İzmir’e bu kadar gönül vereceğini ve böylesine bir marka olacağını o zamanlar görmüştüm.

Çünkü azmi, ailesine olan sevgisi, büyüklerine saygısı, 20’li yaşlarda iş yaşamında gösterdiği büyük başarılar, bu gün inşaat sektöründe onu sihirbaz yaptı. Folkart ile markalaştı.  Gönül verdiği İzmir’de, İzmir sevdasıyla devleşiyor.  Narlıdere, Karşıyaka Mavişehir ve şimdi de Bayraklı…Spordan, kültüre, pek çok İzmirli iş adamının yapamadıklarını, bana göre onları utandırarak yapıyor. O nedenle Mesut Sancak, bu gün, bu köşenin konuğu.

İzmir aşkına aile karşı geldi
- SD-Önce nereden çıktı bu İzmir sevdası?
MS-Ailemizin amiral gemisi olan Hedef Alliance’ı biliyorsun. Türkiye’nin her noktasında ilaç dağıtımı yapıyor.  5000 kişinin çalıştığı 3.5 milyar dolar ciroya sahip. Türkiye’nin en büyük ilaç dağıtım kanalı. Fakat Ege Bölgesi zayıftı. 2004 yılında Ege Bölgesi’ni toparlama amacıyla bir yıllığına İzmir’e geldim. İstanbul’a dönecektim. Ama İnşaat sektörüne olan merakım, İzmir’de özellikle inşaatta A Plus konsept eksikliğini görmem, baba mesleği olan bu işi, burada başlatma fikrim oluştu. Yaklaşık 20 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra; İzmir’i tercih ettim.  İstanbul’da bulabileceğiniz her şey İzmir’de fazlasıyla var. Hem de oradaki trafik ve hengame olmadan... Kısacası İzmir’e aşık oldum ve gitmek istemedim... Hatta bu yüzden aile büyüklerimle ters düştüğüm anlar oldu.
- SD-Ya Altay? Sporla aranız nasıl?
MS-2007 yılında; Futbol Federasyonu eski Başkanı rahmetli Hasan Doğan ve o günkü ikinci başkan aynı zamanda da iyi dostum olan Mahmut Özgener’ in isteği üzerine, Altay’da ikinci başkanlık görevi yaptım. Eğer bu ilde ticaret yapıp, para kazanıyorsak; sosyal, sanatsal ve sportif oluşumlara ve çalışmalara destek vermek şart. İyi bir şirket olmamıza neden olan İzmirlilere karşı bir görev ayrıca. Düzenli spor yapıyorum. Özellikle de Futbol , masa tenisi oynar ve ağırlık çalışırım...
- SD-Takım tutar mısın peki?

Yazının Devamını Oku

Muhteşem düğünde şıklık yarıştı Gülşah ile Murat Maldivler’e uçtu

23 Ekim 2010
Geçtiğimiz hafta cumartesi, bir geceliğine İstanbul’a gittim. O günkü köşemde de gidiş nedenimi yazdım.

Uçakta hemen tüm İzmirliler, “Aziz Yıldırım’ın kızının düğününe gittiğinizi biliyoruz. Köşenizden okuduk. Artık düğünün dedikodularını da, sizden okumak isteriz. Çünkü Büyük Başkan, ilk röportajını da, Türkiye’de size verdi. Ayrıcalığınız vardır. Bizi iyi ve doğru bilgilendirirsiniz” dediklerinde, gerçekten gururlandım. Bir beni okudukları için. İki davetli olduğum için. Zaten benim canım Aziz Ağabeyim, sırtımı dönebileceğim üç-beş kişiden biri. Yıldız, Aziz Yıldırım’ın dünya güzeli küçük kızı Gülşah ile Murat Gordi’nin düğünü gerçekten rüya gibi oldu. Bir kere düğünde müthiş bir şıklık vardı. Kadınlar sanki moda mecmualarından fırlamış gibiydiler. Özellikle de anne Yıldız ve abla Hande Gamgam. Erkeklerin büyük çoğunluğu ise smokinliydi. Davetli olduğum için yazmıyorum. Gelenler de özenle seçilmişti. İki tarafı da tanıdığım için iddialı yazıyorum. Zaten Başkan, “Herkesi çağırsaydım Saracoğlu yetmezdi” dedi, masaya geldiğinde. Önder Fırat, Ayşe-Sinan Engin, Murat Aksu, Celal Kolat, Futbol Federasyonu üyesi Süleyman Atal ve danışmanı Mümtaz Karakaya aynı masadaydık. Fanatik’in Genel Yayın Yönetmeni sevgili Necil Ülgen ve eşi, Milliyet Spor Müdürü Cem Şengül, ünlülerin kuaförü sevgili Veysel-Aynur Şener, Akşam Spor Yazarı Alaattin Metin’i masaya gelirken gördüm. Sevgili Rıdvan Dilmen bir ara yanımıza geldi. Masada, Beşiktaşlı ağırlıkta olduğundan, o akşamki Manisa yenilgisi konuşuldu. Daha sonra salona, Manisaspor Başkanı Kenan Yara da geldi. Tebrikleri kabul etti.
Yıldırım-Polat dostluğu
Fenerbahçeli futbolculardan Alex, Emre, Volkan ve Teknik Direktör Aykut Kocaman aynı masadaydılar. Fakat Pazartesi gecesi oynayacakları Konya maçı nedeniyle nikah sonrası kalktılar. Uzun kalamayacaklarından, eşlerini getirmemişler. Bir ara Volkan ve Emre masaya geldi. Emre’ye, “Erken değil mi Milli Takım’ı bırakmak?” deyince, “Sen niye İzmir’e gittin. Tadında ve zirvede bırakmak güzel” dedi. Sevgili dostum Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, güzel karısı Ayşe, Başkanvekili Lütfi Arıboğan ve karısı ile yönetici Levent Kızıl ve karısı Sema’da davetliler arasındaydı. Tabi güzel gelinin amcaları, benim canlarım Acar ve Ali Yıldırım gece boyunca konukları iyi ağırlamak için masaları dolaştıklarından, hiç oturamadılar. Protokol masasında, İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü, nikahı kıyan Büyükşehir Belediye Başkanı, dayı Cengiz Yalçın, Genel Kurmay Eski Başkanı, Fenerbahçeli yöneticiler ve karıları, Mehmet Ali Yalçındağ-Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ferit-Diana Şahenk, Adnan Polat, Uğur Dündar 600 kişilik davetli arasında, görebildiğim isimler oldu. Bir ara Galatasaray Başkanı Adnan Polat ile Aziz Yıldırım iyi kaynattılar.
Gelinlik Manique Lhuillier imzalı
Çok güzel, bir melek kadar da iyi kalpli olan Gülşah’ın gelinliği dünyaca ünlü genç tasarımcı Diane Monique Liamas Lhuillier imzalıydı. Sosyete bu modacıyı 61. Emmy Ödüllerinde Drew Barrymore ve Mila Kuniş’in şıklıklarından bilir. Bir de 15 Eylül 2010’da New York Moda haftasında ‘Cennetin Bahçesi’ adlı defilesinden tanır. Aslen Filipinli olan tasarımcı Los Angeles’da yetişti. Damat ise houte Coutere bir smokin giymişti. Davetiyeler, mönü, yunus balığı şeklindeki nikah şekeri yıkılıyordu. Davet kokteyl ile başladı. Yemekte Avakado ile doldurulmuş füme somon, Ricotta peynirli ve ıspanaklı ravioli, ızgara sebze tian ile fırında dana fileto ve finalde de tatlı senfonisi ile düğün pastası vardı. Konuklar arasında olan dostlarım Derya-Zafer Babacan, kızları Didem ve kocası Fırat, küçük kızları Sinem ile özlem giderdik. Daha yazılacak çok güzellikler var ama, Aziz Ağabeyimi kızdırmayayım. Bana, “Düğüne dostum olarak geldin. Tek bir satır yazarsan bozuşuruz” dedi. Duramadım ne yapayım. Gülşah ile Murat şimdi Maldiv’de balayındalar. Ardında da üç gün Dubai’ye gidecekler.  
Kocasından izin çıkmadı

Show TV’de yayınlanan ‘Yemekteyiz’ adlı yarışma programının 500. bölümünde sahne, moda ve podyum dünyasından beş işim yarışacaktı. Moda Dünyası’nın asi ve de marjinal çocuğu Barboros Şansal, ‘Kraliçe’ lakaplı modacı Nur Yerlitaş, Modacı ve eski manken trilyoner iş adamının eşi Emel Acar Yıldırım, eski manken, çocuk yuvası sahibi Neşe Erberk ve sahnelerin en başarılı show şarkıcılarından Cenk Eren. Tüm bunları eski partnerim Cenk’den bir hafta önce öğrendim. Emel Acar ile Cenk geçen hafta Seda Sayan’ın Show TV’deki programına konuk olarak katılınca, Emel’e teklif edilmiş. Prensipte de anlaşılmış. Fakat, Acar’ların evinde kıyamet kopmuş. Ünlü ve de maço bir iş adamı olan Erdal Acar, karısı Emel ne dediyse izin vermemiş. Sonunda da gazeteci Ece Vahapoğlu, Emel’in yerine alınmış. Halbuki Emel kazandığı takdirde eline geçen parayı bir hayır kurumuna bağışlayacakmış. Doğrusunu ve gerçekleri benden öğrenin istedim.

AKKAdemi

Yazının Devamını Oku

Muhteşem düğünde şıklık yarıştı Gülşah ile Murat Maldivler’e uçtu

22 Ekim 2010
Geçtiğimiz hafta cumartesi, bir geceliğine İstanbul’a gittim. O günkü köşemde de gidiş nedenimi yazdım.

Uçakta hemen tüm İzmirliler, “Aziz Yıldırım’ın kızının düğününe gittiğinizi biliyoruz. Köşenizden okuduk. Artık düğünün dedikodularını da, sizden okumak isteriz. Çünkü Büyük Başkan ilk röportajını da, Türkiye’de size verdi. Ayrıcalığınız vardır. Bizi iyi ve doğru bilgilendirirsiniz” dediklerinde, gerçekten gururlandım. Bir beni okudukları için. İki davetli olduğum için. Zaten benim canım Aziz Ağabeyim, sırtımı dönebileceğim üç-beş kişiden biri. Yıldız, Aziz Yıldırım’ın dünya güzeli küçük kızı Gülşah ile Murat Gordi’nin düğünü gerçekten rüya gibi oldu. Bir kere düğünde müthiş bir şıklık vardı.
Kadınlar sanki moda mecmualarından fırlamış gibiydiler. Özellikle de anne Yıldız ve abla Hande Yıldırım. Erkeklerin büyük çoğunluğu ise smokinliydi. Davetli olduğum için yazmıyorum. Gelenler de özenle seçilmişti. İki tarafı da tanıdığım için iddialı yazıyorum. Zaten Başkan, “Herkesi çağırsaydım Saracoğlu yetmezdi” dedi, masaya geldiğinde. Önder Fırat, Ayşe-Sinan Engin, Murat Aksu, Celal Kolat, Futbol Federasyonu üyesi Süleyman Atal ve danışmanı Mümtaz Karakaya aynı masadaydık. Fanatik’in Genel Yayın Yönetmeni sevgili Necil Ülgen ve eşi, Milliyet Spor Müdürü Cem Şengül, ünlülerin kuaförü sevgili Veysel-Aynur Şener, Akşam Spor Yazarı Alaattin Metin’i masaya gelirken gördüm. Sevgili Rıdvan Dilmen bir ara yanımıza geldi. Masada, Beşiktaşlı ağırlıkta olduğundan, o akşamki Manisa yenilgisi konuşuldu. Daha sonra salona, Manisaspor Başkanı Kenan Yara da geldi. Tebrikleri kabul etti.
Yıldırım-Polat dostluğu
Fenerbahçeli futbolculardan Alex, Emre, Volkan ve Teknik Direktör Aykut Kocaman aynı masadaydılar. Fakat Pazartesi gecesi oynayacakları Konya maçı nedeniyle nikah sonrası kalktılar. Uzun kalamayacaklarından, eşlerini getirmemişler. Bir ara Volkan ve Emre masaya geldi. Emre’ye, “Erken değil mi Milli Takım’ı bırakmak?” deyince, “Sen niye İzmir’e gittin. Tadında ve zirvede bırakmak güzel” dedi. Sevgili dostum Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, güzel karısı Ayşe, Başkanvekili Lütfi Arıboğan ve karısı ile yönetici Levent Kızıl ve karısı Sema’da davetliler arasındaydı. Tabi güzel gelinin amcaları, benim canlarım Acar ve Ali Yıldırım gece boyunca konukları iyi ağırlamak için masaları dolaştıklarından, hiç oturamadılar. Protokol masasında, İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü, nikahı kıyan Büyükşehir Belediye Başkanı, dayı Cengiz Yalçın, Genel Kurmay Eski Başkanı, Fenerbahçeli yöneticiler ve karıları, Mehmet Ali Yalçındağ-Arzu Doğan Yalçındağ, Ferit-Diana Şahenk, Adnan Polat, Uğur Dündar 600 kişilik davetli arasında görebildiğim isimler arasındaydı. Bir ara Galatasaray Başkanı Adnan Polat ile Aziz Yıldırım iyi kaynattılar.
Gelinlik Manique Lhuillier imzalı
Çok güzel, bir melek kadar da iyi kalpli olan Gülşah’ın gelinliği dünyaca ünlü genç tasarımcı Diane Monique Liamas Lhuillier imzalıydı. Sosyete bu modacıyı 61. Emmy Ödüllerinde Drew Barrymore ve Mila Kuniş’in şıklıklarından bilir. Bir de 15 Eylül 2010’da New York Moda haftasında ‘Cennetin Bahçesi’ adlı defilesinden tanır. Aslen Filipinli olan tasarımcı Los Angeles’da yetişti. Damat ise houte Coutere bir smokin giymişti. Davetiyeler, mönü, yunus balığı şeklindeki nikah şekeri yıkılıyordu. Davet kokteyl ile başladı. Yemekte Avakado ile doldurulmuş füme somon, Ricotta peynirli ve ıspanaklı ravioli, ızgara sebze tian ile fırında dana fileto ve finalde de tatlı senfonisi ile düğün pastası vardı. Konuklar arasında olan dostlarım Derya-Zafer Babacan, kızları Didem ve kocası Fırat, küçük kızları Sinem ile özlem giderdik. Daha yazılacak çok güzellikler var ama Aziz Ağabeyimi kızdırmayayım. Bana, “Düğüne dostum olarak geldin. Tek bir satır yazarsan bozuşuruz” dedi. Duramadım ne yapayım. Gülşah ile Murat şimdi Maldiv’de balayındalar. Ardında da üç gün Dubai’ye gidecekler.  
Emel ‘Yemekteyiz’de yarışacaktı Kocası Erdal’dan izin çıkmadı

Show TV’de yayınlanan ‘Yemekteyiz’ adlı yarışma programının 500. bölümünde sahne, moda ve podyum dünyasından beş işim yarışacaktı. Moda Dünyası’nın asi ve de marjinal çocuğu Barboros Şansal, ‘Kraliçe’ lakaplı modacı Nur Yerlitaş, Modacı ve eski manken trilyoner iş adamının eşi Emel Acar Yıldırım, eski manken, çocuk yuvası sahibi Neşe Erberk ve sahnelerin en başarılı show şarkıcılarından Cenk Eren. Tüm bunları eski partnerim Cenk’den bir hafta önce öğrendim. Emel Acar ile Cenk geçen hafta Seda Sayan’ın Show TV’deki programına konuk olarak katılınca, Emel’e teklif edilmiş. Prensipte de anlaşılmış. Fakat, Acar’ların evinde kıyamet kopmuş. Ünlü ve de maço bir iş adamı olan Erdal Acar, karısı Emel ne dediyse izin vermemiş. Sonunda da gazeteci Ece Vahapoğlu, Emel’in yarine alınmış. Halbuki Emel kazandığı takdirde eline geçen parayı bir hayır kurumuna bağışlayacakmış. Doğrusunu ve gerçekleri benden öğrenin istedim.

Yazının Devamını Oku